TUR SURESİ Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla
Mekke’de inmiştir. 49 âyettir. Adını, birinci âyette geçen ve üzerinde Hz. Musa’ya Tevrat’ın indiği, böylece onun ilâhî hitaba mazhar olduğu Tûr dağından almıştır.
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8. Tûr'a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab'a, Beyt-i Ma'mûr'a, yükseltilmiş tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
Yemin edilen Tûr; Medyen’de Hz. Musa’nın ilâhî hitaba mazhar olduğu dağdır. Kitaptan maksat, Tevrat, Kur’an veya levh-i mahfuzdur. Beyt-i Ma’mûr ise Kâbe veya semada meleklerin tavaf ettiği makamdır.
9. O gün gök sallanıp çalkalanır.
10. Dağlar yürüdükçe yürür.
11. Yalanlayanların vay haline o gün!
12. Ki onlar daldıkları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır.
13, 14. O gün cehennem ateşine itilip atılırlar da «İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!» denilir.
15. Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?
16. Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız.
17, 18. Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar Rablerinin kendilerine verdikleriyle sevinerek cennetlerde ve nimet içindedirler. (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
19, 20. Onlara: Yaptıklarınıza karşılık sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak âfiyetle yeyin, için (denilir). Ayrıca biz onları, ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir.
21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.
Böylece imanlı baba ve onun imanlı zürriyeti, cennete birlikte girer. Bu Allah’ın ona, çocuklarıyla birlikte cennette yaşaması için verdiği bir lütuftur. Ahirette herkes, hayır ve şer ne yapmışsa karşılığını alacaktır. Kişi yaptığına ipotek edildiğine göre, iyi amelle gelen ipoteği çözer. Aksini yaparsa cezaya çarptırılır.
22. Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
23. Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
Dünyada, ilk bakışta çekici gözüken içki âlemlerinin sonunda saçmalıklar, günahlar ve suçlar vardır. Cennet şarabı ise sarhoşluk değil, sürur ve mutluluk veren ilâhî bir ikramdır.
24. Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
25. Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
26. Derler ki: «Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık.»
27. «Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.»
28. «Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur.»
Müfessirler, 24. âyette geçen «gılman» kelimesiyle ifade edilen ve hizmet için dolaşan gençlerin, kendilerinden önce ölen çocukları olduğu görüşüne yer vermişlerdir. Âyetlerden anlaşıldığına göre, cennet ehli birbirlerine durumlarını ve yaptıklarını sorarlar. Durumlarını anlatırken, dünyada âkıbetlerinden korku duyduklarını ve bu duygu içinde yaşadıklarını söylerler. Vücudun içine işleyen sıcak yel anlamına gelen «semûm»dan yani cehennem azabından kurtulduklarını ifade ederler. Çünkü bunlar, Allah’ı birleyerek ibadetlerine devam eden müminlerdir.
29. (Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
30. Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?
31. De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
32. Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
33. Yahut «Onu kendisi uydurdu!» mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.
35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.
37. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?
38. Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler.
İnkârcılara, meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni dinlemek için bir merdivene mi sahip oldukları sorularak bunun cevabını vermeleri istenmektedir.
39. Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin mi?
40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı?
41. Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?
42. Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr edenlerdir.
43. Veya onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
44. Gökten düşen bir kütle görseler «Üst üste yığılmış bulutlardır» derler.
45. Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
Çarpılacakları gün, ölüm veya birinci Sûr’un üfürülüşüdür.
46. O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.
47. Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.
Bu, ölümlerinden önce veya kabirde görecekleri azaptır. Nitekim dünyada kıtlıkla, savaşlarda mağlubiyetle ve benzeri şeylerle azabı tatmışlardır.
48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.
49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et.
Âyette geçen ifadeler, akşam, yatsı ve sabah namazları biçiminde yorumlanmıştır. Bu vakitlerde namaz kılınması veya «Sübhânellahi ve bihamdihi» diyerek tesbihte bulunulması emredilmiştir.