Kur-an-i-Kerim
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ للهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ

<● > Allah'ın Adıyla Başlıyorum <● >
Allah’a hamd olsun. O Tektir. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed’in üzerine olsun

<● > Eraykitap Web Sitesine Hoş Geldiniz ! <● >

<● > En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir <● >

İman'ın Dört Esasi




Hilafet ve İmamet

Allah’ın hakimiyet hakkının bir tecellisi olarak İslam’ın hükümlerini yer yüzünde uygulamaya koymaktan sorumlu makamın adıdır.
Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili ayetlerden anladığımıza göre Allah c.c.,genel anlamda bütün insanları yeryüzünün halifeleri olarak yaratmıştır.Bakara suresinin(30 v.d.) ayetlerinde

Allah c.c.ın yeryüzünde halife yaratmak istediğini bildirdiği anlatıyor.Halife kılınan, Adem’dir dolayısıyla da onun soyundan gelecek bütün insanlardır.
Halife kılınan bu ilk insan ve eşi için bile bir takım sınırlamalar söz konusudur(bkz. Bakara 35v.d.a.)
Bu sınırlamalara uymak,insanın bu yüce makamda kalabilmesinin temel şartıdır. Bu ölçülerin dışına taşanlar ise ateş azabına atılmakla tehdit edilir…/bkz.a.39-Şias-424)

“Hani Rabb'in, meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti…”(Bakara Suresi -30)
Demek ki, Allah'ın yüce iradesi şu yeryüzünün dizginlerini kâinatın bu yeni varlığına teslim etmek, burayı onun eline vermek istiyor.

Yani yüce Allah yaratıp, düzene koyduğu şu yeryüzüne kendi temsilcisi sıfatıyla gönderdiği insana; buradaki varlıklardan yararlanma,
onların özelliklerini tanıyıp araştırma, onları değiştirme, gizli olan yönlerini bulup açığa çıkarma, çeşitli yeraltı kaynaklarını

bulup günsüzüne çıkarma ve bütün bunları yaparken de Allah'ın halifeliği gibi son derece
ağır bir görevi yerine getirirken yeryüzünün bütün imkânlarını onun hizmetine sunma kararındadır.


Yine demek ki yüce Allah kendi dileğini gerçekleştirme görevi verdiği ve "insan" unvanına layık gördüğü bu yeni varlığı,
yaşamı boyunca karşı karşıya geleceği yeryüzünün çeşitli güç kaynaklarına (enerji, hammadde-doğa kanunları vs.)
denk gelecek, onlarla baş edebilecek derecede gizli güçlerle donatmıştır.


Buna göre, yeryüzüne ve evrenin tümüne hükmeden temel kanunlarla, bu yeni varlığa, onun çeşitli güç kaynakları ve
enerjilerine hükmeden temel kanunlar arasında sıkı bir uyum, ahenkli bir birlik vardır. Böyle olduğundan dolayıdır ki,
bu iki kanun arasında, herhangi bir çatışma olmamakta ve insan enerjisi şu koca kâinat kayasına çarpıp paramparça olmaktan kurtulmaktadır.


O halde şu uçsuz-bucaksız yeryüzündeki varlık düzeni içinde sözünü ettiğimiz insanın mevkii,
rolü son derece önemlidir ve bu onurlu statüyü onun için, kerem sahibi olan yaratıcısı dilemiş, uygun görmüştür.


Yüce Allah'ın "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" ilahî buyruğunu, yeryüzünde halife olarak bulunan
insanoğlunun bugün gerçekleştirdiği büyük işlerin ışığında gören bir göz ve idrak eden bir kalple değerlendirdiğimiz
zaman bütün bunların ilahî iradenin sadece bir kısmı olduğunu görebiliriz. (Fi Zilalil Kur’an)


“Sizi yeryüzünde halife yapan ve verdiği nimetler hakkında sınavdan geçirmek için bazılarınızın derecesini diğer bazılarınızdan üstün kılan O dur.
Hiç şüphesiz Rabbinin cezalandırması gecikmesizdir, aynı zamanda O, bağışlayıcı ve merhametlidir. “(Enam Suresi - 165)


Bu konuda Resulullah (as) şöyle buyurmuştur:
“Peygamberlik hilafeti otuz(30) senedir.Ondan sonra Allah c.c. mülkünü dilediğine verir.” (Ebu Davud-K.Sünne:hn.8 — Müsnet-c:5, s: 220,naklen - Fıkıh Usulü-609)


Huzeyfe (r.a) den rivayet : “Sizde,peygamberlik dönemi,Allah’ın dilediği kadar devam edecek sonar Allah onu kaldırmayı dilediği zaman kaldıracaktır.
Ondan sonra peygamberlik metodunu izleyen hilafet dönemi gelecek ve Allah’ın dilediği zamana kadar devam edecek.
Sonra Allah onu kaldırmayı dileyecek ve kaldıracak.ondan sonra ısırıcı bir saltanat halini alacak.Allah’ın dilediği zamana kadar devam edecek sonra
Allah onu kaldırmayı dileyecek ve kaldıracak.Ve müstebit bir saltanat olacak ve Allah’ın dilediği kadar devam edecektir.

