ZÜMER SURESİ 2

 


ZÜMER SURESİ

 

Mekke'de nazil olan bu sûre, 71 ve 73. ayetlerinde geçen "zümreler" kelimesi sûreye isim olmuştur. Yetmişbeş ayettir.

Yaratan ve yaşatan Allah (cc), yönetimin de kendine ait olduğunu bil­dirir. İnsanların neyi nasıl yapacaklarını, niçin yapacaklarını öğretmek üzere Kitap gönderir. O kitabın nasıl anlaşılıp, hayata nasıl geçirileceğini, peygamberin hayatıyla öğretir. Ama her çağda imansızlar: "Kur'an-ı Muhammed kendi uydurdu." derler. İşte buna cevap olarak;[1]

 

1- Bu Kitabın indirilmesi Aziz ve Hakim olan Allah tarafındandir.

Bu kitap her şeye gücü yeten, hükmeden, hükmünde hikmet sahibi olan Allah tarafından indirilmiştir. Bakara Suresinin 23-24 ncü ayetle­rinde ifade edildiği gibi, eğer Allah indirmedi de, Muhammed uydurdu ise; "buyurun bu çağda, arap edebiyatı dalında ödül alanları toplayın, her ilmin uzmanlarını ve bilgisayarları toplayın ve Kur'an'ın bir benzerini getirin" deniliyor. Bakar Suresi'nin 24. ayeti "şimdi yapamadıkları gibi ileride de katiyen yapamayacaklarını" bildirir.[2]

 

2- Biz onu sana hak ile indirdik. Öyle ise sen de dini, O'na halis kı­larak Allah'a ibadet et.

3- Dikkat et, halis din yalnız Allah'a aittir. Ondan başkasını veli edinenler, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsın diye, onlara ibadet ederiz (derler). İhtilaf ettikleri şeylerde Allah onların arasında hükmedecektir. Allah, yalancı ve kafir kimseyi hidayete erdirmez.

İçindekilerin hepsi doğru olan, hakikati öğreten, Allah'tan gelen bir ki­taba sahip olduğumuz için Allah'a hamdolsun. Dinimiz Allah'ın seçtiğini, kabul ettiği İslam Dini olsun. Halis olsun. İçinde hiçbir pisliğin girmesine müsade etmeyelim. "Hem Allah'a hem de filana itaat ederim" gibi sapık düşüncelerle imanımızı kirletmeyelim.

Hiçbir put bizi Allah'a yaklaştırmaz. Kendini ilah yerine koyan ve koy­duğu kurallarla bizi doğruya ulaştıracağını iddia edenler ancak bizim gö­nül ufkumuzun perdesi olurlar.

Ufkumuzu daraltan ve karartan bu put insanlar bir kaç tane olur. Her biri doğruya çağırır. Gerçek doğrunun kendi yanında olduğunu söyler. Ama Allah onların ihtilaf ettikleri konularda hükmünü verecektir. Hiçbir insan ilah veya yarı ilah olamaz. Allah'ın oğlu da olamaz.[3]

 

4- Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi elbette yarattıklarından dile­diğini seçerdi. Onu tenzih ederim. O tek ve kahhar olan Allah'dır.

5- Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dürer, gündüzü gecenin üzerine dürer. Güneşi ve ay'ı emri altında tutar. Herbiri belirli bir zamana kadar akar gider. Dikkat et!! O Azizdir,

Hakimdir.

Bu ayetler bu gün sayılan milyarı geçen ve Hz. İsa (as)'a Allah'ın oğ­ludur diyen hıristiyanlara vereceğimiz bir cevaptır. Gökleri, yeri, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratan Allah oğul edinmekten beridir.

Her kulu yaratan, her ili yaratan O Allah'tır.[4]

 

6- O sizi bir tek nefisden yarattı. Sonra eşini de ondan yaptı. Sizin için (deve, sığır, koyun, keçi gibi) davarlardan sekiz çift indirdi. Annelerinizin karnında üç karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçi­rerek yarattı. İşte sizin Rabbiniz Allah bu. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Ohalde nasıl oluyorda döndürülüyorsunuz?

Hz. Adem'i topraktan yaratan, ondan da eşi Havva'yı yaratan Allah(cc), insanlara yiyecek ve ihtiyaçlarını karşılasınlar diye deve, sığır, koyun, keçi'den çiftler yaratarak sekiz davar yaratmıştır. Bunlar diğer ya­ratıklar arasından bir numune olarak zikredilmiştir. Yoksa Allah'ın nimet­leri sayısızdır.

Ana karnında üç kat koruma altında tutulurken her an değişime uğra­dığımıza işaret ediliyor ve bütün bunlar her şeyi yaratan ve yaşatan Allah(cc) yapıyor. Peki nasıl oluyorda O Allah'tan başkalarına döndürü­lüyorsunuz.

