Bu sure Mekke'de nazil
olmuştur. 62 ayettir. Rahman suresinde Allah (c.c); "Kur'ân'ı
bize öğretenin Allah (c.c) olduğunu, Kur'ân'ı anlama
ve anlatmayı da, beyanida, karşılıklı
konuşmalarımızı, bu konuşmalarımızı üreten beynimizi de yaratan ve öğretenin
Allah (c.c) olduğunu." bildiriyor.
Yani öğretici olarak
yegane öğreticinin Allah (c.c) olduğunu yüce Rabbim kendisi bildiriyor.
Rabbim yeryüzünü bizim
için bir dershane yapmış ve şu andaki 6 milyar insanın da eğitilmeleri için Kur'ân-ı Kerim'ini indirmiştir.[1]
1- And olsun batan yıldıza ki,
2-
Arkadaşınız ne saptı nede azıttı.
Mekke insanı gözlerini,
dünya dershanesinden bir anda gökyüzüne çeviriyor. Bu sureyi okumaya
başladığımız da bizim de gözlerimizi gökyüzüne çevirmemiz gerekmektedir. Tiriİyon arca yıldız sabahleyin güneşin gelişiyle
kayboluveriyor. Aslında onlar kaybolmuyorlar. Şu anda da (gündüz) yıldızlar
gökyüzünde vardır.. Ancak güneşin ışığı karşısında o yıldızlar görünmez hale
geliyor.
Rabbim tabiattaki
bütün araç ve gereçlerin kendisinin birer ayeti olduğunu, kendisinin varlığına
ve birliğine delil olduklarını, Kur'ân'ın çeşitli
ayetlerin de bize bildiriyor.
İkinci ayet sevgili
Peygamberimizden bahsediyor. Burada şöyle bir anlam da var; Gökyüzünde parlayan
yıldızlara yemin olsunki, sizin arkadaşınız sapmadı.
Güneş doğuyor. Tirilyonlarca yıldız kaybolacaklar. O
güne kadar fikir üreten, felsefe yapan ve insanları yönlendirmek ve çıkarlarını
garantiye almak için Mekke'nin Önünde, Ka'benin
yanında şiir yarışmaları.yapan ve şiirleri seçilenler, her türlü iyi veya kötü
söz imal edenler!! Gerçek doğru geliyor, güneş geliyor, o güneşin gelişiyle de
karanlık gecenin parlayan yıldızlan da yok olup gidiyor.
Rabbim olayın önemine
yemin ederek sevgili peygamberimizin sapıtmadığını belirtiyor.
Rabbim "sizin
arkadaşınız" diyor Mekke'lilere. Yani
tanımadığınız bir insan değil bu. 40 yaşına kadar beraber oldunuz. O'na en
güvenilir anlamına gelen "Emîn" lakabını verdiniz. Kendisine bu kadar
güveniyor ve saygı duyuyordunuz da şimdi niye; "Bu delirmiş, bunun aklı
karışmış, bu sinirlenmiş" diyorsunuz.?
Rabbim Peygamberimizin
sapıtmadığını-* haddi aşmadığını yeminle teyid
ediyor.[2]
3- O hevadan konuşmaz.
4- O
kendisine vahyoiunan, vahiyden başka bir şey
değildir.
Burada Tefsircilerimiz; vahyedilenden maksadın birinci derecede Kur'ân
ayetleri olduğunu, ikinci derecede, Kur'ân
doğrultusunda, Kur'ân'ı açıklamak ve yaşanır hale
getirmek üzere sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)'in söylediklerinin de Rabbim
kontrolünde olduğu anlamına gelir demişlerdir.
Buna delalet eden Kur'ân'ın bizzat kendi ayetleri vardır. "Allah'a ve Rasûlüne itaat ediniz.", "O'na uyunuz.",
"O'nun ahlakı en büyük bir ahlaktır." Bunlar da ifade ediyor ki;
Sevgili Peygamberimizin sözleri davranışları ve söyledikleri de Rabbimizin
kontrolündedir.
