Bir müddet sonra Medîne müslümanları Hz. Osman'a gelerek: «Sen uyuyor musun? Suriye, Mısır, Irak kafir oldu, sen ne yapıyorsun?» dediler. Hz. Osman, onlara, «Sizin de güvendiğiniz birkaç kişi seçelim ve bu yerlere gönderelim. Onlar bunun doğru olup olmadığım bize bildirsinler» der. Bunu üzerine bir heyet seçilir ve İslam devletinin her tarafına yollanır. Bu heyet, birkaç ay sonra dönerek: «Bu söylenenler asılsızdır. Her tarafta İslam kanunu cari olup, valiler de çok iyi müslümanlardır, bunun bir tek istisnası var» diye rapor verirler.

     Bu giden heyet içinde, Hz. Ebu Hureyre de vardı. O der ki: «Her tarafta İslamiyet caridir, valiler iyidir; Fakat Mısır valiinin iyi olmadığını duydum». Bu sırada ibn Sebe Mısır'da bulunuyordu.

     İbn Sebe, hemen Ebu Hureyre'yi bulmuş ve istediğini ona anlatmıştı. Ebu Hureyre çok iyi bir müslüman, fakat biraz saf olduğu için ibn Sebe'ye inanmıştı. «Açık olarak, namaz kılan vali, muhtemelen gizli içiyor» diye bir kanaate varmıştır. Bunun için, Ebu Hureyre, Mısır vahşinin değiştirilmesini teklif etmiştir.

     Burada, kaydedilecek iki nokta vardır: Birincisi, Medîne müslümanları, çıkan haberlerin asılsız olduğunu öğrenince memnun olmuşlar, fakat diğer vilayetler böyle bir resmi haber alamadıklarından, eskisi gibi düşünmeye devam etmişlerdir. Yani «bizden başka herkes kafir oldu» demekteydiler. îşte bunun için, Medîne dışındaki müslümanların hükümete karşı olan kötü tutumlan devam eder.

     İkincisi de şudur: Yapılan bu tetkike rağmen, ibn Sebe ve arkadaştan, işlerinden

vazgeçmemişler, bilakis daha şiddetli olarak devam etmişlerdir.

     Hz. Osman, Hz. Ebu Hureyre'nin görüşünü kabul eder ve Mısır valisini değiştirir. Hz. Osman, müslümanlarla müşavere ettikten sonra, Hz. Ebu Bekir'in oğlunu Mısır'a vali tayin eder ve tayinine dair olan mektubu da kendisine verir. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir'in oğlu, vazifesine başlamak üzere Mısır'a hareket eder. Yolda, aynı istikamette süratle giden birine rastlar. Hz. Ebu Bekir'in oğlu onu durdurarak, kim olduğunu, nereye gittiğini sorar. Bu yolcu şu cevabı verir: «Hz. Osman, Mısır'a gidip bu mektubu valiye vermemi, yeni bir valinin tayin edildiğini, ona görevi terk etmesini söylememi ve senden daha hızlı gitmemi emir buyurdu». Bunun üzerine, Hz. Ebu Bekir'in oğlu mektubu ister.

     Hz. Ebu Bekir'in oğlu mektubu açar ve kendisini şaşırtan bir cümle ile karşılaşır. Mektupta (size gelince) diye başlayan cümlede nokta konmamış bir kelime ile (Onu kabul ediniz) veya (onu öldürünüz); şeklinde okunabilen bir kelimeyle karşılaşır. Bunu bize nakleden Suyuti'dir. Tayin edilen vali, yani Hz. Ebu Bekir'in oğlu bu kelimeyi «Onu öldürün» şeklinde okur. Hz. Ebu Bekir'in oğlu, hiddetlenerek Medîne'ye döner ve doğruca camiye giderek, müslümanlara şöyle hitab eder: «Siz bu halifeyi görüyor musunuz? Beni Mısır'a vali tayin ediyor, arkamdan da öldürülmem için mektup yazıyor». Bunun üzerine müslümanlar, Hz. Osman'a gidip durumu sorarlar. Hz. Osman, «Vallahi ben böyle bir şey yazmadım, haberim yok» diye cevap verir. İşte, Mısırlı olup Mısır tarihi üzerinde mütehassıs olan Suyuti böyle yazıyor ki, bu böyle olabilir.

 

Ana Sayfa

devamı