ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)
[068.001] Nun. Kaleme ve onunla yazdıranlara And olsun.
[068.002] Sen, Rabbinin nimetiyle cinlenmiş değilsin.
[068.003] Senin için kesintisiz bir mükafat vardır.
[068.004] Ve sen yüce bir ahlaka sahipsin.
[068.005] Sen de göreceksin, onlar da görecekler.
[068.006] Hanginizin sınandığın:.
[068.007] Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığına ve kimlerin doğru yolda olduğunu herkesten iyi bilir.
[068.008] Öyleyse yalanlayanlara itaat etme.
[068.009] Onlar istediler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
[068.010] Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık.
[068.011] Herkesi kınayan, söz götürüp getiren.
[068.012] Hayra engel olan, saldırgan, günahkar.
[068.013] Kaba, sonra da soysuz, alçak.
[068.014] Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (yolunu şaşırmış)
[068.015] Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: «Eskilerin masalları» dedi.
[068.016] Biz yakında onun burnuna damga vuracağız.
[068.017] Biz, vakti ile «bahçe sahiplerini» sınadığımız gibi, onları da sınadık. Hani onlar (bahçe sahipleri) sabah olurken kimse görmeden onun mahsullerini toplayacaklarına yemin etmişlerdi.
[068.018] Onlar istisna da etmiyorlardı.
[068.019] Ancak onlar uyurken Rabbin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de.
[068.020] Bahçe simsiyah olmuştu.
[068.021] Sabahleyin birbirlerine seslendiler.
[068.022] Haydi ürünleri toplayacaksanız erkenden ekininize gidin diye.
[068.023] Derken yürüdüler ve şöyle fısıldaşıyorlardı:
[068.024] Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanımıza sokulmasın.
[068.025] Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler.
[068.026] Fakat bahçeyi görünce «Herhalde biz yolu şaşırdık» dediler.
[068.027] Hayır doğrusu biz mahrum bırakıldık.
[068.028] Ortancaları, «Ben size demedim mi? Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etmeniz gerekmez miydi?» dedi.
[068.029] Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz kendi kendimize zulüm etmişiz dediler.
[068.030] Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
[068.031] Nihayet şöyle dediler: «Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz.»
[068.032] Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.
[068.033] İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.
[068.034] Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.»
[068.035] Öyle ya biz Müslümanları o günahkarlarla bir tutar mıyız hiç?
[068.036] Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
[068.037] Yoksa bir kitabınız varda ondan mı bu hükümleri okuyorsunuz?
[068.038] Onda beğendiğiniz her şeyi mi buluyorsunuz?
[068.039] Yoksa «İstediğiniz gibi hükmedebilirsiniz» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
[068.040] Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?
[068.041] Yoksa kendilerinin ortaklarımı var? Doğru iseler ortaklarını çağırsınlar.
[068.042] O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; ve secdeye davet edilecekleri gün secde edemezler.
[068.043] Gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet kaplar. Onlar sağlam iken de secdeye davet edildiler fakat secde etmezlerdi.
[068.044] Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece azaba yaklaştıracağız.
[068.045] Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.
[068.046] Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır borç altında mı kalıyorlar?
[068.047] Yoksa gaybın bilgisi kendi yanlarında da onlar mı istedikleri gibi yazıyorlar?
[068.048] Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi Yunus gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti.
[068.049] Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka çırıl çıplak, kınanacak bir halde bir yere atılırdı.
[068.050] Fakat Rabbi O'nun duasını kabul etti de onu salih insanlardan yaptı.
[068.051] Doğrusu kafirler Kuran'ı dinlediklerinde neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. «O delidir» diyorlardı.
[068.052] Oysa Kur'an alemler için bir öğütten başka bir şey değildir.
|