Bu sure de Mekke'de
nazil olmuştur. Yirmisekiz ayettir.
Allah (c.c) Hz. Ademle beraber, kıyamete kadar gelecek olan insanları
bir yarışa sokmuştur. Bu duruma Kur'ân-ı Kerim'de,
"Cennete doğru yarış yapınız"[1]
şeklinde ifade ederek, müsabakalar tertib etmemiz
gerektiğine işaret edilmiş.
Karanlıkların,
dikenlerin, pisliklerin olduğu, insanı yolundan alıkoyduğu, çok cazibeli
şeylerin de bulunduğu bu dünyada, nerelerde duracağımız, nerelerde koşacağımız
ve nasıl varacağımız konusunda da: Allah (c.c) peygamberlerini göndermiştir.
İnsanlık tarihini
Peygamberle başlatmıştır. Arkasından da peygamberler gelmeye devam etmiştir.
İşte onlardan bir tanesi de Nuh(a.s.)'dır.
Allah (c.c) Nuh'u
(a.s.) peygamber olarak gönderir. O Rabbinin verdiği görevi yılmadan,
usanmadan, bıkmadan, 950 sene kavminin arasında insanlara İslam'ı anlatır.
Bu bize neyi anlatır? İslâmi hizmetlerde bulunan bazı kardeşlerim, imansızlardan
birine bir defa gidiyor. Fakat gittiğinde yüz bulmadığı gibi tam tersine
tersleniyor ve gelmemesi isteniyor. Bu kardeşimiz de bir daha gitmiyor.
Hz. Nuh (A.S) kavminin arasında 950 sene İslâm'ı
anlatmaya devam etmiştir. İşte Allah (c.c) "Nuh Suresi" diye
isimlendirilen bu süre de Nuh (A.S)'ın hayatından
bize bir bölüm veriyor.[2]
1-
Kendilerine acıklı bir azap gelmeden önce, "kavmini uyar" diye Nuh'u
kavmine Peygamber olarak gönderdik.
2- Dedi ki:
"Ey kavmim, ben size apaçık bir uyarıcıyım.
3- Allah'a
ibadet edin, ondan sakının ve bana itaat edin ki,
4- Günahlarınızın bir kısmını affetsin ve
belirli bir zamana kadar ertelesin. Şüphesiz Allah'ın belirlediği zaman gelince
ertelenmez. Keşke bilseydiniz."
Bütün peygamberler
uyarıcıdırlar. Bir bela ve musibet gelmeden , önce insanları uyarmak için
gönderilmişlerdir.
Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) de, kıyamete kadar gelecek
olan bütün insanları uyarıyor. Ne olur o elim azab
gelmeden önce aklınızı başınıza alınız. Sizi yaratan Allah'ı tanıyınız. O'nun
emirlerine göre evleniniz, ticaret yapınız, siyaset yapınız, insanlar arası
ilişkilerinizi düzeltiniz, devletler arası ilişkilerinizi düzeltiniz. Zira bu
kainatı ve bu kainatın içindeki herşeyi yaratan Allah
(c.c) tır.
Nuh (A.S) halkın
huzuruna çıkıp diyor ki: Ey kavmim! Ben sizin için apaçık uyarıcıyım. Dikkat
edin, "apaçık uyarıcıyım" diyor. "Tevil götüren sözler değil,
açıktan hepinizin anlıyabileceği bir dille konuşuyorum."
diyor.
Bu sözlerle biz de
uyarılıyoruz. herhangi bir kardeşimiz,, uzun bir konuşma yapıyor ve sonunda
soruyor, nasıl buldunuz konuşmayı? Neyi anlattınız? diye sorulduğunda
"İslâm'ı anlattım" diyor. Neresinden anlattın? denildiğinde,
"Yeşil kelimesi geçti ya" diye.cevap
veriyor.
Türkiye de dinimize
söven insanlara cevap vermek için sözü Cezayir'den dolaştırmanın anlamı yoktur.
Adresler çok açık ve net verilmeli ki, insanlar birbirlerini tanısınlar.
Cennetin adresi de çok açık verilmelidir. Allah (c.c) bunu imana ve amel-i salih'e bağlamıştır.
Peygamberler açıkça
ifade ediyorlardı ve diyorlardı ki; "Yalnız ve yalnız Allah'a kulluk
yapınız."
