ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali...İbn Kesir Ku'an Meali |
021-ENBİYA SURESİ
[021.001] İnsanların hesab zamanı yaklaştı. Fakat onlar hala gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
[021.002] Rabblarından kendilerine yeni bir uyarı gelmeye dursun; onlar, bunu mutlaka eğlenerek dinlemişlerdir.
[021.003] Kalbleri gaflet içerisinde. Zulmedenler gizlice fısıldaştılar: Bu sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göre göre büyüye mi aldanacaksınız?
[021.004] Dedi ki: Benim Rabbım; gökte ve yerde söyleneni bilir. O; Semi'dir. Alim'dir
[021.005] Onlar: Hayır, bunlar saçma sapan rüyalardır. Hayır onu uydurmuştur, hayır o, şairdir. Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin dediler.
[021.006] Onlardan önce helak etmiş olduğumuz kasaba halkı iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecekler?
[021.007] Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız; zikir ehline sorun.
[021.008] Biz onları; yemek yemez bir ceset kılmadık ve onlar, ebedi de değillerdi
[021.009] Nihayet onlara verdiğimiz sözün doğruluğunu gösterdik. Kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık, aşırı gidenleri de yok ettik.
[021.010] Andolsun ki; size, içinde zikrinizin bulunduğu bir Kitab indirdik. Hala akletmiyor musunuz?
[021.011] Biz, zulmeden nice kasabayı kırıp geçirdik. Ve onlardan sonra başka bir kavmi var ettik.
[021.012] Bizim baskınımızı hissettikleri zaman; onlar, oradan kaçmaya yelteniyordu
[021.013] Koşup kaçmayın, size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün. Elbette sorguya çekileceksiniz.
[021.014] Dediler ki: Vay başımıza gelenlere; doğrusu biz, zalimler idik.
[021.015] Bu haykırmaları devam edip dururken Biz; onları, biçilmiş bir ot, sönmüş bir ocak haline getirdik.
[021.016] Biz; göğü, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
[021.017] Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu kendi katımızdan edinirdik. Fakat asla edinmedik.
[021.018] Hayır Biz; gerçeği batılın tepesine indiririz de onun beynini parçalar. Bir de bakarsın ki; o, yok olup gitmiştir. Allah'a yakıştırdıklarınızdan dolayı yazıklar olsun size.
[021.019] Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Katında olanlar O'na kulluk etmekten büyüklenmezler ve usanmazlar.
[021.020] Gece gündüz hiç durmaksızın O'nu tesbih ederler.
[021.021] Yoksa onlar; yerden bir takım tanrılar edindiler de onlar mı ölüleri diriltecekler?
[021.022] Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka tanrılar olsaydı; bunların ikisi de muhakkak bozulup gitmişti. Arş'ın Rabbı olan Allah; onların nitelendirdiklerinden münezzehtir.
[021.023] O; yaptığından sorumlu değildir, fakat onlar sorumludurlar.
[021.024] Yoksa O'ndan başka tanrılar mı edindiler? De ki: Kesin delilinizi getirin işte benimle birlikte olanların zikri ve benden öncekilerin zikri. Hayır onların çoğu hakkı bilmezler de onun için yüz çevirirler.
[021.025] Senden önce gönderdiğimiz her peygambere mutlaka: Ben'den başka tanrı yoktur. Bana kulluk edin, diye vahyetmişizdir.
[021.026] Dediler ki: Rahman çocuk edindi. O'nun şanı yücedir. Hayır, onlar ikram edilmiş kullardır.
[021.027] Onlar, sözle asla O'nun önüne geçemezler. Ancak O'nun emriyle hareket ederler.
[021.028] O, onların önlerindekilerini de bilir, arkalarındakini de bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler ve O'nun korkusundan titrerler.
[021.029] Bunlardan kim: Tanrı O değil de benim derse; onu derhal cehennemle cezalandırırız. Biz, zalimlerin cezasını böyle veririz.
[021.030] O küfredenler görmezler mi ki; gökler ve yer bitişikken Biz ayırdık onları. Ve her şeyi sudan canlı kıldık. Hala inanmıyorlar mı?
[021.031] Onlar sarsılmasın diye yeryüzünde sabit dağlar yerleştirdik. Doğru yoldan gitsinler diye orada geniş yollar açtık.
[021.032] Gökyüzünü de korunmuş bir tavan kıldık. Fakat onlar, bundaki ayetlerden yüz çeviriyorlar.
[021.033] Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Her biri bir yörüngede yüzer.
[021.034] Senden önce hiç bir insanı ebedi kılmadık. Sen ölürsen; onlar baki mi kalırlar?
[021.035] Her nefis ölümü tadıcıdır. Bir imtihan olarak sizi iyilik ve kötülükle deneriz. Sonunda, Bize döndürüleceksiniz.
[021.036] Küfredenler seni gördükleri zaman, alaya almaktan başka bir şey yapmazlar. Ve: Tanrılarınızı diline dolayan bu mudur? derler. İşte Rahman'ın kitabını inkar edenler onlardır.
