Bilgiler" /> Büyük Küçük Kıyamet Alemetleri Eraykitap | ilmin kısa yolu |
Büyük Kıyamet Alametleri
Büyük Küçük Kıyamet Alametleri

1)- Deccal

Zeynep bt. Cahş'ın (r.ah.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir kere uykusundan: "Allah'tan başka ilah yoktur. Vukuu yaklaşan şerden dolayı vay Arab'ın haline! Bugün Ye'cüc ve Me'cüc seddinden şu kadarı açıldı" diyerek uyandı. Süfyan eliyle on işareti yapmıştır. Ben: Ey Allah'ın Resulü! İçimizde bunca iyi kimseler varken biz helak olur muyuz? dedim. Allah Resulü! "Evet. Pislik ve kötülük çoğaldığı zaman" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5128

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.): "Bu gün Ye'cüc ve Me'cüc seddinden şunun gibi bir delik açıldı" buyurdu. Ravi Vuheyb, eliyle doksan işaretini yapmıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5130

Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle dedi:
Allah Resulü'nün (a.s.) namazı içinde iken Deccal fitnesinden Allah'a sığındığını işittim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 923

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi biriniz teşehhüd yaptığı zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın ve şöyle desin: Ey Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden ancak sana sığınıyorum."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 924

Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle haber verdi:
Hz. Peygamber (a.s.), namaz (ın sonun) da: "Ey Allahım! Ben kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnelerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ben günahtan ve borçlanmaktan sana sığınırım" diye dua ederdi. Biri kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne de çok sığınıyorsun! dedi. Bunun üzerine: "İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 925 [1]

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.): "Kendilerinin Allah'ın peygamberi olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı Deccal gönderilmedikçe Kıyamet kopmaz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5205

Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
şöyle anlatır: Ben Mekke yolunda İbn Saîd'e yoldaşlık ettim. Bana: Benim Deccal olduğumu iddia eden bazı insanlarla karşılaştım. Sen Allah Resulü'nün (a.s.): "Deccal'in çocuğu yoktur" buyurduğunu işitmedin mi? dedi. Ben de: Evet dedim. İşte benim çocuğum doğdu! Sonra sen Allah Resulü'nü "Deccal, Medine'ye ve Mekke'ye giremeyecektir" buyururken işitmedin mi? dedi. Ben: Evet diye cevap verdim. İbn Saîd: Muhakkak ki ben Medine'de doğdum ve işte şimdi de Mekke'ye gitmek istiyorum dedi. Ve sonra sözünün sonlarında bana: Fakat vallahi ben Deccalin nerede ve ne zaman doğduğunu ve şimdi nerede bulunduğunu pek iyi bilirim dedi. Böyle söyleyerek kafamı karıştırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5209

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Muhammed b. Münkedir
Ben Cabir b. Abdullah'ı, İbn Saîd'in Deccal olduğunu Allah'a yemin ederek söylerken gördüm. Ben de: Allah'a yemin mi ediyorsun? dedim. Cabir: Ben, Ömer b. Hattab (r.a.) da Peygamber'in yanında İbn Sayyad'ın Deccal olduğuna yemin ettiğini işittim. Peygamber (a.s.) onun bu yeminine karşı çıkmadı, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadAbdullah b. Ömer'in (r.ahm.) anlattığına göre:
Ömer b. Hattab (r.a.) Allah Resulü (a.s.) ile beraber bir cemaat içinde İbn Sayyad'ın bulunduğu tarafa gitti. Allah Resulü, İbn Sayyad'ı Benu Meğale soyunun kalesi yanında çocuklarla oynarken buldu. İbn Sayyad o sırada henüz büluğ çağına yaklaşmıştı. Allah Resulü onun sırtına eliyle dokununcaya kadar farkına varmadı. Allah Resulü: Benim Allah Resulü olduğuma şahadet eder misin? diye sordu. Bunun üzerine İbn Sayyad Allah Resulü'ne baktı ve: Senin ümmilerin Peygamberi olduğuna şahadet ederim, dedi. Sonra İbn Sayyad Resulüllah'a: Sen de benim Allah Resulü olduğuma şahadet eder misin? dedi. Resulüllah (a.s.) onu reddetmiş ve: Ben Allah'a ve Allah'ın Resullerine iman ettim buyurdu. Sonra Allah Resulü ona: Ne görüyorsun bakalım? diye sordu. İbn Sayyad Bana doğrucu da gelir, yalancı da, diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resulü: Senin işin çok karışık, buyurdu. Sonra Allah Resulü İbn Sayyad'a: Ben gönlümde senin için bir şey sakladım, dedi. İbn Sayyad O dumandır, diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resulü ona: Sus! Sen asla değerini aşamazsın, buyurdu. Bu sırada Ömer b. Hattab Ey Allah'ın Resulü! Müsaade buyur da şunun boynunu vurayım dedi. Allah Resulü de ona: Eğer bu Deccal ise sen ona asla musallat olamazsın. Deccal değil ise onu öldürmekte senin için bir hayır yoktur, buyurdu. Abdullah'ın oğlu Salim, Abdullah b. Ömer'i (r.ahm.) şöyle derken işittim demiştir: Allah Resulü (a.s.) bundan sonra Ubey b. Kaab Ensari ile beraber İbn Sayyad'ın bulunduğu hurmalığa gitti. Nihayet Allah Resulü hurmalığa girdiği zaman hurma gövdeleriyle gizlenmeye başladı. Allah Resulü İbn Sayyad kendisini görmeden İbn Sayyad'dan bir şeyler işitmek istiyordu. Allah Resulü onu kadife örtüsü içinde bir şilteye yaslanmış, bir şeyler mırıldanırken gördü. Tam bu sırada İbn Sayyad'ın annesi, hurma ağacının arkasına gizlenmiş bulunan Allah Resulü'nü gördü ve hemen İbn Sayyad'a Ey Safi! İşte Muhammed! diye seslendi. Safi, İbn Sayyad'ın ismidir. İbn Sayyad hızla kalktı. Bunun üzerine Allah Resulü yanındaki sahabelerine: "Kadın onu bıraksaydı ne olduğunu beyan edecekti" buyurdular. Salim b. Abdullah, Abdullah b. Ömer'in şöyle dediğini söylemiştir: Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) insanlar içinde ayağa kalktı ve Allah'ı gerektiği şekilde övdü. Sonra Deccali zikredip şöyle buyurdu: "Ben sizleri ona karşı uyarırım. İstisnasız bütün Peygamberler kavmini Deccal'den sakındırmıştır. Nuh da kavmini ondan sakındırmıştır. Fakat şimdi ben size onun hakkında, hiç bir Peygamber'in söylememiş olduğu bir şey söyleyeceğim: İyi biliniz ki onun bir gözü kördür. Yüce Allah ise kör değildir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5215is numarası: 5214

Enes b. Malik'ten (r.a.) bildirildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ümmetini tek gözü kör ve pek yalancı olan (Deccal)dan sakındırmamış hiç bir Peygamber yoktur. Dikkat edin ki onun bir gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir. Onun iki gözünün arasında -Kefere- yazılmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5219

Huzeyfe (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.): "Deccal sol gözü kör, gür saçlı bir kimsedir. Beraberinde Cennet ve Cehennem vardır. Onun Cehennemi Cennet, Cenneti de Cehennemdir" buyurduğunu söylemiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5222

Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Dikkat edin! Size Deccal hakkında öyle bir şey bildireceğim ki hiç bir Peygamber kendi kavmine söylememiştir. Onun bir gözü kördür. Hem Cennetin, hem Cehennemin bir benzeri de onunla beraber gelecektir. Fakat onun Cennet dediği Cehennemdir. Nuh, ona karşı kavmini nasıl uyardıysa, ben de sizi uyarıyorum" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5227

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) bir gün bize Deccal hakkında uzun bir konuşma yaptı. Söyledikleri arasında şu da vardı: Buyurdular ki: "Deccal gelecektir. Fakat Medine yollarına girmek ona haram kılınmıştır. Medine etrafındaki bazı işlenmeyen arazilere kadar varacaktır. O günün en hayırlı bir siması yahut insanların en hayırlılarından birisi Deccale karşı çıkar ve: Şahadet ederim ki muhakkak sen, Allah Resulü'nün bize haber vermiş olduğu Deccalsın! der. Bunun üzerine Deccal Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem ne dersiniz? Bu işte şüphe eder misiniz? diye sorar. Hayır, derler. Deccal o kimseyi hemen öldürür, sonra da diriltir. Ve diriltir diriltmez o kimse: Vallahi senin hakkında hiç bir zaman şimdiki kadar basiretli olmamışımdır, der. Bunun üzerine Deccal onu tekrar öldürmek ister. Fakat ona musallat olamaz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5229

Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır:
Hiç bir kimse Peygamber'e Deccal hakkında benim kadar çok sual sormamıştır. Allah Resulü (a.s.) bana: Ondan seni yoran nedir ki? O sana zarar veremez, buyurdu. Ben de: Ey Allah'ın Resulü! Onun yanında yiyecekler ve nehirler var, diyorlar dedim. Allah Resulü: O, Allah nezdinde bundan daha değersizdir buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5231

Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Mekke ile Medine dışında Deccal'ın ayak basmayacağı hiç bir belde yoktur. Medine'nin bütün yollarında, orayı koruyan saf saf melekler vardır. Deccal, Sıbha'ya (çorak bir araziye) iner. Medine üç defa sarsılır. Bütün kâfir ve münafıklar Deccal'ın yanına doğru Medine'den çıkarlar."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5236
[2]


