Mekke'de nazil olan bu
sûre, 71 ve 73. ayetlerinde geçen "zümreler" kelimesi sûreye isim
olmuştur. Yetmişbeş ayettir.
Yaratan ve yaşatan
Allah (cc), yönetimin de kendine ait olduğunu bildirir. İnsanların neyi nasıl
yapacaklarını, niçin yapacaklarını öğretmek üzere Kitap gönderir. O kitabın
nasıl anlaşılıp, hayata nasıl geçirileceğini, peygamberin hayatıyla öğretir.
Ama her çağda imansızlar: "Kur'an-ı Muhammed kendi uydurdu." derler.
İşte buna cevap olarak;[1]
1- Bu
Kitabın indirilmesi Aziz ve Hakim olan Allah tarafındandir.
Bu kitap her şeye gücü
yeten, hükmeden, hükmünde hikmet sahibi olan Allah tarafından indirilmiştir.
Bakara Suresinin 23-24 ncü ayetlerinde ifade edildiği gibi, eğer Allah
indirmedi de, Muhammed uydurdu ise; "buyurun bu çağda, arap edebiyatı
dalında ödül alanları toplayın, her ilmin uzmanlarını ve bilgisayarları
toplayın ve Kur'an'ın bir benzerini getirin" deniliyor. Bakar Suresi'nin
24. ayeti "şimdi yapamadıkları gibi ileride de katiyen
yapamayacaklarını" bildirir.[2]
2- Biz onu
sana hak ile indirdik. Öyle ise sen de dini, O'na halis kılarak Allah'a ibadet
et.
3- Dikkat
et, halis din yalnız Allah'a aittir. Ondan başkasını veli edinenler, bizi
Allah'a daha fazla yaklaştırsın diye, onlara ibadet ederiz (derler). İhtilaf
ettikleri şeylerde Allah onların arasında hükmedecektir. Allah, yalancı ve
kafir kimseyi hidayete erdirmez.
İçindekilerin hepsi
doğru olan, hakikati öğreten, Allah'tan gelen bir kitaba sahip olduğumuz için
Allah'a hamdolsun. Dinimiz Allah'ın seçtiğini, kabul ettiği İslam Dini olsun.
Halis olsun. İçinde hiçbir pisliğin girmesine müsade etmeyelim. "Hem
Allah'a hem de filana itaat ederim" gibi sapık düşüncelerle imanımızı
kirletmeyelim.
Hiçbir put bizi
Allah'a yaklaştırmaz. Kendini ilah yerine koyan ve koyduğu kurallarla bizi
doğruya ulaştıracağını iddia edenler ancak bizim gönül ufkumuzun perdesi
olurlar.
Ufkumuzu daraltan ve
karartan bu put insanlar bir kaç tane olur. Her biri doğruya çağırır. Gerçek
doğrunun kendi yanında olduğunu söyler. Ama Allah onların ihtilaf ettikleri
konularda hükmünü verecektir. Hiçbir insan ilah veya yarı ilah olamaz. Allah'ın
oğlu da olamaz.[3]
4- Eğer
Allah çocuk edinmek isteseydi elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. Onu
tenzih ederim. O tek ve kahhar olan Allah'dır.
5- Gökleri
ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dürer, gündüzü gecenin üzerine
dürer. Güneşi ve ay'ı emri altında tutar. Herbiri belirli bir zamana kadar akar
gider. Dikkat et!! O Azizdir,
Hakimdir.
Bu ayetler bu gün
sayılan milyarı geçen ve Hz. İsa (as)'a Allah'ın oğludur diyen hıristiyanlara
vereceğimiz bir cevaptır. Gökleri, yeri, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratan
Allah oğul edinmekten beridir.
Her kulu yaratan, her
ili yaratan O Allah'tır.[4]
6- O sizi
bir tek nefisden yarattı. Sonra eşini de ondan yaptı. Sizin için (deve, sığır,
koyun, keçi gibi) davarlardan sekiz çift indirdi. Annelerinizin karnında üç
karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yarattı. İşte sizin
Rabbiniz Allah bu. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Ohalde nasıl
oluyorda döndürülüyorsunuz?
Hz. Adem'i topraktan
yaratan, ondan da eşi Havva'yı yaratan Allah(cc), insanlara yiyecek ve
ihtiyaçlarını karşılasınlar diye deve, sığır, koyun, keçi'den çiftler yaratarak
sekiz davar yaratmıştır. Bunlar diğer yaratıklar arasından bir numune olarak
zikredilmiştir. Yoksa Allah'ın nimetleri sayısızdır.
Ana karnında üç kat
koruma altında tutulurken her an değişime uğradığımıza işaret ediliyor ve
bütün bunlar her şeyi yaratan ve yaşatan Allah(cc) yapıyor. Peki nasıl oluyorda
O Allah'tan başkalarına döndürülüyorsunuz.