[021.037] İnsan aceleden yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim. Ama o kadar çabuk istemeyin.
[021.038] Doğru sözlüler iseniz bu vaad ne zaman? derler.
[021.039] O küfredenler; yüzlerinden ve sırtlarından ateşi engellemeyecekleri ve yardım göremeyecekleri zamanı keşki bilseler.
[021.040] Doğrusu o aniden gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecektir. Ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
[021.041] Andolsun ki; senden önce de bir çok peygamberle alay edilmişti. Ama alaya alanları, eğlendikleri şey mahvetmişti.
[021.042] De ki: Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman'dan kim koruyabilir? Ne var ki onlar, Rabblarının zikrinden yüz çevirmektedirler.
[021.043] Yoksa kendilerini Bize karşı savunacak tanrıları mı var? Oysa bunlar kendilerine bile yardım edemezler. Bizden yakınlık da görmezler.
[021.044] Evet Biz; onlara da, atalarına da geçimlikleri verdik. Öyle ki ömürleri kendilerine uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki; Biz; o yeryüzüne gelip çevresinden eksiltip durmaktayız. Onlar mıdır galip gelenler şu halde?
[021.045] De ki: Ben ancak sizi vahiy ile uyarıyorum. Sağırlar uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler.
[021.046] Andolsun ki Rabbının azabından onlara bir esinti dokunsa; eyvahlar bize, doğrusu biz gerçekten zalimlermişiz, diyeceklerdir.
[021.047] Biz; kıyamet günü adalet terazilerini kurarız. Hiç kimse hiç bir şeyle haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapılanı ortaya koyarız. Hesab görenler olarak da Biz, yeteriz.
[021.048] Andolsun ki; Biz Musa ile Harun'a Furkan ışık, takva sahibleri için de bir zikir verdik.
[021.049] Onlar ki görmedikleri halde, Rabblarından korkarlar ve kıyamet saatından titrerler.
[021.050] İşte bu da Bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Yoksa siz onu inkar mı ediyorsunuz?
[021.051] Andolsun ki; Biz, daha önce İbrahim'e de rüşdünü vermiştik. Ve Biz onu bilenlerdik.
[021.052] Hani o, babasına ve kavmine demişti ki: Şu tapınıp durduğunuz heykeller de nedir?
[021.053] Onlar da: Babalarımızı bunlara tapar bulduk, demişlerdi.
[021.054] O: Andolsun ki sizler de, babalarınız da apaçık bir sapıklık içerisindesiniz, demişti.
[021.055] Onlar: Sen, bize gerçeği mi getirdin, yoksa bizimle eğleniyor musun? dediler
[021.056] O da dedi ki: Hayır, Rabbınız göklerin ve yerin Rabbıdır ki onları, O yaratmıştır. Ve ben bunlara şahidlik edenlerdenim.
[021.057] Allah'a yemin ederim ki; siz, arkanızı dönüp gittikten sonra putlarınıza bir tuzak kuracağım.
[021.058] Derken hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
[021.059] Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir, dediler.
[021.060] Dediler ki: Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duymuştuk.
[021.061] Dediler ki: O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu insanların gözleri önüne getirin.
[021.062] Ey İbrahim; tanrılarımıza bu işi sen mi yaptın? dediler.
[021.063] Dedi ki: Belki onu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorsa onlara sorun.
[021.064] Bunun üzerine kendilerine dönüp dediler ki: Hiç şüphesiz zalimler sizsiniz siz.
[021.065] Sonra eski kafalarına döndürüldüler: Bunların konuşamayacağını, andolsun ki; sen de bilirsin, dediler.
[021.066] Dedi ki: O halde Allah'ı bırakıp da size hiç bir fayda veya zarar veremeyecek şeylere ne diye taparsınız?
[021.067] Yuh olsun size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Daha akıllanmayacak mısınız?
[021.068] Onlar: Bir şey yapacaksanız şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin, dedi
[021.069] Biz de: Ey ateş; İbrahim'e serin ve selamet ol, dedik.
[021.070] Ona düzen kurmak istediler. Ama Biz, onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
[021.071] Onu da, Lut'u da alemler için mübarek kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık
[021.072] Ona İshak'ı, üstelik bir de Yakub'u ihsan ettik. Ve her birini salih kimseler kıldık.
[021.073] Onları emrimizle insanlara doğru yolu gösteren imamlar kıldık. Ve onlara hayırlar yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kulluk eden kimselerdi.
[021.074] Lut'a da. Ona hüküm ve ilim verdik, onu çirkin işler yapan o memleketten kurtardık. Doğrusu onlar, yoldan çıkmış kötü bir kavim idiler.
[021.075] Ve onu rahmetimize kattık. Doğrusu o, salih kimselerdendi.
[021.076] Nuh'u da. Hani daha önceleri Bize niyaz etmişti. Onun duasını kabul edip kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık.
[021.077] Ayetlerimizi yalanlayan kavme karşı ona yardım ettik. Doğrusu onlar; kötü bir kavim idiler. Biz de hepsini birden suda boğduk.
