Duanın Latince Okunuşu
Bismillah vel Hamdulillah ves Salatu ves Selamu ala Rasulullah Subhane
Subhane Rabbiyel aliyyil alel Vehhab [1]
Duanın Türkçe Manası / veya Meali
Allah'ın Adıyla Başlıyorum ve Allaha Hamd Olsun
Rasulullaha Salat ve Selam Olsun
Karşılıksız bolca veren en yüce Rabb'im! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin. [1]
İyas bin Seleme ibni'l Ekva (r.anhuma) babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir
Ben Rasulullah (a.s)'mın duaya her başladığında mutlaka Subhane Rabbiyel aliyyil alel Vehhab diyerek başladığını işittim
3370-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah’a duâdan daha üstün bir şey yoktur.” (İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi merfu olarak sadece Imrân el
Kattan’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Imrân el Kattan, İbn Dâvûd’tur. Ebû’l Avvam
diye künyelenir.
Muhammed b. Beşşâr,
Abdurrahman b. Mehdî vasıtasıyla Imrân el Kattan’dan bu senedle hadisin bir
benzerini bize aktarmıştır.
3371-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Duâ ibadetin iliği beyni ve özüdür.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garib olup sedece İbn Lehia’nın rivâyetiyle
bilmekteyiz.
3372-
Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Duâ ibadettir.” Sonra mü’min sûresi 60. ayetini okudu: “Ama Rabbiniz
buyuruyor ki: “Bana duâ edin, duânızı kabul edeyim. Şüphesiz ki, bana kulluk
etmekten ululuk taslayarak çekinenler, aşağılık bir halde Cehenneme
gireceklerdir.” (İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Mansur da bu hadisi A’meş’den ve Zerr’den rivâyet etmiştir. Bu hadisi sadece
Zerr’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Zerr Abdullah el Hemedânî’dir. Güvenilen
biridir. Ömer b. Zerr’in babasıdır.
3373-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim
Allah’tan istemezse duâ etmezse Allah o kişiye gazablanır.” (İbn Mâce, Dua: 17)
Tirmizî: Vekî’ ve başkaları Ebû’l Melîh’den bu hadisi rivâyet
etmişlerdir. Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû’l Melih’in ismi
Sabîh’tır. Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Ebû’l Melih’e, Farisi de denilir.
3374-
Ebû Musa el Eşarî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)
ile birlikte bir savaşta idik. Savaşı bitirince Medîne’ye döndük insanlar tekbir
getirerek seslerini yükselttiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Rabbiniz sağır değildir. Uzakta da değildir; O her yerdedir.”
Ebû Musa dedi ki: Ey Abdullah b. Kays!
Sana Cennetin hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi? “La havle vela
kuvvete illa billah.” (Buhârî, Cihâd: 27;
Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû Osman en Nehdî’nin
ismi Abdurrahman b. Mül’dür. Ebû Neame es Sa’dî’nin ismi Amr b. Absî’dir.
İshâk b. Mansur, Ebû
Âsım vasıtasıyla Humeyd b. ebû’l Melih’den, Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den
benzeri şekilde rivâyet etmiştir.
3375-
Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü!
İslamın nafile ibadetleri bana ağır geldi, devamlı yapabileceğim bir şey ver ki
ona sarılayım” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dilin devamlı
olarak Allah’ı hatırlayarak ıslak kalmalı.”
(İbn Mâce, Edeb: 27)
Ø
allah’ı her an gündemde tutmak herşeyden üstün müdür?
3376-
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e: “Kıyamet
günü Allah’a derece bakımından kulların hangisi üstündür” diye soruldu da
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ı her an gündemde tutan erkek ve
kadınlardır.” “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda savaş eden gaziden de mi
üstündür?” dedim. Şöyle buyurdular: “Kılıcını kırılıncaya kadar ve her
tarafı kana bulanıncaya kadar kafir ve müşriklere vursa dahi Allah’ı her an ve
her yerde gündemde tutan kimse derece bakımından daha değerlidir.” (Müsned: 11295)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Derrac’ın rivâyetiyle
bilmekteyiz.
3377-
Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Dikkat edin! Amellerinizin en hayırlısını Allah katında en değerlisini altın ve
gümüş dağıtmaktan daha hayırlı ve derecelerinizi daha yükselten, düşmanla
karşılaşıp sizin onların boyunlarını, onların da sizin boyunlarınızı vurmanızdan
daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi? Ashab: “Evet” dediler.
Rasûlullah (s.a.v.) de: “Her zaman ve her zeminde Allah’ı devamlı hatırlayıp
gündemde tutmaktır.”
Muâz b. Cebel dedi ki: “Allah’ın
azabından kişiyi en iyi kurtaran her zamanda ve her zeminde Allah’ı gündemden
çıkarmayıp her an hatırlamaktır.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bazıları bu hadisi Abdullah b. Saîd’den aynı senedle benzeri
şekilde rivâyet etmişlerdir. Bazıları ise mürsel olarak rivâyet etmişlerdir.
Ø
bir yere oturup allah’ı hatırlayıp onun dinini gündemde tutanların değeri ve
kıymeti
3378-
Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el Hudrî (r.anhüma)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir gurup insan bir yerde toplanıp Allah’ı gündemde
tutmak için onun dinini öğrenmeye çalışırlarsa melekler onların etrafını
çevirir. Allah’ın rahmeti onları kaplar ve üzerlerine huzur iner Allah onları
kendi huzurundaki melekler yanında anar.”
(İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3379-
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Muaviye
bir gün mescide çıktı ve toplu halde olan bir guruba sizi burada oturtan sebeb
nedir? diye sordu. Onlar da: “Allah’ın verdiği nimetleri hatırlayıp onu daima
gündemde tutmak ve onun rızasını kazanmak için dinimizi öğrenmek için
oturuyoruz” dediler. Muaviye: “Allah hakkı için sizi burada oturtan sebep
bu mudur?” dedi. Onlar da: “Vallah’i sadece bu sebeple burada
oturmaktayız” dediler. Muaviye: Dikkat ediniz sizi töhmet ettiğimden dolayı
sizden yemin istemiş değilim. Rasûlullah (s.a.v.)’e karşı benim yakınlık
derecemde olup ta kendisinden benden daha az hadis rivâyet eden yoktur.
Rasûlullah (s.a.v.), ashabından meydana gelmiş bir topluluğun yanına çıkmış ve:
“Sizi bu toplulukta oturtan sebep nedir?” diye sormuştu. Onlar da şöyle
demişlerdi: “Allah’ı hatırlayıp ona hamdetmek ve bizi İslam üzere hidayet
ettiği için ve bize lutfuyla muamele ettiği ve bize her türlü nimetleri verdiği
için hamdedip şükretmek için oturduk.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Allah hakkı için sizi oturtan sebep sadece bu mudur?”
Onlar da: “Allah hakkı için bizi oturtan sebep budur” dediler. Rasûlullah
(s.a.v.) buyurdular ki: “Dikkat ediniz size karşı bir töhmetten dolayı sizden
yemin istemiş değilim. Ne varki Cibril bana geldi ve meleklere karşı Allah’ın
sizinle övündüğünü bildirdi.”
(Müslim, Zikir: 27; Nesâî, Adab-ül Kudat: 17)
Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû Neame es Sa’dî’nin
ismi Amr b. İsa’dır. Ebû Osman en Nehdî’nin ismi ise Abdurrahman b. Mell’dir.
Ø
biraraya gelip allah’ı gündem etmeyen toplulukların hali
3380-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir topluluk ki bir yerde oturur ve orada Allah’ı hatırlamazlar ve peygamberine
salavat getirmezlerse o toplantı onların günahlarını artırıp onlara vebal olur.
Allah dilerse onlara azab eder, dilerse onları bağışlar.” (Müsned: 9213)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Bu hadis başka
şekillerde de yine Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.
Hadiste geçen “Tire”
kelimesinin anlamı pişmanlık ve zarar demektir. Arap bilginlerince bunun
anlamı günah ve sıkıntı demektir.
Yusuf b. Yakup, Hafs b. Ömer vasıtasıyla Şu’be’den, Ebû İshâk’tan aktararak
şöyle derler: Ebû Müslim Eğar’dan işittim şöyle diyordu: Ebû Saîd ve Ebû
Hüreyre’nin rivâyet ettiklerine şâhidim o ikisi de Rasûlullah (s.a.v.)’in böyle
bir hadisini bize aktararak şâhid olmuşlardır.
3381-
Câbir (r.a.), Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediğini işitmiştir: “Her bir
Müslüman, Allah’a duâ ettikçe Allah onun dileğini yerine getirir ve benzeri bir
kötülüğünü ondan siler. Bu duâ günah için ve akraba ile bağını koparmak için
olmadığı sürece böylece devam eder.”(Müsned: 14350)
Bu konuda Ebû Saîd ve Ubâde b. Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir.
3382-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Sıkıntılı ve ızdıraplı anlarda duâsının Allah tarafından kabul edilmesi her
kimi sevindirirse bolluk ve rahat zamanlarında duâsını çoğaltsın.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
3383-
Câbir (r.a.), Peygamber (s.a.v)’in şöyle söylediğini işitmiştir: Zikrin en
değerlisi “Lailahe illallah” tır. Duânın en değerlisi ise
“Elhamdilillah” tır. (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Musa b. İbrahim’in rivâyetiyle
bilmekteyiz.
Ali b. el Medîni ve pek
çok kimse bu hadisi Musa b. İbrahim’den rivâyet etmişlerdir.
3384-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) tüm
zamanlarında ve her yerde Allah’ı hatırlar ve onu gündeminden hiç eksik
etmezdi.”(Müslim, Hayz: 27; Ebû
Dâvûd, Tahara: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Yahya b. Zekeriyya b.
ebî Zaide’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Behiy’in ismi Abdullah’tır.
3385-
Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) bir kimseyi
hatırlayıp duâ ettiği zaman önce kendisinden başlardı. (Müslim, Fedail: 27;
Ebû Dâvûd, Huruf: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Ebû Katan’ın ismi Amr b.
Heysem’dir.
3386-
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.), duâda ellerini kaldırdığı zaman onları yüzüne sürmedikçe
indirmezdi.” Muhammed b. Müsenna kendi rivâyetinde: “Onları yüzüne
sürmedikçe indirmezdi” demektedir. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir. Sadece Hammad b. İsa’’nın rivâyetiyle
bilmekteyiz. Bu hadisi tek başına rivâyet etmiştir. Bu kimsenin hadis rivâyeti
azdır. Bazı kimseler ondan hadis rivâyet etmişlerdir. Hanzale b. ebî Sûfyân
güvenilir bir kimse olduğunu söylemiştir.
