ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !     En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
  (Resûlüm!) De ki (Kulluk ve Dua için) yalvarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?.." (Furkan Suresi- 77)
Hadis-i Şeriften Dualar Arapça ve Türkçe
Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) okuduğu ve tavsiye ettiği dualar Hadislerde geçen duaların Arapça, Türkçe okunuşları ve anlamları
“Allâh’ım! Sen’in gazabından rızâna, azâbından affına ve Sen’den yine Sana sığınırım!...” (Müslim, Salât, 222)
“Allah (c.c) buyurmuştur ki: Kim bana duâ etmezse ona gadab ederim.” (İbn Mâce, Duâ, 1; İbn Hanbel, III, 477)
Dua ibadetin özüdür Tirmizi, Daavat 1

  aLT başlık Okunacak Dualar Arapça ve Türkçe
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ﴿١﴾ الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٢﴾ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ ﴿٣﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤﴾ إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ﴿٥﴾ اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ ﴿٦﴾ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ ﴿٧﴾ ~ اَمن.

Duanın Türkçe Manası / Meali
1 - ) « Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. »
(Fatiha Suresi - 1/7)



رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
  • 2 -) Rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr(nâri Ve onlardan (insanlardan) kim: “Rabbimiz bize dünyada hasene (güzellik ve iyilikler) ver ve ahirette de hasene (güzellik ve iyilikler) ver. Bizi ateşin azabından koru.” (Bakara Suresi - 201)


  • رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
  • 3 -) Rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne
    Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı (düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler kavmine karşı bize yardım et.” (Bakara Suresi - 250)


  • آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
  • 4- ) Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. “O’nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana’dır” dediler. (Bakara Suresi - 285)


  • لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
  • 5 - ) Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara Suresi - 286)


  • رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
  • 6 - ) Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu).
    Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).

    Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın). Rabbimiz muhakkak ki insanları, hakkında şüphe olmayan günde toplayacak olan Sen'sin. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez. (Ali İmran Suresi - 8- 9)
    رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
  • 7 - ) Rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr(nâri).
    Rabbimiz, biz hiç şüphesiz mü’min olduk (îmân ettik), artık bizim günahlarımızı (sevaba çevirerek) bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru...” (Ali İmran Suresi - 16)


  • ربَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
  • 8 - ) Rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).
    Ve onların sözleri: "Rabbimiz, bizim günahlarımızı mağfiret et ve işimizdeki israfımızı (aşırılığımızı) bağışla. Ve ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler kavmine karşı bize yardım et." demekten başka birşey olmadı. (Ali İmran Suresi - 147)


  • الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
  • 9 - ) Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (A-li İmran Suresi - 191)


  • رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
  • 10 - ) “Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu ‘hor ve aşağılık’ kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur.” (A-li İmran Suresi - 192)


  • رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ
  • 11 - ) “Rabbimiz, biz: “Rabbinize iman edin” diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür.” (A-li İmran Suresi - 193)


  • رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
  • 12 - ) “Rabbimiz, elçilerine va’dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi ‘hor ve aşağılık’ kılma. Şüphesiz Sen, va’dine muhalefet etmeyensin.” (A-li İmran Suresi - 194)


  • نَحْنُ أَنصَارُ اللّهِ آمَنَّا بِاللّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
    رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
  • 14 - ) Nahnu ensârullâh(ensârullâhi), âmennâ billâh(billâhi), veşhed bi ennâ muslimûn(muslimûne).
    Rabbenâ âmennâ bi mâ enzelte vetteba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne).

    “Biz Allah’ın yardımcılarıyız, Allah’a îman ettik ve bizim (Allah’a) teslim olduğumuza şahit ol.” (A-li İmran Suresi - 52-53) Rabbimiz, Senin indirdiğin şeye inandık ve Resûl’e tâbî olduk, artık bizi şahitlerle beraber yaz.


  • رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
  • 15 - ) Rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne).
    Rabb'imiz, biz îmân ettik (âmenû olduk), artık bizi şâhitlerle beraber yaz...” (Maide Suresi - 83)


  • رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
  • 16 - ) Rabbenâ lâ tec'alnâ meal kavmiz zâlimîn(zâlimîne).
    Rabbimiz, bizi zalim kavim ile beraber kılma.” dediler. (Araf Suresi - 47)


  • عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
    وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
  • 17 - ) Alâllâhi tevekkelnâ, rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne). Ve neccinâ bi rahmetike minel kavmil kâfirîn(kâfirîne).
    Ve bizi, Senin rahmetinle kâfirler kavminden kurtar. “Biz Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizi zalim kavme fitne (konusu) kılma.” (Yunus Suresi - 85 -86)


  • وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل
    رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
  • 18 - ) Vahfıd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren).
    Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: “Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.” ⇒ (İsra Suresi - 24)

  • سُبْحَانَ رَبِّنَا إِن كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولاً
  • 19 - ) Subhâne rabbinâ in kâne va’du rabbinâ le mef’ûlâ(mef’ûlen).
    Rabbimiz, Sübhan’dır (herşeyden münezzehtir). Eğer Rabbimiz vaadettiyse, (o) mutlaka ifa edilmiştir.” (İsra Suresi - 108)


  • رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
  • 20 - ) Rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ raşedâ(raşeden).
    “Rabbimiz, bize Senin katından bir rahmet ver. Ve bize emrimizden (bizim içimizden, senin emirlerinden bize ait olan rahmet ve salâvâtı ulaştıracak kişiyi) mürşidi tayin et.” (Kehf Suresi -10)


  • عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا
  • 21 - ) İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ raşedâ(raşeden).
    Ancak Allah’ın dilemesiyle (yapacağım de). Ve unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki:
    “Rabbimin beni (Allah’a) bundan daha yakın (daha üstün) bir irşad seviyesine ulaştırmasını umarım.”(Kehf Suresi - 24)


  • رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
    رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
  • 22 - ) Rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).
    Rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).

    “Rabbimiz, biz âmenû olduk (ölmeden önce Sana ulaşmayı diledik). Artık bize mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esma’n ile tecelli et). ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.”
    Rabbim, mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir) ve rahmet et (Rahîm esması ile tecelli et). Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.” (Müminun Suresi - 109 - 118)


  • آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالرَّسُولِ وَأَطَعْنَا
  • 23 - ) Amennâ billâhi ve bir resûli ve ata’nâ
    “Allah’a ve resûle îmân ettik ve itaat ettik.” (Nur Suresi - 47)


  • رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا
    رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
  • 24 - ) rabbenâsrif annâ azâbe cehenneme inne azâbehâ kâne garâmâ(garâmen).
    Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil muttakîne imâmâ(imâmen).

    Rabbimiz cehennem azabını bizden uzaklaştır. Muhakkak ki onun azabı daimî helâk edicidir.”
    “..Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl..” (Furkan Suresi - 65- 74)


  • سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ
    وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
  • 25 - ) Subhânellezî sahhara lenâ hâzâ ve mâ kunnâ lehu mukrinîn(mukrinîne).
    ve innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).

    “Bunu bize musahhar (emrimize amade) kılan (Allah) Sübhan’dır. Ve biz, O’na (kendimiz) güç yetiremezdik...”
    Muhakkak ki biz, Rabbimize mutlaka dönecek olanlarız. (Zuhruf Suresi - 13-14)


  • رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
  • 26 - ) Rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninâllezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ tec’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfun rahîm(rahîmun).
    “Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin.” (Haşr Suresi - 10)


  • وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ
    رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
  • 27 - ) Ve vassaynâl insâne bi vâlideyhi ihsânen, hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhen, ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehran, hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne seneten kâle
    Rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn(muslimîne).

    Biz insana, ‘anne ve babasına’ iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki:


    “Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım.” (Ahkaf Suresi - 15)


  • رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
  • 28 - ) Rabbenâ etmim lenâ nûranâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
    “Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kaadirsin.” derler. (Tahrim Suresi - 8)


  • رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
    رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
  • 29 - ) Rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr(masîru).
    Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).


