Bilgiler" />
Büyük Kıyamet Alametleri | ||||
|
Tarifi: Deccal “de ce le” (دجل) kökünden türemedir. Yalan söylemek, bir şeyi bir şeye karıştırmak, gizlemek, örtmek manalarına gelir.
İbni Seyyidih der ki: ‘Mesih Deccal Yahudilerden bir adamdır. Bu ümmetin sonunda ortaya çıkar ve hakkı batılla karıştırıp hakkı gizlemeye çalışır.’
O taraftarlarıyla yeryüzünü karıştırır, denmiştir. Yine, küfrünü insanlara gizli tutar, denmiştir. Yine, o rab olduğunu iddia eder, bundan dolayı yalancılığı ile isim almıştır, denmiştir. Bu manaların tamamı birbirine yakın manalardır.
İbni Haleveyh der ki: ‘Ebu Amr’ın tefsirinden daha güzel Deccal’i tefsir eden yoktur. Ebu Amr şöyle tefsir eder: ‘Deccal karıştırandır, kılıcı decele etti, altın suyuna batırıp yaldızladığı vakit böyle söylenir.’ Çoğulu, Deccaluun ve decacile şeklinde gelmiştir.
Ebu’l–Abbas der ki: ‘İnsanlara olayları karışık göstermesinden, batılı örtüp onu süslü göstermesinden bu şekilde isimlendirilmiştir. Yine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde onu çok yalancı diye tarif etmiştir.
Cessase: Saçları ve vücudundaki kıllar yerde sürünecek derecede çok kıllı bir kadındır.
Ebu Davud: 4328
Bu hadisi şerifi Fatıma binti Kays radiyallahu anha Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ağzından naklediyor. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem daha önce Hristiyan iken gelip Müslüman olan sahabe Temim Ed-Darî radiyallahu anh’den duyduğu gibi ashabına anlatıyor. Temim Ed-Darî, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in daha önce ashabına Deccal ve onun sıfatına dair anlattıklarına uygun bir olay anlatmıştı. Burada Temim radiyallahu anh hakkında açıklama yapmamız gerekmektedir.
İmam Zehebî Siyer-u Alamu’n–Nubela isimli kitabında şöyle anlatıyor: Temim radiyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabesidir. Künyesi Ebu Rukiye’dir. Nesebi, Cuzeyme oğlu Suud oğlu Harice oğlu Evs oğlu Temim El–Lihamî El–Filistinî’dir. Temim İslam’ın dokuzuncu senesine yetişmiş ve Müslüman olmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Deccal hakkındaki Cessase hadisini minber üzerinde ondan nakletmiştir. Temim’in birçok hadisi vardır. Abid ve Ku’ran’ı çokça tilavet eden biri idi. İbni Sad der ki: ‘Osman radiyallahu anh’ın katlinden sonra Şam’a gidinceye dek Medine’de kalmıştır. Yine der ki: ‘Ed-Dâr kabilesinin ileri gelen delegeleri on kişidir, onlardan biri de Temim’dir.’ Mesrûk şöyle anlatıyor: ‘Mekke ehlinden bir adam bana şöyle dedi: ‘Burası kardeşin Temim’in yeridir. Gece sabaha kadar namaz kıldı. Şu ayeti tekrarlayıp ağlıyordu:
“Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini iyi amel işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar?”
Casiye (21)
Temim radiyallahu anh’ın kabir taşı üzerinde “Hicri kırk senesinde vefat etti” yazısı olduğu söylenir. Naklettiği hadisler on sekiz civarındadır. O hadislerden birini Müslim sahihinde rivayet etmiştir.
Zehebi (2/442–Siyer-u Alamu’n–Nubela)
Amr bin Şurahbil şöyle anlatıyor:
“Muhacir kadınların ilklerinden olan Dehhak bin Kays’ın kız kardeşi Fatıma binti Kays radiyallahu anha’a:
−‘Bana, başkasına isnat etmeyeceğin direk Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den duyduğun bir hadisi zikret’ dedim. Fatıma binti Kays radiyallahu anha:
−‘İstersen bunu yaparım’ dedi. Ben de:
−‘Evet, yap’ dedim. Fatıma binti Kays radiyallahu anha şöyle anlattı:
−‘Kureyş gençlerinin hayırlılarından Mugire’nin oğlu beni nikâhladı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber katıldığı bir cihatta yara aldı. Ben ondan dul kalınca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bir grup içinde Abdurrahman bin Avf bana talip oldu. Usame bin Zeyd de bana talip oldu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ‘Beni seven Usame’yi sevsin’ buyurduğu bana tahdis edilmişti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem benimle konuştuğu zaman dedim ki:
−‘Benim işim senin elindedir, dilediğine nikâhla.’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Ümmü Şerik’e git’ buyurdu. Ümmü Şerik, Ensar’dan, Allah yolunda çok infak eden zengin bir kadındı, misafiri çok olurdu. Ben:
−‘Tamam, giderim’ dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Hayır gitme. Ümmü Şerik’in misafiri çok olur. Başörtün düşer, elbisen ayaklarından açılır hoş karşılamayacağın yerleri insanların görmesinden korkarım. Sen amcanın oğlu Abdullah bin Ümmü Mektum’a git. O Fihr oğullarındandır. Fihr ise Kureyş’tir. O adam senin çıktığın karındandır’ buyurdu. Ben de ona gittim. İddetimi doldurunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in münadisinin çağırdığını duydum. Kavmin arkasında kadınlar safında idim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirdiği vakit güler halde minbere çıktı ve:
−‘Herkes namaz kıldığı yerde kalsın’ buyurdu. Sonra:
−‘Sizi neden topladım biliyor musunuz? diye sordu. Cemaat:
−‘Allah ve Resulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
−‘Allah’a yemin olsun ki, bir sevinç yahut bir korku yüzünden toplamadım sizi, ancak Temim Ed-Darî Hristiyan idi, geldi biat edip Müslüman oldu. Benim size Deccal hakkında anlattıklarıma uygun bir olay anlattı. Temim Ed-Darî şöyle anlattı:
−Temim, Lahım ve Cuzam kabilelerinden otuz kişiyle deniz yolculuğuna çıkmıştı. Dalgalar bir ay boyunca onlarla oynadı. Sonra güneş batımına yakın bir zamanda denizde bir adaya gemiyi yanaştırdılar. Sandallara binip adaya çıktılar. Müteakiben çok kıllı, hatta kılların çokluğundan önü neresi arkası neresi belli olmayan bir yaratığa rastladılar. Ona:
−‘Vay sana, sen de kimsin?’ diye sordular. O:
−‘Ben Cessase’yim’ dedi. Onlar:
−‘Cessase nedir?’ diye sordular. O yaratık:
−‘Ey kavim, şu manastırdaki adama gidin. O sizin haberinizi şevkle beklemektedir’ dedi. Temim diyor ki:
−Bize adamı söyleyince onun şeytan olmasından korktuk. Hızlıca ona gittik, manastıra girince bir de baktık ki, cüsse bakımından en büyük insan, elleri birleştirilmiş vaziyette boynuna sıkıca bağlı diz kapağı ile topukları arasında demirler vardı. Ona:
