NUH SURESİ 2

 


NUH SURESİ

 

Bu sure de Mekke'de nazil olmuştur. Yirmisekiz ayettir.

Allah (c.c) Hz. Ademle beraber, kıyamete kadar gelecek olan insan­ları bir yarışa sokmuştur. Bu duruma Kur'ân-ı Kerim'de, "Cennete doğru yarış yapınız"[1] şeklinde ifade ederek, mü­sabakalar tertib etmemiz gerektiğine işaret edilmiş.

Karanlıkların, dikenlerin, pisliklerin olduğu, insanı yolundan alıkoy­duğu, çok cazibeli şeylerin de bulunduğu bu dünyada, nerelerde dura­cağımız, nerelerde koşacağımız ve nasıl varacağımız konusunda da: Allah (c.c) peygamberlerini göndermiştir.

İnsanlık tarihini Peygamberle başlatmıştır. Arkasından da peygam­berler gelmeye devam etmiştir. İşte onlardan bir tanesi de Nuh(a.s.)'dır.

Allah (c.c) Nuh'u (a.s.) peygamber olarak gönderir. O Rabbinin verdiği görevi yılmadan, usanmadan, bıkmadan, 950 sene kavminin arasında insanlara İslam'ı anlatır.

Bu bize neyi anlatır? İslâmi hizmetlerde bulunan bazı kardeşlerim, imansızlardan birine bir defa gidiyor. Fakat gittiğinde yüz bulmadığı gibi tam tersine tersleniyor ve gelmemesi isteniyor. Bu kardeşimiz de bir daha gitmiyor.

Hz. Nuh (A.S) kavminin arasında 950 sene İslâm'ı anlatmaya de­vam etmiştir. İşte Allah (c.c) "Nuh Suresi" diye isimlendirilen bu süre de Nuh (A.S)'ın hayatından bize bir bölüm veriyor.[2]

 

1- Kendilerine acıklı bir azap gelmeden önce, "kavmini uyar" diye Nuh'u kavmine Peygamber olarak gönderdik.

2- Dedi ki: "Ey kavmim, ben size apaçık bir uyarıcıyım.

3- Allah'a ibadet edin, ondan sakının ve bana itaat edin ki,

4-  Günahlarınızın bir kısmını affetsin ve belirli bir zamana kadar ertelesin. Şüphesiz Allah'ın belirlediği zaman gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz."

Bütün peygamberler uyarıcıdırlar. Bir bela ve musibet gelmeden , önce insanları uyarmak için gönderilmişlerdir.

Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) de, kıyamete ka­dar gelecek olan bütün insanları uyarıyor. Ne olur o elim azab gelmeden önce aklınızı başınıza alınız. Sizi yaratan Allah'ı tanıyınız. O'nun emirlerine göre evleniniz, ticaret yapınız, siyaset yapınız, insanlar arası ilişkilerinizi düzeltiniz, devletler arası ilişkilerinizi düzeltiniz. Zira bu kainatı ve bu kainatın içindeki herşeyi yaratan Allah (c.c) tır.

Nuh (A.S) halkın huzuruna çıkıp diyor ki: Ey kavmim! Ben sizin için apaçık uyarıcıyım. Dikkat edin, "apaçık uyarıcıyım" diyor. "Tevil götü­ren sözler değil, açıktan hepinizin anlıyabileceği bir dille konuşuyo­rum." diyor.

Bu sözlerle biz de uyarılıyoruz. herhangi bir kardeşimiz,, uzun bir konuşma yapıyor ve sonunda soruyor, nasıl buldunuz konuşmayı? Neyi anlattınız? diye sorulduğunda "İslâm'ı anlattım" diyor. Neresinden an­lattın? denildiğinde, "Yeşil kelimesi geçti ya" diye.cevap veriyor.

Türkiye de dinimize söven insanlara cevap vermek için sözü Cezayir'den dolaştırmanın anlamı yoktur. Adresler çok açık ve net ve­rilmeli ki, insanlar birbirlerini tanısınlar. Cennetin adresi de çok açık verilmelidir. Allah (c.c) bunu imana ve amel-i salih'e bağlamıştır.

Peygamberler açıkça ifade ediyorlardı ve diyorlardı ki; "Yalnız ve yalnız Allah'a kulluk yapınız."

