En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadet Sağlayan Bilgidir
Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.(Enam Suresi-159-160)
Yer Yüzünün Kayan Yıldızları Ashab-ı Kiramın Kısa Hayat Tarihceleri
Hz. Muhammed (s.a.s.)'in amcası Abbâs (r.a.)'ın oğlu. Kesin
olarak ne zaman doğduğu bilinmemekle birlikte onun Hicret'ten üç yıl kadar önce,
Müslümanlar Mekke'de Şi'b-i Ebi Tâlib'te ekonomik ve sosyal kuşatma ve baskı
altındayken doğduğu bilinmektedir. Annesi Ümmü'l-Fadl Lübabe binti el-Haris olup
Mü'minlerin annesi Meymune'nin kız kardeşidir. Ümmü'l-Fadl, kadınlar arasında
Hz. Hadîce'den sonra İslâm'a girenlerdendir.
Babası Hz. Abbâs, Abdullah doğar doğmaz onu Hz. Peygambere
götürmüş, Rasûlullah (s.a.s.) de onu kucağına alarak: "Allahım! Onu dinde fakîh
kıl. Kitaben açıklamasını ona öğret" diye dua etmişti. İslâm'ın yayıldığı ve
hâkim olduğu Medine toplumunda büyüyen Abdullah tam bir İslâmî terbiye ve bilgi
almıştı. Abdest almayı ve namaz kılmayı bizzat Hz. Peygamberden öğrenmişti.
Gençliğinde de Peygamber efendimiz tarafından birkaç kez başı okşanarak:
"Allah'ım! bütün ilim ve hikmeti bu başa ver, ona te'vil ve tefsir'i öğret.
Allah'ım!: İnsanoğluna verdiğin her ilim ve hikmeti bunun göğsünde topla"
(Buhâri, Vudû, 10; Müslim, Fadailu's-Sahâbe, 138). diye dua etmiştir. Abdullah
sürekli olarak Rasûlullah'ın yanında bulunmuş ve ondan büyük ölçüde feyz ve
bilgi almıştır.
Hz. Abdullah Hicretin sekizinci yılına kadar ailesiyle birlikte
Mekke'de kalmıştı. Mekke fethi gününde, Huneyn ve Tâif gazvelerinde ve Vedâ
Haccı'nda Rasûlullah ile birlikte bulunmuştu. Mekke fethinden sonra o da
ailesiyle birlikte Medine'ye hicret etmişti. Birinci Halîfe Hz. Ebu Bekr'in ve
ondan sonra Hz. Ömer'in sohbetlerinde bulunmuş ve birçok sahâbeden ders ve bilgi
almıştı. Üçüncü Halîfe Hz. Osman'ın şahsına çok bağlı olup onun zamanında devlet
kademelerinde görev almış, Abdullah İbn Ebi's-Serh ile birlikte Afrika seferine
ve daha sonra da doğuda yapılan Taberistan fethine katılmıştı. Hicretin 35.
yılında Hacc emirliği yapmıştı. Hz. Osman'ın şehâdetinden önce evinin etrafında
nöbet bekleyen büyük sahâbelerin çocuklarıyla birlikte bulunmuş ve Halîfe'yi
isyancılara karşı korumaya çalışmıştı. Daha sonra Hz. Ali'nin hilâfeti sırasında
da aynı şekilde devlet kademelerinin önemli mevkilerinde bulunmuştu. Cemel ve
Sıff'ın savaşlarında Hz. Ali'nin yanında yer alan İbn Abbas, Hakem Olayı'nda da
Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.) ile birlikte Hz. Ali'yi temsil etmişti. Hz. Ali onu
birkaç defa elçi olarak görevlendirmiş ve 'Hakem Olayı'ndan sonra da Basra
Valiliğinde bulunmuştu. Bu sırada bölgede isyan eden Hâricîlerin bu isyanını
bastırmış ve asayişi korumuştu. Basra valiliği sırasında kendisine atılan bir
iftiraya dayanamayıp görevinden ayrılarak Mekke'ye gitmiş ve ömrünün sonuna
kadar burada ilimle uğraşmıştır.