Peygamberimizin ashabı
ile olan ilişkilerinde bazen ashabına uyduğu olmuştur. Bazen bir fikir, beyan
etmiştir. Ashabı sormuştur: "Ya Rasulullah! Bu sizin kendi görüsünüz müdür yoksa Rabbimizin
size bir vahyimidir?" denildiğinde, "Kendi görüşüm" demiştir
Peygamberimiz.
Sahabe; "Öyle ise
Ya Rasulallah, bunu şöyle
yapsak" dediğinde, sahabenin sözünü de tuttuğu olmuştur.
Sevgili
Peygamberimizin söz ve davranışlarını Rabbim de onaylamış öyle söylemiştir.
Bazen hatası olmuş -buna geçmiş alimlerimiz "zelle"
demişler- Rabbim onu düzeltmiştir.
Sonuç olarak, sevgili
Peygamberimiz hatasız olarak ahirete göçmüştür.
Onun için sevgili
peygamberimiz (S.A.V)'den bize ulaşan sahih hadisler de "vahiy"
kaynaklıdır diyoruz. Usûl kitaplarımızda buna "vahy-i
gayri metluv" denir. (Bu konuda "Sünnet
Savunması ve Hadis Usulü" isimli kitabımıza müracaat edebilirsiniz.)[3]
5- Onu çok
kuvvetli (Cebrail) öğretti.
6- Kamil
akıl sahibi (Cebrail) hemen doğruldu (kendi suretinde göründü.)
7- O en
yüksek ufukda idi.
"Zû
mirra." Çok güçlü, çok zeki, çok güzel olan
Cebrail (A.S) demektir. İşte Kur'ân'i Peygamberimize
bu özelliklere sahip bir melek getirmiştir.
Bunu şunun için
söylüyor Rabbim: Sevgili Peygamberimizin cinlere karıştığını, cinlerin O'na
vesvese verdiği şayiasını, Mekke'li müşrikler etrafa
uydurup yayıyorlar. Rabbim'de bu mesajın Cebrail ile
gönderildiğini ifade ediyor.
Cebrail Öylesine güçlü
ki; şeytanların ona vesvese vererek, Allah'ın kelamının içine kelime katmaları
veya çıkarmaları mümkün değildir.[4]
8- Sonra
(Cebrail) yaklaştı ve sarktı.
9- İki yay
kadar veya daha da yakın oldu.
10-
(Allah'ın) kuluna vahyettiğini vahyetti.
11- Gönül
gördüğünü yalanlamadı.
12- Gördüğü
konusunda onunla çekişiyormusunuz?
13- Andolsunkü, Onu diğer bir inişte yine gördü.
14- Sidretül-Münteha'nin yanında.
15- Cennetül Me'va onun (sidre'nin) yanındadır.
16- Sidre'yi bürüyen buruyordu.
17- Göz ne
kaydı nede saptı.
18- Andolsun! O, Rabbinin büyük ayetlerini gördü.
Sevgili
Peygamberimizin, Cebraili baş gözü ile de gördüğünü
Allah (c.c) bize haber veriyor.
"Kabe Kavseyn" "iki yay arası" diye terceme ediliyor. Bu, arabın dilinde
yakınlığı ifade etmek için kullanılmaktadır. Türkçede
biz buna; "göz göze gelmek" veya "diz dize gelmek" diyoruz.
Cibril hadisinde de
Cebrail peygamberimizle diz dize konuşmuştur.
"Allah'ın
kulundan" maksat Cebrail (A.S)'dır.
Peygamberimiz, Cebrail
(A.S)'ı "Sidre-i Münteha'da" asli şekliye
görmüştür. Gözünün gördüğünü gönlü yal anlamamıştır. Gözü şaşmamıştır.
Peygamberimizin gönül doygunluğu ve vakarını da bu ayet ifade etmektedir.