−‘Vay sana sen de kimsin?’ diye sorduk. O:
−‘Siz benim haberimi aldınız. Söyleyin siz kimsiniz?’ dedi. Onlar:
−‘Biz Araplarız, bir deniz yolculuğuna çıkmıştık. Denizin dalgalı olduğu zamana denk gelmişiz. Dalgalar bir ay bizimle oynadı. Sonra bu senin adana gemiyi yanaştırdık. Sandallara binip adaya çıktığımızda çok kıllı hatta kıllardan önü neresi arkası neresi belli olmayan bir yaratıkla karşılaştık. Ona:
−Vay sana sen kimsin diye sorduk. O da:
−Ben Cessase’yim dedi. Biz:
−Cessase nedir diye sorduk. O yaratık da:
−Manastırdaki şu adama gidin, o sizin haberlerinizi şevkle beklemektedir dedi. Hızlıca sana geldik. O yaratıktan korktuk, onun bir dişi şeytan olmadığından emin olamadık dedik. O:
−Beysan hurmalıklarından haber verin, dedi. (Beysan; Ürdün nehri deltasında bir belde ismidir. Mütercim) Biz:
−Onun neyini soruyorsun, dedik. O:
−Hurmalarından soruyorum, hala meyve veriyor mu dedi. Biz:
−Evet, dedik. O:
−Meyvelerinin kesilmesi yakındır, dedi. Sonra:
−Taberiye gölünden haber verin dedi. Biz:
−Neyini soruyorsun dedik. O:
−Gölde su var mı? dedi. Biz:
−Evet, suyu çoktur dedik. O:
−Suyun gitmesi yaklaşmıştır dedi. Sonra:
−Zugar pınarından haber verin dedi. (Zugar; Şam’ın kuzey taraflarında bir belde ve bu beldede bulunan bir pınar ismidir. Galiba ismini şuanda Yahudilerin elinde bulunan Tevrat’ta geçen ‘Sûgar’dan almıştır. Mütercim) Biz:
−Neyini soruyorsun dedik. O:
−Suyu var mı, ahali o pınarın suyuyla ziraat yapıyorlar mı? diye sordu. Biz:
−Evet, suyu çoktur ahali onunla ziraat yapıyorlar dedik. O:
−Ümmilerin Nebisinden haber verin, ne yaptı? diye sordu. Biz:
−Mekke’den çıktı Yesrib’e yerleşti dedik. O:
−Araplar onunla savaştı mı? diye sordu. Biz:
−Evet, dedik. Onlara ne oldu diye sordu. Biz:
−Ona karşı gelen Araplara üstün olduğunu ve ona itaat ettiklerini haber verdik. O:
−Öyle mi oldu dedi. Biz:
−Evet, dedik. O:
−Ona itaat etmeleri onlar için hayırlı olur. Ben kendimi size haber vereyim:
−Ben Mesih’im, bana çıkmam için izin verilmesi yakındır. Çıkarım ve yeryüzünde dolaşırım. Kırk gecede girmediğim hiçbir belde bırakmam. Ancak Mekke ve Taybe hariç, o iki belde bana haramdır. Her ne zaman onlardan birine girmek istesem, yalın kılıç bir melek beni karşılar ve oraya girmemi engeller. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bastonunu minbere vurarak:
−‘Taybe budur, Taybe budur, Taybe budur. Yani Medine’dir. Dikkat! Ben size bunu haber verdim mi? diye sordu. İnsanlar:
−Evet, dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Temim’in anlattıklarının benim Deccal ve sıfatı hakkında anlattıklarıma uygun olması benim hoşuma gitti. Dikkat! Deccal Şam denizindedir yahut Yemen denizindedir. Hayır, bilakis o doğu tarafındadır, doğu tarafındadır, doğu tarafındadır’ buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti. Fatıma binti Kays radiyallahu anha dedi ki:
−Ben bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ezberledim.”
Müslim: (2942/119) Ebu Davud (4326)
Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh şöyle anlatıyor:
“İbni Sâid şöyle dedi ben onunla yalnız kalmaktan ürperti duymuştum ‘İnsanları mazur gördüm. Bana ve size ne oluyor ey Muhammed’in ashabı! Allah’ın Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Deccal Yahudi’dir’ demedi mi? Hâlbuki ben Müslüman oldum. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Onun çocuğu olmaz’ demedi mi? Hâlbuki benim çocuğum olmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Allah ona Mekke ve Medine’yi haram kılmıştır’ demedi mi?’ Bu İbni Sâid’e küçükken şeytanlar gelirdi, kâhinlik yapardı. Suyun üzerinde bir taht gördüğünü yani İblisin tahtını gördüğünü iddia ederdi. Sonra Müslüman olmuştur.”
Müslim (2927/90)
Abdullah bin Mesud radiyallahu anh şöyle nakleder:
“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Aralarında İbni Sayyad’ın da bulunduğu çocuklara uğradık. Çocuklar kaçtılar, İbni Sayyad oturdu. Sanki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ondan hoşlanmamıştı. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona:
−‘Elin topraklansın, benim Allah’ın Resulü olduğuma şahitlik eder misin?’ buyurdu. İbni Sayyad:
−‘Hayır, aksine sen benim Allah’ın elçisi olduğuma şahitlik eder misin?’ dedi. Bunun üzerine Ömer bin Hattab radiyallahu anh:
−‘Ya Rasulullah, beni bırak şunu öldüreyim’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Gördüğün kişi o ise, ona asla güç yetiremezsin’ buyurdu. Diğer bir rivayette:
‘İçerisinde Ömer bin Hattab radiyallahu anh’ın da bulunduğu on kişilik bir grupla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem İbni Sayyad’a gittiler. Onu Ben-i Mugale kalesinin yanında çocuklarla oynarken buldular. İbni Sayyad, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem eliyle sırtına vuruncaya kadar onları hissetmemişti. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem İbni Sayyad’a:
−‘Benim Allah Resulü olduğuma şahitlik eder misin?’ buyurdu. İbni Sayyad ona baktı ve:
−‘Senin ümmilerin nebisi olduğuna şahitlik ederim’ dedi. Sonra:
−‘Sen benim Allah Resulü olduğuma şahitlik eder misin?’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu bıraktı ve:
−‘Allah’a ve Resullerine iman ettim’ buyurdu. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
−‘Ne görüyorsun?’ diye sordu. İbni Sayyad:
−‘Bana doğru sözlü ve yalancı geliyor’ dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘İş onun aleyhine karışık olmuştur’ buyurdu. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
−‘Senin için bir şey sakladım’ dedi. O da:
−‘O, duh’tur’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
−‘Yıkıl git, haddini asla aşamayacaksın’ buyurdu. Bunun üzerine Ömer bin Hattab radiyallahu anh:
−‘Ya Rasulullah, bırak beni şunun boynunu vurayım’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Eğer bu, Deccal ise ona asla güç yetiremeyeceksin, eğer değilse onu öldürmekte sana bir hayır yoktur.’ buyurdu.