[021.078] Davud ve Süleyman'a da. Hani kavmin koyunlarının yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlarken; Biz, onların hükmüne şahidlerdik.
[021.079] Biz bu hükmü hemen Süleyman'a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar Bizdik.
[021.080] Biz, ona; sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik. Artık şükreder misiniz?
[021.081] Süleyman'a da şiddetli esen rüzgarı müsahhar kıldık. Rüzgar, onun emri ile mübarek kıldığımız yere doğru eserdi. Ve Biz, her şeyi bilenleriz.
[021.082] Denize dalacak ve bundan başka işler görecek şeytanları da onun emrine verdik. Onları gözetenler de Bizdik.
[021.083] Eyyub'a da. Hani Rabbına niyaz etmiş: Bu dert beni sarıverdi. Sen, merhametlilerin merhametlisisin, demişti.
[021.084] Biz de onun duasını kabul etmiş ve uğradığı sıkıntıyı kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona hem ailesini, hem de bir katını vermiştik.
[021.085] İsmail'e, İdris'e ve Zülkifl'e de. Onların her biri sabredenlerdendi.
[021.086] Ve onları rahmetimize kattık. Doğrusu onlar; salih kimselerdendi.
[021.087] Zünnun'a da. Hani o, öfkelenerek giderken kendisine güç yetiremeyeceğimizi sanmıştı. Ama sonunda karanlıklar içinde: Sen'den başka hiç bir ilah yoktur. Tenzih ederim seni, doğrusu ben, haksızlık edenlerden oldum, diye niyaz etmişti.
[021.088] Biz de onun duasını kabul edip üzüntüden kurtarmıştık. İşte inananları böyle kurtarırız.
[021.089] Zekeriyya'ya da. Hani o, Rabbına niyaz etmiş ve Rabbım; beni tek başıma bırakma. Sen, varislerin en hayırlısısın, demişti.
[021.090] Biz de ona icabet ederek Yahya'yı ihsan etmiş, eşini doğum yapabilecek bir hale getirmiştik. Doğrusu onlar; hayırlı şeylerde yarışıyorlar, korkarak ve umarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı duyuyorlardı
[021.091] Mahrem yerini koruyana da ruhumuzdan üflemiş; onu da, oğlunu da alemler için bir ayet kılmıştık.
[021.092] Gerçekten şu sizin ümmetiniz, bir tek ümmettir. Ve Ben de Rabbınızım, artık yalnız Bana ibadet edin.
[021.093] Onlar aralarında kendi işlerinde bölük bölük oldular. Ama hepsi Bize döneceklerdir.
[021.094] Artık inanmış olarak salih amel işleyenlerin ameli inkar edilmez. Ve Biz onu yazanlarız.
[021.095] Helak ettiğimiz kasaba halkına da haramdır. Onlar geri dönmezler.
[021.096] Ye'cuc ve Me'cuc açılıp da her tepeden ve dereden akın ettikleri vakit.
[021.097] Ve gerçek vaad yaklaştığı zaman; o küfredenlerin gözleri belerip kalır: Vah bize, bundan önce gaflet içindeydik, biz gerçekten zalimler idik.
[021.098] Siz ve Allah'tan başka taptıklarınız, şüphesiz ki cehennem odunusunuz. Oraya gireceksiniz.
[021.099] Şayet bunlar tanrı olsaydı; oraya girmezlerdi. Ve hepsi orada temelli kalacaklardır.
[021.100] Orada inim inim inleyecekler ve bir şey de işitmeyeceklerdir.
[021.101] Şüphesiz ki daha önce, kendilerine Bizden güzellik vaadi geçmiş olanlar; bunlar, oradan uzaklaştırılmışlardır.
[021.102] Onun uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.
[021.103] O en büyük korku bile onları tasalandırmaz. Melekler onları: Size söz verilen gün, işte bu gündür, diye karşılarlar.
[021.104] Göğü kitab dürer gibi düreceğimiz gün; yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan verilmiş bir vaad olarak onu yeniden var edeceğiz. Doğrusu Biz, yapanlar olduk.
[021.105] Andolsun ki; Zikir'den sonra Zebur'da da yazdık ki: Yeryüzüne ancak salih kullarım varis olur.
[021.106] Doğrusu bunda ibadet edenler için, tebliğ vardır.
[021.107] Biz, seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.
[021.108] De ki: Gerçekten bana, sizin tanrınızın yalnızca bir tek tanrı olduğu vahyolunuyor. Artık Müslüman olacak mısınız?
[021.109] Şayet yüz çevirirlerse; de ki: Ben, size eşitlik üzere bildirdim. Artık tehdid edildiğiniz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem.
[021.110] Doğrusu O, sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediklerinizi de bilir.
[021.111] Bilmem. Belki bu, sizin için bir deneme ve bir süreye kadar yararlanmadır.
[021.112] Dedi ki: Rabbım; hak ile hükmet. Rahman olan Rabbımız; sizin nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılacak odur.
|