<● > Allah'ın Adıyla Başlıyorum <● >
Allah’a hamd olsun. O Tektir. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed’in üzerine olsun
<● > Eraykitap Web Sitesine Hoş Geldiniz ! <● >
<● > En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir <● >
İman'ın Dört Esasi
Adem (a.s) ve Havva Annemiz Cennetten Çıkarılıyor
“Dedik ki; "Ey Adem, sen ve eşin Cennet e yerleşiniz, oranın yiyeceklerinden istediğinizi bol bol yiyiniz,
fakat şu ağaca yanaşmayınız, yoksa zalimlerden olursunuz. "(Bakara Suresi - 35)
Onlara bütün Cennet nimetleri serbest bırakıldı; yalnız bir ağaç hariç. Tek bir ağaç.
Bu ağaç belki de insanın yeryüzündeki hayatında mutlaka yer alacak olan "yasak" kavramını sembolize eder.
Çünkü yasak kavramı olmaksızın irade ortaya çıkmaz; irade sahibi insanla, güdülen hayvan birbirinden ayırt edilemez.
İnsanın ahdine bağlı kalıp kalmadığı, kendisine koşulan şartlara uyup uymadığı deneyden geçirilemez.
Demek ki, irade, yol ayrımı noktasıdır ve iradesiz bir teslimiyetle verilen emirlere uyanlar,
dışardan insan kılığında görünseler de aslında hayvanlar aleminin birer parçasıdırlar.(Fi Zilalil Kur’an Bakara Suresi - 35 tefsiri)
“Fakat Şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı.
Biz de dedik ki; "Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır." (Bakara Suresi - 36/a)
Buradaki "ayaklarını kaydırdı" deyimi dile getirdiği eylemi gözlerimizin önünde tablolaştıran ne kadar canlı bir ifade! İnsan bu ifadeyi okurken,
Hz. Adem ile eşinin Cennet'ten Şeytan tarafından sürüklenerek çıkarıldığını, ayaklarının itilerek boşluğa düşürüldüklerini görür gibi oluyor.
İşte o anda imtihan sonuçlandı; Hz. Adem verdiği sözü unutarak uğradığı kışkırtma karşısında zayıf düştü.
Böylece de yüce Allah'ın sözü gerçekleşmiş ve takdiri meydana çıkmış oldu.
“Biz de dedik ki; "Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır."(Bakara Suresi - 26/b
Yüce Allah'ın bu buyruğu, belirlenmiş bir alan içerisinde Şeytan ile insan arasında kıyamete kadar sürecek olan savaşın başlangıcını ilan etmektedir.
Hz. Adem ruhuna yerleştirilen fıtrat sayesinde hatasını anladı ve yuvarlandığı yerden doğruldu.
Her başvurma ve sığınma anında sürekli olarak imdadına yetişecek olan Allah'ın rahmeti' kendisine yetişerek elinden tuttu.
“ Derken Adem, Rabbinden bir takım kelimeler belleyerek aldı da Rabbi onu affetti.
Hiç şüphesiz O, tevbelerin kabul edicisidir ve merhametlidir.”(Bakara Suresi - 37)
Ardından, yüce Allah'ın Hz. Adem ve onun soyundan gelenlerle yaptığı sözleşme,
insanın yeryüzünde Allah'ın temsilcisi olacağına ve bunu kıyamete kadar bozmayacağına dair yapılan sözleşmeye geliyor sıra.(bkz.Araf Suresi - 172-173)
“Dedik ki; "Hepiniz oradan aşağı inin. Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler.
Kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanlar ise orada ebedi olarak kalıcı olmak üzere Cehennem'liktirler. ."(Bakara Suresi - 38-39)
Böylece bu köklü ve sürekli savaş, kendi alanına intikal etti ve ok yaydan çıktı.
Artık bir an bile ne duracak ve ne de yavaşlayacak bir savaş... Ayrıca insanoğlu,
soyunun başlangıç sabahının bu alaca karanlığında, eğer bu savaşı kazanmak istiyorsa nasıl
kazanacağını ve eğer yenik düşmeyi seçerse nasıl yenik düşeceğini de öğrenmiş oldu.
Şimdi bu kıssanın, yani insanlığın ilk kıssasının tekrar baş tarafına dönmemiz gerekiyor.
Yüce Allah meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım(Bakara-30)" dediğine göre demek ki,
Hz. Adem daha ilk andan itibaren bu yeryüzü için; burada yaşamak üzere yaratılmıştı.
