ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali Abdulvahid Metin Kur'an-ı Kerim Meali
6- el-EN’AM SURESİ
(Mekke’de inmiştir, 165 ayettir.)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
1) Hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru var eden Allah’ındır. Sonra da küfürlerinde bilinçli ola-rak ısrar edenler Rablerine eş tutuyorlar.
2) Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O’dur. O’nun katında belirli bir ecel daha vardır. Sonra siz yine de şüphe edersiniz.
3) Göklerde ve yerde Allah yalnız O’dur. Gizlinizi de açığınızı da bilir. Ne kazandığınızı da bilir.
4) Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelse, mut-laka ondan yüz çevirirler.
5) Elbette onlar hak kendilerine geldiğinde yalanladılar. Fakat yakında onlara alaya aldıkları şeyin haberleri ge-lecektir.
6) Görmediler mi ki biz kendilerinden önce nice nesil-leri helak ettik. Biz, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde onları yerleştirmiş, gökten üzerlerine bol bol yağmur indirmiş, altlarından nehirler akıtmıştık. Ardından gü-nahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından baş-ka bir nesil yarattık.
7) Biz sana kâgıt üzerinde yazılmış olarak bir kitap in-dirseydik ve onlar elleriyle ona dokunsalardı, küfürle-rinde bilinçli olarak ısrar edenler yine de: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.” derlerdi.
8) “Ona bir melek indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olurdu sonra kendilerine mühlet de verilmezdi.
9) Biz onu bir melek kılsaydık elbette onu bir adam ya-pardık da düşürmekte oldukları şeye düşürürdük.
10) Andolsun elbette ki senden önceki rasullerle de alay ederlerdi de alaya aldıkları şey onlardan alay eden-leri çepeçevre kuşatıverirdi.
11) De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalan-layanların sonu nasıl olmuş görün!”
12) De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” De ki: “Allah’ındır.” O rahmeti kendi üzerine yazdı. Ken-disinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette sizi toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar iman etmezler.
13) Gecede ve gündüzde barınan her ne varsa O’nun-dur. Şüphesiz O, Semî’dir, Alîm’dir.
14) De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, kendisi ye-dirdiği halde yedirilmeyen Allah’tan başkasını mı veli edinecek mişim?” De ki: “Ben İslam’a girenlerin ilki olmakla ve asla müşriklerden olmamakla emrolun-dum.”
15) De ki: “Muhakkak ki ben Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım.”
16) O gün kim ondan çevrilirse muhakkak ona rahmet edilmiştir. İşte bu apaçık bir kurtuluştur.
17) Allah sana bir zarar dokundurursa onu O’ndan baş-ka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa da O her şeye kadirdir.
18) O, kulları üzerinde kahir olandır. Şüphesiz O, Ha-kîm’dir, Habîr’dir.
19) De ki: “Hangisi şahitlik bakımından daha büyük-tür?” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Si-zi ve her kime ulaşırsa onunla uyarmam için bana bu Kur’an vahyolundu. Allah ile beraber başka ilahların olduğuna siz gerçekten de şahitlik ediyor musunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O ancak tek bir ilahtır, muhakkak ki ben sizin ortak koşmakta oldukla-rınızdan uzağım.”
20) Kendilerine kitap verdiklerimiz öz oğullarını tanır gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar... işte onlar iman etmezler.
21) Allah’a bir yalanı iftira edenlerden veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir. Muhakkak ki zalimler kurtuluşa eremezler!
22) O gün onların hepsini toplayacağız, sonra da şirk koşanlara: “İddia ettiğiniz ortaklarınız nerede?” diye-ceğiz.
23) Sonra onların: “Rabbimiz olan Allah’a andolsun ki biz müşriklerden değildik!” demelerinden başka bir fit-neleri olmayacak!
24) Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve uy-durdukları şeyler onlardan kaybolup gitti.
