Mekke'de nazil olan
surelerdendir. Elli iki ayettir,
Kur'ân-ı Kerim de en
çok üzerinde durulan konu, Allah (c.c)'dır. Önemine binaen bu konu çokça
işlenmektedir. 2800 küsur defa Allah ismi celâli, bunun yanında Rahman, Rahim,
Halik, Musavvir ve diğer esmaü'l-hüsnasıyla en fazla kendisinden bahsedilen
Allah (c.c) dır.
İkinci sırada
ahiretür. Üçüncü sırada risalettir. Tevhid, ahiret, risalet konusu en fazla
işlenen konulardır. Neden? Çünkü biz O'ndan geldik, O'na gidiyoruz. Allah (c.c)
bizi getirdi yine Allah (c.c) bizi götürüyor. Belirli bir zaman için bu dünya
yolculuğunda, bu dünya seferinde, Allah (c.c) bizi imtihana tabi tutuyor. Yaratılan
herşey imtihan sorumuzdur. Hastalık imtihan sorumuzdur, sağlık da imtihan
sorumuzdur. Yalnız hastalar değil sağlıklı olanlar da imtihan ediliyor. Açlık
bir imtihan sorumuzdur, tokluk da bir imtihan sorumuzdur.
Bir hadis-i şerifte
efendimiz (S.A.V): "Sabreden müslüman fakirler, Allah'a gerçekten görevini
ifa etmiş zenginlerden daha önce cennete gidecektir." buyurmuştur;
Zenginin hesabını vereceği madde çok. Yani imtihan sorusu çok. Zekalarımız da
bir imtihan sorusudur.
Bu imtihan dünyasında
en önemli sorumuz, yeri ve göğü kimin yarattığı ve kimin yönettiğidir.? Buna
cevap olarak bütün dünya insanı dil birliği etmişçesine "Allah"
derler. İkinci derecede yine Kur'ân-ı Kerim bize soruyor.
Peki yeri ve göğü
Allah yarattı ise ve O'nu Allah yönetiyorsa sizi kim yaratıyor? Bizi de sen
yaratıyorsun Ya Rabbi, diyorlar.
Öyleyse sizi kim
yönetiyor? Oraya gelince mtislümanhkla, gavurluk ortaya çıkıyor. Bir kısım
insanlar; "Sen yaratırsın ama biz yönetiriz" diyorlar. Dini, insan
hakimiyeti üzerinde söz sahibi kılmayacağız diyenler. Dini, yönetimden uzak
tutacağız diyenler. Kur'ân'a göre, insanları yönettirmeyiz diyenler, eskiden
beri İncil'e, Tevrat'a, Zebur'a karşı gelen ve aynı şekilde karşı gelmeyi devam
ettiren ve bunu Kur'ân için de yapan ve Kur'ân'm ifadesiyle "kafir"
olan insanlar bunlar.[1]
1- Gerçek
olan,
2- Nedir
gerçek olan?
3- O,
gerçeğin ne olduğunu sana ne bildirdi?
Allah (c.c) bir de
insanların varacağı yerden bahsediyor. Yani kıyametten, bu konu üzerinde de
çok duruyor. Bir gün kıyametin muhakkak meydana geleceğini: "Muhakkak
gerçekleşecek olan, o gün." şeklinde ifade ediyor. Burada isim olarak
"Hakka" diye verilmiş. Türkçe'de kullandığımız "Muhakkak"
kelimesiyle aynı köktendir. "el Hakkatü" kelimesi de
"kıyametin" bir diğer ismidir. Niye böyle isimlendirilmiş? Olacağı
kesin de ondan. Yani kıyamet kesinlikle meydana gelecektir.
"Sana o Hakka'yı
kim anlattı, kim Öğretti?" -
Allah (c.c) öğretmemiş
olsaydı biz de bilemezdik. Yani kıyametin olacağını, bu dünyanın bir gün son
bulacağını bizde öğrenemezdik. Bize öğreten Allah (c.c)'dır. Bize öğreten
Peygamberimiz (S.A.V)'dir.[2]
4- Semud ile
Ad (kavimleri) kıyameti yalanladı.
