ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)
[026.001] Ta, sin, mim.
[026.002] Bu ayetler, açık anlamlı Kitabın ayetleridir.?
[026.003] Ey Muhammed, onlar mü'min olmuyorlar diye neredeyse canına kıyacaksın.
[026.004] Eğer dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de karşısında boyunları eğik kalır.
[026.005] Onlar son derece merhametli olan Allah'ın kendilerine gönderdiği her yeni uyarıya burun kıvırarak set çevirirler.
[026.006] Onlar yalanladılar. Fakat, alay konusu ettikleri gerçeklerin somut olayları ile yakında yüzyüze geleceklerdir.
[026.007] Onlar yeryüzüne bakarak orada ne kadar yararlı bitki türleri yarattığımızı görmezler mi?
[026.008] Hiç kuşkusuz bunda, üstün gücümüzü kanıtlayan bir ayet vardır, ama onların çoğu inanmazlar.
[026.009] Hiç kuşkusuz senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.010] Hani Rabb'in Musa'ya şöyle seslenmişti, «Şu zalim topluma git.
[026.011] Firavun'un soydaşlarına 'Onlar hiç mi başlarına geleceklerden korkmuyorlar?
[026.012] Musa dedi ki: «Ya Rabbi, onlar beni yalanlayacaklar diye korkuyorum «.
[026.013] Bu yüzden canım sıkılır ve öfkemden dilim tutulur. Onun için Harun'a da peygamberlik görevi ver.
[026.014] Hem onların bana isnat ettikleri bir suç var, bu gerekçe ile beni öldürürler diye korkuyorum.
[026.015] Allah dedi ki; «Hayır, korkma, İkiniz birlikte ayetlerimizle gidiniz. Biz sizinle birlikteyiz ve söylenecek her sözü işitiriz.»
[026.016] Firavun'un yanına vararak ona deyiniz ki; «Biz bütün alemlerin Rabb'i olan Allah'ın peygamberiyiz.
[026.017] İsrailoğullarının bizimle birlikte buradan ayrılmalarına izin ver.
[026.018] Firavun dedi ki: «Biz seni çocukken yanımıza alarak büyütmedik mi? Ömrünün birçok yılını aramızda geçirmedin mi?»
[026.019] Sonunda o ağır suçu işledin. Sen o sırada bir kafirdin.
[026.020] Musa dedi ki: «O suçu işlediğim sırada ben henüz doğru yolu bulmuş değildim.»
[026.021] Bu yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabb'im bana hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden biri yaptı.
[026.022] O' nimet diye başıma kaktığın şeye israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur.
[026.023] Firavun, «alemlerin Rabb'i dediğin nedir?» dedi.
[026.024] Musa «Eğer kesin gerçeği öğrenmek istiyorsanız, O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir» dedi.
[026.025] Firavun çevresindekilere «dediklerini duyuyor musunuz?» dedi.
[026.026] Musa: «O hem sizin hem de sizden önceki atalarınızın Rabbidir» dedi.
[026.027] Firavun çevresindekilere: «Size peygamber olarak gönderilen bu adam kesinlikle bir delidir» dedi.
[026.028] Musa, «Eğer düşünme yeteneğiniz varsa anlarsınız ki, O doğunun, batının ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabb'idir. dedi.
[026.029] Firavun «Eğer benden başka bir ilah edinirsen yemin ederim ki, seni hapse attırırım» dedi.
[026.030] Musa «Sana doğru söylediğimi kanıtlayan apaçık bir delil göstersem de mi? dedi.
[026.031] Firavun «Eğer doğru söylüyorsan kanıtını göster bakalım» dedi.
[026.032] Bunun üzerine Musa elindeki değneği yere attı, değnek o anda sahici bir yılan oluverdi.
[026.033] Ve elini yeninin altından çıkardı; bakanlar, onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.