Hz. Muaviye'nin vefatından sonra Hz. Ali ve oğlu Hz. Hüseyin'in
taraftarları tarafından Kûfe'ye davet edilince kendi gitmediği gibi, bu davete
icabet etmek isteyen Hz. Hüseyin'i de ikaz ederek gitmekten alıkoymaya çalıştı,
fakat bunda bir türlü başarılı olamadı. Hz. Hüseyin'in Kûfe'ye gitmek üzere yola
çıkıp Kerbelâ'da şehid edilmesi Abdullah b. Abbâs'ı bir hayli üzdü ve
üzüntüsünden gözlerini kaybetti. Nihayet 68/687 yılında Taif'te yetmiş
yaşındayken vefat etti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) İslâm tarihinde siyâsî
faaliyetlerinden çok, ilmî ve sağlam şahsiyeti ile tanınır. Asr-ı Saadette
yaşının küçük olmasından dolayı Rasûlullah'ın evine ve özellikle teyzesi olan
Hz. Meymune'nin hücresine rahatça girip çıkar, diğer ashabın bilmediği ve ilk
anda öğrenme imkânı bulamadığı konuları öğrenirdi. Bunun için o naklettiği
hadis, tefsir, ve fıkıh ilmine vukufu ile tanınır. Kur'ân, tefsir, fıkıh'ın yanı
sıra Arap edebiyatı sahasında geniş bir bilgiye sahipti. Abdullah İbn Mes'ud,
Onun için: "O, Kur'ân-ı Kerim'in tercümanıdır, müfessirlerin sultanıdır"
demiştir. İlminin genişliğinden dolayı zamanında o, "Ümmetin âlimi, ilim
deryası" gibi lâkaplarla anılırdı. Ahmed b. Hanbel'in kaydettiği bir hadiste Hz.
Peygamberin İbn Abbas'ın ilmini övdüğü ifade edilir.
Abdullah İbn Ömer (r.a.) kendisine sorulup da bilemediklerinin
İbn Abbas'tan sorulmasını ve cevabın kendisine de bildirilmesini isterdi.
Verdiği fetva ve cevaplarından dolayı onu daima takdir ederdi.
Abdullah İbn Abbas İslâmî anlayış ve edebinden dolayı yaşlı
sahâbelerin bulunduğu toplantı yerlerinde onlar konuşup bir konuda fikir
belirtmeden o asla konuşmaz ve söz almayı pek uygun görmezdi. Yaşının
küçüklüğünü ileri sürüp yaşlı sahâbelerle bir arada bulunmasını güzel bir
davranış olarak görmeyenlere karşı Hz. Ömer (r.a.) bir gün onu da çağırmış ve
Nasr sûresinin tefsiri konusunda neler düşündüğünü sormuştu. Abdullah'ın yaşının
küçüklüğünden dolayı bu gibi meclislere katılmasını uygun görmeyenlerin Nasr
sûresinin tefsiri konusunda herhangi bir düşünceleri olmayınca Abdullah İbn
Abbas bu sûrede Rasûlullah (s.a.s.)'ın ecelinin yaklaştığını işaret eden
ifadelerin olduğunu söylemiş ve Hz. Ömer de onu tasdik etmişti. Ashab yanında
yaşının küçüklüğünden dolayı İbn Abbas'ın konuşmaktan çekindiğini hisseden Hz.
Ömer ona şöyle demişti: "Yaşının küçük oluşu konuşmana engel olmasın, haydi
konuş dinleyelim." Böylece Abdullah İbn Abbas yaşlı ve ileri gelen sahâbelerle
hep bir arada oturup kalkmış ve onlardan çok şey öğrenmişti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) kendisine sorulan sorular için önce
Kur'an-ı Kerim'e bakar cevap bulamazsa Rasûlullah'tan bu konuda bir bilginin
olup olmadığını araştırır, sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in ictihadlarına ve
açıklamalarına bakıp onları esas alır, aksi halde kendi ictihadıyla meseleye
çözüm getirirdi. İbn Abbas Hz. Peygamberden, sahâbeden gelen ve kendi
içtihadıyla oluşan tefsir bilgilerini bir kitap haline getirmiş değildir. Bize
kadar intikâl etmiş bulunan ve İbn Abbas'a ait olduğu söylenen "Tenviru'l-Mikbâs
min Tefsîr İbn Abbas" isimli tefsirin ona ait olup olmadığı araştırılması
gereken bir konudur. Abdullah İbn Abbas'ın tefsîr'e dair rivayetleri ilim
adamlarımızdan Firûzâbâdî tarafından derlenip bir araya getirilmiş ve yukarıdaki
isimle yayınlanmıştır .
İbn Abbas'ın son derece disiplinli ve muntazam çalışma sistemi
vardı. İşlerini titizlikle belli bir plan dahilinde düzenlerdi. Bu planına önce
kendi aynen uyardı. Haftanın belirli günlerinde geniş halk kitlesine dînî
ilimlerle ilgili dersler, dînî ilimler dışında Arap dili, şiiri ve edebiyatı
üzerinde etraflı konuşmalar yapardı.