Müslim (2930/95)
İbn-i Sayyad veya İbn-i Sâid her iki isimle de anılmıştır Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında yaşamış ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerinde anlatılan deccalin kendisi olup olmadığı üzerinde tereddütlerin uyanmasına sebebiyet vermiş bir kişiliktir. Her ne kadar meşhur deccal olmasa da onun deccallerden biri olduğu kaydedilmektedir. Ömer radiyallahu anh onun deccal olduğu üzere yemin ederdi. Hatta onu öldürmek için Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den izin bile istemiştir.
Müslim (2929/94)
Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buna müsade etmemiş, deccal olduğu kabul edilse bile ölümünün Ömer radiyallahu anh’in eliyle gerçekleşmeyeceğini bildirmiştir. İbn-i Sayyad Medine Yahudilerindendi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Medine sokaklarında onunla yaptığı bir konuşma ilerideki hadislerde anlatılacaktır. O esnada İbn-i Sayyad henüz buluğ çağına girmemişti. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in önünde peygamber olduğunu iddia etme cüretini göstermişti. Bu iddia üzerine neden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun öldürülmesini emretmemiştir? Bu soruya iki yönden cevap verilmektedir:
−Henüz buluğ çağına girmiş değildi. Kadı Iyad bu cevabı tercih etmiştir.
−Hadise Yahudilerle sulh antlaşması imzalandığı sıralarda vuku bulmuştur. El-Hattabi “Mealim-us Sunen” kitabında kesin olarak bu ikinci cevap üzerinde durmaktadır. El-hattabi onun buluğa erdikten sonraki durumu hakkında selefin ihtilaf ettiklerini ileri sürerek şöyle diyor: ‘Bir rivayete göre bu sözünde tevbe etmiş ve Medine’de ölmüştür. İbn-i Ömer ile Cabir radiyallahu anh İbn-i Sayyad’ın deccal olduğu üzere çekinmeden yemin ederlerdi. Cabir radiyallahu anh’a ‘İbn-i Sayyad Müslüman olmuştur’ denildiğinde ‘müslüman olsa bile’ şeklinde cevap vermiş ‘Mekke’ye girdi, Medine’de bulundu’ dediklerinde Cabir radiyallahu anh ‘buralara girmiş olsa bile’ dedi. Anlaşılan Cabir radiyallahu anh Müslümanlardan da deccal çıkabileceği görüşündedir.
Deccal’in Yahudi milletinden olmasına delalet eden şeylerden biri de şudur ki: Deccal İsfahan’dan (İsbehan’da denmiştir) çıktığı vakit oranın Yahudilerinden yetmiş bin kişi ona tabi olacaktır.
Enes bin Malik radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Deccal’a İsbehan Yahudilerinden yetmiş bin kişi tabi olacaktır. Onların başlarında ve omuzlarında miğfer vardır’ buyurdu.”
Müslim (2944/124)
Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh’ın İbni Sayyad ile birçok kıssası ve olayı vardır. Ebu Saîd radiyallahu anh şöyle anlatıyor:
“İbni Sayyad ile Mekke’ye kadar arkadaşlık ettim. Bana şöyle dedi:
−‘Bir takım insanlarla karşılaştım benim Deccal olduğumu iddia ediyorlar! Sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in onun çocuğu olmaz dediğini işitmedin mi? dedi. Ben de:
−‘Evet, işittim’ dedim. İbni Sayyad:
−‘Kuşkusuz benim çocuğum oldu’ dedi. Sonra:
−‘Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:
−‘O, Medine ve Mekke’ye giremez dediğini işitmiş değil misin? dedi. Ben de:
−‘Evet, işittim’ dedim. İbni Sayyad:
−‘Ben Medine’de doğdum ve işte Mekke’ye gidiyorum’ dedi. Sözünün sonunda bana şunları söyledi:
−‘Ancak Allah’a yemin olsun ki, ben onun ne zaman nerede doğduğunu ve şu an nerede olduğunu elbette biliyorum’ dedi. Ebu Saîd diyor ki:
−‘Bu sözü beni hayret ve kuşkuya düşürdü.’
Müslim (2927/89)
Buradan da anlaşılıyor ki, Yahudiler Deccal’in nerede olduğunu biliyorlar. Onun haberlerini kendilerinden sonrakilere aktarıyorlar. Yahut onların şeytanlarla işbirliği içinde olan bilginleri bunu biliyor. Çünkü İbni Sayyad da İslam’a girmeden önce kendine şeytanların geldiği biri idi.
Ebu Saîd radiyallahu anh şöyle dedi:
Biz hacı yahut umreciler olarak Medine’den çıktık. Yanımızda İbni Sayyad da vardı. Sonra bir yerde konakladık. İnsanlar çevreye dağıldılar. İbni Sayyad ve ben yalnız kaldık. Onun aleyhinde söylenenlerden dolayı ben büyük bir korkuya kapılmıştım. Sonra İbni Sayyad azığını getirip benimkinin yanına koydu. Ben:
−‘Sıcak çok şiddetlidir, keşke ağacın altına koysaydın dedim.’ O da öyle yaptı. Sonra bir koyun sürüsü göründü. İbni Sayyad büyükçe bir kadeh süt getirdi ve:
−‘Ebu Saîd iç dedi.’ Ben:
−‘Sıcak çok şiddetlidir, süt de sıcaktır dedim. Onun elinden içmeyi kerih görmemden başka bahanem yoktu. İbni Sayyad dedi ki:
−‘Ebu Saîd, istedim ki bir ip alayım onu bir ağaca bağlayayım, sonra insanların benim için söylediklerinden kendimi boğayım. Ebu Saîd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisi kendisine gizli kalmış kimseler olabilir, ama siz Ensar topluluğuna gizli kalmamıştır. Sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisini en iyi bilenlerden değil misin? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Deccal kâfirdir’ buyurmadı mı? Ben Müslüman oldum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘O kısırdır, çocuğu olmaz’ demedi mi? Ben çocuğumu Medine’de bıraktım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘O Medine ve Mekke’ye giremez’ buyurmadı mı? Ben Medine’den geldim işte Mekke’ye gidiyorum. Ebu Saîd dedi ki:
−‘Neredeyse onu mazur görüyordum ki: Allah’a yemin olsun ki ben onu, nerede doğduğunu ve şu an nerede olduğunu biliyorum dedi.’ Bunun üzerine ona şöyle dedim:
−‘Bundan sonraki günlerde helak hüsran sana olsun.’