1812. Nevvâs İbni Sem'ân radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir sabah Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem deccâlden uzun uzun bahsetti. Sonunda yorulup sesini alçalttı, sonra tekrar yüksek sesle konuştu. Biz onun anlatışına bakarak deccâlin Medine civarındaki hurmalıklara gelip dayandığını zannettik. Tekrar yanına gittiğimiz zaman üzüntümüzü anladı ve: - "Hayrola, bu ne hal?" dedi. Biz de:
- Yâ Resûlallah! Sabahleyin deccâlden bahsettin. Kâh alçak sesle kâh yüksek sesle konuştuğun için, biz onun hurmalıklara gelip dayandığını sandık, dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: - "Sizin adınıza deccâlden başka şeylerden daha çok korkuyorum. Şayet deccâl ben aranızdayken çıkarsa, onun oyununu bozar, delillerini çürütürüm. Eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır. Zaten Allah Teâlâ mü'minleri onun kötülüklerinden koruyacaktır. Deccâl kıvırcık saçlı, patlak gözlü, (Câhiliye devrinde ölen) Abdüluzzâ İbni Katan'a benzeyen bir gençtir. Sizden onu gören Kehf sûresinin baş (ve son) tarafından onar âyet okusun. O Şam ile Irak arasındaki bir yerden çıkacak. Sağa sola her yana kötülüğünü yayacaktır. Ey Allah'ın kulları, imanınızı koruyup direnin!" - Yâ Resûlallah! Deccâlin yeryüzünde kalma süresi ne kadardır? diye sorduk. Şöyle buyurdu:
- "Kırk gündür. Bir günü bir yıl kadar, bir başka günü bir ay kadar, bir diğer günü de bir hafta kadardır; geri kalan günleri ise sizin bildiğiniz günler gibidir. " Biz: - Yâ Resûlallah! Bir yıl kadar olan günde, kılacağımız bir günlük namaz kâfi gelecek mi? dedik.
- "Hayır, siz namaz vakitlerini ona göre takdir ve hesap ediniz" buyurdu. Biz:
- Yâ Resûlallah! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır? diye sorduk. Şöyle buyurdu:
- "Rüzgârın sürüklediği bulut gibi insanların yanından geçer, ilâh olduğunu söyleyerek kendisine iman etmelerini ister, onlar da iman ederler. Göğe yağmur yağdırmasını emreder, yağmur yağar; yere bitki bitirmesini emreder, otlar, çayırlar biter; insanların yayılmaya gönderdikleri hayvanları daha gösterişli ve semiz, sütleri daha bol olarak döner. Daha sonra başka insanların yanına gelerek onları kendine inanmaya davet eder; fakat onlar kendisine inanmayıp teklifini geri çevirirler; deccâl de yanlarından ayrılıp gider; lakin sabahleyin suları çekilip çayır çimenleri kurur, hayvanları da helâk olur. Deccâl bir örene uğrayıp 'Definelerini ortaya çıkar!' der, o harâbedeki defineler arıbeyinin peşinden giden arılar gibi deccâlin arkasından gider. Sonra deccâl babayiğit bir genci yanına çağırıp onu kılıcıyla ikiye biçer; vücudunun her parçası bir yana düşer; ardından ona seslenir. Delikanlı gülümseyen bir çehreyle ona doğru gelir. Deccâl böyle işler yaparken Allah Teâlâ Mesîh İbni Meryem sallallahu aleyhi ve sellem'i gönderir. Mesîh, boyanmış iki elbise içinde, ellerini iki meleğin kanatları üzerine koyarak Dımaşk'ın doğusundaki Akminare'nin yanına iner. Mesih parıldayan yüzüyle başını yere eğince saçlarından terler damlar, başını kaldırınca inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhal ölür. Nefesi baktığı yere ânında ulaşır. Mesih deccâlin peşine düşer, onu (Kudüs yakınındaki) Bâbülüd'de yakalayıp öldürür. Sonra Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ'nın kendilerini deccâlin şerrinden koruduğu birtakım insanların yanına gelir, onların yüzlerini okşayarak deccâl fitnesinin sona erdiğini söyler ve kendilerine cennetteki yüksek derecelerini haber verir. Bu sırada Allah Teâlâ Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem'e vahyederek "Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım; diğer kullarımı toplayıp Tûr'a götür" buyurur. Allah Teâlâ Ye'cûc ve Me'cûc'ü yeryüzüne gönderir. Onlar tepelerden süratle inip giderler; öncüleri Taberiye gölüne varıp gölün bütün suyunu içer. Arkadan gelenler oraya vardıklarında, "Bir zamanlar burada çok su varmış" derler. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanında bulunan mü'minler Tûr dağında mahsur kalırlar. Onlardan her biri için bir öküz başı, sizin bugünkü paranızla yüz altından daha kıymetli olur. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanındaki mü'minler bu belâdan kendilerini kurtarması için Allah Teâlâ'ya yalvarırlar. Allah Teâlâ da Ye'cûc ve Me'cûc'ün enselerine kurtçuklar musallat eder; hepsi bir anda ölüp gider. Ardından Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile mü'minler Tûr dağından inerler. Ye'cûc ve Me'cûc'ün kokmuş cesetlerinin olmadığı bir karış yer bulamazlar. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanındaki mü'minler bu belâdan da kendilerini kurtarması için Allah Teâlâ'ya yalvarırlar. Allah Teâlâ deve boyunları gibi iri kuşlar gönderir; bu kuşlar onların kokmuş cesetlerini alarak Cenâb-ı Hakk'ın dilediği yere götürüp atarlar. Sonra Allah Teâlâ hiçbir evin ve çadırın engel olamayacağı bol bir yağmur gönderir; bu yağmur yeryüzünü ayna gibi pırıl pırıl temizler. Daha sonra yeryüzüne "Meyveni bitir, bereketini getir" diye emredilir. O gün bir grup insan tek bir nar ile doyar, kabuğuyla da gölgelenirler. Yaylıma gönderilen hayvanların sütü de bereketlenir, bir devenin sütü kalabalık bir grubu, bir ineğin sütü bir kabileyi, bir koyunun sütü bir cemaati doyurur. Onlar böyle yaşayıp giderken Allah Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir; bu rüzgâr onları koltuk altlarından sarmalayıp her mü'minin ve müslimin rûhunu alıp götürür. Yeryüzünde insanların en fenaları kalır; onlar eşekler gibi birbiriyle tepişip herkesin gözü önünde cinsel ilişkide bulunurlar ve kıyamet onların üzerine kopuverir. " Müslim, Fiten 110. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 59; İbni Mâce, Fiten 33

1813. Rib'î İbni Hırâş şöyle dedi:
Ebû Mes'ûd el-Ensârî ile birlikte Huzeyfe İbni Yemân'ın yanına gittim. Ebû Mes'ûd ona:
- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den deccâl hakkında duyduklarını söyle, dedi. Huzeyfe de şunları söyledi:
- "Deccâl, yanında bir su ve bir de ateş olduğu halde ortaya çıkacak. Bazılarının onun yanında gördüğü su gerçekte su olmayıp yakıcı ateştir. Bazılarının onun yanında gördüğü ateş de gerçekte ateş olmayıp soğuk, tatlı bir sudur. Sizden deccâle kim yetişirse, ateş olarak gördüğü tarafta bulunsun. Zira o, tatlı, içimi güzel bir sudur. " Ebû Mes'ûd el-Ensârî, Huzeyfe'nin böyle söylediğini ben de duydum, dedi.
Buhârî, Enbiyâ 50, Fiten 26; Müslim, Fiten 105, 108

1814. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ümmetimin hayatta bulunduğu bir zamanda deccâl çıkar ve kırk, bu kadar zaman kalır. (Râvi, Hz. Peygamber'in kırk gün mü, kırk ay mı, yoksa kırk yıl mı buyurduğunu bilemediğini söylemektedir. ) Bunun üzerine Allah Teâlâ Îsâ İbni Meryem'i yeryüzüne gönderir; o da deccâli bularak ortadan kaldırır. Sonra insanlar, aralarında hiçbir düşmanlık bulunmadan yedi yıl yaşarlar. Sonra Allah Teâlâ Şam taraflarından soğuk bir rüzgâr gönderir ve bu rüzgâr kalbinde zerre kadar hayır -veya iman- bulunan yeryüzündeki bütün insanların ruhunu kabzeder. Şayet biriniz dağın içine bile girse, bu rüzgâr onu mutlaka bulup canını alır. İşte o zaman yeryüzünde kötülüklere bir kuş hafifliğiyle dalan, yırtıcı hayvan atılganlığıyla şuursuzca saldıran kimseler kalır. Bunlar ne bir iyilik tanırlar ne de bir kötülüğü yadırgarlar. Şeytan bir insan kılığına girerek onlara görünür ve: - Dediğimi yapmayacak mısınız? diye sorar. Onlar da:
- Ne yapmamızı emredersin? derler.
Şeytan da onlara putlara tapmalarını emreder. Onlar her türlü ahlâksızlığı yapıp putlara taparken rızıkları bollaşır, hayat tarzları iyileşir. Daha sonra sûra üflenir. Onun sesini duyan herkes dehşet ve şaşkınlık içinde yıkılır kalır. Sûrun sesini ilk duyup can veren adam, devesinin havuzunu tamir eden bir kimsedir. Onunla birlikte yanındakiler de kendilerini yere atıp can verirler. Sonra Allah Teâlâ çiğ gibi -veya gölge gibi- bir yağmur yağdırır. İnsanların çürüyüp gitmiş cesetleri bununla yeniden hayat bulur. Ardından sûra bir kere daha üflenir; herkes yerinden fırlayıp kendilerine verilecek emri beklemeye başlar. Daha sonra: - Haydi, Rabbinize gelin! denir. Meleklere de:
- Onları alıkoyun; çünkü onlar sorguya çekilecektir, denir. Daha sonra yine meleklere:
- Cehennemlikleri ayırın! buyurulur. Onlar da:
- Kaçta kaçını ayıralım? diye sorarlar.
- 1000 kişiden 999'unu, denir. İşte o gün, dehşeti yüzünden çocukların ihtiyarladığı bir gün olacaktır. O gün her şeyin ortaya çıktığı korkunç bir gündür. " Müslim, Fiten 116