Hz. Osman devrinde yaptığı ilmî çalışmaların yanında Afrika
seferine, İslâm ordusu adına elçilik vazifesiyle katılmıştır. Afrika'daki Bizans
genel valisi Georgios ve adamlarıyla ilmî tartışmalar yapmıştır. Georgios ve
etrafındakiler O'nun akıl, zeka, fikir kuvvetini ve ilim kudretini görerek: "Bu
insan Arapların en derin âlimidir." sonucuna varmışlardır.
Komutan, elçilik ve valilik gibi devletin üst düzey siyasi
görevlerinin yanında ilminin üstünlüğü ve derinliğiyle Ashab-ı Kiram, Hz. Ömer
ve Hz. Osman tarafından çok iltifat gördü. O bu iltifatlar karşısında daima
tevazu gösterdi. Çok övüldüğü zamanlarda alçak gönüllülüğü elden bırakmaz ve:
"Bana bu nimeti ihsan eden Allah'tır. Rasûlullah (s.a.s.) benim için dua ederek
ilim ve hikmet niyazında bulunmuşlardır" diye konuşurdu.
İslâm tarihinde, Garibü'l-Kur'ân (Arap diliyle nazil olan
Kur'ân-ı Kerim'deki Arapça olmayan, Araplarca duyulmamış, bilinmeyen, civar
dillerden alınan kelimeler) hakkında açıklamalar, bunlar hakkında en sahih
rivayetler İbn Abbâs'a dayanır. Müşkilü'l-Kur'ân (Kur'ân-ı Kerim'in
derinliklerine inme, bulma, çözme ve güçlükleri giderme) konusunu da ilk ele
alan yine İbn Abbâs'tır. Peygamber Efendimiz'den 1660 Hadis-i Şerif rivayet
etmiştir. Fıkıh ilminin temelini oluşturan kişilerdendir; ciltler dolduran
fetvaları fıkıh ilminin en kuvvetli temellerindendir.
Mekke'de yetişen birçok fakîh onun vasıtasıyla yetişmiştir. Bu
sebepten "Mekke Tefsir Mektebi"nin kurucusu İbn Abbas'tır denilir.
Tabiinden Ebû Sâlih (r.a.): "İbn Abbâs'ın ilim meclisi ile
bütün Kureyş iftihar etse değer" dediği ve onun derslerinde tefsir, hadis,
fıkıh, lisan, şiir, edebiyat, takrir gibi konularda herkesi doyuracak cevaplar
verildiği kendinden sonra da kabul edilmektedir. Kendi zamanında ünü devlet
sınırlarını aşmıştı.
İbn Abbâs'tan ilim öğrenen, Hadîs rivayet eden pekçok âlim
yetişmiştir. Başta kendi oğulları, Muhammed İbn Abdullah, Ali İbn Abdullah,
yeğeni Abdullah İbn Ubeydullah ve Abdullah İbn Ma'bed, Abdullah İbn Ömer, Şa'be
İbn Hakem, Merved İbn Mahreme, Ebu't Tufeyl, Ebû İmâme İbn Sehl, Said İbn
el-Müseyyeb vs. Kendisi de yüce peygamberimizden, Hz. Abbas'tan, annesi
Lübâbe'den, Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (r.a.)'den, Hazreti Abdurrahman İbn
Avf'den, Hz. Muaz İbn Cebel'den, Hz. Ebû Zerr el-Gifârî'den bizzat işiterek
hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayetleri; Kütüb-ü Sitte'de yer
almaktadır.
Abdullah İbn. Abbas'ın rivayet ettiği bazı hadis-i
şerifler:
"Kur'ân-ı Kerim'e saygı göstermek, besmele okuyarak başlamakla
olur, Kur'ân-ı Kerim'in anahtarı besmeledir."
"Öğretiniz, müjdeleyiniz, güçleştirmeyiniz."
"Allah'u Teâlâ'nın size verdiği sayısız nimetler için O'nu
seviniz. Beni de Allah'u Teâlâ'yı sevdiğiniz için seviniz."
"Ümmetimden iki sınıf düzgün olursa bütün insanlar düzgün olur.
Bunlar bozulursa insanlar da bozulur. Bu iki sınıf âmirler ve âlimlerdir."
"Kur'ân-ı Kerim'i kendi arzusuna (görüşüne) göre tefsir eden
Cehennem'deki yerine hazırlansın."
"Tevbe ve istiğfara devam eden kimseye Allah'u Teâlâ her
sıkıntıdan bir kurtuluş ve her darlıktan bir genişlik verir ve ummadığı yerden
kendisini rızıklandırır."
