Kur-an-i-Kerim
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ للهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ

<● > Allah'ın Adıyla Başlıyorum <● >
Allah’a hamd olsun. O Tektir. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed’in üzerine olsun

<● > Eraykitap Web Sitesine Hoş Geldiniz ! <● >

<● > En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir <● >
Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet Suresi - 30)

İslamin Temel Kavramlari




Kavramlar, düşüncemizin ve dünya görüşümüzün kalıba dökülmüş ifadeleridir. Onlarla konuşur, onlarla anlaşırız. İnsanlarla tanışmanın ve bilişmenin araçlarıdır . Onlar. Dilin ifadeye dökülüşü, kelimelerin ilimde, edebiyatta ve inanç dünyasında yeniden canlanışıdır kavramlar.



    Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. (Bakara Suresi - 42)
    İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. (Bakara Suresi - 159)
    Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Rasul'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir. (Nisa Suresi - 115)
    Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır. (Nisa Suresi - 116)
Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler. (Enam Sıresi - 116)


"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (Ahkaf Suresi - 13)


Şirk nedir ve şirk çeşitleri nelerdir?


Şirk kelimesi, ortak koşmak (ortaklık) demek, «tevhîd» kelimesinin zıddıdır. Şerik ise, ortak demektir. Çoğulu «Şüreka»'dır. Kur'an-ı Kerîm'de insanlar, tevhide, yani Allah'ı birlemeye davet edilmişler, O'na gerek zâtında, gerek sıfat ve fiillerinde başkalarını şerik, yani ortak kılmaktan, yalnız Allah'a mahsus olan ibâdette başkalarını O'na ortak etmekten şiddetle menedilmiştir.

Bu sebeple Kur'an-ı Kerîm'de; «Şirkin pek büyük bir günâh ve zulüm olduğu»(1) Hak Teâlâ'nın «Kendisine şerik koşulmasını asla affetmiyeceği, bundan başka olan günahları dileyeceği kimseler için affedeceği bildirilmektedir.»(2) Çünkü insan, Allah'ın yeryüzündeki halîfesi (vekili)'dir. Zira yeryüzündeki her şey onun emrine ve hizmetine verilmiş, onun idaresine terkedilmiştir.(3) Öyle ise nasıl olur da, kâinatı idare etmek için yaratılan insan, kendisi gibi veya kendi hizmetinde olan şeylerin bazısını ilâh olarak kabul ederek Allah'ı bırakıp, ona ibâdet eder veya onları Allah'a şerik koşar?

İşte şirk insanı bu şekilde alçaltacağı ve Allah'ın onun için takdir ettiği yüksek ve şerefli mevkii idrak ederek O'na ulaşmasına engel olacağı içindir ki, günahların en ağın olduğu ve Allah Teâlâ'nın, kendisine şirk koşan bu gibi insanları asla affetmiyeceği bildirilmiştir.

Şirkin Nevileri (Çeşitleri):

Şirkin birçok nev'ileri vardır :

1. Şirk-i İstiklâlî:

Şirk nev'ilerinin en açığı; güneş, ay, yıldızlar gibi semavî varlıklara, tabiat kuvvetlerine, yan veya tam ilâh zannedilen insanlara, hülâsa, Allah'tan başka canlı veya cansız varlıklara tapınmak ve onlara ibâdet etmektir. Şirkin bu şekilde; Allah'ı bırakarak; veya bir veya daha çok varlıkları ilâh veya ilâhlar olarak kabul edip onlara tapınıldığından, bu türlü şirke, «Şirk-i İstiklâli» denmiştir.

Hayır kaynağı olarak bir «hayır ilâhı», şer kaynağı olarak da bir «şer ilâhı» olduğuna inanan ve bu iki ilâha tapan «Seneviyye ve «Mecûsiler»'in şirki, bu şirke dahildir. «Zerdüşt» dininde olduğu gibi...

