Kur-an-i-Kerim
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ للهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ

<● > Allah'ın Adıyla Başlıyorum <● >
Allah’a hamd olsun. O Tektir. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed’in üzerine olsun

<● > Eraykitap Web Sitesine Hoş Geldiniz ! <● >

<● > En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir <● >
Tarih Boyu Tevhid Düşmanları 💢 İman'ın Dört Esasi




                             Şeytan ve Şeytanlar


 Kötü ruhun,kötü birinin, kötülüğe teşvik edenin, kötülüğün temsilcisinin, karanlık ve dalâletin önderinin, Allah'ın ve O'nu seven, O'na kullukta bulunan herkesin büyük düşmanının müşahhaslaştırılmış şekli veya kötülüğün sembolü olmuş varlık.

Şeytan (Satan) İbrani’ce asıllı bir kelime olup, rakip, muhalif gibi anlamlara gelir. Tevrat'ta da bu anlamda kullanılmıştır (Sayılar, 22/22) Adem (a.s)'a secde emrinden önceki ismi, Süryanice "tanrı tarafından desteklenmiş" anlamına gelen Azâzel (veya Azâzil)

Arapça Hâris idi. Azâzel, Hanuk'un Kitabı'nda, Allah'ın rahmetinden kovulan. Yahudi geleneğinde de Azâzel, Adem'e secdeyi reddeden olarak zikredilir. Adem'e secdeyi kabul etmeyiş gerekçesindeki "kendisinin dumansız ateşten Adem'in de çamurdan yaratılmış olma" (el-A'raf, 7/12) bahanesinde asıl vurgulamak istediği, ateşten yaratılanın ölümsüz, çamurdan yaratılanın ise ölümlü olacağı düşüncesidir

Böylece Azâzel, Âdem'e secdeyi kabul etmediği andan itibaren, "hayırdan ümidini kesmiş, pişmanlık ve üzüntü duyan" anlamında İblis; secde etmeyiş sebebi olarak da "beni dumansız ateşten, onu ise çamurdan yarattın " diyerek hükümsüz bir bahane ve kendisince geçerli bir gerekçe gösterdiği ve Adem'i cennet'ten çıkarmaya çalıştığı andan itibaren de Şeytan adını almıştır.

Binaenaleyh İblis ve Şeytan, davranışlarına paralel olarak, ona sonradan verilen iki isimdir. Kur'ân'da Adem'e secde söz konusu olan bütün âyetlerde özellikle "İblis" kelimesinin kullanılmış olması hem yukarıdaki görüşün doğruluğu, hem de âyetlerde kullanılan kelimelerin yerli yerince seçilişi ve Kur'ân'ın yüce üslûbu hakkında bir fikir vermektedir. (el-Bakara, 2/34; el-A'raf, 7/11; el-Hicr, 15/31-32; el-Asra, 17/61-62; el-Kehf, 18/50; Tâ-hâ, 20/116; Sa'd, 38/84-85).

Şeytan, Arapça "şetane" kökünden rahmetten uzaklaştı, hak'dan uzak oldu; "Şâta" kökünden ise, öfkeden tutuştu, helak olacak hale geldi gibi manalara gelip insanlardan, cinlerden ve hayvanlardan isyan eden ve zarar veren her şeyin adı olmuştur. Bu manada bir canavar veya yılana da şeytan denilir. Aynı şekilde haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranış da şeytan diye isimlendirilmiştir.

Şeriat örfünde ise, Yüce Allah'ın Âdem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilâhi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden (el-Kehf, 18/50) gizli bir varlıktır.

Yaratılışı ve Hz. Âdem'e secde emrinden önceki durumu:

Evrende Adem (a.s) den önce yaratılmış melek ve cin adında iki varlık mevcuttu (el-Bakara, 2/31; el-Hicr, 15/26-29).