1815. Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Mekke ile Medine dışında, deccâlin ayak basmadığı bir yer kalmaz. Mekke ile Medine'nin bütün yollarında saf tutmuş melekler bu iki şehri korur. Deccâl kumlu, çorak bir yere iner. Ardından Medine üç defa sarsılır; Allah Teâlâ orada bulunan kâfir ve münafıkları dışarı çıkarır. " Müslim, Fiten 123. Ayrıca bk. Buhârî, Fezâilü'l-Medîne, 9, 26, 27, Tevhîd 31; İbni Mâce, Fiten 33

1816. Yine Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İsfahan yahudilerinden taylasanlı yetmiş bin kişi deccâlin ardından gider. "
Müslim, Fiten 124

1817. Ümmü Şerîk radıyallahu anhâ Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu dinledi:
"İnsanlar deccâlden kaçıp dağlara sığınırlar. "
Müslim, Fiten 125. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 69; İbni Mâce, Fiten 33

1818. İmrân İbni Husayn radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittim dedi:
"Hz. Âdem'in yaratıldığı zamandan kıyametin kopacağı ana kadar deccâlden daha büyük bir fitne yoktur. "
Müslim, Fiten 126. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 19-21

1819. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Deccâl ortaya çıkınca, mü'minlerden biri onun bulunduğu tarafa doğru gider. Deccâlin silâhlı adamları onun önüne çıkarak:
- Nereye gitmek istiyorsun? diye sorarlar.
- Şu ortaya çıkan adamın yanına, der. Deccâlin adamları:
- Sen bizim Rabbimize inanmıyor musun? diye sorarlar. O da:
- Bizim Rabbimizin gizli bir yanı yok ki onu bırakıp başkasına inanalım, der. Deccâlin bazı adamları:
- Öldürün şunu, derler. Bir kısmı ise:
- Tanrınız, haberi olmadan bir kimseyi öldürmeyi yasaklamadı mı! derler ve o mü'mini deccâlin yanına götürürler. O mü'min deccâli görünce diğer mü'minlere: - Ey mü'minler! Bu adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in kendisinden bahsettiği deccâldir, diye seslenir. O zaman deccâl adamlarına: - Bunu iyice bir dövün, der. Onu dövmek üzere tutarlar. Deccâl tekrar, "Yakalayın şunu, yarın kafasını", der. Onun sırtını, karnını dayaktan geçirirler. Bu defa deccâl, "Bana iman etmiyor musun?" diye sorar. O mü'min: - Sen yalancı Mesîh'sin, der.
Deccâlin emri üzerine onu testereyle baştan aşağı ikiye biçerler. Deccâl o zâtın ikiye bölünen cesedinin arasından yürüyüp geçtikten sonra ona:
- Ayağa kalk! der. O da doğrulup kalkar. Deccâl tekrar:
- Bana iman ediyor musun? diye sorar. O da:
- Senin hakkındaki kanaatim iyice pekişti, dedikten sonra halka dönerek, 'Ey insanlar! O benden sonra artık kimseyi öldürüp diriltemez', der. Deccâl onu kesmek için yakalar. Fakat Allah Teâlâ o mü'minin boynundan köprücük kemiğine kadar olan kısmı bakır haline dönüştürür; bu sebeple deccâl ona bir şey yapamaz. Bunun üzerine deccâl onun ellerinden ve ayaklarından tutup fırlatır. Halk onu cehenneme attığını zanneder. Halbuki o cennete atılmıştır. " Resûlullah sözünü şöyle tamamladı:
"İşte bu mü'min, âlemlerin Rabbine göre insanların en büyük şehididir. "
Müslim, Fiten 113. Ayrıca bk. Buhârî, Fiten 27

1820. Mugîre İbni Şu'be radıyallahu anh şöyle dedi:
Hiç kimse Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e deccâl hakkında benden fazla soru sormadı. Resûl-i Ekrem bana:
- "O sana zarar vermeyecek" buyurdu. Ben:
- Bazı kimseler deccâlin yanında dağ kadar ekmek, bir nehir kadar içme suyu bulunduğunu söylüyorlar, deyince:
- "Allah yanında o, bu söylediklerinden daha değersizdir" buyurdu.
Buhârî, Fiten 26; Müslim, Âdâb 32, Fiten 114, 115. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 33

1821. Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bütün peygamberler ümmetlerini yalancı kör deccâlin tehlikesine karşı uyarmışlardır. Şunu bilin ki, onun bir gözü kördür; ama sizin azîz ve celîl olan Rabbiniz tek gözlü değildir. Deccâlin iki gözünün arasına kâfir (ke-fe-re) diye yazılmıştır. " Buhârî, Fiten 26, Tevhîd 17; Müslim, Fiten 101, 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 14, Sünnet 25-26; Tirmizî, Fiten 56, 62; İbni Mâce, Fiten 33

1822. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Hiçbir peygamberin ümmetine deccâl hakkında söylemediği bir şeyi size haber vereyim mi? Onun bir gözü kördür. Yanında cennete ve cehenneme benzeyen bir şey olacaktır. Onun cennet dediği şey, cennet değil cehennemdir. " Buhârî, Enbiyâ 3; Fiten 26; Müslim, Fiten 109

1823. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herkesin yanında deccâlden söz ederek şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ tek gözlü değildir. Şunu unutmayın ki, deccâlin sağ gözü kördür. Onun bu gözü üzüm salkımından dışarı fırlamış üzüm tanesi gibidir. "
Buhârî, Fiten 26, Tevhîd 17; Müslim, Îmân 274. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 60[3]

2886- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre,
Peygamber (s.a.v.), buyurdu ki: “Her kim Kehf sûresinin başından üç ayet okursa Deccâl fitnesinden korunur.”
(Müslim, Salat-ül Müsafirin: 27; Ebû Dâvûd, Malahım: 17)[4]


Mesih Deccal

Tarifi: Deccal “de ce le” (دجل) kökünden türemedir. Yalan söylemek, bir şeyi bir şeye karıştırmak, gizlemek, örtmek manalarına gelir.

İbni Seyyidih der ki: ‘Mesih Deccal Yahudilerden bir adamdır. Bu ümmetin sonunda ortaya çıkar ve hakkı batılla karıştırıp hakkı gizlemeye çalışır.’

O taraftarlarıyla yeryüzünü karıştırır, denmiştir. Yine, küfrünü insanlara gizli tutar, denmiştir. Yine, o rab olduğunu iddia eder, bundan dolayı yalancılığı ile isim almıştır, denmiştir. Bu manaların tamamı birbirine yakın manalardır.

İbni Haleveyh der ki: ‘Ebu Amr’ın tefsirinden daha güzel Deccal’i tefsir eden yoktur. Ebu Amr şöyle tefsir eder: ‘Deccal karıştırandır, kılıcı decele etti, altın suyuna batırıp yaldızladığı vakit böyle söylenir.’ Çoğulu, Deccaluun ve decacile şeklinde gelmiştir.

Ebu’l–Abbas der ki: ‘İnsanlara olayları karışık göstermesinden, batılı örtüp onu süslü göstermesinden bu şekilde isimlendirilmiştir. Yine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde onu çok yalancı diye tarif etmiştir.

Cessase Hadisi

Cessase: Saçları ve vücudundaki kıllar yerde sürünecek derecede çok kıllı bir kadındır.

Ebu Davud: 4328

Bu hadisi şerifi Fatıma binti Kays radiyallahu anha Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ağzından naklediyor. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem daha önce Hristiyan iken gelip Müslüman olan sahabe Temim Ed-Darî radiyallahu anh’den duyduğu gibi ashabına anlatıyor. Temim Ed-Darî, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in daha önce ashabına Deccal ve onun sıfatına dair anlattıklarına uygun bir olay anlatmıştı. Burada Temim radiyallahu anh hakkında açıklama yapmamız gerekmektedir.

İmam Zehebî Siyer-u Alamu’n–Nubela isimli kitabında şöyle anlatıyor: Temim radiyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabesidir. Künyesi Ebu Rukiye’dir. Nesebi, Cuzeyme oğlu Suud oğlu Harice oğlu Evs oğlu Temim El–Lihamî El–Filistinî’dir. Temim İslam’ın dokuzuncu senesine yetişmiş ve Müslüman olmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Deccal hakkındaki Cessase hadisini minber üzerinde ondan nakletmiştir. Temim’in birçok hadisi vardır. Abid ve Ku’ran’ı çokça tilavet eden biri idi. İbni Sad der ki: ‘Osman radiyallahu anh’ın katlinden sonra Şam’a gidinceye dek Medine’de kalmıştır. Yine der ki: ‘Ed-Dâr kabilesinin ileri gelen delegeleri on kişidir, onlardan biri de Temim’dir.’ Mesrûk şöyle anlatıyor: ‘Mekke ehlinden bir adam bana şöyle dedi: ‘Burası kardeşin Temim’in yeridir. Gece sabaha kadar namaz kıldı. Şu ayeti tekrarlayıp ağlıyordu:

“Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini iyi amel işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar?”

Casiye (21)

Temim radiyallahu anh’ın kabir taşı üzerinde “Hicri kırk senesinde vefat etti” yazısı olduğu söylenir. Naklettiği hadisler on sekiz civarındadır. O hadislerden birini Müslim sahihinde rivayet etmiştir.