Evet, "Nasıl
oluyor da döndürülüyorsunuz?" döndürenler size bir so-lunumluk nefes
veremezler. Bir damla kan yapamazlar. Bir yıldız yaratamazlar. Nasıl
yaratandan yaratılana döndürülüyorsunuz?[5]
7- Eğer
inkar ederseniz, şüphesiz Allah'ın size ihtiyacı yoktur, kulların inkarına
razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden razı olur. Hiçbir kimse başkasının yükünü
yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinezedir. O size yaptıklarınızı haber
verecektir. Çünkü O gönüllerdekini bilir.
Kafir inkanyla Allah'a
hiç bir zara veremez. Ancak kendisine zarar verir. Allah küfürden razı olmaz,
şüküre razı olur. Küfreden değil şükreden olalım.
Herkes kendinden
sorumludur. Hiçbir Haham, hiçbir papaz hiçbir kimsenin günahını yüklenemez.
Hz. İsa bile hiçbir kimsenin günahını yüklenmeyecektir. O bizim günahımız için
çarmıha gerilmemiştir. Hıristiyanların batıl inançlarına bir cevaptır bu ayeti
kerime.[6]
8- İnsana
bir zarar dokunduğunda, Rabbine yönelerek dua eder. Sonra ona kendinden bir
nimet verse, O'na yaptığı duayı unutur. O'nun yolundan saptırmak için Allah'a
ortaklar koşar. Deki; "İnkarınla azıcık daha fazla faydalan. Şüphesiz sen
ateş yaramndansın.
9- (Ateşde
yanacak olan kafirler mi hayırlı?) yoksa ahiretten sakınarak, Rabbinin
rahmetini umarak geceleri secde ederek, kıyamda durarak gönülden ibadet eden
mi? (daha hayırlı) Deki; "hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"
Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.
Kul darda kaldığında
insanlardan ümidini kesdiğinde Allah'a yalvarır yakarır. Ama Allah ona bol
nimetler verdiğinde ise verenin Allah olduğunıi unutur ve sebebleri il ahi
aştırır.
"Bana filan
verdi" der. Halbuki o filan bir perdedir, o perdeyi ilahlaştırır. Onu ve
kurallarını Allah'ın yerine koyar. Yoldan çıkar. Bir müddet dünyadan
faydalanabilir. Ama sonu cehennemdir.
Allah'a inanan kıyam,
rüku ve secdede bulunan ve ahiret azabından sakınan, Rabbin rahmetini
isteyenler daha hayırlıdır.
"Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?"
Tabiatta yüzün
üzerinde elementi bulup da; "bunları tabiat yarattı, tabiat kendiliğinden
oluştu" diyen bir bilim adamı ile, "bu elementleri de, tabiatı da
yaratan Allah'tır" diyen bir mü'min eşit değildir.
Asıl bilen mü'mindir.
Çünkü o işin aslını bilmektedir. Allah'a inanmayan binlerce bilim adamıyla,
iman eden bir mümini hiçbir zaman, gönül terazininiz kefelerine koyarak tartı
bile yapmayın.[7]
10- Deki;
"Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik yapana
iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatı hesapsız
verilir.
Eşiniz mektubunda;
"Sevgilim" diye yazınca yüreğiniz hopluyor. Eşinizi ve bütün
sevdiklerinizi yaratan Allah (cc), "Ey iman eden kullarım"
buyuruyor. O bizi kulluğa kabul etmiş ya bundan büyük rütbe , makam mevki
olmaz. Öyleyse Rabbimize isyan etmekten sakınalım.
Bu dünyada iyilik
yapan iyilik bulur. Kötüler iyilik yapmanıza izin vermezlerse Allah'ın yeryüzü
geniştir.
Biz pazarcılar
gibiyiz. İmanımızın amelini sergileyebileceğimiz yerler ararız. Bu Hz. Musa'da
"Tih" Sahrası'dır, Hz. ibrahim'de "Mekke'dir", Ashapta
"Habeşistan'dır", Efendimizde "Medine'dir." Bizde ise bütün
"dünyadır."[8]
11- Deki,
"Dini yalnız Ona halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundüm."
12- "Ve
ben Müslümanların ilki olmakla emrolundum."
13-
"Deki, "Eğer Rabbime İsyan edersem, büyük günün azabın dan
korkarım."
14-
Deki"Dini yalnız Ona halis kılarak, yalnız Allah'a ibadet ederim.
15-
"Ondan başka dilediğiniz şeye ibadet edin" Deki: Şüphesiz zararda
olanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini zarara sokanlardır. Dikkat
edin, işte bu apaçık bir hüsrandır.
16- Onlar
için, altlarından ateş parçalan vardır, üstlerinden ateş parçaları vardır. İşte
Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım!! benden sakının.
Allah'ın emrine zıt
bir emir veren veya Allah'ın yasağım çiğneyerek yasa koyan, hiçbir kurum veya
kuruluşun Hak'lığını kabul ederek, imanımızın içine pislik atarak
kirletmeyeceğiz.
Bu iman ve
teslimiyetle öncülük yapacağız. Birilerine yol gösterip kendimiz başka yollara
gitmeyeceğiz. Gösterdiğimiz İslam yolunda öncülerden olacağız.
