Bu sure Medine'de
nazil olmuştur. 12 ayettir. Efendimizin, bazı yiyecekleri kendisine haram
kılmasından bahseder.[1]
1- Ey
peygamber, eşleriyin rızasını arayarak Allah'ın sana helal kıldığını, niçin
haram ediyorsun.? Allah affedicidir, merhamet edicidir.
2- Allah
yeminlerinizin çözülmesini farz kıldı. Allah'dır sizin Mevlanız. O herşeyi
bilen herşeye hükmedendir.
3- Hani
peygamber eşlerinden birine (Hafsa) gizlice bir söz söylemişti. O eşi bu sözü
(bir başka eşi Ayşe'ye) haber verdi. Allah'da Rasûlüne durumu açıkladı.
(Peygamber eşlerinden birine) bunun bir kısmını bildirdi bir kısmını
bildirmekden vazgeçti. Bunu ona (Hafsa'ya) haber verince (Hafsa) "bunu
sana kim haber verdi?" dedi. (Peygamber'de) "bana herşeyi bilen,
herşeyden haberdar olan haber verdi" dedi.
4- Eğer
ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz (iyi olur) Çünkü ikini-zinde kalbleri
kaymıştı. Eğer onun (peygamberin) aleyhine birbirinize arka çıkarsanız
şüphesiz O Allah Cebrail ve mü'minlerin salihi onun dostudur. Bunun ardından
Melekler'de yardımcıdırlar.
5- Eğer O
sizi boşarsa Rabbi ona sizden daha hayırlı, nıüslüman, mümin, itaatkar, tevbe
eden, ibadete düşkün, oruç tutan, dul ve kızlar verir.
İlk 5 ayet-i kerimede,
Efendimiz (S.A.V)'in, muhterem eşleri ve bizim annelerimiz ile aralarında
geçen bir olay bize hatırlatılır. Niye hatırlatılır? Peygamber Efendimizin
şahsi hayatı Kur'ân-ı Kerim'e niye geçer? Evin içerisinde bir problem olmuş ve
bu da bize Kur'ân-ı Kerim'le bildirilmiş.
Sevgili Peygamberimiz
(S.A.V) bizim örneğimizdir. Kur'ân böyle ifade ediyor. Kur'ân'ın nasıl
yaşanacağını, Allah (c.c) bize Peygamber Efendimizin hayatında göstermiştir.
Hani bazı fikirler vardır kağıt üzerinde güzeldir. Ama yaşanamamıştır.
Kur'ân-ı Kerim ise
Allah kelamıdır. Bizim neyi nasıl yapacağımızı öğretmek üzere inmiştir. Ama
lafız ve mana olarak kalmamış bunun nasıl yaşanacağı sevgili peygamberimizin
hayatıyla da bize öğretilmiştir. O bizim örneğimiz. Bu ayetlerde, bu örneğin
bir yönü bize bildirilmiş.
Bu beş ayet-i kerime
de. şu ifade ediliyor. Sevgili Peygamberimizin eşleri arasında bazı
kıskançlıklar nedeniyle bir huzursuzluk meydana gelmiş. Onların gönüllerini hoş
etmek için, efendimize ve bütün insanlara helal olan bir şeyi Peygamber
Efendimiz kendisine haram etmiş.
Bu tefsirlerde bir çok
hadisle örneklendirilmiştir. Ama çeşitli örnekler verilmiştir. Ayet-i kerime
ondan bahsetmemiştir. Ayet-i kerime şundan bahsediyor ki, bize örnek olacak
tarafı da bu zaten.
Rabbim Efendimize
diyor ki ; "Eşleriyin gönlü için, onların rızası için sen, Allah'ın helal
kıldığı bir şeyi kendine niye haram kılıyorsun?"
Burada bizim için çok
önemli olan bir yön var. Allah'ın helal kıldığını kimsenin haram kılma
salahiyeti yoktur. Bunu bileceğiz. Bakınız bu hakkı Allah, Peygamberine
vermemiştir. Peygamberine vermediğine göre yeryüzünde hiçbir insan, Allah'ın
helal kıldığını haram kılamaz. Allah'ın haram kıldığını da hiçbir insan helal
kılamaz. Haram ve helal kılma hakkının Allah'a ait olduğunu bileceğiz.