    Rabbimiz, biz Sana tevekkül ettik. Ve Sana yöneldik. Ve masîr (varış, dönüş, ulaşma), Sana’dır.”
    Rabbimiz, bizi kâfirlere fitne kılma! Ve bizi mağfiret et Rabbimiz. Muhakkak ki Sen, Sen; Azîz’sin, Hakîm’sin. ⇒ (Mumtehine Suresi - 4-5)


  • دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
  • 30 - ) Da'vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tahiyyetuhum fîhâ selâm(selâmun), ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
    Onların orada duaları: “Allah’ım, Sen Sübhan’sın (Seni her türlü noksan sıfattan tenzih ederim).” Ve onların orada hayatları (tehiyyatları, dilekleri) “Selâm”dır. Ve dualarının sonu, “Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdetmek”tir. ⇒ (Yunus Suresi - 10)




  • Eûzübillâhimineşşeytânirracîm
    Bismillâhirrahmânirrahîm
    Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
    O, rahmândır ve rahîmdir.
    Ceza gününün mâlikidir.
    (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
    Bize doğru yolu göster.
    Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu;
    gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

    Âmin. (Fatiha Suresi - 1-7)

    "Rabbimiz bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru!"
    (Bakara Suresi-201)

    Calut ve ordusuyla karşılaştıklarında:
    "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!" dediler.
    (Bakara Suresi - 250)

    (Onlar şöyle yakarırlar:)
    Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme.
    Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.
    Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin.
    Allah asla sözünden dönmez.

    (Ali İmran Suresi - 8-9

    Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler),
    Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler.
    Müminlerin de bağışlanmasını isterler:
    Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır.
    O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).
    Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy.
    Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!
    Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun.

    Bu en büyük kurtuluştur.
    (Mü'min Suresi - 7-9)

    Oradaki (mü'minlerin cenneteki) duaları:
    "Allah'ım, Sen ne yücesin"dir... hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."
    (Yunus Suresi - 10)

    “Ey Rabbim! Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi,
    Sen de onlara merhamet eyle.”

    (İsra Suresi - 24)

    (O müminler şöyle dediler)
    Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş iman eden kardeşlerimizi bağışla;
    kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”
    (Haşr Suresi - 10)

    (O müminler şöyle dediler)
    “…Rabbimiz! Ancak Sana güvendik, Sana yöneldik.
    Dönüş (ümüz)de ancak Sanadır.”
    Rabbimiz! Bizi,kafirler için fitne konusu yapma, bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Muhakkak ki Sen Azizsin Hakimsin."
    (Mumtehine Suresi - 4-5)

    (O müminler)
    Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:)
    Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın.
    Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!
    Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir.
    Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
    Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz,
    «Rabbinize inanın!» diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik.
    Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
    Muhakkak ki Sen vadinde (sözünde) duransın

    (Ali İmran Suresi - 191-194)

    (O müminler şöyle dediler:)
    Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.
    Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için deneme konusu kılma, bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne galip ve hikmet sahibi, ancak sensin.

    (Mümtehine Suresi - 4-5)

    Onlar (Müminler ) de dediler ki:
    «Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!
    86. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!»

    (Yunus Suresi - 85-86)

    Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
    Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti:
    Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!
    Ali İmran Suresi - 146-147)

    Zira kullarımdan bir zümre:
    Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.
    (Mü'minun Suresi - 109)

    Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) «Selam!» derler (geçerler);
    Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.
    Ve şöyle derler:
    Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.
    Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!

    (Furkan Suresi - 63-66)

    Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar;
    (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.
    (Furkan Suresi - 73-74)

    Bunların arkasından gelenler şöyle derler:
    Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla;
    kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!