3387-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin duâsı acele etmediği ve duâ ettim fakat benim duâm kabul
edilmedi demediği takdirde kabul edilecektir.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Ubeyde’nin ismi Sa’d’tır.
Abdurrahman b. Ezher’in azâdlı kölesidir. Abdurrahman b. Avf’ın azâdlısı olduğu
da söylenir. Abdurrahman b. Ezher ise Abdurrahman b. Avf’ın amcasının oğludur.
Tirmizî: Bu konuda Enes
(r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir.
3388-
Osman b. Affân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Bir kimse her gün ve her gece üç kere: “İsmi anılıp O’nun adına hareket
edildikçe yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremediği her şeyi duyan ve bilen
Allah adıyla…” derse hiçbir şey ona zarar veremez. Ebân, kısmî Felç’e
uğramıştı. Bu hadisi aktarırken dinleyicilerden bir kimse ona bakmaya başladı.
Ebân da ona dedi ki: “Ne bakıyorsun?” hadis sana aktardığım gibidir.
Fakat ben bu hastalığa yakalandığım gün Allah’ın kaderi benim için
gerçekleşeceği için söyleyememiştim. (İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir.
3389-
Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim
akşam olduğunda: Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, Peygamber olarak
Muhammed’den hoşnudum ben, salat ve selam ona olsun” derse bu kimseyi memnun
etmesi Allah üzerine bir hak olur. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
3390-
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) akşamleyin
şöyle buyurmuştur: “Biz ve tüm evren Allah sayesinde akşama ulaştı. Eksiksiz
tüm övgüler O Allah’a mahsustur. Ondan başka ilah yok sadece tek olarak o var
onun ortağı da yok.”
Râvî diyor ki: Bu konuda şöyle söylediğini
de zannediyorum: “Evren tümüyle onundur. Her türlü eksiksiz övgüler ona
aittir. O’nun her şeye gücü yeter. Ey Allah’ım senden bu gece ve sonraki
gecelerin hayrını dilerim. Bu gece ve sonraki gecelerin şerrinden de sana
sığınırım. Tembellikten ve ihtiyarlığın bunaklığından, Cehennem ve kabir
azabından da sana sığınırım.” Sabaha çıktığında da aynen bu duâyı okurdu:
“Biz ve tüm evren Allah’ın sayesinde sabaha ulaştık eksiksiz övgüler
Allah’adır…” diye. (Müslim, Zikir: 27; Ebû
Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be bu hadisi aynı senedle merfu
olmaksızın İbn Mes’ûd’tan rivâyet etmiştir.
3391-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) ashabına duâ öğretir
ve şöyle buyururdu: Sabahladığınızda şöyle deyin: “Allah’ım senin izin ve
yardımınla sabahladık ve akşamladık ve yine senin izin ve yardımınla yaşar ve
ölürüz, dönüşümüzde sanadır.
Akşama çıktığınızda da aynı şekilde:
“Allah’ım senin izin ve yardımınla akşama çıktık ve sabahladık ve yine senin
iznin ve yardımınla yaşar ve ölürüz, dönüşümüzde sanadır.” (İbn Mâce, Dua: 27)
3392-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir: Ey Allah’ın
Rasûlü! Sabah ve akşam söyleyeceğim bir şeyi bana öğret. Rasûlullah (s.a.v.) de
şöyle buyurdu: De ki: “Hiç kimsenin bilemeyeceği ve olup biten her şeyi bilen
sensin. Gökleri ve yeri yaratan sensin. Her şeyin ve herkesin hayatını
programlayan ve sahibi sensin. Senden başka gerçek ilah olmadığına ben şâhidlik
ederim. Benliğimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden sana sığınırım.”
Rasûlullah (s.a.v.): “Sabah akşam ve yatağına uzandığında bunları söyle”
buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
3393-
Şeddâd b. Evs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.): “İstiğfar
etmenin en güzelini sana öğreteyim mi?” buyurdu ve: “Allah’ım sensin
benim Rabbim, senden başka gerçek ilah yok. Beni yarattın ben de senin kulunum.
Ben gücüm yettiğince sana verdiğim sözüm ve senin va’din üzereyim. Yaptıklarımın
şerrinden sana sığınırım. İşte verdiğin nimetlerle senin huzurundayım
günahlarımla huzurundayım. Beni affet çünkü günahları ancak sen affedersin.”
Sizden her kim bunu akşamleyin söyler sabaha varmadan da ölürse Cennet kendisine
vâcib olur. Sabah söyler ve akşama varmadan da ölürse yine o kimseye Cennet
vâcib olur. (Buhârî, Deavat: 27;
Nesâî, İstiaze: 17)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, İbn Mes’ûd, İbn Ebza ve Büreyde’den de
hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen
garibtir. Abdulaziz b. ebî Hazim, Zahid olan Ebû Hazim’in oğludur. Bu hadis
değişik şekilde Şeddâd b. Evs’den de rivâyet edilmiştir.
