Hadis-i Şerifi inkar edenler için / Koltuğuna Kurulan Karnı Tok Bir Adamın
“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
(Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği
(günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir
Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8)
İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663
SELÂM (NAMAZDA) VERMEDEN ÖNCE OKUNACAK DUALAR
Et Tayiyyatü ve Salavatı okuduktan Sonra Okunacak Dualar Veya)
24-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir:
Bizler namaz içinde "es-Selâmu ala'llâhi, es-selâmu alâfulânin"derdik.
Peygamber (S) bir gün bize şöyle buyurdu:
— "Şübhesiz Selâm, Allah'ın kendisidir.
Herbiriniz namaz içinde oturduğu zaman
et-Tahıyyâtu lillâhi ve's-salavâtu vet-tayyıbâtu. Es-Selâma aleyke eyyuhe 'n-nebiyyu ve Rahmetli İlâhi ve berekâtuhû.
es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdi'ilâhi's-sâlihin' desin.
O bunu söylediği zaman, gökte olan ve Yer'de olan her sâlih kula isabet etmiş olur.
Sonra da 'Eşhedu en lâ ilahe ille 'ilah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu' (desin)
Bundan sonra da dilediği senayı seçer !".[1]
TAHİYYAT DUASI NAMAZDA BİRİNCİ VE İKİNCİ OTURUŞTA NE OKUNUR
289- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) çift rek’atlarda oturttuğumuzda şöyle okumayı bize öğretti:
التَّحِيَّاتُ الْمُبَارَكَاتُ الصَّلَوَاتُ الطَّيِّبَاتُ لِلَّهِ سَلامٌ عَلَيْكَ
أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ سَلامٌ عَلَيْنَا وَعَلَى
عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَأَشْهَدُ
أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ
“Dilimizle, vücudumuzla ve tüm mallarımızla yapılan ibadetlerin hepsi
sadece Allah’a mahsustur. Tüm kulluk ve ibadetler ondan başkasına yapılamaz.
Ey son Peygamber olan Muhammed (s.a.v.)! Allah’ın rahmeti, bereketi selam ve selameti senin üzerine olsun.
Yine Allah’ın selam ve saadeti bizim üzerimize ve Allah’ın; hayırlı ve iyi işler işleyen kullarına
olsun. Ben kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yine kabul eder ve
şâhidlik yaparım ki Muhammed (s.a.v.), Allah’ın kulu ve Resuludur.” (Nesâî, İftitah: 193; İbn Mâce, İkame: 24)[2]
التَّحِيَّاتُ الْمُبَارَكَاتُ الصَّلَوَاتُ الطَّيِّبَاتُ لِلَّهِ سَلامٌ عَلَيْكَ
أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ سَلامٌ عَلَيْنَا وَعَلَى
عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَأَشْهَدُ
أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ
290-İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bize Kur’ân öğrettiği gibi teşehhedü öğretirdi ve derdi ki:
“Dilimizle, vücudumuzla ve tüm mallarımızla yapılan ibadetlerin hepsi sadece Allah’a mahsustur.
Tüm kulluk ve ibadetler ondan başkasına yapılamaz. Ey son Peygamber olan Muhammed (s.a.v.)! Allah’ın rahmeti,
bereketi selam ve selameti senin üzerine olsun. Yine Allah’ın selam ve saadeti bizim üzerimize ve Allah’ın;
hayırlı ve iyi işler işleyen kullarına olsun. Ben kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur.
Yine kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Muhammed (s.a.v.), Allah’ın kulu ve Resuludur.”
(Nesâî, İftitah: 191; İbn Mâce, İkame: 24)[3]
483- Ka’b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Ey Allah’ın Rasûlü! Sana selamın nasıl olduğunu öğrendik, şimdi nasıl salavat getireceğimizi öğrenebilir miyiz?
Buyurdular ki; şöyle deyin:
“Allahummesalli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema salleyte ala İbrahime inneke hamidün mecid
ve barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed kema barekte ala İbrahim inneke hamidün mecid.”
“Ey Allah’ım Muhammed (s.a.v.)’e, onun soyuna sopuna ve inanan yakınlarına İbrahim ve O’nun soy sopuna hoş muamele ettiğin gibi muamele et, gerçekten sen övülmeye layık şan ve şerefi yüce olansın. Muhammed (s.a.v.)’e onun soy sop ve inanan yakınlarına İbrahim (a.s)’ın soy sopu ve inanan yakınlarını mübarek kılıp bereketli hayatlar nasib ettiğin gibi mübarek kıl. Gerçekten sen övülmeye layık şanı şerefi yüce olansın.”
(Nesâî, Sehv: 46)[4]
Resulullah (s.a.v.) bir adama:
“Namazda neler diyorsun?” diye sordu.
Adam:
“Teşehhüdü okuyorum; sonra Allah’tan cenneti istiyor ve cehennemden de O’na sığınıyorum.
Fakat ne senin ve ne de Muaz’ın mırıldandığını ben mırıldanmayı beceremiyorum.” dedi.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Biz de cennet ve cehennemle ilgili dualar mırıldanıyoruz.”[5]
**Et Tayiyyatu ve salavatları okuduktan Sonra Okunacak Dualar Veya
**SELÂMDAN ÖNCE OKUNACAK DUALAR **Şimdi sıra dualara geldi
Resulullah'ın (s.a.v.) namazında çeşitli dualar yapardı.
Bazen birini, bazen diğerini okuyarak dua ederdi.[6]
Bunların dışında başka duaları da kabul ederdi.
“Namaz kılan kişiye, bunlar içinden dilediğini seçmesini emrederdi.”[7] Bu dualar şunlardır:
اَللَّهُمَّ!
إنِّي أعُوذُ
بِكَ مِنْ
عَذَابِ
الْقَبْرِ و
أعُوذُ بِكَ
مِنْ
فِتْنَةِ
الْمَسيِحِ
الدَّجَّالِ.
و أعُوذُ بِكَ
مِنْ
فِتْنَةِ المَحْيَا
وَالمَمَاتِ.
اللَّهُمَّ!
إنِّي أعُوذُ
بِكَ مِنَ
الْمَأْثَمِ
و
الْمَغْرَمِ
1 - ) “Allahümme! İnnî eûzu bike min azâbi’l-kabri ve eûzu bike min fitneti’l-mesihi’d-deccal,
ve eûzu bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât. Allahümme! İnnî eûzu bike mine’l-me’semi ve’l-meğram”
“Allah’ım! Kabir azabından, Mesih Deccal’in fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınıyorum.