Müslim (2927/91)
Deccal’in çıkış yeri fitneler diyarı olan doğu topraklarıdır. Oranın ahalisinden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize anlattığı vasıfta insanlar ona tabi olacaktır. Ebu Bekir radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
‘Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.’
İbni Mace (4072)
Yani yüzleri deri kaplı kalkan gibi ki bu Tatarların ve Türklerin vasfıdır. Çıkma sebebine gelince, müminlerin annesi Hafsa binti Ömer radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
‘Deccal ancak kendisini kızdıran bir şey sebebiyle çıkar.’ Diğer bir rivayette şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
‘Deccal’i insanlar üzerine gönderecek ilk sebep onu gazaba getirecek bir kızgınlıktır.’
Müslim (2932/98–99)
Biz Deccal’i kızdıracak şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Mescidu’l–Aksa’nın Yahudi işgalinden kurtulması mı? Yoksa dünyada Yahudilerin yönettiği Hristiyanlara karşı Müslümanların zafer kazanmasıyla haçlı gücünün yok olması mı? Allah azze ve celle en iyi bilendir. Ancak Deccal’i kızdıracak sebebin İslam ümmetinin iyiliğine olan bir iş olduğunu söyleyebiliriz. Allah-u Teâlâdan yakın zaferi müyesser kılmasını dileriz. Deccal zuhur ettiği zaman hedefi Medine-i Münevvere olacaktır. Allah-u Teâlâ kendisinin bildiği bir sebepten dolayı orayı korumaktadır. Muhtemelen Medine o zamanlar İslam ve Müslümanlar için bir kale ve sığınak olacaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şu hadisinde bunu bize bildirmektedir:
‘İslam, garip (kimsesiz) başladı ve başladığı gibi kimsesiz hale dönecektir. İslam, yılanın deliğinde kıvrılıp toplandığı gibi iki mescit arasında toplanır.’
Müslim (232/146)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Mesih (Deccal) hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Uhud dağının arkasına iner. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur.”
Müslim: 1380/486
Deccal’in, birçok geçidi olmasına rağmen Medine’ye girememesi sahih hadislerde geldiği gibi melekler tarafından korunmasındandır.
Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Medine’nin geçitleri üzerinde melekler vardır. Taun ve Deccal oraya giremez.”
Müslim: 1379/485
Enes bin Malik radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Mekke ve Medine hariç Deccal’in uğramayacağı belde yoktur. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır. Deccal (Medine civarında) çorak bir yere konaklar. Sonra Medine ahalisi ile birlikte üç kere sarsılır. Akabinde her kâfir ve münafık Deccal’a çıkar.”
Buhari (1758)
Bundan dolayı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’yi Taybe (yani temiz) diye isimlendirmiştir; çünkü körüğün demirin kirini attığı gibi Medine de kirini dışarı atar.
Ebu Bekere radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Medine’ye Mesih Deccal’in korkusu giremez. O gün Medine’nin yedi kapısı vardır ve her kapıda iki melek bulunur.”
Buhari (1757)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem uzun uzadıya bahsettiği sözlerinde Deccal’i bize dakik bir ifade ile anlatmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Ben size Deccal’dan bahsettim, hatta onu anlamayacağınızdan korktum.” Bu hadis ilerde gelecek, Deccal fitnesi büyük bir fitnedir; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah, Âdem zürriyetini yarattığından beri yeryüzünde Deccal fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır. Allah’ın gönderdiği her nebi ümmetini Deccal’dan sakındırmıştır. Ben nebilerin sonuncusuyum siz de son ümmetsiniz. Şüphe yok o (Deccal) sizin içinizde çıkacaktır.”
İbni Mace: 4077
Deccal’i ayırt eden en belirgin özellik; onun sağ gözünün şaşı, sol gözünün sönük ve iki gözünün arasında kâfir yazılı olmasıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in onu bize tarif eden hadisini okuyalım:
“Ben size Deccal’i anlattım hatta onu anlamayacağınızdan korktum. Mesih Deccal; ayakları dengesiz ve çarpık, saçı oldukça kıvırcık, bir gözü kör olup ne yüksekçe ne de çukurca olan biridir. Eğer onun durumu size karışık gelirse biliniz ki sizin Rabbiniz kör değildir. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz.”
Ebu Davud (4320)
Abdullah bin Ömer radiyallahu anh’in naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Allah’ın gönderdiği hiçbir nebi yoktur ki, ümmetini Deccal hakkında uyarmış olmasın. Nuh’da ondan sonraki nebiler de kavimlerini uyarmıştır. O sizin aranızda çıkacaktır. Onun işinden hiçbir şey size gizli kalmamıştır. Rabbinizin kör olmadığı size gizli kalmamıştır. Deccal ise sağ gözü şaşıdır.(Diğeri) sanki içi çıkarılmış üzüm tanesi gibidir.”
Buhari (7277)
Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’den haber vererek şöyle buyuruyor:
“Deccal; ben sizin rabbinizim der. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. O tek gözü kör biridir. Sizin Rabbiniz kör değildir. Onun iki gözünün arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan yahut olmayan her mümin o yazıyı okur.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’i rüyasında görmüş ve bize şöyle vasfetmiştir:
“Sonra bana bir adam gösterildi. Saçları kıvırcık, sağ gözü şaşı, diğeri içi çıkarılmış üzüm tanesi gibiydi. Ben ‘bu kim’ diye sordum. O Mesih Deccal’dir denildi.”
Müslim: (169/273)
Huzeyfe radiyallahu anh’ın naklettiklerine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Deccal’in sol gözü yoktur, üzerinde sadece zar vardır. İki gözü arasında kâfir yazılıdır.’
