En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadet Sağlayan Bilgidir
Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.(Enam Suresi-159-160)
Yer Yüzünün Kayan Yıldızları Ashab-ı Kiramın Kısa Hayat Tarihceleri
Zeyd b. Hârise b. Şurâhîl el-Kelbî. Üsâme'nin babası. Ashâbın
ileri gelenlerinden olup, Resûlullah (s.a.s)'ın en çok sevdiği
arkadaşlarındandır. Bu yüzden sahâbe arasında "el-hubb" diye anılırdı.
Tam künyesi: Zeyd b. Hârise b. Şurâhîl (İbn İshak'a göre,
Şurahbîl) b. Kâ'b b. Abdiluzza b. Imriülkays b. Âmir b. Abdivüdd b. Avf b.
Kinâne b. Bekr b. Uzre b. Zeyd el-Lât b. Rufayde b. Sevr b. Kelb b. Vebre b.
Tağlib b. Hulvân b. İmrân b. Luhaf b. Kuzâa'dır (İbn Hişâm, es-Sîretü'n
Nebeviyye", I, 247; İbn Sa'd, et-Tabakâtıt'l-Kilbrâ, III, 40; İbnü'l-Esîr,
Üsdü'l-Ğâbe fı Ma'rifeti's Sahâbe, II, 281).
Kaynakların ifadesine göre; cahiliyye döneminde, Zeyd'in annesi
Su'dâ, yanında oğlu olduğu halde akrabalarını ziyarete gider. Bu sırada Benî
el-Kayn b. Cisr'e mensup bazı atlılar, Su'dâ'nın akrabaları olan Benî Ma'n
evlerine baskın yaparlar. Zeyd'i de bu arada beraberlerinde alıp götürürler.
Zeyd, bu sırada temyiz çağında bir çocuktur. Onu, Ukaz Panayırına götürüp satışa
arzederler. Hz. Hatice'nin yeğeni Hakîm b. Huzâm b. Huveylid de o esnada
panayıra uğrayıp Mekke'ye götürmek üzere birkaç köle satın alır. Zeyd b. Hârise
de bu köleler arasında bulunmaktadır. Hakîm, Mekke'ye döndüğünde, halası Hz.
Hatice kendisini ziyarete gider. O da halasına köleleri göstererek, dilediği
köleyi seçip götürebileceğini söyler. Hz. Hatice de Zeyd b. Hârise'yi seçer.
Daha sonra O'nu, Resûlullah (s.a.s)'e bağışlar.
Kelb kabilesine mensup bazı insanlar, hac için Mekke'ye
geldiklerinde Zeyd'i görüp tanırlar, Zeyd de onları tanır. Dönüşte durumu
babasına haber vererek bulunduğu yeri tarif ederler. Zeyd'in babası Hârise ile
amcası Kâ'b, yanlarına fidye alarak Mekke'ye gelirler ve Resûlullah (s.a.s)'ın
yanına varıp: "Ey Abdulmuttalib'in oğlu! Ey kavminin efendisinin oğlu! Sizler,
Harem'in ehlisiniz, köleyi azad eder, esiri yedirirsiniz. Yanında bulunan
oğlumuz için sana geldik. Bize iyilikte bulun, sana fazlasıyla fidye vereceğiz"
derler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), Zeyd'i çağırtarak, kendisini
istemeye gelen bu kişileri tanıyıp tanımadığını sorar. Zeyd de, bunlardan
birinin babası diğerinin de amcası olduğunu söyleyerek tanıdığını ifade eder. Bu
sefer Resûlullah Zeyd'e, dilerse babasıyla gidebileceğini, şayet isterse yanında
kalabileceğini söyleyince, Zeyd, Resûlullah (s.a.s.)'in yanında kalmayı tercih
eder. Peygamberimiz de Zeyd'i elinden tutarak Hicr denilen yere çıkarır ve:
"Şahid olun, Zeyd benim oğlumdur. O bana mirasçıdır, ben de O'na mirasçıyım!"
diyerek Zeyd'i evlat edindiğini ilan eder (İbn Sa'd, a.g.e., III, 40-42; İbn
Hişâm, a.g.e., I, 247 vd.; el Askalânî, el-İsâbe fi Temyizi's-Sahâbe, III,
24).
