ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali...İbn Kesir Ku'an Meali |
020-TAHA SURESİ
[020.001] Ta-Ha.
[020.002] Biz; Kur'an'ı, sana güçlük çekesin diye indirmedik.
[020.003] Ancak Allah'tan korkanlara bir bir öğüt olarak.
[020.004] Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından indirmedir.
[020.005] Rahman, Arş'a hükmetmiştir.
[020.006] Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nun.
[020.007] İstersen sen sözü açığa vur, şüphesiz ki O; gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
[020.008] Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.
[020.009] Ve sana Musa'nın haberi geldi mi?
[020.010] Hani o; bir ateş görmüştü de ailesine: Durun, ben bir ateş gördüm. Size ya ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum, demişti.
[020.011] Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi.
[020.012] Şüphesiz ki senin Rabbın Benim, Ben. Pabuçlarını çıkar. Zira sen mukaddes vadide, Tuva'dasın.
[020.013] Ve ben; seni seçtim. Öyleyse vahyolunanı dinle.
[020.014] Şüphesiz ki Ben; Allah'ım. Benden başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl.
[020.015] Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Her nefis işlediğinin karşılığını görsün diye onu neredeyse gizliyorum.
[020.016] Ona inanmayan ve hevesine uyan kimse, seni bundan alıkoymasın, yoksa helak olursun.
[020.017] O sağ elindeki de nedir ey Musa?
[020.018] Dedi ki: O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha bir çok işlerde ondan faydalanırım.
[020.019] Buyurdu: Ey Musa bırak onu.
[020.020] O da bıraktı. Bir de ne görsün; o, hemen koşan bir yılan oluvermiş.
[020.021] Buyurdu: Tut onu korkma. Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.
[020.022] Elini de koltuğunun altına koy ki; diğer bir mucize olarak kusursuz, bembeyaz çıksın.
[020.023] Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.
[020.024] Firavun'a git, doğrusu o, azmıştır.
[020.025] Dedi ki: Rabbım, göğsümü aç.
[020.026] İşimi kolaylaştır.
[020.027] Dilimden de düğümü çöz ki;
[020.028] Sözümü iyi anlasınlar.
[020.029] Kendi ailemden bir vezir ver bana;
[020.030] Kardeşim Harun'u.
[020.031] Onunla destekle beni.
[020.032] Onu işimizde ortak yap,
[020.033] Ki seni daha çok tesbih edelim.
[020.034] Ve seni daha çok analım.
[020.035] Şüphesiz ki Sen, bizi görmektesin.
[020.036] Buyurdu: Ey Musa; istediğin sana verilmiştir.
[020.037] Zaten sana, başka bir defa daha lutufta bulunmuştuk.
[020.038] Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.
[020.039] Onu bir sandığa koy da suya bırak. Su onu kıyıya atar. Bana da, ona da düşman olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye, senin üzerine katımdan bir sevgi koydum.
[020.040] Hani kızkardeşin gidip diyordu ki: Ona bakacak birini size göstereyim mi? İşte böylece, annen üzülmesin de gözü aydın olsun diye seni ona geri vermiştik. Ve sen, bir cana kıymıştın da; seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da bir kader üzerine geldin ey Musa.
[020.041] Ve seni kendim için yetiştirdim.
[020.042] Sen ve kardeşin ayetlerimle git. İkiniz de Beni zikretmede gevşek davranmayın.
[020.043] Firavun'a gidin, doğrusu o, azmıştır.
[020.044] Ve ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.
[020.045] Dediler ki: Rabbımız; onun bize taşkınlık yapmasından veya azgın davranmasından endişe ederiz.
[020.046] Buyurdu: Korkmayın, Ben sizinle beraberim, hem görür, hem de işitirim.
[020.047] Haydi ona gidin ve deyin ki: Doğrusu biz, senin Rabbının elçileriyiz. Artık İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azab etme. Hem biz, Rabbından sana bir ayetle geldik. Hidayete tabi olanların üzerine selam olsun
[020.048] Doğrusu bize vahyolundu ki; yalanlayıp sırt çevirene azab vardır.
[020.049] Ey Musa, Rabbınız kimdir sizin ikinizin? dedi.
[020.050] Dedi ki: Rabbımız her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yola eriştirendir.
[020.051] Öyle ise önceki nesillerin durumu nedir? dedi.
[020.052] Dedi ki: Onların bilgisi Rabbımın katında bir kitabdadır. Benim Rabbım şaşırmaz, unutmaz.
[020.053] O ki; sizin için, yeryüzünü döşemiş, orada sizin için yollar açmış, gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşitli bitkilerden çifter çifter çıkardık.
[020.054] Hem siz yeyin, hem hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bunlarda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.
