CİNN SÛRESİ 2


CİNN SÛRESİ

 

Mekke'de nazil olmuştur, yirmi sekiz ayettir.

İsrninden de anlaşıldığı gibi, bu sure bize cinlerden bahsetmektedir. Cinlerden bir gurubun, sevgili Peygamberimizi (S.A.V.), Kur’ân okur­ken dinlediğini ve bunun üzerine dinleyen cinlerin müslüman olduğunu, cinlerden de iyilerin olduğunu, kötülerin olduğunu erkekleri ve dişileri­nin bulunduğunu, cinlerin ateşten yaratıldığını bize haber vermektedir.

Kur'ân-ı Kerim de cinlerle ilgili çok ayet vardır ki, inanmamak müm­kün değildir.[1]

 

1- Deki: Bana vahyolundu ki: Cinlerden bir topluluk Kur'ân'ı dinledi ve şöyle dediler: "Biz hoş bir Kur'ân dinledik"

Bir gurub cin Peygamberimizin Kur'an okumasını dinlediler ve din­lemenin neticesinde kendi aralarında şöyle dediler: "Biz çok dehşetli çok güzel, insanı hayretlerde bırakan, fevkalade bir Kur'ân dinledik."

Buradan anlıyoruz ki; sevgili Peygamberimiz o anda cinleri görme­miş. Sevgili Peygamberimize bunu Allah (c.c) haber veriyor. Yani sen Kur'ân-ı Kerim okurken, oradan geçmekte olan bir cin taifesi senin Kur'ân-ı Kerim'ini dinledi ve O Kur'ân-ı Kerim'i dinledikten sonra müs~ . lüman oldular buyuruyor.[2]

 

2- Ki, O Kur'ân doğru yola götürür ve biz ona iman ettik. Biz Rabbimize hiçbir kimseyi ortak koşmayacağız.

Onlar; "O Kur'ân insanı doğru yola götürür. Sağlam yola götürür. Biz  O Kur'ân'a iman ettik." dediler.

"Biz Rabbimize hiçbir kimseyi ortak koşmayacağız." Demekki bu ayetten anlaşıldığı gibi cinler, daha önce putperest idi­ler ve Allah'a ortak koşmaktaydılar.[3]

 

3- Doğrusu Rabbimizin büyüklüğü (herşeyden) yücedir. Eş ve ço­cuk edinmemiştir.

O Allah (c.c)'ın şanı yücedir. O herşeyin en büyüğüdür. Rabbimiz kendisine bir eş edinmemiştir, bir.çocuk da edinmemiştir.

Dikkat ederseniz bu ayette hristiyanhğın bozulmuş anlayışına bir reddiye vardır.[4]

 

4- Doğrusu bizim beyinsizimiz, Allah'a karşı yalan uyduruyor-muş.

"Bizim sefihimiz" yani bizim önderliğimizi yapan ama bunak olan li­derimiz, abuk sabuk şeyler söylüyor. Bu söz cinlere ait. Yani cinler, o güne kadar peşinden gittikleri insanların, abuk sabuk laflar ettiğini ve sefih olduğunu söylemektedirler.[5]

 

5- Biz insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan söyleyemeyecekle­rini sanıyorduk.

Yani peşinden gittikleri o sefih insanlara niye itaat ettiklerini açıklıyorlar ve diyorlar ki; "biz onların Allah'a karşı yalan söylemiyeceği zannında idik."

Bunlar cinlerle alakalı ayetler. Görmediğimiz ancak Rabbimiz bize haber verdiğinden dolayı, varlığına iman ettiğimiz cinlerin, kendi arala­rında geçeri bir konuşmayı Allah (c.c) bize haber veriyor.[6]

 

6- Gerçekden insanlardan bir kısım erkekler, cinlerden bir kısım erkeklere sığınırlardı. Onların azgınlıklarını artırırlardı.

Bu ayet günümüz hastalıklarından bir hastalığa da dikkat çekiyor. Bu cinler arasında geçen bir konuşma. Bu konuşmayı Rabbim peygam­berine bildiriyor. Diyorlar ki; "İnsanlardan bir gurub veya insanlardan bir kısmı cinlerden bir kısmına sığınırlar." Cinler bunu hayretle ifade ediyorlar. Diyorlar ki; "Yahu bizde yaratılmışız, bizim de gücümüzün yettikleri var, yetmedikleri var, bildiklerimiz var, bilmediklerimiz var, bizde doğup ölüyoruz. Nasıl oluyor da bizden daha değerli olarak ya­ratılan insan bize sığınır?

