İnsanın kendinde bulunanların durumu
1)-Nefis:
Nefis kelimesi Şias)’da bunun yirmiye yakın anlamı olduğunu söyler ve şunları bizlere aktarır:
“ Arapçada daha çok bir şeyin özünü, kendisini belirten zamir olarak kullanılan nefs kelimesi zamanla yirmiyi aşkın anlamı dile getirecek biçimde kullanılmaktadır.
Ruh, can, kan, benlik, kalb, iç, kimse, büyüklük, yücelik, cevher, nefret, irade, kem göz.v.s… nefs kelimesinin dile getirdiği başlıca anlamlar arasındadır.
Kur'an'da zamir biçiminden başka, ruh, can, iç ve kalb anlamlarında kullanıldığı da görülür.
Kur'an'da nefs kelimesi çoğulu olan enfes ve nüfûs biçimleriyle birlikte genellikle çeşitli varlıkların kendilerini belirtmek üzere kullanılır.
Ama zaman zaman hayat ilkesi anlamında ruh, kalb ve iç anlamlarında kullanıldığı da görülür….
Tüm İslam fırkaları nefsin kadim olmadığında, sonradan yaratıldığında görüş birliği içindedirler” Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de:Nefs-i emare,nefs-i levvame,nefs-i mülheme,nefs-i mutmaine,nefs-i radiye,nefs-i Muradiye,nefs-i Kemaliye,diye konu edilmiştir.Bizim konumuz ise nefs-i emare ile ilgilidir.şöyle ki:
Nefs-i Emare:
Kötülüğü ve şerri şiddetle emreden nefis. Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de Yusuf (a.s)'ın dilinden nefsin kötülükleri işlemeyi, heva ve hevesi doğrultusunda
Allah'ın emirlerine muhalefet etmeyi arzuladığını ve sahibini buna yönelmek için zorladığını bildirmektedir:”(Yusuf), nefsimi temize çıkaramam.
Çünkü Rabbimin acıyıp koruduğu hariç, nefis aşırı şekilde kötülüğü emredicidir..." (Yusuf 12/53). "...Ben nefsimi temize çıkarmıyorum.
Çünkü nefis kötülüğü emredicidir" diyor. Dolayısıyla kötülüğü şiddetli arzulama, nefsin tabiatındandır. Ancak Allah'ın emirlerine yönelen ve böylece ilahi rahmetin gölgesi altına sığınan kimseler, nefsin arzuladığı şeyleri işlemekten sakınırlar. İyiliğe yönelen kimselerin üzerinde nefsin yaptırım gücü azalır. Belirli bir aşamadan sonra ise, kalbe yönlendirici hiç bir tesiri olmayan gelip geçici düşüncelerden ibaret kalır
Ademoğlunun Nefs-i Emaresi:
Yüce Allah hikmeti gereği,imtihana tabi tutulması için,insanın nefsini,şehvet ve şeytani vesveselere maruz kalacak şekilde,ve yine buna mukabil nefiste de bunlara karşı koyacak şekilde de akıl,hayırı ve şerri birbirinden ayırt edecek vicdan,izan,Furkan ve takva yerleştirmiştir.Bu hakikati Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Nefse ve ona birtakım kabiliyetler(can,organ ve duyular) verene, Sonra da ona takvayı (Şirkten arınma iç güdüsü)iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, Nefsini kötülüklerden(Şirk ve sürekli büyük günahtan) arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere (Şirke,b,günaha) gömen de ziyan etmiştir.”(Şems-7-9-)
Yüce Allah,halife olsun diye yarattığı ademoğluna çok çeşitli hasletler vermiştir. Bunlar insanın biyoloji yapısına ruh ve can vermekle ona akıl,irade,düşünme,akletme kabiliyeti,merhamet duygusu,bunun yanında da imtihanın gereği fucur ve fahşayı bu nefse yerleştirmiştir.
Ve yine,Yüce Allah c.c.,bizi imtihan etmek,verilen nimetlerin karışsında ki tutumumuzu ve başımıza gelen bela ve
musibetler anında ki kendi durumumuzu kendimize tanıtmak için olsa gerektir ki bizi dünyaya yerleştirdi.