Allah'a kulluğu
reddedenler, Allah'ın kullarına kulluk yapmağa razı olduktan sonra,
dilediklerine kulluk yapsınlar. "Lat ile Menat" arasında fark yoktur.
Ama bilsinlerki, kendilerine yazık ediyorlar. Cehennemde ateş parçaları
arasında azap göreceklerdir.
Rabbimiz rahmetinden,
bu dünyada iken kullarını uyarıp, cehennemle korkutup, iyilerle iyilikler
yaparak, iyilerin yurdu cennete gitmelerini istiyor.[9]
17- Tağuta
tapmmakdan sakınan ve Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele!!
18- (Benim
kullarım) Her sözü duyarlar en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın hidayete
erdirdikleri onlardır. İşte onlar akıl sahibi olanların ta kendisidirler .
Kendi koyduğu
kuralları Allah'ın kanunlarının üstünde gören tağutlar-dan kaçınıp, Allah'a
yöneleceğiz. Tağutlan ve onların siyasi, ekonomik ve askeri güçlerini yaratan
Allah'dır. Siz Allah'a yönelirseniz müjdeyi size Allah veriyor.
Siz gönül
kulaklarınızı Allah'a yöneltiniz. Çünkü gönlünüzü yaratan Allah'tır.
"Mü'minler her
sözü duyarlar, en güzeline uyarlar." Edipleri, şairleri, hatipleri yaratan
Allah'tır. Onların güzel konuşma ve yazma özelliklerini yaratan Allah'tır. Öyle
olunca en güzel ve en doğru olanı Allah söyler, insanların sözleri, gözlen gibi
sınırlıdır. Zaman ve mekanları yaratan Allah her zaman ve mekana uygun söz
söyleyebilir.
Mü'min insan, her
sözün en güzel tarafını bulur ve görür. Sözlerde art niyet araştırmaz. Her şeyi
hayra yorar.
Bu surenin 23. ayetinde
sözlerin en güzelini Allah'ın indirdiğini haber veriyor. Yine bu surenin 55.
ayetinde; "kutlarıma söyle; en güzelini söylesinler." buyuruyor.
Nahl Suresi'nin 125. ayetinde ise; "Onlarla en güze-liyle mücadele
et." buyurur.
Ayetlerden
anladığımızı özetlersek : Sözlerin en güzeli Kur'an'dır. bu Kur'an'a uyacağız.
Hayatımıza tatbik edeceğiz. Sonra bu en güzel sözü bütün insanlığa duyuracağız.
Onlarla karşılıklı konuşurken kendi fikirlerimizi değil, o konuda Allah'ın
söylediklerini söyleyeceğiz.
İşte akıllılar arasına
girebilmenin yolu da budur.[10]
19-
Kendisine azap sözü hak olanı, ateşdekini senmi kurtaracaksın?
20- Ancak
Rableriııden sakınanlara üstüste yapılmış köşkler vardır. Onların altından
ırmaklar akar. Allah'ın va'di olarak (verilir) Allah va'dinden dönmez.
Yunus Emre'nin :
-"Gelin bugün
yanalım.
- Yarın yanmamak
için." dediği gibi biz bu dünyada iken, Cehenneme doğru koşan kafirleri
uyaracağız. Eceli gelince, Cehenneme düşünce, hiçbir kimse onları kurtaramaz.
Kafirler Cehenneme
düşerlerken müminler de Cennetin yüce makamlarına yükselirler.
Olur mu? İnsan toprak
olunca tekrar nasıl dirilir? demeyin.[11]
21-
Görmedinmi? Allah gökyüzünden su indirdi. Onu yeryüzünde kaynaklara akıttı.
Sonra onunla, renkleri ayrı ayrı ekinler çıkardı. Sonra kurur da sen onu
sararmış görürsün. Sonra onu ufalar çerçöp eyler. Şüphesiz bunda akıl sahipleri
için öğüt vardır.
Gökyüzünden yağmurları
indiren, yeryüzünden nehirler, çaylar fışkırtan, o sularla rengarenk ekinler,
çiçekler çıkaran, onları yeşerten, sarartan ve solduran sonra çerçöp haline
getiren Allah(cc), insanları da kabirlerinde yeniden diriltir.
Güz mevsiminde ağaçlar
ve otlar hasta insan gibi sararıyor. Taneler yaprak kefenine sarılarak toprağa
gömülüyor. Kardan bembeyaz kefenlerle öldürülüyor. Bahar mevsimi gelip, cemre
toprağa düşüp, danenin kulağına İsrafil'in suru gibi birşeyler lifleyince
yeniden dirildiği gibi, insanlar da dirilecektir.
Güller soluyor, gül
yüzlüler ölüyor. Güllerin solmadığı, güzellerin ölmediği yurt cennet yurdudur.[12]
22- Allah'ın
göğsünü İslama açtığı kimse ki, O Rabbînden bir nur üzeredir. (Bu kişi kalbi
kapalı) gibimidir? Allah'ın zikrinden kalbleri katilaşanlara yazıklar olsun.
