ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !

بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)

Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali     Diyanet Vakfı Kur'an Meali









Rahmân ve Rahîm Allah'ın Adıyla

NECM SURESİ

   Mekke’de inmiştir. 62 âyettir. Yalnız 32. âyeti Medine’de nâzil olmuştur.

1, 2, 3. Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz.

4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

5, 6, 7. Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu.

8, 9. Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

10, 11. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

13, 14. Andolsun onu, Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.

15. Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.

16. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

18. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.

   Sûre, yıldıza yeminle başlamıştır. Bu «yıldız» yıldız cinsi, Süreyya yıldızı, Kur’an âyetleri ve Hz. Peygamber şeklinde açıklanmıştır. Yıldızın batması ve doğması kıyamet günüyle tefsir edilmiştir. Kur’an kendisine vahyedilen Hz. Peygamber, doğru yoldan sapmamış ve bâtıla inanmamıştır. Ona inen Kur’an vahye dayanmaktadır. Vahyi getiren, Cebrail (a.s.)’dır. İşte bu melek birkaç defa aslî suretinde Hz. Peygamber’e görünmüştür. Aralarındaki mesafenin âyette de belirtildiği gibi, çok yakın olduğu bir zamanda Cebrail vahyedilenleri Peygamberimize bildirmişti. Hz. Peygamber’in Cebrail ile görüşmesi Sidretü’l-Müntehâ’da olmuştu. Bazıları burada Peygamberimizin gördüğünün Cenab-ı Hak olduğunu da ileri sürmüşlerdir. Sidretü’l-Müntehâ, son ağaç, yani yaratıklar âleminin son noktası demektir. Bundan ötesi Allah’ın gayb âlemidir. Cennetü’l-Me’vâ da, melekler, şehitler ve müttakîlerin ruhlarının barındığı yerdir. Sidre’dekileri tarif ve tavsif mümkün değildir. Sidre’yi kaplayanın, melekler veya Allah’ın nûru olduğu rivayetlerine yer verilmiştir.

19. Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ'yı?

20. Ve üçüncüleri olan ötekini, Menât'ı.

21. Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?

22. O zaman bu, insafsızca bir taksim!

23. Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

24. Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?

25. Ahiret de dünya da Allah'ındır.

26. Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.

27. Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.

28. Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

29. Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.

30. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.

31. Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

32. Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

   Hz. Âdem’in topraktan yaratılışı, insanın ana karnındaki durumu, aslındaki zayıflığı ve aczi hatırlatılarak, kendini beğenip gurura kapılmaması istenmiştir.

33. Gördün mü arkasını döneni?

34. Azıcık verip sonra vermemekte direneni?

35. Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?

   33-35. âyetlerin, müslüman olduktan sonra müşrikliğe dönen Velîd b. Muğîre hakkında indiği rivayet edilmiştir.

36, 37. Yoksa, Musa'nın ve ahdine vefa gösteren İbrahim'in sahifelerinde yazılı olanlar kendisine haber verilmedi mi?

38. Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.

39. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.

40. Ve çalışması da ileride görülecektir.

41. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

42. Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.

   Âyetlerde, insanın genellikle başkasının yaptığından bir fayda göremeyeceği, çünkü herkesin kendisi için çalıştığı, çalışmanın sonuçlarının kıyamette görüleceği hatırlatılmıştır.

43. Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.

44. Öldüren de dirilten de O'dur.

45, 46. Şurası muhakkak ki (rahime) atıldığında nutfeden, erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.

47. Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.

48. Zengin eden de yoksul kılan da O'dur.

   Âyetin ikinci kısmına «ihtiyaçtan kurtaran» manası da verilmiştir.

49. Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de O'dur.

   Şi’râ, Huzaa kabilesinin taptığı parlak bir yıldızdır.

50. Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helâk etti.

51. Semûd'u da (O helâk etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.

52. Daha önce de çok zalim ve pek azgın olan Nuh kavmini (helâk etmişti).

53. Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.

54. Onların başına getireceğini getirdi!

55. Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.

56. İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

   Geçen âyetlerde zikredilen Âd, Semûd, Nuh ve Lût kavimleri inkâr ve isyanlarının cezasını helâk edilerek çekmişlerdir. Bunlar içinde Hz. Nuh’un kavmi, Âd ve Semûd’dan daha zalim ve azgın bir topluluktu. Çünkü Hz. Nuh, içlerinde uzun yıllar kaldığı halde ona inanmamışlar ve olanca eziyeti yapmışlardı. Hz. Lût’un kavminin helâk edilişi, bu kavmin kasabalarının yükseğe kaldırıldıktan sonra bırakılarak yerle bir edilmesiyle gerçekleşmişti.

57. Yaklaşan yaklaştı.

58. Onu (vaktini) Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

59. Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz?

60. Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!

61. Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!

62. Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin!









سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir     Hatalarım ve yanlışlarım varsa lütfen ya uyarın     ebubekiryasin_@hotmail.com     yada af edin








Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali online okuyabilir, facebook, twitter gibi diğer sosyal ağlarda paylaşabilir,
bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla
telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz.
NOT: TİCARİ OLARAK KULLANILAMAZ