Evet, "Nasıl oluyor da döndürülüyorsunuz?" döndürenler size bir so-lunumluk nefes veremezler. Bir damla kan yapamazlar. Bir yıldız yarata­mazlar. Nasıl yaratandan yaratılana döndürülüyorsunuz?[5]

 

7- Eğer inkar ederseniz, şüphesiz Allah'ın size ihtiyacı yoktur, kul­ların inkarına razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden razı olur. Hiçbir kimse başkasının yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinezedir. O size yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O gönüllerdekini bilir.

Kafir inkanyla Allah'a hiç bir zara veremez. Ancak kendisine zarar ve­rir. Allah küfürden razı olmaz, şüküre razı olur. Küfreden değil şükreden olalım.

Herkes kendinden sorumludur. Hiçbir Haham, hiçbir papaz hiçbir kim­senin günahını yüklenemez. Hz. İsa bile hiçbir kimsenin günahını yüklenmeyecektir. O bizim günahımız için çarmıha gerilmemiştir. Hıristiyanların batıl inançlarına bir cevaptır bu ayeti kerime.[6]

 

8- İnsana bir zarar dokunduğunda, Rabbine yönelerek dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verse, O'na yaptığı duayı unutur. O'nun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar. Deki; "İnkarınla azıcık daha fazla faydalan. Şüphesiz sen ateş yaramndansın.

9- (Ateşde yanacak olan kafirler mi hayırlı?) yoksa ahiretten sakı­narak, Rabbinin rahmetini umarak geceleri secde ederek, kıyamda du­rarak gönülden ibadet eden mi? (daha hayırlı) Deki; "hiç bilenlerle bil­meyenler bir olur mu?" Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.

Kul darda kaldığında insanlardan ümidini kesdiğinde Allah'a yalvarır yakarır. Ama Allah ona bol nimetler verdiğinde ise verenin Allah olduğunıi unutur ve sebebleri il ahi aştırır.

"Bana filan verdi" der. Halbuki o filan bir perdedir, o perdeyi ilahlaştırır. Onu ve kurallarını Allah'ın yerine koyar. Yoldan çıkar. Bir müddet dünyadan faydalanabilir. Ama sonu cehennemdir.

Allah'a inanan kıyam, rüku ve secdede bulunan ve ahiret azabından sakınan, Rabbin rahmetini isteyenler daha hayırlıdır.

"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

Tabiatta yüzün üzerinde elementi bulup da; "bunları tabiat yarattı, ta­biat kendiliğinden oluştu" diyen bir bilim adamı ile, "bu elementleri de, tabiatı da yaratan Allah'tır" diyen bir mü'min eşit değildir.

Asıl bilen mü'mindir. Çünkü o işin aslını bilmektedir. Allah'a inanma­yan binlerce bilim adamıyla, iman eden bir mümini hiçbir zaman, gönül te­razininiz kefelerine koyarak tartı bile yapmayın.[7]

 

10- Deki; "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dün­yada iyilik yapana iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabre­denlere mükafatı hesapsız verilir.

Eşiniz mektubunda; "Sevgilim" diye yazınca yüreğiniz hopluyor. Eşinizi ve bütün sevdiklerinizi yaratan Allah (cc), "Ey iman eden kulla­rım" buyuruyor. O bizi kulluğa kabul etmiş ya bundan büyük rütbe , ma­kam mevki olmaz. Öyleyse Rabbimize isyan etmekten sakınalım.

Bu dünyada iyilik yapan iyilik bulur. Kötüler iyilik yapmanıza izin ver­mezlerse Allah'ın yeryüzü geniştir.

Biz pazarcılar gibiyiz. İmanımızın amelini sergileyebileceğimiz yerler ararız. Bu Hz. Musa'da "Tih" Sahrası'dır, Hz. ibrahim'de "Mekke'dir", Ashapta "Habeşistan'dır", Efendimizde "Medine'dir." Bizde ise bütün "dünyadır."[8]

 

11- Deki, "Dini yalnız Ona halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundüm."

12- "Ve ben Müslümanların ilki olmakla emrolundum."

13- "Deki, "Eğer Rabbime İsyan edersem, büyük günün azabın dan korkarım."

14- Deki"Dini yalnız Ona halis kılarak, yalnız Allah'a ibadet ederim.

15- "Ondan başka dilediğiniz şeye ibadet edin" Deki: Şüphesiz za­rarda olanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini zarara sokanlar­dır. Dikkat edin, işte bu apaçık bir hüsrandır.

16- Onlar için, altlarından ateş parçalan vardır, üstlerinden ateş parçaları vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım!! benden sakının.

Allah'ın emrine zıt bir emir veren veya Allah'ın yasağım çiğneyerek yasa koyan, hiçbir kurum veya kuruluşun Hak'lığını kabul ederek, imanı­mızın içine pislik atarak kirletmeyeceğiz.

Bu iman ve teslimiyetle öncülük yapacağız. Birilerine yol gösterip kendimiz başka yollara gitmeyeceğiz. Gösterdiğimiz İslam yolunda öncü­lerden olacağız.