Çok güzel manzaralar
görünce bazan kendimizden geçeriz. Şair demiş ki:
-Hüsn
odur ki; ihtiyar elden gider.
Yani güzel odur ki-,
görünce irademiz elden gidiverir. Biz kendimizden üstde
bir güzellik, söz ve davranış gördüğümüzde şaşkınlık içine gireriz.
Sevgili Peygamberimiz
(S.A.V), Cebrail'i aslî şekliyle görüyor. Kâinatta ulaşabileceği en zirve yer
olan sidretü'l-Münteha'ya varıyor. Yanında Me'va cenneti var. O cenneti görüyor. Ama öyle sağlam bir
beden, öyle sağlam bir ruh. Öyle sağlam bir akıl, öyle sağlam bir bilgi yüklü
ki, o manzaralar karşısında O'nun gönlü hep Rabbinin kelamı ile meşgul.
O Rabbinden gelen
kelamı alma, onu dinleme, onu hazmetme ve onu en doğru şekliyle insanlara
ulaştırma gayreti, sevinci ve heyecanı içerisinde. Mümin'de dünyadaki hiçbir
makam, mevki, şan, şöhret, paraya meyledip gözünü onlara kaydırıp Allah'ın
ayetini ikinci plana itmemeli.[5]
19- Gördünüzmü Lat ile Uzzayı?,
20- Ve
üçüncüsü olan diğer Menafi?
21- Erkek
sizin de, dişi O'nun (Allah'ın) öylemi?
22- İşte bıı haksız bir taksim.
23- Bu
(putlar) sizin ve babalarınızın taktığı isimden başka bir §ey değildirler.
Allah onlar hakkında bir delil indirmedi. Onlar ancak zanna ve nefislerin hevasına uyarlar. Andolsun
onlara! Rablerinden hidayet gelmiştir.
Lat, Menat, Uzza
putlarının adı. Bu isimlerin hepsi dişi adı. Melekleri sembolize eder demişler.
Ama dişilik vasfı vermişler. Eski Yunanlıların tanrıça dedikleri gibi. Yani
Yunanlıların ilahlarını kadm-laştırdıkları
veya kadınlarım ilahlaştırdıkları gibi, Mekke'li
müşrikler de ilahlarım tanrıçalaştırıyorlar.
Rabbim diyor ki;
bunlar hakkında ne diyorsunuz. Bunlar bir şey yaratabilirler mi?. Koyuldukları
yerde hiç kımıldamadan duruyorlar. Bunlar size yağmur yağdırabilir, yerden
yiyecekler bitirebilir mi? Kanınızı kaynatabilir mi? Sonra bunlara niye kız
ismi veriyorsunuz? Niye erkekleri kadınlardan üstün tutuyorsunuz? Kızın mı,
erkeğin mi hayırlı olduğunu siz değil, Allah bilir.
Günümüzde de insanlar
elleriyle yaptıkları putlara tapmaktadırlar. Bundan bin sene sonra imansızlar
yine elleriyle yaptıkları putlara tapacaklardır. Değişecek olan yalnızca
putlarının ismi ve şeklidir.[6]
24- Yoksa
insana her umduğu şey varmıdir?
25- Ahiret de, dünya da Allah'ındır.
İnsanın her istediğinin
olmadığını, bütün insanlık görüyor. "Ben istediğimi elde ettim"
diyen bir adama, ben sordum; "Türkiye'nin en zengini olmak istemedin
mi?" dedim. "İstedim" dedi. "Ama olamazsın!!" dedim.[7]
26-
Gökyüzündeki meleklerin şefaati, ancak Allah'ın dilediği ve razı olduklarına
izin verdikden sonra fayda verir. Şefaat; ancak
Allah'ın izin verdikleri ve Allah'ın razı oldukları tarafından olabilir. Allah
kime izin vermişse, o şefaat eder. Kime şefaat edilmesine izin vermişse de, ona
şefaat eder. Rabbimin izni;
1- Şefaat
edecek olana ve
2- Şefaat
edilecek olanadır.[8]
27- Ahirete iman etmeyenler, Meleklere dişi adı takarlar.