Zeyd b. Hârise, Muhammed (s.a.s.)'e risalet gelinceye kadar
yanında kaldı ve Resûlullah, peygamber olur olmaz O'nun risâletini tasdik edip
müslüman oldu, O'nunla birlikte namaz kıldı ve: "Onları babalarının isimleriyle
çağırın..." (el-Ahzab, 33/5) meâlindeki ayet nazil oluncaya kadar "Muhammed'in
oğlu" diye anıldı. Bu ayet-i kerimenin nüzulünden sonra Zeyd, Zeyd b. Hârise
olarak çoğalmaya başlandı (İbn Hişâm, a.g.e., I, 247; İbn Sa'd, a.g.e., III, 42;
el-Askalânî, a.g.e., III, 25).
Zeyd b. Hârise, Resûlullah (s.a.s.)'ın cefakâr dostlarından
biriydi. Hemen hemen tüm sıkıntılı zamanlarında O'nunla birlikteydi. Nitekim,
çevre kabileleri İslâm'a davet etmek kabilinden Tâif'e giden Rasûlüllah'ı yalnız
bırakmamış, Tâiflilerin attığı taşlar Peygamber (s.a.s.)'e isabet etmesin diye
kendi vücudunu siper etmiş ve başından çeşitli yaralar almıştı (İbn Sa'd,
a.g.e., I, 212).
Müslümanlar Medine'ye hicret etmeye başlayınca, Zeyd b. Hârise
de hicret etmişti. Resûlullah (s.a.s.), hicretten sonra Medine'de, ashabı
arasında kardeşlik tesis ettiğinde, Zeyd'l-e Hamza b. Abdülmuttalib'i de kardeş
ilan etmişti. Bu sebepten Hz. Hamza, Uhud günü şehadet şerbetini içmeden önce
Zeyd'i kendisine vâsî tayin etmişti (İbn Nişâm, a.g.e., I, 505; İbn Sa,d,
a.g.e., III, 44).
Zeyd b. Hârise; Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarıyla Hudeybiye
Barışı ve Hayber fethinde de bulunmuştur. Resûlullah (s.a.s.), Müreysî gazasına
çıktığı zaman kendisini Medine'ye vekil olarak bırakmıştı.
Bunun yanında Zeyd, komutan olarak da çeşitli seriyyelere
katılmış ve üstün başarılar göstermiştir. Bu seriyyeler; Karede, Cemûm, el-Iys,
et-Tarafa, Hisma ve Ümmü Kırfa'dır. Son olarak Mute Savaşı'na iştirak etmiş ve
bu savaşta şehid olmuştur.
Resûlullah (s.a.s.), sancağı ilk önce Zeyd'e vermiş ve: "Şayet
Zeyd şehid olursa, sancağı Câfer alsın, O da şehid düşerse, Abdullah b. Ravâha
alsın" buyurmuştur. Bu üç sahâbî de Mute günü, kahramanca savaşarak Hakk'ın
rahmetine kavuşmuşlardır.
Zeyd, şehid olduğu zaman 50-55 yaşları arasındaydı.
Resûlullah (s.a.s), bu üç kahraman dostunun şehadet haberini
duyunca gözyaşlarını tutamayarak ağlamış ve onlar için: "Allah'ım; Zeyd'e
mağfiret et! Allah'ım; Zeyd'e mağfiret et! Allah'ım; Zeyd'e mağfiret et!
Allah'ım; Câfer'e mağfiret et! Allah'ım; Abdullah b. Ravâha'ya mağfiret et!"
diyerek dua etmiştir (İbn Sa'd, a.g.e., III, 45, II, 86-90 ve 128-129;
el-Askalânî, a.g.e., III, 26).
Zeyd, birkaç hanımla evlenmişti ki, bunlardan biri de Zeyneb
bint Cahş'tır. Bir diğeri, Ümmü Külsüm bint Ukbe. Zeyd ondan boşanıp Dürre bint
Ebî Leheb ile evlendi. Sonra onu da boşayarak Hind bint el-Avuâm (Zübeyr b.
el-Avvâm'ın kız kardeşi) ile evlendi. Sonunda, Peygamber (s.a.s.), Zeyd'i,
dadısı ve aynı zamanda cariyesi Ümmü Eymen'l-e evlendirdi. Ashâbın ileri
gelenlerinden biri olan Üsâme, işte bu hanımdan dünyaya geldi (İbn Sa'd, a.g.e.,
III, 45; el-Askalânî, a.g.e., III, 25).
Zeyd b. Hârise; kısa boylu, çok esmer ve basık burunlu idi (İbn
Sa'd, a.g.e., III, 44).
Sonraki Tarih