Biz insanlara Rabbimin
kelamını anlatalım, yüreklerine serpilsin. Gönüllerinde İslâm'ın çiçekleri
açsın. Yağmur yağınca şehrin pisliğinin ve kirlerinin akıp gittiği gibi
Allah'ın ayetleriylede insanlarımızın gönül-lerindeki kirler akıp gitsin.
Rahmete vesile olsun, her taraf yeşersin, herkes güzel şeyler görsün, güzel
sesler işitsin, güzel insanlarla karşılaşsın, herkesin elinden, dilinden,
gözünden ve gönlünden İslâm'ın güzel nameleri yayılsın.
Bir şairimizin dediği
gibi; gül alınsın gül satılsın,
gülden teraziler
yapılsın" istiyoruz. Peygamberimiz (s.a.y) bunu istiyordu. O'ndan sonra
gelenler bunu istiyordu. Yemen'den İngiltere'ye kadar bu topraklar üzerindeki
insanlar, Allah'ın adaleti içerisinde yaşasınlar, kanları akmasın.
Bu kanların bir
damlası yeryüzünün bütün altını ve gümüşüyle yapılmaya çalışılsa yapılamaz,
inancı içerisinde hareket ediyorlardı.
Hatta bir tanesi şöyle
demişti. Ayet-i kerimelerin ruhuna uygun olarak; "haksız yere akıtılmış
bir damla kan terazinin bir kefesine konulsa, terazinin öbür kefesinede
dünyanın bütün altını, gümüşü, madenlerinin hepsi konulsa o bir damla kan ağır
basar." Böyle bir anlayışın çocukları olarak bu günlere geldik. Ama
yüreğimiz kan ağlıyor. Bir damla kan değil, oluklar gibi müslüman kanı akıyor.
Hocalığımdan
utanıyorum, insanlığımdan utanıyorum, yaşamaktan utanıyorum, baba olmaktan
utanıyorum, eş olmaktan utanıyorum, Allah'a kul olamamaktan vede Müslüman kanı
akarken nefes almaktan utanıyorum.
Çünkü emredilenleri
yapamıyorum. Müslümana sahip çıkamıyoruz, Düşman uçakları üzerimizde uçuyor,
ses çıkaramıyoruz. Düşman uçaklarının gölgesinde yaşatıyorlar, kimseye ağzımızı
açamıyoruz.
Bu sûrenin tefsirini
yaptığım günlerde İsrail ordusu, tanklarla Filistin'i] müslümanların evlerinin
üzerlerine yürüyor, çoluk çocuk evden çıkmadan evlerini üzerlerine çökertiyor,
evden dışarı çıkabilenleri de kurşuna diziyordu.
Bu surede de Rabbimiz,
aklınıza gelebilecek her şeyde ölçü ve tartıyı bozan, haksızlık yapıp, kendi
çıkarlarını korumaya çalışanları uyarıyor. Sûre Mekke'de nazil olmuş, otuz
altı ayettir.[1]
1- Ölçü ve
tartıda haksızlık yapanların vay haline!
2- Onlar
ölçerek aldıklarında tam alırlar.
3- Onlar
ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksik yaparlar.
"Ölçü ve
tartı" kelimesi, yalnız terazi için değildir. Yalnız manifaturacının
metresi, bakkalın terazisi değildir. İnsanoğlunun terazisi çeşitlidir.
Dilinizin, gönlünüzün terazisi vardır. Elinizin terazisi vardır. Bütün bu
terazilerde adaleti gözetmeyenlerin vay haline diyor Allah (c.c).
Atalarımız güzel ifade
etmişler; "iğneyi kendine batıracaksın çuvaldızı başkasına." Verirken
eksik verenler, ama alırken tam alanlar. Bunlar cehennemliktir diyor Allah
(c.c). Bu ayet-i kerimeye dayanarak atalarımız güzel bir söz geliştirmişler;
"satarken alıcı ol, alırken satıcı ol." Bu sözü mal alıp satmada olduğu gibi
kelimelerinizi başkalarına gönderirken de düşüneceksiniz. Bir kelime
söyleyeceğiniz zaman; bu kelime bana söylenseydi dayanabilir miydim? diye
düşüneceksiniz. Haksızlık yapmaya karar verdiğinizde kendinizi karşınızdaki
adam yerine koyunuz. Şahsımıza haksızlık yapıldığında buna nasıl tepki
verirdik diye düşünelim. Böylece karşıdan kendimizi seyretme imkanı buluruz.