3394-
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sana
yatacağında söyleyeceğin bazı duâlar öğreteyim mi? Onları söylediğin gece
ölürsen fıtrat üzere tertemiz ölürsün, sabaha çıkarsan hayır kazanmış olarak
sabahlamış olursun; “Allah’ım irademi sana teslim ettim yönümü sana çevirdim
senden korkup seni isteyerek işlerimi sana bıraktım sırtımı sana dayadım senden
kaçıp kurtulmak ancak sana dönmekle mümkündür. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin
peygambere iman ettim.” Berâ diyor ki: “Ben gönderdiğin Rasûle dedim…”
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) göğsüme vurdu ve; “gönderdiğin
peygambere” de buyurdu.
(Buhârî, Vudu: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Berâ’dan değişik şekillerde de rivâyet
edilmiştir. Mansur b. Mu’temir, Sa’d b. Ubeyde’den, Berâ’dan bu hadisin bir
benzerini bize aktarmıştır. Fakat şu ilaveyi yapmıştır: “Yatağına girdiğinde
ve abdestli olduğun halde”
Tirmizî: Bu konuda Rafi’ b.
Hadîç’den de hadis rivâyet edilmiştir.
3395-
Rafi’ b. Hadîç (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Sizden biriniz yatağına girince sağ yanı üzere yatıp şöyle desin: “Allah’ım
irademi sana teslim ettim yönümü sana çevirdim. Sırtımı sana dayadım. İşlerimi
sana bıraktım. Senden kaçıp kurtulmak ancak sana dönmekle mümkündür. Senin
kitabına ve elçine iman ettim.” O kişi bunu söylediği gece ölürse Cennete
girer. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis Rafi’ b. Hadîç rivâyeti olarak hasen garibtir.
3396-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yatağına girdiğinde
şöyle duâ ederdi: “Bizi yedirip doyuran bizi içirip kandıran, ihtiyaçlarımızı
gideren ve bizi meskenlerimizde barındıran Allah’a hamdolsun. İhtiyaçlarını
karşılayacak kimsesi olmayan ve barınak yeri olmayan nice kimseler vardır.” (Müslim, Zikir: 27; Ebû
Dâvûd, Edeb: 17)
3397-
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: Her kim yatağına girdiğinde üç kere: “Kendisinden başka gerçek
ilah bulunmayan daima diri ve başkasına ihtiyacı olmayan yüce Allah’tan
bağışlanmamı ister, O’na tevbe edip O’na yönelirim.” Bu duâyı yaparsa Allah
o kimsenin günahlarını denizin köpükleri kadar olsa da ağaçların yaprakları
sayısı kadar olsa da, çöllerin kumları sayısı kadar olsa da, dünya günleri
sayısınca olsa da bağışlar. (Müsned: 10652)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle Vasafî Ubeydullah b.
Velid’in rivâyeti olarak bilmekteyiz.
3398-
Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), uyumak istediği
zaman elini başının altına koyar ve şöyle derdi: “Allah’ım kullarını mahşerde
topladığın veya mahşerde kaldırdığın gün beni azabından koru.” (Müsned: 22160)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3399-
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.),
uyuyacağı zaman sağ elini yastık yapar ve şöyle derdi: “Kullarını mahşerde
kaldıracağın gün beni azabından koru.” (Müsned: 17742)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Sevrî bu hadisi Ebû
İshâk’tan ve Berâ’dan rivâyet ederek ikisi arasında başka birini zikretmemiştir.
Şu’be ise, Ebû İshâk’tan, Ebû Ubeyde’den ve bir başka kimseden ve Berâ’dan bize
aktarmaktadır.
Şüreyk ise; Ebû İshâk’tan, Abdulah b. Yezîd’den ve Berâ’dan rivâyet etmektedir.
İsrail ise bu hadisi Ebû İshâk’tan, Ebû Ubeyde’den ve Abdullah’tan benzeri
şekilde rivâyet etmiştir.
3400-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.):
Herhangi birimiz yatacağında bize şöyle dememizi emrederdi: “Allah’ım Ey
göklerin ve yerlerin Rabbi, bizim ve her şeyin rabbi, taneyi ve çekirdeği yaran,
Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’ân’ı indiren! Her şerlinin şerrinden sana sığınırım ki
her şeyin iradesi senin elindedir. Önce sensin senden önce hiçbir varlık yoktur.
Ahir olan sensinsenden sonra hiçbir varlık yoktur. Zahir olan sensin senin
üzerinde hiçbir varlık yoktur. Bâtın sensin senin ötende hiçbir şey yoktur.
Benim borçlarımı ödettir ve beni fakirlikten kurtar.”
(Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
3401-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu
rivâyet edilmiştir: “Biriniz yatağından kalkıp tekrar oraya döndüğünde
elbisesinin eteğiyle yatağın içersini üç kere çırpıp temizlesin çünkü
kendisinden sonra o yerini kimin işgal ettiğini bilemez. Yattığı zamanda şöyle
desin: Ey Rabbim senin adınla yatağa yanımı koydum ve senin vereceğin güç kuvvet
ve izinle o yataktan yanımı kaldıracağım. Eğer ruhumu tutarsan ona rahmet et.
Şayet ruhumu alıp götüreceksen Salih kullarını muhafaza ettiğin yerde ruhunu
muhafaza et.” Uyandığında da şöyle desin: “Vücuduma sıhhat ve afiyet
veren Allah’a hamdolsun. Ruhumu bana geri çeviren ibadet ve kulluk yapmama izin
veren Allah’a hamdolsun.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu konuda Câbir ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Ebû Hüreyre hadisi
hasendir. Bazıları bu hadisi rivâyet edip şöyle demiştir: “Elbisesinin bir
parçasıyla yatağını çırpıp temizlesin.”