"Cinler onlara fayda vermiyor, sapıklıklarını artırıveriyor, azgınlıkla­rını artırıveriyor." demektedir cinler. Bu ayetten de anlıyoruz ki; faydayı ve zararı verecek olan Allah (c.c) dır. O'nun dışında hiç kimse, insan dahil, şeytan dahil, cinler dahil biri diğerine zarar veremez. Allah dile­medikçe. Allah diledikten sonra olur.

Bu sebeble biz Allah'tan başkasından korkmayacağız, Allah'tan başkasına da sığınmayacağız. "Euzübillahimineşşeytanirracim" demek suretiyle bunu siz yapmaktasınız.' Allah'ın rahmetinden uzaklaştırdığı

şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım diyorsunuz. Şeytanın her gün size karşı bir vesvesesi vardır. Siz bu vesveselerden kurtulmak için her gün "euzü besmele" çekiyorsunuz.

Hayatta hiç bir zaman cinlere, şeytanlara sığınmayacağız. Onlardan yardım talebinde dahi bulunmayacağız. Bunu sevgili peygamberimiz yapmamış, yapanlara yasak koymuş; "Kahine gidenler Mühammede in­dirileni inkar ederler" demiş.

Yani bu günkü falcılara, cincilere, medyumlara gidip te, "efendim benim siyasi geleceğim nasıl olacak, benim oğlumun durumu ne olacak kızım evlenebilecek mi? Kızımın bahtı açılacak mı? Benim çocuğum ola­cak mı? ......." diye sormak dinimizce yasaklanmıştır. Bunların verdik­leri haber de doğru değildir. Doğru olmadığını sevgili peygamberimiz haber vermekte, Kur'ân-i Kerim'de de; "eğer .cinler gaybı bilseler 'di açıklarlardı" buyuruyor Allah (c.c).[7]

Onlar da bizim gibi yaratıklardır. Onların da bildikleri ve bilemedik­leri vardır. Hatta bilgi bakımından bizden daha düşüktürler. Çünkü ya­ratılmışların en değerlisi insandır. Bakınız, bu süreden, anladığımıza göre, onlarda Kur'ân-ı Kerim'i sevgili peygamberimizden dinlemişler.

Onun için çeşitli yerlerde cinle, şeytanla uğraşan insanlara herhangi bir şekilde, hiçbir vesile ile gitmiyeceğiz. Yardımı Allah'tan taleb ede­ceğiz. Birileri, "hocam ben gittim" diyebilir. Ben de gittim. İstanbul'da tanıdığımın bir tanesi artis eskisi ile evlenmiş, beraber hayat yaşarlar­ken, kocası İslâmi çizgiye dönmüş. Hanımı gece gündüz sarhoş, kocası da tam derviş. Arada kavgalar, sinirler, her türlü huzursuzluk başlıyor. "Bize bir hal oldu" diyor. Ben de diyorum ki; "bu sizin başınıza gelen durum ikinizin aynı çizgide olmamasındandır." Bize sihir yapıldı diye Cinci birine gitmiş, adam demiş ki; "gerçekten size sihir yapılmış, şunları, şunları yapacaksın." Adam o cinciye durmadan gidip geliyor, durmadan para ödüyor. Bir defasında beraber gittik.

Bu üçkağıtçı cinci bana da baktı, "sana da papazın biri sihir yapmış" diyor. Çok şükür rahatsızlığım yok. Adam yalan söylüyor. Bir şey bildiği yok. Fakat gidenlere psikolojik bir fayda veriyor. "Tamam ben çöz­düm rahat edeceksin diyor." O günde tesadüfen kavga olmamışsa ona yorumluyor. Ben o aileyi biliyorum kavga hala devam ediyor.

Tarihi araştırdığımız da, cincilik veya cadılık toplumların kültür ba­kımından, ekonomik bakımından aşağıya doğru düştüğü dönemlerde çoğalmıştır. Son 10 yıldır, insanlarımızın inancında bir sapma var gibi. Allah'a, meleklere olan iman, insanlarda yok edilmek için çok büyük bir

gayret sarfedildi.

İnsanoğlunun görmediği gayba inanma ihtiyacı fıtratında var. Bu ih­tiyacımızı Allah'a, ahirete, cennete, cehenneme, meleklere, cinlerin varlığına imanla tatmin ediyoruz. Her insanda meçhulü kurcalama ve araştırma meyili vardır. Çok iyi şairlerin başarısı meçhulü kurcalama ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Çok iyi başarı sağlamış ressamların da başarısı meçhulü yakalama gayretinden kaynaklanmaktadır.[8]

 

7- Gerçekten onlarda sizin gibi Allah'ın hiçbir kimseyi diriltemeye-

ceğini sanıyorlardı.