Onlar apaçık bir sapıklığın içindedirler.
23- Allah,
sözün en güzelini (ayetleri) birbirine uyumlu, yeryer tekrarlanan bir kitap
olarak indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan (ayetlerden) ürperir.
Sonra onların derileri ve kalbleri Allah'ın zikrinde yumuşar. İşte bu Allah'ın
hidayetidir. Onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah kimi sapıtırsa ona yol
gösterecek yoktur.
Göğsü Allah tarafından
imana açılanla, kalbi İslama kapalı kişiler bir olmaz. Mü'min Rabbinden bir nur
olan Kur'an'Ia eşyayı değerlendirir. Kafir ise; kedinin bülbüle bakışı gibi bir
bakışla tabiata bakar.
Mü'minin nuru olan
Kur1 an sözlerin en güzelidir. Ayetler birbirinin aynıymış gibi birbirlerini
tamamlar. Hiçbir çelişki yoktur. Lafızlar ve manalar birbirine uyumludur. Bu
Surenin 18. ayetinde açıklandığı gibi en güzele, en güzel şekilde uyalım ve
çağıralım.[13]
24- Kıyamet
günü azabın en kötüsünden yüzünü korumaya çalışan (güvende olan mümin)
gîbimidir? Zalimlere: "kazandıklarınızı tadın" denir.
25- Onlardan
öncekilerde yalanlamıştı da hatırlarına gelmeyecek bir yerden onlara azap
gelivermişti.
26- Allah
onlara dünya hayatında rüsvayliğı tattırdı. Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke
bilmiş olsalardı.
"Hümeze"
Suresinde ifade edildiği gibi; Cehennem ateşi yüreklerine kadar vardığında,
çaresiz kalan insan yüzünü korumak için çırpınacak.
Bu dünyada ayna
karşısında saatlerce yüzüne bakanlar, kafir olarak ahirete gidecek olurlarsa
yüzlerini korumak için çırpmacaklar ama fayda vermeyecek.
Geliniz bu dünyada
hayranlıkla seyrettiğimiz bu yüz, göz, kaş ve kipliklerimizle Allah'ın
huzuruna; namazla secdeye vararak, dudaklarımızla Allah'ı teşbih ederek,
Cehennem ateşine karşı perde yapalım.
Cehennemdeki ateşimiz
bizim bu dünyadaki kötü amellerimizdir. Kafirlerin bir kısmı küfrün ve zulmün
cezasını bu dünyada da tadarlar. Mekkeli müşrikler gibi, Firavun gibi, Karun
gibi bu dünyada rüsvay olurlar ahirette
de ebediyyen azap çekerler.[14]
27-Öğüt
alırlar diye, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik.
28- Belki
sakınırlar diye eğriliği olmayan arapça Kur'an'ı (verdik).
29- Allah,
geçimsiz ortaklara (hizmet eden köle) bir adamla, bir adama teslim olan (köle)
bir adamı, misal olarak verdi. Bu ikisi hiç eşit olur mu? Hamd Allah'a aiddir.
Ancak onların bir çoğu bilmezler.
30- Şüphesiz
sende öleceksin, Onlarda ölecekler.
31- Sonra
siz kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.
Kur'an bize eğitim ve
öğretimin metodlarını da öğretir. Bazı kuralları öğrettikten sonra bir de Örnek
verir. Örnek; kuralın, ilkenin daha iyi anlaşılmasını sağlar. Hem de hatırda
kalır.
İnsanları eğri
yollardan koruyan bu Kur'an, put insanlara tapınanlann durumunu bir örnekle
bize bildirir.
Birbiriyle çekişmeli
olan ortaklara hizmet eden bir adamla dürüst, ahlaklı bir kişiye hizmet eden
adam bir olur mu?
Bir köyde bir muhtar,
kazada bir kaymakam, ilde bir vali, başkentte bir başkan olur. İki olunca
ikilik başlar.
Bir Allah'a iman eden,
O'nun kitabına göre amel eden bir mü'minle, her an bir başka kafirin söz ve
fikirlerine beynini çanak tutup, kullara kul olan insan bir olmaz.
Allah'a hamdoisunki,
biz bir Allah'a iman ediyoruz. Kitabımız karşısında bütün put adamları suspus
oluyorlar.
Allah'a inananla, put
insanlara tapanlarda ölecekler. Ama kafirler Rabbin huzuruna varınca
yönetenlerle yönetilenler çekişmeye başlayacaklar.[15]
32- Allah'a
yalan söyleyen, kendine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim var? Kafirlere
Cehennemde yer olmaz mı.
33- Doruyu
(Kur'an'ı) getiren ve doğruyu tasdik edenler, işte onlar müttakilerin ta
kendisidirler.
34- Onlar
için Rabbleri katında diledikleri vardır. İşte bu iyilerin mükafatıdır.
35- Allah
onların yaptıklarının en kötüsünü örtmek ve yaptıkları iyiliklerin en güzeliyle
mükafatlandırmak için (dilediklerini verir.)