Allah‘ım! Allah’ım! Günahlardan (veya günaha yol açacak durumlardan) ve borçtan sana sığınıyorum.”[8]
اَللَّهُمَّ!
إنِّي أعُوذُ
بِكَ مِنْ
شَرِّ مَا
عَمِلْتُ و
مِنْ شَرِّ
مَا لَمْ
أَعْمَلْ
[بَعْدُ]
2 - ) “Allahümme! İnnî eûzu bike min şerri mâ amiltu ve min şerri mâ lem a’mel [ba’du]”
“Allah’ım! Yaptıklarımın şerrinden ve [henüz] yapmadıklarımın şerrinden [9] sana sığınıyorum.” [10]
اََللَّهُمَّ!
حَاسِبْنِي
حِسَاباً
يَسِيراً
3 - ) “Allahümme! Hâsibnî hisâben yesirâ”
“Allah’ım! Hesabımı kolaylaştır.”[11]
اَللَّهُمَّ!
بِعِلْمِك
الْغَيْبِ و
قُدْرَتِكَ
عَلىَ الْخَلْقِ؛
أَحْيِنِي
مَا
عَلِمْتَ الْحَياةَ
خَيْراً لِي.
وَتَوَفَّنِي
إذَا كَانَتِ
الْوَفَاةُ
خَيْراً لِى.
اَللَّهُمَّ!
وَ
أَسْأَلُكَ
خَشْيَتَكَ
في الْغَيْبِ
و الشَّهادَةِ.
و أَسْألُكَ
كَلِمَةَ
الْحَقِّ (وفي
رواية:
الْحُكْمِ) وَ
الْعَدْلَ في
الْغَضَبِ
وَالرِّضَا. و
أَسْأَلُكَ
الْقَصْدَ
فِي الْفَقْرِ
وَالْغِنَى.
وَ أَسأَلُكَ
نَعِيمًا لاَ
يَبِيدُ. وَ
أَسْأَلُكَ
قُرَّةَ
عَيْنٍ [لاَ تَنْفَدُ
وَ] لاَ
تَنْقَطِعُ
وَ
أَسْألُكَ
الرِّضَى
بَعْدَ
الْقَضاءِ. وَ
أَسْأَلُكَ
بَرْدَ
الْعَيْشِ
بَعْدَ
الْمَوْتِ. وَ
أَسْأَلُكَ
لَذَّةَ
النَّظَرِ
إِلىَ
وَجْهِكَ؟ وَ
[أَسْأَلُكَ]
الشَّوْقَ
إِلىَ
لِقَائِكَ
فِي غَيْرِ
ضَرَّاءِ
مَضَرَّةٍ وَ
لاَ فِتْنَةٍ مُضِلَّةٍ
.
أَللَّهُمَّ!
زَيِّناَّ
بِزِينَةِ
اْلإِيماَنِ
وَ
إجْعَلْناَ
هُدَاًة مُهْتَدِينَ
4 - ) “Allahümme! Bi ilmike’l-ğaybi ve kudretike ale’l-halki;
ahyinî mâ alimte’l-hayâte hayran lî, ve teveffenî izâ kâneti’l-vefâtü hayran lî.
Allahümme! Ve es’elüke haşyeteke fi’l-ğaybi ve’ş-şehâdeti, ve es’elüke kelimete’l-hakki (Bir rivayette: hükmi) ve’l-adle fi’l-gadabi
ve’r-rıdâ, ve es’elüke’l-kasde fi’l-fakri vel-ğınâ, ve es’elüke naîmen la yebîdü, ve es’elüke kurrate aynin [lâ tenfedü]
ve lâ tenkati’u, ve es’elüke’r-rıdâ ba’de’l-kadâ, ve es’elüke berde’l-ayşi ba’de’l-mevti, ve es’elüke lezzete’n-nazari ilâ vechike,
ve [es’elüke]’ş-şevk ilâ likâike fî gayri darrâ-i mazarratin, ve lâ fitnetin mudilletin.
Allahümme! Zeyyinnâ bi-zîneti’l-imân, vec’alnâ hüdâten mühtedîn”
“Allah’ım! Gayba dair bilgin ve yaratılanlar üzerindeki kudretinle sana dua ediyorum.
Yaşamak benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Eğer ölüm benim için daha hayırlı ise beni katına al.
Allah’ım! Senden, gizlide ve açıkta senin korkunu duymayı istiyorum. Öfke ve hoşnutluk anlarında hak sözü (bir rivayette: hükmü)
söylemeyi ve adaletli olmayı istiyorum. Zenginlikte ve fakirlikte dengeli olmayı istiyorum. Asla tükenmeyecek bir nimet istiyorum.
[Son bulmayacak,] kesilmeyecek bir iç ferahlığı istiyorum. Takdirine razı olmayı istiyorum. Öldükten sonra rahat bir yaşantı
istiyorum. Yüzünü görmenin hazzını bana nasip etmeni [istiyorum]. Herhangi bir zarardan ve saptıran bir fitneden dolayı
olmaksızın seninle buluşmanın özlemini bana bahşetmeni istiyorum. Allah’ım! Bizleri iman süsüyle güzelleştir.
Bizleri hidayete eren ve hidayete çağıran insanlar yap.”[12]
اَللَّهُمَّ!
إنِّي
ظَلَمْتُ
نَفْسِي ظُلْماً
كَثيراً،
وَلاَ
يَغفِرُ
الذُّنُوبَ
إلاَّ أنْتَ،
فَاغْفِرْ
لِي
مَغْفِرَةً
مَنْ عِنْدِكَ،
وَارْحَمْنِي،
إنَّكَ أنْتَ
الْغَفُورُ
الرَّحِيمُ
5 - ) “Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran, ve lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente, fağfir-lî mağfireten min indike,
verhamnî, inneke ente’l-gafûru’r-rahîm”
Resulullah(s.a.v.)
Ebû Bekr Sıddık’a (r.a.) da şu duayı öğretmiştir:
“Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim! Günahları ancak sen bağışlarsın. Katından bir mağfiretle beni bağışla. Bana acı.