Zehebi (2/442–Siyer-u Alamu’n–Nubela)

Amr bin Şurahbil şöyle anlatıyor:

“Muhacir kadınların ilklerinden olan Dehhak bin Kays’ın kız kardeşi Fatıma binti Kays radiyallahu anha’a:

−‘Bana, başkasına isnat etmeyeceğin direk Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den duyduğun bir hadisi zikret’ dedim. Fatıma binti Kays radiyallahu anha:

−‘İstersen bunu yaparım’ dedi. Ben de:

−‘Evet, yap’ dedim. Fatıma binti Kays radiyallahu anha şöyle anlattı:

−‘Kureyş gençlerinin hayırlılarından Mugire’nin oğlu beni nikâhladı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber katıldığı bir cihatta yara aldı. Ben ondan dul kalınca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bir grup içinde Abdurrahman bin Avf bana talip oldu. Usame bin Zeyd de bana talip oldu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ‘Beni seven Usame’yi sevsin’ buyurduğu bana tahdis edilmişti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem benimle konuştuğu zaman dedim ki:

−‘Benim işim senin elindedir, dilediğine nikâhla.’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Ümmü Şerik’e git’ buyurdu. Ümmü Şerik, Ensar’dan, Allah yolunda çok infak eden zengin bir kadındı, misafiri çok olurdu. Ben:

−‘Tamam, giderim’ dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Hayır gitme. Ümmü Şerik’in misafiri çok olur. Başörtün düşer, elbisen ayaklarından açılır hoş karşılamayacağın yerleri insanların görmesinden korkarım. Sen amcanın oğlu Abdullah bin Ümmü Mektum’a git. O Fihr oğullarındandır. Fihr ise Kureyş’tir. O adam senin çıktığın karındandır’ buyurdu. Ben de ona gittim. İddetimi doldurunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in münadisinin çağırdığını duydum. Kavmin arkasında kadınlar safında idim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirdiği vakit güler halde minbere çıktı ve:

−‘Herkes namaz kıldığı yerde kalsın’ buyurdu. Sonra:

−‘Sizi neden topladım biliyor musunuz? diye sordu. Cemaat:

−‘Allah ve Resulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

−‘Allah’a yemin olsun ki, bir sevinç yahut bir korku yüzünden toplamadım sizi, ancak Temim Ed-Darî Hristiyan idi, geldi biat edip Müslüman oldu. Benim size Deccal hakkında anlattıklarıma uygun bir olay anlattı.  Temim Ed-Darî şöyle anlattı:

−Temim, Lahım ve Cuzam kabilelerinden otuz kişiyle deniz yolculuğuna çıkmıştı. Dalgalar bir ay boyunca onlarla oynadı. Sonra güneş batımına yakın bir zamanda denizde bir adaya gemiyi yanaştırdılar. Sandallara binip adaya çıktılar. Müteakiben çok kıllı, hatta kılların çokluğundan önü neresi arkası neresi belli olmayan bir yaratığa rastladılar. Ona:

−‘Vay sana, sen de kimsin?’ diye sordular. O:

−‘Ben Cessase’yim’ dedi. Onlar:

−‘Cessase nedir?’ diye sordular. O yaratık:

−‘Ey kavim, şu manastırdaki adama gidin. O sizin haberinizi şevkle beklemektedir’ dedi. Temim diyor ki:

−Bize adamı söyleyince onun şeytan olmasından korktuk. Hızlıca ona gittik, manastıra girince bir de baktık ki, cüsse bakımından en büyük insan, elleri birleştirilmiş vaziyette boynuna sıkıca bağlı diz kapağı ile topukları arasında demirler vardı. Ona:

−‘Vay sana sen de kimsin?’ diye sorduk. O:

−‘Siz benim haberimi aldınız. Söyleyin siz kimsiniz?’ dedi. Onlar:

−‘Biz Araplarız, bir deniz yolculuğuna çıkmıştık. Denizin dalgalı olduğu zamana denk gelmişiz. Dalgalar bir ay bizimle oynadı. Sonra bu senin adana gemiyi yanaştırdık. Sandallara binip adaya çıktığımızda çok kıllı hatta kıllardan önü neresi arkası neresi belli olmayan bir yaratıkla karşılaştık. Ona:

−Vay sana sen kimsin diye sorduk. O da:

−Ben Cessase’yim dedi. Biz:

−Cessase nedir diye sorduk. O yaratık da:

−Manastırdaki şu adama gidin, o sizin haberlerinizi şevkle beklemektedir dedi. Hızlıca sana geldik. O yaratıktan korktuk, onun bir dişi şeytan olmadığından emin olamadık dedik. O:

−Beysan hurmalıklarından haber verin, dedi. (Beysan; Ürdün nehri deltasında bir belde ismidir. Mütercim) Biz:

−Onun neyini soruyorsun, dedik. O:

−Hurmalarından soruyorum, hala meyve veriyor mu dedi. Biz:

−Evet, dedik. O:

−Meyvelerinin kesilmesi yakındır, dedi. Sonra:

−Taberiye gölünden haber verin dedi. Biz:

−Neyini soruyorsun dedik. O:

−Gölde su var mı? dedi. Biz:

−Evet, suyu çoktur dedik. O:

−Suyun gitmesi yaklaşmıştır dedi. Sonra:

−Zugar pınarından haber verin dedi. (Zugar; Şam’ın kuzey taraflarında bir belde ve bu beldede bulunan bir pınar ismidir. Galiba ismini şuanda Yahudilerin elinde bulunan Tevrat’ta geçen ‘Sûgar’dan almıştır. Mütercim) Biz:

−Neyini soruyorsun dedik. O:

−Suyu var mı, ahali o pınarın suyuyla ziraat yapıyorlar mı? diye sordu. Biz:

−Evet, suyu çoktur ahali onunla ziraat yapıyorlar dedik. O:

−Ümmilerin Nebisinden haber verin, ne yaptı? diye sordu. Biz:

−Mekke’den çıktı Yesrib’e yerleşti dedik. O:

−Araplar onunla savaştı mı? diye sordu. Biz:

−Evet, dedik. Onlara ne oldu diye sordu. Biz:

−Ona karşı gelen Araplara üstün olduğunu ve ona itaat ettiklerini haber verdik. O:

−Öyle mi oldu dedi. Biz:

−Evet, dedik. O:

−Ona itaat etmeleri onlar için hayırlı olur. Ben kendimi size haber vereyim:

−Ben Mesih’im, bana çıkmam için izin verilmesi yakındır. Çıkarım ve yeryüzünde dolaşırım. Kırk gecede girmediğim hiçbir belde bırakmam. Ancak Mekke ve Taybe hariç, o iki belde bana haramdır. Her ne zaman onlardan birine girmek istesem, yalın kılıç bir melek beni karşılar ve oraya girmemi engeller. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bastonunu minbere vurarak:

−‘Taybe budur, Taybe budur, Taybe budur. Yani Medine’dir. Dikkat! Ben size bunu haber verdim mi? diye sordu. İnsanlar:

−Evet, dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Temim’in anlattıklarının benim Deccal ve sıfatı hakkında anlattıklarıma uygun olması benim hoşuma gitti. Dikkat! Deccal Şam denizindedir yahut Yemen denizindedir. Hayır, bilakis o doğu tarafındadır, doğu tarafındadır, doğu tarafındadır’ buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti. Fatıma binti Kays radiyallahu anha dedi ki:

−Ben bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ezberledim.”

Müslim: (2942/119) Ebu Davud (4326)

Deccal Yahudi Milletindendir

Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh şöyle anlatıyor:

“İbni Sâid şöyle dedi ben onunla yalnız kalmaktan ürperti duymuştum ‘İnsanları mazur gördüm. Bana ve size ne oluyor ey Muhammed’in ashabı! Allah’ın Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Deccal Yahudi’dir’ demedi mi? Hâlbuki ben Müslüman oldum. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Onun çocuğu olmaz’ demedi mi? Hâlbuki benim çocuğum olmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Allah ona Mekke ve Medine’yi haram kılmıştır’ demedi mi?’ Bu İbni Sâid’e küçükken şeytanlar gelirdi, kâhinlik yapardı. Suyun üzerinde bir taht gördüğünü yani İblisin tahtını gördüğünü iddia ederdi. Sonra Müslüman olmuştur.”

Müslim (2927/90)

Abdullah bin Mesud radiyallahu anh şöyle nakleder:

“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Aralarında İbni Sayyad’ın da bulunduğu çocuklara uğradık. Çocuklar kaçtılar, İbni Sayyad oturdu. Sanki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ondan hoşlanmamıştı. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona:

−‘Elin topraklansın, benim Allah’ın Resulü olduğuma şahitlik eder misin?’ buyurdu. İbni Sayyad:

−‘Hayır, aksine sen benim Allah’ın elçisi olduğuma şahitlik eder misin?’ dedi. Bunun üzerine Ömer bin Hattab radiyallahu anh:

−‘Ya Rasulullah, beni bırak şunu öldüreyim’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Gördüğün kişi o ise, ona asla güç yetiremezsin’ buyurdu. Diğer bir rivayette:

‘İçerisinde Ömer bin Hattab radiyallahu anh’ın da bulunduğu on kişilik bir grupla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem İbni Sayyad’a gittiler. Onu Ben-i Mugale kalesinin yanında çocuklarla oynarken buldular. İbni Sayyad, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem eliyle sırtına vuruncaya kadar onları hissetmemişti. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem İbni Sayyad’a:

−‘Benim Allah Resulü olduğuma şahitlik eder misin?’ buyurdu. İbni Sayyad ona baktı ve:

−‘Senin ümmilerin nebisi olduğuna şahitlik ederim’ dedi. Sonra:

−‘Sen benim Allah Resulü olduğuma şahitlik eder misin?’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu bıraktı ve:

−‘Allah’a ve Resullerine iman ettim’ buyurdu. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

−‘Ne görüyorsun?’ diye sordu. İbni Sayyad:

−‘Bana doğru sözlü ve yalancı geliyor’ dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘İş onun aleyhine karışık olmuştur’ buyurdu. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

−‘Senin için bir şey sakladım’ dedi. O da:

−‘O, duh’tur’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

−‘Yıkıl git, haddini asla aşamayacaksın’ buyurdu. Bunun üzerine Ömer bin Hattab radiyallahu anh:

−‘Ya Rasulullah, bırak beni şunun boynunu vurayım’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Eğer bu, Deccal ise ona asla güç yetiremeyeceksin, eğer değilse onu öldürmekte sana bir hayır yoktur.’ buyurdu.