Allah (c.c) tartıyı ve Ölçüyü kaçıranların cehennemlik olduğunu ifade ediyor.
Dengeyi kaçırıp, kendi
peygamberlerinin canına kıyabilen İsrail'in vay haline!! Hz. Musa'yı arkadan
vurmaya çalışan İsrail'in vay haline!. O gün için kainatın efendisi olan Hz.
İsa'yı asmaya teşebbüs eden İsrail'in vay haline!. İsrail'den merhamet
beklenmez. Bunlara hoşgörü
de olmaz.
Ta.. Firavun
zamanından beri Peygamber öldürmekle meşgul olan bu insanlar, Filistinli
çocuklara mı acıyacaklar.? "Onların peygamberlerini öldürdüğünü"
ifade ediyor Allah (c.c) Kur'ân-ı Kerimlinde.[2] O çocukların feryatları onların yüreklerini
yumşatmaz. Onların yüreklerini bir tek şey yumuşatır, o da Allah'ın
cehennemidir.
O çocukları
seyrederken bir teselli buldum. Şöyle gözümün önüne getirdim. Gönül terazimde
tarttım. Peki ambulansın içerisinde vurulan çocuk olmak mı isterdin yoksa
İsrail devlet başkanının yerinde mi olmak isterdin? Kendi kendime sordum,
derhal kararımı verdim. Eğer ikisinden birisi olacaksam, ambulansda vurulan
çocuk olmayı tercih ederim.
Çünkü ambulans da
vurulan, doğrudan cennete uçuyor. Ama o küfrünü her geçen gün artıran, her
artışında da cehennemdeki katranlarım, ateşten zincirlerini, yangınını artıran
insanın yerinde olmazdım. Bu çocuklar beş dakika içinde yandılar ve öldüler.
Ama sonu gelmez senelerde bir yanma vardır.
Hatırınıza şu
gelebilir. "Peki Hocam bunların yandığını bu dünyada biz görmeyecek
miyiz?" Kaydedin bu günleri Ömrü olanlar İsrail'in yo,k olduğunu
görecekler.
Allah (c.c) İsra
suresinde bunların sonunun geleceğini ifade ediyor. En sahih kitabımız olan
Buhari'den naklen Peygamber (a.s.v.) efendimiz bu yahudiler hakkında;
"Bir gün gelir, yeryüzünde biriek yahudi kalmaz. Yahudilerden bir tanesi
bir taşın arkasına gizlerse, taş dile gelir ve "benim arkamda bir yahudi
var" diyecek" buyuruyor.[3] Bu hadisi şu andaki İsrailliler bilir
mi?'Maymundan dönüştürülen bu yahudiler bilirler mi? Bilirler.
Allah rahmet etsin.
Konyadaki Arif Etik Hocam bana şöyle bir olay anlatmıştı. Hülasatü'l-Beyan
Tefsirinin yazarı Çelikzade Mehmet Vehbi rahmetullahi aleyh anlatmış, Arif Etik
hoca ondan dinlemiş. "Ankara'dayım, şer'iyye vekilliği, Yani bakanlık
yapmıştım. Aradan yıllar geçti yine Ankaradayım ama bakan değilim. 19501i
yıllar. İsrailli bir yetkili, bir hoca ile görüşmek ister ve benimle
görüştürdüler." (Mehmet Vehbi Efendi de bakanlık yaptığı için, hem
siyaseti hem de dini bilen biri olarak Onunla görüştürmüşler.)