En zalim kimdir?
derlerse, hemen cevap verin; En zalim insan; Allah'ı ve ayetlerini yalanlayan
insandır. Çünkü doğruların üstünü kapatan, bütün yalanlan ve yanlışları
meydanlara, meclislere, kışlalara okullara salıveren demektir. İşte onlar
kendilerine cehennemde yer yapıyorlar.
Doğruya iman eden, onu
tasdik edenler, meclisleri, meydanları, kışlaları, okulları, doğrularla
dolduranlarda, Allah katında istediklerine kavuşacaklar.[16]
36- Allah,
kuluna yeterli değil midir? Onlar seni Allah'dan başkasıyla korkutmaya
çalışırlar. Allah kimi sapıtırsa ona yol gösterecek yoktur.
37- Allah
kime hidayet verirse onu sapıtacak yoktur. Allah güçlü ve intikam alan değil
midir?
İmanla küfrün
mücadelesinde, mümin kuluna Allah kafidir. Bütün
Peygamberler buna
Örnektir.
Zalim kulların,
şahların karşısına çıkmışlar, imam ve adaleti önermişler. Tek kişi olmalarına
rağmen, Allah'ın yardımıyla galip gelmişler.
Bizi Allah'ın
yarattığı put adamlarla korkutmaya çalışıyorlar. Allah'a değil Allah'ın
yarattığı kullara kulluğa çağırıyorlar.
Sapıklığı isteyen,
doğruluğa gönül kapılarını kapatan, kula kul olan bu insanlara Allah'tan başka
kimse hidayet veremez. Biz tebliğimize devam edelim. Tebliğ bizden, hidayet
Allah'tan.[17]
38- Onlara:
"Gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan "elbette Allah,"
derler. Deki: "bana söyleyin, Allah bana bir zarar vermek istese, o
Allah'dan başka dua ettikleriniz Allah'ın zararını giderebilirlerini? veya
Allah bana bir rahmet dilese, onlar Allah'ın rahmetini tutabilirlermi?"
Deki: "Allah bana yeter. Tevekkül edenler yalnız ona güvenirler.
39- Deki; Ey
kavmim, durumunuza göre iş yapın. Bende
yapacağını. Yakında bileceksiniz.
40-
Kendisini rusvay edecek azabın kime gelecek kalıcı azap kim üzerine inecek
(yakında bileceksiniz.)
Müşrik, Allah'ı inkar
eden insan değildir. "Müşrik" kelimesi ile "şirket"
kelimesinin kökü aynıdır. Bir şirkette birden fazla kişinin hisseleri oranında
söz sahibi olduğu gibi, insanlar üzerinde Allah'tan başka kişi ve kurumlarında
söz sahibi olduğuna inanana "müşrik" denir.
Müşrikler; "Yeri
göğü Allah yaratmıştır. Ancak insanların yönetiminde Allah'ın hakkı yoktur.
Biz yönetiriz" derler. Yaratmadıklarını yönetmeye kalkınca isyanlar,
işkenceler, haksızlıklar ülkeleri kasıp kavuruyor.
Otuz altıncı ayette
Allah'ın yarattığı insanlarla Müşriklerin müminleri korkutmaya çalıştıkları
haber verilmişti. Burada Müminlerin onlara vereceği cevap öğretiliyor.:
Elinizden geleni yapın. Bende elimden geleni yapacağım.
"Bende elimden
geleni yapacağım" İşte bu cevaba dikkat edelim. Akrep sokuyor!!, ateş
yakıyor!! diye bağırmanın faydası yok. Ateşi sobanın içinde tutarsanız faydalı
olur. Kafirin görevi kan ve gözyaşı akıtmak-dır. Müminin görevi ise buna engel
olmak, sızlanmak değil.
Kafirin küfrü,
kendisini bu dünyada da rüsvay eder. Haksız, hırsız rüşvetçi, köşe dönücü,
sahtekar olarak bilinir alçaklığın en aşağısına iner oradan cehennemin en alt
tabakasına gider.[18]
41- İnsanlar
için kitabı sana hak ile indirdik. Kim hidayeti isterse kendi lehinedir
sapitanda kendi aleyhine sapıtmış olur. Sen onların üzerinde vekil (zorlayıcı)
değilsin.
42- Allah,
ölüm anında ruhları alır. Ölmeyenlerin ruhunu da uykusunda alır. Ölmelerine
hükmettiklerini tutar, diğerlerini belirli bir zamana kadar bırakiverir.
Düşünen toplum için bunda ibretler vardır.
Binlerce beynin bulmak
için çalıştığı doğrular, gerçekler bu kitabın içindedir. İnsanların buldukları
doğrular, insanların akıl gücüyle orantılıdır. Bütün insanların aklını
kuşatacak bir akıl kimseye verilmemiştir. Bütün akılları yaratan Allah
Kur'an'ında hakkı indirmiştir.
Ona sarılan doğru yolu
bulur. İnkar eden sapıtır ve cehennemi bulur.
Biz kimseyi
zorlamadan, bu insanlar yanmasmlar diye cennete giden hak yolu göstermeye devam
edeceğiz.