[020.055] Ondan yarattık sizi, oraya da döndüreceğiz. Ve sizi, bir kere daha oradan çıkaracağız.
[020.056] Andolsun ki ona bütün ayetlerimizi gösterdik ama yalanlayıp kaçtı.
[020.057] Ve dedi ki: Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa?
[020.058] Şimdi biz de seninkine benzer bir sihir göstereceğiz sana. Bizimle senin aranda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et ki; sen de, biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.
[020.059] Buluşma zamanımız; sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir, dedi.
[020.060] Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve sonra bütün hilesini toplayıp geldi
[020.061] Musa onlara dedi ki: Yazıklar olsun size, Allah'a karşı yalan uydurmayın Sonra azabla sizi yok eder. Doğrusu Allah'a iftira eden, hüsrana uğramıştır.
[020.062] Derken onlar işi aralarında tartıştılar ve gizlice müşavere ettiler.
[020.063] Dediler ki: Muhakkak bu iki sihirbaz sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkar mak ve örnek olan yolunuzu yok etmek istiyorlar.
[020.064] Onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra da sırayla gelin. Bugün üstün gelen felah bulmuştur.
[020.065] Dediler ki: Ey Musa; ya sen at, ya da ilk atanlar biz olalım.
[020.066] O da: Hayır siz atın, dedi. Bir de ne görsün; onların ipleri ve değnekleri, büyüleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi.
[020.067] Bu sebeple Musa, içinde bir korku hissetti.
[020.068] Korkma; muhakkak sen daha üstünsün, dedik.
[020.069] Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Zira onların yaptıkları, sadece sihirbaz düzenidir. Nerede olursa olsun sihirbaz asla felah bulamaz.
[020.070] Sonunda sihirbazlar secdeye kapanarak dediler ki: Biz, Musa ve Harun'un Rabbına inandık.
[020.071] Dedi ki: Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu o size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama olarak keseceğim ve sizi hurma kütüklerine asacağım. O zaman hangimizin azabının daha çetin ve devamlı olduğunu bileceksiniz.
[020.072] Dediler ki: Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.
[020.073] Doğrusu biz, hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbımıza iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha devamlıdır.
[020.074] Kim Rabbına suçlu olarak gelirse; şüphesiz ki cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne de yaşar.
[020.075] Kim de O'na iman etmiş ve salih ameller işlemiş olarak gelirse; işte onlara en üstün dereceler vardır.
[020.076] Altlarından ırmaklar akan ve içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır ve bu, arınanların mükafatıdır.
[020.077] Andolsun ki; Musa'ya şöyle vahyettik: Kullarımı geceleyin yürüt. Denizde onlara kuru bir yol aç. Batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme.
[020.078] Firavun da ordusuyla onu takip etti. Deniz de onları nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi.
[020.079] Firavun kavmini saptırdı ve onlara doğru yolu göstermedi.
[020.080] Ey İsrailoğulları; sizleri düşmanınızdan kurtardık ve size Tur'un sağ yanını vaad eetik. Ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
[020.081] Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı hak etmeyesiniz. Gazabımı hak eden, muhakkak mahvolmuştur.
[020.082] Muhakkak ki ben; tevbe edeni, inanarak salih amel işleyeni sonra da doğru yola gireni elbette bağışlayanım.
[020.083] Ey Musa; seni, kavminden daha çabuk gelmeye sevk eden nedir?
[020.084] Dedi ki: Onlar izim üzerindedirler. Rabbım, hoşnud olman için sana çabucak geldim.
[020.085] Buyurdu: Doğrusu biz, senden sonra kavmini sınadık ve Samiri de onları saptırdı.
[020.086] Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü ve: Ey kavmim; Rabbınız size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti aradan, yoksa Rabbınızın gazabına uğramak istediniz de mi bana verdiğiniz sözden caydınız? dedi.
[020.087] Onlar: Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O kavmin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı ve biz onları attık. Samiri de aynı şekilde attı, dediler.
[020.088] Derken o, kendilerine böğüren bir buzağı heykeli çıkarmıştı. Dediler ki: İşte bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o, unuttu.
[020.089] Görmüyorlar mıydı ki; o kendilerine ne bir söz söyleyebilirdi, ne bir zarar, ne de bir fayda verebilirdi.
[020.090] Andolsun ki; daha önce Harun da onlara: Ey kavmim; siz, bununla sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbınız Rahman'dır. Bana uyun ve emrime itaat edin, demişti.
[020.091] Onlar da: Musa bize dönene kadar, buna sarılmaktan asla vazgeçmeyeceğiz, demişlerdi.
[020.092] Dedi ki: Ey Harun; bunların saptıklarını görünce ne alıkoydu seni,
[020.093] Benim ardımdan gelmekten? Yoksa benim emrime karşı mı geldin?
