ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)
[043.001] Ha, Mim.
[043.002] Apaçık Kitab'a andolsun ki.
[043.003] Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık.
[043.004] O, katımızda bulunan ana kitabdadır. Şanı yücedir, hikmetle doludur.
[043.005] Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur an la uyarmaktan vaz mı geçelim?
[043.006] Biz, sizden önce gelenlere nice peygamberler gönderdik.
[043.007] Onlar, kendilerine gelen Her peygamberi mutlaka alaya alırlardı.
[043.008] Bizde bunlardan daha güçlü oları o kavimleri helak ettik. Öncekilere dair nice misaller geçmiştir.
[043.009] Andolsun onlara: «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan elbette «Onları, çok üstün, çok bilen Allah yarattı» diyeceklerdir.
[043.010] O; size yeri beşik kılan ve doğru gitmeniz için yeryüzünde size yollar gösterendir.
[043.011] Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O'dur. Biz onunla kupkuru ölü bir memlekete hayat verdik. İşte böyle sizde tekrar diriltileceksiniz.
[043.012] Bütün çiftleri Allah yarattı, size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti.
[043.013] Böylece onların sırtına binip, üzerlerine yerleşince, Rabbinizin nimetini anarak «Bunu bizim hizmetimize veren Allah'ın şanı yücedir, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik» demeniz içindir.
[043.014] Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz deyin.
[043.015] Böyle iken kafirler Allah'a çocuk isnad ettiler. İnsan gerçekten apaçık nankördür, gerçeği inkar eder.
[043.016] Demek Allah, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp da oğulları size verdi öyle mi?
[043.017] Fakat Rahman olan Allah'a isnad ettiği kız evlat kendilerinden biri- ne müjdelenince, o kimsenin yüzü simsiyah kesilir, öfkesinden yutkunup durur.
[043.018] Demek süs içinde yetiştirilerek mücadele gücü olmayanı mı Allah'a isnad ediyorsunuz?
[043.019] Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba meleklerin yaratılışını mı gördüler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve sorguya çekilecekler.
[043.020] Ve dediler ki «Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık': Onların
[043.021] Yoksa bundan önce onlara bir kitab verdik de ona mı sarılıyorlar?
[043.022] Hayır! Sadece «Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz» dediler.
[043.023] İşte böyle senden önce hangi memlekete uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın ileri gelen zenginleri: «Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız» dediler.
[043.024] Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu gelişmiş olsam da yine babalarınızın yolunu mu tutacaksınız? deyince. Dediler ki: «Doğrusu biz seninle gönderileni inkar ediyoruz.»
[043.025] Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?
[043.026] Bir zaman İbrahim babasına ve kavmine demişti ki; «Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.»
[043.027] Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O, bana doğru yolu gösterecektir.
[043.028] ve bu tevhid sözünün ardından kalıcı bir söz yaptı ki, insanlar Allah'a dönsünler.
[043.029] Doğrusu bunları da, babalarını da kendilerine hak ve hakikatı açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
[043.030] Fakat kendilerine hak gelince. 'Bu büyüdür biz onu tanımayız dediler.
[043.031] Ve dediler ki: «Bu Kur'an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?»
[043.032] Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliliklerini Biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır.
[043.033] İnsanlar küfürde birleşen bir tek ümmet olmayacak olsaydı, Rahman'ı inkar edenlerin evlerinin tavanları ve üzerine binip çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.
[043.034] Evlerinin kapılarını ve üzerlerine yaslanacakları koltukları da hep gümüşten yapardık.
[043.035] ve nice süsler verirdik. Bütün bunlar sadece dünya hayatının geçici malından ibarettir. Ahiret nimeti ise, Rabbinin katında, Allah'ın azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.
[043.036] Kim Rahman'ın Kur'an'ından yüz çevirirse ona, bir şeytanı arkadaş veririz ve o şeytan artık onun ayrılmaz dostudur.
[043.037] O şeytanlar bunları doğru yoldan çıkardıkları halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.
[043.038] O şeytanın dostu bize geldiği zaman arkadaşına: «Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı» der. Meğer ne kötü arkadaşmış.
[043.039] İkinizde zalim olduğunuz için bugün pişman olmanız size hiçbir fayda vermeyecektir. Çünkü siz azapta ortaksınız.
[043.040] Ey Muhammed! Sen mi sağırlara işittireceksin, yahut kör ve apaçık sapıklıkta olanı doğru yola ileteceksin?
[043.041] Eğer biz seni alıp götürürsek (vefat ettirirsek) onlardan intikam alacağız.