Daha sonra Allah onu da kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır.
Nihayet peygamberlik metodunu izleyen hilafet dönemi gelecektir dedi ve sustu.(Müsnet-c:4,s:273—Fıkıh Usulü den naklen)


Ebu Ubeyde b.Cerrah (r.a.) dan rivayet:
“Dininizin başlangıcı peygamberlik ve rahmet dönemindedir.Daha sonra hilafet ve rahmet dönemi
olacaktır.ondan sonra boz bulanık bir saltanat,daha sonra ise içki içmenin ve ipek giymenin helal görüleceği bir saltanat ve
diktatörlük dönemi gelecektir.”(Darimi- Yukarıda ki üç hadiste--Fıkıh Usulü Kitabından naklen Buruc y.e.)


“Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik )(Yunus-14)

“Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur…”(Fatır Suresi -39)

Arapça bir kelime olup, lûgat mânâsı; "bir kimseden sonra gelip, onun yerine geçmek ve onu temsil etmektir." İslâmî ıstılâhta: "Hz. Peygamber (sav)'den sonra, ona halef olarak, din ve dünya işlerinde mü'minlere emir olmak"

şeklinde tarif edilmiştir. İslâm ûleması; "bey'at sonucu mü'minler adına tasarruf yetkisine haiz olan ve ahkâmın tatbikini sağlayan kimseye halife denilir" tarifinde müttefiktir.

İbn-i Hümam Müsayere isimli eserinde: "Millet-i İslâmiyye üzerinde tasarruf-u ammeye istihkaktır" şeklinde beyan etmiştir. Şimdi hilâfetin dayandığı delilleri gündeme getirelim.

Kur'ân-ı Kerîm de: "Ey iman edenler!..
Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine (ulû'lemre) de itaat edin.
Eğer bir şey hakkında ihtilafa düşerseniz, onu (ihtilaf konusunu) Allah'a ve Rasûlüne döndürün.

Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız (böyle yapın). Bu hem hayırlı, hem netice itibariyle daha güzeldir.
Sana indirilen (Kur'ân-ı Kerîm)e de, senden evvel indirilmiş olan (kitap)lara da, her halde iman ettiklerini boş

yere iddia edenlere bir bakmadın mı ki; onu inkâr etmeleriyle emrolundukları halde, yine tâgûtun huzurunda muhakeme
edilmelerini arzu ediyorlar. Şeytan da onları (bir daha dönemiyecekleri kadar) uzak bir sapkınlıkla, büsbütün sapıtmak ister." (Nisa Suresi - 59 - 60) hükmü beyan buyurulmuştur!..

Mü'minlerin; "kime, hangi şartlarda ve nasıl" itaat edecekleri, neyi kesinlikle reddedecekleri burada açıkça izah olunmuştur.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim ulû'lemr e itaatten bir el kadar ayrılırsa, kıyamat gününde
Allah'a, fiili (ameli) hususunda lehinde hiçbir hücceti olmayarak kavuşacaktır.


Her kim de boynunda (ulû'lemr'e) beyatı olmayarak ölürse, cahiliye ölümü ile ölür."
(Sahih-i Müslim, İst.1401, Çağn Yay. c. II, sh.1478 Had. No:1851. Ayrıca, Sahih-i Buharî, K. Ahkâm c.VIII, sh.105.) buyurduğu sabittir.


İslâmî eserlerde halife, sultan, ulû'lemr ve imam kavramları, hep aynı mahiyeti beyan için kullanılmıştır.
İbn-i Hümam, Kitabû'l-Müsayere isimli eserinde: "Mü'minlerin kendi içlerinden imam seçmelerinin sebebi


İslâm'ın hükümlerini hakkı ile edâ etmek içindir" diyerek, önemli bir noktaya işaret etmektedir..
İmam, devlet başkanı olan halifedir. İmametin hak olduğunu kabul etmeyen kimse kafir olur.


Çünkü dinî hükümlerden bir kısmının farz olması, imamın varlığına bağlıdır.
Cum'a namazı, bayram namazı ve yetimleri evlendirmek gibi...
İmamı inkâr eden kimse, farzları inkâr etmiş olur. Farzları inkâr eden de kâfir olur" hükmünü zikreder.