[020.094] O da: Ey anamın oğlu; saçımdan sakalımdan tutma. Doğrusu; İsrailoğulları arasına ayrılık soktun, sözüme bakmadın, demenden korktum, dedi.
[020.095] Ya senin zorun neydi ey Samiri? dedi.
[020.096] O da: Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Ve bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim bana bunu hoş gösterdi, dedi.
[020.097] Dedi ki: Haydi git, doğrusu hayatta artık; bana dokunmayın, demenden başka yapacağın bir şey yoktur. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir ceza günü var. Sarılıp durduğun üstüne düşüp tapındığın ilahına bak; yemin olsun ki; biz onu yakacağız, sonra da parçaparça edip denize atacağız.
[020.098] Sizin ilahınız; ancak O'ndan başka hiç bir ilah olmayan Allah'tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.
[020.099] Sana geçmişlerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana, katımızdan bir de zikir verdik.
[020.100] Kim, ondan yüz çevirirse; şüphesiz ki kıyamet günü ağır bir günah yüklenecektir.
[020.101] Onda temelli kalacaklardır. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yüktür.
[020.102] Sur'a üflendiği gün, işte o gün; suçluları, gözleri korkudan gövermiş olarak toplarız.
[020.103] Aralarında gizli gizli konuşarak: Siz, sadece o gün eğleştiniz, derler,
[020.104] Onların söylediklerini Biz daha iyi biliriz. En akıllıları da: Sadece bir gün eğleştiniz, der.
[020.105] Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: Rabbım, onları ufalayıp savuracak.
[020.106] Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.
[020.107] Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.
[020.108] O gün; hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyacaklardır. Sesler, Rahman' ın heybetinden kısılmıştır ve sen; fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.
[020.109] O gün; Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
[020.110] O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların hiç birinin ilmi asla bunu kavrayamaz.
[020.111] Ve bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yükü taşıyanlar ise gerçekten hüsrana uğramıştır.
[020.112] Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.
[020.113] Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık.
[020.114] Gerçek hükümdar olan Allah; yücedir. Kur'an sana vahyedilirken; vahiy bitmezden önce unutmamak için acele tekrar edip durma ve: Rabbım, ilmimi artır, de.
[020.115] Andolsun ki; Biz, daha önce Adem'e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu ve Biz onda bir azim bulmadık.
[020.116] Hani meleklere demiştik ki: Adem'e secde edin. İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise dayatmıştı.
[020.117] Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.
[020.118] Zira cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın.
[020.119] Orada ne susarsın, ne de güneşte yanarsın.
[020.120] Ama şeytan ona vesvese verdi ve: Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve yok olmayacak bir mülkü göstereyim mi? dedi.
[020.121] Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen ayıp yerleri açıldı. Üzerlerine cennet yapraklarından yamamaya başladılar. Adem, Rabbına karşı geldi de şaşkın düştü.
[020.122] Sonra Rabbı onu seçti de tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi
[020.123] Buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Benden size bir yol gösteren gelir de kim, benim yoluma uyarsa; ne sapar, ne de bedbaht olur.
[020.124] Kim de benim zikrimden yüz çevirirse bilsin ki; onun dar bir geçimi olur ve kıyamet gününde Biz onu kör olarak haşrederiz.
[020.125] Der ki: Rabbım, beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben gören biriydim
[020.126] Allah buyurur ki: Öyledir işte. Sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun. Bugün de sen öylece unutulursun.
[020.127] İşte israf edenleri, Rabbının ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem ahiretin azabı daha çetin ve daha süreklidir.
[020.128] Kendilerinden önce nice nesilleri yok edişimiz hala onları uyarmadı mı? Halbuki onların yurdlarında gezinip duruyorlar. Doğrusu bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.
[020.129] Şayet Rabbının verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir vakit olmasaydı; hemen azaba uğrarlardı.
[020.130] Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbını hamd ile tesbih et. Gece saatlarında ve gündüzleri de tesbih et ki, Rabbının rızasına eresin.
[020.131] Onlardan bazılarına; denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbının rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.
[020.132] Ehline namazı emret. Kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana Biz rızık veririz. Akibet takvadadır.
[020.133] Rabbından bize bir ayet getirseydi ya derler. Onlara önceki kitablarda apaçık deliller gelmedi mi?
[020.134] Eğer onları daha evvel azaba uğratarak yok etseydik: Rabbımız, bize bir peygamber gönderseydin de hor ve rüsvay olmadan önce ayetlerine uysaydık olmaz mıydı? diyeceklerdi.
[020.135] De ki: Herkes gözlemektedir, siz de gözleye durun. Şüphesiz kimlerin dosdoğru yolun sahipleri olduğunu ve kimlerin hidayete ermiş bulunduğunu yakında bileceksiniz.
|