5- Semud
(kavmi) aşırı (birşeyle) helak edildiler.
6- Ad
(kavmi) ise uğultulu azgın bir fırtına ile helak edildiler.
7- Onu
(fırtınayı), kökünden kazımak için onlar üzerine, yedi gece sekiz gün musallat
eyledi. (Eğer orada olsaydın) O kavmi orada, içi boş hurma kütüğü gibi
görürdün.
8- Onlardan
geride kalan bir şey görüyor musun?
Ad ve Semud kavmine,
hemen bir göz atmamız isteniyor. Hemenardından[3]
9- Firavun'da, ondan öncekiler de," alt-üst
olmuş (Lut kavmi) de aynı hatayı yapmışlardı.
10-Rablerinin
Rasûlüne isyan ettiler. Bunun üzerine onları şiddetlice yakalayıverdi.
Firavun gibi Allahı ve
Peygamberini yalanlayanlara bir göz atmamız isteniyor. Ad ve Semud kavmi
peygamberlerini inkar ettiklerinden, kendilerini peygamberden üstün gördüler.
Allah'ın ayetlerine ihtiyaçları olmadığını ifade ettiklerinden,
kibirlenmelerinden, mallan, yaptıkları sarayları, köşkleriyle Allah'a
başkaldırdıklarından dolayı, çok şiddetli bir şekilde cezalandırılmaları, bize
haber veriliyor.
Hatta, Ad kavminin 7
gece 8 gün devam eden, şiddetli bir fırtınanın altında helak olup gittiklerini
ve geriye kökünden sökülmüş hurma ağaçlan gibi kalakaldıklarını ve onların insanlarından
geriye baki kalan, bir eserin bulunmadığını ifade ediyor.
Firavun ve Lut (A.S)'a
isyan eden ve kötü ahlakı ilk defa başlatan, o kötü insanların da helak
edildiklerini ve Nuh (A.S)'a iman edenlerin kurtarıldığını Allah (c.c) bize
haber veriyor.[4]
11- Su
taştığı vakit (Nuh'un yaptığı) gemide sizi biz taşıdık.
Kötülerin helak edildiğini
iyilerin kurtarıldığını haber vermek suretiyle şöyle kısaca bir de Nuh (A.S)'a
göz atmamız isteniyor. Bunları niye haber verdiğini de Rabbim açıklamış.[5]
12- Size bir
ibret olsun, anlayışlı kulaklar anlasın diye yaptık.
Size bir öğüt olsun
diye insanların kulaklarına bir bilgi, bir küpe olsun diye.
Mevlânâ bu ayetleri
açıklarken mesnevisinde diyor ki; "Allah (c.c), bu binlerce yıl içerisinde
geçmiş kafirlerden bazılarını bize örnek olarak veriyor. FiraVun'un, Ad ve
Semud'un, Lut (A.S) ile Nuh (A.S)'ın imansız kavminin helakini haber veriyor.
Peki arna bu dünyadan
cezasını çekmeden giden kafirler de var. Öyleyse neden bazıları cezasını bu
dünyada çekiyor? Ayrıca bize de bildiriliyor. Cevaben diyor ki; Aslan, kurt ve
tilki ava çıkmışlar. Ormanda avlanmışlar. Bir yaban öküzü, bir geyik ve bir
tavşan avlamışlar. Toplamışlar üçünü bir araya. Aslan Kurt'a demiş ki; taksimi
sen yap. Kurt herkesin boyuna göre taksim etmiş. Efendim; şu yaban öküzü zat-ı
alinizin olsun. Şu geyik benim olsun, şu tavşanda tilki kardeşin olsun. Bunun
üzerine Aslan pençesini bir attı, kurtun derisini başından çıkarıverdi. Yani
kurdu Öldürdü. Sonra tilkiye dediki; taksimi sen yap. Tilki dedi ki; efendim,
şu geyik sabah kahvaltınız olsun, şu yaban öküzü öğle ziyafetiniz olsun, şu
tavşanı da akşam yatarken çerez yerine yersiniz. Aslan tilkiye sormuş. "Bu
aklı sana kim verdi? Tilki "geçmişlerin başına gelenler bana ibret oldu
efendim" demiş.