Nuh (A.S) kavmine geldiğinde, kavminin içerisinde "Mele' " diye bi­linen ve Elmalı'lı Merhumun "kodaman" diye isabetli terceme ettiği o kodamanlar, Nuh (A.S)'a karşı geliyorlar.

Bu kodamanlar bu gün de var. Kasasına sırtını dayayarak bizleri ve sizleri yönlendirmeye kalkan insanlar. Zorbalıkla bu işi yapmaya çalı­şan, bencil insanlardır. Bu kodamanlara karşı Allah (c.c) Peygamberler göndermiştir. Onlar ne yiğit insanlardı! Onlar ne kadarinsancıl insan­lardı! Bu insanlığın tamamının kurtulması için kendilerini feda eden in­sanlardı. Kolay mı? Zalimler topluluğunun karşısına çıkacak ve, "Allah'a kulluk yapın, O'ndan sakının, O'na karşı gelmekten sakının, O'nun sevgisini yitirmekten sakının, O'nun ahirette azabı var, O'ndan sakının," diyecek. Sakınmanın yolu nedir? Sakınmanın yolu ise. Peygamber olarak "bana itaat edin." Burada Nuh (A.S)'ın; "bana itaat edin" derken söylemek istediği şudur. "Benimle gönderilen Allah'ın mesajına itaat edin" demektir.

Böyle yapılırsa ne olur? Allah sizin günahlarınızı örter ve gizler. Sizi belirli bir zamana kadar yaşatır. Allah'ın verdiği müddet gelince de hiç geciktirilmez. Keşke bütün insanlar bunu bilseydi.[3]

 

5- (Nuh) Dediki: "Rabbim, ben kavmimi gece gündüz da'vet et­tim.

Nuh (A.S) Peygamberlik görevini yerine getiriyor ve Rabbine itiraf ediyor. "Ya Rabbi! gecede, gündüzde ben kavmimi sana ibadetesçağır­dım. Açıktan da çağırdım, gizlice de çağırdım." Peygamberler bizim ör­neklerimiz olduğuna göre, biz de şu anda 21. Asra girerken insanları gece demeden, gündüz demeden İslâm'a davet edeceğiz.

Gizli davet şöyle olur. Bazı insanlar küfrüyle belirli bir makama gelmiştir. O, insanların görebilecği bir şekilde, bir müslümanla bir arada bulunmaktan ve konuşmaktan hoşlanmaz. Bu tip insanlarla teke tek konuşmak ve böylece tebliğ etmek daha etkilidir.[4]

 

6- Benim da'vetim ancak kaçmalarını artırdı.

Benim bu çağrılarım onların kaçmasını artırdı. Ben çağırdıkça onlar kaçtı.[5]

 

7- Senin onları affetmen için, ne zaman onları da'vet ettimse, par­maklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına bürüdüler, (inkârda) İsrar ettiler ve büyüklendikçe büyüktendiler."

Yani benimle kendileri arasına perde gerdiler. Yüzlerini göstermek istemediler. Kulaklarıyla da duymamak için her şeyi yaptılar. Günahta ısrar ettiler ve kibirlendiler. Allah'a boyun eğmekten ve secdeye ka­panmaktan kaçındılar, kendilerini büyük gördüler.

Günümüzde de.müslümanların islamı anlatan konuşmalarına bazen kanunen, bazen de maddi imkanlar vermemek suretiyle engellemeler yapılmaktadır.[6]

 

8- Sonra onları açıkdan da'vet ettim.

9- Sonra ben hem açıkdan ilan ettim, hemde gizli gizli söyledim.

Sonra onları açıktan da gizlice de İslâm'a davet ettim. Yani insan­lara teke tek İslâm'ı anlattım. Sonra onları topladım hep birden İslâm'ı anlattım. Kısaca "Ya Rabbi ilanın her çeşidini ben yaptım" diyor Nuh (A.S).[7]                                                                         

 

10- Dedim ki: "Rabbinize istiğfar edin. Çünkü O affedicidir '

Ey kavmim!, yaptıklarınıza pişman olun. Yaptıklarınıza tevbe edin, bu güne kadar yaptıklarınızdan dolayı af isteyin. Çünkü Allah çokça günahları affedendir." dedim diyor Nuh (A.S).