Müslim (2930/95)

İbn-i Sayyad veya İbn-i Sâid her iki isimle de anılmıştır Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında yaşamış ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerinde anlatılan deccalin kendisi olup olmadığı üzerinde tereddütlerin uyanmasına sebebiyet vermiş bir kişiliktir. Her ne kadar meşhur deccal olmasa da onun deccallerden biri olduğu kaydedilmektedir. Ömer radiyallahu anh onun deccal olduğu üzere yemin ederdi. Hatta onu öldürmek için Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den izin bile istemiştir.

Müslim (2929/94)

Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buna müsade etmemiş, deccal olduğu kabul edilse bile ölümünün Ömer radiyallahu anh’in eliyle gerçekleşmeyeceğini bildirmiştir. İbn-i Sayyad Medine Yahudilerindendi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Medine sokaklarında onunla yaptığı bir konuşma ilerideki hadislerde anlatılacaktır. O esnada İbn-i Sayyad henüz buluğ çağına girmemişti. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in önünde peygamber olduğunu iddia etme cüretini göstermişti. Bu iddia üzerine neden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun öldürülmesini emretmemiştir? Bu soruya iki yönden cevap verilmektedir:

−Henüz buluğ çağına girmiş değildi. Kadı Iyad bu cevabı tercih etmiştir.

−Hadise Yahudilerle sulh antlaşması imzalandığı sıralarda vuku bulmuştur. El-Hattabi “Mealim-us Sunen” kitabında kesin olarak bu ikinci cevap üzerinde durmaktadır. El-hattabi onun buluğa erdikten sonraki durumu hakkında selefin ihtilaf ettiklerini ileri sürerek şöyle diyor: ‘Bir rivayete göre bu sözünde tevbe etmiş ve Medine’de ölmüştür. İbn-i Ömer ile Cabir radiyallahu anh İbn-i Sayyad’ın deccal olduğu üzere çekinmeden yemin ederlerdi. Cabir radiyallahu anh’a ‘İbn-i Sayyad Müslüman olmuştur’ denildiğinde ‘müslüman olsa bile’ şeklinde cevap vermiş ‘Mekke’ye girdi, Medine’de bulundu’ dediklerinde Cabir radiyallahu anh ‘buralara girmiş olsa bile’ dedi. Anlaşılan Cabir radiyallahu anh Müslümanlardan da deccal çıkabileceği görüşündedir.

Deccal’in Yahudi milletinden olmasına delalet eden şeylerden biri de şudur ki: Deccal İsfahan’dan (İsbehan’da denmiştir) çıktığı vakit oranın Yahudilerinden yetmiş bin kişi ona tabi olacaktır.

Enes bin Malik radiyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

‘Deccal’a İsbehan Yahudilerinden yetmiş bin kişi tabi olacaktır. Onların başlarında ve omuzlarında miğfer vardır’ buyurdu.”

Müslim (2944/124)

Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh’ın İbni Sayyad ile birçok kıssası ve olayı vardır. Ebu Saîd radiyallahu anh şöyle anlatıyor:

“İbni Sayyad ile Mekke’ye kadar arkadaşlık ettim. Bana şöyle dedi:

−‘Bir takım insanlarla karşılaştım benim Deccal olduğumu iddia ediyorlar! Sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in onun çocuğu olmaz dediğini işitmedin mi? dedi. Ben de:

−‘Evet, işittim’ dedim. İbni Sayyad:

−‘Kuşkusuz benim çocuğum oldu’ dedi. Sonra:

−‘Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:

−‘O, Medine ve Mekke’ye giremez dediğini işitmiş değil misin? dedi. Ben de:

−‘Evet, işittim’ dedim. İbni Sayyad:

−‘Ben Medine’de doğdum ve işte Mekke’ye gidiyorum’ dedi. Sözünün sonunda bana şunları söyledi:

−‘Ancak Allah’a yemin olsun ki, ben onun ne zaman nerede doğduğunu ve şu an nerede olduğunu elbette biliyorum’ dedi. Ebu Saîd diyor ki:

−‘Bu sözü beni hayret ve kuşkuya düşürdü.’

Müslim (2927/89)

Buradan da anlaşılıyor ki, Yahudiler Deccal’in nerede olduğunu biliyorlar. Onun haberlerini kendilerinden sonrakilere aktarıyorlar. Yahut onların şeytanlarla işbirliği içinde olan bilginleri bunu biliyor. Çünkü İbni Sayyad da İslam’a girmeden önce kendine şeytanların geldiği biri idi.

Ebu Saîd radiyallahu anh şöyle dedi:

Biz hacı yahut umreciler olarak Medine’den çıktık. Yanımızda İbni Sayyad da vardı. Sonra bir yerde konakladık. İnsanlar çevreye dağıldılar. İbni Sayyad ve ben yalnız kaldık. Onun aleyhinde söylenenlerden dolayı ben büyük bir korkuya kapılmıştım. Sonra İbni Sayyad azığını getirip benimkinin yanına koydu. Ben:

−‘Sıcak çok şiddetlidir, keşke ağacın altına koysaydın dedim.’ O da öyle yaptı. Sonra bir koyun sürüsü göründü. İbni Sayyad büyükçe bir kadeh süt getirdi ve:

−‘Ebu Saîd iç dedi.’ Ben:

−‘Sıcak çok şiddetlidir, süt de sıcaktır dedim. Onun elinden içmeyi kerih görmemden başka bahanem yoktu. İbni Sayyad dedi ki:

−‘Ebu Saîd, istedim ki bir ip alayım onu bir ağaca bağlayayım, sonra insanların benim için söylediklerinden kendimi boğayım. Ebu Saîd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisi kendisine gizli kalmış kimseler olabilir, ama siz Ensar topluluğuna gizli kalmamıştır. Sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisini en iyi bilenlerden değil misin? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Deccal kâfirdir’ buyurmadı mı? Ben Müslüman oldum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘O kısırdır, çocuğu olmaz’ demedi mi? Ben çocuğumu Medine’de bıraktım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘O Medine ve Mekke’ye giremez’ buyurmadı mı? Ben Medine’den geldim işte Mekke’ye gidiyorum. Ebu Saîd dedi ki:

−‘Neredeyse onu mazur görüyordum ki: Allah’a yemin olsun ki ben onu, nerede doğduğunu ve şu an nerede olduğunu biliyorum dedi.’ Bunun üzerine ona şöyle dedim:

−‘Bundan sonraki günlerde helak hüsran sana olsun.’

Müslim (2927/91)

Deccal’in Çıkma Sebebi ve Çıkış Yeri

Deccal’in çıkış yeri fitneler diyarı olan doğu topraklarıdır. Oranın ahalisinden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize anlattığı vasıfta insanlar ona tabi olacaktır. Ebu Bekir radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

‘Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.’

İbni Mace (4072)

Yani yüzleri deri kaplı kalkan gibi ki bu Tatarların ve Türklerin vasfıdır. Çıkma sebebine gelince, müminlerin annesi Hafsa binti Ömer radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

‘Deccal ancak kendisini kızdıran bir şey sebebiyle çıkar.’ Diğer bir rivayette şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

‘Deccal’i insanlar üzerine gönderecek ilk sebep onu gazaba getirecek bir kızgınlıktır.’

Müslim (2932/98–99)

Biz Deccal’i kızdıracak şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Mescidu’l–Aksa’nın Yahudi işgalinden kurtulması mı? Yoksa dünyada Yahudilerin yönettiği Hristiyanlara karşı Müslümanların zafer kazanmasıyla haçlı gücünün yok olması mı? Allah azze ve celle en iyi bilendir. Ancak Deccal’i kızdıracak sebebin İslam ümmetinin iyiliğine olan bir iş olduğunu söyleyebiliriz. Allah-u Teâlâdan yakın zaferi müyesser kılmasını dileriz. Deccal zuhur ettiği zaman hedefi Medine-i Münevvere olacaktır. Allah-u Teâlâ kendisinin bildiği bir sebepten dolayı orayı korumaktadır. Muhtemelen Medine o zamanlar İslam ve Müslümanlar için bir kale ve sığınak olacaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şu hadisinde bunu bize bildirmektedir:

‘İslam, garip (kimsesiz) başladı ve başladığı gibi kimsesiz hale dönecektir. İslam, yılanın deliğinde kıvrılıp toplandığı gibi iki mescit arasında toplanır.’

Müslim (232/146)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Mesih (Deccal) hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Uhud dağının arkasına iner. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur.”

Müslim: 1380/486

Deccal’in, birçok geçidi olmasına rağmen Medine’ye girememesi sahih hadislerde geldiği gibi melekler tarafından korunmasındandır.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Medine’nin geçitleri üzerinde melekler vardır. Taun ve Deccal oraya giremez.”

Müslim: 1379/485

Enes bin Malik radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Mekke ve Medine hariç Deccal’in uğramayacağı belde yoktur. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır. Deccal (Medine civarında) çorak bir yere konaklar. Sonra Medine ahalisi ile birlikte üç kere sarsılır. Akabinde her kâfir ve münafık Deccal’a çıkar.”

Buhari (1758)

Bundan dolayı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’yi Taybe (yani temiz) diye isimlendirmiştir; çünkü körüğün demirin kirini attığı gibi Medine de kirini dışarı atar.

Ebu Bekere radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Medine’ye Mesih Deccal’in korkusu giremez. O gün Medine’nin yedi kapısı vardır ve her kapıda iki melek bulunur.”