Mevlânâ diyor ki; mülk
Allah'ındır. Avcı Allah'ındır. Av Allah'ındır. Yeryüzü Allah'ındır, Gökyüzü
Allah'ındır, insan.Allah'ındır, insanın her türlü ihtiyacını yaratan Allah'tır.
Yani her şey Allah'ındır. Öyleyse bu yer yüzünde kimin nerede, ne kadar nasibi
var, hakkı var? Ne haram, ne helal? bunları belirleme hakkı da bütün bunları
yaratana aittir. Binleri çıkıp bunları dinlemezse, Allah işte onlardan Ad'ı
Semud'u, Firavun'u, Lut'un kavmini, ve Nuh'un kavmini helak ediverir ve tarihin
direklerine de çekiverir."[6]
13- Sur'a
bir defa üfürüldüğünde
14- Yer ile
dağlar kaldırılıp bir çarpılışda paramparça edildiğinde,
15- İşte o
gün olacak olan olur.
16- Gökyüzü
yarılır artık o gün gevşer.
17- Melekler
onun (gökyüzünün) etrafındadır. O gün sekiz melek, onların (meleklerin) üstünde
Rabbinin arşım taşır.
O gün yeryüzü ve
dağlar yerinden kaldırılır. Param parça edilir, olacak olan olur. Arş
kelimesiyle Rabbimin otoritesinden bahsedilir. Yoksa Allah için zaman ve mekan
söz konusu değildir.. Çünkü onları yaratan Allah'tır.
Biz yeryüzüne çakılıp
kaldık, yeryüzüne bağlandık. Tarlalarımız, bağlarımız, bahçelerimiz, evlerimiz,
çocuklarımız, eşlerimiz, dostlarımız ve yakınlarımız bize o kadar şirin
görünüyor ki; bu güzellik ahireti unutturur gibi.
Allah (c.c) Ali İmran
Suresinde (ayet 14) şöyle buyurur: ".... eşlerimiz gözlerimize güzel
gösterildi, atlarımız, altınlarımız, gümüşlerimiz, ziynetlerimiz ve
hayvanlarımız bize güzel gösterildi." Güzel gösterilenler helal olanlar
sa, o helalları elde etmekte sevaptır. Ama haramlar güzel gösteriliyorsa, o
şeytanın bir süslemesidir, "Şeytan onlara amellerini güzel gösterir."[7] diyor
Allah (c.c).
Bu güzel gösterilen
mallarımız, bize, Ötesini unutturuveriyor. Kur'ân-ı Kerim'i çok okuyun.
Göreceksiniz ki, hep ahiret hatırlatılmak-tadır. Niye? O Rahman ve Rahim'dir,
şefkat ve merhametinden bahseder. Tehlikeyi heran bize hatırlatır. Bunu da
bizim için hatırlatmaktadır.
Mesela namazı
anlatırken, hemen arkasından ahireti anlatı veriyor. Zekatta öyle, nafakada
öyle, hukukta öyle.[8]
18- O gün
(huzura) arzolunacaksiniz. Sizden hiçkimse hiçbirşey gizlenemez.
"Hepiniz Allah'ın
huzurunda, Allah'a arzolunacaksınız." Bir tek kişi gizli kalmayacaktır.
Yanıp duman olan
insanlar, denizde boğulanlar, elektrik sandalyelerinde ölenler, canavarlar
tarafından parçalananlar, kaynar kazanlarda cezalandırılıp yakılanlar, yanmış
külleri havada savrulmuş olanlar, duman olmuşlar o gün toplanacaktır. Hiçbir
kimse Allah'tan gizli kalmayacak.[9]
19- Kimin
kitabı sağından verilirse: "İşte okuyun kitabımı" der.
20-
"Doğrusu, ben hesabımla karşılaşacağıma inanıyordum" der.
21- Artık o
hoşlandığı bir yaşantı içindedir.
22- Yüksek
bir cennette.