25) Onlardan seni dinleyenler vardır; halbuki biz onu anlamalarına engel kalpleri üzerine perdeler koyduk, kulaklarına ağırlık yerleştirdik. Onlar her ayeti görseler de onlara iman etmezler. Hatta küfre girenler sana gel-dikleri zaman: “Bu öncekilerin masallarıdır.” diye se-ninle mücadele ederler.
26) Onlar hem ondan alıkoyarlar, hem de kendileri on-dan uzaklaşırlar. Onlar yalnızca kendilerini helak eder-ler de farkında değillerdir.
27) Onları ateşin üstünde durdurulduklarında bir görsen “Keşke biz geri döndürülseydik de Rabbimizin ayetle-rini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak.” diyecekler.
28) Hayır önceden gizledikleri karşılarına çıktı. Geri döndürülseler bile kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdir. Çünkü onlar muhakkak ki yalancılardır.
29) Onlar: “Ancak dünya hayatımız vardır, biz diriltile-cek de değiliz.” dediler.
30) Rablerinin huzurunda durdurulduklarında onları bir görsen... O: “Bu hak değil miymiş?” buyuracak. Onlar da: “Rabbimize andolsun ki, evet...” dediler. O da: “O halde küfre girdiğiniz için azabı tadın!” buyurdu.
31) Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar muhakkak ki hüs-rana uğramışlardır. Nihayet o an onlara ansızın gelive-rince günahlarını sırtlarına yüklenerek: “Orada yaptığı-mız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!” diyecek-lerdir. Dikkat edin, yüklendikleri ne kötüdür...
32) Dünya hayatı bir oyun ve bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise takva sahipleri için el-bette daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?
33) Onların söylediklerinin seni mahzun ettiğini mu-hakkak biliyoruz. Onlar elbette seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler gerçekten de Allah’ın ayetlerini yalan-lıyorlar.
34) Andolsun senden önceki rasuller de yalanlanmıştı. Onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur! Andolsun ki rasullerin haberle-rinden bir kısmı sana gelmiştir.
35) Onların yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa gücün yeterse yerin içine bir tünel ya da göğe bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi elbette onların hepsini hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma!
36) Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüler –Allah onları diriltir- sonra O’na döndürülürler.
37) “Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Muhakkak ki Allah ayet indirmeye ka-dirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.”
38) Yeryüzünde yürüyen hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar ancak Rablerine toplanacaklardır.
39) Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde sağır-dırlar, dilsizdirler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de dosdoğru yolda bulundurur.
40) De ki: “Bana haber verin, size Allah’ın azabı gelir-se ya da saat gelip çatarsa Allah’tan başkasını mı çağı-racaksınız? Eğer doğru kimselerseniz...”
41) Hayır yalnız O’na yalvarırsınız. O da dilerse yal-vardığınız şeyi giderir ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.
42) Andolsun ki senden önceki ümmetlere de gönder-dik de belki yalvarırlar diye darlık ve sıkıntıya uğrattık.
43) Onlara azabımız geldiği zaman yalvarsalardı ya! Fakat onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yaptık-larını süslü gösterdi.
44) Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında biz de üzer-lerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine ve-rilenler ile şımardıklarında onları ansızın yakalayıver-dik. Böylece onlar ümitlerini kestiler.
45) Böylece zalimler topluluğunun arkası kesildi. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’adır.
46) De ki: “Bana haber verin Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir, kalplerinizi de mühürlerse onları si-ze getirebilecek Allah’tan başka ilah kimdir?” Bak ayetlerimizi nasıl çeşitli olarak açıklıyoruz, sonra da onlar yüz çeviriyorlar.
47) De ki: “Bana haber verin, Allah’ın azabı size ansı-zın ya da açıkça gelse zalimler topluluğundan başkası helak olur mu?”
48) Biz rasulleri ancak müjdeleyici ve uyarıcılar olarak gönderiyoruz. O halde kim iman ederse ve düzeltirse onlar için korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir.