Nuh (A.S) kavmine
geldiğinde, kavminin içerisinde "Mele' " diye bilinen ve Elmalı'lı Merhumun "kodaman" diye isabetli terceme ettiği o kodamanlar, Nuh (A.S)'a karşı geliyorlar.
Bu kodamanlar bu gün
de var. Kasasına sırtını dayayarak bizleri ve sizleri yönlendirmeye kalkan
insanlar. Zorbalıkla bu işi yapmaya çalışan, bencil insanlardır. Bu
kodamanlara karşı Allah (c.c) Peygamberler göndermiştir. Onlar ne yiğit
insanlardı! Onlar ne kadarinsancıl insanlardı! Bu
insanlığın tamamının kurtulması için kendilerini feda eden insanlardı. Kolay
mı? Zalimler topluluğunun karşısına çıkacak ve, "Allah'a kulluk yapın,
O'ndan sakının, O'na karşı gelmekten sakının, O'nun sevgisini yitirmekten
sakının, O'nun ahirette azabı var, O'ndan
sakının," diyecek. Sakınmanın yolu nedir? Sakınmanın yolu ise. Peygamber
olarak "bana itaat edin." Burada Nuh (A.S)'ın;
"bana itaat edin" derken söylemek istediği şudur. "Benimle
gönderilen Allah'ın mesajına itaat edin" demektir.
Böyle yapılırsa ne
olur? Allah sizin günahlarınızı örter ve gizler. Sizi belirli bir zamana kadar
yaşatır. Allah'ın verdiği müddet gelince de hiç geciktirilmez. Keşke bütün
insanlar bunu bilseydi.[3]
5- (Nuh) Dediki: "Rabbim, ben kavmimi gece gündüz da'vet ettim.
Nuh (A.S) Peygamberlik
görevini yerine getiriyor ve Rabbine itiraf ediyor. "Ya
Rabbi! gecede, gündüzde ben kavmimi sana ibadetesçağırdım.
Açıktan da çağırdım, gizlice de çağırdım." Peygamberler bizim örneklerimiz
olduğuna göre, biz de şu anda 21. Asra girerken insanları gece demeden, gündüz
demeden İslâm'a davet edeceğiz.
Gizli davet şöyle
olur. Bazı insanlar küfrüyle belirli bir makama gelmiştir. O, insanların görebilecği bir şekilde, bir müslümanla
bir arada bulunmaktan ve konuşmaktan hoşlanmaz. Bu tip insanlarla teke tek
konuşmak ve böylece tebliğ etmek daha etkilidir.[4]
6- Benim da'vetim ancak kaçmalarını artırdı.
Benim bu çağrılarım
onların kaçmasını artırdı. Ben çağırdıkça onlar kaçtı.[5]
7- Senin
onları affetmen için, ne zaman onları da'vet ettimse,
parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına bürüdüler,
(inkârda) İsrar ettiler ve büyüklendikçe
büyüktendiler."
Yani benimle kendileri
arasına perde gerdiler. Yüzlerini göstermek istemediler. Kulaklarıyla da
duymamak için her şeyi yaptılar. Günahta ısrar ettiler ve kibirlendiler.
Allah'a boyun eğmekten ve secdeye kapanmaktan kaçındılar, kendilerini büyük
gördüler.
Günümüzde de.müslümanların islamı anlatan
konuşmalarına bazen kanunen, bazen de maddi imkanlar vermemek suretiyle engellemeler
yapılmaktadır.[6]
8- Sonra
onları açıkdan da'vet
ettim.
9- Sonra ben
hem açıkdan ilan ettim, hemde
gizli gizli söyledim.
Sonra onları açıktan
da gizlice de İslâm'a davet ettim. Yani insanlara teke tek İslâm'ı anlattım.
Sonra onları topladım hep birden İslâm'ı anlattım. Kısaca "Ya Rabbi ilanın her çeşidini ben yaptım" diyor Nuh
(A.S).[7]
10- Dedim
ki: "Rabbinize istiğfar edin. Çünkü O affedicidir '
Ey kavmim!,
yaptıklarınıza pişman olun. Yaptıklarınıza tevbe
edin, bu güne kadar yaptıklarınızdan dolayı af isteyin. Çünkü Allah çokça
günahları affedendir." dedim diyor Nuh (A.S).