Allah'a kulluğu reddedenler, Allah'ın kullarına kulluk yapmağa razı ol­duktan sonra, dilediklerine kulluk yapsınlar. "Lat ile Menat" arasında fark yoktur. Ama bilsinlerki, kendilerine yazık ediyorlar. Cehennemde ateş parçaları arasında azap göreceklerdir.

Rabbimiz rahmetinden, bu dünyada iken kullarını uyarıp, cehennemle korkutup, iyilerle iyilikler yaparak, iyilerin yurdu cennete gitmelerini isti­yor.[9]

 

17- Tağuta tapmmakdan sakınan ve Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele!!

18- (Benim kullarım) Her sözü duyarlar en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın hidayete erdirdikleri onlardır. İşte onlar akıl sahibi olanların ta kendisidirler .

Kendi koyduğu kuralları Allah'ın kanunlarının üstünde gören tağutlar-dan kaçınıp, Allah'a yöneleceğiz. Tağutlan ve onların siyasi, ekonomik ve askeri güçlerini yaratan Allah'dır. Siz Allah'a yönelirseniz müjdeyi size Allah veriyor.

Siz gönül kulaklarınızı Allah'a yöneltiniz. Çünkü gönlünüzü yaratan Allah'tır.

"Mü'minler her sözü duyarlar, en güzeline uyarlar." Edipleri, şairleri, hatipleri yaratan Allah'tır. Onların güzel konuşma ve yazma özelliklerini yaratan Allah'tır. Öyle olunca en güzel ve en doğru olanı Allah söyler, insanların sözleri, gözlen gibi sınırlıdır. Zaman ve mekanları yaratan Allah her zaman ve mekana uygun söz söyleyebilir.

Mü'min insan, her sözün en güzel tarafını bulur ve görür. Sözlerde art niyet araştırmaz. Her şeyi hayra yorar.

Bu surenin 23. ayetinde sözlerin en güzelini Allah'ın indirdiğini haber veriyor. Yine bu surenin 55. ayetinde; "kutlarıma söyle; en güzelini söy­lesinler." buyuruyor. Nahl Suresi'nin 125. ayetinde ise; "Onlarla en güze-liyle mücadele et." buyurur.

Ayetlerden anladığımızı özetlersek : Sözlerin en güzeli Kur'an'dır. bu Kur'an'a uyacağız. Hayatımıza tatbik edeceğiz. Sonra bu en güzel sözü bütün insanlığa duyuracağız. Onlarla karşılıklı konuşurken kendi fikirle­rimizi değil, o konuda Allah'ın söylediklerini söyleyeceğiz.

İşte akıllılar arasına girebilmenin yolu da budur.[10]

 

19- Kendisine azap sözü hak olanı, ateşdekini senmi kurtaracak­sın?

20- Ancak Rableriııden sakınanlara üstüste yapılmış köşkler var­dır. Onların altından ırmaklar akar. Allah'ın va'di olarak (verilir) Allah va'dinden dönmez.

Yunus Emre'nin :

-"Gelin bugün yanalım.

- Yarın yanmamak için." dediği gibi biz bu dünyada iken, Cehenneme doğru koşan kafirleri uyaracağız. Eceli gelince, Cehenneme düşünce, hiç­bir kimse onları kurtaramaz.

Kafirler Cehenneme düşerlerken müminler de Cennetin yüce makam­larına yükselirler.

Olur mu? İnsan toprak olunca tekrar nasıl dirilir? demeyin.[11]

 

21- Görmedinmi? Allah gökyüzünden su indirdi. Onu yeryüzünde kaynaklara akıttı. Sonra onunla, renkleri ayrı ayrı ekinler çıkardı. Sonra kurur da sen onu sararmış görürsün. Sonra onu ufalar çerçöp eyler. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için öğüt vardır.

Gökyüzünden yağmurları indiren, yeryüzünden nehirler, çaylar fışkır­tan, o sularla rengarenk ekinler, çiçekler çıkaran, onları yeşerten, sarar­tan ve solduran sonra çerçöp haline getiren Allah(cc), insanları da kabir­lerinde yeniden diriltir.

Güz mevsiminde ağaçlar ve otlar hasta insan gibi sararıyor. Taneler yaprak kefenine sarılarak toprağa gömülüyor. Kardan bembeyaz kefen­lerle öldürülüyor. Bahar mevsimi gelip, cemre toprağa düşüp, danenin kulağına İsrafil'in suru gibi birşeyler lifleyince yeniden dirildiği gibi, insanlar da dirilecektir.

Güller soluyor, gül yüzlüler ölüyor. Güllerin solmadığı, güzellerin öl­mediği yurt cennet yurdudur.[12]

 

22- Allah'ın göğsünü İslama açtığı kimse ki, O Rabbînden bir nur üzeredir. (Bu kişi kalbi kapalı) gibimidir? Allah'ın zikrinden kalbleri katilaşanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklığın içindedirler.