49) Ayetlerimizi yalanlayanlara fasıklık ettikleri için azap dokunacaktır.
50) De ki: “Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır de-miyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ben gerçekten bir meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahyolunana uyarım.” De ki: “Görmeyen ile gören bir olur mu? Ha-la düşünmez misiniz?”
51) Rablerinin huzuruna toplanacaklarından korkanları onunla uyar ki onların O’ndan başka ne bir velileri var-dır, ne de şefaatçileri... umulur ki sakınırlar.
52) O’nun yüzünü isteyerek sabah akşam Rablerine dua edenleri kovma! Onların hesabından senin üzerine bir şey yoktur. Senin hesabından da onlar üzerine bir şey yok ki onları kovup ta zalimlerden olasın.
53) Böylece: “Allah içimizden bunlara mı lutfetti?” de-meleri için biz onların bazısını bazısıyla denedik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
54) Ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde onla-ra de ki: “Size selam olsun. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki içinizden her kim cehaletle bir kötülük işler de sonra arkasından tevbe eder ve düzeltirse, mu-hakkak ki O Ğafûr’dur, Rahîm’dir.”
55) Günahkârların yolu apaçık ortaya çıksın diye ayet-leri böylece açıklıyoruz.
56) De ki: “Muhakkak ki ben sizin Allah’ın yanısıra dua ettiklerinize ibadet etmekten nehyedildim.” De ki: “Ben sizin arzularınıza uymam. O takdirde muhakkak sapmış olurum da doğru yola erenlerden olmam.”
57) De ki: “Muhakkak ben Rabbimden apaçık bir delil üzerindeyim. Fakat siz onu yalanladınız. Sizin acele gelmesini istediğiniz şey benim yanımda değildir. Hü-küm yalnızca Allah’ındır. O hakkı anlatır. O, ayırde-denlerin en hayırlısıdır.”
58) De ki: “O acele istediğiniz şey benim yanımda ol-saydı elbette benimle aranızda iş bitirilmiş olurdu. Al-lah zulmedenleri, hakkıyla bilendir.”
59) Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Onları O’n-dan başkası bilmez. Karada ve denizde her ne varsa O bilir. Bir yaprak düşmeye görsün mutlaka onu bilir. Yeryüzünün karanlıklarında tek bir tane, yaş ve kuru müstesna olmamak üzere hepsi apaçık bir kitaptadır.
60) Sizi geceleyin öldüren ve gündüz ne kazandığınızı bilen, sonra belirlenmiş bir ecel tamamlanıncaya kadar sizi onda dirilten O’dur. Sonra dönüşünüz yalnız O’na-dır. Ardından yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecektir.
61) O kulları üzerinde kahir olandır. Üzerinize koruyu-cular gönderiyor ki nihayet birinize ölüm gelip çattığın-da elçilerimiz onun ruhunu alırlar, onlar kusur etmez-ler.
62) Sonra gerçek mevlaları olan Allah’a döndürülürler. Dikkat edin hüküm yalnız O’nundur ve O, hesap gören-lerin en süratlisidir.
63) De ki: “Bizi bundan kurtarırsan andolsun şükre-denlerden olacağız!” diye gizli ve açık yalvararak dua ettiğiniz zaman karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?”
64) De ki: “Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi kurtaran Allah’tır. Sonra da siz şirk koşarsınız.”
65) De ki: “O, size üstünüzden ya da ayaklarınızın al-tından azap göndermeye veya sizi birbirinize kıydırıp kiminizin baskısını kiminize tattırmaya kadirdir.” Bak iyice anlamaları için ayetleri nasıl açıklıyoruz!
66) Kavmin de onu yalanladı. Halbuki o haktır. De ki: “Ben sizin üerinize vekil değilim.”
67) Her bir haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Yakında siz de bileceksiniz.