28- Onların
bu konuda bilgileri yoktur. Onlar zanna uyarlar. Zan ise hakdan
hiçbir şey ifade etmez.
Hakkı ancak "Hakk" olan Allah (c.c) belirler. İnsanların yaptıkları
kanunlar ise zandan ibarettir.[9]
29- Ohun için zikrimizden (Kur'ân'dan)
yüz çeviren ve dünya hayatından b\şkasini
istemeyenden, sen yüz çevir.
"Bizim
zikrimizden yüz çeviren" Ne demektir? Kur'ân'm
bir ismi de zikirdir. Kur'ânımızdan yüz çevireni
bırak. Bırak demek, tebliği de bırak demek değildir.
Yani onun imansızca
tavırları, ilişkileri üzerine varma, onu dinleme. İmansızlığım dinleme o halde
iken ondan vazgeç, yüzçevir. Çünkü onlar ancak dünya
hayatını isteyen insanlardır.
Günümüzde dünya
hayatından başka hiçbir şeyi istemiyen insanlar; Kur'ân'dan yüz çeviren insanlardır. Bütün hedefi dünyada
istediği gibi yaşamaktır. Ancak o da olmayacaktır. Olmayacağını kendi hayatı da
gösteriyor. Çünkü yaşlanıyor bedenine sahip olamıyor.
İşte onların
bilgilerinin ulaşabileceği yer buraya kadar. Dünyayı görüyor ahireti göremiyor.[10]
30- İlimden
ulaşabilecekleri yer işte budur. Şüphesiz, Rabbin yolundan sapam daha iyi
bilir. Doğru yolda olanı da O daha iyi bilir.
31- Göklerde
ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Kötülük eden-leri
yaptıklarına karşılık cezalandırması ve iyilik yapanları da daha güzeliyle
mükafatlandırması için (yaratmıştır).
32- (O
iyilik yapanlar) ufak tefek hatalar hariç, günahın büyüklerinden, fuhuşdan kaçınırlar. Şüphesiz Rabbinin mağfireti boldur. O,
sizi toprakdatı yarattığında da, annelerinizin
karnında iken de en iyi bilendir. Kendinizi temize çıkarmayın. Muttaki olanı en
iyi O bilir.
Gerçek mii'minler ve sağlam mii'minler
büyük günahlardan kaçınırlar. Ama küçük günahları da işlememek elde değil. Bir
mü'min zina yapmaz ama, iftira yapanın gıybetini
duyar. Gönlü istemese de hafif meyil ederek dinleyebilir.
Hadis-i şerif de ifade
edilmiş: "Bir gün gelir, mii'minler faiz
yemezler ama onlara faiz tozu bulaşır." diyor.[11] Bu
tür küçük günahlardan kaçınmanın da zor olduğunu, ayet bize işaret ediyor.
Peygamberimiz
yüreğimizi serinletiyor. "Şefaatim, büyük günah işleyen ümmetime dir" diyor. Yani küçük günahların da Rabbim katında
af-vedileceğini bu ayetten anlıyor, büyük günahlar
için de sevgili Peygamberimizin Rabbin izniyle şefaat edeceğini umuyoruz. Onun
için biz Rabbe kul olmaya ve Peygamberimize Salat-u
Selam getirmeye devam edelim.[12]
33- (Kur'ân'dan) yüz çevireni gördün mü?
34-
(Malından) azıcık veripde kaskatı kesileni,
35- Gaybin llmj yanında da o görüyor
mu?
36- "
Musa'nın sahıfelerindekiler ona haber verilmedi mi?
37- Görevini
tam yerine getiren İbrahim'in (sahıfelerindekiler haber
verilmedimi?)