Ancak Allah Rasûlü de,
Allah'ın verdiği izin dahilinde, helâl veya haram koymuştur. Allah'ın haram
kıldığını helâl kılmamış sevgili Peygamberimiz. Veya Allah'ın helâl kıldığı bir
şeyi haram kılmamıştır. Kur'ân'ın sükût ettiği bir yerde, sevgili Peygamberimiz
de helâl ve haramlar koymuştur.
Efendimiz eşlerinden
birine gizli bir sır vermiş ve bunu kimseye söylememesini istemiş. Ama o
değerli annemiz tutmuş sevgili Peygamberimizin diğer bir eşine söylemiş. Bu
olay] Allah (c.c) Sevgili Peygamberimize bildiriyor, Efendimizde eşine niye
söyledin? diyor. Hanımı da diyor ki: Benim ona söylediğimi sana kim söyledi.
Efendimiz de diyor ki: Her şeyi bilen herşeyden haberdar olan Allah (c.c) haber
verdi.
Peygamber Efendimizin gönlünü
kıran iki annemize Rabbim diyor ki: "Eğer tevbe ederseniz Allah tevbeleri
kabul eder. Ama eğer ikiniz beraber olur Peygambere karşı bir güçbirliği
meydana getirecek olursanız, iyi bilin ki, Allah onun mevlasıdir, Cebrail onun
dostudur ve bütün salih mü'minler de Peygamberin dostudur ve Melekler O'nun
yardımcisıdır."
Bu olayın bize dönük
örnek tarafı şu. Hz. Ömer'in de bu olayla ilgili, söyledikleri nakledilir
tefsir kitaplarımızda. Hz. Ömer diyor ki: Biz Mekke'de iken evde kadınlarımıza
söz söyleme hakkı vermezdik. Medine'ye hicret ettikten sonra baktım benim hanım
çeşitli konularda bana karşı fikir-ileri sürüyor. Demiş ki: Ne zamandan beri
sen bu hale geldin, geveze oldun?"
Hz. Ömer'in hanımı
diyor ki: "Bizim örneğimiz sevgili Peygamberimiz değil mi?
"Evet" diyor. "Git de sevgili Peygamberimizin evinde, eşlerinin
ve senin kızın Hafsa'nm, Peygambere karşı söylediklerini, tavırlarını bir
gör." Yani "sevgili Peygamberimizin eşlerine karşı müsamahasını bir
gör." Bunun üzerine Hz. Ömer gelir Hz. Hafsa ile uzun bir konuşması olur
ve bu konuşmayı tefsir kitaplarımız bildirirler.
Peygamberimizin
hanımları bizim analarımızdır ve onlar Hz. Peygamberin terbiyesinden
geçmişlerdir. Buna rağmen Sevgili Peygamberimizi üzecek davranışlara
girmişlerdir. Bu kadar üzücü davranışlar yapmalarına rağmen, sevgili
Peygamberimizin 9 tane hanımını bir nikahta tuttuğu dönemde bile, her hangi
birisine, bir tokat dahi vurmadığını biz biliyoruz. Vurduğuna dair hiçbir
hadis kitabında, hiç bir bilgi yoktur.
Bu ayetleri dinledik.
Şimdi bizim yapacağımız, evlerimizde, iş yerlerinde, dairesinde benim bu
yazdıklarımı okuyan erkek kardeşlerim!! Sevgili Peygamberimizin eğitiminden
geçen annelerimiz bile Efendimizi üzmüşlerdir. Sevgili Peygamberimiz
sabretmiştir. Bir tokat vurmamıştır ve onları üzücü bir kelime de
kullanmamıştır. Bizim örneğimizde O'dur. Bizde eşlerimize merhametli davranmak
zorundayız.
