İNFITAR SURESİ 2


İNFITAR SURESİ

 

Hep ulaşamadığımız, tam tuttuğumuzu zannettiğimiz anda yakala­yamadığımız, kavuştuğumuzu zannettiğimizde yeni bir ufukta hayalini gördüğümüz umutlarımız, hayallerimiz, arzularımız, isteklerimiz var.

Bunlar hiçbir zaman tamamlanmadan bizim ömrümüz tamamlanıp gidiyor. Şöyle hayatınızı düşünüverin. Gencecik bir delikanlı iken, "bir evlensem" diyor. Evleniyor sonra "küçücük bir evi olsun" istiyor. O eve sahip oluyor, "iki odalı bir salonlu olsa." diyor. Ona da sahip oluyor, "daha genişi olsa" istiyor. "Havuzlusu, bahçelisi olsa" diyor. Bunlara da sahip oluyor, " deniz kenarında yazlığım, villam olsa" diyor.

Bir gün bütün bunlara sahip olanlarımız var, fakat tam ona sahip ol­duğunda bazı ağrılar beliriyor, doktora gidiyor, doktor diyor ki; "tatlı yemiyeceksin şekerin yükselir. Yağlı yemiyeceksin kollestrolun yük­selir. Evin balkonuna çıkmayacaksın, cereyandan kendini sakınacaksın. Buz dolabından soğuk su içmeyeceksin." Yani tam yaşayacağım..! di­yorsunuz!

İnsanoğlu en değerli zamanlarını kazanmak için geçiriyor, tam "ka­zandım artık yiyeceğim" diyor, tatlıyı tuzluyu, yağlıyı ve serin havayı ve buz gibi suyu içemez hale geliveriyor. Velhasıl bu dünyadan zevk alamadan gidiyor. Halbuki zevk alacağını zannediyordu. Elde ettiğiniz herşey değer kaybediyor. Elde edemediğinizi kazanma yolunda bütün gücümüzü sarfediyoruz.

Aslında her insan iç dünyasında kaybettiği cenneti arıyor. 6 milyar insan şu anda cenneti arıyor. Bunun delili nedir? Herkes kendi saha­sında en güzel eserini vermeye gayret ediyor. Ressam en güzel eserini yapıyor, herkes onu ayakta alkışlarken o yaptığı resmi beğenmiyor. Daha iyi renklerin peşinde koşturuyor. Zaten böyle olmazsa ressam sayılmaz O. Şair en güze) şiirini yazıyor, herkes onu alkışlarken, ona ödül verirken, o yeni seslerin peşinde koşuyor. İç dünyasından yeni gümbürtüler geliyor.                  

Bir ömür boyu verdiği gayreti, çalışmayı ve içdünyasını dinlemek için ayırdığı zamanı, o aradığını bulamadığını ortaya koyuyor. Ve "aradığımı bulamadan gidiyorum" diyor.

Aslında herkesin aradığı cennettir. Mü'minin de kafirin de aradığı cennettir. Çünkü Hz. Adem (a.s)'la beraber güzeli sevme, güzeli arama meyli verilmiştir bize. Hz. Adem'in cennette kalması sebebiyle her insan güzele göre ayarlanmıştır. Yer yüzüne' gelince bunu arama hareketi başlamıştır.                                                          

Mü'inin bunu doğru yolda aramaktadır, kafir ise eğri yolda aramak­tadır. Kafir kendi kendini kandırmaktadır, aldatmaktadır, kendini avut­maktadır. Şeytanında yardımıyla, kötü olanları güzel gösterme, çirkin­leri süsleme ve bütün pisliği insanların gözünde temiz gösterme gay­retine girmiştir.

İşte Allah (c.c) buna bizim dikkatimizi çekmek üzere "İnfitar Sûresinde" gözlerimizi gök yüzüne çeviriyor. Gerçekten akşamlan gö­zümüzü gökyüzüne bir çevirdiğimizde gökyüzünün papatya tarlası gibi olduğunu görürüz. Masmavi bir gökte pırıl pırıl yıldızlar. Hz. Adem'e gülüyordu bu yıldızlar, şimdi bize gülüyor. Fakat Allah (c.c) diyor ki; bir gün gelir bu gökyüzü parçalanır, bu yıldızlar dökülür.

