Kur-an-i-Kerim
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ للهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ

<● > Allah'ın Adıyla Başlıyorum <● >
Allah’a hamd olsun. O Tektir. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed’in üzerine olsun

<● > Eraykitap Web Sitesine Hoş Geldiniz ! <● >

<● > En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir <● >

İman'ın Dört Esasi




CAHİLİYYE

 


Bilgisizlik, gerçeği tanımama. İslâm, tam bir aydınlık ve bilgi devri olduğu için, Arabistan'da İslâmiyet'in yayılmasından önceki devre, daha dar anlamı ile Hz. İsa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana "Cahiliyye" devri adı verilmiştir.

“Önce kelime üzerinde duralım. Arapça bir kelime olup müfredi cahili'dir.Lûgatta "bilgisizlik mânâsına gelir, ilmin zıddıdır. Beyinsizliği ve hamakatı da içine alır. Genellikle İslâm'ın hâkim olmasından önceki hayatı içine alır"ifadesine rastlarız.

“Istılâh olarak: "Allah (cc)'ın indirdiği hükümleri ve bilgileri kabul etmeyip (bunlar yerine) insanlar tarafından konulan hükümlere, düşüncelere ve sistemlere iman etmektir." Kur'ân-ı Kerim'de genellikle, bu anlamda yer almıştır. Nitekim;

"Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü arzu ediyorlar? Şüphesiz sâlih bir kanaate sahip olanlar için, hükmü Allahû Teâla (cc)'dan güzel olan kim olabilir?" buyurulmuştur.

Dikkat edilirse bu âyet-i kerime'de, iki hüküm ve bu hükümlerin mahiyetleri izah buyrulmaktadır. İnsanlar ya cahiliye hükmüne, ya da Allah (cc)'ın hükmüne boyun eğeceklerdir. Bu iki hükmün dışında, herhangi bir hükümden söz etmek imkansızdır "helâl" ve "haram" hududlarını dikkate alamayan bütün sistemler, "cahili sermayeye" dayanmak durumundadır. İnsanları; Allahû Teâla (cc)'nın dinine göre eğitmeyen bütün eğitim sistemleri de "cahili eğitim" durumundadır

“Sünen-i Nesei'de; "Babû Tefsiri Hicre" babında Câbir b. Zeyd'den rivayet edilen bir hadis-i şerif meselemize ışık tutmaktadır. Burada İbn-i Abbas (ra)'ın, hicretten önce Medine'nin dâru'ş-şirk durumunda olduğunu ve Akabe bey'atını izah ettiğini biliyoruz imam-ı Serahsi'nin, hicretten önce Mekke'nin durumunu izah·ederken: "Mekke, İslâm hükümlerini uygulanmadığı bir dâru'ş-şirk idi." hükmünü dikkate alırsak, cahiliyyenin zıddının İslâm olduğunu kavramamız kolaylaşır.

Cahiliyye kavramı, hakka ve hakikate dayanmayan her türlü itikadi ve amelî unsurları içine alan bir kavramdır. Şimdi cahiliyye devrinin kanunları üzerinde duralım. Niçin "cahiliyye devrinin adâlet ve hukuk sistemi" demiyoruz? buradaki incelik şudur: Adâlet ve hukuk kelimeleri, İslâmî birer ıstılâhtır. Adâlet, Allahu Teâla nın (cc) emrine uygun şekilde amel etmektir. Buna riayet eden müslümana âdil, riayet etmeyene de fâsık denilir. Hukuk ise, hak kelimesinin çoğuludur ve lûgat mânası, bâtılın zıddıdır. Kanun mefhumu, İslâmî bir ıstılâh değildir. Cahiliyye devrinin kanunları, bâtıl şeriattan çıkarılmış birer kuraldan ibarettir.

Cahiliyye, insanın Allah'ı gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşması, onun ilâhî hükümlerine değil de kişinin kendi hevâ ve hevesine uyması, insanların koyduğu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düşüncelere inanmasıdır.