[026.034] Bunun üzerine Firavun, çevresindeki seçkin yakınlarına dedi ki, «bu adam bilgili bir büyücüdür»
[026.035] Sizi büyücülüğü ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Peki ne buyuruyorsunuz?»
[026.036] Dediler ki; «Onu kardeşi ile birlikte oyala ve adam toplayacak elçilerini bütün kentlere gönder.
[026.037] Bütün bilgili büyücüleri bulup sana getirsinler.
[026.038] Bir süre sonra büyücüler belirli bir günün kararlaştırılan saatinde biraraya geldiler.
[026.039] Halka da dediler ki, haydi toplanın bakalım.
[026.040] Toplanın da eğer büyücüler galip gelirlerse onların peşinden gideriz.
[026.041] Büyücüler gelince Firavun'a «Eğer biz yenecek olursak herhalde bize bir ödül verilecek değil mi? dediler.
[026.042] Firavun evet, yakın adamlarım arasına gireceksiniz, dedi.
[026.043] Musa, «Ne atacaksanız atın, hünerinizi gösterin bakalım» dedi.
[026.044] Büyücüler, «Firavun'un ululuğuna andolsun ki, üstün gelen taraf biz olacağız» diyerek iplerini ve değneklerini attılar.
[026.045] Arkasından Musa değneğini atınca, değnek büyücülerin bütün göz boyayıcılıklarını yutuverdi.
[026.046] Bunun üzerine bütün büyücüler secdeye kapandılar.
[026.047] Ve «bütün varlıkların Rabbine inandık.
[026.048] Musa ile Harun'un Rabbine dediler.
[026.049] Firavun, «ben izin vermeden O'na inandınız, öyle mi? Hiç kuşkusuz O size büyücülüğü öğreten elebaşınızdı. Ama yakında başınıza neler geleceğini öğreneceksiniz. Andolsun ki, sağlı- sollu birer el ve ayağınızı kesecek ve arkasından hepinizi asacağım» dedi.
[026.050] Büyücüler de dediler ki, «zararı yok, nasıl olsa Rabb'imize döneceğiz.
[026.051] Bizler ilk inananlar olduğumuz için Rabb'imizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.»
[026.052] Arkasından Musa'ya «Bana inanan kullarımı geceleyin yola çıkar; sizi takip edecekler» diye vahyettik.
[026.053] Firavun asker toplamakla görevli adamlarını şehirlere saldı.
[026.054] Toplanan askerlerine dedi ki, «Bu adamlar, 'bir avuçluk, az sayıda bir toplulukturlar.»
[026.055] Fakat bizi öfkelendiriyorlar.
[026.056] Biz ihtiyatlı bir toplumuz.
[026.057] Böylece biz, Firavun ve soydaşlarını bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.
[026.058] Hazinelerden ve konforlu köşklerden de.
[026.059] Böylece bunlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
[026.060] Firavun ile soydaşları gün doğar- doğmaz İsrailoğullarının ardına düştüler.
[026.061] İki topluluk birbirlerini gördüklerinde Musa'nın taraftarları «Eyvah, yakalandık» dediler.
[026.062] Musa «Hayır endişelenmeyin, Rabb'im benimle birliktedir, O bana bir çıkış yolu gösterecektir' dedi.
[026.063] O sırada Musa'ya; «Değneğinle denize vur» diye vahyettik. Bunun üzerine deniz yarılarak içinde oniki yol açıldı. Denizin her parçası yüce bir dağ gibi oldu.
[026.064] Arkadan gelenleri oraya yaklaştırdık.
[026.065] Musa ile yanındakilerin tümü ile kurtardık.
[026.066] Arkasından öbürlerini suda boğduk.
[026.067] Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Fakat insanların çoğu buna inanmadı.
[026.068] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.069] Ey Muhammed, o müşriklere İbrahim'in olayını da anlat.
[026.070] Hani İbrahim, babası ile soydaşlarına, «Neye tapıyorsunuz?» dedi.