Muhakkak ki sen, bağışlayansın, çok merhametlisin.”[13]
اَللَّهُمَّ! إنِّى أسْألُكَ يا اَللّهُ (و في رواية: بِاللَّهِ) [الوَاحِدُ] الأحَدُ الصَّمَدُ الذي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدُ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً أحَدٌ! أنْ
تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي، إنَّكَ أنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ.
6 - )“Allahümme! innî es’elüke yâ Allah (Bir rivayette: billah) [el-vahidu] el-ahadu’s-samed, ellezî lem yelid ve lem yûled ve
lem yekün lehu küfüven ehad! En tağfire lî zünûbî, inneke ente’l-ğafûru’r-rahîm)
Resulullah (s.a.v.) teşehhüdde bir adamın şöyle dediğini işitti:
“Allah’ım! Bir ve tek olan, her ihtiyaç için kendisine başvurulan, doğmayan ve doğurmayan,
hiçbir dengi de olmayan Allah’ım! Senden günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Muhakkak ki,
sen bağışlamasında sınırsız, şefkat ve merhametinde sınırsız olansın.”
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Kesinlikle bağışlandı, kesinlikle bağışlandı.”[14] buyurdu
اَللَّهُمَّ!
إنِّي
أَسْأَلُكَ
مِنَ الْخَيْرِ
كُلِّهِ؛
[عَاجِلِه
وآجِلِهِ] مَا
عَلِمْتُ
مِنْهُ وَمَا
لَمْ أعْلَمْ.
وَأَعُوذُ
بِكَ مِنَ
الشَّرِّ كُلِّهِ
[عَاجِلِه
وآجِلِهِ] مَا
عَلِمْتُ
مِنْهُ وَمَا
لَمْ
أَعْلَمْ. وَ
أَسْألُكَ (و
في رواية:
اللَّهُمَّ!
إنِّي
أسْألُكَ)
الْجَنَّةَ
وَمَا
قَرَّبَ
إلَيْهَا
مِنْ قَوْلٍ
أوْ عَمَلٍ.
وَ
أعُوذُبِكَ
مِنَ
النَّارِ
وَمَا قَرَّبَ
إلَيْهَا
مِنْ قَوْلٍ
أوْ عَمَلٍ.
وَ أَسْألُكَ
(و في رواية:
اللَّهُمَّ!
إنِّي أسْألُكَ)
مِنَ
[الـ]خَيْرِ
مَا سَأَلَكَ
عَبْدُكَ و
رَسُولُكَ
[مُحَمَّدٌ وَ
أَعُوذُ بِكَ
مِنْ شَرِّ
مَا
إِسْتَعاَذَكَ
مِنْهُ
عَبْدُكَ
رَسُولُكَ
مُحَمَّدٌ]. [
وَأسْألُكَ]
ماَ قَضَيْتَ
لِى مِنْ
أَمْرٍ أنْ
تَجْعَلَ
عاَقِبَتَهُ
[لِي] رُشْداً
7 - ) “Allahümme! İnnî es’elüke mine’l-hayri küllihi [â’cilihi ve âcilihi] mâ alimtü minhu ve mâ lem a’lem.
Ve eûzu bike mine’ş-şerri küllihi [â’cilihi ve âcilihi] mâ alimtü minhu ve mâ lem a’lem.
Ve es’elüke (Bir rivayette: Allahümme! İnnî es’elüke)el-cennete ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev amelin,
ve eûzu bike mine’n-nâri ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev amelin. Ve es’elüke (Bir rivayette: Allahümme! İnnî es’elüke)
min [el]hayri mâ se’eleke abdüke ve rasûlüke [Muhammed ve eûzu bike min şerri mes’teâzeke minhu abdüke ve rasûlüke Muhammed],
[ve es’elüke] mâ kadayte lî min emrin en tec’ale âkıbetehu [lî] rüşden”
Resulullah (s.a.v.) Aişe’ye de (ra) şu duayı yapmasını emretmiştir:
“Allah’ım! Senden [şimdi ve gelecekte olacak olan,] bildiğim ve bilmediğim bütün hayırları istiyorum. Yine
[şimdi ve gelecekte olacak olan,] bildiğim ve bilmediğim bütün kötülüklerden de sana sığınıyorum. Senden
[Bir rivayette: Allah’ım! Senden] cenneti ve beni ona yaklaştıracak söz ve amelleri istiyorum.
Cehennemden ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve amelden sana sığınıyorum. Senden [Bir rivayette: Allah’ım! Senden]
kulun ve Rasûlü?n [Muhammed’in] istediği bütün hayırları istiyorum. [Yine kulun ve Rasûlü?n Muhammed’in sığındığı bütün
kötülüklerden de sana sığınıyorum.] Senden hakkımda takdir etmiş olduğun şeylerin sonunu güzel eylemeni diliyorum.” [15]
اَللَّهُمَّ! إنِّي أسْألُكَ بِأنَّ لَكَ الحَمْدُ لاَ إلَهَ إلاَّ أنْتَ وَحْدَكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ المَنَّانُ ياَ بَدِيعَ السَّماوَاتِ وَالأرْضِ ياَذا الْجَلاَلِ وَالإكْرَامِ يَاحَىُّ يَا قَيُّومُ إنِّي أسْألُكَ الْجَنَّةَ وَأعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ
8 - ) “Allahümme inni es’elüke bi enne leke’l-hamdu lâ ilâhe illâ ente
vahdeke lâ şerike leke el-mennan yâ bedia’s semâvâti ve’l-ard Yâ ze’l-celâli ve’l-ikram! Yâ hayyu ya kayyûm inni es’elük-el-cennete ve eûzu bike minen-nâr”
“Allah’ım! Senden bütün hamdlerin sana yapılmasına, senden başka ilâh olmamasına, [senin bir olup ve ortağının olmamasına,] [çok ihsân eden oluşuna] dayanarak istiyorum. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden ve bunun için bir örneğe ihtiyaç duymayan! Ey kusursuz yücelik ve ikrâm sâhibi olup, cömertliğinden yarattıklarına da ihsân eden! Ey dâimâ hayât sâhibi ve diri olan, hep var, varlığı ezelî ve sonsuz olan! Ey herşeyi tutan, koruyan! [Senden cenneti [istiyor] ve cehennemden de sana sığınıyorum.]”