68) Ayetlerimiz hakkında dalanları gördüğün zaman onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çe-vir. Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra o za-limler topluluğu ile beraber oturma!
69) Sakınanlar üzerine onların hesabından birşey yok-tur. Ancak sakınırlar diye hatırlatmak gerekir.
70) Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinenleri ve dün-ya hayatının aldatmış olduğu kimseleri bırak. Onunla hatırlat ki bir nefis kendi kazandıklarıyla helake düşme-sin. O taktirde onun Allah’tan başka ne bir velisi vardır ne de şefaatçisi. Her türlü fidyeyi verse de kabul edil-mez. İşte onlar, kazandıkları sebebiyle helake uğrayan-lardır. İnkâr ettikleri için onlara kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.
71) De ki: “Bize yararı ve zararı olmayan Allah’tan başka şeylere mi ibadet edelim? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın şaşkın dolaş-tırdığı, arkadaşlarının “Bize gel!” diye doğru yola ça-ğırdıkları kimse gibi ökçelerimiz üzerinde gerisin geri-ye mi döndürüleceğiz?” De ki: “Muhakkak ki Allah’ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Biz de alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
72) Ayrıca: “Namazı dosdoğru kılın ve O’ndan sakı-nın!” Yalnız O’nun huzuruna toplanacaksınız.
73) O, gökleri ve yeri hak ile yaratandır. O’nun “ol” di-yeceği gün o da oluverir. O’nun sözü haktır. Sur’a üfü-rüleceği günde mülk yalnız O’nundur. Görüneni de gö-rünmeyeni de hakkıyla bilendir. Şüphesiz O Hakîm’dir, Habîr’dir.
74) Hani İbrahim babası Azer’e: “Sen bir takım putları ilah mı ediniyorsun? Gerçekten de ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.” demişti.
75) Biz İbrahim’e yakîn sahiplerinden olsun diye gök-lerin ve yerin mülkünü böylece gösteriyorduk.
76) Gece onu örtünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: “Bu imiş benim Rabbim!?” O sönünce de: “Ben böyle sönenleri sevmem.” demişti.
77) Ardından ayı doğarken görünce: “Bu imiş benim Rabbim!?” demişti. O da kaybolunca: “Andolsun ki Rabbim beni doğru yola iletmezse elbette sapanlardan olurdum.” demişti.
78) Sonra güneşi doğarken görünce: “Bu daha büyük olduğu için bu imiş benim Rabbim!?” demişti. O da ba-tınca: “Ey kavmim! Ben sizin şirk koştuğunuzdan uza-ğım.” demişti.
79) “Muhakkak ki ben hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.”
80) Kavmi onunla mücadeleye girişti. O da dedi ki: “O beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle mü-cadele mi ediyorsunuz? Ben sizin O’na ortak koştukla-rınızdan korkmam ancak Rabbim’in dilemesi müstesna. Rabbim’in ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala düşünmeye-cek misiniz?”
81) “Allah’ın size hakkında hiçbir delil indirmediği şe-yi siz O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben si-zin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım. Şu halde bu iki gruptan hangisi güven duymaya daha layıktır? Eğer bilirseniz...”
82) İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayan-lara gelince işte güven onlar içindir; hidayete erenler de onlardır.
83) İşte bu kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz hücce-timizdir. Biz dilediğimizi derece derece yükseltiriz. Muhakkak Rabbin Hakîm’dir, Alîm’dir.
84) O’na İshak’ı ve Yakub’u verdik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce de Nuh’u ve onun soyundan Da-vud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Ha-run’u da hidayete erdirdik. Biz iyilik yapanları işte böy-le mükafatlandırırız.
85) Zekeriyya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı da... Hepsi de salihlerdendi.
86) İsmail’i, Elyesa’yı, Yunus’u ve Lut’u da. Hepsini alemlere üstün kıldık.
87) Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden kimini de... Onları seçtik ve onları dosdoğru yola ilettik.