Şeytan, cin denen varlık grubuna mensup idi (el-Kehf, 18/50). Hz. Âdem'e secde emrine kadar hissiyatına dokunan bir teklif yapılmamış ve imtihan olunmamıştı. Onun bu ana kadar, Allah'ın emirlerine göre mi, yoksa öz nefsinin isteklerine göre mi hareket ettiği bilinmiyordu.

Âdem'e secde emri onun hissiyâtına ters düştü. Emri yerine getirmekten kaçındı. Gerekçe, kendisinin ateşten, Adem'in ise topraktan yaratılmış olmasıydı. Böylece o, itiraf ve özür dileme yerine itirazı ve hayatı tercih etti.

Ona göre ateşten yaratılmış olmak bir üstünlük sebebiydi. (Sâ'd, 38/71-85). Böylece o, ateşin topraktan üstünlüğü gibi iki madde arasında, aslında olmayan bir farklılık görmüştü.

Her iki maddenin yaratıcısının da Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen Âdem'in yeryüzünde Allah'ın halifesi olması, Allah'tan bir ruh taşıması gibi (el-Hicr, 15/29; Sâd, 38/72) asıl üstünlüklerini bilmezden gelmişti. Adem'de toprak, kendisinde ateşten başka bir mâhiyet görmemiş; ölüden diri, diriden ölü yaratan ve bütün meziyetleri bahşeden Allah'ı maddeye mahkum sanmıştı (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul (t.y), III, 2133; N. Mehmet Solmaz-İsmail L. Çakan, Kur'ân-ı Kerim'e Göre Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi, İstanbul 1982, 1, 19).

Bu anlayış Şeytan'a, Allah'ın huzurundan kovulma, rahmetinden ümit kesme ve kıyamete kadar O'nun lânetini hak etme dışında hiç bir şey kazandırmadı. Çünkü o dar görüşlüydü, maddenin ötesini görememişti. Maddeyi tek ve gerçek ölçü sanmakla şeytanca bir yanılgıya düşmüştü. His ve duygularıyla hareketi sonucu kendi nefsinden kaynaklanan yanılgısını Allah'ın emrine tercih etmekle insanın üstünlüğü gerçeğini kabul etmemişti. Çünkü bu secde emri yalnız Âdem'in sahsına değil, zürriyeti de dahil, insan nev'ine verilen bir şeref ve imtiyazdı (Yazır, a.g.e., III, 2129).

Bu aynı zamanda insanın üstünlüğüne yapılan ikinci itirazdı. Birinci itiraz da meleklerden gelmişti (el-Bakara, 2/30). Şeytan'ın bu itirazı, büyüklük taslamaya ve neticede kendisini inkâra götüren bir isyana dönüştü. Çünkü o, neticede sahibini alçaltacak olan bir büyüklük anlayışına sahipti. Nihayet Allah'tan şu hitap geldi: İn oradan! Orada büyüklenmek sana düşmez, defol!... Sen alçağın birisin! Defol oradan. Sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lânet sanadır" (el-A'raf, 7/13; el-Hicr, 15/34-35; Sâd, 38/77-78) (Şias)

İBLİS

Şeytanın özel ismi. Bir çok ismi bulunan şeytanının isimlerinden biri. Şeytan; cinnilerden ve insanlardan şerli yaratıkları nitelemek için kullanılan bir cins isimdir. Hz. Adem (a.s)'in cennetten çıkmasına sebep olan, Kur'an'da anlatılan şeytanın birçok isimleri vardır. Meselâ; el-Adüvv, Aduvullah, Azazil ve İblis bunlardandır.

İblis kelimesinin türediği "Eblese" kökü şu anlamları ifade eder: Hayırsız oldu, hüsrana uğradı, şaşkınlığa düştü, Allah'ın rahmetinden ümidini kesti. İblis kelimesinin çoğulu "Ebalis" ve "Ebalise" ölçüsündedir. Kelimenin türediği fiil kökünün şeytanın özelliklerini nitelemesinden dolayı İblis şeytana özel isim olmuştur (Alusi, Ruhû'l-Meânî, Beyrut (t.y.), I , 229).