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.), ashabına:
“Nasıl dua ettiğini biliyor musunuz?” diye sordu. Orada bulunanlar:
“Allah ve Rasûlü? daha iyi bilir.” deyince Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah’a, kendisiyle dua edildiği zaman duayı kabul ettiği,
istendiğinde verdiği ismi azimiyle (Bir rivayette: âzamla) dua etti.” [16]
اللَّهُمَّ!
اِغْفِرْ لِى
مَا
قَدَّمْتُ، وَمَا
أخَّرْتُ،
وَمَا
أسْرَرْتُ،
وَمَا أعْلَنْتُ،
وَمَا
أسْرَفْتُ،
وَمَا أنْتَ أعْلَمُ
بِهِ مِنِّي،
أنْتَ
المُقَدِّمُ،
وَأنْتَ
المُؤَخِّرُ
لاَ إلَهَ
إلاَّ أنْتَ
9 - )Resulullah ’in (s.a.v.) teşehhüd ile selâm arasında en son okuduğu dualardan biri de şudur:
“Allahümme İğfirlî mâ kaddemtü ve mâ ehhartü ve mâ esrartü ve mâ a’lentü ve mâ esraftü ve mâ ente a’lemu bihi minnî, ente’l-mukaddimu ve ente’l-muahhiru, lâ ilâhe illâ ente”
“Allah’ım! Bugüne kadar yaptığım ve bundan sonra yapabileceğim, gizli ve açıktan işlediğim, haddi aştığım ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Sen, öne geçiren (el-Mukaddim) ve geri bırakansın (el-Muahhir). Senden başka ilâh yok.” [17]
Hz. Peygamber (s.a.v.) namazında çeşitli dualar yapardı.
Bazen birini, bazen diğerini okuyarak dua ederdi.[18]
Bunların dışında başka duaları da kabul ederdi. “Namaz kılan kişiye, bunlar içinden dilediğini seçmesini emrederdi.”[19] Bu dualar şunlardır:
اَللَّهُمَّ! إنِّي أعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ و أعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسيِحِ الدَّجَّالِ. و أعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ المَحْيَا وَالمَمَاتِ. اللَّهُمَّ! إنِّي أعُوذُ بِكَ مِنَ الْمَأْثَمِ و الْمَغْرَمِ.
10 - ) “Allahümme! İnnî eûzu bike min azâbi’l-kabri ve eûzu bike min fitneti’l-mesihi’d-deccal, ve eûzu bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât. Allahümme! İnnî eûzu bike mine’l-me’semi ve’l-meğram”
“Allah’ım! Kabir azabından, Mesih Deccal’in fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınıyorum. Allah‘ım! Allah’ım! Günahlardan (veya günaha yol açacak durumlardan) ve borçtan sana sığınıyorum.”[20]
اَللَّهُمَّ! إنِّي أعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا عَمِلْتُ و مِنْ شَرِّ مَا لَمْ أَعْمَلْ [بَعْدُ].
11 - ) “Allahümme! İnnî eûzu bike min şerri mâ amiltu ve min şerri mâ lem a’mel [ba’du]”
“Allah’ım! Yaptıklarımın şerrinden ve [henüz] yapmadık-larımın şerrinden[21] sana sığınıyorum.”[22]
اََللَّهُمَّ! حَاسِبْنِي حِسَاباً يَسِيراً
12 - ) “Allahümme! Hâsibnî hisâben yesirâ”
“Allah’ım! Hesabımı kolaylaştır.”[23]
اَللَّهُمَّ! بِعِلْمِك الْغَيْبِ و قُدْرَتِكَ عَلىَ الْخَلْقِ؛ أَحْيِنِي مَا عَلِمْتَ الْحَياةَ خَيْراً لِي. وَتَوَفَّنِي إذَا كَانَتِ الْوَفَاةُ خَيْراً لِى. اَللَّهُمَّ! وَ أَسْأَلُكَ خَشْيَتَكَ في الْغَيْبِ و الشَّهادَةِ. و أَسْألُكَ كَلِمَةَ الْحَقِّ (وفي رواية: الْحُكْمِ) وَ الْعَدْلَ في الْغَضَبِ وَالرِّضَا. و أَسْأَلُكَ الْقَصْدَ فِي الْفَقْرِ وَالْغِنَى. وَ أَسأَلُكَ نَعِيمًا لاَ يَبِيدُ. وَ أَسْأَلُكَ قُرَّةَ عَيْنٍ [لاَ تَنْفَدُ وَ] لاَ تَنْقَطِعُ. وَ أَسْألُكَ الرِّضَى بَعْدَ الْقَضاءِ. وَ أَسْأَلُكَ بَرْدَ الْعَيْشِ بَعْدَ الْمَوْتِ. وَ أَسْأَلُكَ لَذَّةَ النَّظَرِ إِلىَ وَجْهِكَ؟ وَ [أَسْأَلُكَ] الشَّوْقَ إِلىَ لِقَائِكَ فِي غَيْرِ ضَرَّاءِ مَضَرَّةٍ وَ لاَ فِتْنَةٍ مُضِلَّةٍ . أَللَّهُمَّ! زَيِّناَّ بِزِينَةِ اْلإِيماَنِ وَ إجْعَلْناَ هُدَاًة مُهْتَدِينَ.