88) Bu, Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Eğer onlar da şirk koşsalardı yaptıkları boşa giderdi.
89) Onlar kendilerine kitap, hikmet ve nübüvvet verdi-ğimiz kimselerdir. Onları inkâr ediyorlarsa, onları inkâr etmeyen bir topluluğu onlara vekil kılmışızdır.
90) İşte bunlar Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. O halde sen de onların doğru yoluna uy. De ki: “Ben bu-nun için bir ücret istemiyorum. O ancak alemler için öğüttür.”
91) Allah’ı hakkıyla O’nun kadrini gereği gibi takdir edemediler de: “Allah beşere hiçbir şey indirmemiş-tir.” dediler. De ki: “O halde Musa’nın insanlar için bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi, ki siz onu parça parça kâğıtlar haline getirip kimini açık-lıyor, pek çoğunu da gizliyorsunuz? Üstelik sizin bilme-diğiniz atalarınızın da bilmediği şeyler size öğretilmiş-tir.” Sen: “Allah’tır.” de sonra onları bırak daldıkları batakta oynayadursunlar.
92) İşte bu da kendisinden öncekileri doğrulayıcı olmak üzere şehirlerin anası ile çevresindekileri uyarman için bizim gönderdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete iman edenler ona da iman ederler. Onlar namazlarını da mu-hafaza ederler.
93) Allah’a yalan iftira edenden yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken “Bana da vahyolundu.” Diyen-den, bir de: “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de in-diririm.” diyenden daha zalim kim olabilir? Sen zalim-leri ölümün sıkıntıları içinde meleklerin de ellerini uza-tarak: “Canlarınızı çıkarın! Allah’a karşı hak olmayanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerine karşı kibirlendiğiniz için bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.!” derlerken bir görsen!
94) Andolsun ki bize sizi ilk defa yarattığımız gibi tek başına geldiniz ve size bağışladığımız şeyleri arkanızda bıraktınız. İçinizden gerçekten ortak olduklarını boş ye-re iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyo-ruz. Andolsun, onlarla aranızdaki bağlar kopmuş ve id-dia ettikleriniz sizden uzaklaşıp gitmiştir.
111) Biz onlara gerçekten de melekleri indirseydik, on-larla ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasay-dık –Allah’ın dilemesi müstesna- onlar yine de iman et-meyeceklerdi. Fakat onların pek çoğu bilmez.
112) Biz böylece her nebiye insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Onlardan kimisi kimini aldatmak için yaldızlı sözler fısıldar. Rabbin dileseydi bunu yapamaz-lardı. Artık sen de onları iftiraları ile başbaşa bırak.
113) Ahirete iman etmeyenlerin kalpleri de ona meylet-sin, ondan hoşlansınlar ve yüklenebildiklerini yüklen-sinler.
114) “O size kitabı açıklanmış olarak indirdiği halde Allah’tan başka bir hakem mi arayayım?” Kendilerine kitap verdiklerimiz bunun kesinlikle Rabbinden bir hak olarak indirildiğini bilirler. O halde sakın şüphelenen-lerden olma!
115) Rabbinin kelimeleri doğruluk ve adalet bakımın-dan tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirebile-cek yoktur. Şüphesiz O Semî’dir, Alîm’dir.
116) Yeryüzünde bulunanların çoğunluğuna itaat ede-cek olursan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü on-lar ancak zanna uyarlar; onlar ancak yalan söylerler.
117) Muhakkak Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O hidayete erenleri de hakkıyla bilir.
118) O’nun ayetlerine iman edenlerseniz üzerlerine Al-lah’ın adı anılanları yiyin.
119) Size ne oluyor da üzerine Allah’ın adı anılanlar-dan yemiyorsunuz? Halbuki O, şüphesiz –onlara zaru-ret sebebiyle ihtiyaç duymanız müstesna- haram kıldığı şeyleri size ayrı ayrı açıklamıştır. Buna rağmen pek ço-ğu arzularına uyarak bilgisizce saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları hakkıyla bilir.
120) Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Muhakkak günah kazananlar yüklendikleri sebebiyle cezalandırıla-caklardır.
121) Üzerine Allah’ın adı anılmayanları yemeyin, çün-kü bu elbette fısktır! Muhakkak ki şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için dostlarına telkinde bulunurlar. Onlara itaat ederseniz, muhakkak siz de müşriklerden olursunuz!
122) Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar arasın-da yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimse karanlıklarda kalıp çıkış yolu bulamayan kimse gibi midir? İşte kâfirlere yaptıkları şeyler böyle süslü göste-rilmektedir.
123) Böylece biz her ülkenin önde gelenlerini –orada hileli düzenler kursunlar diye- günahkârları kıldık. Oy-sa onlar hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da far-kına varmazlar!..
124) Onlara bir ayet geldiği zaman: “Allah’ın rasulle-rine verilenin benzeri bize de verilinceye kadar biz asla iman etmeyiz!?” derler. Allah risaletini kime vereceğini daha iyi bilir. Günahkârlara hileleri sebebiyle Allah ta-rafından bir alçaklık ve şiddetli bir azap erişecektir.
125) Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun sinesini İslam’a açar; kimi de saptırmak isterse onun sinesini göğe çıkıyormuşcasına daraltır. Allah iman etmeyenle-rin üzerine işte böyle rics çökertir.
126) İşte bu da Rabbinin dosdoğru yoludur. Muhakkak biz iyice düşünen bir topluluk için ayetleri geniççe a-çıkladık.
127) Onlar için Rableri katında selamet yurdu vardır. Yaptıkları sebebiyle O kendilerinin velisidir.
128) O gün onların hepsini bir araya toplayacak: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan bir çoğunu kendinize uydur-dunuz.” Onların dostları olan insanlar şöyle diyecek: “Rabbimiz, kimimiz kimimizden faydalandı ve bizim için belirlediğin süreye ulaştık.” Buyuracak ki: “Al-lah’ın dilediği müstesna sizin barınağınız içinde ebedi kalacağınız ateştir.” Muhakkak ki Rabbin Hakîm’dir, Alîm’dir.
129) Biz kazanmakta oldukları sebebiyle zalimlerin ki-mini kimine işte böyle musallat ederiz.
130) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetle-rimi okuyan ve sizi bu gününüzün gelip çatacağı ile uyaran rasullerimiz gelmedi mi?” Onlar: “Biz nefisleri-mize karşı şahitlik ederiz.” derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kâfir olduklarına dair nefislerine karşı şahitlik ettiler.
131) Bu şu sebepledir ki, Rabbin halkı habersiz iken ül-keleri zulmederek helak edici değildir.
132) Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır; Rabbin onların yaptıklarından gafil değildir.
133) Rabbin Ğaniyy’dir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve sizden sonra yerinize dilediğini getirir. Tıpkı sizi başka bir kavmin soyundan yarattığı gibi...
134) Muhakkak size vaad edilen kesinlikle gelecektir. Siz aciz bırakacak değilsiniz!
135) De ki: “Ey kavmim gücünüz yettiğince yapacağı-nızı yapın. Ben de yapıyorum. Bu yurdun sonunun ki-min olacağını yakında bileceksiniz! Muhakkak zalimler kurtuluşa eremezler...”
136) O’nun yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar da kendilerinin boş iddialarına göre: “Bu Allah’ın, bu da ortaklarımızındır!?” dediler. Or-taklarına ait olan Allah’a ulaşmıyor, Allah’a ait olan ise ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm veriyorlar!..
137) Bunun gibi, müşriklerden pek çoğuna çocuklarını öldürmeyi kendi ortakları süslü göstermiştir ki hem on-ları helak etsinler hem de dinlerini karıştırsınlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde sen onları iftira-ları ile başbaşa bırak.
