ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)
[056.001] Kıyamet koptuğu zaman,
[056.002] Onu hiç kimse yalanlayamayacaktır.
[056.003] O kimini alçaltır, kimini de yükseltir.
[056.004] Yeryüzü şiddetle sarsıldığı zaman.
[056.005] Dağlar paramparça olup,
[056.006] Toz halinde boşluğa dağıldığı zaman.
[056.007] Sizler üç gruba ayrıldığınız zaman.
[056.008] Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!
[056.009] Defterleri soldan verilenler. vay gele başlarına!
[056.010] Ve öncüler, hep önden gidenler.
[056.011] Onlar Allah'a yakındırlar.
[056.012] Bol nimetli cennetlerdedirler.
[056.013] Çoğu öncü ümmetlerden,
[056.014] Birazı da sonrakilerdendir.
[056.015] Altın işlemeli tahtlarda otururlar.
[056.016] Karşılıklı olarak bu tahtlara kurulurlar.
[056.017] Hiç ölmeyecek genç hizmetçiler aralarında dolaşır,
[056.018] Gürül gürül akan bir çeşmeden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
[056.019] Bu içki ne başlarını ağrıtır, ne de sarhoş eder.
[056.020] Hoşlarına giden meyvalarla,
[056.021] İştahla yiyecekleri kuş etleri ile,
[056.022] Onlara iri gözlü huriler sunulur,
[056.023] Tıpkı sedefteki inciler gibi.
[056.024] Yaptıkları iyiliklerin karşılığı olarak,
[056.025] Orada ne boş ve ne günah içerikli bir söz işitirler.
[056.026] İşittikleri tek söz «selâm, selâm «dır.
[056.027] Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!
[056.028] Onlar dikensiz sedir ağaçları,
[056.029] Meyva yüklü muz ağaçları arasında,
[056.030] Kesintisiz gölgeler altında,
[056.031] Çağlayan akarsu boylarında,
[056.032] Bol meyvalar yanında,
[056.033] Sürekli ve yasaksız,
[056.034] Yüksek döşekler üzerindedirler.
[056.035] Biz oradaki hurileri yeniden yarattık.
[056.036] Onları bakire yaptık.
[056.037] Eşlerine aşık ve onlarla aynı yaşta,
[056.038] Defterleri sağdan verilenler için,
[056.039] Bunların bazıları eski ümmetlerden,
[056.040] Bazıları da sonrakilerdendir.
[056.041] Defterleri soldan verilenler. vay gele başlarına!
[056.042] Onlar gözeneklerine işleyen kavurucu bir rüzgar önünde ve kaynar su içinde,
[056.043] Kara ve boğucu bir dumanın gölgesi altındadırlar.
[056.044] Ne serinliği ve ne de okşayıcılığı var.
[056.045] Çünkü onlar vaktiyle varlık içinde azıtmışlardı.
[056.046] Büyük günahı (Allah'a ortak koşmaya) işlemekte ısrar ediyorlardı.
[056.047] Ölüp toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz yeniden mi diriltileceğiz?
[056.048] Eski atalarımız da mı? diyorlardı.
[056.049] De ki: «Öncekiler de, sonrakiler de.»
[056.050] Belirlenmiş bir gününün randevusunda bir araya getirileceklerdir.
[056.051] Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar,
[056.052] Size kesinlikle Zakkum ağacının meyvası yedirilecektir.
[056.053] Onunla karınlarınız doldurulacaktır.
[056.054] Üzerine de kaynar su içeceksiniz.
[056.055] Onu, içtikçe susayan develer gibi içeceksiniz.
[056.056] Onlar hesap günü işte böyle ağırlanacaklardır.
[056.057] Sizleri yaratan biziz, bunu onaylasanıza.
[056.058] Fışkırttığınız meniyi görüyor musunuz?
[056.059] Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz?
[056.060] Ölümü aranızda plânlayan biziz. Hiç kimse bizim önümüze geçemez.
[056.061] Amacımız benzerlerinizi yerinize geçirmek ve hepinizi bilmediğiniz bir alemde yeniden diriltmektir.
[056.062] İlk yaratılmayı bildiniz. Bunu düşünüp ders alsanıza!
[056.063] Ektiğiniz tohumu görüyor musunuz?
[056.064] Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa onu bitiren biz miyiz?
[056.065] Eğer isteseydik o ekinlerinizi ot kırıntılarına dönüştürürdük de şaşakalırdınız.
[056.066] Derdiniz ki; «Biz borca battık.»
[056.067] Daha doğrusu her şeyimizi kaybettik.
[056.068] İçtiğiniz suyu görüyor musunuz?
[056.069] Onu siz mi buluttan yere indiriyorsunuz, yoksa onu indiren biz miyiz.,.
[056.070] Eğer isteseydik onu acı yapardık. Şükretsenize!
[056.071] Tutuşturduğunuz ateşi görüyor musunuz
[056.072] Onun ağacını siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz.
[056.073] Biz onu hem düşündürücü, ibret verici bir bir uyarıcı, hem de ihtiyacı onlar için bir yararlanma kaynağı olarak yarattık.
[056.074] Öyleyse yüce Rabbinin adını noksanlıklardan tenzih et.
[056.075] Yıldızların yörüngeleri üzerine yemin ederim ki;
[056.076] Keşke bilseniz bu ne büyük bir yemindir
[056.077] Bu kitap, yüce Kur'an'dır.
[056.078] Aslı (Allah katındaki) bir kitapta saklıdır.
[056.079] Ona sadece tertemiz kimseler el sürebilir.
[056.080] O, Allah tarafından indirilmiştir.
[056.081] Şimdi siz bu sözü bu mesajı hafife mi alıyorsunuz?
[056.082] Yalanlamayı kendinize rızık ve ileriye dönük birikim mi yapıyorsunuz?
[056.083] Canın boğaza dayandığı an var ya,
[056.084] O sırada sizler gözlerinizi o can çekişen adama dikersiniz.
[056.085] Biz ona sizden daha yakınız, ama siz göremezsiniz.
[056.086] Eğer yeniden diriltilip hesaba çekilmeyecekseniz,
[056.087] Eğer söylediğiniz doğru ise o çıkmak üzere olan canı geriye döndürsenize!
[056.088] Eğer ölmek üzere olan kişi Allah'a yakın olanlardan ise;
[056.089] Esenlik, hoş kokulu çiçekler ve bol nimetli cennet onu bekliyor
[056.090] Eğer adam defteri sağdan verileceklerden ise,
[056.091] Defterlerini sağdan alacak olan arkadaşlarının selâmı var sana.
[056.092] Eğer adam sapık bir inkarcı ise,
[056.093] O kaynar su sunularak ağırlanır.
[056.094] Ve cehenneme atılır.
[056.095] Bu kesin gerçektir.
[056.096] Öyleyse yüce Rabbinin adını noksanlıklardan tenzih et.
|