Nasıl ki evlerimizi süslüyoruz, en güzel boyacılara, badanacılara, en güzel ressamlara,- en güzel desinatörlere evlerimize şekil verdiriyoruz.

Bir gün geliyor evimizin o güzel badanası, güzel resimleri dökülmeye başlıyor, eskiyor, parçalanıyor, herşeyin bir ecelinin olduğunu görüyoruz.

Gökyüzünün de ecelinin olduğunu, yaldızların da ecelinin olduğunu, denizlerin de bir ecelinin olduğunu Allah (c.c) bu İnfitar Suresinin ilk üç ayeti kerimesinde bize hatırlatıyor. Bu sure Mekke'de nazil olmuş, on-dokuz ayettir.[1]

 

1- Gökyüzü yarildığında,

2- Yıldızlar döküldüğünde,

3- Denizler fışkırtıldığında,

İplikteki inciler, bir gün gelir ip kopunca nasıl dağılırsa, Allah (c.c) de yıldızları bir gün yörüngesinden çıkarıverdiğinde, paramparça olurlar

ve saçılıverirler.

Denizler karman-çorrnan oluverdiğinde Akdenizi, Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu birbirine giriverdiğinde.[2]

 

4- Kabirler boşaltıldığında,

Hz. Adem'den son insana kadar hiçbiri kaybolmadan, hiçbiri eksiltil­meden mahşer yerinde toplanıverdiğinde, diyor Allah (c.c).[3]

 

5- Herkes önden, neyi (yapıp) gönderdiğini ve neyi geride bıraktı­ğını bilecek.!

O zaman bütün insanlar neleri yapmış neleri yapmamış, neleri öl­meden önce ahireti için hazırlamış, neleri daha sonra yapmış, bunların hepsini biliverecektir.

Yani attığınız her adım, aldığınız her nefes, tuttuğunuz her madde, duyduğunuz her kelime, gördüğünüz her manzara, önümüze serilivereçektir. Size; "şunlar helal olanlardzr, bunlar haram olanlardır" denilecektir.[4]

 

6- Ey insanî, Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?

"Eyy İnsan...!" bu hitab yalnız, Türk, yalnız Arap insanına değil. Bir ana-babadan dünyaya gelen her canlıya bir hitaptır bu. Kadınla erkek -arasında da ayırım yapılmadan hitap ediliyor. "Ey insan." OKerim olan Rabbine karşı seni aldatan ne?" O Rabbine gitmeyi seni engelleyen ne? Rabbine iman etmeye, Rabbine itaat ,etmekten seni alakoyan nedir? Seni aldatan ne? diyor Allah (c.c).

O Rabb ki, her şeyimizde O'nun mührü vardır. O her yaratılanı, bi­zim için bir işaret yapmıştır. Trafikte işaretler, ihtiyaç olan yerlerdedir. Ama Rabbimin işaretleri ise gördüğümüz her şeydedir. Gözünüz, eli­niz, işiniz, arabanız, eşyanız size Allah'ı işaret etmektedir.

Bazıları, "Rabbim bana birşey vermedi." diyor. Allah vermesin, has­talandırmasın, bir böbrek için hastahaneye gidecek olursanız -Allah ko­rusun- milyarlarca liraya böbreğinizin birini alamıyorsunuz, Allah (c.c) sadece bir böbrek değil yüzlerce organ vermiş size. Bütün vücudunuzu düşünürseniz ne kadar pahalı olduğunuzu görürsünüz.

Öyleyse bunu bilelim ve Allah'a giden yolumuzda, bizi engellemek ve bizi alıkoymak, bizi aldatmak isteyen her türlü engeli de aşmasını bilelim.

Anlatıldığına göre firavun bir ara Hz. Musa'nın dinine gönül vermiş. Malum firavunun hanımı müslümandır. Bu Kur'ân-ı Kerimle sabittir.[5]

Firavun bir gün hanımıyla istişare ediyor. Demiş ki; Musa'nın dediği de pek yabana atılacak gibi değil. İnandım mı yoksa?" Hanımı; "hayrola niye inanma ihtiyacı hissettin?" demiş. Firavun da;  "Yahu ahirette cennet varmış, huri varmış, dünyada olmayan nimetler varmış." Demiş.Hanımı cevap vermiş; "çocuk akıllılıktan bir türlü kurtulamadın."