[043.042] Yahut onları tehdit ettiğimiz şeyi sana gösteririz. Bizim onlara gücümüz yeter.
[043.043] Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Zira sen, dosdoğru yoldasın.
[043.044] Doğrusu bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.
[043.045] Senden önce gönderdiğimiz peygamberlere sor. Biz Rahman olan Allah'tan başka tapılacak tanrılar mı yapmışız?
[043.046] Andolsun biz Musa'yı da ayetlerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına gönderdik: «Ben alemlerin Rabbinin elçisiyim» demişti.
[043.047] Onlara ayetlerimizi getirince, birden bire onlarla alay etmeye koyuldular.
[043.048] Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü; doğru
[043.049] Azabı görünce: «Ey büyücü, bizim için Rabb'ine dua et, sende bulunan ahdin hürmetine bizi bağışlamasını dile, artık yola geleceğiz» dediler.
[043.050] Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeye başladılar.
[043.051] Firavun kavmine şöyle seslenip dedi ki: «Ey kavmim, Mısır mülkü ve şu altından akıp giden ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?
[043.052] Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?
[043.053] Ona altın bilezikler verilmedi, yahud yanında kendisiyle beraber yardımcı melekler gelmeli değil miydi?
[043.054] İşte Firavun bu şekilde kavmini küçümsedi. Onlar da ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavimdi.
[043.055] Bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, böyle hepsini suda boğduk.
[043.056] Böylece onları, sonrakiler için hem bir örnek, hem de bir ibret yaptık.
[043.057] Meryemoğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca hemen kavmin yaygarayı bastı.
[043.058] Bizim tanrılarımız mı hayırlı yoksa o mu? dediler. Bunu sana ancak tartışmak için söylediler. Öyle ya onlar, kavgacı bir toplumdur.
[043.059] O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
[043.060] Eğer biz dileseydik, sizin yerinize, yeryüzünde melekler yaratırdık da sonra yerinize geçerlerdi.
[043.061] O kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. O saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin, bana uyun. Doğru yol budur.
[043.062] Şeytan sizi bundan alıkoymasın. Çünkü g sizin için açık bir düşmandır.
[043.063] İsa açık delilleri getirdiği zaman dedi ki: «Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin.»
[043.064] Çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu, doğru bir yoldur.
[043.065] Ama aralarında çıkan gruplar, birbiriyle ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!
[043.066] Onlar illa o saatin kendilerinin hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın başlarına gelmesini mi bekliyorlar?
[043.067] O gün takva sahipleri dışında, dost olanlar birbirlerine düşman olurlar.
[043.068] Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
[043.069] Onlar, ayetlerimize inanmış ve müslüman olmuş kullarımdı.
[043.070] Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz.
[043.071] Onların önünde altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canların çektiği, götlerin hoşlandığı herşey var. ve siz, orada ebedi kalacaksınız.
[043.072] İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.
[043.073] Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz
[043.074] Suçlular, cehennem azabında ebedi kalacaklardır.
[043.075] Kendilerinden azab hiç hafiflemeyecektir. Onlar azab içinde ümitsizdirler.
[043.076] Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zalim idiler
[043.077] Ey Malik! Rabbin bilim işimizi bitirsin diye seslenirler. Malik de «Siz böyle kalacaksınız» der.
[043.078] Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
[043.079] Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.
[043.080] Yoksa bizim, kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarım işitmediğimizi mi sanıyorlar? Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.
[043.081] De ki: «Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı O'na tapanlardan ilki ben olurdum.»
[043.082] Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.
[043.083] Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dal sın, oyalansınlar.
[043.084] Gökteki ilah da, yerdeki ilah da O'dur. O, hakimdir, alimdir.
[043.085] Göklerin erin ve ikisi arasında bulunan herşeyin mülkü kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin ilmi de O'nun yanındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz.
[043.086] Allah'tan başka tanrı diye yalvardıkları şeyler, şefaat gücüne ve yetkisine sahip değillerdir. Ancak bilerek Hakka şahidlik edenler bunun dışındadır.
[043.087] Andolsun onlara «kendilerini kim yarattı?» diye sorsan, elbette «Allah» Derler. O halde nasıl haktan çeviriliyorlar?
[043.088] Resulullah'ın «Ya Rabbi! Bunlar inanmayan bir kavimdir» demesini de Allah biliyor.»
[043.089] Ey Muhammed! Sen şimdilik onlardan yüz çevir ve esenlik dile; yakında bileceklerdir.
|