Burada "istiğfar etmek" deniliyor. İstiğfar günahın cinsinden olur. Yani yapılan kötülüğün aksini yapmakla istiğfar olur.[8]

 

11- Size gökden bol bol yağmur indirir.

12- Sîzi mallar ve oğullarla destekler ve sizin için bahçeler verir, size ırmaklar akıtır.

Allah size gökyüzünden bol yağmurlar yağdırsın. .Size evlatlar, mallar versin. Bahçeler ve ırmaklar versin.

İstiğfarla mal elde etmenin ne alakası var? İstiğfarla yağmurun ne alakası var? Bunu İstanbul halkı çok iyi bilir. Bir kaç sene önce (1994) bazı kendini bilmezler gazetelerinde" şöyle yazdılar. "Dua ile yağmur yağacakmış, olur mu öyle şey?" dediler ama ardından yağmurlar geli­verdi. Bunun üzerine, dua ile yağmur yağarmış dediler. Dua istiğfar demektir. Öyleyse istiğfarla yağmur yağar ve mal elde edilir.

Sevgili Peygamberimiz hutbedeyken bir adam geliyor. Ya Rasûlallah? Aylardır yağmur yağmıyor. Otlar kurudu, hayvanlar zayıfladı, hayvanlar süt vermez oldu diyor. Allah'ın Rasûlü o anda ellerini kaldım'eriyor. Ravi diyor ki, içeriye girdiğimizde gökyüzünde bir tane bulut yoktu. Dışarıya çıktığımızda yağmur, yağıyordu üzerimize. Bir hafta yağdı. Bir hafta sonra bir adam. kapıdan girdi ve "Ya Rasûlallah1. Yeter, yağmurun durması için bir dua daha et" dedi.[9] Yağmurla istiğfar arasında alaka vardır, istiğfarla bereket arasında da alaka vardır. Yağmur ağacı bol olan yere daha çok yağar. Çünkü orada milyonlarca canlı, milyarlarca yaprak yağmur duası yaparlar. İnsanlarda yapraklar gibi ellerini açar­larsa Allah onları boş çevirmez.[10]

 

13- Size ne oluyorki, Allah için vakar ummuyorsunuz.

Yani vakarın, saygının Allah'a değil de, kendinize yapılmasını isti­yorsunuz. İnsanların Allah'a bağlı, saygılı, Allah'a itaatkâr olmasını is­temiyorsunuz. Bütün insanların sizi saymasını ve size itaat etmesini istiyorsunuz. Peki siz kim siniz? Siz de Allah'ın yarattıklarındansmız.[11]

 

14- Halbuki o sizi değişik tavırlarda yarattı.

Sizi şekilden sekile değiştirip yaratan, bir damla sudan kocaman in­san haline getiren O'dur.[12]

 

15-  Allah'ın gökyüzünü yedi kat nasıl yarattığını görmediniz mi?

16- Orada (gökyüzünde) Ay'ı bir nur, Güneş'i bir kandil kıldı.

17- Allah sizi yerden, bitki bitirir gibi bitirdi.

18-  Sonra sizi oraya (yeryüzüne) döndürecek ve sizi (kıyamet günü) yeniden çıkaracaktır.

19- Allah sizin için yeryüzünü yaygı kıldı.

20- Geniş yollarından gidebilesiniz diye.

Bu ayetlerde Allah'ın nimetleri sayılıyor. Bakın! Görmüyor musu­nuz? Allah gökyüzünü nasıl yedi tabaka halinde yarattı. O gökyüzünün içerisinde Ay'a nur verdi. Güneş'i de kandil yaptı. Allah sizi yeryüzün­den güzel bir nebat gibi çıkardı. Yani biz yeryüzünün nebatı gibiyiz. Yeryüzünü size bir yaygı gibi yaptı. Orada geniş yollardan yürüyesiniz diye.[13]

 

21-  Nuh dediki: "Rabbim, onlar bana isyan ettiler. Malı ve ço­cuğu, onun hüsranını artırdığı kişiye uydular."

22-  Büyük büyük tuzaklar kurdular.

Nuh (A.S) diyor ki: "Ya Rabbi! Onlar bana isyan ettiler. Malı ve evladı kendisine zarardan başka hiç bir şey vermeyen insanlara uydu­lar. Yani Allah'a itaat etmediler. Allah'ın yarattığı insana itaat ettiler. Halbuki, İnsana malı da fayda vermedi, evladı da fayda vermedi. Biz bunu her gün "Tebbet" suresinde tekrarlıyoruz.