"Sirkenin balı bozduğu gibi kötü ahlâk da ameli bozar."
"Kızdığın zaman sükût et."
"İşitmek görmek gibi değildir."
"Beş şeyden önce beş şeyi fırsat ve ganimet bil. İhtiyarlık
gelmeden gençliği, hastalık gelmeden sıhhati, yokluk gelmeden zenginliği,
meşguliyet gelmeden rahatı ve ölüm gelmeden hayatı ganimet bil."
"Bid'at sahibi bid'at işlemekten vazgeçmedikçe Allah'u Teâlâ
onun hiçbir ibadetini kabul etmez."
"İnsanoğlunun iki vâdi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister.
Karnını ancak bir avuç toprak doldurur. Allah'u Teâlâ tevbe edenlerin tevbesini
kabul eder."
"Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran denize düşmüş
kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği
gibi, meyyit de babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir
duayı gözler. Kendisine bir dua gelince dünyanın hepsi kendisine verilmiş gibi
sevinmekten daha çok sevinir. Allah'u Teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle,
ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi onlar için
duâ ve istiğfar etmektir."
Abdullah İbn Abbâs (r.a.) buyurdular ki:
"Kur'ân okuyan kimse hata etse, "lahin" (telaffuzda yanlışlık)
yapsa veya acemi olsa bile, melek o kıraati indirdiği gibi yazar."
"Çocuklarınızın ilk sözü "Lâ ilâhe illallah" olsun. Ölümlerinde
de "Lâ ilâhe illallah"ı telkin edin. Böyle olursa bin senede yaşasa Allah ondan
bir günah sormaz."
"Her binanın bir temeli vardır. İslâm binasının temeli de güzel
ahlâktır."
"Gece ile gündüz birer binektir. Ahirete iletme vasıtası olarak
bunlara bininiz (ömrünüzden istifade edin). Zinhar tevbeyi geciktirmekten
sakının."
"Gizli sadaka Rabbin gazabını söndürür. Sıla-i rahim ömrü
uzatır. Hayır yapan fena ölümden kurtulur. "Lâ ilâhe illallah " sözü doksandokuz
belayı defeder ki en aşağısı tasa (gam) 'dır.
"Kişinin kardeşine söylediği güzel bir söz sadakadır. Keza
kişinin bir hususta kardeşine yardımı sadakadır. İçirdiği bir içim su sadakadır.
Yol üzerinde eza verecek bir şeyin giderilmesi de sadakadır."
"Güzel ahlâk hatâları eritir. Suyun buzu erittiği gibi."
"İçki bütün fuhuşları doğurur. Günahların en büyüğüdür."
"Bir kulun cildi, Allah'tan haşyeti dolayısıyla ürperir ve
tüyleri diken diken olursa o kulun hataları kurumuş ağaç yapraklarının dökülmesi
gibi, üzerinden dökülür."
"Siz Cennet bahçelerine rastladığınızda faydalanınız. Dediler
ki: "Ya Rasûlullah Cennet bahçeleri nedir?" Buyurdu ki: "İlim
meclisleridir."
"Sana hakkı getirenden hakkı kabul et. Küçük, büyük veya hoşuna
gitmeyen birinden de olsa. Ve bâtılı da reddet, küçük, büyük veya hoşlandığın
bir adamdan da olsa."
"Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse
hamama hizmetçi eder."
"Allah (c.c.) zekâtı, malınızın geri kalanının güzelleşmesi ve
temizlenmesi için, farz kıldı. Mirası da sizden sonrakiler için."
"Bak sana haber vereyim; en iyi hazine saliha kadındır. Kocası
yüzüne bakınca, içi açılır, bir şey emretti mi yerine getirir ve kocasının
gıyabında onun ırzını ve malını korur."
"Sözün içinde, büyü hükmünde sözler vardır. Şiirlerin içinde de
hikmet vardır."
"Duâ rahmetin anahtarıdır. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz da
Cennetin anahtarıdır."
"Allah (c.c.) imânı müsamaha ve hayâ içinde yarattı. Küfrü de
hasislik ve amel içinde yarattı."
"Kendisi doyup da komşusu aç olan kimse mü'min değildir."
"Ulemâ ile oturmak ibadettir."
"Bir kimse ümmetime ya bir sünnet ifası veya bid'atın izalesi
için bir hadis ulaştırırsa onun makamı Cennettir."
"Bir kimse kardeşinin yazısına izinsiz bakarsa sanki ateşe
batmış olur."
"Her hadisi herkese söylemeyin, aklı alacak adama
söyleyin."
Sonraki Tarih