Bu sure de Mekke'de
nazil olmuş, sekiz ayettir.[1]
1- Çoklukda yarış sizi oyaladı.
Ayetteki çokluğa
açıklık getirilmemiş. Neden? Her çağın çokluk anlayışı değişecektir de ondan.
"Benim kabilem senin kabilenden çok. Öyleyse yönetme hakkı bana aittir,
hükmetme hakkı da, üstünlük, şan, şeref hakkı da bana aittir" diyorlar.
Günümüzde insanların
çokluğu kabileyle değil. İnsanlar; "Benim param senin parandan, Benim
fabrikam senin fabrikandan çok, benim omuzumdaki
yıldız, senin omuzundaki yıldızdan çok. Öyleyse ben
haklıyım." diyor adam.
Benim unvanım
seninkinden çok, ben profesörüm sen ise daha doktorsun, benim tarlam
seninkinden çok, benim yayın saatim senin yayın saatinden çok. Benim yayın
alanım senin yayın alanından çok." diyorlar.
Bu çoklukla Övünme
kıyamete kadar devam edecektir. Şekli değişecektir yal mz.
Onun için Allah (c.c); "bu çoklukla öğünmeniz, asıl yapmanız gereken
şeyden sizi alıkoymuştur" diyor..
İbadetlerinizle,
Allah'a hizmetinizle, mallarınızı ve canlarınızı Allah yolunda harcamakla
geçirmeniz gerekirken, bu yolda birbirinizle yarış etmeniz gerekirken, siz
çokluklarınızla öğünüyorsunuz.[2]
2- Hatta
kabirleri ziyaret ettiniz.
Kabir son durak değil.
O da Ahiretle dünya arasındaki bir geçiş yeri.
Mekke inşamda senin
kabilen benim kabilemden daha az, benimki daha çok diyorlar. Sayımı yaptıktan
sonra işi mezarlığa kadar götürüyorlar. Mezardakini de sayıyorlar.
Kendileri hiçbir
başarı sağlayamayanlar, kabirdekini gündeme getirerek başarısızlığını kapatmaya
çalışıyorlar.[3]
3- Hayır,
yakında bileceksiniz.
4- Sonra
yine hayır, yakında bileceksiniz.
Mehmet Akif döneminde
bir konuşmacı Fatih Sultan Mehmed'i anlatan bir
konuşma yapıyor. Çok da güzel konuşma yapmış. Dinleyicileri heyecanlandıran bir
konuşma yapmış. Recai Zade Mahmut Ekrem'den de takdir bekliyormuş.
Herkes tebrik etmiş
ama konuşmacının gözü Recai Zade Mahmut Ekrem'de. O da bir şey söylememiş.
Konuşmacı gitmiş ve "nasıl buldunuz efendim?" demiş.
Recai Zade; "çok
güzel, sen ziraat mühendisi miydin?" demiş. Konuşmacı da; "hayır
efendim değilim. Ne alakası var nraat mühendisiyle?"
deyince,
Recai Zade; "Valla ben
seni dinlerken öyle zannettim. Sen Fatih'i anlattın. Şimdi O nerde?"
toprakta, torunları nerede, toprakta, yaptıkları toprakta, toprağın üzerinde
olan biziz. Soğan da öyle, turp da öyle, kıymetli tarafı toprağın altında, purçu(sapı) yukarıda. Sen bize ne yapacağımızı, Fatih'ten
örnekler vererek söylemedin. Bizim ne olmamız gerektiğini söylemedin. Onlar iyi
insanlardı, iyi atlara bindiler gittiler. Biz neyiz? Biz ne yapalım?"
demiş.
Yakında
trilyonlarınızın fayda vermediğini göreceksiniz. Öyleyse fayda verecek şeyler
yapınız, söyleyiniz ve biriktiriniz.[4]
5- Hayır,
eğer ilmi- (-yakin (kesin bir bilgi ile) bilseydiniz.
6- Elbette cahimi (cehennemi) göreceksiniz.
7- Sonra
elbette onu (cahimi) aynel-yakin göreceksiniz.
8- Sonra o
gün bütün nimetlerden elbette sorulacaksınız.
Bir damla su, bir
ekmek kırıntısının da hesabını vereceğiz. Bunu küçümsemeyin. Bir damla suyu,
dünyanın bütün ilmi, teknolojisi bir araya gelse yaratamaz. Bir damla soğuk
suyun değeri dünyalar değer.
Her nimeti kullanırken, onu
Allah'ın rızası doğrultusunda değerlendirecek olursak, Rabbimin koyduğu
kurallar içerisinde kazanır, Rabbimin koyduğu kurallar içerisinde infak edecek
olursak, hesabımızı kolaylaştırmış oluruz.[5]