Ve onlar sizin zannettiğiniz gibi, Allah'ın hiçbir peygamber gönder-miyeceğini zannediyorlardı. Veya onlar ahirette Allah'ın hiçkimseyi diriltmeyeceği zannmda idiler." Bunu cinler söylüyor. Ama Allah (c.c) Hz. Muhammed'i (S.A.V) Peygamber olarak gönderdi ve biz O'na iman ettik diyor cinler.[9]

 

8- (Cinler dediler):  "Biz gökyüzüne dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve ateşden taşlarla dolu bulduk.

9- Biz gökyüzünü dinlemek için oturulacak yerlerde otururduk. Şimdi kim dinlemek isterse, onun için hazırlanmış ateşden taşlar bulur.

10- Biz gerçek bilmiyoruz, yeryüzündekilere bir kötülükmü is­tenmiştir, yoksa Rableri onlara bir hayırmi istemiştir.?

"Biz semayı yokluyoruz, semaya dokunuyor ve semaya çıkıyoruz ama orada gökyüzünü koruyan kuvvetli bekçilerle ve ateş yalımlarıyla karşılaşıyoruz." diyor cinler. Gökyüzünden haberler alırdık ama bir gün geldiki haber alamaz hale geldik diyor cinler. .Efendimizin Peygamber olarak gönderilmesinden sonra Cinlerin, gökyüzündeki melekler ara­sındaki konuşmaları dinleyemez hale geldiklerini, tefsircilerimiz ayet­lerin işaretiyle belirtiyorlar.

Mülk suresinde de Allah (c.c) şöyle buyurur. "O yıldızlardan bir kısmım da, şeytanları taşlamak üzere halkettik."

Cinler yine şöyle diyorlar: "Burada bizim için bir hayır mı var yoksa-şer mi var? Yani gökyüzüne çıkamıyor, haberler alamıyoruz, bazı kapı­lar kapandı. Bu bizim hayrımıza mı? Şerrimize mi?" Hayırlannadir. Çünkü insanların da cinlerin de lehine, faydasına olan her türlü güzel haber, sevgili peygamberimize Kur'ân-ı Kerim vasıtasıyla gelmiştir.[10]

 

11- Bizlerden salih olanlarda vardır, başkalanda vardır. Biz çeşit çeşit yollardayız.

"Bizim içimizde iyi insanlar da var, kötü insanlarda var. Parça parça yollara gidenlerde var." Yani cinlerin de insanlar gibi olduğunu anlıyo­ruz. Burada cinler bize kendileri hakkında bilgiler veriyor.[11]

 

12- Biz inandık ki, yeryüzünde Allah'ı asla aciz bırakamayız. Kaçmakla da onu aciz bırakamayız.

Biz anladık ki; Allah'a karşı yeryüzünde bizim yapacak bir şeyimiz yok. Yani Allah'a karşı isyanla, inkarla Allah'ı aciz bırakmamız müm­kün değil, Allah'tan kaçmamız da mümkün değil.[12]

 

13- Biz hidayeti (Kur'ân'i) işittiğimiz an hemen iman ettik. Kim Rabbine iman ederse O, hakkının yenmesinden ve istila edilmesinden

korkmaz.

"Biz ne zaman ki, hidayet rehberi olan Kur'ân-ı Kerim'i işittik, he­men iman ettik. Kim de Rabbimize iman edecek olursa, Rabbim onun amelinden hiç eksiltmez, ona zulmetmez, ona haksızlık yapmaz." diyor Allah (c.c).[13]

 

14- Gerçekten içimizden mü si uman olanlarda var (kendine) zul­medenlerde var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğru yolu arayanlardır.

"Bizden müslüman olanlar var, isyan edenler de var." Yani cinlerin de, iman edenleri ve puta tapanları da var.

Kim müslüman olacak olursa işte onlar doğru yolu bulmuşlardır.[14]

 

15- (Kendilerine) zulmedenlere gelince, onlar cehenneme odun ol­dular.