Müslim (2933/103)
Deccal’in gözü cam gibi yeşil renktedir. Ubey bin Ka’b radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Deccal’in gözü cam gibi yeşildir’ buyurmuştur.”
Ahmet (5/123–124)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’i o dönemde yaşamış biri olan Huza’a kabilesinden Katan oğlu Abduluzza’ya benzetmiştir, şöyle buyuruyor:
“Daha sonra sağ gözü şaşı, çok kıvırcık saçlı, gördüğüm insanlardan en çok Katan’ın oğluna benzettiğim bir adam gördüm. Ellerini bir adamın omzuna koymuş Kâbe’yi tavaf ediyordu. ‘Bu kimdir?’ diye sordum. ‘Mesih Deccal’dır’ dediler.”
Müslim (169/274)
Burada şunu da anmamız uygundur ki, Deccal Müslümanların İstanbul’u ikinci defa fethetmesinden sonra çıkacaktır. İlk fetih, Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han komutasında Müslümanlar tarafından gerçekleştirilmişti.
Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur:
‘Rumlar A’mak yahut Dabık’a ininceye kadar kıyamet kopmaz. O gün onların karşısına yeryüzü ahalisinin hayırlılarından bir ordu çıkar. Saf saf dizildikleri vakit, Rumlar:
−‘Bizimle bizden esir alanların arasını boşaltın da onlarla savaşalım’ derler. Müslümanlar:
−‘Hayır, Allah’a yemin olsun ki sizinle kardeşlerimizin arasını asla boşaltmayız’ derler. Bunun üzerine onlarla savaşırlar. Müslümanların üçte biri hezimete uğrar ki, Allah onların tevbesini kabul etmez, üçte biri öldürülür ki onlar Allah katında şehitlerin en faziletlisidir. Kalan üçte biri de fethe devam eder. Onlar asla fitneye düşmezler. İstanbul’u fethederler. Onlar ganimetleri taksim ederken kılıçlarını zeytin ağacına asmışlardır. Bu arada onların içinde şeytan:
−‘Deccal sizin ailelerinizin arasında çıktı’ diye sayha atar. Bu haber yalan olduğu halde çıkarlar. Onlar Şam’a geldikleri vakit Deccal çıkar.’ Diğer bir rivayette:
−‘Onlar ganimetleri taksim ederken, bir ses ‘Deccal çıktı’ diye nida eder. Onlar da her şeyi bırakıp dönerler.’
A’mak ve Dabık; Suriye’nin Halep şehri yakınlarında iki mevki ismidir.
Müslim (2897/34)
Nevvas bin Sem’an radiyallahu anh şöyle anlatıyor:
“Bir sabah Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize Deccal’dan bahsetti. Onun hakkında o kadar alçaltma ve yükseltme yaptı ki, biz onu hurmalıkta zannettik. Ona doğru yürüyünce Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu anladı ve:
−‘Size ne oluyor?’ diye sordu. Biz de:
−‘Ya Rasulullah! Bize sabah Deccal’i zikrettin. Onun hakkında öyle alçaltma yükseltme yaptın ki biz onu hurmalıkta zannettik’ dedik. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
−‘Beni sizin aleyhinize korkuya düşüren bu Deccal’dan başkadır. Ben sizin aranızdayken çıkarsa ben sizi müdafaa ederim. Eğer ben sizin aranızda değilken çıkarsa herkes kendi müdafaacısı olur. Allah her Müslüman’a benim halefimdir. Deccal tek gözü içi boşaltılmış üzüm tanesi gibi, saçları oldukça kıvırcık bir gençtir. Ben onu Katan oğlu Abduluzza’ya benzetirim. Sizden kim ona yetişirse ona Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun. Deccal Şam’
−‘Ey Allah’ın Resulü, ne kadar yeryüzünde kalır?’ diye sorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Kırk gün kalır. Birinci günü bir sene gibi, ikinci günü bir ay gibi, üçüncü günü Cuma’dan diğer Cuma’ya kadar diğer günler sizin günleriniz gibidir’ buyurdu. Biz:
−‘Ya Rasulullah, o bir senelik günde bir günün namazı kâfi gelir mi? diye sorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
−‘Hayır, siz o bir senelik gün için namaz vakitlerini ölçerek tayin edin’ buyurdu. Biz:
−‘Ya Rasulullah, onun yeryüzündeki hızı ne kadardır? diye sorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
−‘Rüzgârın yönlendirdiği yağmur gibidir. Deccal bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar da davetine icabet edip ona iman ederler. Bunun üzerine Deccal semaya emreder onlara yağmur yağdırır, yere emreder onlara nebatat bitirir. O kavmin otlağa çıkmış hayvanları akşam olunca zirveleri en yüksek, böğürleri daha geniş ve memeleri sütten dopdolu olarak dönerler. Sonra Deccal başka bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar Deccal’i reddedip iman etmezler. Deccal onları bırakıp gider. O kavim kuraklığa ve kıtlığa uğramış olarak sabahlarlar, malları ellerinden gider. Deccal bir harabeye uğrar ve ‘hazinelerini çıkar’ der. Bunun üzerine o harabenin hazineleri arıların arıbeyinin arkasından takip etmesi gibi onu takip ederler. Sonra Deccal, gençlik dolu bir adamı çağırır, ona kılıçla vurup iki parçaya ayırır. Her bir parçayı ok atımı mesafesinde uzaklaştırır. Sonra onu çağırır, o genç güler halde yüzü parlayarak gelir. Deccal bu şekilde iken Allah azze ve celle Meryem oğlu Mesih’i gönderir. İsa aleyhisselam Dimeşk’in doğusunda Beyaz Minare denilen mevkide herd ile boyanmış iki parça elbise içinde ellerini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde iner. Başını öne eğse su damlatır, yukarı kaldırsa inci tanesi gibi su bulunur. İsa’nın nefesinin rüzgârını hisseden hiçbir kâfir yaşayamaz. Onun nefesinin rüzgârı göz alabildiğincedir. İsa Deccal’i arar, nihayet ona Lüdd kapısında yetişir ve onu öldürür. Sonra Meryem oğlu İsa aleyhisselam’a Allah’ın Deccal’den koruduğu bir kavim gelir. İsa onların yüzünü sıvazlar ve cennetteki derecelerini onlara söyler. Onlar bu durumda iken Allah İsa’ya:
−‘Bana ait bir takım kullar çıkardım ki onlarla savaşmaya kimsenin kudreti yoktur. Sen kullarımı Tur dağında muhafaza et’ diye vahiy eder. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Ye’cuc ve Me’cuc kavmini gönderir. Onlar her tepeden süratle inerler. Onların ilkleri Taberiye gölüne uğrar ve içmeye başlarlar. Onların sonları göle uğradıklarında:
−‘Andolsun bir zamanlar burada su vardı’ derler. Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı Tur dağında mahsur kalırlar. O zaman onlardan birinin yiyecek olarak bir sığır başı olması sizden birinin şu anda yüz dinarı olmasından iyidir. Sonra Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı Allah’a dua ederler. Bunun üzerine Allah azze ve celle Ye’cuc ve Me’cuc kavminin boyunlarına negaf denilen kurtlardan gönderir. Hepsi de tek bir kişinin ölmesi gibi ölü olarak sabahlarlar. Sonra İsa ve ashabı yeryüzüne inerler. Yeryüzünde onların cesetlerinden ve pis kokularından dolmamış bir karış dahi yer bulamazlar. Sonra İsa ve ashabı yine Allah’a dua ederler. Allah azze ve celle develerin boyunlarına benzeyen kuşlar gönderir. Kuşlar onların cesetlerini Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah bir yağmur gönderir ne balçıktan yapılan ne de kıldan yapılan hiçbir ev kalmaz hepsi dümdüz olur. O yağmur yeryüzünü yıkar hatta ayna gibi yapar. Sonra yeryüzüne:
−‘Meyvelerini, nebatatını bitir bereketlerini getir’ denilir. O vakit, bir topluluk cemaat tek bir nar meyvesinden yerler ve onun kabuğunda gölgelenirler. Sütler de bereketlenir. Sağmal bir devenin sütünden büyük bir kalabalık içerler, sağmal bir ineğin sütünden bir kabile içer, sağmal bir koyunun sütünden bir oymak içer. Onlar bu şekilde iken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir. Bu rüzgâr onların koltuk altlarından girer her mümin ve Müslüman’ın ruhunu kabzeder ve insanların en şerlileri kalır. Onlar eşeklerin ilişkiye girmesi gibi insanların gözü önünde ilişkiye girerler.’
Müslim (2937/110) Tirmizi (2341)
Bu kıymetli hadiste kıyametin üç büyük alametinden bahsedilmiştir: Deccal, Meryem oğlu İsa aleyhisselam, Ye’cuc ve Me’cuc. Aynı zamanda hadis, diğer hadislerde detaylı anlatılan birçok olayı içermektedir. İnşallah bunları anlatacağız.
Nevvas bin Sem’an radiyallahu anh hadisinde birinci kısım: Deccal’i, yapacağı işleri, ona karşı çıkan gençle arasında geçen kıssayı içermektedir.
İkinci kısım: İsa aleyhisselam’ın inişini, Deccal’i öldürmesini, Ye’cuc ve Me’cuc’un zikrini içermektedir. Bu olayların tamamını tafsilatla anlatacağız inşallah.
Ebu Ümame radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Ey insanlar! Allah’ın Âdem zürriyetini yarattığından beri Deccal fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır. Allah’ın gönderdiği her nebi ümmetini Deccal’a karşı uyarmıştır. Ben nebilerin sonuncusuyum, siz de son ümmetisiniz. Deccal şüphe yok sizin aranızda çıkacaktır. Ben sizin aranızdayken çıkarsa, ben her Müslüman’ın müdafaacısı olurum. Ben sizin aranızda değilken çıkarsa herkes kendi müdafaacısı olur. Allah her Müslüman üzerinde benim halefimdir. Deccal Şam ile Irak arasındaki bölgede çıkacaktır. Sağa yönelir orayı ifsat eder, sola yönelir orayı ifsat eder. Ey Allah’ın kulları, sebat edin. Ben Deccal’i benden önce hiçbir nebinin anlatmadığı şekilde anlatacağım. Deccal: ‘ben sizin rabbinizim’ der. Sizler ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. Onun tek gözü kördür. Onun iki gözü arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan olmayan her Müslüman o yazıyı okur. Onun fitnesinden biri de; onun yanında cenneti ve ateşi vardır. Onun cenneti ateş ateşi ise cennettir. Kim onun ateşiyle imtihan edilirse Allah’tan yardım dilesin ve Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun.’
‘Onun fitnesinden biri de, bir kişiye musallat olur. Onu iki parça edene kadar testere ile keser, onu öldürür. Sonra:
−‘Şu kuluma bakın ben onu dirilteceğim, benden başka ilah olduğunu iddia edecek’ der. Sonra Allah o adamı diriltir, habis ona:
−‘Rabbin kim? diye sorar. O mümin de:
−‘Rabbim Allah’tır. Sen Allah’ın düşmanı Deccal’sin. Vallahi bugün senin hakkında daha çok kanaat sahibi oldum.’ der.
Deccal’in başka bir fitnesi de, semaya yağmur yağdırmasını emreder, sema yağmur yağdırır. Yere nebat bitirmesini emreder, yer nebat bitirir.
Onun fitnelerinden bir başkası, bir mahalleye uğrar onlar Deccal’i yalanlarlar. Onların otlakta helak olmamış hayvanı kalmaz.
Onun fitnelerinden başka biri de, bir mahalleye uğrar. Onlar Deccal’i tasdik ederler. Sonra o semaya yağmur yağdırmasını emreder sema yağmur yağdırır, yere nebat bitirmesini emreder yer nebat bitirir. O gün o kavmin meradaki hayvanları her günkünden fazla semiz, muazzam, böğürleri en şişkin ve memeleri sütle en dolu halde dönerler. Mekke ve Medine hariç Deccal’in ayak basmadığı ve hükümran olmadığı hiçbir yer kalmayacaktır. O, Mekke ve Medine’nin hangi geçidine varmak istese yalın kılıç melekler onu karşılayacaklar. Nihayet o, çorak arazinin bitiminde Kesib-i Ahmer denilen yere konaklar. Medine, ahalisi ile beraber üç kere sarsılır. Orada Deccal’a çıkmayan hiçbir münafık erkek ve kadın kalmaz. Demirci körüğünün demirin kirini attığı gibi Medine’de kirini dışarı atar. O gün kurtuluş günü diye anılır’ buyurdu.”