Müslümanların ve İslâm'ın aleyhine, büyük tuzaklar, büyük planlar kurdular.[14]

 

23- (Kafirler) dediler: "Sakın ilahlarınızı terketmeyin. Vedd, Süva1 Yeğus, Yeuk-ve Nesr (ilahlarınızı) terketmeyin."

Dediler ki: "Sakm ha ilahlarınızı terketmeyin. Vedd, Süva1, Yağus, Yaük gibi daha Önce yaşamış, ilkeleri kalmış, heykelleri her tarafa di­kilmiş bu büyükleri sakın ha terketmeyin. Bunların koyduğu ilkeler doğ­rultusunda yürüyün. Sakın ha Nuh'a itaat etmeyin."

Aynen günümüz gibi değil mi?[15]

 

24- Gerçekten çok sapıttılar. Zalimlerin sapıklığını artır (Allahım).

Çokça sapıttılar. Zalimlere ancak sapıklığı artır Ya Rabbi![16]

 

25- Hatalarından dolayı suda boğuldular, hemen ateşe sokuldular. Allah'dan başka yardımcı bulamadılar.

Hatalarından, Allah'a inkar ve isyanlarından dolayı denizde boğuldu­lar. Su da boğuldular, ateşe sokuldular," Olur mu?

Suyun içerisinde ölürken ateşi yaşamak olurmu? Nasıl ki İbrahim (A.S) ateşin içerisinde gülistanı yaşıyor? O ateş ona gayet serin ve ılık hale geliyorsa, Allah'ın suları da Nuh kavmi için bir ateş oluyor ve onları yakıyor. Maddi olarak bir ateş görülmüyor ama ateş azabı tadı­yorlar.

Onlar materyalist idi. Nuh (A.S)'ın oğlu diyor ki; "dağlar beni korur."[17] Böylece maddeci bir fikrin temelini atmış oluyor.[18]

 

26- Nuh dedi: "Rabbim, yeryüzünde dolaşan bir tek kafir bı­rakma.

27- Eğer bırakırsan, kullarını sapıtırlar ve ancak günahkâr kâfir doğururlar.

Ya Rabbi!  Bunlardan yeryüzünde dolaşacak bir adam bırakma.

Bunlardan ancak facir, günahkâr ve küfreden insanlar dünyaya gelir, dedikten sonra sözünü dua ile bitiriyor.[19]                     

 

28- Rabbim!, beni affet, anne ve babamı, mü'nıin olarak evime gi­reni, bütün mü'min erkekleri ve mü'mine kadınları affet. Zalimlerin ise helakini artır.

Bu günlerde bu dua tekrarlanmalı mı? diyelim. Veya "Ya Rabbi! Zalimleri de ıslah et" mi diyelim. Biz ikincisini diyelim. Çünkü Buhari'de geçen bir hadis'te; sevgili Peygamberimiz; "Peygamberlere bütün ümmetler şefaat için vardıklarında, her Peygamber bir mazeret ileri sürüyor. Nuh (A.S) da diyor ki; "ben şöyle bir dua etmiştim. Onun için benim, Rabbimin huzurunda şefaat etmeye yüzüm yok." buyurmuştur. Yani böyle bir duanın yapılmayacağını Peygamber efendimiz bize bil­dirmiş oluyor.[20]Peygamber efendimiz; "Ya Rabbi! Bunları helak etme. Bunlardan nice salih evlatlar gelir." demişti.[21]                                                  



[1] Hadid21, Ali İmran 133.

[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/67-68.

[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/68-70.

[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/70.

[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/70.

[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/70-71.

[7] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/71.

[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/71.

[9] Buhari Kitab-u İstiska, Müslim k. Salatil İstiska, Ebu Davut K. salaı Babu Rafil yedeyni fil istiska.

[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/72.

[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/72-73.

[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/73.

[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/73.

[14] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/74.

[15] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/74.

[16] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/74-75.

[17] Hud 43.

[18] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/75.

[19] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/75.

[20] Buhari K. Tefsir, suretü beni israil(isra).

[21] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/75-76.


Önceki Sayfa
Fihrist
Sonraki Sayfa
Ana Sayfa Dön ///