Mehmet Vehbi'ye
İsrailli yetkili sorar ve derki; "Bak! Peygamberiniz; "bir gün
gelecek yeryüzünde bir tek yahudi kalmayacak" diyordu. Biz ise İsrail'de
devlet kurduk, Peygamberiniz yanıldı." diyor.
Mehmet Vehbi cevaben
demişki; "ben Buhari'yi terceme ettim. O hadisi de terceme ettim. O hadisi
terceme ederken, siz daha devletinizi kurmamıştınız. Kendi kendime şöyle dedim.
"Ya Rabbi! Yeryüzündeki bu fesat yuvasını temizlemek için birgün sil
ahlarım ızj elimize alsak bunları nerede bulacağız. Bir kısmı Çin'de, bir kısmı
Kafkasya'da, bir kısmı İngiltere'de, Amerika'da, Güney Afrika'da, Almanya'da...
Ya Rabbi! Biz bunları nasıl bulacağız" diyordum? Ancak bir gün radyomu açtım,
İsrail devleti kuruldu haberini duyunca sevindim." Yetkili demişki;
"hayrola sen niye sevindin?" Mehmet Vehbi demişki; "Bak
devletiniz kuruldu ya. Bundan sonra siz yeryüzündeki bütün yahudileri oraya
toplayacaksınız."
"Bizim Konya'nın
Hadim'inde keklik avı yapılır. Güz mevsiminde keklik avı yapmak için dağlardaki
su birikintisi olan yerlerin başına avcı yeşilliklerden, yapraklardan Örtülü
gizlenecek bir yer yapar, geceden de gelir oraya girer. Kuşluk vaktine doğru
keklikler su ihtiyacı hissederler, sürüler halinde suyun başına gelirler. Sıra
sıra dizilirler, işte o zaman avcı silahının tetiğini bir çekti mi, en az
beştane keklik avlanır. Siz hele bir İsrail'de toplanmaya devam edin."
Diyor.
Allah (c.c) imhal
eder(mühlet verir), ama ihmal etmez. Allah (c.c) Tarık suresinde
"Kafirlere ve zalimlere mühlet verdiğini ama hiçbir zaman ihmal
etmediğini" ifade ediyor. Halkımızda bu ayetleri özetlemiştir.
O çocukarın feryadı
onların üzerine ateş olup yağacaktır. Muhakkak yağacaktır ve bizde bunu dünyada
göreceğiz. Ahirette de ayrıca göreceğiz. Ahirette nasıl göreceğiz. Allah (c.c)
ayetinde; "mü'minler cennette koltuklar üzerinde keyf halinde, o
cehennemliklerin yanışım seyredeceklerdir.
O çocuklar cennette
kuşlar gibi uçarken; şu anda onların öldürülmesi için emir verenleri, sonu
gelmez senelerde yanarken, eriyip vücutların dan akan irinlerin binlerce
derecelik harareti içerisinde gerisin geriye yutuşlannı, su diye, kendi
irinlerinin kaynamış hallerini içtiklerini seyredecekler.
Biz çocuklar gibi
olmayı tercih edeceğiz. Bunun için dil terazimize, gönül terazimize dikkat
edeceğiz. Ve her zaman şu duayı yapacağız; "Ya Rabbi! Bize dünyada
güzelliği ver, ahirette de güzelliği ver ve bizi ateşin azabından koru."
Bakkallar, manavlar,
kasablar! Terazilerinize dikkat edin ve Kur'ân-ı Kerim de bir Mutaffifin
Suresinin olduğunu unutmayın. Manifaturacılar!
Metrenizi sağlam
tutun. Allah (c.c) bir sureyi celileyi bunun için indirmistir.[4]
4- Onlar
diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
5- Büyük bir
gün için.
6- O gün
insanlar alemlerin Rabbi için divan duracakar.
Alemlerin Rabbinin
huzurunda saf saf olacaklar, önlerinde dünyadaki önderleri de bulunacak. Her
gurub kendi önderiyle bulunacak. Önderler, ardından gelenlerin azabından kat
kat fazlasını çekecekler. Rabbin huzurunda dizilecekler.[5]
7- Hayır!,
kötülerin kitabı siccin'dedir.