[026.071] Onlar da «Putlara tapıyoruz ve biz tapınmayı hep sürdüreceğiz» dediler.
[026.072] İbrahim dedi ki, «O putlar,'kendilerini imdada çağırdığınızda sesinizi işitirler mi?»
[026.073] Ya da size yarar veya zarar dokundurabiliyorlar mi?
[026.074] Onlar, «Hayır ama, atalarımızın böyle yaptıklarını gördük» dediler.
[026.075] İbrahim dedi ki, «Nelere taptığınızı görüyor musunuz?»
[026.076] Gerek sizin ve' gerekse eski atalarınızın.
[026.077] O putlar, benim düşmanlarımdırlar. Benim tek dostum alemlerin Rabb'i olan Allah'tır.
[026.078] O beni yaratan ve doğru yola iletendir.
[026.079] O beni doyuran ve içirendir.
[026.080] Hastalığımda beni iyileştiren O'dur.
[026.081] O, beni öldürecek ve sonra yeniden diriltecek olandır.
[026.082] Hesaplaşma günü günahlarımı affedeceğini umduğum da O'dur.
[026.083] Ya Rabbi, bana yararlı bilgi ve egemenlik ver ve beni iyi kullarının arasına kat.
[026.084] İlerdeki kuşaklar arasında doğruluğun sözcüsü olmamı nasip eyle.
[026.085] Beni bol nimetli cennette sürekli kalanlardan eyle.
[026.086] Babamı affeyle. Çünkü o sapıklardandır.
[026.087] İnsanların yeniden dirilecekleri gün beni mahcup etme.
[026.088] Ki, o gün, insana ne malı ve ne de evlatları yarar sağlamaz.
[026.089] Yalnız temiz kalple Allah'ın huzuruna gelen kurtulur.
[026.090] O gün, cennet, kötülüklerden sakınanların yakınına getirilir.
[026.091] Cehennem de sapıkların gözleri önünde dikilir.
[026.092] Sapıklara denir ki; «Hani vaktiyle taptığınız sözde ilahlar.
[026.093] Allah'ı bir yana bırakarak ilah edindiğiniz putlar? Şimdi size yardım edebiliyorlar, ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı?
[026.094] Düzmece ilahlar ile sapıklar başaşağı cehenneme atılırlar.
[026.095] Şeytanın bütün askerleri de.
[026.096] Orada birbirleri ile tartışmaya tutuşarak derler ki,
[026.097] Vallahi bizler apaçık bir sapıklığa saplanmıştık.
[026.098] Çünkü sizleri alemlerin Rabb'ine denk tutmuştuk.
[026.099] Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır.
[026.100] Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok.
[026.101] Cana yakın bir dostumuz da yok.
[026.102] Ah keşki, bir daha dünyaya dönebilsek de mü'minlerden olsak.
[026.103] Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.
[026.104] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.105] Nuh'un soydaşları peygamberlerini yalanladılar.
[026.106] Hani kardeşleri Nuh, onlara dedi ki, Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?
[026.107] Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah elçisiyim.
[026.108] Öyleyse Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.
[026.109] Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim çabamın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.
[026.110] O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.
[026.111] Soydaşları, «peşinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız» dediler.
[026.112] Nuh dedi ki; «Onların neler yaptıklarını ben bilemem.»
[026.113] Onların hesabını görmek, sadece Rabb'ime düşer. Keşke bu gerçeğin bilicinde olsanız.
[026.114] Mü'minleri yanımdan kovmak bana yakışmaz.
[026.115] Ben sadece açık sözlü bir uyârıcıyım.
[026.116] Soydaşları; Ey Nuh, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın» dediler.
[026.117] Bunun üzerine Nuh dedi ki: «Ya Rabbi, soydaşlarım beni yalanladılar.»
[026.118] Onlar ile aramdaki meseleyi sen kesin çözüme bağla; beni ve yanımdaki' mü'minleri kurtar.
