ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !

بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)



Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali     Abdulvahid Metin Kur'an-ı Kerim Meali



8- el-ENFAL SURESİ
(Medine’de inmiştir, 75 ayettir.)
 

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

1) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Gani-metler yalnız Allah’a ve Rasulüne aittir. O halde Al-lah’tan korkun da birbirinizle aranızı düzeltin. Eğer mü’minler iseniz Allah’a da Rasulüne de itaat edin.”

2) Gerçekten mü’minler o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O’nun ayetleri okunduğunda, onların imanını artırır ve onlar yalnızca Rablerine te-vekkül ederler.

3) Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdi-ğimiz rızıktan infak ederler.

4) İşte onlar gerçekten mü’min olanlardır. Rableri ka-tında onlar için dereceler, bağışlanma ve kerim bir rızık vardır.

5) Nitekim Rabbin seni hak uğrunda evinden çıkardı-ğında gerçekten de mü’minlerden bir grup isteksizdi.

6) Açıkça ortaya çıktıktan sonra dahi göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi hakka dair seninle müca-dele ediyorlardı.

7) O zaman ki Allah size iki topluluktan birinin muhak-kak sizin olacağını vaadetmişti de siz güçsüz olanın si-zin olmasını isitiyordunuz. Allah ise kelimeleriyle hak-kı gerçekleştirmek ve kâfirlerin arkasını kesmek isti-yordu.

8) Ta ki -günahkârlar istemese de- hakkı gerçekleştirsin ve batılı yok etsin.   

9) O zaman ki siz Rabbinizden yardım istiyordunuz da O: “Muhakkak ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım ederim.” diye karşılık vermişti.

10) Allah bunu yalnızca bir müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı, yardım ise yalnız Allah katın-dandır. Muhakkak Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.

11) Hani kendisinden bir emniyet olmak üzere sizi bir uyuklama bürüyordu. Ve üzerinize gökten bir su indiri-yordu. Ki onunla sizi tertemiz yapsın sizden şeytanın pisliğini gidersin, kalplerinizi pekiştirsin ve onunla a-yaklarınızı sağlamlaştırsın.

12) O zaman Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: “Muhakkak ben sizinle beraberim iman edenlere sebat verin.” “Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. O halde onların boyunlarının üstüne vurun, onların bütün parmaklarına vurun.”

13) Bu, onların Allah’a ve Rasulüne aykırı davranma-ları sebebiyledir. Her kim Allah’a ve Rasulüne aykırı davranırsa muhakkak Allah cezası pek şiddetli olandır.

14) İşte bu sizin; tadın bunu. Doğrusu kâfirler için bir de ateş azabı vardır.

15) Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığı-nız zaman onlara arkanızı dönmeyin!

16) Her kim çarpışmak için bir yana çekilme veya bir başka bölüğe katılma hali müstesna onlara böyle bir günde onlara arkasını çevirirse muhakkak o Allah’tan bir gazaba uğramıştır, onun barınağı cehennemdir. Ora-sı ne kötü dönüş yeridir.   

17) Onları siz öldürmediniz; fakat onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın fakat Allah attı ki mü’-minleri kendinden güzel bir imtihan ile denemek için. Muhakkak ki Allah Semî’dir, Alîm’dir.

18) İşte bu sizin içindir. Muhakkak ki Allah kâfirlerin düzenlerini boşa çıkarır.

19) Siz fetih istiyorsanız muhakkak ki size fetih gelmiş-tir. Vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlıdır, eğer siz dönerseniz biz de döneriz. Topluluğunuz çok da olsa si-ze hiçbir şey sağlamaz. Çünkü Allah mü’minlerle bera-berdir.

20) Ey iman edenler, Allah’a da Rasulüne de itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.

21) Dinlemedikleri halde “işittik” diyenler gibi olma-yın.

22) Doğrusu Allah katında yeryüzündeki canlıların en kötüsü akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

23) Çünkü Allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi onlara mutlaka işittirirdi, onlara işittirse bile yüz çevire-rek arkalarını dönerlerdi.

24) Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi ça-ğırdıkları zaman Allah’a ve Rasulüne icabet edin ve bi-lin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer, elbette O’nun huzuruna toplanacaksınız.

25) Öyle bir fitneden de sakının ki yalnızca içinizden zulmedenlere dokunmaz. Bilin ki Allah’ın azabı pek şiddetli olandır.

26) Düşünün ki o zaman siz yeryüzünde mustazaf olan bir azınlıktınız. İnsanların sizi yakalamalarından korku-yordunuz da O sizi barındırdı, sizi yardımıyla destekle-di. Size temiz rızık verdi ki şükredesiniz...

27) Ey iman edenler, Allah’a ve Rasulüne ihanet etme-yin ki o halde bile bile kendi emanetlerinize ihanet et-miş olursunuz.