İslâm'ın hakim olmadığı ortamlar Cahiliyye çağlarıdır. Çünkü ilâhî bilginin kaynağından yoksun olan ortamlardır. İslâm'ın gelişinden önceki dönemde yaşayan müşrikler Allah'a isyan etmiş onun hükümlerine sırt çevirmiş bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardı. Cahiliyye hayatı Arapların (ve yaşayan şu andaki devletler) sürdüğü hayattan ve içinde yaşadıkları ortamdan bazı örnekleri şöyle sıralamak mümkündür:

Cahiliyye insanları Allah'ın varlığını kabul etmekle beraber putlara taparlardı. Onlar putlarının Allah katında kendilerine şefaatçı olacaklarına inanırlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.

Şarap içmek adeti çok yaygındı. Şairleri her zaman içki ziyafetinden bahseder, içki şiirleri edebiyatlarının büyük bir kısmını teşkil ederdi. Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdiğine göre İslâm'da içki, Mâide Suresi'nin doksan ve doksan birinci ayetleriyle kesin olarak haram kılınmış, Hz. Peygamber (s.a.s) tellal bağırttırarak bunu ilân ettiğinde Medine sokaklarında sel gibi içki akmıştır (Müslim, Eşribe, 3).

Cahiliyye çağında kumar da çok yaygındı. Cahiliyye Arapları kumar oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katılmamak ayıp sayılırdı. Onların şairlerinden biri karısına şöyle vasiyette bulunur: "Ben ölürsem, sen, aciz ve konuşma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme."

Tefecilik almış yürümüştü. Para ve benzeri şeyleri birbirlerine borç verirler; kat kat faiz alırlardı. Borç veren kimse, borcun vadesi bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artırayım mı?" derdi. Onun da ödeme imkânı varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katına, üçüncü sene için dört katına çıkarır ve artırma işlemi böylece kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çeşidini haram kılan Allah, özellikle Araplar'ın bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli İmrân,3/130) buyurmuştur.

Faizcilik Araplar arasında o kadar yerleşmişti ki ticaretle onun arasını ayıramıyorlar; "Faiz de tıpkı alış-veriş gibi" diyorlardı. Bunun üzerine inen ayette: "Allah alış-verişi helâl, faizi ise haram kılmıştır. " (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmuştur.

Cahiliyye Araplar'ı arasında fuhuş da nadir şeylerden değildi. Cariyelerini zorla fuhuşa sürükleyenler vardı. Kur'an-ı Kerîm'de bu hususa işaretle: "İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. " (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

Kocanın birkaç metresi olduğu gibi, kadının da başkalarıyla ilişkide bulunması, bazı çevrelerce nefretle karşılanmayan bir davranıştı. Fuhuşla ilgili Cahiliyye Araplarının şu adetlerini zikredebiliriz:



Allah'ım (c.c) Yalınız Sana Kulluk eder ve Yalnız Senden Yardım isterim
DERLEYEN EBUBEKİR YASİN
💢 Kur'an ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…




سُبْحاَنَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
سُبْحَانَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا أَنْتَ وَحْدَكَ لَاشَرِيكَ لَكَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ



En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir

Kur'an'ın gölgesi altında yaşamak bir nimettir. Sadece onu tadanın alabileceği bir nimet. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran bir nimet. Allah'a hamdolsun ki, bana ömrümün bir bölümünü Kur'an'ın gölgesi altında yaşama imkanını bağışladı. Bu dönemde hayatımın bugüne kadar ki bölümünde hiç tatmamış olduğum bir nimetin hazzını duydum. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran nimetin hazzını.. Kur'an-ın Gölgesinden Mesajlar Şehid Seyyit Kutup

Rabb olarak Allah'tan, Din olarak İsalam'dan, Resul ve Nebi olarakta Muhammed'ten(a.s) Razı oldum; ve kayıtsız ve şartsız teslim oldum Sen Şahitsin Rabbin EBUBEKİR YASİN Kuran ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…




Eraykitap ilmin kısa yolu © 2009 - 2025 Tüm hakları saklıdır. // Designed by Eraykitap.com //