Allah (c.c)
Peygamberimizin eşlerine diyor ki; Eğer Peygamber sizi boşarsa, Allah sizden
daha hayırlısını O'na verir. O hanımların özellikleri şunlardır. "Allah'a
teslim olmuş kadınlar, gönülden iman etmiş hanımlar, kayıtsız, şartsız Allah'a
gönül rızası ile itaat eden kadınlar, buhara işlediğinde hemen tevbesini yapan
kadınlar, Allah'ın emrettiği her şeyi hemen yerine getiren. Yasaklarından
tamamen kaçınan, ibadet denizinde yüzen hanımlar, bu dünyayı bir geçici yer
kabul edip, dünya üzerinde Allah'ın dinine hizmet için, her türlü yolculuğa
hazır hanımlar ve hakkıyla aç günlerinde de, tok günlerinde orucunu tutan
kadınlar" olmalarına rağmen. (Böylece bir kadın ve erkekte aranacak
Özelliklerin bir kısmını öğrenmiş oluyoruz.) Bu kadınlardan dul veya bakire
sizden daha hayırlı olanlarını, Allah O Rasûle verir buyruluyor.
Rabbim bu ayet-i
efendimizin hanımlarına yönelik indiriyor. Ama sevgili Peygamberimiz, bu
hakkını kullanmıyor. O değerli eşlerini bo-şamıyor. Ölünceye kadar onlarla
beraber kalıyor.-Yani insandırlar hata yaparlar diyor.[2]
6- Ey iman
edenler, kendinizi ve ailenizi ateşden koruyunki, Onun yakıtı insanlar ve
taşlardır. O (ateş)'min üzerinde kaba ve güçlü meIekler vardır. Allah'ın onlara
emrettiklerine karşı gelmezler ve emredilenleri yaparlar.
Bu ayetin tefsirine
bakmadan önce ben de şöyle bir kanaat oluşmuştu. Acaba ayet biraz bencillik mi
veriyor? Tefsirine baktığımda bencilliğin olmadığını görüyorum. Bu şuna benzer.
Bir bölgede bulaşıcı hastalık olduğu duyulsa, oraya doktorlar sevkedilir.
Doktorlar oraya gittiklerinde ne yapar? İlk önce kendilerini karantinaya
alırlar. Yani kendi ağızlarına belirli bezler sarmak gibi, bazı korunma
yöntemlerini kullanırlar. Daha sonra hastalarını tedaviye yönelirler.
Allah (c.c) de her
cana, -burada kadın erkek ayrımı yapılmamıştır-hitab etmiştir. "Ey iman
edenler" diyor. Bu ayeti duyan hanımlar bilecekler ki, cehenneme, karşı
önce kendi canlarım koruyacaklar sonra ailesini koruyacaklar. Çocuklar bizim
ciğer parelerimiz, eşimiz hayat arkadaşımız. "Ehliküm'ün" içerisine
çocuklardan tut.unda bir şehre kadar hepsi girer.
Gücümüzün yettiğince,
ulaşabileceğiniz tüm insanlar, bu "Aileniz" kelimesinin içerisine
girer. Komşunun evi yansa, herkes gücü oranında yardıma koşarlar. Ya çocuklar
imansız bir eğitimden geçirilirken, göz yumulacak olursa ve cehennemde yakılmasına
sebep olacak, putperestlik bilgileri veriliyorsa, her akşam temizlemeniz
gerekiyor. Analar-babalar yavrularınızı seviyorsanız!, her akşam çocuklarınıza
okuldan dönüşlerinde mutlak surette, Allah'ı hatırlatınız. Allah'a ve Rasûlüne
olan bağlılığında şüpheye düşmesin.
Dünya da hiçbir ana
çocuğunu yakamaz. Öyleyse çocuklarımızın biz hergün bedenlerine haram lokma
ilave etmek suretiyle cehenneme hazırlamayalım. Çocuklarımızın bilgisine
imansızlık, Allah'a isyan bilgisi, Allah'ı devreden çıkarıp, insanları devreye
sokma bilgisi verenlerle mücadele edelim. Çocuklarımızı cehenneme götürme
şebekelerine karşı mücadele edelim. Cehennemi tarif ederken Allah (c.c); orada
melekler vardır. Çok kuvvetli melekler vardır. Onlar Allah'a hiçbir şekilde
isyan etmezler, emredileni yerine getirirler.[3]
7- Ey
kafirler!, bugün özür dilemeyin. Ancak yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız.
Günümüzde Özellikle
sağ aydın diye isimlendirilen aydınlarımızdan bir kısmı diyor ki; "yahu
hocam gavura, "gavur" demiydim." diyorlar. Peki dedim Kailrün
suresini okuyalım mı okumayalım mı?