23-
Devşirilecekleri yakın.
Kimin kitabı sağ
tarafından verilecek olursa, O şöyle der, "alın, buyurun benim
kitabım," "Okuyun kitabımı." Yani sevincinden bunu söyler.
"Yahu ben hesaba çekileceğimi zannediyordum. Ama Gafur ve Rahim olan Allah
beni hesaba çekmedi" der.
Eğer imanımızı şeytan
ve şeytanlaşmış insanlara kaptırmazsak, inancımızdan zerre kadar taviz vermeden
Rabbimizin huzuruna bir varacak olursak; Allah, "geri kalanı bana
bırakın" diyor imanla gelin, gerisini bana bırakın diyor Allah (c.c). îmanla
gidebilmek çok zor. Çünkü dünya üzerinde imanımızı çalmak isteyen çok usta
insanlar var. Dünyada özellikle eğitim kurumlan, insanların imanını çalma
uzmanları yetiştiriyor. Bunlar dünyanın her tarafına, da gönderiliyor.
Gazete köşelerine ve
televizyon ekranlarına oturmuşlar, üniversitelerin belirli localarından bazı
insanlar, insanların imanını çalma Ödevlerini uzmanlık alanları olduğu için
hakkıyla yerine getirip, uzmanlık yapıyorlar.
Biz sabahleyin
uyandığımızda sevgili Peygamberimizin duasını yapmalıyız. "La ilahe
illalahu vahdehu la şerike leh. Lahül mülkü velehül hamdü ve hüve ala külli
şey'in kadir." Bizim imanımızı koruyacak en güzel sözleri söylemiş.
"Allah'tan başka yaratan, yaşatan yöneten yoktur. Mülk O'na aittir, hamd
O'na aittir. O her şeye gücü yetendir."
Peygamber Efendimiz
bunu söyledikten sonra hayata adımını atıyor. O bizim de örneğimiz oluyor. İman
üzere yatıp, iman üzere kalkmaya ve iman üzere yaşamaya çalışacağız. Bunu
yaparsak Rabbim ahirette hesabımızı kolaylaştırıyor. Bizim razı olacağımız bir
hayata bizi alıveriyor. Yüksek cennetler de hoş bir hayatın içine alıveriyor.
Meyve dalları size doğru uzaniveriyor.[10]
24- Geçmiş
günlerde yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin için.
Yani dünyadaki
yaptıklarınızın karşılığı olarak yiyiniz ve içiniz. Bu dünyada ektiğimizi,
ahirette biçeceğiz. Bu, Rabbimin lütfü keremiyie olacak. Bizim bir iyiliğimiz,
10-100-700 katı ve daha fazlasıyla mükafatını görecektir.
Bu mükafat Rabbimin
rahmetiyle elde edilecek ama temel de bizim imanımızın tam olması şart.
İmanımız doğrultusunda da amel-i sali-himiz şarttır. İmanımız, amelimiz ve
halis niyetlerimizle yaptığımız iyiliklerin, kat kat karşılığını cennette
vereceğini ifade ediyor Allah (c.c).[11]
25- Kimin kitabı solundan verilirse "keşke
kitabım bana verilme-seydi" der.
26- "Ve hesabımın ne olduğunu
bilmeseydim"
27- Keşke
(ölümle herşey) bitmiş olsaydı.
28- Malım
bana fayda vermedi.
29-
Saltanatım da gitti.
30-
(Meleklere) "Onu yakalayın bağlayın"
31- Sonra
cehenneme sallayın.
32- Sonra
boyu yetmiş arşın olan zincire bağlayın 33-Çünkü O yüce Allaha inanmazdı.
33-Çünkü O
yüce Allaha ininmazdı.
34- Fakirin
yemeğine teşvik yapmazdı.
35- Onun
için, burada onun hiçbir dostu yoktur.
36- İrinden
başka yiyecek yoktur.
37- Onu
ancak günahkârlar yer.