13 - ) “Allahümme! Bi ilmike’l-ğaybi ve kudretike ale’l-halki; ahyinî mâ alimte’l-hayâte hayran lî, ve teveffenî izâ kâneti’l-vefâtü hayran lî. Allahümme! Ve es’elüke haşyeteke fi’l-ğaybi ve’ş-şehâdeti, ve es’elüke kelimete’l-hakki (Bir rivayette: hükmi) ve’l-adle fi’l-gadabi ve’r-rıdâ, ve es’elüke’l-kasde fi’l-fakri vel-ğınâ, ve es’elüke naîmen la yebîdü, ve es’elüke kurrate aynin [lâ tenfedü] ve lâ tenkati’u, ve es’elüke’r-rıdâ ba’de’l-kadâ, ve es’elüke berde’l-ayşi ba’de’l-mevti, ve es’elüke lezzete’n-nazari ilâ vechike, ve [es’elüke]’ş-şevk ilâ likâike fî gayri darrâ-i mazarratin, ve lâ fitnetin mudilletin. Allahümme! Zeyyinnâ bi-zîneti’l-imân, vec’alnâ hüdâten mühtedîn”
“Allah’ım! Gayba dair bilgin ve yaratılanlar üzerindeki kudretinle sana dua ediyorum. Yaşamak benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Eğer ölüm benim için daha hayırlı ise beni katına al. Allah’ım! Senden, gizlide ve açıkta senin korkunu duymayı istiyorum. Öfke ve hoşnutluk anlarında hak sözü (bir rivayette: hükmü) söylemeyi ve adaletli olmayı istiyorum. Zenginlikte ve fakirlikte dengeli olmayı istiyorum. Asla tükenmeyecek bir nimet istiyorum. [Son bulmayacak,] kesilmeyecek bir iç ferahlığı istiyorum. Takdirine razı olmayı istiyorum. Öldükten sonra rahat bir yaşantı istiyorum. Yüzünü görmenin hazzını bana nasip etmeni [istiyorum]. Herhangi bir zarardan ve saptıran bir fitneden dolayı olmaksızın seninle buluşmanın özlemini bana bahşetmeni istiyorum. Allah’ım! Bizleri iman süsüyle güzelleştir. Bizleri hidayete eren ve hidayete çağıran insanlar yap.”[24]
اَللَّهُمَّ! إنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي ظُلْماً كَثيراً، وَلاَ يَغفِرُ الذُّنُوبَ إلاَّ أنْتَ، فَاغْفِرْ لِي مَغْفِرَةً مَنْ عِنْدِكَ، وَارْحَمْنِي، إنَّكَ أنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Ebû Bekr Sıddık’a (r.a.) da şu duayı öğretmiştir:
14 - ) “Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran, ve lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente, fağfir-lî mağfireten min indike, verhamnî, inneke ente’l-gafûru’r-rahîm”
“Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim! Günahları ancak sen bağışlarsın. Katından bir mağfiretle beni bağışla. Bana acı. Muhakkak ki sen, bağışlayansın, çok merhametlisin.”[25]
اَللَّهُمَّ! إنِّي أَسْأَلُكَ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ؛ [عَاجِلِه وآجِلِهِ] مَا عَلِمْتُ مِنْهُ وَمَا لَمْ أعْلَمْ. وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّرِّ كُلِّهِ [عَاجِلِه وآجِلِهِ] مَا عَلِمْتُ مِنْهُ وَمَا لَمْ أَعْلَمْ. وَ أَسْألُكَ (و في رواية: اللَّهُمَّ! إنِّي أسْألُكَ) الْجَنَّةَ وَمَا قَرَّبَ إلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أوْ عَمَلٍ. وَ أعُوذُبِكَ مِنَ النَّارِ وَمَا قَرَّبَ إلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أوْ عَمَلٍ. وَ أَسْألُكَ (و في رواية: اللَّهُمَّ! إنِّي أسْألُكَ) مِنَ [الـ]خَيْرِ مَا سَأَلَكَ عَبْدُكَ و رَسُولُكَ [مُحَمَّدٌ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا إِسْتَعاَذَكَ مِنْهُ عَبْدُكَ رَسُولُكَ مُحَمَّدٌ]. [ وَأسْألُكَ] ماَ قَضَيْتَ لِى مِنْ أَمْرٍ أنْ تَجْعَلَ عاَقِبَتَهُ [لِي] رُشْداً.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Aişe’ye de şu duayı yapmasını emretmiştir:
15 - ) “Allahümme! İnnî es’elüke mine’l-hayri küllihi [â’cilihi ve âcilihi] mâ alimtü minhu ve mâ lem a’lem. Ve eûzu bike mine’ş-şerri küllihi [â’cilihi ve âcilihi] mâ alimtü minhu ve mâ lem a’lem. Ve es’elüke (Bir rivayette: Allahümme! İnnî es’elüke) el-cennete ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev amelin, ve eûzu bike mine’n-nâri ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev amelin. Ve es’elüke (Bir rivayette: Allahümme! İnnî es’elüke) min [el]hayri mâ se’eleke abdüke ve rasûlüke [Muhammed ve eûzu bike min şerri mes’teâzeke minhu abdüke ve rasûlüke Muhammed], [ve es’elüke] mâ kadayte lî min emrin en tec’ale âkıbetehu [lî] rüşden”
“Allah’ım! Senden [şimdi ve gelecekte olacak olan,] bildiğim ve bilmediğim bütün hayırları istiyorum. Yine [şimdi ve gelecekte olacak olan,] bildiğim ve bilmediğim bütün kötülüklerden de sana sığınıyorum. Senden [Bir rivayette: Allah’ım! Senden] cenneti ve beni ona yaklaştıracak söz ve amelleri istiyorum. Cehennemden ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve amelden sana sığınıyorum. Senden [Bir rivayette: Allah’ım! Senden] kulun ve Rasûlün [Muhammed’in] istediği bütün hayırları istiyorum. [Yine kulun ve Rasûlün Muhammed’in sığındığı bütün kötülüklerden de sana sığınıyorum.] Senden hakkımda takdir etmiş olduğun şeylerin sonunu güzel eylemeni diliyorum.”[26]
16 - ) Hz. Peygamber (s.a.v.) bir adama: “Namazda neler diyorsun?” diye sordu. Adam: “Teşehhüdü okuyorum; sonra Allah’tan cenneti istiyor ve cehennemden de O’na sığınıyorum. Fakat ne senin ve ne de Muaz’ın mırıldandığını ben mırıldanmayı beceremiyorum.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Biz de cennet ve cehennemle ilgili dualar mırıldanıyoruz.”[27]
اَللَّهُمَّ! إنِّى أسْألُكَ يا اَللّهُ (و في رواية: بِاللَّهِ) [الوَاحِدُ] الأحَدُ الصَّمَدُ الذي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدُ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً أحَدٌ! أنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي، إنَّكَ أنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
17 - ) Hz. Peygamber (s.a.v.) teşehhüdde bir adamın şöyle dediğini işitti:
“Allahümme! innî es’elüke yâ Allah (Bir rivayette: billah) [el-vahidu] el-ahadu’s-samed, ellezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehu küfüven ehad! En tağfire lî zünûbî, inneke ente’l-ğafûru’r-rahîm)
“Allah’ım! Bir ve tek olan, her ihtiyaç için kendisine başvurulan, doğmayan ve doğurmayan, hiçbir dengi de olmayan Allah’ım! Senden günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Muhakkak ki, sen bağışlamasında sınırsız, şefkat ve merhametinde sınırsız olansın.”