23- Allah, sözün en güzelini (ayetleri) birbirine uyumlu, yeryer tek­rarlanan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların derileri on­dan (ayetlerden) ürperir. Sonra onların derileri ve kalbleri Allah'ın zik­rinde yumuşar. İşte bu Allah'ın hidayetidir. Onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah kimi sapıtırsa ona yol gösterecek yoktur.

Göğsü Allah tarafından imana açılanla, kalbi İslama kapalı kişiler bir olmaz. Mü'min Rabbinden bir nur olan Kur'an'Ia eşyayı değerlendirir. Kafir ise; kedinin bülbüle bakışı gibi bir bakışla tabiata bakar.

Mü'minin nuru olan Kur1 an sözlerin en güzelidir. Ayetler birbirinin ay­nıymış gibi birbirlerini tamamlar. Hiçbir çelişki yoktur. Lafızlar ve manalar birbirine uyumludur. Bu Surenin 18. ayetinde açıklandığı gibi en gü­zele, en güzel şekilde uyalım ve çağıralım.[13]

 

24- Kıyamet günü azabın en kötüsünden yüzünü korumaya çalışan (güvende olan mümin) gîbimidir? Zalimlere: "kazandıklarınızı tadın" denir.

25- Onlardan öncekilerde yalanlamıştı da hatırlarına gelmeyecek bir yerden onlara azap gelivermişti.

26- Allah onlara dünya hayatında rüsvayliğı tattırdı. Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı.

"Hümeze" Suresinde ifade edildiği gibi; Cehennem ateşi yüreklerine kadar vardığında, çaresiz kalan insan yüzünü korumak için çırpınacak.

Bu dünyada ayna karşısında saatlerce yüzüne bakanlar, kafir olarak ahirete gidecek olurlarsa yüzlerini korumak için çırpmacaklar ama fayda vermeyecek.

Geliniz bu dünyada hayranlıkla seyrettiğimiz bu yüz, göz, kaş ve kip­liklerimizle Allah'ın huzuruna; namazla secdeye vararak, dudaklarımızla Allah'ı teşbih ederek, Cehennem ateşine karşı perde yapalım.

Cehennemdeki ateşimiz bizim bu dünyadaki kötü amellerimizdir. Kafirlerin bir kısmı küfrün ve zulmün cezasını bu dünyada da tadarlar. Mekkeli müşrikler gibi, Firavun gibi, Karun gibi  bu dünyada rüsvay olur­lar ahirette de ebediyyen azap çekerler.[14]

 

27-Öğüt alırlar diye, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik.

28- Belki sakınırlar diye eğriliği olmayan arapça Kur'an'ı (verdik).

29- Allah, geçimsiz ortaklara (hizmet eden köle) bir adamla, bir adama teslim olan (köle) bir adamı, misal olarak verdi. Bu ikisi hiç eşit olur mu? Hamd Allah'a aiddir. Ancak onların bir çoğu bilmezler.

30- Şüphesiz sende öleceksin, Onlarda ölecekler.

31- Sonra siz kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.

Kur'an bize eğitim ve öğretimin metodlarını da öğretir. Bazı kuralları öğrettikten sonra bir de Örnek verir. Örnek; kuralın, ilkenin daha iyi anlaşılmasını sağlar. Hem de hatırda kalır.

İnsanları eğri yollardan koruyan bu Kur'an, put insanlara tapınanlann durumunu bir örnekle bize bildirir.

Birbiriyle çekişmeli olan ortaklara hizmet eden bir adamla dürüst, ah­laklı bir kişiye hizmet eden adam bir olur mu?

Bir köyde bir muhtar, kazada bir kaymakam, ilde bir vali, başkentte bir başkan olur. İki olunca ikilik başlar.

Bir Allah'a iman eden, O'nun kitabına göre amel eden bir mü'minle, her an bir başka kafirin söz ve fikirlerine beynini çanak tutup, kullara kul olan insan bir olmaz.

Allah'a hamdoisunki, biz bir Allah'a iman ediyoruz. Kitabımız karşı­sında bütün put adamları suspus oluyorlar.

Allah'a inananla, put insanlara tapanlarda ölecekler. Ama kafirler Rabbin huzuruna varınca yönetenlerle yönetilenler çekişmeye başlaya­caklar.[15]

 

32- Allah'a yalan söyleyen, kendine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim var? Kafirlere Cehennemde yer olmaz mı.

33- Doruyu (Kur'an'ı) getiren ve doğruyu tasdik edenler, işte onlar müttakilerin ta kendisidirler.

34- Onlar için Rabbleri katında diledikleri vardır. İşte bu iyilerin mükafatıdır.

35- Allah onların yaptıklarının en kötüsünü örtmek ve yaptıkları iyiliklerin en güzeliyle mükafatlandırmak için (dilediklerini verir.)