[026.119] Bunun üzerine Nuh'u ve yanındakileri dolu bir gemiye bindirerek kurtardık.
[026.120] Bunun arkasından dışarda kalanları suda boğduk.
[026.121] Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.
[026.122] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.123] Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar.
[026.124] Hani kardeşleri Hud, onlara dedi ki, «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?»
[026.125] Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah elçisiyim.
[026.126] Öyleyse Allah'tan korkunuz da, çağrıma uyunuz.
[026.127] Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim çabamın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.
[026.128] Sizler her yüksek tepeye gösteriş amaçlı bir anıt dikerek boş işlerle mi oyalanıyorsunuz.?
[026.129] Hiç ölmemek ümidi ile sağlam köşkler mi yapıyorsunuz?
[026.130] Birini yakalayınca zorbaca yakalıyorsunuz.
[026.131] Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.
[026.132] Size bildiğiniz nimetleri bağışlayan Allah'tan korkunuz.
[026.133] O size davar sürüleri ile evlatlar bağışladı.
[026.134] Bahçeler ve pınarlar armağan etti.
[026.135] Sizin hesabınıza 'büyük gün' ün azabından endişe ederim.
[026.136] Adoğulları dediler ki, «İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizim için birdir.»
[026.137] Bu uygulamalarımız, eski atalarımızdan bize gelen geleneklerden başka birşey değildir.
[026.138] Bizim azaba çarpılmamız sözkonusu değildir.
[026.139] Böylece peygamberlerini yalanladılar. Biz de onları yokettik. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğu inanmamış kimselerdir.
[026.140] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.141] Semudoğulları da peygamberlerini yalanladılar.
[026.142] Hani kardeşleri Salih onlara dedi ki, siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?
[026.143] Ben size gönderilmiş güvenilir bir Allah elçisiyim.
[026.144] Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.
[026.145] Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir.
[026.146] Siz bu dünyada hep güven içinde yaşatılacağınızı mı sanıyorsunuz?
[026.147] Bahçeler ve pınarlar arasında
[026.148] Ekinler ve olgun tomurcuklar hurmalar arasında
[026.149] Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz?
[026.150] Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.
[026.151] Aranızdaki azıtmışların emirlerine uymayınız.
[026.152] Onlar yeryüzünde kargaşa çıkarırlar, hiçbir bozukluğu düzeltmezler.
[026.153] Semudoğulları dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»
[026.154] Sen sadece bizler gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan bize bir mucize göster.
[026.155] İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir.
[026.156] Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.'
[026.157] Buna rağmen devenin ayaklarını keserek onu cansız yere devirdiler. Fakat hemen pişman oldular.
[026.158] Arkasından azab, yakalarına yapıştı. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.
[026.159] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.160] Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar.
[026.161] Hani kardeşleri Lut, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?
[026.162] Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim.
[026.163] Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.
[026.164] Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim çabalarımın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.
[026.165] Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi?
[026.166] Buna karşılık Rabb'inizin sizin için eş olarak yarattığı kadınları bırakıyorsunuz? Sizler doğal sınırları çiğneyen, sapık bir toplumsunuz.
[026.167] Soydaşları «Ey Lut, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen kesinlikle seni buradan süreceğiz» dediler.
[026.168] Lut dedi ki; Ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim.
[026.169] Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık davranışlarının yaygın cezasından kurtar.
[026.170] Biz de Lut'u ve ailesini kurtardık.
[026.171] Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı.
[026.172] Sonra geride kalanları yokettik.
[026.173] Onların başlarına müthiş bir yağmur yağdırdık. Uyarıcıları umursamayanların başlarına yağan yağmur ne fenadır.
[026.174] Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdir.
[026.175] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.176] Eyke halkı da peygamberlerini yalanladılar.
[026.177] Hani Şuayb, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?»
[026.178] Ben size gönderilmiş, güvenilir bir elçiyim.
