ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali...İbn Kesir Ku'an Meali |
043-ZUHRUF SURESİ
[043.001] Ha, Mim.
[043.002] Apaçık kitaba andolsun ki;
[043.003] Düşünüp anlayasınız diye gerçekten Biz, onu arabça bir Kur'an kılmışızdır
[043.004] O nezdimizdeki ana kitabdadır. Şanı yücedir, hikmet doludur.
[043.005] Haddi aşan bir kavimsiniz diye, sizi o Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
[043.006] Daha öncekilere nice peygamberler göndermiştik.
[043.007] Kendilerine bir peygamber gelmeyedursun mutlaka onunla alay ederlerdi.
[043.008] Biz, bunlardan daha güçlü olanları helak ettik. Öncekilerin misali geçti.
[043.009] Andolsun ki; onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, muhakkak: Onları Aziz, Alim yaratmıştır, diyeceklerdir.
[043.010] O ki; yeri, sizin için bir beşik kılmış, doğru gidesiniz diye orada yollar var etmiştir.
[043.011] O ki; gökten bir ölçüye göre su indirmiştir. İşte Biz, onunla ölü bir memleketi dirilttik, siz de böylece çıkarılacaksınız.
[043.012] Ve O ki; bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve davarlar var etmiştir.
[043.013] Ta ki bunların üzerine oturunca, Rabbınızın nimetini anarak: Bunları bize müsahhar kılan ne yücedir, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz.
[043.014] Ve biz, şüphesiz Rabbımıza döneceğiz.
[043.015] Ama onlar; kullarından bir kısmını, O'nun bir parçası saydılar. İnsan, gerçekten apaçık bir nankördür.
[043.016] Yoksa; Allah, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp oğulları size mi ayırdı?
[043.017] Ama Rahman'a isnad edilen kız evladla onlardan birisi müjdelenince; yüzü kapkara kesilir de öfkesinden yutkunur durur.
[043.018] Yoksa süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık olmayanı mı?
[043.019] Onlar; Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler. Onların şehadetleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir.
[043.020] Ve derler ki: Eğer Rahman dilemiş olsaydı; biz, onlara ibadet etmezdik. Onların bu konuda bir bilgileri yoktur. Onlar, yalnız yalan söyleyip dururlar.
[043.021] Yoksa; daha önce onlara bir kitab verdik de ona mı tutunuyorlar?
[043.022] Hayır, dediler ki: Doğrusu biz, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinden gitmekteyiz.
[043.023] Senden önce de hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek; o kasabanın varlıklıları sadece dediler ki: Doğrusu biz, babalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerine uymaktayız.
[043.024] Şayet size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmişsem; yine mi bana uymazsınız? deyince, dediler ki: Doğrusu sizin gönderildiğiniz şeyi, biz inkar ediyoruz.
[043.025] Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.
[043.026] Hani İbrahim; babasına ve kavmine demişti ki: Şüphesiz ben, sizin taptığınız şeylerden uzağım.
[043.027] Beni yaratan müstesna. Şüphesiz ki O; beni hidayete iletecektir.
[043.028] Ve onu; belki dönerler diye ardından gelenler için kalıcı bir kelime kıldı.
[043.029] Hayır. Ben, onları da, atalarını da hakkı açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
[043.030] Hak kendilerine geldiğinde ise: Bu bir büyüdür. Doğrusu biz, onu inkar ediyoruz, dediler.
[043.031] Ve dediler ki: Bu Kur'an, o iki kasabanın birinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?
[043.032] Yoksa Rabbının rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimlerini aralarında Biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürebilmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık. Rabbının rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.
[043.033] Şayet insanlar, tek bir ümmet haline gelmeyecek olsaydı; Rahman'ı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını ve üzerinde yükseldikleri merdivenleri gümüşten yapardık.
[043.034] Evlerinin kapılarını ve üzerlerine yaslanacakları kerevetleri de,
[043.035] Altına boğardık. Bunların hepsi sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise; Rabbının katında müttakiler içindir.
[043.036] Kim, Rahman'ın zikrinigörmezlikten gelirse; Biz, ona şeytanı musallat ederiz.
[043.037] Şüphesiz ki onlar da bunları yoldan çıkarırlar. Bunlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.
[043.038] Nihayet Bize gelince der ki: Keşki benimle senin aranda Doğu ile Batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı. Sen, ne kötü arkadaş imişsin.
[043.039] Zulmettiğiniz için, bugün pişmanlığın hiç bir faydası yoktur. Muhakkak ki azabda ortaksınız.
[043.040] Sen mi duyuracaksın o sağırlara? Körleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hidayete eriştireceksin?
[043.041] Seni onlardan uzaklaştırsak da; muhakkak ki Biz, onlardan intikam alırız.
[043.042] Yahut da onlara vaadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü Biz, onlara karşı gücü yetenleriz.
[043.043] Sen; sana vahyolunana sarıl. Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
[043.044] Doğrusu bu; sana ve kavmine bir öğüttür. Ondan sorguya çekileceksiniz.
[043.045] Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: Biz, Rahman'dan başka ibadet edecek tanrılar kılmış mıyız?
