Kur'an da kelimeyi bu yorumu doğrulayacak biçimde kullanır. Sözgelimi Hz. Yusuf dönemindeki Mısır kralı Firavun olarak nitelenmezken, Hz. Musa dönemindeki krallar Firavun olarak anılır. Zamanla Ra soyundan geldiğini savunan krallar, kendilerinin de "yüce rab" olduklarını halka kabul ettirmek amacıyla Firavun (güneş tanrısının oğlu) ünvanını kullanmaya başladılar (Mevdûdî, Tefhimü'l-Kur'an Tercümesi, İstanbul 1986, II, 69).
Kur'an, Hz. Musa ile ilişkisi nedeniyle sık sık andığı Firavun'un kimliğinden söz etmez.
Hz. Musa'nın doğduğu zaman Mısır'ı yöneten kişi Firavun'dur. Çünkü zorbalığa yönelmiş, halkını sınıflara ayırmıştır. Aralarından bir zümreyi (İsrail oğullarını) güçsüz düşürmek için oğullarını boğazlamakta, kızlarını diri bırakmaktadır. Tam bir bozguncudur,zalim ve çok yaman bir tağuttur.
Firavun, azgın bir zorba (Duhân Suresi - 44/31) ve büyüklük taslayan (Ankebût Suresi - 29/39) bir hükümdardı. Kavmi de bir zâlimler topluluğu (Şuarâ Suresi - 26/10) hâline gelmişti. Firavun, Hz. Musa'nın çağrısına, bütün ayetleri (DOKUZ ADET MUCİZELER), delilleri ortaya koyduğu halde, büyük bir inatla karşı çıktı. Bu andan itibaren Hz. Musa ile Firavun arasında başlayan büyük mücâdele Kur'an'da ayrıntılı biçimde gözler önüne serilir.
Kur'an'ı izleyerek bu mücâdeleyi ana hatlarıyla şöyle tesbit edebiliriz: Firavun, ilâhı mesajla kendisine gelen Hz. Musa ve Harun'u önce iddialarından vazgeçmemeleri ve kendisinden başka bir ilah tanımaları durumunda hapse atacağını söyleyerek (Şuarâ Suresi - 26/29) sindirmeye çalıştı. Başaramayınca, sarayda büyütülüşünü hatırlatarak (Şuarâ Suresi - 26/18) minnet altında
bırakmayı denedi. Bu da tutmayınca, "Rabbiniz kimdir?" (TâHâ, 20/49) ve "Önceki nesillerin durumu nedir?" (Tâ-Hâ Suresi - 20/51) gibi sorularla sınamaya, tartışma yoluyla susturma yoluna başvurdu; deli olduğunu iddia ederek sözlerini geçersiz kılmaya çalıştı (Şuarâ Suresi - 26/27). Bunda da başarılı olamayınca, çaresiz, Hz. Musa'dan, getirdiğini iddia ettiği ayetleri (mucize) göstermesini istedi (Şuarâ Suresi - 26/31).
Hz. Musa, kendisine bağışlanan asa ve Beyaz el mucizelerini gösterince Firavun bu kez de onu sihirbazlıkla, kendilerini yurtlarından çıkarmayı planlamakla suçladı (Tâ-Hâ Suresi - 20/57). Hz. Musa'nın bir sihirbaz ve dolayısıyla peygamberlik iddiasının temelsiz olduğunu kanıtlamak amacıyla ülkesinin önde gelen sihirbazlarını toplayarak onunla yarıştırdı. Fakat sihirbazların bir
sihir değil, mucize karşısında bulunduklarını anlayarak müslüman olmaları nedeniyle amacına ulaşamadı. Üstelik bir bayram günü. halk önünde cereyan eden yarışma Hz. Musa'nın lehine sonuçlandı (Tâhâ Suresi - 20/58-70). Bütün kozlarını kullanan Firavun, bütün zorbalar gibi zulme, katliama başvurdu. Hz. Musa'ya iman edenlerin oğullarının öldürülmesini, kadınlarının sağ
bırakılmasını emretti (Mü'min Suresi - 40/25). Bununla da yetinmeyerek Hz. Musa'yı öldürtmeye kalkıştı. Fakat kendi ailesinden bir mümin kimsenin uyarısı üzerine vazgeçti (Mü'min Suresi - 40/26-35). Allah, belki gerçeği görür ve kabul ederler diye Firavun ve halkını kıtlık, tufan,içme sularının kana dönüşü,çekirge gibi çeşitli azap ve felâketlerle cezalandırdı. Her felâket sırasında Hz.
Musa'ya başvurarak Allah'a dua etmesini istediler; azabın kaldırılması hâlinde iman edeceklerine dair söz verdiler, fakat azap kaldırılınca sözlerinden döndüler. Firavun, Mısır mülkünün kendisine ait olduğu, düzgün konuşamayan Hz. Musa'dan daha iyi olduğu, doğru söylemiş olsaydı Hz. Musa'ya güç ve saltanatın simgesi olan altın bileziklerin atılması ya da yardımcı melekler gönderilmesi gerektiği gibi söz ve gerekçelerle halkının itaatinin devamını sağladı (Zuhruf Suresi - 43/48-54).
Firavun kıssası, Firavun ve işbirlikçilerinin kaçınılmaz akıbetlerini de gözler önüne serer. Onlar, galip ve güçlü olanın yakalayışı ile yakalanır (Kamer Suresi - 54/42) ve azabın en kötüsü ile kuşatılırlar (Mü'min Suresi - 40/55). Sonunda bütün yaptıklarının intikamı alınır ve hepsi boğulur, yok olup giderler (Zuhruf Suresi - 43/55). Ahiretteki durumları ise daha da kötüdür. Onlar azabın en şiddetlisine sokulurlar (Mü'min Suresi - 40/46). Hz. Musa ve müminler ise imanlarının, sabır ve mücâdelelerinin bir ödülü olarak esenliğe çıkar, Firavun ve işbirlikçilerinin mülküne vâris ve hakim olurlar.