3402-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yatağına yatacağı zaman
avuçlarını bir araya getirir onlara üfürerek o ikisi içerisine İhlas, Felak ve
Nas sûrelerini okur sonra o avuç içleriyle vücudunun ulaşabileceği kadar
yerlerini sıvazlardı. Bu işe başından ve yüzünden başlar ve bunu üç sefer
yapardı.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
3403-
Ferve b. Nevfel (r.a.)’den rivâyete göre, Ferve, Peygamber (s.a.v)’e geldi ve:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Yatağıma yattığımda söyleyeceğim bir şeyi bana öğret.”
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kafirun sûresini oku, çünkü bu sûre
kişiyi şirkten korur.” Şu’be dedi ki: Ebû İshâk bazı rivâyetlerde; “Bu
sûreyi oku” diyor bazı rivâyetlerinde de: “Bir kere oku” diyor.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 27;
Dârimî, Fedail: 17)
Musa b. Hizam, Yahya b. Adem vasıtasıyla İsrail’den, Ebû İshâk’tan, Ferve b.
Nevfel’den ve babasından rivâyet ederek “Nevfel, Peygamber (s.a.v)’e geldi…”
diyerek geçen hadisin manaca bir benzerini bize aktarmıştır ki bu rivâyet
daha sağlamdır.
Tirmizî: Züheyr bu hadisi Ebû
İshâk’tan, Ferve b. Nevfel’den ve babasından buradakine benzer şekilde rivâyet
etmiştir. Bu rivâyet Şu’be’nin rivâyetinden daha uygun ve daha sağlamdır. Ebû
İshâk’ın adamları bu hadiste karmaşıklığa düşmüşlerdir.
Bu hadis başka şekilde
de rivâyet edilmiştir. Abdurrahman b. Nevfel babasından rivâyet etmiştir.
Abdurrahman b. Ferve, Abdurrahman b. Nevfel’in kardeşidir.
3404-
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Secde
ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı.” (Dârimî, Fedail-ül
Kur’ân: 27)
Tirmizî: Aynı şekilde Sûfyân ve başkaları bu hadisi Leys’den, Ebû’z
Zübeyr’den, Câbir’den banzeri şekilde rivâyet etmişlerdir. Züheyr bu hadisi
Ebû’z Zübeyr’den rivâyet ederek şöyle demektedir: Ebû’z Zübeyr’e bu hadisi
Câbir’den işittin mi diye sordum. Şu karşılığı verdi: Câbir’den duymadım ancak
Safvân’dan veya Safvân’ın oğlundan işittim. Şebabe de bu hadisi Muğîre b.
Müslim’den, Ebû’z Zübeyr’den, Câbir’den Leys’in hadisine benzer şekilde rivâyet
etmiştir.
3405-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Zümer
sûresi ve İsra sûrelerini okumadan uyumazdı.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Muhammed b. İsmail bana şöyle haber verdi: Ebû Lübabe’nin adı; Mervan olup
Abdurrahman b. Ziyâd’ın azâdlı kölesidir. Ebû Lübabe, Âişe’den hadis işitmiştir.
Hammad b. Zeyd te ondan hadis dinlemiştir.
3406-
Irbad b. Sariye (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.),
Müsebbihat denilen (Hadid, Haşr, Saff, Cuma, Teğabün ve A’lâ) sûrelerini
okumadan uyumazdı ve şöyle buyururdu: Bu sûreler içersinde bin ayetten daha
hayırlı bir ayet vardır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
3407-
Hanzeleoğullarından bir adam (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şeddâd b.
Evs’e bir yolculukta arkadaş olmuştum. O da şöyle demişti: “Dikkat et!
Rasûlullah (s.a.v.)’in bize söylememizi emrettiği bir duâyı sana öğreteyim mi?
“Allah’ım işlerimde sebat isterim senden, Doğru yolda gayretli ve becerikli
olmayı isterim senden, nimetlerine karşı şükür etmemi güzelce ibadet ve kulluk
yapmayı isterim, doğru dil ve selamet bulan bir kalp isterim senden. Bildiğin
her zararlı şeyin şerrinden sana sığınırım. Bildiğin her faydalı şeyin hayrını
senden isterim. Bildiğin her bir günahımdan dolayı bağışlanma isterim senden.
Şüphesiz sen kimselerin bilemeyeceği gaybı bilensin.” Şeddâd dedi ki:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman yatacağında Allah’ın
kitabından bir sûre okursa Allah o kimse için bir meleği vekil kılar ve onu
korumakla görevlendirir. Kalkacağı zamana kadar ona zarar verecek hiçbir şey ona
yaklaşamaz.”
(Müsned: 16509)
Tirmizî: Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Cüreyri, Saîd b. İyas,
Ebû Mes’ûd el Cüreyrî’dir. Ebû’l Alâ’nın ismi Yezîd b. Abdullah b. Şıhhîr’dir.
Ø
uyunulacak zamanda tesbih, tahmid ve tekbir getirmek
3408-
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Fatıma, un öğütmekten dolayı
ellerinin kabarmasından şikayette bulundu.” Ben de: “Babana git ve bir
hizmetçi iste” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Dikkat ediniz! İkiniz için de hizmetçiden daha faydalı bir şeyi size göstereyim
mi? Yatağınıza girdiğinizde otuz üç kere elhamdülillah, otuz üç kere
subhanallah, otuz dört kere de Allahü ekber dersiniz.” Bu hadis buradakinden
uzuncadır. (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: İbn Avn rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir.