İblis Ruhânî isabet ettiğini zehirleyen bir ateşten (nar-ı semûm) yaratılmış cinlerin ve şeytanların atasıdır. Yaratılış mayasının nefsi isteklerle yoğrulduğu bunun için meleklerin içinde iken bile büyüklenmiş ve nefsinde bulunan meziyetler kendisini aldatmıştır (bk. Kamil Miras, Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, IX, 55).

İbn Abbas'a dayanan rivayetlere göre İblis'in adı Azâzil* olup kendisi meleklerin en şereflisi idi. Cennetin muhafızı olduklarından cin denen bir melek grubunun başkanı idi. bilgisinin çokluğundan dolayı kendisine kibir ve gurur geldi (İbn Kesir, Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azim, Mısır, (ty.) I, 73; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1948, I;, 320).

 İblis'in genel karakteri, büyüklük taslamak ve inkar, insanlara kötü şeyleri iyi göstermek ve onları doğru yoldan saptırmak ve insanlara vesvese vermektir.

 

İşte bunun içindir ki Yüce Allah:

"Ey insanoğulları! Siz beni bırakıp İblis'i ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü değişmedir" (el-Kehf, 18/50).

Bu hadisten, İblis olarak bildiğimiz şeytandan başka, her insanın yanında, onu doğru yoldan saptırmak için bir şeytanın da bulunduğunu öğreniyoruz. Ancak bununla insan kalbinde lümme-i şeytaniyye denilen şeytanın ahizesi gibi vazife gören parçanın kastedilmesi de mümkündür.

Her insanın yanında bir şeytan olduğuna göre, ondan nasıl emin olacağız ve onun bizi doğru yoldan saptırmak için başvuracağı hilelerden kendimizi nasıl koruyacağız? Kur'an-ı Kerim'de bazı ayetlerde şöyle buyurulur: "Kur'an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. "(Eûzü billahi mineşşeytanirracim) Doğrusu şeyatanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde nüfuzu yoktur. Onun nüfuzu (etkisi) sadece onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlar üzerinedir" (en-Nahl, 16/98-100-Şias)

“Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına: Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! der.(İmanınıza-bkz.Enam-82)Zulmettiğiniz için bugün (nedâmet) size hiçbir fayda vermeyecektir. Çünkü siz, azapta ortaksınız.(Zuhruf-36-39)

“Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.”(Araf- 27) Allah'ım (c.c) Yalınız Sana Kulluk eder ve Yalnız Senden Yardım isterim
DERLEYEN EBUBEKİR YASİN
💢 Kur'an ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…



بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ
سُبْحاَنَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
سُبْحَانَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا أَنْتَ وَحْدَكَ لَاشَرِيكَ لَكَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ



En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir

Kur'an'ın gölgesi altında yaşamak bir nimettir. Sadece onu tadanın alabileceği bir nimet. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran bir nimet. Allah'a hamdolsun ki, bana ömrümün bir bölümünü Kur'an'ın gölgesi altında yaşama imkanını bağışladı. Bu dönemde hayatımın bugüne kadar ki bölümünde hiç tatmamış olduğum bir nimetin hazzını duydum. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran nimetin hazzını.. Kur'an-ın Gölgesinden Mesajlar Şehid Seyyit Kutup

Rabb olarak Allah'tan, Din olarak İsalam'dan, Resul ve Nebi olarakta Muhammed'ten(a.s) Razı oldum; ve kayıtsız ve şartsız teslim oldum Sen Şahitsin Rabbin EBUBEKİR YASİN Kuran ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…




Eraykitap ilmin kısa yolu © 2009 - 2025 Tüm hakları saklıdır. // Designed by Eraykitap.com //