O halde söz konusu yasak ağaç nerede idi? Hz. Adem'in bu imtihan edilme olayı nerede meydana geldi?
Hz. Adem zaten ilk andan itibaren bu yeryüzünde yaşamak üzere yaratıldığına göre buraya nereden indirildi?
Anladığım kadarıyla bu tecrübe, söz konusu yeryüzü halifesi için bir eğitim ve hazırlık yapısında saklı duran potansiyel güçler için bir uyarma metodudur.
Yine bu, kışkırtmalara kapılma, bunların akıbetini tatma, sonra pişmanlık duyma, düşmanı tanıma ve arkasından güvenli bir limana sığınma talimidir.
Yasak ağaç kıssası, Şeytan'ın körüklediği bundan tatma vesvesesi, verilmiş sözü unutarak günah işlemek,
geçici bir sarhoşluktan sonra ayılarak pişman olmak ve Allah’tan af dilemek...
Bütün bunlar insanoğlunun sık sık tekrarlanacak sürekli deney ve imtihan zincirinin halkalarıdır.
Yüce Allah'ın. rahmeti bu yeni varlığın, ilerde sık sık karşılaşacağı benzer olaylar karşısında böyle bir tecrübe ile donanmış,
içine atılacağı yorucu savaşa hazırlanmış, bu savaşın karakteri ve akıbeti hakkında uygulamalı bir şekilde ders almış ve
uyarılmış olarak halifelik misyonunun karargâhına, görev yerine inmesini gerekli görmüştür.
Şimdi tekrar geriye dönelim. Bu olay nerede olmuştu?
Hz. Adem ile eşinin bir süre yaşadıkları Cennet neresi idi?
Melekler kimlerdi? İblis kimdi? Yüce Allah onlar ile nasıl konuştu? Onlar Allah'a nasıl cevap verdiler?
Bu ve bunun gibi daha başka Kur'an ayetlerinde, insanların merak ettiği,
ancak bilip-bilmemelerinin kendilerine hiçbir fayda sağlamayacağı ve bilmelerinin de imkansız olduğu sırları
(gayb) Allah kendi katında tutmakta, insanların da bu tür sorularla uğraşmasını istememektedir.
Bu yüzden Allah yeryüzünde çeşitli bilgiler ve bilgi edinme yetenekleri ile donattığı insanı, gizli sırları
(gayb) öğrenebileceği yeteneklerden mahrum bırakmış ona bu gücü vermemiştir.
Yüce Allah, bilmesinde kendisi için faydalar olan tabiat kanunlarının içyüzünü insanın bilgisine açarken,
kendisine yararı olmayan gayb sırlarının bilgisini de ona kapalı tuttu. Meselâ insan,
evrenin sırları ile ilgili olarak önüne açılan azımsanmayacak orandaki bilgi birikimine rağmen yaşadığı anın ötesinden halâ kesinlikle habersizdir.
Başka bir deyimle eli altındaki bilgi edinme araçlarının hiçbiri ile bir saniye sonra başına neler geleceğini bilememektedir.
Acaba şu anda ciğerlerinden dışarıya verdiği nefes tekrar geri dönecek mi, yoksa onun son nefesi mi olacak?
İşte bu, bilgisi insana kapalı tutulan gaybi olayların bir örneğidir. Çünkü bu mesele hakkında bilgilenmek halifeliğin gerekleri arasında değildir.
Tersine bu sorunun cevabının bilinebilmesi insanın yolu üzerinde bir engel oluşturabilirdi.
Bilgisi insana kapalı tutulan ve gayb aleminin karanlık dehlizlerinde saklı kalan bunun gibi daha nice sırlar var ki, bunları yüce Allah'tan başka hiç kimse bilemez.
Bundan dolayı insan aklının bu tür meselelere dalması doğru değildir.
Çünkü insan, bu tür meselelerin özüne vakıf olacak bir bilgi edinme aracına sahip değildir.
Bu uğurda harcanacak bütün çabalar boş, anlamsız, verimsiz ve yararsız kalmaya mahkûmdur.
Gerçi saplantılara ve hurafelere teslim olmak son derece zararlı ve tehlikelidir, ama bundan daha zararlı ve
tehlikeli olanı, sırf onu kavra yamıyoruz diye "bilinmeyen"i inkâr etmek, yok saymak, gayb aleminin varlığını reddetmektir.
Böyle bir tutum, sırf duyu organlarının somut algıları içinde yaşayan, bu algıların surlarını aşarak varlığın engin genişliğine
açılamayan hayvanlık alemine geri dönmek olur.”Fi Zilalil Kur’an Yukarıdaki ayetlerin tefsiri)
“(Allah buyurdu ki) : Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin.
Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz. Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve:
Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti. Böylece onları hile ile aldattı.
Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar.
Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti.
(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu. “(Araf Bakara Suresi - 19-24)
“Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır.
Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin! Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak.
Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın. Derken şeytan onun aklını karıştırıp
"Ey Adem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?" Nihayet ondan yediler.
Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar.
(Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.
Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.
Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak hasredeceğiz.”(Taha Suresi - 117-124)
Böylece Adem ve Hava’nın cennetten indirilip yer yüzüne yerleşip kalmaları ve burada nesillerinin üreyip çoğalmaları,aynı zamanda
rızık geçimlerini kendileri çalışarak kazanacakları ve de burada imtihan edilecekleri,taktir edildiği gibi,
yer yüzünde yaşayıp,burada ölüp tekrar dirilecekleri güne kadar burada kalacaklar.
Bu arada Adem ve soyunun da şeytana verilen,insanları kandırması,vesvese vermesi bi zatihi bu tecrübe ile bildirilmiş oldu.
Çünkü ,Adem ve evlatlarına musallat olma,onları kandırma,şirk ve büyük günahlara sürükleme veya
işlemeye teşvik etme kabiliyeti şeytana verilmiş olduğunu böylece bu imtihanla bilmeleri sağlandı… (bkz.Araf Suresi - 17 - Hicr Suresi - 32-42)
Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî ve Tirmizî'nin rivayet ettikleri bir hadîsinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Âdem (a.s.) ile Musa (a.s.)'ın ruhları Rableri nezdinde münakaşa ettiler ve Âdem (a.s.), Musa (a.s.)'ı delil getirerek mağlûp etti.
Musa (a.s.) dedi ki: "Sen Allah'ın eliyle (kudretiyle) yarattığı ve ruhundan üflediği ve melekleri senin için secde ettirdiği ve Cennet'ine yerleştirdiği Âdem'sin.
Sonra da sen işlediğin suç sebebiyle insanları yeryüzüne indirdin. 'dedi.
Bunun üzerine Âdem (a.s.) 'Sen Allah'ın peygamberliğine ve konuşmasına seçtiği ve içinde her şeyin açıklaması bulunan
(Tevrat) levhalarını verdiği ve münacât edici olarak kendisine yaklaştırdığı Musa'sın. Benim yaratılmamdan kaç sene önce
Tevrat'ı yazdığını gördün?' dedi Musa (a.s.), 'Kırk sene önce' diye cevap verdi.
Âdem, 'şu halde içinde 've Âdem Rabbi'ne isyan etti de...' meâlindeki ayeti gördün mü?' dedi. Musa (a.s.) 'Evet, gördüm' dedi.
Âdem (a.s.) 'Allah'ın beni yaratmasından kırk sene önce işleyeceğimi yazdığı işi işlemem üzerine beni nasıl azarlarsın' dedi.
Resulullah (s.a.s.) neticede "Âdem hüccet* ile Musa'yı mağlûp etti" buyurdu. (et-Tâc, I, Hadis no: 40)
Bundan sonra gelecek hidayet rehberlerine (peygamberlere), iman ederek uyup bağlanacaklar için,
korkup üzülecekleri bir şeyin olmadığı ve bunların Cennet'e girecekleri bildirildi. İnkâr edip kötülük yapanların Cehennem'e girecekleri anlatıldı. (el-Bakara Suresi - 2/38-39, 82)
Allah'ım (c.c) Yalınız Sana Kulluk eder ve Yalnız Senden Yardım isterim
EBUBEKİR YASİN Kur'an ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
Kur'an'ın gölgesi altında yaşamak bir nimettir. Sadece onu tadanın alabileceği bir nimet. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran bir nimet.
Allah'a hamdolsun ki, bana ömrümün bir bölümünü Kur'an'ın gölgesi altında yaşama imkanını bağışladı. Bu dönemde hayatımın bugüne kadar ki bölümünde hiç tatmamış olduğum bir nimetin hazzını duydum. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran nimetin hazzını.. Kur'an-ın Gölgesinden Mesajlar Şehid Seyyit Kutup
Rabb olarak Allah'tan, Din olarak İsalam'dan, Resul ve Nebi olarakta Muhammed'ten(a.s) Razı oldum;
ve kayıtsız ve şartsız teslim oldum Sen Şahitsin Rabbin EBUBEKİR YASİN Kuran ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…