Buhari (1757)

Mesih Deccal’in Sıfatı

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem uzun uzadıya bahsettiği sözlerinde Deccal’i bize dakik bir ifade ile anlatmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Ben size Deccal’dan bahsettim, hatta onu anlamayacağınızdan korktum.” Bu hadis ilerde gelecek, Deccal fitnesi büyük bir fitnedir; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun hakkında şöyle buyurmuştur:

Ey insanlar! Allah, Âdem zürriyetini yarattığından beri yeryüzünde Deccal fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır. Allah’ın gönderdiği her nebi ümmetini Deccal’dan sakındırmıştır. Ben nebilerin sonuncusuyum siz de son ümmetsiniz. Şüphe yok o (Deccal) sizin içinizde çıkacaktır.”

İbni Mace: 4077

Deccal’i ayırt eden en belirgin özellik; onun sağ gözünün şaşı, sol gözünün sönük ve iki gözünün arasında kâfir yazılı olmasıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in onu bize tarif eden hadisini okuyalım:

“Ben size Deccal’i anlattım hatta onu anlamayacağınızdan korktum. Mesih Deccal; ayakları dengesiz ve çarpık, saçı oldukça kıvırcık, bir gözü kör olup ne yüksekçe ne de çukurca olan biridir. Eğer onun durumu size karışık gelirse biliniz ki sizin Rabbiniz kör değildir. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz.”

Ebu Davud (4320)

Abdullah bin Ömer radiyallahu anh’in naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Allah’ın gönderdiği hiçbir nebi yoktur ki, ümmetini Deccal hakkında uyarmış olmasın. Nuh’da ondan sonraki nebiler de kavimlerini uyarmıştır. O sizin aranızda çıkacaktır. Onun işinden hiçbir şey size gizli kalmamıştır. Rabbinizin kör olmadığı size gizli kalmamıştır. Deccal ise sağ gözü şaşıdır.(Diğeri) sanki içi çıkarılmış üzüm tanesi gibidir.”

Buhari (7277)

Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’den haber vererek şöyle buyuruyor:

“Deccal; ben sizin rabbinizim der. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. O tek gözü kör biridir. Sizin Rabbiniz kör değildir. Onun iki gözünün arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan yahut olmayan her mümin o yazıyı okur.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’i rüyasında görmüş ve bize şöyle vasfetmiştir:

“Sonra bana bir adam gösterildi. Saçları kıvırcık, sağ gözü şaşı, diğeri içi çıkarılmış üzüm tanesi gibiydi. Ben ‘bu kim’ diye sordum. O Mesih Deccal’dir denildi.”

Müslim: (169/273)

Huzeyfe radiyallahu anh’ın naklettiklerine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Deccal’in sol gözü yoktur, üzerinde sadece zar vardır. İki gözü arasında kâfir yazılıdır.’

Müslim (2933/103)

Deccal’in gözü cam gibi yeşil renktedir. Ubey bin Ka’b radiyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

‘Deccal’in gözü cam gibi yeşildir’ buyurmuştur.”

Ahmet (5/123–124)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’i o dönemde yaşamış biri olan Huza’a kabilesinden Katan oğlu Abduluzza’ya benzetmiştir, şöyle buyuruyor:

“Daha sonra sağ gözü şaşı, çok kıvırcık saçlı, gördüğüm insanlardan en çok Katan’ın oğluna benzettiğim bir adam gördüm. Ellerini bir adamın omzuna koymuş Kâbe’yi tavaf ediyordu. ‘Bu kimdir?’ diye sordum. ‘Mesih Deccal’dır’ dediler.”

Müslim (169/274)

Burada şunu da anmamız uygundur ki, Deccal Müslümanların İstanbul’u ikinci defa fethetmesinden sonra çıkacaktır. İlk fetih, Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han komutasında Müslümanlar tarafından gerçekleştirilmişti.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur:

‘Rumlar A’mak yahut Dabık’a ininceye kadar kıyamet kopmaz. O gün onların karşısına yeryüzü ahalisinin hayırlılarından bir ordu çıkar. Saf saf dizildikleri vakit, Rumlar:

−‘Bizimle bizden esir alanların arasını boşaltın da onlarla savaşalım’ derler. Müslümanlar:

−‘Hayır, Allah’a yemin olsun ki sizinle kardeşlerimizin arasını asla boşaltmayız’ derler. Bunun üzerine onlarla savaşırlar. Müslümanların üçte biri hezimete uğrar ki, Allah onların tevbesini kabul etmez, üçte biri öldürülür ki onlar Allah katında şehitlerin en faziletlisidir. Kalan üçte biri de fethe devam eder. Onlar asla fitneye düşmezler. İstanbul’u fethederler. Onlar ganimetleri taksim ederken kılıçlarını zeytin ağacına asmışlardır. Bu arada onların içinde şeytan:

−‘Deccal sizin ailelerinizin arasında çıktı’ diye sayha atar. Bu haber yalan olduğu halde çıkarlar. Onlar Şam’a geldikleri vakit Deccal çıkar.’ Diğer bir rivayette:

−‘Onlar ganimetleri taksim ederken, bir ses ‘Deccal çıktı’ diye nida eder. Onlar da her şeyi bırakıp dönerler.’

A’mak ve Dabık; Suriye’nin Halep şehri yakınlarında iki mevki ismidir.

Müslim (2897/34)

Nevvas Bin Sem’an Hadisi

Nevvas bin Sem’an radiyallahu anh şöyle anlatıyor:

“Bir sabah Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize Deccal’dan bahsetti. Onun hakkında o kadar alçaltma ve yükseltme yaptı ki, biz onu hurmalıkta zannettik. Ona doğru yürüyünce Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu anladı ve:

−‘Size ne oluyor?’ diye sordu. Biz de:

−‘Ya Rasulullah! Bize sabah Deccal’i zikrettin. Onun hakkında öyle alçaltma yükseltme yaptın ki biz onu hurmalıkta zannettik’ dedik. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

−‘Beni sizin aleyhinize korkuya düşüren bu Deccal’dan başkadır. Ben sizin aranızdayken çıkarsa ben sizi müdafaa ederim. Eğer ben sizin aranızda değilken çıkarsa herkes kendi müdafaacısı olur. Allah her Müslüman’a benim halefimdir. Deccal tek gözü içi boşaltılmış üzüm tanesi gibi, saçları oldukça kıvırcık bir gençtir. Ben onu Katan oğlu Abduluzza’ya benzetirim. Sizden kim ona yetişirse ona Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun. Deccal Şam’la Irak arasında bir mevkide çıkar. Sağa gider ifsat eder, sola gider ifsat eder. Ey Allah’ın kulları! Sebat edin.’ Biz:

−‘Ey Allah’ın Resulü, ne kadar yeryüzünde kalır?’ diye sorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Kırk gün kalır. Birinci günü bir sene gibi, ikinci günü bir ay gibi, üçüncü günü Cuma’dan diğer Cuma’ya kadar diğer günler sizin günleriniz gibidir’ buyurdu. Biz:

−‘Ya Rasulullah, o bir senelik günde bir günün namazı kâfi gelir mi? diye sorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

−‘Hayır, siz o bir senelik gün için namaz vakitlerini ölçerek tayin edin’ buyurdu. Biz:

−‘Ya Rasulullah, onun yeryüzündeki hızı ne kadardır? diye sorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

−‘Rüzgârın yönlendirdiği yağmur gibidir. Deccal bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar da davetine icabet edip ona iman ederler. Bunun üzerine Deccal semaya emreder onlara yağmur yağdırır, yere emreder onlara nebatat bitirir. O kavmin otlağa çıkmış hayvanları akşam olunca zirveleri en yüksek, böğürleri daha geniş ve memeleri sütten dopdolu olarak dönerler. Sonra Deccal başka bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar Deccal’i reddedip iman etmezler. Deccal onları bırakıp gider. O kavim kuraklığa ve kıtlığa uğramış olarak sabahlarlar, malları ellerinden gider. Deccal bir harabeye uğrar ve ‘hazinelerini çıkar’ der. Bunun üzerine o harabenin hazineleri arıların arıbeyinin arkasından takip etmesi gibi onu takip ederler. Sonra Deccal, gençlik dolu bir adamı çağırır, ona kılıçla vurup iki parçaya ayırır. Her bir parçayı ok atımı mesafesinde uzaklaştırır. Sonra onu çağırır, o genç güler halde yüzü parlayarak gelir. Deccal bu şekilde iken Allah azze ve celle Meryem oğlu Mesih’i gönderir. İsa aleyhisselam Dimeşk’in doğusunda Beyaz Minare denilen mevkide herd ile boyanmış iki parça elbise içinde ellerini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde iner. Başını öne eğse su damlatır, yukarı kaldırsa inci tanesi gibi su bulunur. İsa’nın nefesinin rüzgârını hisseden hiçbir kâfir yaşayamaz. Onun nefesinin rüzgârı göz alabildiğincedir. İsa Deccal’i arar, nihayet ona Lüdd kapısında yetişir ve onu öldürür. Sonra Meryem oğlu İsa aleyhisselam’a Allah’ın Deccal’den koruduğu bir kavim gelir. İsa onların yüzünü sıvazlar ve cennetteki derecelerini onlara söyler. Onlar bu durumda iken Allah İsa’ya:

−‘Bana ait bir takım kullar çıkardım ki onlarla savaşmaya kimsenin kudreti yoktur. Sen kullarımı Tur dağında muhafaza et’ diye vahiy eder. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Ye’cuc ve Me’cuc kavmini gönderir. Onlar her tepeden süratle inerler. Onların ilkleri Taberiye gölüne uğrar ve içmeye başlarlar. Onların sonları göle uğradıklarında:

−‘Andolsun bir zamanlar burada su vardı’ derler. Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı Tur dağında mahsur kalırlar. O zaman onlardan birinin yiyecek olarak bir sığır başı olması sizden birinin şu anda yüz dinarı olmasından iyidir. Sonra Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı Allah’a dua ederler. Bunun üzerine Allah azze ve celle Ye’cuc ve Me’cuc kavminin boyunlarına negaf denilen kurtlardan gönderir. Hepsi de tek bir kişinin ölmesi gibi ölü olarak sabahlarlar. Sonra İsa ve ashabı yeryüzüne inerler. Yeryüzünde onların cesetlerinden ve pis kokularından dolmamış bir karış dahi yer bulamazlar. Sonra İsa ve ashabı yine Allah’a dua ederler. Allah azze ve celle develerin boyunlarına benzeyen kuşlar gönderir. Kuşlar onların cesetlerini Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah bir yağmur gönderir ne balçıktan yapılan ne de kıldan yapılan hiçbir ev kalmaz hepsi dümdüz olur. O yağmur yeryüzünü yıkar hatta ayna gibi yapar. Sonra yeryüzüne:

−‘Meyvelerini, nebatatını bitir bereketlerini getir’ denilir. O vakit, bir topluluk cemaat tek bir nar meyvesinden yerler ve onun kabuğunda gölgelenirler. Sütler de bereketlenir. Sağmal bir devenin sütünden büyük bir kalabalık içerler, sağmal bir ineğin sütünden bir kabile içer, sağmal bir koyunun sütünden bir oymak içer. Onlar bu şekilde iken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir. Bu rüzgâr onların koltuk altlarından girer her mümin ve Müslüman’ın ruhunu kabzeder ve insanların en şerlileri kalır. Onlar eşeklerin ilişkiye girmesi gibi insanların gözü önünde ilişkiye girerler.’

Müslim (2937/110) Tirmizi (2341)

Bu kıymetli hadiste kıyametin üç büyük alametinden bahsedilmiştir: Deccal, Meryem oğlu İsa aleyhisselam, Ye’cuc ve Me’cuc. Aynı zamanda hadis, diğer hadislerde detaylı anlatılan birçok olayı içermektedir. İnşallah bunları anlatacağız.

Nevvas bin Sem’an radiyallahu anh hadisinde birinci kısım: Deccal’i, yapacağı işleri, ona karşı çıkan gençle arasında geçen kıssayı içermektedir.

İkinci kısım: İsa aleyhisselam’ın inişini, Deccal’i öldürmesini, Ye’cuc ve Me’cuc’un zikrini içermektedir. Bu olayların tamamını tafsilatla anlatacağız inşallah.

Ebu Ümame radiyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

‘Ey insanlar! Allah’ın Âdem zürriyetini yarattığından beri Deccal fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır. Allah’ın gönderdiği her nebi ümmetini Deccal’a karşı uyarmıştır. Ben nebilerin sonuncusuyum, siz de son ümmetisiniz. Deccal şüphe yok sizin aranızda çıkacaktır. Ben sizin aranızdayken çıkarsa, ben her Müslüman’ın müdafaacısı olurum. Ben sizin aranızda değilken çıkarsa herkes kendi müdafaacısı olur. Allah her Müslüman üzerinde benim halefimdir. Deccal Şam ile Irak arasındaki bölgede çıkacaktır. Sağa yönelir orayı ifsat eder, sola yönelir orayı ifsat eder. Ey Allah’ın kulları, sebat edin. Ben Deccal’i benden önce hiçbir nebinin anlatmadığı şekilde anlatacağım. Deccal: ‘ben sizin rabbinizim’ der. Sizler ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. Onun tek gözü kördür. Onun iki gözü arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan olmayan her Müslüman o yazıyı okur. Onun fitnesinden biri de; onun yanında cenneti ve ateşi vardır. Onun cenneti ateş ateşi ise cennettir. Kim onun ateşiyle imtihan edilirse Allah’tan yardım dilesin ve Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun.’

‘Onun fitnesinden biri de, bir kişiye musallat olur. Onu iki parça edene kadar testere ile keser, onu öldürür. Sonra:

−‘Şu kuluma bakın ben onu dirilteceğim, benden başka ilah olduğunu iddia edecek’ der. Sonra Allah o adamı diriltir, habis ona:

−‘Rabbin kim? diye sorar. O mümin de:

−‘Rabbim Allah’tır. Sen Allah’ın düşmanı Deccal’sin. Vallahi bugün senin hakkında daha çok kanaat sahibi oldum.’ der.

Deccal’in başka bir fitnesi de, semaya yağmur yağdırmasını emreder, sema yağmur yağdırır. Yere nebat bitirmesini emreder, yer nebat bitirir.

Onun fitnelerinden bir başkası, bir mahalleye uğrar onlar Deccal’i yalanlarlar. Onların otlakta helak olmamış hayvanı kalmaz.

Onun fitnelerinden başka biri de, bir mahalleye uğrar. Onlar Deccal’i tasdik ederler. Sonra o semaya yağmur yağdırmasını emreder sema yağmur yağdırır, yere nebat bitirmesini emreder yer nebat bitirir. O gün o kavmin meradaki hayvanları her günkünden fazla semiz, muazzam, böğürleri en şişkin ve memeleri sütle en dolu halde dönerler. Mekke ve Medine hariç Deccal’in ayak basmadığı ve hükümran olmadığı hiçbir yer kalmayacaktır. O, Mekke ve Medine’nin hangi geçidine varmak istese yalın kılıç melekler onu karşılayacaklar. Nihayet o, çorak arazinin bitiminde Kesib-i Ahmer denilen yere konaklar. Medine, ahalisi ile beraber üç kere sarsılır. Orada Deccal’a çıkmayan hiçbir münafık erkek ve kadın kalmaz. Demirci körüğünün demirin kirini attığı gibi Medine’de kirini dışarı atar. O gün kurtuluş günü diye anılır’ buyurdu.”

Muhammed Nâsıruddin el-Albânî rahmetullahi aleyh bu hadise zayıf demiştir. Ancak hadisin bölümlerinin diğer sahih hadislerden şahidi vardır. Mütercim

İbni Mace (4077)

Önceki hadislerde Deccal’in sıfatı ve nebilerin ondan ümmetlerini sakındırmaları anlatılmıştı. Bu hadiste ise onun cenneti ve ateşi olduğu anlatıldı. Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Deccal’in tek gözü kördür. Onun yanında cennet ve ateş benzetmesi vardır. Onun cennet dediği ateşin ta kendisidir…”

Müslim (2934/104)

Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Deccal çıktığında kendisiyle beraber cennet ve ateş vardır. İnsanların ateş olarak gördükleri soğuk bir sudur. İnsanların su olarak gördükleri ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim ona yetişirse ateş olarak gördüğüne gitsin çünkü o soğut tatlı bir sudur.”

Buhari (3264)

Huzeyfe ve Ebu Mesud radiyallahu anhuma’nın naklettiklerine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Ben Deccal ile beraber olanı ondan daha iyi bilirim. Onun yanında akar iki nehir vardır. Onlardan biri dış görünüş itibariyle beyaz bir sudur, diğeri alevlenmiş bir ateştir. Sizden biri ona yetişirse ateş olarak gördüğü nehre gelsin. Sonra başını daldırıp ondan içsin çünkü o soğuk bir sudur. Deccal’in sol gözü yoktur, üzerinde kalın bir perde vardır. İki gözü arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan olmayan her Müslüman o yazıyı okur.”

Müslim (2934/105)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal’in fitnesinin çok şiddetli olmasından dolayı ona yaklaşmaktan bile sakındırmış ve:

‘Kim Deccal’i duyarsa ondan uzak dursun. Allah’a yemin olsun ki, bir adam ona mümin olduğunu sanarak gider onun attığı şüphelerden ona tabi olur’ buyurmuştur.

Ebu Davud (4319)

Deccal ve Genç Mümin

Deccal’in askerleri Uhud dağının arkasına konaklamışken Medine’den çıkan, insanların önünde onun rab olmasını yalanlayarak ona meydan okuyan mümin gencin zikri geçmişti.

Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccal hakkında uzunca bahsederek:

‘Deccal kendisine haram olduğu halde Medine geçitlerine gelir. Medine yakınlarındaki bir takım çorak toprağa konaklar. O gün insanların en hayırlısı olan yahut hayırlılarından biri olan bir kimse ona çıkar. Ona:

−‘Şahitlik ederim ki sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize bahsettiği Deccal’sin’ der. Deccal:

−‘Bunu öldürsem sonra da diriltsem, rabliğimde şüphe eder misiniz? der. İnsanlar:

−‘Hayır’ derler. Onu öldürür sonra diriltir. O genç:

−‘Allah’a yemin olsun ki, bugün senin hakkında daha fazla kanaat sahibiyim’ der. Bunun üzerine Deccal onu öldürmek ister ama güç yetiremez’ buyurdu.”

Buhari (6981)

Yine Ebu Saîd El–Hudri radiyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

‘Deccal zuhur eder. Müminlerden bir adam ona doğru yönelir. Deccal’in askerleri: ‘Nereye gitmek istiyorsun? diye sorarlar. O genç:

−‘Şu çıkana gidiyorum’ der. Onlar:

−‘Yoksa sen rabbimize iman etmiyor musun? derler. O genç:

−‘Rabbimizde gizlilik yoktur’ der. Bunun üzerine:

−‘Onu öldürün’ derler. Sonra onlardan bir kısmı diğerlerine:

−‘Rabbiniz kendisinin haberi olmadan birini öldürmenizi yasaklamadı mı?’ derler. Onu Deccala götürürler, mümin onu gördüğü vakit:

−‘Ey insanlar, bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği Deccal’dir’ der. Deccal emreder, o mümin karnı üzere yere yatırılır. Döve döve sırtı ve karnı genişletilir. Deccal:

−‘Bana iman etmiyor musun?’ diye sorar. O mümin:

−‘Sen çok yalancı Mesih Deccal’sin’ der. Deccal emreder, o mümin başının ortasından iki ayağının arası ayrılana kadar testere ile kesilerek ayrılır. Sonra Deccal bu iki parça arasında yürür. Sonra:

−‘Kalk’ der. O mümin dikilerek eski halini alır. Sonra Deccal:

−‘Bana iman etmiyor musun?’ diye sorar. O mümin:

−‘Senin hakkında kanaatimi artırmaktan başka bir şey yapmadım’ der. Sonra:

−‘Ey insanlar, Deccal bunu benden başka hiç kimseye yapamayacaktır’ der. Onu kesmek için Deccal tutar, boynu ile köprücük kemiği arası bakır bir levha haline gelir. Onu elleri ve ayaklarından tutar ve onu atar. İnsanlar onu ateşe attığı sanırlar o ancak cennete atılmıştır.’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

‘Bu mümin âlemlerin Rabbi katında şahadeti en yüce olandır’ buyurdu.”