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.):
“Kesinlikle bağışlandı, kesinlikle bağışlandı.”[28] buyurdu.
اَللَّهُمَّ! إنِّي أسْألُكَ بِأنَّ لَكَ الحَمْدُ، لاَ إلَهَ إلاَّ أنْتَ [وَحْدَكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ]، [المَنَّانُ]، [ياَ] بَدِيعَ السَّماوَاتِ وَالأرْضِ! ياَذا الْجَلاَلِ وَالإكْرَامِ! يَاحَىُّ يَا قَيُّومُ! [إنِّي أسْألُكَ] [الْجَنَّةَ وَأعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ]
18 - ) Bir başkasının da teşehhüdde şöyle dediğini işitti:
“Allahümme! İnnî es’elüke bi enne leke’l-hamdu, lâ ilâhe illâ ente, [vahdeke lâ şerîke leke], [el-mennan],
[yâ] bedîa’s-semâvâti ve’l-ard! Yâ ze’l-celâli ve’l-ikram! Yâ hayyu ya kayyûm! [İnnî es’elük][el-cennete ve eûzu bike mine’n-nâr]”
“Allah’ım! Senden bütün hamdlerin sana yapılmasına, senden başka ilâh olmamasına, [senin bir olup ve ortağının olmamasına,] [çok ihsân eden oluşuna] dayanarak istiyorum. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden ve bunun için bir örneğe ihtiyaç duymayan! Ey kusursuz yücelik ve ikrâm sâhibi olup, cömertliğinden yarattıklarına da ihsân eden! Ey dâimâ hayât sâhibi ve diri olan, hep var, varlığı ezelî ve sonsuz olan! Ey herşeyi tutan, koruyan! [Senden cenneti [istiyor] ve cehennemden de sana sığınıyorum.]”
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), ashabına:
“Nasıl dua ettiğini biliyor musunuz?” diye sordu. Orada bulunanlar: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” deyince Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah’a, kendisiyle dua edildiği zaman duayı kabul ettiği, istendiğinde verdiği ismi azimiyle[29] (Bir rivayette: âzamla) dua etti.”[30]
اللَّهُمَّ! اِغْفِرْ لِى مَا قَدَّمْتُ، وَمَا أخَّرْتُ، وَمَا أسْرَرْتُ، وَمَا أعْلَنْتُ، وَمَا أسْرَفْتُ، وَمَا أنْتَ أعْلَمُ بِهِ مِنِّي، أنْتَ المُقَدِّمُ، وَأنْتَ المُؤَخِّرُ لاَ إلَهَ إلاَّ أنْتَ.
19 - ) Hz. Peygamber’in (s.a.v.) teşehhüd ile selâm arasında en son okuduğu dualardan biri de şudur:
“Allahümme! İğfirlî mâ kaddemtü ve mâ ehhartü ve mâ esrartü ve mâ a’lentü ve mâ esraftü ve mâ ente a’lemu bihi minnî, ente’l-mukaddimu ve ente’l-muahhiru, lâ ilâhe illâ ente”
“Allah’ım! Bugüne kadar yaptığım ve bundan sonra yapabileceğim, gizli ve açıktan işlediğim, haddi aştığım ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Sen, öne geçiren (el-Mukaddim) ve geri bırakansın (el-Muahhir). Senden başka ilâh yok.”[31]
Kaynak:
[1]:Buhari dua www.kitapyurdu.com
[2]:Sunen-i Tirmizi:Tercüme Abdullah Parlıyan:Namaz Bölümleri..:Bölüm: 215 NAMAZLARDA OTURUŞLARDA NE OKUNMALI?
[3]:Sunen-i Tirmizi:Tercüme Abdullah Parlıyan:Namaz Bölümleri..:Bölüm: 216 NAMAZDA OTURUNCA NE OKUNUR?
[4]:Sunen-i İmam Tirmizi Tercume:Abdullah Parlıyan..:Vıtr Bölümü Hadis No 483:
[5]:Ebû Davud, İbn Mâce ve İbn Huzeyme (1/87/1) sahih senedle rivâyet etmiştir.[İbn Mâce, İkametü's-salât 26 (910), c.3, s.178; Ebû Dâvud, Salât 123-124 (792-793), c.3, s.234-235. Mütercim]
Hadislerle Hz. Peygamber'in Namaz Kılma Şekli Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan
Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI
[6]:Metinde “teşehhüdünde” demedik; çünkü hadiste “namazında” denilmekte, teşehhüdle veya başka şeyle kayıtlandırılmamaktadır.
Bu ise secde ve teşehhüd gibi dua etmek için uygun olan her yeri içine alır.
Nitekim daha önce, secde ve teşehhüdde dua edilmesine ilişkin Resulullah'ın (s.a.v.)in emirleri geçmişti.
[8]:Buhârî, Müslim. Esrem şöyle anlatmıştır:
“Ahmed’e: “Teşehhüdden sonra nasıl dua edeyim?” diye sordum. “Hadiste geldiği gibi.” dedi.
“Resulullah'ın (s.a.v.): “Sonra kişi dilediği duayı yapsın.” buyurmadı mı?” dedim.
“Kişi, hadiste gelen dualardan dilediğini yapmakta serbesttir.” dedi.
Birkaç defa aynı soruyu sordum; o da her seferinde “Hadiste geldiği gibi.” karşılığını verdi.
Bunu, İbn Teymiye nakletmiş ve bu tesbiti güzel bulduğunu söylemiştir.
Bunu, onun “el-Mecmû’u” (69/218/1) adlı kitabından kendi el yazısından naklettim.
İbn Teymiye diyor ki:
“el-Dua”nın başındaki “el” takısı, Allah’ın sevdiği duayı göstermekte olup, tür olarak duayı göstermez...”
Sonra şöyle der:
“En doğrusu şöyle demektir:
“Ancak meşru ve sünnet olan dualar yapılabilir.
Bunlar ise, hadislerle gelen ve fayda veren dualardır.”
Ben diyorum ki:
Bu, dediği gibidir.
Ancak duanın fayda verenini bilmek sağlam bilgiye bağlı bir husustur ki, bunu elde edenler de sayıca çok azdır.
Bu sebeple uygun ve münasip olan, hadislerde gelmiş bulunan dualarla yetinmektir.
Özellikle de dua eden kimse, duasında birtakım taleplerde bulunyorsa... Allah en iyisini bilir.