    (Haşr Suresi - 10)

    Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün.
    Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter.
    Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.
    Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nûrları aydınlatıp gider de,
    «Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin» derler.
    (Tahrim Suresi - 8)

    (Bu nimetler) «Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!» diyen;
    Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir).
    (Ali İmran Suresi -16-17)
    Derler ki:
    «Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz.»
    (Maide Suresi - 83)
  • Allah’ım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim Arapça ve Türkçe
    اَللّٰهُمَّ إنّ۪ي أَسْأَلُكَ حُبَّكَ وَحُبَّ مَنْ يُحِبُّكَ وَالْعَمَلَ الَّذ۪ي يُبلِّغُن۪ي حُبَّكَ اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ حُبَّكَ أَحَبَّ إِلَيَّ مِنْ نَفْس۪ي وَأَهْل۪ي وَمِنَ الْمَاءِ الْبَارِدِ

    Duanın Latince Okunuşu
    Allahümme innî es'eluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve'l-amele’l-lezi yübelliğuni hubbeke. Allahummec'al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine'l- mâil bârid.
    Duaların Türkçe Meali veya Manası
    Allah’ım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim. Allah’ım! Senin sevgini, bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl. [1]
    [1] : Tirmizî (Deavât 73)
    Yatarken Uyanırken Eveden Çıkarken Akşam ve Sabahları ✪ Bilhassa Çarşı ve Pazara Giderken Okunacak Dualar Arapça ve Türkçe
    لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ ٱلْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ ٱلْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

    Duanın Latince Okunuşu
    "Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerikeleh lehü'l mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyi ve yümiytü ve hü ve hayyün lâ yemütü biyedihi'l-hayr ve hü ve alâ külli şey'in kadir."

    Duaların Türkçe Meali veya Manası
    "Allâh'dan başka hiçbir ilah yoktur. Ancak tek o vardır. Onun ortağı yoktur. Öldürür ve diriltir. O diridir, ölmez. Hayır, onun yed-i kudretindedir. O, her şeye kaadirdir." [1]

    [1]: Tirmizi, (5/291); Hâkim, (1/538); Elbâni, Sahih-i İbn-i Mâce (2/21); Sahih-i Tirmizi (3/152).
     
    Ümmeti Muhammede (a.s) Dualar Arapça ve Türkçe
        Allahım beni Annemi babamı bütün müminleri (Kadın Erkek) bütün müslümanları (Kadın Erkek) hepsini afv-ı mağfiret eyle

    اَللّٰهُمَّ حَبِّبْ إِلَيْنَا الْإِيمَانَ وَزَيِّنْهُ فِي قُلُوبِناَ وَكَرِّهْ إِلَيْنَا الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاِشدِينَ اَللّٰهُمَّ تَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ وَأَحْيِنَا مُسْلِمِينَ وَأَلْحِقْنَا بِالصَّالِحِينَ اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

  • Hadis-i Şerifdeki Duanın Latince Okunuşu
    "...Allâhümme habbib ileynel-îmâne ve zeyyinhü fî kulûbinâ ve kerrih ileynel-küfra ve’l- füsûka vel‘ısyâne vec- ‘alnâ miner-râşidîn. Allâhümme teveffenâ müslimîne ve ahyinâ müslimîne ve el-hıknâ bis-sâlihîne..." Allahüm meğfirli veli valideyye velil müminine vel müminat vel müslimin vel müslimet el ahya-i min hüm vel emvat bi Rahmetike ya erhamer Rahimin
    ve Selamun alal murselin vel hamdulillahi rabbil alemine
    "...Allâhümme teveffenâ müslimîne ve ahyinâ müslimîne ve el-hıknâ bis-sâlihîne..."
    Hadis-i Şerifdeki Duanın Türkçe Manası veya Meali
    "..Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalblerimizi imanla süsle. Bize küfrü, itaatsizliği ve isyanı sevdirme, kerih göster, bizi doğru yolu bulanlardan eyle. Allah’ım! Müslümanlar olarak canımızı al, Müslümanlar olarak dirilt, rezil olmadan ve fitneye uğramadan sâlih kullarının arasına dâhil eyle..." [1] Allahım beni Annemi babamı bütün müminleri (Kadın Erkek) bütün müslümanları (Kadın Erkek) hepsini afv-ı mağfiret eyle. Onlardan ölenleride af eyle . bi Rahmetike ya erhamer Rahimin Alemlerin Rabbi Allah'a Hamd olsun ve Selam gönderilen Resullerin Üzerine Olsun [2]

    [1]: (Hâkim, De’avât, no:1868 Uhud Duasından) [2]: (Saffat Suresi - 181 -182)

  •