Bu ayetler cinlerle ilgili ama aynen insanlar için de geçerli. Çünkü Kur'ân insanlara ve cinlere indirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz Rasûlü-s-sekaleyn olarak isimlendirilmiştir. Yani hem insanların hem de cinle­rin peygamberidir.[15]

 

16- (Bana vahyolunduki) eğer onlar doğru yolda gitselerdi, biz onları bol su ile sulardık.

17- Onunla (su ile) onları imtihan etmek için (verirdik ki şükret­sinler diye) Kim Rabbinin zikrinden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse onu yükselen bir azabın içine sokar.

Hem cinlere, hem insanlara yönelik ifade.

"Eğer îsİâm yolunda dosdoğru gitmiş olsalardı, onları bol sularla sulardık" diyor Allah (c.c). Bol yağmurların yağması demek bol nimet­lerin olması demektir.

Yani sirat-ımüstekıym üzerinde olacak olurlarsa, gökyüzünden bol yağmurlar yağar, yeryüzünden de nimetler bolca çıkardı. Nuh suresinde de aynı şekilde ayetler geçmişti. "Rabbinize istiğfar ediniz...size gök­ten bol bol yağmur indirir."[16]

"Allah bütün bu nimetleri imtihan etmek için vermiştir, kim de Rabbinin zikrinden yüz çevirecek olursa onu çok çetin bir azaba götürü­rüz" diyor Allah (c.c). Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi de zikirdir. "Zikri biz indirdik, onu koruyacak olanda biziz."[17] işte bu zikirden yüz çevi­renler yani Kur'ân'dan yüz çevirenleri Allah çetin bir azaba götürür.[18]

 

18- Şüphesiz mescidler Allah'ındır. Allah'la beraber hiçbir kim­seye dûa etmeyin.

1-Yer yüzündeki bütün mescidler de yani Kabe'de, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'da, Medine'deki MesciUde, İstanbul'daki mescidlerde Allah'ındır. Allah'la beraber hiçbir kimseye dûa etmeyin.

2- Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur. "Yeryüzü bana mescid

kılındı."

Çok uluslu şirketlerin başkanı bir kitap yazmış ve terceme edilmiş. Adam diyor ki, "dünya tek bir çarşıdır. Orada bizim mallarımız satılır. Halkın ihtiyacı olan mallar değil, halka ihtiyaç hissettirilen mallar satı­lır." Adamın bakış açısı bu.

Sevgili Peygamberimiz ise, yeryüzünün kendisine mescid kılındığını söylüyor. Mescidlerde insanlar bir araya gelirler, birbirlerini incitmez­ler, yalan söylemezler, kimse kimsenin kanını emmez, kimse kimsenin aleyhinde söz etmez.

Yeryüzü mescid kılındığına göre, yeryüzünün her tarafında Allah (c.c)'tan başkasına dua edilmemelidir. Yalnız Allah'tan yardım isten­melidir. Yalnız Allah'a dûa edilmelidir.

3-Bir de Hasan-ı Basri demişki: Mesacid, Mescid kelimesinin çoğu­ludur. Mescid: secde edilen yer demektir. Biz yedi azamızla secde ederiz. Bu secde azaları Allah'a aittir. Bu secde azalarıyla Allah'tan başkasına dûa etmeyiniz. Allah'tan başkasının önünde eğilmeyiniz. Bu azaları kim yaratmış ise, o azalar O yaratana secde etmeli ve O'na bo­yun eğmelidir.[19]

 

19- Allah'ın kulu, Allah'a ibadet için kalkdığında neredeyse onun etrafında (birbirine sıkışıp) keçeleşirler.

Bu ayete çok yönlü mana vermek mümkündür. Efendimiz (S.A.V) kalktığında Mekke müşrikleri etrafında toplanıveriyorlar. Veya Peygamber efendimiz Kur'ân okumak için kalktığında cinler toplanıp O'nu dinliyorlar.   

Veya "Abdullah" kelimesi, kıyamete kadar gelecek olan kulların ta­mamına kullanılan bir kelimedir. Bir kul Allah'a ibadet için kalktığında; "ben yalnız Allah'a itaat ve ibadet ederim" dediğinde imansızlar bir araya gelip onu engelleme tarafına gidiverirler, manasını da anlamak mümkündür. Günümüzde yapılan odur. "Ben yalnız ve yalnız Allah'a ibadet ve itaat ederim" diyen insanı terörist ilan ediveriyorlar. Veya sen fundamantalistsin, radikalsin gibi isimler takıyor. Bunu koro ha­linde söylüyorlar.[20]

 

20- Deki: "Ben ancak Rabbime dûa ederim ve ona hiçbir kimseyi ortak koşmam."