En zalim kimdir? derlerse, hemen cevap verin; En zalim insan; Allah'ı ve ayetlerini yalanlayan insandır. Çünkü doğruların üstünü kapatan, bü­tün yalanlan ve yanlışları meydanlara, meclislere, kışlalara okullara salı­veren demektir. İşte onlar kendilerine cehennemde yer yapıyorlar.

Doğruya iman eden, onu tasdik edenler, meclisleri, meydanları, kışla­ları, okulları, doğrularla dolduranlarda, Allah katında istediklerine kavu­şacaklar.[16]

 

36- Allah, kuluna yeterli değil midir? Onlar seni Allah'dan başka­sıyla korkutmaya çalışırlar. Allah kimi sapıtırsa ona yol gösterecek yoktur.

37- Allah kime hidayet verirse onu sapıtacak yoktur. Allah güçlü ve intikam alan değil midir?

İmanla küfrün mücadelesinde, mümin kuluna Allah kafidir. Bütün

Peygamberler buna Örnektir.

Zalim kulların, şahların karşısına çıkmışlar, imam ve adaleti önermiş­ler. Tek kişi olmalarına rağmen, Allah'ın yardımıyla galip gelmişler.

Bizi Allah'ın yarattığı put adamlarla korkutmaya çalışıyorlar. Allah'a değil Allah'ın yarattığı kullara kulluğa çağırıyorlar.

Sapıklığı isteyen, doğruluğa gönül kapılarını kapatan, kula kul olan bu insanlara Allah'tan başka kimse hidayet veremez. Biz tebliğimize devam edelim. Tebliğ bizden, hidayet Allah'tan.[17]

 

38- Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan "elbette Allah," derler. Deki: "bana söyleyin, Allah bana bir zarar vermek is­tese, o Allah'dan başka dua ettikleriniz Allah'ın zararını giderebilir­lerini? veya Allah bana bir rahmet dilese, onlar Allah'ın rahmetini tutabilirlermi?" Deki: "Allah bana yeter. Tevekkül edenler yalnız ona güvenirler.

39- Deki; Ey kavmim, durumunuza göre  iş yapın. Bende yapaca­ğını. Yakında bileceksiniz.

40- Kendisini rusvay edecek azabın kime gelecek kalıcı azap kim üzerine inecek (yakında bileceksiniz.)

Müşrik, Allah'ı inkar eden insan değildir. "Müşrik" kelimesi ile "şir­ket" kelimesinin kökü aynıdır. Bir şirkette birden fazla kişinin hisseleri oranında söz sahibi olduğu gibi, insanlar üzerinde Allah'tan başka kişi ve kurumlarında söz sahibi olduğuna inanana "müşrik" denir.

Müşrikler; "Yeri göğü Allah yaratmıştır. Ancak insanların yöneti­minde Allah'ın hakkı yoktur. Biz yönetiriz" derler. Yaratmadıklarını yö­netmeye kalkınca isyanlar, işkenceler, haksızlıklar ülkeleri kasıp kavuru­yor.

Otuz altıncı ayette Allah'ın yarattığı insanlarla Müşriklerin müminleri korkutmaya çalıştıkları haber verilmişti. Burada Müminlerin onlara vere­ceği cevap öğretiliyor.: Elinizden geleni yapın. Bende elimden geleni ya­pacağım.

"Bende elimden geleni yapacağım" İşte bu cevaba dikkat edelim. Akrep sokuyor!!, ateş yakıyor!! diye bağırmanın faydası yok. Ateşi soba­nın içinde tutarsanız faydalı olur. Kafirin görevi kan ve gözyaşı akıtmak-dır. Müminin görevi ise buna engel olmak, sızlanmak değil.

Kafirin küfrü, kendisini bu dünyada da rüsvay eder. Haksız, hırsız rüş­vetçi, köşe dönücü, sahtekar olarak bilinir alçaklığın en aşağısına iner oradan cehennemin en alt tabakasına gider.[18]

 

41- İnsanlar için kitabı sana hak ile indirdik. Kim hidayeti isterse kendi lehinedir sapitanda kendi aleyhine sapıtmış olur. Sen onların üzerinde vekil (zorlayıcı) değilsin.

42- Allah, ölüm anında ruhları alır. Ölmeyenlerin ruhunu da uyku­sunda alır. Ölmelerine hükmettiklerini tutar, diğerlerini belirli bir za­mana kadar bırakiverir. Düşünen toplum için bunda ibretler vardır.

Binlerce beynin bulmak için çalıştığı doğrular, gerçekler bu kitabın içindedir. İnsanların buldukları doğrular, insanların akıl gücüyle orantılı­dır. Bütün insanların aklını kuşatacak bir akıl kimseye verilmemiştir. Bütün akılları yaratan Allah Kur'an'ında hakkı indirmiştir.

Ona sarılan doğru yolu bulur. İnkar eden sapıtır ve cehennemi bulur.

Biz kimseyi zorlamadan, bu insanlar yanmasmlar diye cennete giden hak yolu göstermeye devam edeceğiz.