8- Siccin'in
ne olduğunu sana kim öğretti.?
9- (O)
yazılmış bir kitaptır, (amel defteridir)
10- O gün
yalanlayanların vay haline!
11- Onlar
ceza gününü yalanladılar.
12- O ceza gününü ancak haddi aşan, çok günah
işleyenler yalanlar.
13- Üzerine
ayetlerimiz okunduğunda "öncekilerin masallarıdır" dedi.
"Füccâr"
Facir kelimesinin çoğulu. Facir; alenen Allah'a isyan eden, alenen Allah'ı
inkar eden, alenen Allah'ın mülkünde Allah'ın verdiği dille Allah'a
başkaldırandır. Bunların tarifine şu günlerde İsrail uygun düşüyor. Onu da
Allah yarattı, Önada eli Allah verdi. Ona da dili Allah verdi. İşte O Allah
(c.c) onların açıktan Allah'a başkaldırdıklarını ama hepisinin bir kitapta
yazıldığını ve bu kitapta yazılanlarla cehennemde hapse mahkum olacaklarını,
çünkü yaptıkları bu aleni inkârın ve aleni suçlarının temelinde, dini
yalanlamak vardır.
"Peki hocam Allah
bu insanları niye yarattı?" diyenlere, o zaman Allah bizi niye yarattı?
Sorusu akla gelir. Allah kötü insan yaratmıyor.. Bunu kesin, olarak bilelim.
İsrail'de dünyaya
gelen çocuklar da Allah'ın kullarıdır ve günahsızdırlar. Ergenlik çağma
gelinceye kadar da müslüman kabul edilirler. Peygamberimiz bunu bize ifade
etmiştir; "Her doğan İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra onu
annesi-babası; yahudi, hristiyan veya putperest mecusi yapar."[6] Onun
için onlar Salih insanlar olabilirdi. Medine'de Peygamber Efendimizi
dinledikten sonra yahudilerin baş hahamı olan Abdullah b. Selam'ın müslüman
olması gibi müslüman olabilirlerdi. Ama gavur olmakta direniyorlar. Kötülük
yapmakta direniyorlar. Onun için Allah (c.c);[7]
14- Hayır!,
onların kazandıkları, kalplerine
küf bağlamış (köreltmiştir).
"Yapmış oldukları
kötülükler, üzerlerine almış oldukları pislikler nedeniyle kalplerine küf
bağlamıştır." Yoksa kalpler tertemiz, pırıl pırıldır. Her doğan çocuğun
kalbi pırıl pırıldır. Ama üzerine yahudilik pisliği atılıyor, hristiyanlık
pisliği atılıyor, putperestlik pisliği atılıyor. Allah'ın yarattığı eller
Allah'a karşı gelmek üzere hazırlanıyor. Allah'ın yarattığı diller Allah'a
inkara yöneltiliyor. Allah'ın yarattığı gönüllerde, Allah'ın yarattığı
insanlara tapınma meyli öğretiliyor.
Böylece o putlar onun
gönlünde küf bağlamaya vesile oluyor. Kalbi küf bağlamış insanlar bunlar. Allah
(c.c) yahudiyi tarif ederken Bakara Suresinde; "Onların kalpleri taşlar
gibidir. Hayır! onlar taşlar gibi değil, taşlardan daha da katıdır. Çünkü nice
taşlar vardır ki, içinden sular fışkırmaktadır." buyurmuştur.[8] Ama
bu yahudinin kalbinden insanlara merhamet ve rahmet olacak bir damla çıkmıyor.
Yahudiden rahmet
olarak bir damlanın çıktığını gördünüz mü siz? Bu . güne kadar görülmedi. Bazı
çıkanları oldu. Marks çıkmış Yahudi asıllı. Dünyayı kana buladı. Freud çıkmış,
oğlunu annesine sulandırdı, yani zinaya teşvik etti. Dünyayı allak bullak etti.