138) Kendi zanlarınca dediler ki: “Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları dilediğimiz kimselerden başkası yiyemez. Bazı hayvanların da sırtları haram kı-lınmıştır.” Öyle hayvanlar da vardır ki –O’na iftira et-mek suretiyle- üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. O, onların iftira ettikleri şeyler sebebiyle cezalandıracaktır.
139) Bir de dediler ki: “Bu hayvanların karınlarında olan sadece erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise ha-ramdır. Eğer ölü doğarsa onlar da buna ortaktır.” O, onlara yakıştırmalarının cezasını yakında verecektir. Muhakkak ki O, Hakîm’dir, Alîm’dir.
140) Çocuklarını bilgisizlik sebebiyle akılsızca öldü-renler ve O’nun rızkını Allah’a iftira ederek haram sa-yanlar muhakkak hüsrana uğramışlardır. Elbette ki on-lar sapmış ve doğru yolu da bulamamışlardır.
141) Asmalı ve asmasız bağları, tadları farklı hurmala-rı, ekinleri, hem birbirine benzeyen hem de benzeme-yen zeytinleri, narları meydana getiren O’dur. Her biri meyve verdiği zaman meyvelerinden yiyin. Hasad günü de hakkını verin israf etmeyin. Muhakkak ki O, israf edenleri sevmez.
142) Davarlardan yük taşıyanı ve döşek yapılanı da. Allah’ın size verdiği rızıktan yiyin ve şeytanın adımla-rına uymayın çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
143) Sekiz eş; koyundan iki, keçiden de iki. De ki: “Onların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişi-nin rahimlerinde barındırdıklarını mı haram kıldı? Doğru kimseler iseniz bana bir ilimle haber verin.”
144) Deveden de iki, sığırdan da iki... De ki: “Onların erkeklerini mi, dişilerini mi yahut bu iki dişinin rahim-lerinde barındırdıklarını mı haram kıldı? Yoksa Allah bunu size tavsiye ettiği zaman şahit miydiniz? Bilgisiz-ce insanları saptırmak için bir yalanı Allah’a iftira eden kimseden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
145) De ki: “Bana vahyolunanlar arasında onları yi-yecek olan kimseye haram kılınmış bir yiyecek bulamı-yorum. Ancak ölü veya akan kan, domuz eti –ki o ger-çekten de murdardır- yahut Allah’tan başkası adına ses yükselti-lerek kesilen-ler bir fısk olması müstesna. Her kim de çaresiz, haddi aşmamak ve taşkınlık etmemek üzere mecbur kalırsa muhakkak Rabbin Ğafûr’dur, Ra-hîm’dir.”
146) Yahudilere de tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan ya da kemiğe karışanlar müstesna iç yağlarını da onlara haram kıldık. Taşkınlık ettikleri için onları iş-te bununla cezalandırdık. Muhakkak biz sadık olanla-rız.
147) Seni yalanlarlarsa de ki: “Rabbiniz geniş bir rah-met sahibidir. Fakat buna rağmen O’nun azabı günah-kârlar topluluğundan geri çevrilmez.”
148) Müşrikler: “Allah dileseydi biz de atalarımız da Allah’a şirk koşmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık.” diyecekler. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: “Yanınızda bize çı-karabileceğiniz bir bilgi var mı? Siz ancak zanna uyu-yorsunuz ve siz yalnızca yalan söylüyorsunuz.”
149) De ki: “Apaçık delil Allah’ındır. O dileseydi elbe-tte hepinizi hidayete erdirirdi.”
150) De ki: “Allah bunu haram kıldı diye şahitlik ede-cek şahitlerinizi getirin.” Eğer onlar şahitlik ederlerse sen onlarla birlikte şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanla-yanların ve ahirete iman etmeyenlerin arzularına uyma ki onlar Rablerine eş tutmaktadırlar.