"Uyku küçük ölüdür" diye bir atasözümüz vardır. Allah ve ahirete ina­nan ve inanmayan herkes uyku uyur" işlerime Allah'ı karıştırmam" diyen­ler yirmi dört saat Allah'ın denetimi ve yönetiminde yaşarlar. Kalbini ça­lıştıran, kanını coşturan Allah onu uyutuyorda.

Kişi uyuyunca kendine sahip değildir ama Allah ona sahipdir. Geçici olarak Ruhunu alıyor. Güneş yeryüzünden uzak olduğu halde, ışığıyla yakında olduğu gibi, ruhumuz da uyuyandan uzaklaşıyor ama bedenin ya­şantısını ışığıyla devam ettiriyor. Uyanınca ruh geri geliyor.

Allah o ruhu geri vermezse, işte o zaman kişi ölüyor. Ruh berzah ale­mine alınıyor. Beden toprak oluyor, yanıp duman oluyor ama ruhla bağ­lantısı devam ediyor. Kıyamet gününde o ruhla beden buluşturuluyor ve ahiretteki diriliş başlıyor. Ahiretteki dirilişi inkar edenler, uyku üzerine biraz kitap okusalar fay­dalı olur.[19]

 

43- Yoksa Allah'tan başka şefaatcılarmı edindiler? Deki; "Onlar bir şeye sahip olmadıkları ve bir şeye de akıl erdiremedikleri haldemi  (şefaat edecekler)?"

44- Deki; "Bütün şefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O'na aittir. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

İlk önce bu bilinmeli: Allah'ın izni olmadan kimse şefaat edemez.[20] Allah'ın razı olmadığı bir kişiye kimse şefaat edemez.[21]

Bütün şefaat Allah'a aittir, izin verdiği kulları, razı olduğu kullarına şefaat  edecektir.

Sevgili peygamberimiz. "Benim şefaatim ümmetimin büyük günah sahibi olanlarınadır." buyurmuş. (Tirmizi, sıfatül kıyame, hab 12) Peki küçük gü­nah sahibi müminlere şefaat olmayacakmı? sorusuna gerek yok. Büyük günahların afvedildiği yerde küçük günahlar öncelikle afvedilir.[22]

 

45- Allah tek olarak anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürker. Allah'dan başkası anıldığında hemen sevinirler.

46- Deki: "Ey göklerin ve yerin yarat'cısı, gizliyi ve açığı bilen Allah'ım!!, ayrılığa düştükleri konularda kullarının arasında hüküm verecek olan sensin."

47- Yeryüzündekilerin tamamı, onunla beraber bir misli daha faz­lası zalimlerin olsaydı, kıyamet günü kötü azapdan kurtulmak için fidye olarak verirlerdi. Hiç hesap etmedikleri (azap), Allah katından onlara beliriverir.

48- Kazandıkları kötü şeyler onlara belirir. Alaya aldıkları (azap) onları kuşatıverir.

Aman yarabbü! verdiğin bu haberin doğruluğunu bugün biz gözleri­mizle görüyoruz, kulaklarımızla işitiyoruz. Belirli salonlarda, sahnelerde, kürsülerde, Allah'ın adı anıldığında yüzü ekşiyen midesi bulanan insan­lar görüyoruz. Ama kendisi gibi bir insanın adı anıldığında yüzü gülen in­sanlar görüyoruz.

Sinek gülü görünce yüzünü ekşitirmiş, pisliği görüncede sevincinden kanat çırpar, alkış tutarmış.[23]

Ahirette gerçekler ortaya çıkacak, önderlerin ardında mahşer yerinde toplanacaklar ve cehenneme doğru sürüldüklerinde, kendilerini kurtarmak için her şeyi vermek isteyecekler ama fayda vermeyecek.

Yaptıkları kötülükler, inkarlar, alaya almalar ateş olup kafirlerin, din düşmanlarının çevresini kuşatacak.[24]

 

49- İnsana bir kötülük dokunduğunda bize dua eder. Sonra ona

tarafımızdan bir nimet verdiğimizde; "Bu bana bir bilgi üzerine veril­miştir" der. Halbuki bu bir imtihandır. Ancak insanların bir çoğu bil­mezler.

50- Bunu onlardan öncekilerde söylemişti, kazandıkları onlara fayda vermedi.

51- Onlara yaptıkları kötülükler isabet etti. Bunların içinde zulme­denlere de yaptıkları kötülükler isabet edecek. Onlar (Allah'ı) engelle­yemezler.

52- Onlar, Allah'ın dilediğine rızkı yaydığını ve kisdığını bilmiyor-larmı? İman eden toplum için bunda ibretler vardır.