2. Şirk-i Teb'iz :

«Şirk-i Teb'iz» denilen bu şirk nev'inde ise; Allah'a inanmakla beraber, O'na başka şeyleri şerik (ortak), koşmak, yâni, ilâh olduğuna inanılan diğer varlıklarınıda Yüce Allah gibi ulûhiyet sıfatıyla muttasıl olduğuna inanmaktır. Hristiyanlıkta sonradan uydurulup icad edilen «Teslis» akidesi, bu nev'i bir şirktir. Çünkü onlaz Hz. îsa'ya oğul, Hz. Meryem'e Ruhu'l - Kudüs adını vererek Oğul veya Ruhu'l - Kudüs'ün de bizzat Allah gibi kâdir-i mutlak ve âlim-i mutlak olduğunu sanmakta ve böylece Baba, Oğul ve Ruhu'l - Kudüs gibi üç başlı bir ulûhiyete inanmaktadırlar.

3. Şirk-i Takrîb :

«Şîrk-i Takrîb», adı verilen üçüncü nev'i şirkte ise; bu âlemin yaratıcısının bir olduğu kabul edilmekle beraber, «O'na yakınlığı temin etmek ve O'nun katında şefaatçi olmak üzere Allah Teâlâ'yı bırakarak O'ndan başkasına, yani putlara ve heykellere tapmak, hiçbir fayda veya zarar veremiyecek olan bu cansız ve kıymetsiz eşyaya ibâdet etmektir." «Veseniyye», yani «Putperestlik» denilen bu şekil, en âdi, kötü ve gülünç şirk şekli olması Ve İslâmiyetin zuhuru sırasında bütün dünyada salgın halinde bulunması sebebiyle, Kur'an-ı Kerîm'de en ağır kelimelerle sık sık zikredilmiş ve bu sapık inanç şiddetle yasaklanmıştır.(4)

— Şirkin diğer bir şekli de; bir kısım insanların kendi aralarından bazılarını «Rabb» olarak kabul etmeleri, onlara körü körüne inanarak Allah'ın emir ve nehiyleri yerine, onların emrettiklerini yapmaları, yasak kıldıklarını da yapmamalarıdır. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de, Yahudilerin hahamlarını (yani kendi din adamlarım), Hıristiyanların da rahiplerini Allah'dan başka birer Rabb edindikleri, yani emir ve yasaklarını bırakarak, kendi din adamlarının emir ve yasaklarını tuttukları, halbuki bir tek Allah'a ibadetle emredilmiş oldukları beyan edilmektedir.(5)

Yukarıda zikredilen bu şirk nev'ileri, şu âyet-i kerimede gayet açık olarak şöylece özetlenmiştir.(6)

«... Hiçbirimiz Allah'dan başkasına tapmıyalım. O'na hiçbir şerik (ortak) koşmayalım. Allah'ı bırakıp içimizden bir kısmını kendimize Rab edinmiyelim.»

Şirkin en kapalı görülen bir şekli de, yine Kur'an-ı Kerîm'de bildirilen, insanın kendi heves ve süflî arzularına körü körüne uymasıdır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de (7)

«Kendi heves ve arzularım mâbûd edinen kimseyi gördün mü?.." buyurulmak suretiyle bu gibiler kötülenmişlerdir.

O halde, açık veya kapalı olan her türlü şirkten dikkatle kaçınmak lâzımdır. Hakîkî Tevhîd'e ancak bu şekilde ulaşılır.

Allah'a şirk koşmanın bütün bu nev'ileri, bilhassa putperestlik, güneş, ay ve yıldızlara ve tabiat kuvvetlerine, iki veya daha çok ilâha tapmak ve Hristiyanların teslis akidesi, Kur'an-ı Kerîm'de şiddetle reddedilmiş, hakîkî tevhîd inancı bütün beşeriyete telkin edilmiştir. Böylece gerçek itaat ve ibâdetin ancak Allah'a yapılacağı, Allah'ın emirlerini terk ederek, başka bir kimsenin emirlerine veya süflî arzularına itaat etmenin bir nevi şirk hükmünde olduğu, birçok âyetlerde beyan buyurulmuştur.(8)

Dipnotlar:

(1) Lokman, 13
(2) Nisa, 48
(3) Bakara, 29-30
(4) Bak: En'âm, 71. 136-138, 139; İbrahim, 30; Ankebut, 25; Araf. 191, 132. 195, 197; Hacc, 12. 13. 73; Meryem, 81: Furkan, 3: Sebe', 21; Fatır, 13. 14, 40; İsrâ, 56.
(5) Tevbe, 31
(6) Âl-i İmrân, 64
(7) Furkân, 43
(8) Ali Arslan Aydın, İslam İnançları, (Tevhid ve İlm-i Kelam), Gonca Yayınları: 289-291.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet



Şirkin nevileri nelerdir?