"Uyku küçük
ölüdür" diye bir atasözümüz vardır. Allah ve ahirete inanan ve inanmayan
herkes uyku uyur" işlerime Allah'ı karıştırmam" diyenler yirmi dört
saat Allah'ın denetimi ve yönetiminde yaşarlar. Kalbini çalıştıran, kanını
coşturan Allah onu uyutuyorda.
Kişi uyuyunca kendine
sahip değildir ama Allah ona sahipdir. Geçici olarak Ruhunu alıyor. Güneş
yeryüzünden uzak olduğu halde, ışığıyla yakında olduğu gibi, ruhumuz da
uyuyandan uzaklaşıyor ama bedenin yaşantısını ışığıyla devam ettiriyor.
Uyanınca ruh geri geliyor.
Allah o ruhu geri
vermezse, işte o zaman kişi ölüyor. Ruh berzah alemine alınıyor. Beden toprak
oluyor, yanıp duman oluyor ama ruhla bağlantısı devam ediyor. Kıyamet gününde
o ruhla beden buluşturuluyor ve ahiretteki diriliş başlıyor. Ahiretteki
dirilişi inkar edenler, uyku üzerine biraz kitap okusalar faydalı olur.[19]
43- Yoksa
Allah'tan başka şefaatcılarmı edindiler? Deki; "Onlar bir şeye sahip
olmadıkları ve bir şeye de akıl erdiremedikleri haldemi (şefaat edecekler)?"
44- Deki;
"Bütün şefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O'na aittir. Sonra
O'na döndürüleceksiniz.
İlk önce bu bilinmeli:
Allah'ın izni olmadan kimse şefaat edemez.[20]
Allah'ın razı olmadığı bir kişiye kimse şefaat edemez.[21]
Bütün şefaat Allah'a
aittir, izin verdiği kulları, razı olduğu kullarına şefaat edecektir.
Sevgili peygamberimiz.
"Benim şefaatim ümmetimin büyük günah sahibi olanlarınadır."
buyurmuş. (Tirmizi, sıfatül kıyame, hab 12) Peki küçük günah sahibi müminlere
şefaat olmayacakmı? sorusuna gerek yok. Büyük günahların afvedildiği yerde
küçük günahlar öncelikle afvedilir.[22]
45- Allah
tek olarak anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürker.
Allah'dan başkası anıldığında hemen sevinirler.
46- Deki:
"Ey göklerin ve yerin yarat'cısı, gizliyi ve açığı bilen Allah'ım!!,
ayrılığa düştükleri konularda kullarının arasında hüküm verecek olan
sensin."
47-
Yeryüzündekilerin tamamı, onunla beraber bir misli daha fazlası zalimlerin
olsaydı, kıyamet günü kötü azapdan kurtulmak için fidye olarak verirlerdi. Hiç
hesap etmedikleri (azap), Allah katından onlara beliriverir.
48-
Kazandıkları kötü şeyler onlara belirir. Alaya aldıkları (azap) onları
kuşatıverir.
Aman yarabbü! verdiğin bu
haberin doğruluğunu bugün biz gözlerimizle görüyoruz, kulaklarımızla
işitiyoruz. Belirli salonlarda, sahnelerde, kürsülerde, Allah'ın adı
anıldığında yüzü ekşiyen midesi bulanan insanlar görüyoruz. Ama kendisi gibi
bir insanın adı anıldığında yüzü gülen insanlar görüyoruz.
Sinek gülü görünce
yüzünü ekşitirmiş, pisliği görüncede sevincinden kanat çırpar, alkış tutarmış.[23]
Ahirette gerçekler
ortaya çıkacak, önderlerin ardında mahşer yerinde toplanacaklar ve cehenneme
doğru sürüldüklerinde, kendilerini kurtarmak için her şeyi vermek isteyecekler
ama fayda vermeyecek.
Yaptıkları kötülükler,
inkarlar, alaya almalar ateş olup kafirlerin, din düşmanlarının çevresini
kuşatacak.[24]
49- İnsana
bir kötülük dokunduğunda bize dua eder. Sonra ona
tarafımızdan bir nimet
verdiğimizde; "Bu bana bir bilgi üzerine verilmiştir" der. Halbuki
bu bir imtihandır. Ancak insanların bir çoğu bilmezler.
50- Bunu
onlardan öncekilerde söylemişti, kazandıkları onlara fayda vermedi.
51- Onlara
yaptıkları kötülükler isabet etti. Bunların içinde zulmedenlere de yaptıkları
kötülükler isabet edecek. Onlar (Allah'ı) engelleyemezler.
52- Onlar,
Allah'ın dilediğine rızkı yaydığını ve kisdığını bilmiyor-larmı? İman eden
toplum için bunda ibretler vardır.