151) De ki: “Gelin Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım. O’na hiçbir şeyi şirk koşmayın, ana babaya iyilik edin. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürme-yin; çünkü sizin de onların da rızkını biz veririz. Çirkin-liğin açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah’ın ha-ram kıldığı canı öldürmeyin –ancak hak ile olması müs-tesna- işte bunlar Allah’ın size kendisiyle tavsiyede bu-lunduğu şeylerdir, umulur ki akledersiniz.”
152) “Yetimin malına yaklaşmayın. Ancak rüşdüne eri-şinceye kadar en güzel bir şekilde olması müstesna. Öl-çüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz hiçbir nefse gü-cünün yettiğinden başkasını yüklemeyiz. Konuştuğunuz zaman –akrabanız da olsa- adaletli olun, Allah’ın ah-dine vefa gösterin. İşte bunlar Allah’ın size kendisiyle tavsiyede bulunduğu şeylerdir. Umulur ki düşünürsü-nüz...”
153) Muhakkak ki benim dosdoğru yolum budur; o hal-de ona uyun; sizi O’nun yolundan ayıracak yollara uy-mayın. İşte bu size kendisiyle tavsiyede bulunulan şey-dir. Umulur ki sakınırsınız...
154) Sonra biz Musa’ya, iyi davrananlara nimetimi-ta-mamlamak ve her şeyi ayrı ayrı açıklamak üzere bir hi-dayet ve rahmet olan Kitabı verdik. Umulur ki Rableri-ne kavuşacaklarına iman ederler.
155) İşte bu da indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. O halde ona uyun ve sakının ki merhamet olunasınız.
156) “Bizden önce kitap yalnız iki topluluğa indirildi ve biz onların öğrendiklerinden habersizdik.” demeyesi-niz.
157) Ayrıca: “Bize de kitap indirilseydi muhakkak on-lardan daha fazla doğru yolda olurduk.” demeyesiniz diye işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve rahmet gelmiştir. Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayet-lerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle yakında çok kötü bir azapla azaplandıracağız.
158) Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini ve-ya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin ayetlerinden bir kısmının gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerin-den geldiği gün daha önce iman etmemiş veya imanın-da bir hayır kazanmamış olan kimseye imanı fayda ver-mez. De ki: “Bekleyin, elbette biz de beklemekteyiz.”
159) Gerçekten de dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, sen hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah’a aittir. Sonra O, yaptıklarını onlara haber verecektir.
160) Her kim iyilikle gelirse kendisine onun on misli vardır. Her kim de bir kötülükle gelirse ancak onun misli ile cezalandırılır ve onlar zulmolunmazlar.
161) De ki: “Muhakkak ki Rabbim beni dosdoğru bir yola, dimdik ayakta duran bir dine, İbrahim’in dinine iletti. O müşriklerden olmadı.”
162) De ki: “Muhakkak ki benim namazım, kurbanım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.”
163) “O’nun hiçbir ortağı yoktur, ben böyle emrolun-dum ve ben müslümanların ilkiyim.”
164) De ki: “Allah her şeyin Rabbi iken ben Allah’tan başka bir rab mi arayayım? Her bir nefis ancak kendi aleyhine kazanır. Günahkâr olan, başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O si-ze bakarak anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber ve-recektir.”
165) Sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve size verdikle-riyle sizi denemek için kiminizi kiminize derecelerle üstün kılan O’dur. Muhakkak ki Rabbin cezalandırması çok çabuk olandır. Muhakkak ki O, elbette Ğafûr’dur, Rahîm’dir.
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Hatalarım ve yanlışlarım varsa lütfen ya uyarın ebubekiryasin_@hotmail.com yada af edinسُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali online okuyabilir, facebook, twitter gibi diğer sosyal ağlarda paylaşabilir,
bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla
telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz.
NOT: TİCARİ OLARAK KULLANILAMAZ