Muhammed Nâsıruddin el-Albânî rahmetullahi aleyh bu hadise zayıf demiştir. Ancak hadisin bölümlerinin diğer sahih hadislerden şahidi vardır. Mütercim
İbni Mace (4077)
Önceki hadislerde Deccal’in sıfatı ve nebilerin ondan ümmetlerini sakındırmaları anlatılmıştı. Bu hadiste ise onun cenneti ve ateşi olduğu anlatıldı. Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Deccal’in tek gözü kördür. Onun yanında cennet ve ateş benzetmesi vardır. Onun cennet dediği ateşin ta kendisidir…”
Müslim (2934/104)
Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Deccal çıktığında kendisiyle beraber cennet ve ateş vardır. İnsanların ateş olarak gördükleri soğuk bir sudur. İnsanların su olarak gördükleri ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim ona yetişirse ateş olarak gördüğüne gitsin çünkü o soğut tatlı bir sudur.”
Buhari (3264)
Huzeyfe ve Ebu Mesud radiyallahu anhuma’nın naklettiklerine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ben Deccal ile beraber olanı ondan daha iyi bilirim. Onun yanında akar iki nehir vardır. Onlardan biri dış görünüş itibariyle beyaz bir sudur, diğeri alevlenmiş bir ateştir. Sizden biri ona yetişirse ateş olarak gördüğü nehre gelsin. Sonra başını daldırıp ondan içsin çünkü o soğuk bir sudur. Deccal’in sol gözü yoktur, üzerinde kalın bir perde vardır. İki gözü arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan olmayan her Müslüman o yazıyı okur.”
Müslim (2934/105)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’in fitnesinin çok şiddetli olmasından dolayı ona yaklaşmaktan bile sakındırmış ve:
‘Kim Deccal’i duyarsa ondan uzak dursun. Allah’a yemin olsun ki, bir adam ona mümin olduğunu sanarak gider onun attığı şüphelerden ona tabi olur’ buyurmuştur.
Ebu Davud (4319)
Deccal’in askerleri Uhud dağının arkasına konaklamışken Medine’den çıkan, insanların önünde onun rab olmasını yalanlayarak ona meydan okuyan mümin gencin zikri geçmişti.
Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal hakkında uzunca bahsederek:
‘Deccal kendisine haram olduğu halde Medine geçitlerine gelir. Medine yakınlarındaki bir takım çorak toprağa konaklar. O gün insanların en hayırlısı olan yahut hayırlılarından biri olan bir kimse ona çıkar. Ona:
−‘Şahitlik ederim ki sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize bahsettiği Deccal’sin’ der. Deccal:
−‘Bunu öldürsem sonra da diriltsem, rabliğimde şüphe eder misiniz? der. İnsanlar:
−‘Hayır’ derler. Onu öldürür sonra diriltir. O genç:
−‘Allah’a yemin olsun ki, bugün senin hakkında daha fazla kanaat sahibiyim’ der. Bunun üzerine Deccal onu öldürmek ister ama güç yetiremez’ buyurdu.”
Buhari (6981)
Yine Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Deccal zuhur eder. Müminlerden bir adam ona doğru yönelir. Deccal’in askerleri: ‘Nereye gitmek istiyorsun? diye sorarlar. O genç:
−‘Şu çıkana gidiyorum’ der. Onlar:
−‘Yoksa sen rabbimize iman etmiyor musun? derler. O genç:
−‘Rabbimizde gizlilik yoktur’ der. Bunun üzerine:
−‘Onu öldürün’ derler. Sonra onlardan bir kısmı diğerlerine:
−‘Rabbiniz kendisinin haberi olmadan birini öldürmenizi yasaklamadı mı?’ derler. Onu Deccala götürürler, mümin onu gördüğü vakit:
−‘Ey insanlar, bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği Deccal’dir’ der. Deccal emreder, o mümin karnı üzere yere yatırılır. Döve döve sırtı ve karnı genişletilir. Deccal:
−‘Bana iman etmiyor musun?’ diye sorar. O mümin:
−‘Sen çok yalancı Mesih Deccal’sin’ der. Deccal emreder, o mümin başının ortasından iki ayağının arası ayrılana kadar testere ile kesilerek ayrılır. Sonra Deccal bu iki parça arasında yürür. Sonra:
−‘Kalk’ der. O mümin dikilerek eski halini alır. Sonra Deccal:
−‘Bana iman etmiyor musun?’ diye sorar. O mümin:
−‘Senin hakkında kanaatimi artırmaktan başka bir şey yapmadım’ der. Sonra:
−‘Ey insanlar, Deccal bunu benden başka hiç kimseye yapamayacaktır’ der. Onu kesmek için Deccal tutar, boynu ile köprücük kemiği arası bakır bir levha haline gelir. Onu elleri ve ayaklarından tutar ve onu atar. İnsanlar onu ateşe attığı sanırlar o ancak cennete atılmıştır.’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Bu mümin âlemlerin Rabbi katında şahadeti en yüce olandır’ buyurdu.”
Müslim (2938/113)
Bu zikrettiğim hadisle Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın rivayet ettiği kısa hadis tefsir edilir ki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Mesih hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Nihayet Uhud dağının arkasına konaklar. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur.” (Yani İsa aleyhisselam Deccal’i öldürür)
Müslim (1380/486)
Burada kişinin aklına şöyle bir soru gelebilir: Deccal’in çıkmasından önce yakın olduğuna işaret eden alametler var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Ebu Ümame radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Deccal’in çıkmasından önce üç şiddetli yıl olur. İnsanlar o yıllarda şiddetli kıtlığa maruz kalırlar. Sonra ilk yıl Allah semaya emreder, sema yağmurun üçte birini hapseder tutar. Yere emreder, yer nebatının üçte birini hapseder tutar. Sonra ikinci yıl Allah semaya emreder yağmurunun üçte ikisini tutar, yere emreder nebatının üçte ikisini tutar. Sonra üçüncü yıl Allah semaya emreder yağmurunun tamamını tutar, bir damla yağmur düşmez. Yere emreder nebatının tamamını tutar, hiç yeşillik bitmez. Allah’ın dilediği hariç, çift tırnaklı (geviş getiren) helak olmayan hiç hayvan kalmaz.’ Denildi ki:
−‘O zaman insanlar ne ile yaşarlar?’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
−‘Tehlil, tekbir, tahmid onlar için yiyecek yerine geçer’ buyurdu.”
Tehlil: ‘La ilahe illallah’ demek, tekbir: ‘Allah-u Ekber’ demek ve tahmid: ‘Elhamdulillah’ demektir.