38- Hiçbir
günahkar başkasının günahını taşımayacaktır,
39- İnsana
ancak çalıştığının karşılığı vardır.
40- Şüphesiz
çalıştığı yakında görülecektir.
41- Sonra
Ona tam karşılığı verilecektir.
42- Son
varış yeri Rabbinedir.
Cimrilik yapanlar
genellikle ahirete inanmayanlardır. Ali imran 180, Nisa 37, Muhammed 38 ve Maun surelerinde
açıklandığı gibi; "Allah'dan yüz çevirenler dini
yalanlayanlar, Allah'a güveni olmayanlar, cimrilik yaparlar. Cimrilik
kendilerine zarar verir onunda farkın? varamazlar." Doğmak kendi elimizde
olmadığa''gibi, ölümünede ete* olamayan insanoğlunun
neticede yine varacağı yer, Allah(cc) dır.dönüşümüz
O'nadır.[13]
43- Şüphesiz
güldüren de ağlatan da O'dur.
44-
Öldürende diriltende O'dur.
Gülen ağzı, güldüren gönlü
ve gülünecek şeytanı Dirilten O. Öldüren O'dur. Öyle ise gülüne; ve ancak!
durum"larda ölçü Kur'ân olsun. Gülünecek
hallerimize ağlamayalım. Ağlanacak halimize gülmeyelim.[14]
45- Şüphesiz
erkek ve dişi, iki çifti yaratan O'dur.
46- Atıldığı
zaman meniden (yaratan O'dur).
47- Şüphesiz
tekrar diriltmek de O'na aittir.
48- Zengin
edip memnun eden O'dur.
49- Şi'ra yıldızının Rabbi O'dur.
50- Evvelki Ad'i (Tud'un kavmini) helak eden
O dur.
51- (Savin kavmi) Semud'u da
bırakmadı.
52- Dance Nuh kavmini de (helak etti), Çünkü onlar çok za-"m veazgın iöil
53- (Lut kavminin) şehirlerini kaldırıp yere vurdu.
54- Onları bürüdükce bürüdü.
55- Peki,
Rabbinin hangi nimetlerinden şüpheleniyorsun?
56- Bu,
önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
57- Yaklaşan
(kıyamet) yaklaştı.
58- Allah'dan başka onu açığa çıkaracak yoktur.
59- Bu sözemi (Kur'ân'amı) şaşıyorsunuz?
60- Gülüyor
da, ağlamıyorsunuz.
61- Sizler (Kur'ân dinlenilmesin diye oynayıp duruyorsun
62- Artık
Allah'a secde edin ve O'na ibadet edin.
Secde, ilk defa
Mekke'de bu suredö nazil oluyor ve Peygamberimız Mekke'de tilavet secdesini yapıyor.
Güneş doğunca
yıldızların kayboluşu gibi, Efendimizin peygamber olarak gönderilmesiyle
putperestlerin, ateistlerin ve onp uzantılarının
fikir kıvılcımları yokoldu.
Eski deniz fenerleri gibi
yanar, döner din tacirlerinir sonu geldi.
Ad, Semud, firavun ve Lut kavminin
sonu geldiği gibi, çağdaş putperestlerin, Kur'ân'la
alay edenlerin, onu eğlence yerine koyup gülenlerin de sonu gelecektir.
Biz Kur'ân'm gösterdiği yolda yürümeye ve başımızı secdeye
vardırarak değerlendirmeye, kula kul değil, Allah'a kul olmaya çalışalım.
Rabbimiz yardımcımız olsun.[15]
[1] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/259.
[2] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/259-260.
[3] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/260-261.
[4] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/261-262.
[5] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/262-264.
[6] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/264-265.
[7] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/265.
[8] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/265-266.
[9] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/266.
[10] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/266-267.
[11] Nemi Buyu 2, İhni Macc Ticaret 58
[12] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/267-268.
[13] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/268-269.
[14] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 7/269-270.