28) Bilin ki mallarınız da evlatlarınız da ancak bir imti-handır. Büyük mükâfat ise muhakkak ki Allah katında-dır.

29) Ey iman edenler, Allah’tan sakınırsanız o size hak ile batılı ayırdedecek bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Şüphesiz Allah büyük lütuf sahi-bidir.

30) Hani bir zaman kâfirler seni tutuklamak, ya da öl-dürmek, yahut seni sürgün etmek için tuzak kuruyor-lardı. Onlar düzen kurarlardı ama Allah da düzen kuru-yordu. Şüphesiz Allah düzen kuranların en hayırlısıdır.

31) Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman: “İşittik, dile-sek biz de bunun benzerini söyleriz. Bu ancak eskilerin masallarıdır.” demişlerdi.

32) Hani bir zaman “Allah’ım, senin katından olan hak eğer bu ise hemen üzerimize gökten taş yağdır ya da bi-ze daha acıklı bir azap gönder!?” demişlerdi.

33) Halbuki sen aralarındayken Allah onlara azap ede-cek değildir ve onlar bağışlanma dilemekte iken de Al-lah onlara azap edecek değildir.

34) Hem onlar Mescid-i Haram’dan alıkoydukları halde Allah onlara niçin azab etmesin ki? Çünkü O’nun veli-leri değillerdir. O’nun velileri ancak muttakilerdir, fa-kat onların pekçoğu bilmez.

35) Onların Beyt’in yanında duaları ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde küfrünüz se-bebiyle azabı tadın.

36) Doğrusu küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar. On-lar harcayacaklar ama sonra onlara bu hasret olacaktır. Ardından yenilecekler de kâfirler cehenneme toplana-caklardır.

37) Allah pisi temizden ayırsın ve pis olanları birbiri üstüne koyup hepsini yığsın ve onları cehenneme atsın diye. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

38) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlere de ki: “Vazgeçerlerse geçmiştekiler kendilerinden bağışlana-caktır, yine dönerlerse öncekilerin sünneti elbette de-vam eder.”

39) Hiçbir fitne kalmayıp din bütünüyle Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın; vazgeçerlerse elbette Allah yaptıklarını hakkıyla görendir.

40) Yüz çevirirlerse bilin ki sizin mevlanız Allah’tır. O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır.

41) Allah’a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün olan iki topluluğun karşılaştıkları gün kulumuza indir-diğimize inanıyorsanız bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Rasulüne, akra-baya, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

42) O vakit siz vadinin yakın kenarında idiniz. Onlar uzak kıyısında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Eğer sözleşmiş olsaydınız miad vakti hususunda anlaş-mazlığa düşerdiniz. Ancak Allah’ın gerçekleşmesi ge-reken bir emri yerine getirmesi içindir ki böylece helak olan apaçık delili ile helak olsun, dinini yaşayan da apaçık delili ile yaşasın. Muhakkak Allah Semî’dir, Alîm’dir.

43) Hani Allah onları sana rüyanda az gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi muhakkak kaçacaktı-nız ve iş hakkında çekişecektiniz. Fakat Allah selamet verdi. Muhakkak Allah sinelerin sahibini hakkıyla bi-lendir.

44) Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyordu sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah gerçekleşecek olan emri yerine getirsin. Şüphesiz işler yalnızca Allah’a döndürülür.

45) Ey iman edenler, bir toplulukla karşılaştığınız za-man sebat edin ve Allah’ı çokça anın ki kurtulasınız!

46) Allah’a da Rasulüne de itaat edin ve birbirinizle çe-kişmeyin; o takdirde korkuya düşersiniz de gücünüz gi-der. Sabredin, muhakkak ki Allah sabredenlerle bera-berdir.

47) Yurtlarından çalım satarak ve insanlara gösteriş ya-parak çıkan ve Allah yolundan alıkoyan kimseler gibi olmayın! Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.

48) O zaman şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve de-mişti ki: “Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur. Muhakkak ben de sizin yardımcınızım.” Ne zaman ki iki topluluk birbirini gördü o, iki topuğu üstünde geri-sin geri dönerek: “Ben sizden uzağım, çünkü gerçekten ben sizin göremediklerinizi görüyorum. Muhakkak ben Allah’tan korkuyorum. Çünkü Allah, cezası çok şiddetli olandır.” demişti.

49) O vakit kalplerinde hastalık olanlar: “İşte onları dinleri aldattı.” diyorlardı. Oysa her kim Allah’a te-vekkül ederse muhakkak Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.

50) Meleklerin o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vu-rurken: “Yakıcı azabı tadın!” diyerek canlarını aldıkları zaman bir görsen!..