Şirkin başlıca nevileri şunlardır:

1. Allah’ı bırakarak, O’ndan başka canlı veya cansız varlıklara tapmak ve onlara ibâdet etmektir. Hayır ilâhı, şer ilâhı diye iki ayrı ilâha tapan Mecusîlerin şirki bu nevidendir.

2. Allah’a inanmakla beraber, O’na başka varlıkları şerik (ortak) koşmak, yani, Allah’tan başka bâzı varlıkların da ulûhiyet sıfatı ile muttasıf olduğuna inanmaktır. Hıristiyanlıktaki teslis akîdesi bu kısma girer...

3. Bu âlemin yaratıcısının bir olduğunu kabûl etmekle birlikte, O’na yakınlığı te’min için, put, heykel gibi cansız eşyaya ibâdet etmektir. Putperestlik bu kısma girer.

4. Şirkin diğer bir şekli de, insanların bâzı insanları Rab kabûl etmeleri, yani, onlara körü körüne inanarak, Allah’ın emir ve yasakları yerine onların emirlerini yapmaları, yasaklarından kaçmalarıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de Yahudilerin hahamlarını, Hıristiyanların da râhiblerini Allah’tan başka birer rab edindikleri beyan edilmektedir.

5. Şirkin en yaygın görülen bir şekli de, insanın kendi heves ve süflî arzularına perestiş edip körü körüne uyması, hevâsını kendine bir nevi ilâh edinmesidir. Kur’an’da: "Kendi heves ve arzûlarını ilâh ve mâbud edinen kimseyi gördün mü?" buyurulmak suretiyle bu gibiler kötülenmiştir.

6. Bir de gizli şirk vardır ki, bu da riyâdır. Yani ibadeti ve iyilikleri yalnızca Allah rızâsı için yapmak yerine, başkaları görsünler, beğensinler diye yapmak demektir. Böyle yapılan bir ibadette, bir nevi Allah’a şirk koşulmuş olmaktadır. Peygamberimiz bunu şirk-i hafî olarak vasıflandırmıştır. Mü’min gizli - âşikâr, açık - kapalı her türlü şirkten dikkatle kaçınmalıdır. Hakikî tevhide ancak bu şekilde ulaşılır. Kur’ân-ı Kerîm’de şirkin bütün nevileri şiddetle reddedilmiş; hakikî tevhid inancı bütün insanlığa telkin edilmiştir.



Gizli şirk ve riya hakkında detaylı bilgi verir misiniz?

Şirkin çeşitleri vardır. Bunlar arasında en tehlikelisi gizli şirkdir ki bu tevhid-i ulûhiyete karşı olan şirktir. Her şeyden önce kul olarak, insan olarak bizlerin tevhid-i ulûhiyete karşı havass-ı zâhiriye ve batıniyemizi (maddî ve manevî hislerimizi) kullanarak bir ubudiyet sergilememiz lazım. Bu da vicdan mekanizmasını çalıştırmakla olur. Malum vicdan mekanizması dört önemli esasa sahiptir: his, zihin, irade ve latife-i rabbaniye. İdrak ve şuur ise bu dört unsuru besleyen amillerdir. Demek gizli şirk bu mekanizmayı lâyık-ı vechiyle çalıştırmamak suretiyle olur ve insan çoğu zaman bunun farkına varmaz.

Evet, Rab O'dur, Ma'bud ve Maksud-u bi'l-istihkak (ibadet edilmeye hak sahibi) O'dur, öyleyse başka türlü mülahazalara girmeden her şeyin Allah'tan beklenmesi, Allah'tan istenmesi gerekir. Aksine bir tavır takınılırsa, mesela çocuğum olsun talebiyle kabirlere ziyaret yapılıp, oralardaki muhterem zevattan talepte bulunulursa bu tevhid-i ulûhiyete karşı işlenmiş bir şirk ve büyük bir cinayettir (günahtır).

Bunun gibi şirk işmam eden şeyler de çok önemlidir. Allah Rasulü (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadisinde "Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir." buyurur. Sahabe "Eş-şirkü'l-asgar (küçük şirk) nedir Ya Rasulallah?" diye sorar. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) "Riya!" diye cevap verir. Gösteriş demek.