İnsanların zihinlerini bulandırdı. Bana bir yahudi soyleyinki, bundan insanlık
faydalansın, bundan bir rahmet damlası çıksın.1 Sonradan Müslüman olanları
hariç.
Hz. Musa ki,
Peygamberimiz gibi severiz onu. Hz. Harun ki, onu Peygamberimiz gibi severiz.
Çıldırmış yahudiye en iyi yapılacak iyilik onun elinden kolundan tutmak ve bir
yere hapsedip tedavi etmektir. Bu insanlar tedavi edilmelidir. Almanlar gibi
yapmamalı ve yakmamalı ama tedavi edilmelidir. Her halükarda ellerinden
silahlan alınmalıdır. Bu insanlar kendi başlarına kaldıklarında dünyayı
yakabilecek bir iç kö-, tülüğüne sahiptirler.
Rabbim onlar için
"taşlardan daha katıdırlar." diyor. Veya iman edenlere,
"Yeryüzündeki insanlar içerisinde, müslümana en şiddetli, en katı ve en
amansız düşmanın yahudiler olduğunu bulacaksın." Diyor Allah (c.c).[9]
Sonra müşrikler. Yani;
"biz yahudi ile anlaşır, saldırmazlık paktı imzalarsak güvende
oluruz" diyenlere cevabımız, "yahu onlar peygamberlerine karşı
saldırmazlık antlaşmalarını yıkmışlar, peygamberlerini Öldürmüşler.
Peygamberini öldüren insan mı, sana atmış olduğu imzaya sahip çıkacak?"
Daha bir kaç sene önce en yetkili ağız; "uçaklarımız Ankaraya varıp,
dönebilecek durumdadu*, uçaklarınız bizim uçaklarımızın menzili içindedir'
diyordu.
Uçaklar Ankara'ya geldi.
Ancak şunu söyliyeyim; "bu uçakları Ankaraya getirenlerin adım ben
unutmayacağım, torunlarıma dahi anlatacagım.
Bütün bu pisliklerin
temelinde, "dini yalanlamanın olduğunu" ifade ediyor Allah (c.c).
Dini yalanlamaları neticesinde pislikleri yaptıklarını, pislikleri yapmalar!
neticesinde de, kalplerinin üzerine küf bağladığını
ifade ediyor Rabbim.
Ama biz Rahmet Peygamberinin
rahme! ümmetiyiz, o kalplerinin üzerindeki küfün giderilmesi için gayretimizi
sarfedeceğiz. Müslüman olmaları, için gayret sarfedeceğiz.[10]
15- Hayır,
onlar o gün (kıyamet günü) Rablerinden mahcup kalacaklar.
16- Sonra
onlar cehenneme yaslanacaklar.
Onlar Rabbimin
rahmetinden yardım alamayacaklardır. Rabbimi orada mü'minler gördüğü halde, bu
imansızlar dini yalanlayanlar ve kalblerine küf/bağlatanlar O'nu
göremeyeceklerdir. Sonra onlar cehenneme atılacaklar.[11]
17- Sonra
"işte bu, sizin yalanladığınız" denilecek.
18- Hayır!,
şüphesiz iyilerin kitabı illiyyin'dedir.
19-
İlliyyin'in ne olduğunu sana kim bildirdi?
20- (O)
yazılmış bir kitapdır.
21- Onu
mukarrabûn (Allah'a yakın) olanlar görür.
22- Şüphesiz
iyiler naim (cennetin) dedirler.
23-
Koltuklar üzerinde (cenneti) seyrederler.
Rabbim burada önce
kalbi küf bağlamış olanları ve onların cezalarını anlattı. Ama ahiret yalınız
bunlardan ibaret değil. Orada; yeryüzünde iken iyilikler yapan, Allah'a iman
eden, O'na itaat eden, her şeyi iyi yapmaya çalışan, en sevdiği mallarını
etrafındaki insanlarla beraber yiyen, en sevdiği mallarını helâlinden kazanan
ve helal yollarda harcayan, O ebrar olanlar var.