Halifenin müslüman ve hür olması şarttır. Zira kâfir, müslüman üzerine velî olamaz. Köleden de halife olmaz.
Çünkü onun kendine velî olmaya hakkı yoktur. Başkasına nasıl velî olabilir.. Kadınlardan da halife olmaz.

v Çünkü kadınlar evlerinde oturmakla memurdurlar. Onların hâli tesettüre mebnidir. Resûl-i Ekrem (sav) buna işaretle
`Hükümdarları kadın olan bir kavim nasıl felâh bulur?' buyurmuştur. Halife muktedir, yani hükümleri yürütebilir,

mazlûmun hakkını zalimden almağa, sınırları ve memleketi korumağa, asker sevkine vesaireye gücü yeter olmalıdır."
İbn-i Abidin, Reddü'I Muhtar ale'd Dürri'l Muhtar, İst.1982 c. II, sh.384.)


Kafirlerin (tâgûti güçlerin); Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlere mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere koydukları hükümleri reddetmek farzdır.
Onların, mü'minler üzerinde velayet hakkının bulunmayacağı hususu kat'idir.( İmam-ı Merginani, el-Hidaye Şerhû Bidayetü'l Mübtedi, Kahire:1965 c. I, sh.199.)

Dolayısıyle mü'minler; kâfirlerin veya mürtetlerin istilâsına uğrarlarsa, kuvvetle başlarına geçen bu yönetimi kabul etmezler.
Onlara karşı cihadın farz-ı ayn olduğunu bilirler. Nitekim İmam-ı Serahsi: "Cihaddan maksad;
müslümanların emniyet içerisinde bulunmaları, din ve dünya işlerini yürütme imkanına kavuşmalarıdır diyerek,


hassas bir noktaya işaret eder. İstilâ altında iken dahi; mü'minlerin (müstevlilerin liderine itaat etmeyip) kendi işlerinden bir imam seçmeleri vaciptir.
Nitekim İbn-i Abidin bu konuyu şu şekilde izah etmektedir: "Fetih'de bu konuda şöyle denmektedir:


Eğer görev verecek sultan yoksa veya kendisinden görev alacak bir yetkili bulunmazsa (ki bazı müslümanların yaşadığı bölgelerde olduğu gibi)
o bölgelerde gayrimüslimler hâkim olmuşlar, müslümanlar bir bakıma azınlıkta kalmışlar veya müslümanlar mahkûm durumda,


gayrimüslimler ise hâkim durumdadırlar. Kurtuba'da (İspanya'da) bugün olduğu gibi... Bu durumda ne yapılmalıdır?
Gerekli olan müslümanların kendi aralarından birine bu görevi vermeleridir. Onda ittifak etmeleri vaciptir.


İbn-i Abidin'in "İnsanın mutmain olduğu, kabul edebileceği görüş de bu olsa gerektir.
Bu görüş, istikâmetinde amel edilmelidir" demesinin sebebi; gayrimüslim yöneticilerin


(İslâmî hükümlerle hükmetmek üzere) mü'minler için Kadı (hâkim) tayinini (zarurete binaen) kabul edenlerin tezlerini zayıf görmesidir.
Kâfir oldukları; kendi ikrarları ve beyyine ile sabit olan müstevlilerin tayin ettiği kadı ve cum'a imamı kabul edilemez.


Çünkü "velâyet hakkı" kat'i nasslarla sabittir!..( İmam-ı Serahsî, el-Mebsut, Beyrut: ty., c. X, sh.3. (9) İbn-i Abidin, a.g.e., c. XII, sh.145. Kelimeler ve Kavramlar)




Allah'ım (c.c) Yalınız Sana Kulluk eder ve Yalnız Senden Yardım isterim
EBUBEKİR YASİN
Kur'an ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…





سُبْحاَنَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
سُبْحَانَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا أَنْتَ وَحْدَكَ لَاشَرِيكَ لَكَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ



En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir

Kur'an'ın gölgesi altında yaşamak bir nimettir. Sadece onu tadanın alabileceği bir nimet. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran bir nimet. Allah'a hamdolsun ki, bana ömrümün bir bölümünü Kur'an'ın gölgesi altında yaşama imkanını bağışladı. Bu dönemde hayatımın bugüne kadar ki bölümünde hiç tatmamış olduğum bir nimetin hazzını duydum. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran nimetin hazzını.. Kur'an-ın Gölgesinden Mesajlar Şehid Seyyit Kutup

Rabb olarak Allah'tan, Din olarak İsalam'dan, Resul ve Nebi olarakta Muhammed'ten(a.s) Razı oldum; ve kayıtsız ve şartsız teslim oldum Sen Şahitsin Rabbin EBUBEKİR YASİN Kuran ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…




Eraykitap ilmin kısa yolu © 2009 - 2025 Tüm hakları saklıdır. // Designed by Eraykitap.com //