Burada "istiğfar
etmek" deniliyor. İstiğfar günahın cinsinden olur. Yani yapılan kötülüğün
aksini yapmakla istiğfar olur.[8]
11- Size gökden bol bol yağmur indirir.
12- Sîzi
mallar ve oğullarla destekler ve sizin için bahçeler verir, size ırmaklar
akıtır.
Allah size gökyüzünden bol
yağmurlar yağdırsın. .Size evlatlar, mallar versin. Bahçeler ve ırmaklar
versin.
İstiğfarla mal elde
etmenin ne alakası var? İstiğfarla yağmurun ne alakası var? Bunu İstanbul halkı
çok iyi bilir. Bir kaç sene önce (1994) bazı kendini bilmezler
gazetelerinde" şöyle yazdılar. "Dua ile yağmur yağacakmış, olur mu
öyle şey?" dediler ama ardından yağmurlar geliverdi. Bunun üzerine, dua
ile yağmur yağarmış dediler. Dua istiğfar demektir. Öyleyse istiğfarla yağmur
yağar ve mal elde edilir.
Sevgili Peygamberimiz
hutbedeyken bir adam geliyor. Ya Rasûlallah?
Aylardır yağmur yağmıyor. Otlar kurudu, hayvanlar zayıfladı, hayvanlar süt
vermez oldu diyor. Allah'ın Rasûlü o anda ellerini kaldım'eriyor. Ravi diyor ki,
içeriye girdiğimizde gökyüzünde bir tane bulut yoktu. Dışarıya çıktığımızda
yağmur, yağıyordu üzerimize. Bir hafta yağdı. Bir hafta sonra bir adam. kapıdan
girdi ve "Ya Rasûlallah1. Yeter, yağmurun
durması için bir dua daha et" dedi.[9]
Yağmurla istiğfar arasında alaka vardır, istiğfarla bereket arasında da alaka
vardır. Yağmur ağacı bol olan yere daha çok yağar. Çünkü orada milyonlarca
canlı, milyarlarca yaprak yağmur duası yaparlar. İnsanlarda yapraklar gibi
ellerini açarlarsa Allah onları boş çevirmez.[10]
13- Size ne oluyorki, Allah için vakar ummuyorsunuz.
Yani vakarın, saygının
Allah'a değil de, kendinize yapılmasını istiyorsunuz. İnsanların Allah'a
bağlı, saygılı, Allah'a itaatkâr olmasını istemiyorsunuz. Bütün insanların
sizi saymasını ve size itaat etmesini istiyorsunuz. Peki siz kim siniz? Siz de
Allah'ın yarattıklarındansmız.[11]
14- Halbuki
o sizi değişik tavırlarda yarattı.
Sizi şekilden sekile
değiştirip yaratan, bir damla sudan kocaman insan haline getiren O'dur.[12]
15- Allah'ın gökyüzünü yedi kat nasıl yarattığını
görmediniz mi?
16- Orada
(gökyüzünde) Ay'ı bir nur, Güneş'i bir kandil kıldı.
17- Allah
sizi yerden, bitki bitirir gibi bitirdi.
18- Sonra sizi oraya (yeryüzüne) döndürecek ve
sizi (kıyamet günü) yeniden çıkaracaktır.
19- Allah
sizin için yeryüzünü yaygı kıldı.
20- Geniş
yollarından gidebilesiniz diye.
Bu ayetlerde Allah'ın
nimetleri sayılıyor. Bakın! Görmüyor musunuz? Allah gökyüzünü nasıl yedi
tabaka halinde yarattı. O gökyüzünün içerisinde Ay'a nur verdi. Güneş'i de
kandil yaptı. Allah sizi yeryüzünden güzel bir nebat gibi çıkardı. Yani biz
yeryüzünün nebatı gibiyiz. Yeryüzünü size bir yaygı gibi yaptı. Orada geniş
yollardan yürüyesiniz diye.[13]
21- Nuh dediki:
"Rabbim, onlar bana isyan ettiler. Malı ve çocuğu, onun hüsranını
artırdığı kişiye uydular."
22- Büyük büyük
tuzaklar kurdular.
Nuh (A.S) diyor ki:
"Ya Rabbi! Onlar bana isyan ettiler. Malı ve
evladı kendisine zarardan başka hiç bir şey vermeyen insanlara uydular. Yani
Allah'a itaat etmediler. Allah'ın yarattığı insana itaat ettiler. Halbuki,
İnsana malı da fayda vermedi, evladı da fayda vermedi. Biz bunu her gün "Tebbet" suresinde tekrarlıyoruz.
