En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadet Sağlayan Bilgidir
Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.(Enam Suresi-159-160)
Yer Yüzünün Kayan Yıldızları Ashab-ı Kiramın Kısa Hayat Tarihceleri
Mekke'de müslüman olan ilk sahâbîlerden biri. Erkam b.
Ebi'l-Erkam b. Esed b. Abdullah b. Ömer b. Mahzûm; künyesi Ebû Abdullah'tır.
Babasının adı Abdü Menâf; annesinin adı Ümeyye binti Hâris'tir. Erkâm, Mekke'nin
en zengin ve mûteber ailelerinden biri olan Mahzûm kabilesine mensuptu. Annesi
Ümeyye, Huzâa kabilesindendi. Mahzûmîler, Hz. Peygamber'in muhâliflerinden
olmakla beraber, Erkam onun sâdık bir sahâbîsi olmuştur. İbn Abdilberr'e göre
(el-İstîâb, I, 31) Erkam, "Zâlime karşı, mazlumla birlikte hareket edeceğiz"
diye and içen ve İslâm tarihinde "Hılfü'l-Füdûl" cemiyeti diye bilinen fazîletli
grup içerisinde zikredilir.
Erkam, Hz. Ebû Bekir'in teşvikiyle, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh ve
Osman b. Maz'ûn ile aynı gün müslüman olmuştu. İslâmî kaynaklar onu, müslüman
olan ilk onbeş kişi arasında saymaktadır. Oğlu Osman'a göre ise, yedinci
müslümandır. Onun, "Ben İslâm'da yedinci kişinin oğluyum. Babam yedinci kişi
olarak müslüman oldu" dediği nakledilir (İbni Sâ'd, Tabakat, III, 242; Hâkim,
el-Müstedrek, III, 502; Reckendorf, İA, "Erkam " mad. IV, 3 1 6) . Resulullah
(s.a.s.) ile birlikte başta Bedir ve Uhud olmak üzere, bütün savaşlara
katılmıştır. Medine'ye ilk hicret edenlerdendir. Hz. Peygamber onu, Ensar'dan
Ebu Talha ile kardeş yapmıştır. Hicretten sonra, Medine'de Zureykoğulları
mahallesinde bir evde oturmuştur. Bu evin kendisine Hz. Peygamber tarafından
verildiği rivâyet edilmektedir (İbn Sâ'd, a.g.e. III, 244).
Erkam denilince akla gelen hususlardan biri de onun "evi"dir.
Çünkü "Erkam'ın evi", İslâm'da ayrı bir özelliğe sahiptir. Sözkonusu ev;
Kâbe'nin batısında, Safâ ile Merve arasında, Safâ tepesinin eteklerinde,
hacıların hacc görevini yapmak için gelip geçtikleri en işlek bir yerdeydi.
Erkam, ilk müslümanların sıkıntılı günlerinde evini Resulullah'ın ve dolayısıyla
İslâm'ın hizmetine sunmuştu. Bu hareketiyle o, daima hakkın ve haklının yanında
olduğunu göstermişti. Hz. Peygamber, kendi evini terkederek bu eve tasındı.
Burası İslâm'ı tebliğe elverişli emin bir yerdi. Bir süre bu evde emniyet
içerisinde İslâmî tebliğe devam etti. Ancak onun orada ne zaman ve ne kadar
kaldığı konusu tartışmalıdır. Bununla beraber, 615-617 yılları arasında kaldığı
tahmin edilmektedir. Peygamberliğinin dördüncü senesinde taşındığı da
söylenmektedir.
Erkam'ın evi, İslâm'ın ilk yıllarında, Peygamberimize ve ilk
müslümanlara bir çeşit sığınak vazifesi görmüştür. İslâm'a gönül verenler orada
toplanır, cemâat halinde namaz kılarlardı. Hz. Peygamber de onlara, peyderpey
nazil olan Kur'an ayetlerini okur, dinî hükümleri tebliğ eder ve oraya gelenleri
İslâm'a davet ederdi. Böylece bu ev, oraya gelen pekçok kimsenin müslüman olma
şerefine nâil olduğu bir yer olmuştur. Hattâ, Hz. Ömer gibi İslâm tarihinin en
mühim şahsiyetlerinin hidâyetine de sahne olmuştur. Onun müslüman oluşundan
sonra Hz. Peygamber bu evden ayrılmıştır. Çünkü Hz. Ömer'in İslâm'a girişi,
müslümanlara güç kazandırmış ve daha rahat hareket etmelerini sağlamıştır. O
dönemde Mekkeli müşriklerin ilk müslümanlara uyguladıkları amansız baskı ve
işkence gözönünde bulundurulacak olursa, Hz. Erkam'ın evini İslâm'ın tebliği
uğrunda Resulullah'ın hizmetine sunmuş olmasının mana ve önemi daha kolay
anlaşılacaktır. İşte bu özelliğinden dolayı ona "Dâru'l-İslâm ", "Beytü'l-İslâm
" gibi isimler verilmiştir. Hattâ bu evin, İslâm uğrunda vakfedilen ilk bina
olduğunu söyleyenler de olmuştur. Bu hizmetinden dolayı Erkam ve evi,
müslümanlarca hep saygı ile anılmıştır. Evin diğer bir özelliği de, İslâm'a ilk
girenlerin sırasını ve dolayısıyla İslâm'a girişte kimin kime sebkat ettiğini
tespit konusunda, tarih başlangıcı olarak kullanılmış olmasıdır. Tarihçiler bu
hususa büyük önem vermişlerdir. Ayrıca bu ev İslam'ın yapılan gizli davetinde
merkezi ve karargâhı olmuştur.