Ahirette kitabı sol
tarafından verilenler feryat ediyorlar. Onlar pişmanlık içerisinde;
"keşke kitabım verilmeseydi. Keşke ölüp yok olup gitseydim. Yani buraya
gelmeseydim." diyecekler. Nebe suresinde de; ifade edildiği gibi;
"keşke ben de diğer hayvanlar gibi toprak olsaydım" diyecekler.
Hayvanlar ahirette
hesap ve kitap için diriltilmeyecekler, toprak olup gidecekler. Cennetlikleri
ve cehennemlikleri yok. Bunu gören kafir, "keşke ben de toprak olup
gitseydim" diyecektir. Bu dünyada hayvanlar gibi yaşayanlar, hatta
hayvanlardan aşağı derekede yaşayan bu insanlar, ahirette; "keşke bizde
ölüp yok olup gitseydik" temennisinde bulunacaklar.
Mallarının fayda
vermediğini, saltanatlarının da, delillerinin de kendilerine hiç fayda
vermediğini görecekler ve de bunu ifade edecekler. "Malım bana fayda
vermedi." düşünün günümüz insanının biriktirmeye çalıştığı dolarlar fayda
vermiyor, fabrikalar fayda vermiyor. Kime? imansıza.
Dünyadayken imansızlık
doğrultusunda geliştirdikleri, bütün mantık oyunları yok olup gidecektir. Bütün
saltanatları onlara fayda vermeyecektir. "Yeni dünya düzenini biz
kuruyoruz, biz yönetiyoruz, sözümüz her tarafta geçer, istediklerimizi anında
öldürüyoruz, istediklerimize hayat bahşediyoruz" diyenler,
"saltanatım yok olup gitti" diyecekler.
Veya imansızlık
konusunda, haşa "Allah yok, ahiret yok, Hz. Muhammed Peygamber
değildir" diyerek, buna binbir çeşit delil getirenler de aynı sözü
söyleyecekler; "saltanatım, delillerim yok olup gitti." İmansızlıkla,
fakirin karnının doyurulmasına teşvikte bulunmamak. İnsanın bu özelliği hep
yan yana geliyor. Yani fakire yardım etmeme hep imansızlıktan kaynaklanıyor.
Günümüzde de hepiniz
bunu tecrübeyle görüyorsunuz. İstanbul'un zenginlerinin mahallesinde dilenci
dolaşmaz. Bir de dolaştırmıyorlar. Bekçileri tarafından sitelerinin kapısından
içeri alınmazlar. Dükkanlarının önünden geçirtilmez.
Ama dilenciler cami
kapısına geliyorlar. Deneme yanılma usulüyle geliyorlar. Çünkü bu memlekette
içinde merhamet kırıntısı kalmış bir kaç insan varsa, oda hala camiye gelenlerdedir
diye düşünüyorlar.
İmanı olanın merhameti
olur. İmansız olanın merhameti olmaz. İmam olmayan merhamet etmez. Mesela
İsrail'in imanı olmadığından dolayı, Filistinli o gönülleri bembeyaz, yüzleri
siyah, esmer delikanlılarımıza işkencenin her çeşidini tattırarak,
yurtlarından çıkararak-, dünyanın gözü önünde mallarını gasbederek, yakarak
yok ederek yürüyorlar.
Aynı şekilde Ruslar
Çeçenistan'da ve Türki cumhuriyetlerinde, Sırplar Bosna'da ve Kosova'da,
Hindistan Keşmir'de, Fransa destekli Cezayir'de vede dünyanın daha pek çok
bölgesinde aynı zulmü işliyorlar. Amerika inşam öldürmek, yok etmekle
saltanatını sürdürüyor.
Aziz olan Allah'a iman
etmediklerinden bütün bunları yapıyorlar. " Ama hocam parasında bile
"Allah'a iman" yazıyor" diyebilirsiniz. Parasında iman yazmak
önemli değil. Siz de paranıza yazsanız ne ifade eder. Gönlünüze yazmadıktan
sonra, yazılanı hayata geçirmedikten sonra, Allah'ın son kitabı olan Kur'ân'a
iman etmedikten sonra, Allah'ın Rasûlüne iman etmedikten sonra ne yazar. Ebu Cehil'de
iman ediyordu. "Ebu Cehle ve onun ananelerine; "yeri ve göğü kim
yarattı?" deseniz. "Elbette Allah yarattı" derlerdi. Fakat bu
iman onlara fayda vermiyor. Halbu ki o
kafirler "Azim" olan Allah'a iman etmediler, fakirin karnının
doyurulmasına teşvik etmediler.