Müslümanların ve
İslâm'ın aleyhine, büyük tuzaklar, büyük planlar kurdular.[14]
23-
(Kafirler) dediler: "Sakın ilahlarınızı terketmeyin.
Vedd, Süva1 Yeğus, Yeuk-ve Nesr (ilahlarınızı) terketmeyin."
Dediler ki: "Sakm ha ilahlarınızı terketmeyin.
Vedd, Süva1, Yağus, Yaük gibi daha Önce yaşamış, ilkeleri kalmış, heykelleri
her tarafa dikilmiş bu büyükleri sakın ha terketmeyin.
Bunların koyduğu ilkeler doğrultusunda yürüyün. Sakın ha Nuh'a itaat
etmeyin."
Aynen günümüz gibi
değil mi?[15]
24-
Gerçekten çok sapıttılar. Zalimlerin sapıklığını artır (Allahım).
Çokça sapıttılar.
Zalimlere ancak sapıklığı artır Ya Rabbi![16]
25-
Hatalarından dolayı suda boğuldular, hemen ateşe sokuldular. Allah'dan başka yardımcı bulamadılar.
Hatalarından, Allah'a
inkar ve isyanlarından dolayı denizde boğuldular. Su da boğuldular, ateşe
sokuldular," Olur mu?
Suyun içerisinde
ölürken ateşi yaşamak olurmu? Nasıl ki İbrahim (A.S)
ateşin içerisinde gülistanı yaşıyor? O ateş ona gayet serin ve ılık hale
geliyorsa, Allah'ın suları da Nuh kavmi için bir ateş oluyor ve onları yakıyor.
Maddi olarak bir ateş görülmüyor ama ateş azabı tadıyorlar.
Onlar materyalist idi.
Nuh (A.S)'ın oğlu diyor ki; "dağlar beni
korur."[17] Böylece maddeci bir
fikrin temelini atmış oluyor.[18]
26- Nuh
dedi: "Rabbim, yeryüzünde dolaşan bir tek kafir bırakma.
27- Eğer
bırakırsan, kullarını sapıtırlar ve ancak günahkâr kâfir doğururlar.
Ya Rabbi!
Bunlardan yeryüzünde dolaşacak bir adam bırakma.
Bunlardan ancak facir, günahkâr ve küfreden insanlar dünyaya gelir,
dedikten sonra sözünü dua ile bitiriyor.[19]
28- Rabbim!,
beni affet, anne ve babamı, mü'nıin olarak evime gireni,
bütün mü'min erkekleri ve mü'mine
kadınları affet. Zalimlerin ise helakini artır.
Bu
günlerde bu dua tekrarlanmalı mı? diyelim. Veya "Ya
Rabbi! Zalimleri de ıslah et" mi diyelim. Biz ikincisini diyelim. Çünkü Buhari'de geçen bir hadis'te; sevgili Peygamberimiz;
"Peygamberlere bütün ümmetler şefaat için vardıklarında, her Peygamber bir
mazeret ileri sürüyor. Nuh (A.S) da diyor ki; "ben şöyle bir dua etmiştim.
Onun için benim, Rabbimin huzurunda şefaat etmeye yüzüm yok." buyurmuştur.
Yani böyle bir duanın yapılmayacağını Peygamber efendimiz bize bildirmiş
oluyor.[20]Peygamber
efendimiz; "Ya Rabbi! Bunları helak etme.
Bunlardan nice salih evlatlar gelir." demişti.[21]
[1] Hadid21, Ali İmran 133.
[2] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/67-68.
[3] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/68-70.
[4] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/70.
[5] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/70.
[6] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/70-71.
[7] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/71.
[8] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/71.
[9] Buhari
Kitab-u İstiska, Müslim k. Salatil İstiska, Ebu Davut K. salaı Babu Rafil yedeyni
fil istiska.
[10] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/72.
[11] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/72-73.
[12] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/73.
[13] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/73.
[14] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/74.
[15] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/74.
[16] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/74-75.
[17] Hud
43.
[18] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/75.
[19] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/75.
[20] Buhari
K. Tefsir, suretü beni israil(isra).