Hani çocukların önüne şeker verirler, onu diğer değerli şeylerden alı­koymak için. Sen de şekere meyletmişsin. İman o değil. İman; önce cennete iman değil. îman önce Allah'a imandır. O'nun varlığına, birli­ğine, yaratıcılığına, yaşatıcılığma ve de yöneticiliğine imandır.

Yani "sen iman edersen, o kelimeyi söyleyivermen yeterli değil, Allah'ın koyduğu kurallara göre bu ülkeyi yöneteceksin" deyince, fira­vun vazgeçmiştir.

Bunu şunun için anlattım. Çikilataya gözünü dikip de, daha güzel şeyleri kaybeden çocuk gibi olmayalım. Allah (c.c) tirilyonlarca nimeti bize sunmuş. Aldığınız havayı, güneşi, geceyi, gündüzü düşünün. Bu kesin olan Allah'a karşı seni kim kandırıyor?

Bazıları diyor ki, filanın sağladığı imkan Allah'mkinden fazla, Nasıl fazla? "O para veriyor. Allah para vermiyor." Peki parayı ne yapacak­sın? Mideni doyuracaksın. Allah mide vermeseydi parayı ne yapacak­tın? Allah ağzının tadını ahverse, o parayla nasıl tad alacaksın?

Rabbim bazen, verdiği çok şiddetli hastalıklarla ağzımızın tadını alı-veriyor. Yemek yiyorsunuz tadını alamıyorsunuz. O zaman sana imkan sağlayanlar, sana en tatlı şeyleri ikram etseler ağzınız, tad almıyorsa, mideniz kabul etmiyorsa onun ne değeri var!?

İnsanların size yapmış olduğu iyiliğin temelinde de Allah'ın vermiş olduğu iyilikler vardır. Bir de, sana iyilik yapan ve seninde; "kendisine tapıyorum" dediğin adam da Allah'ın yarattığıdır.[6]

 

7- O ki seni yarattı, düzeltti ve dengeli yaptı.

Seni yaratan Rabbine gitmede seni alıkoyan, seni kandıran kim? O Allah ki, seni yarattı, seni düzeltti ve vücudunun bütün azalan ara­sında bir nizam ve intizam koydu, uyum sağladı.[7]

 

8- Dilediği şekilde seni birleştirdi.

O kendi dileği doğrultusunda vücudumuzu ayarlamıştır. Bütün vücut azalarımızı yerli yerince yerleştiren Allah (c.c)'dir.[8]

 

9- Hayır, siz ceza gününü yalanlıyorsunuz.

10- Şüphesiz sizin üzerinizde bekçiler vardır.

11- Değerli yazıcı (melek) lar vardır.

12- Yaptıklarınızı bilirler.

Her insanla görevli koruyucu melekleri vardır. Mü'minin de Kafirin de koruyucu melekleri vardır.

Melek inancı bizde, imanın altı şartı içerisine girmiş önemli inanç

esaslarımızdan biridir.[9]

 

13- Şüphesiz iyiler naim (cennetlerin) dedir.

"Hocam iyi olupda ne olacak? Elimize ne geçecek? Bak kötüler dün­yada ne güzel yaşıyorlar. Kötülerin güzel arabaları, villaları, kadınları, imkanları var. Elde edemedikleri dünyevi nimetler yok, her şeyleri var" diyorlar.

Hz. Ali ile ilgili anlatılır. Benim pek hoşuma gider. Anlatan diyor ki; Hz. Ali atıyla geldi, hamama girip banyo yapacak. Atını dışarıda bağla­yacak bir yer bulamaz, oradaki adama der ki; "şu atımı biraz tutuver. Ben içeriye girip çıkayım." Adam,-"olur" der. Adam Hz. Ali'yi tanımı-yor. İşini bitirip dışarı çıkınca bir de bakmış ki adam gitmiş, at kendi başına duruyor. Atın yanma varmlş, atın yuları yok. Adam atın yularını çalmış kaçmış.