Riya, hadiste geçen ifadesiyle "debibü'n-neml"i andıran, gece yürüyen karıncanın izi gibidir, hissedilmesi imkansız gibidir. Küçük görünür başlangıçta ama işleye işleye büyür ve neticede,

 "Lâ sagîrate mea'l-ısrar ve lâ kebîrate mea'l-istiğfar. / Israr edilen küçük günahlar küçük, istiğfar edilen büyük günahlar büyük değildir."

fehvasınca büyük günah hâlini alır. "Ben şurada iyi bir namaz eda edeyim de görsünler bakalım namaz nasıl kılınırmış!" veya "Şurada güzel bir va'z u nasihat edeyim de!.." demeniz, içinizden geçirmeniz debibü'l-neml'dir. Ömer b. Abdülaziz'in valilerine yazdığı bazı mektupları "belâgatlı ve âdalı bir dil kullandım, içime gurur geldi" diyerek yırtıp attığı anlatılır. Demek o hassas insan içindeki debibü'n neml'i keşfetmiş.

Evet bu ve benzeri basit, küçük, ehemmiyetsiz görülen şeyler Allah ile aramıza girer, haylûlet eder, gölge olur ve neticede Allah'ı sıfat, zat ve esmasıyla tam olarak göremez ve bilemez oluruz. Bunun tabii sonucu olarak da istifade azaldıkça azalır.

Osmanlı, insanların bu türlü vartalara düşmemesi icin bazı tedbirler almış. Mesela sadaka taşları bunlardan birisidir. Veren verdiğim görünmesin diye gecenin zifiri karanlığında gider vereceği şeyi oraya koyar, böylece riyaya kapı açmaz. Muhtaç olan da yine zifiri karanlıkta gider ihtiyacı kadar alır ve zillet yaşamaz, minnet altına girmez.

Büyük bir seferden dönen padişahın şehre gece girmeyi tercih etmesi, yatağının dehlize serilmesini istemesi de basit şeyler değildir. Demek bu kadar debdebe ve ihtişam, bu ölçüdeki güç ve kudret onlara Allah'ı unutturmamış.

Efendimiz (asm)'in kadem-i mübarekinin izini alnında bir sorguç gibi taşıyan Sultan Ahmet'in, kendi adını verdiği camiin inşasında bir taraftan bir ırgat, bir amele gibi çalışması, diğer taraftan göz yaşları içerisinde "Allah'ım! Ahmet kulunun işlerine riya karıştırma!" diye dua dua yalvarması önemsiz bir hadise değildir.

Demek Osmanlı, kendi olduğu dönemde tavandan tabana tevhid-i ulûhiyet ve rububiyete aykırı, gizli şirki işmam eden gurur kibir, benlik, enaniyet, riya ve süm'a gibi davranışlardan uzak durarak imanlarının selametlerini korumaya çalışıyorlardı.

İlave bilgi için tıklayınız:

Sorularla İslamiyet Şirk-i hafî /  gizli şirk ne demektir?            Sorularla İslamiyet Riya nedir?


سُبْحاَنَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
سُبْحَانَكَ اَللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا أَنْتَ وَحْدَكَ لَاشَرِيكَ لَكَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ



En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir

Kur'an'ın gölgesi altında yaşamak bir nimettir. Sadece onu tadanın alabileceği bir nimet. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran bir nimet. Allah'a hamdolsun ki, bana ömrümün bir bölümünü Kur'an'ın gölgesi altında yaşama imkanını bağışladı. Bu dönemde hayatımın bugüne kadar ki bölümünde hiç tatmamış olduğum bir nimetin hazzını duydum. İnsan ömrünü yücelten, onurlu kılan ve arındıran nimetin hazzını.. Kur'an-ın Gölgesinden Mesajlar Şehid Seyyit Kutup

Rabb olarak Allah'tan, Din olarak İsalam'dan, Resul ve Nebi olarakta Muhammed'ten(a.s) Razı oldum; ve kayıtsız ve şartsız teslim oldum Sen Şahitsin Rabbin EBUBEKİR YASİN Kuran ve Sunnetin aydınlığında buluşmak ümidi ile…




Eraykitap ilmin kısa yolu © 2009 - 2025 Tüm hakları saklıdır. // Designed by Eraykitap.com //