Müslim (2938/113)

Bu zikrettiğim hadisle Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın rivayet ettiği kısa hadis tefsir edilir ki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Mesih hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Nihayet Uhud dağının arkasına konaklar. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur.” (Yani İsa aleyhisselam Deccal’i öldürür)

Müslim (1380/486)

Deccal’in Çıktığını Gösteren İşaretler

Burada kişinin aklına şöyle bir soru gelebilir: Deccal’in çıkmasından önce yakın olduğuna işaret eden alametler var mıdır?

Cevap: Evet, vardır. Ebu Ümame radiyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

‘Deccal’in çıkmasından önce üç şiddetli yıl olur. İnsanlar o yıllarda şiddetli kıtlığa maruz kalırlar. Sonra ilk yıl Allah semaya emreder, sema yağmurun üçte birini hapseder tutar. Yere emreder, yer nebatının üçte birini hapseder tutar. Sonra ikinci yıl Allah semaya emreder yağmurunun üçte ikisini tutar, yere emreder nebatının üçte ikisini tutar. Sonra üçüncü yıl Allah semaya emreder yağmurunun tamamını tutar, bir damla yağmur düşmez. Yere emreder nebatının tamamını tutar, hiç yeşillik bitmez. Allah’ın dilediği hariç, çift tırnaklı (geviş getiren) helak olmayan hiç hayvan kalmaz.’ Denildi ki:

−‘O zaman insanlar ne ile yaşarlar?’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

−‘Tehlil, tekbir, tahmid onlar için yiyecek yerine geçer’ buyurdu.”

Tehlil: ‘La ilahe illallah’ demek, tekbir: ‘Allah-u Ekber’ demek ve tahmid: ‘Elhamdulillah’ demektir.

İbni Mace (4077)

Abdullah bin Ömer radiyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Ahlas fitnesi, insanların birbirinden kaçması, malının ve ehlinin yağma edilmesidir. Sonra bolluk fitnesi olacak. Bu fitnenin dumanı benim Ehl-i Beytimden, benden olduğunu iddia eden bir adamın ayaklarının altına kadar varacak, hâlbuki o benden değildir. Gerçekte benim dostlarım muttakilerdir. Sonra insanlar eğreti düzgün olmayan nizamsız bir adamın başına toplanacaklar. Sonra düheyma fitnesi olacak ki bu ümmetten dokunmadığı kimse kalmayacak. Fitne bitti denildiğinde devam edip yaygınlaşacak. O fitne içerisinde kişi mümin sabahlayacak akşama kâfir olarak çıkacaktır. Hatta insanlar iki ayrı gruba ayrılacaklardır. Biri nifaksız iman grubu diğeri imansız nifak grubudur. Böyle olduğu zaman o gün yahut ertesi gün Deccal’i bekleyin.”

Ebu Davud (4242)

Yine Deccal’in çıkış alametlerinden biri de: Muaz radiyallahu anh’ın naklettiği şu hadiste belirtilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Beytü’l–Makdis’in imar edilmesi Yesrib’in harap olmasına, Yesrib’in harap olması Rumlarla Müslümanlar arasında harp çıkmasına, harbin çıkması İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi Deccal’in çıkmasına işarettir.”

Yesrib: Medine’nin eski adıdır.

Ebu Davud (4294)

Beytü’l–Makdis’in imarı Allah’ın izniyle Yahudi işgalinden kurtulmasından sonra Müslümanların eliyle olacaktır. Mukaddes topraklar o zaman hilafet yurdu olacaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu şöyle bildiriyor:

“Ey Havale’nin oğlu! Mukaddes topraklara hilafetin indiğini görürsen; insanlara zelzeleler, düşünce ve kederler, büyük hadiseler benim şu ellerimin senin başına olan yakınlığından daha yakındır.”

Ebu Davud (2535)

Medine Ahalisinin Boşalması

Müslümanlar, Allah düşmanı Yahudi ve Hristiyanlarla savaşmak için Şam topraklarına hicret ederler. Medine ahalisi de başka bir şehri sevdiklerinden değil sırf Allah yolunda cihat etmek için Medine’den çıkarlar. Medine’de yırtıcı hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmaz. Kıyamet kopuncaya kadar böyle kalır.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Medine’yi üzerinde bulunduğu en hayırlı hali ile terk edeceksiniz. Orada yırtıcı hayvanlar ve kuşlar rızık arayacaklar.”

Hâkim (2/426/8311)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Medine’yi üzerinde bulunduğu en hayırlı hali ile terk edecekler. Medine’de rızkını arayan yırtıcı hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmayacak. Sonra Müzeyne kabilesinden iki çoban Medine’ye gitmek isteyip koyunlarına sayha ederek yola çıkacaklar. Bunlar da Medine’yi bomboş ve ıssız bir şekilde bulacaklar. Veda tepelerine vardıklarında yüzüstü yere düşecekler.”

Müslim (1389/499)

Abdullah bin Amr radiyallahu anh’den nakledildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda Şam (daki savaş) a katılmayan hiçbir mümin kalmaz.”

Hâkim (4/457/8413)

Mesih Deccal’in Öldürülmesi

Deccal’in öldürülmesi Nevvas radiyallahu anh hadisinde geldiği gibi Allah’ın nebisi İsa aleyhisselam’ın eliyle gerçekleşecektir. Medine geçitlerine geldiği vakit melekler onun yüzünü Şam’a çevirdiklerinde orada helak olur. Allah’ın, Müslümanlara iade ettiği Filistin topraklarının doğusunda Lüdd kapısı yanında helak olacaktır.

Kitap Ehli Yanında Deccal

İsrail oğulları İsa aleyhisselam’ı yalanlayıp nebiliğini inkâr ettiklerinden beri Mesihleri olan Deccal’i beklemektedirler. Onların iddiasına göre Deccal onlara kuvvetlerini ve kutsal topraklara hükümranlıklarını iade edecektir. Böyle olunca da tüm milletler İsrail oğullarına boyun eğecektir.

Bu şahıs hakkında onların anlattıkları çok değişik ve zıt ifadelerdir. Bu da zaten Yahudi ve Hristiyanların dinlerinin tabiatıdır. Bazıları Deccal’i, hahamların hikâyelerinde, efsane ve kahramanlık kitaplarında geçen efsanevi bir kişilik olarak algılar.

Ehl-i kitabın dininin devamlı bir değişim ve başkalaşım içinde olmasından dolayı bazıları doğruluk çizgisinden saparak şöyle demişlerdir: ‘Deccal bir rumuzdur. Hristiyanlığa düşmanlık eden herkes deccaldır.’ Bazıları iyice karıştırmış, daha da ileri giderek örneğin Humeyni’yi Deccal diye sıfatlamıştır.

Burada Humeyni hakkındaki görüşümüzü gizlememiz uygundur. Onların Deccal’lar listesi bazı Arap liderleri ve Hristiyan şahsiyetleri içermektedir. Bazıları papalardan birinin Deccal olduğunu iddia etmektedir. Bu sapıkların hevasına uymayan herkes kutsal kitaplarınca Deccal diye adlandırılmıştır.

Nebiler Deccal’i kavimlerine anlatmışlardır. Biz kesin olarak biliyoruz ki, Musa aleyhisselam’da İsrail oğullarına gönderilen diğer nebiler de kavimlerine Deccal’i ve fitnesini anlatmışlardır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in doğrulanarak bildirdiği gibi:

‘Kavmini Deccal’den sakındırmayan hiçbir nebi yoktur. Nuh da ondan sonraki nebiler de kavimlerini sakındırmışlardır.’

Bazı Yahudi kitapları, Deccal’in kendilerinden olduğunu, anne ve babasının Yahudi olduğunu söylemişlerdir. Wilhem Bousset kitabında şöyle diyor: ‘Muhtemeldir ki, Mesih Deccal İran topraklarında doğu bölgelerinde çıkabilir, çünkü orada İbrani ırkına yakın bir kabile bulunmaktadır.’

The Antichrist Legend (Wilhem Bousset 1982)

İsa aleyhisselam’ın nüzulü konusunda kelama başlamadan önce burada Abdullah oğlu Muhammed Mehdi hakkında konuşmamız uygundur.

Çünkü Mehdi’nin gelmesi İsa’nın nüzulünden öncedir. İslam ümmetine adalet ve ihsanla komutanlık yapacaktır. Allah’ın dinini ikame edecektir. Yeryüzü zulmet ve zulümle dolduktan sonra raşid halifeliği geri getirecektir. İsa aleyhisselam onun arkasında namaz kılacaktır. Mehdi insanlara malı hesap etmeden dağıtacaktır.

________________ oOo _________________

[1]:MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ:el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki
[2]:el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki FİTNELER VE KIYAMET ALÂMETLERİ:
[3]:Muvahhid 1.16 İslam Kütüb Hanesi Riyazussalihin
[4]:İmam Tirmizi Sunen-i Abdullah Parlıyan:Kur’ân’ın fazileti ve değeri..:bölüm: 6 Kehf sûresinin değeri ve kıymeti

Önceki Sayfa
eraykitap
Sonraki Sayfa