Bu hadis değişik bir
şekilde yine Ali’den rivâyet edilmiştir.
3409-
Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Fatıma ev işlerinden ve un
öğütmekten dolayı ellerinin kabarmasından dolayı Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayete
gelmişti de Rasûlullah (s.a.v.): “Sübhanallah, Allahuekber ve Elhamdülillah
demeyi emretti.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikr: 17)
Ø
farz namazların sonunda yapılacak duâ ve tesbihat nedir?
3410-
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İki özellik vardır ki kim bunlara devam eder ve müslümanca hayatını devam
ettirerek ölürse Cennete girer. Dikkat edin bu iki şey çok kolaydır. Fakat
bunları yapan çok azdır. Her namazın arkasından on sefer “sübhanallah” on sefer
“Elhamdülillah” on sefer “Allahuekber” demek.” Rasûlullah (s.a.v.), bu on
sayısını eliyle gösterdi. İşte bunlar günde beş vakit namazda söylendiği
takdirde yüz elli eder. Allah iyiliklere bir’e on verdiği için terazide
binbeşyüz eder. İkinci özellik: Yatacağınız zaman otuz üç “Sübhanallah”
otuz üç “Elhamdülillah” otuz üç “Allahuekber” ki yüz eder. Bu
dilde yüz fakat terazide bindir. Hangi biriniz bir gece ve gündüzde iki bin beş
yüz günah işler? Bunun üzerine Ashab: “Bu kadar şeyi, nasıl çekebiliriz”
dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Şeytan gelir ve namazdan
çıkıncaya kadar o kimseyi falan kimseyi ve filan işi hatırla der bu yüzden
tesbih çekmeyi belki yapamaz yine yatacağında şeytan gelir uyuyuncaya kadar ona
bazı şeyleri hatırlamaya devam eder de o kişide bunları söylemeden uyur kalır.
(İbn Mâce, İkamet-üs
Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Şu’be ve Sevrî bu
hadisi Atâ b. Sâib’den rivâyet etmişlerdir. A’meş ise bu hadisi buradakinden
kısa olarak rivâyet etmektedir.
Bu konuda Zeyd b.
Sabit, Enes ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
3411-
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in
tesbihi, parmaklarını sayarak çektiğini gördüm.
(İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis A’meş’in rivâyeti olarak hasen garibtir.
3412-
Ka’b b. Ucre (r.a.)’den, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet
edilmiştir: Farz namazların sonunda söylenmesi gereken bazı tesbihat vardır ki
onları yapanlar zararda değillerdir. Her namazın arkasında otuz üç sefer
“Sübhanallah” otuzüç sefer “Elhamdülillah” otuz dört sefer
“Allahuekber” demek. (Müslim, Mesacid: 27;
Nesâî, Sehv: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Amr b. Kays el Mülaî hafız ve güvenilen bir kimsedir. Şu’be bu hadisi Hakem’den
merfu olmaksızın rivâyet etmiştir. Mansur b. Mu’temir ise Hakem’den merfu olarak
rivâyet etmiştir.
3413-
Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Her farz namazın sonunda
otuz üç kere “Sübhanallah” otuz üç kere “Elhamdülillah” otuz dört
kere “Allahuekber” demekle emrolunduk. Ensâr’dan bir kişide rüyasında
gördü ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) size farz namazlardan sonra otuz üç
sefer sübhanallah, otuzüç sefer elhamdülillah otuz dört seferde Allahuekber
demeyi emretti mi? O da: “Evet” dedi. Ravi diyor ki: Bu syıları sonunda
getireceğiniz tehlille beraber yirmibeş de yapabilirsiniz. Ertesi gün bunu
Rasûlullah (s.a.v.)’e haber verdi de Rasûlullah (s.a.v.): “Öyle de
yapabilirsiniz” buyurdu.
(Müsned: 20617)
3414-
Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Her kim geceleyin herhangi bir sebeple uyanır da şu duâyı yaparsa duâsı mutlaka
kabul edilir. “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Ancak tek ilah olan Allah
vardır. Onun ortağı da yoktur. Her şey onundur ve onun her şeye gücü yeter. O
Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih edip büyük kabul ederim. Her türlü
eksiksiz övgüler ona aittir. Ondan başka hiçbir gerçek ilah yoktur. Ancak o
vardır. O Allah en büyüktür. Her türlü güç ve kuvvet onundur” der ve sonra:
“Rabbim beni bağışla der veya dilediği duâyı yaparsa duâsı kabul olunur.
Sonra biraz daha gayret edip abdest alır ve namaz kılarsa namazı da mutlaka
kabul edilir.”
(Buhârî, Cuma: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
3415-
Mesleme b. Amr (r.a.), şöyle demiştir: Umeyr b. Hani denilen kişi her gün bin
secde ederek namaz kılar ve yüzbin tesbih çekerdi.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Ø
Rasûlullah (s.a.v.)’in geceleyin ençok söylediği sözler hangisiydi?