Kötülüğü Allahtan bilmek, iyiliği kendinden bilmek bir çok insanın ge­nel huyudur. Biz ise hayrı da, şerri de Allah'ın yarattığına inanırız. Karun'un Kasas Suresinde nakledilen; "Bana bu bir bilgi üzerine verildi" sözünü demeyiz. Çünkü bilgiyi, kavrayan gönülü ve beyni yaratan da Allah'tır. Biz yaptıklarımızın mükafat veya cezasını çekeriz. Karun'a ilmi de, malı da fayda vermedi. İki dünyası da berbat oldu.[25]

 

53- Deki: "Ey kendilerini israf eden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları afveder. Muhakkak O bağışlayandır, merhamet edendir.

54- Azap size gelmeden Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra yardım olunmazsınız.

55- Siz farkına varmadan ansızın size azap gelmeden Rabbinizden size indirilen en güzele (kitaba) uyun.

56- (Ki kıyamet günü) hiçbir kimse "Allah'ın yanında yaptığım ha­talardan dolayı yazıklar olsun bana Gerçekten ben (Kur'an'i) alaya alanlardandım" demesin.

57- Veya : "Eğer Allah bana hidayet verseydi elbette ben müttekilerden olurdum" demesin.

58- Veya azabı gördüğünde "birkere (dahi olsa dünyaya dönüş) ol­saydı da ben iyilik yapanlardan olsaydım" demesin.

59- (Allah buyuracak) "Evet sana ayetlerim gelmişti de sen yalan­lamıştın, kibirlenmiştin ve kafirlerden olmuştun"

Günahlarımın çok olmasına rağmen hiçbir zaman Allah'dan ümidimi kesmedim. Bu ayeti kerimeyi değerli hattatlarımızdan birine yazdırdım. Önce gönlüme yazdım. Çünkü kağıda yazılanlar bu dünyada kalır. Gönüle yazılanlar bizimle beraber gider. Allah'dan ümidinizi kesmeyin. Kur'an'z sımsıkı sarılın, Rasülün yolundan yürüyün.

Can boğaza gelmeden tevbe edin. Nisa suresinin 18. ayetinde car boğaza geldikten sonra tevbenin kabul edilmeyeceğini haber verir Yunus suresinin 90- 91. ayetlerinde Firavun'un denizde boğulurken ge­tirdiği imanın fayda vermediğini bildirir Rabbimiz.

Bu surenin 18. ayetinde "Müminler her sözü duyarlar en güzelim uyarlar" buyurmuştu 22, ayette ise "en güzel sözü Allah indirdi" buyur muştu. Burada ise O güzel sözlere uymamız isteniyor.

Eğer Allah kelamına uymazda Allah'ın yarattığı insanların sözlerin uyarsak, ahirette pişman olacağımız, "yazıklar olsun bana" diyeceğimi; haber veriliyor. Kur'an'la alay etmenin cezasını çekeceğimiz bildiriyor.

Pişmanlık fayda vermeyecek. Geliniz "eyvah demeden Allah" diyelim[26]

 

60- Allah hakkında yalan söyleyenleri, kıyamet günü yüzlerini kararmış olarak görürsün. Kibirlenenlere cehennemde yer olmaz mı?

61- Allah sakınanları başarılarından dolayı koruyacak. Onlara hiç­bir kötülük dokunmaz ve üzülmezlerde.

62- Herşeyin yaratıcısı Allah'dır. O herşeye vekildir.

63- Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini in­kar edenler, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

"Allah dileseydi biz kafir olmazdık" gibi sözlerle Allah'a iftira edenler bilsinler ki, evet Allah dileseydi kafir olmazlardı. Ancak Allah bu imtihan dünyasında irademizi elimize vermiş ve "dileyen iman etsin, dileyen kafir olsun" buyurmuş.[27] İradesini imana, iyiye, güzele kullanma­yanların ahirette içleri dışa çıkacak ve yüzleri kararacak.

İman edenlerin de içindeki güzellikler, dışlarında cennetin güllen ola­rak görülecek. Başarılarının Mükafatını alacaklar.[28]

 

64- Deki: "Ey cahiller, bana Allah'dan başkasına ibadet etmemîmi emrediyorsun."

65- And olsunki, sana ve senden öncekilere de vahyolundu: "eğer Allah'a ortak koşarsan amelin boşa gider ve sen hüsrana uğrayanlar­dan olursun"

66- Hayır, yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol.

67- Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Yeryüzünün tamamı kıya­met gününde, Onun kabzasında (kudreti altındandır, göklerde onun kudretiyle durulmuştur. Onların ortak koştuklarından, O (Allah) çok yücedir.

Bu gün dünyamızda ikiyüze yakın devlette binlerce şahıs, kurum ve kuruluş, insanların Allah'a giden yoluna pusu kurup, insanları kendi lider­lerine bağlamak için çaba sarf ediyor.

Biz onlara cahil olduklarını söyleyeceğiz. Allah'a değilde, Allah'ın ya­rattıklarına uymamızın şirk olduğunu bildireceğiz.

Hergün beş vakit namazımızda kırk defa İyyake Na'büdü=Ancak sana kulluk yaparız, dediğimizi ilan edeceğiz.