"Ey kafirler! Bu
gün özür beyan etmeyin." Yani mahşer yerinde özür beyan etmek yok. Ahiret
mazeret yeri değildir. Mazeret yeri bu dünyadır. Bu dünyada iken aklımızı
başımıza alacağız. Bu dünyada iken Rabbimizin verdiği elle Rabbimize hizmet
edeceğiz. Rabbimizin verdiği dille Rabbi zikredeceğiz. Rabbimizin verdiği
bedenle Rabbimize karşı görevlerimizi yerine getireceğiz.
Siz"YaptıkIarınızm karşılığını bulacaksınız" diyor Allah (c.c).[4]
8- Ey iman
edenler, nasuh tevbesiyle Allah'a tevbe edin. Umulurki Allah kötülüklerinizi
gizler ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah peygamberi
ve iman edip onunla beraber olanları rusvay etmez. Onların nuru önlerinde ve
sağ taraflarında koşar.
"Rabbimiz bizim
nurumuzu tamamla, bizi afvet. Şüphesiz sen her-şeye gücü yetensin" derler.
.Mü'min insan hatasız
insanmırîır? Değil. Mü'min hatalıdır. Hatasız mü'min yoktur. Bizim hatalarımızı
Kur'ân düzeltiyor. Allah Rasûlünün hatası Rabbim tarafından düzeltiliyordu.
Ey iman edenler!
Allah'a karşı nasuh tevbesi yapınız. Nasuh; arabm dilinde yırtılmış elbisenin
yırtık yerini dikme için kullanılıyor. "Nasahtü's-Sevbe"
"Elbiseyi diktim" manasına geliyor. İnsanın hayat kumaşı dünyaya
gelirken tertemiz, pırıl.pırıl geliyor.
Çocuk dünyaya günahsız
olarak geliyor. Ar daman sağlam olarak dünyaya geliyor. Ama ergenlik çağına
geldiğinde, iradesi kendi eline tam olarak verildiğinde işlediği her günah
sonucunda o ar damarından bir çatlama meydana geliyor. Tedavisi mümkün değil
mi? Mümkün. Nasıl ki, vücudumuzda bir arıza meydana geldiğinde, doktorlarımız
orayı yarıyor, hastalığı alıyorlar, sonra da dikiyorlar. Ar damarımızda da bir
çatlama meydana geldiğinde, binlerce günah işlendiğinde Allah (c.c), tevbe
iğnesiyîe o eksiklerimizi dikmeyi nasib etmiştir.
"Nasuh
tevbesini" Mevlana şöyle anlatılıyor: "Nasuh diye bir adam vardı.
Röntgencilik hastalığı vardı. Bunu gerçekleştirmek için en iyi yerin kadınlar
hamamı olduğunu gördü. Yüzündeki kılları aldırdı, kadın elbisesi giydi ve
tellak olarak kadınlar hamamına girdi.
Hamamda tellaklık
yaparken, bir gün şehrin valisinin hanımı hamama gelir ve çok değerli yüzüğünü
kaybeder. Her taraf arandı ama yüzük bulunamadı. Bu sefer hamamcı bütün
kapıları kapattı, bütün herkesin elbiselerini aradı yok. Dediki; hamamdaki
herkesin peştemalle-rinin içine dahi bakılacak. Bütün hamamdakileri sıraya
dizdi. (Bizim Nasuh efendi de 7. sırada duruyor) Birinci ikinci hanım arandı
yok.
O anda Nasuh diyordu
ki: "Ya Rabbiî Yüzümü kara çıkarma. Bu gün benim ayıbımı ortaya1
dökmezsen, bir daha mı? Asla böyle suçu işlemem. Derken 4. kadında yüzük
bulunmuş. Nasuh'un ayıbı ortaya çıkmarnış. Ancak Nasııh da oradan çıktıktan
sonra bir daha harama bakmadı." diyor.
Burada Mevlana'nın
anlatmak istediği şu. Sıra kendine doğru gelirken Nasuh'un yaptığı dua varya,
işte o dua da Nasuh hem dili ile dua ediyor, hem de vücudunun bütün hücreleri
ile dua ediyor. İşte makbul dua budur. Ama bizim dualarımız ise çok farklıdır.