3416-
Rabia b. Ka’b el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.)’in kapısının yanında geceler ve onun abdest suyunu verirdim. Geceleyin
uzun zaman boyunca: “Semiallahü limen hamideh: Allah kendisini öven ve
hamdeden kimsenin bu sözünü de diğer tüm sözlerini işittiği gibi işitti ve
işitmektedir.” Sözü ile “Elhamdülillahi rabbil alemîn (Eksiksiz tüm
övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur)” Sözünü uzun süre
söylediğini işitirdim. (Müslim, Salat: 27; Ebû
Dâvûd, Salat: 17)
Ø
Rasûlullah (s.a.v.), gece namaza kalktığında nasıl duâ ederdi?
3418-
Abdullah b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), gece namaza
kalktığında şöyle derdi: “Allah’ım sana hamdolsun sen göklerin ve yerin
nurusun tüm övgüler sana mahsustur. Gökleri ve yerleri ayakta tutan sensin
övülmeye layık olan sadece sensin. Sen göklerin ve yerin ve her ikisi arasındaki
tüm şeylerin hayatlarını düzene koyansın. Sen gerçek ilahsın senin va’din de
mutlaka gerçekleşecektir. Sana kavuşmakta mutlaka olacaktır. Cennet gerçektir.
Cehennem gerçektir. Kıyamet muhakkak gerçekleşecektir. Allah’ım tüm irademi sana
teslim ettim sana inandım sana güvenip dayandım ve daima sana yöneliyorum senin
verdiğin güç ve kuvvetle düşmanlarla mücadele ediyorum ve sadece senin hükmüne
müracaat ediyorum. İşlediğim ve işleyeceğim gizli ve açık tüm günahlarımı
bağışla. Benim kulluk yapacağım tek ilahım sensin senden başka ilah yoktur.” (Buhârî, Cuma: 27;
Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis değişik şekilde de İbn
Ömer’den rivâyet edilmiştir.
Ø
Rasûlullah (s.a.v.), gece namazından sonra nasıl duâ ederdi?
3419-
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in gece
namazından sonra şöyle dediğini işittim: “Allah’ım senin katından öyle bir
rahmet istiyorum ki o rahmet vasıtasıyla kalbimi doğru yoluna iletesin, işlerimi
toplayasın, dağınıklıklarımı düzene koyasın, iç alemimi düzenleyesin ve dış
alemimi onunla düzeltesin amellerimi onunla tertemiz edesin. Doğruluğu bana
ilham edesin ve benim yakınlığımı kendine çekeceğin ve beni her türlü kötülükten
koruyacağın bir rahmet istiyorum senden. Allah’ım bana yakînî bir iman ver ki
kendisinden sonra bir küfür olmasın Dünyada ve ahirette senin ikramına
erebileceğim bir rahmet ver. Allah’ım senden hüküm ve bağış gününde kurtulmayı,
şâhidlerin derecelerine çıkmayı, mutlu kimselerin yaşantısını ve düşmanlara
karşı senden yardım isterim. Allah’ım ihtiyaçlarımı sana arzediyorum. Görüşüm
kısa amelim zayıf olsa da senin rahmetine muhtacım. Ey Tüm işlerin hakimi ve tüm
gönüllere şifa veren denizleri birbirine karışmaktan koruduğun gibi beni de
Cehennem azabından ve Cehennem’de vâveylâyı koparmaktan ve kabir azabından
korumanı isterim. Allah’ım görüşüm kısa da olsa, niyetimle ulaşamasam bile
istemeyi beceremesem bile kullarından birine vaat ettiğin veya kullarından
birinin ulaştığı bir hayır varsa ondan istiyorum senden Ey Alemlerin Rabbi!
İsteyip te ulaşamadığım her türlü rahmetini istiyorum senden. Ey Allah’ım sen
sağlam şeriat ve sistemin sahibisin. Dosdoğru işlerin sahibi sensin. Ceza ve
tehdid gününde senden emniyeti sonsuzluk gününde de Cennet isterim. Sana yakın
olan kimselerle, şehîdlerle rükû’ ve secdelere kapananlarla, sözlerini tutan
mü’minlerle birlikte sen merhametli ve kullarını seven ve sevilensin, sen
dilediğini yapansın. Allah’ım bizi hidayete götüren ve hidayet üzere olanlardan
eyle, sapıklığa düşenlerden eyleme. Dostların için dost olanlardan, düşmanların
için de düşman olanlardan eyle ki senin sevginle seni seveni sevelim. Sana karşı
gelene senin düşmanlığınla bizde karşı çıkalım. Allah’ım duâmız budur. Kabul
etmek sana aittir. Gayretimiz bundan ibaret olup sana güvenip dayanmamızdır.
Allah’ım banim kabrimi nurlandır, kalbimi
nurlandır, altımdan üstümden nur ver, gözüme kulağıma nur ver saçımı başımı
nurlandır, derimde ve etime nur ver, kanımda ve kemiklerimde nur ver. Allah’ım
nurumu büyüt ve artır. Bana nur ve benim için bir nur yarat. Her türlü güç ve
kuvvete bürünen Allah’ım seni her türlü eksik şeylerden tenzih ederim. Büyüklük
ve ikram sahibi olan Rabbimi her türlü eksiklikten tenzih ederim. Tenzih
edilmeye sadece kendisi layık olan zatı tenzih ederim. Bol bol bağış ve
nimetlerin sahibini tenzih ederim. Yücelik ve ikramların sahibini tenzih ederim.
Celal ve ikram sahibi Allah’ı her türlü eksikliklerden tenzih ederim.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece İbn ebî Leylâ’nın rivâyetiyle bu
şekliyle bilmekteyiz.