51) İşte bu, ellerinizle sunduğumuz şeyler sebebiyledir. Muhakkak ki Allah kullarına zulmedici değildir.

52) Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah’ın ayetlerini inkâr ettiler de Allah da onları günahları yüzünden yakaladı. Muhak-kak ki Allah Kaviyy’dir, cezası şiddetli olandır.

53) İşte bunun sebebi, bir toplum nefislerinde olanı de-ğiştirmedikçe Allah onlara olan nimetini asla değiştir-mez. Muhakkak Allah Semî’dir, Alîm’dir.

54) Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Rablerinin ayetlerini yalanlamışlar-dı da biz de onları günahları sebebiyle helak etmiş, Fi-ravun hanedanını boğmuştuk. Çünkü onların hepsi za-limler idiler.

55) Muhakkak Allah katında canlıların en kötüsü kâfir-lerdir. Çünkü onlar iman etmezler.

56) Bunlar, içlerinden anlaşma yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar sakın-mazlar.

57) Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, ibret al-maları için onlar ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.

58) Bir kavmin ihanet etmesinden endişe edersen sen de onlara aynı şekilde davran. Muhakkak ki Allah hain-leri sevmez.

59) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler ka-çabileceklerini sanmasınlar, elbette ki onlar bizi aciz bı-rakamazlar.

60) Onlara karşı gücünüz yettiğince, kuvvet ve besili atlar hazırlayın ki bununla Allah’ın düşmanını ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmediğiniz Al-lah’ın bildiği başkalarını korkutasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz size tastamam ödenir ve siz zul-me uğratılmazsınız.

61) Şayet barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Al-lah’a tevekkül et. Şüphesiz Semî’ ve Alîm olan O’dur, O! 

62) Seni aldatmak isterlerse muhakkak Allah sana ye-ter. O seni yardımıyla ve mü’minlerle destekledi.

63) Onların kalplerinin arasını birleştirdi ki yeryüzün-deki her şeyi tamamıyla harcasaydın yine de onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını birleştirdi. Muhakkak Allah Azîz’dir, Hakîm’-dir.

64) Ey nebi, sana da sana tabi olan mü’minlere de Al-lah yeter.

65) Ey nebi! Mü’minleri savaşa teşvik et! Sizden sabre-den yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelir, siz-den yüz kişi bulunursa küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimselerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar akletmeyen bir topluluktur.

66) Şimdi Allah zaafınız olduğunu bildi de sizden ha-fifletti. O halde sizden yüz kişi olursa iki yüz kişiyi ye-ner, sizden bin kişi olursa Allah’ın izniyle iki bine galip gelir. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.

67) Hiçbir nebi için yeryüzünde ağır basıncaya kadar esir alması olamaz. Siz dünyanın geçici menfaatini isti-yorsunuz. Allah ise ahireti istemektedir. Şüphesiz Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.

68) Allah’ın geçmişteki yazısı olmasaydı, aldıklarınıza karşılık size büyük bir azap dokunurdu.

69) Artık aldığınız ganimetten helâl ve temiz olarak yi-yin ve Allah’tan sakının. Muhakkak Allah Ğafûr ve Ra-hîm’dir.

70) Ey Nebi! Elinizdeki esirlere de ki: “Allah’ın ilmine göre kalplerinizde bir hayır varsa, sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Şüphesiz Allah Ğafûr ve Rahîm’dir.”

71) Sana ihanet etmek isterlerse, daha önce de Allah’a hainlik etmişlerdi de O da bozguna uğramaları için on-lara karşı imkan vermişti. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Ha-kîm’dir.

72) İman edip hicret eden ve Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad edenler ile barındırıp yardım eden-ler var ya, işte onlar brbirlerinin velileridirler. İman edip hicret etmeyenler de hicret edinceye kadar sizin için onların velayetlerinden hiçbir şey yoktur. Fakat din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle kendileri arasında an-laşma bulunan bir toplum aleyhine olması müstesna. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

73) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler de birbir-lerinin velileridir. Siz de böyle yapmazsanız yeryüzün-de fitne ve büyük bir fesat olur.

74) İman edip hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile, barındırıp yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bağışlanma ve bol rızık vardır.

75) Sonradan iman edip hicret edenler ve cihad edenler, işte onlar da sizdendir. Akrabalar Allah’ın kitabına göre birbirlerine daha yakındır. Muhakkak ki Allah herşeyi hakkıyla bilendir.











سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir     Hatalarım ve yanlışlarım varsa lütfen ya uyarın     ebubekiryasin_@hotmail.com     yada af edin








Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali online okuyabilir, facebook, twitter gibi diğer sosyal ağlarda paylaşabilir,
bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla
telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz.
NOT: TİCARİ OLARAK KULLANILAMAZ