[Buhârî, Sıfatü's-salat 69 (101), c.2, s.822; Müslim, Salat 55, 57, 58 (402), c.3, s.1295. Mütercim]
[8]:Buhârî, Müslim. Bir hadiste Aişe (r.anha) şöyle demiştir:
“Bir kimse Resulullah'ın (s.a.v.): “Ey Allah’ın Rasûlü?! Borçtan ne çok Allah’a sığınıyorsun!” dedi.
Resulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kişi borçlu olduğu zaman konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz.”
[Buhârî, Sıfatü's-salat 68 (99), c.2, s.820; Müslim, Mesâcid 129 (589), c.3, s.1700; Nesaî, Sehv 64 (1309), c. 3-4, s.84. Mütercim]
[9]:“Yaptıklarımın şerrinden”:
Yani yaptığım kötülüklerin şerrinden. “
yapmadıklarımın şerrinden”:
Yani, yapmayıp terk ettiğim iyi davranışların şerrinden.
[Nesâî’de ayrıca şu açıklama getirilmiştir:
“Yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden”:
Sebep olduğum ve sebep olmadığım kötülüklerin şerrinden.”
Bkz. Nesaî, Sehv 63 (1307), c. 3-4, s.83. Mütercim.]
[10]:Nesâî sahih senedle ve “es-Sünne” adlı kitabında (370, tahkiki bana aittir, el-mektebü’l-islâmî yayınevi baskısı) İbn Ebû Asım rivâyet etmiştir. İlave, İbn Ebû Asım’a aittir.
[Nesaî, Sehv 63 (1307), c. 3-4, s.83; Ebû Dâvud, Vitr 32 (1550), c.6, s.77. Mütercim]
[11]:Ahmed, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.
Hadislerle Hz. Peygamber'in Namaz Kılma Şekli-SELÂMDAN ÖNCE OKUNACAK DUALAR Yazarı
Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI
[12]:Nesâî, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.
[13]:Buhârî, Müslim.[Buhârî, Sıfatü's-salat 68 (100), c.2, s.821; Müslim, Zikr (2705); Nesaî, Sehv 59 (1302), c. 3-4, s.79. Mütercim]
[14]:Ebû Davud, Nesâî, Ahmed ve İbn Huzeyme. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.[
Nesaî, Sehv 58 (1301), c. 3-4, s.78; Ebû Dâvud, Salât (985), c.4, s.34-35. Mütercim] Hadislerle
Hz. Peygamber'in Namaz Kılma Şekli Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına HazırlayanOsman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI
[15]:Ahmed, Tayâlisî, “el-Edebü’l-müfred” adlı kitabında Buhârî, İbn Mâce ve Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Hadisi ben de “es-Sahîha”da (1542) tahriç ettim.[İbn Mâce, Dua (3846). Mütercim]
[16]:Ebû Davud, Nesâî, Ahmed, “el-Edebü’l-müfred” adlı kitabında Buhârî, Taberânî ve “et-Tevhîd” (44/2, 67/1, 70/1-2) adlı kitabında İbn Mendeh sahih senedlerle rivâyet etmişlerdir.[Nesaî, Sehv 58 (1300), c. 3-4, s.77-78; Ebû Dâvud, Vitr 23 (1495), c.5, s.491. Mütercim]
Bunun dışındaki “makamı için”, “hakkı için” ve “hürmetine” gibi ifadelerle yapılan tevessüllere gelince,
Ebû Hanife ve arkadaşları bunun mekruh olduğunu söylemişlerdir.
Mekruhluk, herhangi bir ifade ile kayıtlanmadığı zaman haramlık anlamındadır.
Maalesef aralarında âlimlerin de bulunduğu pek çok insan, bu meşru tevessülden yüz çevirmektedir.
En hafif tanımlamayla ihtilaflı olduğu söylenebilecek olan bid’at tevessüle olan bağlılıklarının yanı sıra neredeyse hiçbirinin, Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla yapılan bu meşru tevessülü yaptığını duyamazsın.
Sanki başkası caiz değilmişcesine bid’at olan tevessüle devam etmektedirler.
Şeyhülislâm İbn Teymiye’nin bu konuda “et-Tevessül ve’l-vesîle” adında çok güzel bir kitabı var ki, incelenmelidir.
Bu kitap, alanında benzeri olmayan çok önemli bir kitaptır.
Benim de “et-Tevessül envâuhu ve ahkâmuhu” adında, iki baskısı yapılmış olan bir kitabım bulunuyor.
Konusu ve kitabın anlatım tarzı bakımından bu da oldukça önemli bir kitaptır.
Bu kitapta, bazı çağdaş doktorların ortaya attığı şüphelere cevaplar da bulunmaktadır.
Allah bizlere de onlara da hidayet etsin.Hadislerle Hz. Peygamber'in Namaz Kılma Şekli Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI
Hadiste Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla tevessül edildiği geçmektedir. Bu, Allah’ın: “En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin.” (A’raf, 180) buyruğunda emretmiş olduğu şeydir.
[17]:Müslim, Ebû Avâne.Müslim, Salatu'l-Müsâfirîn 201 (771), c.4, s.2193. Mütercim]
[18] Metinde “teşehhüdünde” demedik; çünkü hadiste “namazında” denilmekte, teşehhüdle veya başka şeyle kayıtlandırılmamaktadır. Bu ise secde ve teşehhüd gibi dua etmek için uygun olan her yeri içine alır. Nitekim daha önce, secde ve teşehhüdde dua edilmesine ilişkin Hz. Peygamber’in emirleri geçmişti.
[19] Buhârî, Müslim. Esrem şöyle anlatmıştır:
“Ahmed’e: “Teşehhüdden sonra nasıl dua edeyim?” diye sordum. “Hadiste geldiği gibi.” dedi. “Hz. Peygamber (s.a.v.): “Sonra kişi dilediği duayı yapsın.” buyurmadı mı?” dedim. “Kişi, hadiste gelen dualardan dilediğini yapmakta serbesttir.” dedi. Birkaç defa aynı soruyu sordum; o da her seferinde “Hadiste geldiği gibi.” karşılığını verdi. Bunu, İbn Teymiye nakletmiş ve bu tesbiti güzel bulduğunu söylemiştir. Bunu, onun “el-Mecmû’u” (69/218/1) adlı kitabından kendi el yazısından naklettim. İbn Teymiye diyor ki: “el-Dua”nın başındaki “el” takısı, Allah’ın sevdiği duayı göstermekte olup, tür olarak duayı göstermez...” Sonra şöyle der: “En doğrusu şöyle demektir: “Ancak meşru ve sünnet olan dualar yapılabilir. Bunlar ise, hadislerle gelen ve fayda veren dualardır.”