[026.179] Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.
[026.180] Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir.
[026.181] Ölçme işlemlerinizde dürüst olunuz, eksil. ölçenlerden olmayınız.
[026.182] Tartma işlemlerinde doğru ve duyarlı terazi kullanınız.
[026.183] Halkın mallarına düşük değer biçmeyiniz, yeryüzünde kargaşa çıkarıp dirliği bozmayınız.
[026.184] Sizi ve sizden önceki kuşakları yaratan Allah'tan korkunuz.
[026.185] Eykeliler dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»
[026.186] Sen de sadece bizler gibi bir insansın. Senin kesinlikle yalan söylediğin kanısındayız.
[026.187] Eğer doğru söylüyorsan başımıza gökten parçalar yağdır.
[026.188] Şuayb «Rabbim neler yaptığınızı herkesten iyi bilir.»
[026.189] Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi.
[026.190] Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.
[026.191] Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
[026.192] Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.
[026.193] Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi.
[026.194] Senin kalbine; uyarıcılardan biri olasın diye.
[026.195] Açık, yalın bir arapça ile
[026.196] Kur'an'ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında da yer almıştı.
[026.197] İsrailoğulları bilginlerinin bu Kur'an'dan haberdar olmaları müşrikler için bir delil değil mi?
[026.198] Eğer biz Kur'an'ı ana dili arapça olmayan birine indirseydik de,
[026.199] Onu o müşriklere okusaydı ona yine inanmazlardı.
[026.200] Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık.
[026.201] Onlar acıklı azabı görmedikçe ora inanmazlar.
[026.202] O azapla hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın yüzyüze gelirler.
[026.203] O zaman «Acaba bize mühlet verilir mi?» derler.
[026.204] Onlar azabımızın bir an önce gerçekleşmesini mi istiyorlar?
[026.205] Baksana, eğer onları yıllarca refah içinde yaşatsak da,
[026.206] Sonra tehdit edildikleri azap başlarına gelse;
[026.207] Vaktiyle refah içinde geçirdikleri hayat kendilerine hiçbir fayda sağlamaz.
[026.208] Yok ettiğimiz her ülkeye mutlaka uyarıcılar gönderdik.
[026.209] Amaç başlarına gelecekleri kendilerine önceden haber vermektir. Biz zalim değiliz.
[026.210] Kur'an, şeytanlar tarafından indirilmiş değildir.
[026.211] Bu onların sıfatları ile bağdaşmaz. Zaten onlar bunu yapamazlar da.
[026.212] Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.
[026.213] Sakın Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarma; yoksa azaba çarpılanlardan olursun.
[026.214] Öncelikle en yakın akrabalarını uyar.
[026.215] Sana uyan mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir.
[026.216] Eğer hemşehrilerin sana karşı gelirlerse onlara «Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım» de.
[026.217] Üstün iradeli ve merhametli olan Allah'a dayan.
[026.218] O seni namaza durduğunda görür.
[026.219] Secde edenler ile birlikte eğilip dikildiğini de görür.
[026.220] Hiç kuşkusuz O, herşeyi işitir ve herşeyi görür.
[026.221] Şeytânların kime ineceğini size söyleyeyim mi?
[026.222] Onlar ne kadar aşırı yalancı ve günah düşkünü varsa onlara inerler.
[026.223] Onlar, çoğunluğu yalancı olan şeytanların söylediklerine kulak verirler.
[026.224] Şairlere gelince ancak amaçsız, havai insanlar onların peşinden gider.
[026.225] Görmüyormusun ki, onlar her vadiye dalarlar.
[026.226] Ve yapmadıklarını söylerler.
[026.227] Yalnız iman edip iyi ameller işleyenler, sık sık Allah'ı ananlar ve zulme uğradıklarında zalimlere karşı koyanlar böyle değildirler. Zalimler ne acı bir akıbetle yüzyüze geleceklerini yakında anlayacaklardır.
|