Yani Allah'ın emrini yerine getiririm. O'na muhalif emir vereni red­dederim. Muhalif olan emri kabul ettiniz mi müşrik olursunuz Allah korusun.[21]

 

21- Deki: "Ben size zararda veremem faydada veremem."

Sevgili Peygamberimiz söylüyor bunu. O'nun dışında kim birşey söyleyebilir? Hiç bir kimse. Faydayı ve zararı veren Allah'tır.[22]

 

22- Deki: "Beni Allah'dan kimse kurtaramaz. Bende ondan başka sığınak bulamam.

"De ki: Beni Allah'tan kurtaracak hiç bir kimse yoktur. Ben Allah'tan başkada sığınacak hiçbir kimse de bulamıyorum." Yani Allah bana bir zarar verecek olsa beni Allah'tan kurtaracak hiçbir kimse yoktur.[23]

 

23- (Benim yaptığım) ancak Allah'dan bir tebliğ ve (Onun) elçili­ğidir. Kim Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse, onun için içinde ebedi­yen kalacağı cehennem vardır.

Peki sen nesin? Sualine cevap.

"Ben Allah'tan gelen risalet görevimi size ulaştıran biriyim. Ben Peygamberim. Ben insanım. Allah'ın gönderdiği mesajları size ulaştı­ran bir insanım. O gelen mesajı yaşıyorum. Nasıl yaşanacağını öğreti­yorum" diyor sevgili Peygamberimiz.

"Kim Allah'a ve Rasûlüne isyan edecek olursa O'nun için cehennem vardır. Orada ebediyyen kalacaktır.[24]

 

24- Kendilerine va'dolunam (cehennemi) gördüklerinde kimin yardımcısının daha zayıf ve sayı bakımından az olduğunu bilecekler.

Allah'ın vaad ettiklerini gördükleri zaman orada bilecekler. Kimin daha zayıf olduğunu, yardımcısının sayısının az olduğunu bilecek.[25]

 

25- Deki:   "O va'dolunduğunuz (kıyamet) yakınımdır, yoksa Rabbinı ona uzun bir zamanım kılmıştır ben bilmiyorum.

Kıyametin yakın mı uzak mı olduğunu? ben bilemem. Onu Rabbim biliyor.[26]

 

26- Gaybi O bilir. Gaybı kimseye bildirmez.

27- Ancak razı olduğu peygamber hariç, (onlara bazı gayb bilgile­rini verir.) Çünkü (peygamberin) önünden ve arkasından gözetleyici-Ier gönderir.

Gaybı bilen Allah'tır. Gaybım hiçbir kimseye açıklamaz. Ancak elçi­lerinden razı olduklarına bazı gayblarını bildirir. Yani sevgili Peygamberimizde gaybı bilmezdi, ancak Allah bildirdiği zaman O'da bilirdi. Peki diğer kullarına da bildirir mi? Bildirebilir. Salih kullarına da bildirebilir. Ama devamlılık yoktur. Sevgili Peygamber efendimiz için bile devamlılık yoktur.

Onun önünden ve arkasından onu gözetleyen vardır, onu takib eder.

28- Rablerinin gönderdiklerini, tebliğ ettiklerini bilsin diye. Allah onların yanındaki herşeyi kuşattı ve herşeyi teker teker saydı.

Rablerinden gelen mesajı tebliğ ettiğini bilmek için, onların önünde ve arkasında olanları kuşatır. Herşeyin sayısını da Allah (c.c) bilir.

Kainattaki her şeyi ve tüm olayları her an Rabbim bilir. Bizler bil­giye inanırız Allah'ın herşeyi bildiğine iman eder, Alim olan. Allah'ın ilminden faydalanmak için. Kıir'an ayetlerini tefsir ederiz. Tabiat ayet­lerini de keşfeder inceleriz ve dogmatizmi reddederiz.[27]

 



[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/77.

[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/77-78.

[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/78.

[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/78.

[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/78.

[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/79.

[7] Sebe 14.

[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/79-81.

[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/81.

[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/81-82.

[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/82-83.

[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/83.

[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/83.

[14] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/83.

[15] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/84.

[16] Nuh 10-11.

[17] Hicr 9.

[18] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/84.

[19] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/85.

[20] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/86.

[21] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/86.

[22] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/86.

[23] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/86-87.

[24] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/87.

[25] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/87.

[26] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/87-88.

[27] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/88.


Önceki Sayfa
Fihrist
Sonraki Sayfa
Ana Sayfa Dön ///