Hz. Ali gelmiş Kamber'e demişki; "git bana bir yular al gel." Bir yu­lar da iki dirheme alınabiliyor. Pazara gitmiş, bakmış birisi yular satı­yor. Kamber vermiş iki dirhemi almış yuları getirmiş, Hz. Ali bakmışki kendi atının yuları. Hz. Ali Kamber'e demiş ki; "Ben bu iki dirhemi bu adama vermek üzere çıkarmıştım. Ancak bu adam kötü niyetinden do­layı helal olan iki dirhemini haram yoldan kazanmış oldu."

Olay olmuşmu olmamış mı? bilmiyorum. Ama ders alınması gereken tarafı, Bu adam helal olarak kazanması gereken iki dirhemi haram yol­dan kazandı. Bu.dünya nimetleri helal yoldan kazanarak da elde edi­lebilir. Ama insanlar Allah'ın kurallarına riayet etmezse, kendisine ge­lecek olan o nimeti haram yoldan kazanabilir.

Onun için her şeyin güzelini, her şeyin helâlini isteyeceğiz. Bunu ya­parda iyi insanlardan olacak olursak; "iyi insanlar nimetler içerisinde­dir" ayetine dahil oluruz.[10]

 

14- Şüphesiz kötülerde cehennemdedir.

Kötü insanlar, açıktan Allah'a başkaldıranlar, haramlarla beslenen­ler cehennemdedirler.[11]

 

15- Ceza gününde cehenneme girecekler.

Ey insanlar! Canınızı cehennemden koruyunuz, canınızı cehenneme atıcı işler yapmayınız. Vücudunuzda cehennemin tutuşturacağı bir ha­ram lokma bulundurmamaya dikkat ediniz. Dilimizde Allah'a isyan eden bir kelime olmasın.

Kur'an'ı Kerim'de Cehennem sahneleri bizi uyarmak için çokça tek­rarlanıyor. Rabbim rahmet ve merhametinden bunu söylüyor.

İnançsızlardan bazıları diyor ki; "cehennemin varlığı insan haklarına saygısızlıktır." Halbuki Allah (c.c), kendinize saygı göstermenizi istiyor. Diyor ki; böyle pis gidersen cehennemde yanacaksın. Yanmaman için uyarıyorum. Sizi temizlemek üzere Kur'ân gönderiyorum, nasıl ya­şayacağını göstermek üzere Peygamber gönderiyorum. Bu Peygamberin varisleri de, bu Kur'ân'ı sana ve senin gibilere anlatmaya devam ediyor. Rabbimin bu ayetlerinde de Rabbimin rahmetini görüyo­rum.[12]

 

16- Onlar cehennemden kaybolmayacaklar.

Onlar cehenneme ateşten zincirlerle bağlanacaktır. Bir yere kaça­mayacaklardır.[13]

 

17- Ceza gününün ne olduğunu sana kim bildirdi?

18- Sonra o ceza gününün ne olduğunu sana kim bildirdi?

19- O gün kimse kimseye fayda veremez. O gün emir Allah'a aittir.

Hiç kimsenin birbirine faydasının olmadığı bir gün. Herkes birbirin­den kaçacak. "O gün kişi mahşer yerine gelip cehennemi gördüğünde, ateşe kendisi gireceğine oğlunun, hanımının girmesini isteyecek, kar­deşim girsin, benim yerime kabilem, hatta top yekûn insanlık girsin de ben girmiyeyim" diyecek.

Mearic sûresil2. vel3. ayetlerinde, Abese 34 ve 36. ayetlerinde de ifade edildiği gibi, o gün bize imanımız ve amelimizden başka hiçbirşey bize veremez.

Efendimizin şefaatma nail olmak için önce kişinin imanlı olması ge­rekir. Sonra Rabbimizin izni gerekir.

Onun için "Eyvaaah!" demeden, bu dünyada "Allaaah" diyelim ve itaat edelim..[14]

 



[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/191-193.

[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/193.

[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/193.

[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/193-194.

[5] Tahrim 11.

[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/194-195.

[7] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/195.

[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/196.

[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/196.

   Bakara 285.

[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/196-197.

[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/197.

[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/197-198.

[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/198.

[14] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/198.


Önceki Sayfa
Fihrist
Sonraki Sayfa
Ana Sayfa Dön ///