Şirk hariç tevbesi
kabul edilmeyecek günah yoktur. Şirk de, "kelime-i tevhid'le" yok
edilir. "Umulur ki Rabbiniz, eğer tevbe ederseniz bütün günahlarınızı
affeder. Sizi Altından ırmaklar akan cennetine koyar. Allah o gün, Peygamberini
ve iman edenleri rüsvay etmez. O mü'minle-rin yüzlerinde öyle-bir nur olur ki;
onların önlerinden ve arkalarından o nurları parlar durur.
Rablerine derler ki;
Ya Rabbi! Bizim nurumuzu tamamla. Bizim nurumuzu devam ettir. Bizi affet. Sen
her şeye kadirsin."[5] amin.[6]
9- Ey
Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara sert davran.
Onların yeri cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir.
Sevgili Peygamberimizi
dışarıdan Roma devleti sıkıştırmaktadır.
İşte münafıklar
dıştaki düşmanlara yardım ediyor. Böyle bir dönemde Rabbim peygamberine diyor
ki: Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara cihad et.
Cihad et ne demek?
Kılıcını çek demek mi? Hayır. Bu adamlar cehenneme doğru koşuyorlar, bu
adamların da önüne geç. Bu adamlarda yanmasın. Eğer devam edecek olurlarsa
onlara çok güçlü bir şekilde engel ol. "Onlara karşı kuvvet hazırla."
Eğer bunlar hele cehenneme doğru koşup gidecek olurlarsa, Rabbim diyor ki;
"onların sığınağı cehennemdir, O ne kötü dönüş yeridir."[7]
10- Allah
kafirlere Nuh'un hanımı ile Lut'un hanımını örnek verdi. İkiside bizim salih
kullarımızın (nikahı) altında idiler. İkiside (iman etmemekle) ihanet ettiler.
O ikisi (iki peygamber) onları (eşlerini) hiçbirşeyle Allah(azabin)'dan
kurtaramadılar. "Ateşe girenlerle beraber sizde girin" denildi.
11- Allah
firavunun hanımını da örnek verdi. Hani o kadın "Rabbim benim için
katından cennette bir ev yap, beni firavundan ve yaptığından ve zalimler
topluluğundan beni kurtar" demişti.
12- Namusunu
koruyan, İmran kızı Meryemi de (örnek verdi) Biz ona ruhumuzdan üfürdük. O
Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve itaat edenlerden oldu.
Bu üç ayet-i kerimede
de Allah (c.c) bize örnekler veriyor. Nuh (A.S)'in hanımıyla, Lut (A.S)'ın
hanımı Örnek veriliyor. Bu iki kadın koçalarının peygamber olduğuna
inanmadılar. Kafirlerle beraber helak oldular ve cehennemlik oldular.[8]
Bu niye anlatılır
bize? Bazıları der ki; İslâm'ı hiç yaşamadığı halde, hatta karşı olduğu halde,
benim böyle olduğuma bakmayın benim dedem üç defa haccetmişti, kocam iki defa
hacca gitmişti. Hanım efendi kocan Peygamber olsa faydası yok. Bak Nuh (A.S)'m
hanımı da, Lut (A.S)'ın hanımı da aynı şekilde cehennemlik oldular.
Rabbim bu ayetler de
Firavun'un hanımının da cennetlik olduğunu ifade ediyor. Yıllarca Firavun'un
yanında yaşamış ama Musa (A.S) peygamberliğini duyurduktan sonra Musa (A.S)'a
imân etmiş ve Firavun tarafından işkence ile öldürülmüştür.
İmanlarından dolayı
kadınlara işkence edenler, Firavun'un neslini devam ettiriyorlar.!
Meryem validemiz bize
örnek olarak veriliyor. îmran'ın kızı olan Meryem validemizin namusunu Allah
(c.c)'ın koruduğunu ve ona üfür-düğünü ve ondan İsa (A.S)'ın meydana geldiğini,
Allah'ın kitabını ve kelimelerini tasdik ettiğini ve bundan dolayı, Allah'a
gönülden ibadet edenler arasına girdiğini ifade ediyor. Bütün bu iman eden
hanımlar bizim örnekler imizdir.[9]
[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/533.
[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/533-537.
[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/537-538.
[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/539.
[5] Hadid 12
[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/539-541.
[7] Tevbe 73
Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri,
Cantaş Yayınları: 7/541542.
[8] Lut'un hanımı için
bakınız;Araf 83, Hud 81