Kötülüğü Allahtan
bilmek, iyiliği kendinden bilmek bir çok insanın genel huyudur. Biz ise hayrı
da, şerri de Allah'ın yarattığına inanırız. Karun'un Kasas Suresinde
nakledilen; "Bana bu bir bilgi üzerine verildi" sözünü demeyiz. Çünkü
bilgiyi, kavrayan gönülü ve beyni yaratan da Allah'tır. Biz yaptıklarımızın
mükafat veya cezasını çekeriz. Karun'a ilmi de, malı da fayda vermedi. İki
dünyası da berbat oldu.[25]
53- Deki:
"Ey kendilerini israf eden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Şüphesiz Allah bütün günahları afveder. Muhakkak O bağışlayandır, merhamet
edendir.
54- Azap
size gelmeden Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra yardım olunmazsınız.
55- Siz
farkına varmadan ansızın size azap gelmeden Rabbinizden size indirilen en
güzele (kitaba) uyun.
56- (Ki
kıyamet günü) hiçbir kimse "Allah'ın yanında yaptığım hatalardan dolayı
yazıklar olsun bana Gerçekten ben (Kur'an'i) alaya alanlardandım" demesin.
57- Veya :
"Eğer Allah bana hidayet verseydi elbette ben müttekilerden olurdum"
demesin.
58- Veya
azabı gördüğünde "birkere (dahi olsa dünyaya dönüş) olsaydı da ben iyilik
yapanlardan olsaydım" demesin.
59- (Allah
buyuracak) "Evet sana ayetlerim gelmişti de sen yalanlamıştın,
kibirlenmiştin ve kafirlerden olmuştun"
Günahlarımın çok olmasına
rağmen hiçbir zaman Allah'dan ümidimi kesmedim. Bu ayeti kerimeyi değerli
hattatlarımızdan birine yazdırdım. Önce gönlüme yazdım. Çünkü kağıda yazılanlar
bu dünyada kalır. Gönüle yazılanlar bizimle beraber gider. Allah'dan ümidinizi
kesmeyin. Kur'an'z sımsıkı sarılın, Rasülün yolundan yürüyün.
Can boğaza gelmeden
tevbe edin. Nisa suresinin 18. ayetinde car boğaza geldikten sonra tevbenin
kabul edilmeyeceğini haber verir Yunus suresinin 90- 91. ayetlerinde Firavun'un
denizde boğulurken getirdiği imanın fayda vermediğini bildirir Rabbimiz.
Bu surenin 18.
ayetinde "Müminler her sözü duyarlar en güzelim uyarlar" buyurmuştu
22, ayette ise "en güzel sözü Allah indirdi" buyur muştu. Burada ise
O güzel sözlere uymamız isteniyor.
Eğer Allah kelamına uymazda
Allah'ın yarattığı insanların sözlerin uyarsak, ahirette pişman olacağımız,
"yazıklar olsun bana" diyeceğimi; haber veriliyor. Kur'an'la alay
etmenin cezasını çekeceğimiz bildiriyor.
Pişmanlık fayda
vermeyecek. Geliniz "eyvah demeden Allah" diyelim[26]
60- Allah
hakkında yalan söyleyenleri, kıyamet günü yüzlerini kararmış olarak görürsün.
Kibirlenenlere cehennemde yer olmaz mı?
61- Allah
sakınanları başarılarından dolayı koruyacak. Onlara hiçbir kötülük dokunmaz ve
üzülmezlerde.
62- Herşeyin
yaratıcısı Allah'dır. O herşeye vekildir.
63- Göklerin
ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, hüsrana
uğrayanların ta kendileridir.
"Allah dileseydi
biz kafir olmazdık" gibi sözlerle Allah'a iftira edenler bilsinler ki,
evet Allah dileseydi kafir olmazlardı. Ancak Allah bu imtihan dünyasında
irademizi elimize vermiş ve "dileyen iman etsin, dileyen kafir olsun"
buyurmuş.[27] İradesini imana, iyiye,
güzele kullanmayanların ahirette içleri dışa çıkacak ve yüzleri kararacak.
İman edenlerin de
içindeki güzellikler, dışlarında cennetin güllen olarak görülecek.
Başarılarının Mükafatını alacaklar.[28]
64- Deki:
"Ey cahiller, bana Allah'dan başkasına ibadet etmemîmi emrediyorsun."
65- And
olsunki, sana ve senden öncekilere de vahyolundu: "eğer Allah'a ortak
koşarsan amelin boşa gider ve sen hüsrana uğrayanlardan olursun"
66- Hayır,
yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol.
67- Allah'ı
hakkıyla takdir edemediler. Yeryüzünün tamamı kıyamet gününde, Onun kabzasında
(kudreti altındandır, göklerde onun kudretiyle durulmuştur. Onların ortak
koştuklarından, O (Allah) çok yücedir.
Bu gün dünyamızda
ikiyüze yakın devlette binlerce şahıs, kurum ve kuruluş, insanların Allah'a
giden yoluna pusu kurup, insanları kendi liderlerine bağlamak için çaba sarf
ediyor.
Biz onlara cahil
olduklarını söyleyeceğiz. Allah'a değilde, Allah'ın yarattıklarına uymamızın
şirk olduğunu bildireceğiz.
Hergün beş vakit
namazımızda kırk defa İyyake Na'büdü=Ancak sana kulluk yaparız, dediğimizi ilan
edeceğiz.