Ben diyorum ki: Bu, dediği gibidir. Ancak duanın fayda verenini bilmek sağlam bilgiye bağlı bir husustur ki, bunu elde edenler de sayıca çok azdır. Bu sebeple uygun ve münasip olan,
hadislerde gelmiş bulunan dualarla yetinmektir. Özellikle de dua eden kimse, duasında birtakım taleplerde bulunyorsa... Allah en iyisini bilir.
[Buhârî, Sıfatü's-salat 69 (101), c.2, s.822; Müslim, Salat 55, 57, 58 (402), c.3, s.1295. Mütercim]
[20] Buhârî, Müslim. Bir hadiste Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: “Bir kimse Hz. Peygamber’e (s.a.v.): “Ey Allah’ın Rasûlü! Borçtan ne çok Allah’a sığınıyorsun!” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi borçlu olduğu zaman konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz.”
[Buhârî, Sıfatü's-salat 68 (99), c.2, s.820; Müslim, Mesâcid 129 (589), c.3, s.1700; Nesaî, Sehv 64 (1309), c. 3-4, s.84. Mütercim]
[21] “Yaptıklarımın şerrinden”: Yani yaptığım kötülüklerin şerrinden. “yapmadıklarımın şerrinden”: Yani, yapmayıp terk ettiğim iyi davranışların şerrinden.
[Nesâî’de ayrıca şu açıklama getirilmiştir: “Yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden”: Sebep olduğum ve sebep olmadığım kötülüklerin şerrinden.” Bkz. Nesaî, Sehv 63 (1307), c. 3-4, s.83. Mütercim.]
[22] Nesâî sahih senedle ve “es-Sünne” adlı kitabında (370, tahkiki bana aittir, el-mektebü’l-islâmî yayınevi baskısı) İbn Ebû Asım rivâyet etmiştir. İlave, İbn Ebû Asım’a aittir.
[Nesaî, Sehv 63 (1307), c. 3-4, s.83; Ebû Dâvud, Vitr 32 (1550), c.6, s.77. Mütercim]
[23] Ahmed, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.
[24] Nesâî, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.
[Nesaî, Sehv 62 (1305-1306), c. 3-4, s.81-82. Mütercim]
[25] Buhârî, Müslim.
[Buhârî, Sıfatü's-salat 68 (100), c.2, s.821; Müslim, Zikr (2705); Nesaî, Sehv 59 (1302), c. 3-4, s.79. Mütercim]
[26] Ahmed, Tayâlisî, “el-Edebü’l-müfred” adlı kitabında Buhârî, İbn Mâce ve Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Hadisi ben de “es-Sahîha”da (1542) tahriç ettim.
[İbn Mâce, Dua (3846). Mütercim]
[27] Ebû Davud, İbn Mâce ve İbn Huzeyme (1/87/1) sahih senedle rivâyet etmiştir.
[İbn Mâce, İkametü's-salât 26 (910), c.3, s.178; Ebû Dâvud, Salât 123-124 (792-793), c.3, s.234-235. Mütercim]
[28] Ebû Davud, Nesâî, Ahmed ve İbn Huzeyme. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.
[Nesaî, Sehv 58 (1301), c. 3-4, s.78; Ebû Dâvud, Salât (985), c.4, s.34-35. Mütercim]
[29] Hadiste Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla tevessül edildiği geçmektedir. Bu, Allah’ın: “En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır.
O halde O'na o güzel isimlerle dua edin.” (A’raf, 180) buyruğunda emretmiş olduğu şeydir.
Bunun dışındaki “makamı için”, “hakkı için” ve “hürmetine” gibi ifadelerle yapılan tevessüllere gelince, Ebû Hanife ve arkadaşları bunun mekruh olduğunu söylemişlerdir. Mekruhluk, herhangi bir ifade ile kayıtlanmadığı zaman haramlık anlamındadır. Maalesef aralarında âlimlerin de bulunduğu pek çok insan, bu meşru tevessülden yüz çevirmektedir. En hafif tanımlamayla ihtilaflı olduğu söylenebilecek olan bid’at tevessüle olan bağlılıklarının yanı sıra neredeyse hiçbirinin, Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla yapılan bu meşru tevessülü yaptığını duyamazsın. Sanki başkası caiz değilmişcesine bid’at olan tevessüle devam etmektedirler. Şeyhülislâm İbn Teymiye’nin bu konuda “et-Tevessül ve’l-vesîle” adında çok güzel bir kitabı var ki, incelenmelidir. Bu kitap, alanında benzeri olmayan çok önemli bir kitaptır. Benim de “et-Tevessül envâuhu ve ahkâmuhu” adında, iki baskısı yapılmış olan bir kitabım bulunuyor. Konusu ve kitabın anlatım tarzı bakımından bu da oldukça önemli bir kitaptır. Bu kitapta, bazı çağdaş doktorların ortaya attığı şüphelere cevaplar da bulunmaktadır. Allah bizlere de onlara da hidayet etsin.
[30] Ebû Davud, Nesâî, Ahmed, “el-Edebü’l-müfred” adlı kitabında Buhârî, Taberânî ve “et-Tevhîd” (44/2, 67/1, 70/1-2) adlı kitabında İbn Mendeh sahih senedlerle rivâyet etmişlerdir.
[Nesaî, Sehv 58 (1300), c. 3-4, s.77-78; Ebû Dâvud, Vitr 23 (1495), c.5, s.491. Mütercim]
[31] Müslim, Ebû Avâne.
[Müslim, Salatu'l-Müsâfirîn 201 (771), c.4, s.2193. Mütercim]
Hadislerle Hz. Peygamber'in Namaz Kılma Şekli-SELÂMDAN ÖNCE OKUNACAK DUALAR Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI
Konularına Göre Hadis Meali veya Konularına Göre Hadis Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir
("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve
değiştirmemek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..
En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Eraykitap ilmin kisa yolu
Kütübü-s Sitte |
Hadis Bilgisi |
Ahad Hadis |
Meşhur Hadis
Zayıf Hadis |
Mütavatir Hadis |
Uydurma Hadis |
Münafıkların - Vasıfları
|