Bakınız Türkiye'de
teşvik paraları kimlere veriliyor? Kazanı yağlı olanlara veriliyor.
Tirilyonları olanlara tirilyon veriliyor, milyarı olanlara milyar veriliyor.
Peki milyonu dahi olmayanlara ne veriliyor!? "yahu sen zaten bu açlığa
talimlisin, alışkınsın sana nasihat verelim" deniliyor. Bu konuca
profesör olanlar da akıl veriyorlar, bu işin böyle olacağına dair.
"Onların ahirette
hiçbir dostları olmayacaktır." Yedikleri "gıslhV'dir. Yani kendi
tenlerinden eriyip akan irinler, kendilerine içirilecektir. Buna yürek
dayanmaz. Ancak Allah'a isyan eden, Allah'a iman konusunda hata eden, yanlış
yapan, yanlış yolda yürüyen insanlar bu "gıslin'den" yiyeceklerdir.
Binlerce kafirin yanmasından meydana gelen irinler, binlerce derecede
sıcaklıkta tekrar geri içirilecektir.[12]
38- Yoo!,
gördüğünüze yemin ederim.
39-
Görmediğinize de yemin ederim ki,
40- Şüphesiz
O (Kur'ân), değerli bir elçinin sözüdür.
41- O bir
şair sözü değildir. Ne kadarda az iman ediyorsunuz.
42- Sihirbaz
sözü de değildir. Ne az düşünüyorsunuz.
43-
Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
44- Eğer
(kendine ait) bazı sözleri bize isnad etseydi.
45- Elbette
onun sağ elinden yakalardık.
46- Sonra
onun can damarını keserdik.
47- Sizden
hiçbiriniz ona engel olamazdı.
48- Şüphesiz
Kur'an Allaha karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.
Hayır! Gördüklerinize
ve görmediklerinize yemin olsun ki, O çok değerli bir elçinin sözüdür. O bir
şair sözü değil. Yani Kur'ân-ı Kerim şair bir insanın sözü değil. Bu sevgili
Peygamberimizin (S.A.V) Rabbinden getirdiği bir kelamdır. "Bu alemlerin
Rabbinden indirilmiş bir kelamdır." Eğer bunu peygamber kendiliğinden
uydurmuş olsaydı, onu güçsüz bırakır ve O'nun şah damarını koparırdık."
diyor Allah (c.c). Bu Kur'ân-ı Kerim müttakiler için bir nasihattir.[13]
49- Şüphesiz
aranızdaki yalanlayanları biliriz.
50- Muhakkak
o (Kur'ân) kafirler için hasret (iç yarası)fdir,
51- Şüphesiz
o (Kur'ân), kesin bilginin ta kendisidir.
52- Öyle ise
Yüce Rabbinin adıyla teşbih et.
"Biz içinizden
Allah'ın dinini yalanlayanları biliyoruz. Bu kafirler için bir pişmanlıktır, bu
yakin bir haktır" dedikten sonra "Azim olan Rabbinin ismiyle teşbih
et veya RabbininAzim ismiyle teşbih et" diyor Allah (c.c). Biz de
teşbihimizi yapıyoruz. Nerede yapıyoruz? Beş vakit namazımızda, rûkûlanmızda,
"Sübhane Rabbiye'i Azim" diyerek, Azim olan Allah'ı (c.c) teşbihle
devam ediyoruz. Bunu söyleyenler başkalarının büyüklüğüne inanmaz.[14]
[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/41-42.
[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/42.
[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/43.
[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/43-44.
[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/44.
[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/44-45.
[7] Ankebut 38.
[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/45-46.
[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/46.
[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/46-48.
[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/48.
[12] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/48-51.
[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/51-52.