[043.046] Andolsun ki; Biz, Musa'yı da ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik. Ve demişti ki: Şüphesiz ben, alemlerin Rabbının elçisiyim.
[043.047] Onlara ayetlerimizle varınca, onlar bunlara gülüvermişlerdi.
[043.048] Onlara biri diğerinden daha büyük olmayan hiç bir ayet göstermedik. Doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık.
[043.049] Ve dediler ki: Ey sihirbaz; sana verdiği ahde göre Rabbına bizim için dua et. Muhakkak biz, hidayete eriştirilmiş olacağız.
[043.050] Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar.
[043.051] Firavun, kavmine seslendi ve dedi ki: Ey kavmim; Mısır mülkü ve altımdan akan şu ırmaklar benim değil mi? Hala görmüyor musunuz?
[043.052] Ben, açıkça söyleyemeyecek derecede zavallı olan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?
[043.053] Ona altın bilezikler verilmeli veya beraberinde kendisine yardım edecek melekler gelmeli değil miydi?
[043.054] Firavun, kavmini küçümsedi, ama onlar yine de kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar, fasık olan bir kavim idi.
[043.055] Bizi öfkelendirince; onlardan intikam aldık ve hepsini suda boğduk.
[043.056] Ve onları, sonradan geleceklere bir geçmiş ve örnek kıldık.
[043.057] Meryem'in oğlu misal olarak verilince; senin kavmin hemen bağrıştı.
[043.058] Ve: Bizim tanrılarımız mı, yoksa o mu daha iyidir? dediler. Sana böyle demeleri, sadece tartışmaya girişmek içindir. Hayır, onlar kavgacı bir kavimdir.
[043.059] O; kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
[043.060] Şayet dileseydik; sizden, yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik.
[043.061] Şüphesiz ki o, saatın bilgisidir. O'ndan hiç şüphe etmeyin ve Bana tabi olun. İşte doğru yol.
[043.062] Sakın şeytan sizi çevirmesin. Şüphesiz ki o, size apaçık bir düşmandır.
[043.063] İsa huccetlerle gelince; demişti ki: Size hikmetle ve ihtilafa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
[043.064] Muhakkak ki Allah, benim de Rabbımdır, sizin de Rabbınızdır. Öyleyse O' na ibadet edin. İşte doğru yol.
[043.065] Ama aralarında hizibler birbirleriyle ihtilafa düştüler. Acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlerin haline.
[043.066] Onlar, farkında değillerken kendilerine ansızın o saatın gelmesini mi bekliyorlar?
[043.067] O gün; müttakilerin dışında, dostlar birbirlerine düşman olurlar.
[043.068] Ey kullarım; bugün size korku yoktur. Ve siz, üzülecek de değilsiniz.
[043.069] Onlar ki; ayetlerimize iman etmiş ve müslüman olmuşlardır.
[043.070] Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete girin.
[043.071] Onlara altın kadehler ve tepsiler dolaştırılır. Canların istediği ve gözlerin hoşlandığı her şey oradadır. Ve siz, orada ebediyyen kalacaksınız.
[043.072] İşte o cennet, işlediklerinize karşılık size miras kılındı.
[043.073] Orada sizin için meyveler vardır. Ve onlardan yersiniz.
[043.074] Muhakkak ki mücrimler; ebediyyen kalacakları cehennem azabındadırlar.
[043.075] Azablarına ara verilmeyecek ve orada tamamen ümitsiz kalacaklardır.
[043.076] Biz onlara zulmetmedik, ama onlar zalimlerin kendileridir.
[043.077] Ey nöbetçi; Rabbın hiç olmazsa bizi ölüme mahkum etsin, diye çağırışırlar. O da: Siz, böyle kalacaksınız, der.
[043.078] Andolsun ki; size hak ile geldik. Fakat çoğunuz hakkı hoş görmüyordunuz.
[043.079] Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.
[043.080] Yoksa kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmiyoruz mu sanıyorlar? Hayır, öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır.
[043.081] De ki: Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı; o takdirde ben, kulluk edenlerin ilkiydim.
[043.082] Göklerin ve yerin Rabbı, Arş'ın Rabbı onların tavsiflerinden münezzehtir.
[043.083] Bırak onları, kendilerine vaadedilen güne ulaşıncaya kadar dalsınlar, oyalanıp dursunlar.
[043.084] Gökte de ilah, yerde de ilah O'dur. Ve O; Hakim'dir, Alim'dir.
[043.085] Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisine ait olan ne yücedir. Kıyamet saatının bilgisi O'nun katındadır ve O'na döndürüleceksiniz.
[043.086] O'ndan başka tapındıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hak ile şehadet edenler bunun dışındadır ve onlar bilirler.
[043.087] Andolsun ki; onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette; Allah, diyeceklerdir. O halde neye çevriliyorlar?
[043.088] Onun: Ey Rabbım, demesi hakkı için, muhakkak ki bunlar inanmayan bir kavimdir.
[043.089] Şimdilik sen, onlardan yüz çevir ve; selam, de. Yakında bileceklerdir.
|