Bir anlığına, bir göz
açıp kapayıncaya kadar dahi Allah'ın yarattıklarına kul olmayız, olursak
amelimiz boşa gider. Allah'a hamdeder, ibadet eder şükrederiz.
Kafirler Allah'ı
hakkıyla takdir edemediler. Çünkü Akıllanyla Allah'ın
sıınırlarmı belirmeye
çalıştılar. Bir kısmı, İsa Allah'ın oğludur dedi ve-kafir oldular.
Biz Allah'a, Allah'ın
kendini Kur'an'da tarif ettiği şekliyle iman ederiz. Bizim diğer iman
iddiasında bulunanlardan farkımız budur.[29]
68- Sura
üfürünce, Allah'ın diledikleri hariç göklerde ve yerde olanların hepsi bayılıp
düşecek. Sonra sur'a bir daha üflenecek birde bak-missin ki, hepsi kalkmış
bakıyorlar.
69- Yer
Rabbinin nuruyla pariar. Kitap konur Peygamberler ve şahitler getirilir.
Aralarında hak ile hükmedilir. Onlara haksızlık yapılmaz.
70- Herkese
yaptığı ödenir. Onların yaptıklarını O(Allah) daha iyi bilir.
Allah'a hakkıyla iman
edene, kıyametin dehşetli anlarının bile zarar veremeyeceği bildiriliyor. Sur'a
üfürülüp her can baygınlık geçirirken, müminler güzel bir kokunun etkisiyle
cenneti görerek giderler de yıldızların dökülmesinden, dağların
devrilmesinden, İsrafil'in "sur" sesinden rahatsız olmazlar.
İkinci sur'a üfürülüşte herkes kabirlerinden doğrulup bakacaktır. Denizde boğulan da,
yangında yanan da toplanacakür. Aralanndahak ile hükmedilecek. Kimseye hakS1zlık yapılmayacak. Herkese yaptığının
karşılığı verilecek.[30]
71- Kafirler
cehenneme bölük bölük sevkolunur. Oraya vardıklarında cehennemin kapıları
açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler; "Size sizden
peygamberler gelip Rabbinizin ayetlerini okuyup, bu gününüze kavuşacağınızı
uyarmadılar mı?" (Cehennemlikler) ; "Evet geldiler." derler.
Ancak kafirlere azap sözü hak olmuştur.
72-
"Ebedi olarak kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir.
Kibirlenenlerin yeri ne kötü.
73-
Rablerinden sakınanlar, cennete bölük bölük sevk olunurlar. Cennete
geldiklerinde, cennet kapıları açıldığında onlara; "Selam size, hoş
geldiniz, ebedi olarak cennete giriniz." derler.
74- (Cennete
girenler) ; Va'dinde doğru çıkan, bizi bu yere varis kılan, Allah'a hamdolsun.
Cennette dilediğimiz yere yerleşiyoruz. Çalışanların mükafatı ne güzelmiş.
75- Melekleri,
arşın etrafını kuşatmış hamd ile Rablerini teşbih ederken görürsün. Onların
(halkın) arasında hak ile hükmolunmuştur. "Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah
içindir" denir.
Kafirler cehenneme
sevkolunurken kafirlerin kendilerine haksızlık yapıldığı hatırlarından
geçebilir. Melekler onlara; "size bir uyarıcı gelmedi mi? size cehennemden
haber verip, kurtuluş yollarını göstermedi mi? diye sorarlar. "Evet geldi
ama biz yalanlamıştık" derler. Ve ebedi olarak kalacakları cehennemin
kapısından içeri girerler.
Müminleri ise,
cennette melekler karşılar ve "selam size hoş geldiniz, ebedi olarak
cennete girin" derler. Meleklerin bu sesi çöldeki su sesinden, hapisteki
serbestsin" sesinden, köleye; "hürsün" sesinden, aşığa
sevgilisinin "gel" sesinden daha güzeldir.
Bu dünyada Allah'a
hamd edenler cennette de Allah'a hamd edenlerden olacaklar. Cennette
diledikleri yere yerleşecekler. Melekler hamd ile teşbihe devam ederler.
Biz hamdimize devam
edelim ve günde beş vakit Rabbin huzurunda "Elhamdü lillahi Rabbil alemin"
diyelim.[31]
[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/481.
[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/481.
[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/482.
[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim
Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/483.
[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/483-484.
[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/484-485.
[7] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/485-486.
[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/486-487.
[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/487-488.
[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/488-489.
[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/489-490.
[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/490-491.
[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/491-492.
[14] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/492-493.
[15] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/493-494.
[16] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/494-495.
[17] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/495-496.
[18] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/496-497.
[19] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/497-498.
[20] Bak: Bakara 255
[21] Bak : Enbiya 28
[22] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/498-499.
[23] Mü'min 12
[24] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/499-500.
[25] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/500-501.
[26] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/501-503.
[27] Kehf 29
[28] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/503-504.
[29] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/504-506.
[30] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı
Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/506-507.