Bir anlığına, bir göz açıp kapayıncaya kadar dahi Allah'ın yarattıkla­rına kul olmayız, olursak amelimiz boşa gider. Allah'a hamdeder, ibadet eder şükrederiz.

Kafirler Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Çünkü Akıllanyla Allah'ın

sıınırlarmı belirmeye çalıştılar. Bir kısmı, İsa Allah'ın oğludur dedi ve-ka­fir oldular.

Biz Allah'a, Allah'ın kendini Kur'an'da tarif ettiği şekliyle iman ederiz. Bizim diğer iman iddiasında bulunanlardan farkımız budur.[29]

 

68- Sura üfürünce, Allah'ın diledikleri hariç göklerde ve yerde olan­ların hepsi bayılıp düşecek. Sonra sur'a bir daha üflenecek birde bak-missin ki, hepsi kalkmış bakıyorlar.

69- Yer Rabbinin nuruyla pariar. Kitap konur Peygamberler ve şa­hitler getirilir. Aralarında hak ile hükmedilir. Onlara haksızlık yapılmaz.

70- Herkese yaptığı ödenir. Onların yaptıklarını O(Allah) daha iyi bilir.

Allah'a hakkıyla iman edene, kıyametin dehşetli anlarının bile zarar veremeyeceği bildiriliyor. Sur'a üfürülüp her can baygınlık geçirirken, müminler güzel bir kokunun etkisiyle cenneti görerek giderler de yıldızla­rın dökülmesinden, dağların devrilmesinden, İsrafil'in "sur" sesinden ra­hatsız olmazlar.

İkinci  sur'a üfürülüşte herkes kabirlerinden  doğrulup bakacaktır. Denizde boğulan da, yangında yanan da toplanacakür. Aralanndahak ile hükmedilecek.  Kimseye hakS1zlık yapılmayacak.  Herkese yaptığının

karşılığı verilecek.[30]

 

71- Kafirler cehenneme bölük bölük sevkolunur. Oraya vardıkla­rında cehennemin kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler; "Size sizden peygamberler gelip Rabbinizin ayetlerini okuyup, bu gününüze kavuşacağınızı uyarmadılar mı?" (Cehennemlikler) ; "Evet geldiler." derler. Ancak kafirlere azap sözü hak olmuştur.

72- "Ebedi olarak kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötü.

73- Rablerinden sakınanlar, cennete bölük bölük sevk olunurlar. Cennete geldiklerinde, cennet kapıları açıldığında onlara; "Selam size, hoş geldiniz, ebedi olarak cennete giriniz." derler.

74- (Cennete girenler) ; Va'dinde doğru çıkan, bizi bu yere varis kı­lan, Allah'a hamdolsun. Cennette dilediğimiz yere yerleşiyoruz. Çalışanların mükafatı ne güzelmiş.

75- Melekleri, arşın etrafını kuşatmış hamd ile Rablerini teşbih eder­ken görürsün. Onların (halkın) arasında hak ile hükmolunmuştur. "Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah içindir" denir.

Kafirler cehenneme sevkolunurken kafirlerin kendilerine haksızlık ya­pıldığı hatırlarından geçebilir. Melekler onlara; "size bir uyarıcı gelmedi mi? size cehennemden haber verip, kurtuluş yollarını göstermedi mi? diye sorarlar. "Evet geldi ama biz yalanlamıştık" derler. Ve ebedi olarak kala­cakları cehennemin kapısından içeri girerler.

Müminleri ise, cennette melekler karşılar ve "selam size hoş geldiniz, ebedi olarak cennete girin" derler. Meleklerin bu sesi çöldeki su sesin­den, hapisteki serbestsin" sesinden, köleye; "hürsün" sesinden, aşığa sevgilisinin "gel" sesinden daha güzeldir.

Bu dünyada Allah'a hamd edenler cennette de Allah'a hamd edenler­den olacaklar. Cennette diledikleri yere yerleşecekler. Melekler hamd ile teşbihe devam ederler.

Biz hamdimize devam edelim ve günde beş vakit Rabbin huzurunda "Elhamdü lillahi Rabbil alemin" diyelim.[31]

 



[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/481.

[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/481.

[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/482.

[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/483.

[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/483-484.

[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/484-485.

[7] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/485-486.

[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/486-487.

[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/487-488.

[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/488-489.

[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/489-490.

[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/490-491.

[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/491-492.

[14] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/492-493.

[15] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/493-494.

[16] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/494-495.

[17] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/495-496.

[18] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/496-497.

[19] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/497-498.

[20] Bak: Bakara 255

[21] Bak : Enbiya 28

[22] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/498-499.

[23] Mü'min 12

[24] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/499-500.

[25] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/500-501.

[26] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/501-503.

[27] Kehf 29

[28] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/503-504.

[29] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/504-506.

[30] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/506-507.

[31] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 6/507-508.


Önceki Sayfa
Fihrist
Sonraki Sayfa
Ana Sayfa Dön ///