İbni Mace (4077)
Abdullah bin Ömer radiyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ahlas fitnesi, insanların birbirinden kaçması, malının ve ehlinin yağma edilmesidir. Sonra bolluk fitnesi olacak. Bu fitnenin dumanı benim Ehl-i Beytimden, benden olduğunu iddia eden bir adamın ayaklarının altına kadar varacak, hâlbuki o benden değildir. Gerçekte benim dostlarım muttakilerdir. Sonra insanlar eğreti düzgün olmayan nizamsız bir adamın başına toplanacaklar. Sonra düheyma fitnesi olacak ki bu ümmetten dokunmadığı kimse kalmayacak. Fitne bitti denildiğinde devam edip yaygınlaşacak. O fitne içerisinde kişi mümin sabahlayacak akşama kâfir olarak çıkacaktır. Hatta insanlar iki ayrı gruba ayrılacaklardır. Biri nifaksız iman grubu diğeri imansız nifak grubudur. Böyle olduğu zaman o gün yahut ertesi gün Deccal’i bekleyin.”
Ebu Davud (4242)
Yine Deccal’in çıkış alametlerinden biri de: Muaz radiyallahu anh’ın naklettiği şu hadiste belirtilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Beytü’l–Makdis’in imar edilmesi Yesrib’in harap olmasına, Yesrib’in harap olması Rumlarla Müslümanlar arasında harp çıkmasına, harbin çıkması İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi Deccal’in çıkmasına işarettir.”
Yesrib: Medine’nin eski adıdır.
Ebu Davud (4294)
Beytü’l–Makdis’in imarı Allah’ın izniyle Yahudi işgalinden kurtulmasından sonra Müslümanların eliyle olacaktır. Mukaddes topraklar o zaman hilafet yurdu olacaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu şöyle bildiriyor:
“Ey Havale’nin oğlu! Mukaddes topraklara hilafetin indiğini görürsen; insanlara zelzeleler, düşünce ve kederler, büyük hadiseler benim şu ellerimin senin başına olan yakınlığından daha yakındır.”
Ebu Davud (2535)
Müslümanlar, Allah düşmanı Yahudi ve Hristiyanlarla savaşmak için Şam topraklarına hicret ederler. Medine ahalisi de başka bir şehri sevdiklerinden değil sırf Allah yolunda cihat etmek için Medine’den çıkarlar. Medine’de yırtıcı hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmaz. Kıyamet kopuncaya kadar böyle kalır.
Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Medine’yi üzerinde bulunduğu en hayırlı hali ile terk edeceksiniz. Orada yırtıcı hayvanlar ve kuşlar rızık arayacaklar.”
Hâkim (2/426/8311)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Medine’yi üzerinde bulunduğu en hayırlı hali ile terk edecekler. Medine’de rızkını arayan yırtıcı hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmayacak. Sonra Müzeyne kabilesinden iki çoban Medine’ye gitmek isteyip koyunlarına sayha ederek yola çıkacaklar. Bunlar da Medine’yi bomboş ve ıssız bir şekilde bulacaklar. Veda tepelerine vardıklarında yüzüstü yere düşecekler.”
Müslim (1389/499)
Abdullah bin Amr radiyallahu anh’den nakledildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda Şam (daki savaş) a katılmayan hiçbir mümin kalmaz.”
Hâkim (4/457/8413)
Deccal’in öldürülmesi Nevvas radiyallahu anh hadisinde geldiği gibi Allah’ın nebisi İsa aleyhisselam’ın eliyle gerçekleşecektir. Medine geçitlerine geldiği vakit melekler onun yüzünü Şam’a çevirdiklerinde orada helak olur. Allah’ın, Müslümanlara iade ettiği Filistin topraklarının doğusunda Lüdd kapısı yanında helak olacaktır.
İsrail oğulları İsa aleyhisselam’ı yalanlayıp nebiliğini inkâr ettiklerinden beri Mesihleri olan Deccal’i beklemektedirler. Onların iddiasına göre Deccal onlara kuvvetlerini ve kutsal topraklara hükümranlıklarını iade edecektir. Böyle olunca da tüm milletler İsrail oğullarına boyun eğecektir.
Bu şahıs hakkında onların anlattıkları çok değişik ve zıt ifadelerdir. Bu da zaten Yahudi ve Hristiyanların dinlerinin tabiatıdır. Bazıları Deccal’i, hahamların hikâyelerinde, efsane ve kahramanlık kitaplarında geçen efsanevi bir kişilik olarak algılar.
Ehl-i kitabın dininin devamlı bir değişim ve başkalaşım içinde olmasından dolayı bazıları doğruluk çizgisinden saparak şöyle demişlerdir: ‘Deccal bir rumuzdur. Hristiyanlığa düşmanlık eden herkes deccaldır.’ Bazıları iyice karıştırmış, daha da ileri giderek örneğin Humeyni’yi Deccal diye sıfatlamıştır.
Burada Humeyni hakkındaki görüşümüzü gizlememiz uygundur. Onların Deccal’lar listesi bazı Arap liderleri ve Hristiyan şahsiyetleri içermektedir. Bazıları papalardan birinin Deccal olduğunu iddia etmektedir. Bu sapıkların hevasına uymayan herkes kutsal kitaplarınca Deccal diye adlandırılmıştır.
Nebiler Deccal’i kavimlerine anlatmışlardır. Biz kesin olarak biliyoruz ki, Musa aleyhisselam’da İsrail oğullarına gönderilen diğer nebiler de kavimlerine Deccal’i ve fitnesini anlatmışlardır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in doğrulanarak bildirdiği gibi:
‘Kavmini Deccal’den sakındırmayan hiçbir nebi yoktur. Nuh da ondan sonraki nebiler de kavimlerini sakındırmışlardır.’
Bazı Yahudi kitapları, Deccal’in kendilerinden olduğunu, anne ve babasının Yahudi olduğunu söylemişlerdir. Wilhem Bousset kitabında şöyle diyor: ‘Muhtemeldir ki, Mesih Deccal İran topraklarında doğu bölgelerinde çıkabilir, çünkü orada İbrani ırkına yakın bir kabile bulunmaktadır.’
The Antichrist Legend (Wilhem Bousset 1982)
İsa aleyhisselam’ın nüzulü konusunda kelama başlamadan önce burada Abdullah oğlu Muhammed Mehdi hakkında konuşmamız uygundur.
Çünkü Mehdi’nin gelmesi İsa’nın nüzulünden öncedir. İslam ümmetine adalet ve ihsanla komutanlık yapacaktır. Allah’ın dinini ikame edecektir. Yeryüzü zulmet ve zulümle dolduktan sonra raşid halifeliği geri getirecektir. İsa aleyhisselam onun arkasında namaz kılacaktır. Mehdi insanlara malı hesap etmeden dağıtacaktır.
________________ oOo _________________
|