Erkam b. Ebi'l-Erkam, bu mübârek evi sonradan oğlunun ve
yakınlarının yararına vakfetmiş ve vakfiyesinde şöyle demiştir.
"Besmele... Bu, Erkâm'ın, Safâ'dan biraz ilerideki evi hakkında
yaptığı ahid ve vasiyyetidir ki: Onun arsası Harem-i Şerif'ten sayıldığından, ev
de Harem'leşmiş, dokunulmazlaşmıştır. Satılmaz ve kendisine mirasçı olunamaz.
Hişam b. As ve Hişam b. As'ın azadlı kölesi filan (ismi zikredilmemiştir) buna
şâhittir." Erkam'ın bu mübârek evi, içinde oğulları ve torunları tarafından
oturulmak veya icarlarından yararlanılmak surdiyle Halife Ebu Câfer el-Mansur
(v. 158 h.) zamanına kadar devam etti. Halife Mansur, hacc sırasında, Safâ ile
Merve arasında sa'yederken, Erkam'ın torununun develeri evin arkasındaki bir
çadırda bulunurken Halife de onların alt tarafından geçiyordu. Arada mesafe çok
kısa idi. Hattâ Halife'nin başındaki serpuşu almak isteseler elleriyle uzanıp
alabilecek derecede yüksekte idiler. Halife Mansur, Merve'ye inip tekrar Safâ
tepesine çıkıncaya kadar eve ve evdekilere baktı, durdu. Halife Mansur, Erkam'ın
torunu Abdullah'ın, Muhammed b. Abdullah b. Hasan'a uyanlardan olduğu halde
onunla birlikte hareket etmemiş olduğundan ilgilendi. Medine vâlisine, Erkam'ın
torunu Abdullah b. Osman b. Erkam'ı hapsetmesi ve zincire vurulması için emir
yazdı. Bu emri de Kûfeli Şihâb adında bir şahısla Medine valisine gönderdi.
Abdullah b. Osman b. Erkam hapsedilip zincire vurulduğu zaman yaşı sekseni aşmış
bir ihtiyardı. Bu durum onu son derece üzmüş ve bunaltmıştı. Halife Mansur'un
Medine vâlisine gönderdiği Kûfeli Şihâb b. Abdi Rabbin, Abdullah b. Osman'ın
hapsedildiği yere vardı ve ona, "Ben seni içinde bulunduğun şu halden
kurtarırım, Dâr-ı Erkam'ı bana satar mısın? Çünkü müminlerin emiri o evi
istiyor. Eğer satacak olursan, senin hakkında halife ile konuşurum, suçunu da
affettiririm?" dedi. Abdullah b. Osman b. Erkam, "O ev vakıftır, sadakadır.
Benim onda ancak bir intifâ' hakkım vardır. Buna da kız kardeşim ve başkaları
ortaktırlar" dedi. Şihâb, "Sen kendine düşen hakkını bize ver, ondan ilgiyi kes,
kurtul" dedi. Abdullah'ın sabit olan hakkı şehâdetle hesaplandı. On yedibin
dinarlık bir satış senedi yazıldı. Bunun peşinden kızkardeşi de paranın
çokluğuna aldanarak hakkını sattı. Halife Mansur, bu evde intifa' hakkı olan
herkesin haklarını satın alıp ilişiklerini kesti.
Erkam'ın evi, Halife Mansur'un ölümünden sonra oğlu Halife
Mehdi'ye geçti. O da eşi Hayzûran'a bağışladı. Hayzûran, bu evin çevresindeki
evleri ve arsaları satın alıp ona katmak sûretiyle Dâr-ı Erkam'ı yeniden
yaptırdı (İbn Sâ'd, a.g.e., III, 243-244). Bu imardan sonra adı Dâr-ı Hayzûran
olarak anılan ev içinde namaz kılınan bir mescid haline getirildi (Ezrâki,
Ahbâr-ı Mekke, II, 260).
Bu ev daha sonra halife Ca'fer b. Mûsa'ya geçti. Bu evde bir
müddet de Mısır ve Yemenliler oturdular. Daha sonra Gassân b. Abbâd, Musa b.
Ca'fer'in oğullarından bu evin tamamını -veya büyük bir kısmını- satın aldı
(İbni Sâ'd, a.g.e., III, 244). En sonunda bu evi, Mısır-Kahire defterdârı
İbrahim Bey, Sultan ikinci Selim'e hediye etti. Üçüncü Murad da, hicrî 999
(1591) yılında bu evi mescid tarzında yeniledi. Bugün artık bu evi yerinde
görmek mümkün değildir. Harem-i Şerif için yapılan çevre düzenlemesinde
yıkılmış, arsası zaten Harem'in arsasına dahil kabul edilen bu ev aslına rucû
etmiştir (M. Asım Köksal, Erkam'ın Evi, Diyanet Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül
1984, Cilt: 20, Sayı: 3, sh. 3-8). (Ayrıca bkz. İbni Hacer el-Askalâni, el-İsâbe
JF Temyîzi's-Sahâbe, I, 28; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Ğâbeî Ma'rifeti's-Sahâbe, I, 74;
Dâiratü'l-Maârifi'l-İslâmiyye, I, 630-631; Nedvî, Ashâb-ı Kirâm, III, 18-23;
Mahmud Esad, İslâm Tarihi (tıc.), s.433, 548).
Erkam b. Ebi'l-Erkam, H. 54 veya 55'te seksen yaşın üzerinde,
Muâviye'nin hilâfeti döneminde vefat etmiştir. Bedir ehlinin en son vefat
edenidir. Vasiyyeti üzerine namazını sâdık dostu Sâ'd b. Ebı Vakkâs
kıldırmıştır. Kabri Cennütü'l-Bakî'dedir.
Sonraki Tarih