Nefsimizde bulunan fucurun bazılarını şunlaradır
1)-Bilmediği konuda genelde kötü zan eder(bkz.Hucurat-12)
1/a)-Seddü zerai…
2)-Atalarının batıl dinine bağlılık (Zuhruf 23)
3)-Hayatı ve gösterişi sevmek(Bakara-96-Beled-6)
4)-Kıskanç ve cimri (A.İmran-19-180-)
10)-inanmamayı ve tartışmayı çok seven (Kehf-54-55-)
11)-Hevasını ilah edinir (Furkan-43-)
12)-Yüce Allah hakkında bilgisi olmadığı halde tartışır (Casiye-2-3-Hacc-8-10-)
13)-Yapmadığı ve yapamayacağı şeyleri söyler ve öğüt kabul etmez(Saf-2-Müddüssir-19)
14)-Kendi nefsini düşünür başkası fazla onu ilgilendirmez…(Kıyame-14)
15)-dedikoduyu sever,ırkçılık yapar,sınıf ayrımı yapar,fakir insanları hor görürü v.s.
daha sayamadığım FUCUR yapısına sahiptir. Burada saydığım ve sayamadığım biz insanların bünyesi içinde yer alan bu fucuru,bizi imtihan etmek için yarata ve bu yapıları bizim benliğimize yerleştiren yüce Allah c.c.,bizim terbiye olabilmemiz için,tüm geçmiş zamanlarda olduğu gibi,kitap ve Resul göndererek, Rabbimiz (terbiye eden)
Allah c.c.,kitap ve sünnette ki kurallara hakkıyla uyarsa muhakkak terbiye olur ve biz de bulunan yukarıda sayılan fucurdan büyük oranda kurtulmuş oluruz.biiznillahi teala.
İşte yüce Allah c.c. yarattığı kullarının yapısını bildiği için Kur’an ve sünnette bunları terbiye ve ıslah edecek kurallar koymuş,kurallara uymayanlara da o kadar caydırıcı cezalar koymuştur ki insanın okuyunca tüyleri ürperiyor.Fakat günah işleyen,hata edenler için de tevbe kapısını devamlı açık bırakmış,tevbe edenleri de af edeceğine söz vermiştir.Allah gerçekten sözünden dönmez.” “Allah asla sözünden dönmez…”A.İmran-9)
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”(Kaf-16)
Bu konuda hadis
“Şeytanın vesvesesi
“Ademoğlunda,bir şeytan lümmesi vardır,
(yani yanında devamlı durup vesvese verip geri çekilerek tekrar vesvese veren)
şeytanın lümmesi:şerre teşvik etmek ve hakkı tastik ettirmemek.
Burada ki şerr; şirk,büyük günahlar ve zulüm veya zulme rıza v.s.bunu her kim kalbinde his ederse hemen şeytanın şerrinde Allah’a sığınsın.
Bir de melek lümmesi vardır.
melek lümmesi; hakkı tastik ettirme ve güzel ahlakla berber salih ameli kalbe ilham etmektir.
Bunu kim kalbinde his ederse hemen Allah’a hamd etsin ve Allah’ın ikramı olduğunu bilsin.” (Tirmizi-Tefsir ul Kur’an-hn-2988)
İstidrac
İstidrac:küfür ve fıskı açık olan bazı kimselerin elinde arzularına uygun olarak meydana gelen harikula olaylara istidrac adı verilir/denir.
Bu,Allah’ın c.c.,inat,kibir,büyüklenme,haset ve ihtirasları v.s… sebeplerde dolayı,
tevhid dini İslam’a inanmaya yanaşmayan münkirlere istediği fırsatı vermesidir ki:
kötülüğe ve günaha devam ederek daha çok azaba müstehak olmaları hikmetine dayanır.Bu konuda Resulullah (as) şöyle buyuruyorlar:
“Allah Tebareke ve Teala’nın bir kula çok günah işlemesine rağmen dünya da sevdiği şeyleri ihsanda bulunduğunu görür iseniz bilin ki o istidrac’tır.”(Ahmed b. Hambel-Müsnet-5/145)
Bu gibi nefsine zalim,kafir,fasık ve münkir kimselerin dünya işle ilgili isteklerine kavuşmaları,arzu ve dualarının kabulu demek ki İSTİDRAC OLUYORMUŞ.