"Ebrar"
olabilmenin yolu, en sevdiğiniz malı vermektir. Bu ayet nazil olunca, ebrar'ın
arasına girebilmek için sahabeden biri Peygamberimize gelmiş; "Ya
Rasulailah! En değerli malım, filan yerdeki
hurma bahçemdir. Bunu
dağıtacağım." Peygamberimiz de demiski; "yakın akrabalarına
dağıt." Bir diğeri gelmiş; "en sevdiğim atımdır Ya Rasulailah."
demiş. Peygamberimizde "Onu Usame'ye ver" demiş.
Mü'minlerin kitabı
yücelerdedir. Kafirlerinki ise aşağıların aşağısındadır. Mü'minler naim
cennetlerindedir. Koltuklar üzerindedirler, Onları yüzlerinden tanırsın.[12]
24- (Cennet)
nimetlerinin parıltısını onların yüzünde tanırsın.
25- Mühürlü
halis içkiden içirilirler.
26- Onun
sonu miskdir. Yarışanlar işte bunun için yarışsınlar.
27- Karışımı
tesnim'dendir.
28-
(Allah'a) yakın olanların içtiği bir kaynakdır.
Cennetteki misk
kokusunun bir damlası dünyaya düşse, dünya kıyamete kadar başka kokuya ihtiyaç
hissetmezmiş. Onun için siz de ey mü'minler dünyada iken güzel kokulan
koklayalım, Allah'ın kitabına göre yaşamaya gayret edelim.[13]
29- Suçlular
(dünyada iken) iman edenlere gülüyorlardı.
30- Onlar (müminlere) uğradıklarında kaş göz
hareketleriyle alay ederlerdi.
31- (Suçlular) Ailelerinin yanına döndüklerinde
(müminlerle alay ettikleri için) sevinçle dönerlerdi.
32- Onları
(müminleri) gördüklerinde "şüphesiz bunlar sapıtmışlar" derlerdi.
Müslümanlara
yaptıkları zulme sevinenler, müslürnanları görünce kaş göz işareti yapanlar,
müslümanlara reva gördükleri işkenceleri ve öldürme olaylarını amirlerine
keyifle rapor edenler ve bunlardan ödül bekleyenler!.... O mü'minleri
gördüklerinde; "Yahu bunlar sapıtmış" diyenler:
Müslümanlara
"sapıtmış" diyenler. Niçin bunu söylüyorlar? "Yahu sen dininden
vazgeçiversen dünyanın en mutlu insanı olarak yaşayacaksın." diyorlar.
Mesela Bosnalılar dinlerinden dönüverseler, Batılılar onları her şeyleriyle
dört dörtlük yaşatırlar ve doyururlar. Ama nasıl doyururlar? Hani zengin
köpeklerinin, yeri güzel, yediği maması güzel, sırtındaki çulu güzeldir, ama
hala köpektir. Köpek muamelesi görmek ayrı bir zillettir. "Biz bunları
istemiyoruz" deyince onlar da "yahu bunlar sapıtmış" diyorlar.[14]
33- Halbuki suçlular, nıii'minler üzerine gözcü
olarak gönderilmediler.
34- İşte bu
gün ise Mü'minler kafirlere gülecekler.
35-
Koltuklar üzerinde seyrederler.
36- Kafirler
yaptıklarının cezasını buldular mı?
İş tersine döner,
mü'minler cennette köşkler üzerinde cehennemliklerin yanışlarını
seyredeceklerdir.
Herkes yaptıklarının
karşılığını görecektir. Biz de göreceğiz. Yaptığımız şeyler iyi ve güzel olsun,
bunda da ölçümüz Kur'ân-ı Kerim olsun.[15]
[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/199-200.
[2] Ali İmran 181, Nisa 155.
[3] Buharı cihad 94, Müslim
fiten79.
[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/200-204.
[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/204.
[6] Buhari cenaiz 80,92- Müslim
kader 22.
[7] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/204-205.
[8] Bakara 74.
[9] Maide 82.
[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/205-207.
[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/207.
[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/207-208.
[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/208-209.
[14] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/209.