Şu’be ve Sûfyân es
Sevrî bu hadisin bir kısmını Seleme b. Küheyl’den, Küreyb’den ve İbn Abbâs’tan
rivâyet etmişlerdir.
3420-
Ebû Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah
(s.a.v.) gece namazına hangi duâ ile başlardı diye sordum, Âişe’de dedi ki:
Rasûlullah (s.a.v.) gece namazına kalktığında namazına şu duâ ile başlardı:
(Bizim bugün sübhaneke diye okuduğumuz duâ yerine okuduğu duâ) “Allah’ım! Ey
Cebrail, Mikail ve İsrafil’in rabbi, ey göklerin ve yeryüzünün yaratıcısı,
herkesin bilemeyeceği gayb denilen bilgileri ve bilinen her şeyi bilen Allah’ım.
Kulların anlaşmazlığa düştükleri her konuda aralarında sen hüküm vereceksin.
Doğru diye ortaya atılan tüm ihtilaflardan beni uzak tut ve izninle doğruya
ilet. Çünkü sen dosdoğru yolun sahibisin.” (Müslim, Salat-ül
Müsafirin: 27; Nesâî, Kıyam-ül Leyl: 17)
Ø
Rasûlullah (s.a.v.), namaz kılmaya başlarken nasıl dua ederdi?
3421-
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), namaza kalktığı
zaman şöyle derdi: “Yönümü, yerleri ve gökleri yaratan Allah’a samimi bir
şekilde yönelttim. Ve ben müşriklerden değilim. Benim namazım ve tüm
kulluklarım, ölümüm ve diriliğim Alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir
ortağı yoktur. Böyle olmam bana emredildi ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım
hükümdar sensin, senden başka hükümdar yoktur. Sen benim hayatımı
programlayansın. Ben de senin kulunum. Ben nefsime zulmettim, günahlarımı itiraf
ettim. Benim tüm günahlarımı bağışla gerçekten günahları bağışlayan sensin. Beni
en güzel ahlaklı olmaya yönelt gerçekten sen ahlakın en güzeline yöneltirsin.
Benden kötülükleri gider çünkü kötülükleri ancak sen giderirsin. Sana iman ettim
sen ne yüce ve ne büyüksün, senden bağışlanma diler ve sana yönelirim.
Rükû’a vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğildim sana
inandım irademi sana teslim ettim. Kulağım gözüm iliklerim kemiklerim ve tüm
sinirlerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir.” Başını rükû’dan
kaldırdığı anda ise şöyle derdi: “Ey Rabbim gökler, yerler ve her ikisi
arasındaki mesafeler dolusu derdi. Ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd
sanadır.” Secdeye vardığında ise: “Allah’ım sadece sana secde ettim, sana
inandım, irademi sana teslim ettim. Yüzüm, kendisini yaratıp şekil veren kulak
ve göz verene secde etti. Her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah güzellerin
güzeli ve ne mübarektir.” Sonra teşehhüd oturumu ve selam arasında da şöyle
derdi: “Allah’ım öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi, gizli ve aşikar olarak
yaptığımı senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla, öne geçiren ve
geri bırakan sensin senden başka gerçek ilah yoktur.” (Nesâî, İftitah: 27;
Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3422-
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) namaza kalktığı
vakit şöyle derdi: “Yüzümü yerleri ve gökleri yaratana samimi olarak
yönelttim ve ben müşriklerden değilim. Muhakkak ki benim namazım ve tüm
ibadetlerim yaşamam ve ölümüm, alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun ortağı
yoktur. Ben bu şekilde söylemek ve yaşamakla emrolundum. Ve ben
Müslümanlardanım. Allah’ım hükümdar sensin senden başka gerçek ilah yoktur. Sen
benim Rabbimsin ben de senin kulunum ben benliğime zulmettim, günahımı itiraf
ettim. Tüm günahlarımı affet senden başka günahları bağışlayacak kimse yoktur.
Ancak sen varsın. Beni en güzel ahlaka ulaştır. Senden başka güzel ahlaka
ulaştıracak yoktur. Kötülükleri benden uzaklaştır. Senden başka kötülükleri
uzaklaştıracak kimse yoktur. Her türlü emrine hazır vaziyetteyim. Senden
başkasına kul köle olmam! Bütün hayırlar senin elindedir. Kötülükler senden
değildir. Ben senin sayende varım ve sana dönmüşüm. Sen ne ulusun ve ne yücesin.
Senden günahlarımın bağışlanmasını diler ve sana yönelirim.” Rükû’a
vardığında ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğildim sana iman
ettim irademi sana teslim ettim. Kulağım gözüm sinirlerim ve kemiklerim sana
olan sevgi ve korku ile saygı halindedir.” Rükû’dan doğrulunca ise şöyle
derdi: “Allah’ım gökler ve yerler dolusu ve ikisinin arasındaki mesafeler
dolusu ve dilediğin şeyler dolusu kadar hamd ve övgüler sana mahsustur.”
Secdeye vardığında ise: “Allah’ım sadece sana secde ettim sana inandım
irademi sana teslim ettim. Yüzüm kendisini yaratıp şekil veren kulak ve göz
verene secde etti. Her şeyi en güzel şekliyle yaratan Allah, güzellerin güzeli
ve ne mübarektir.” Sonra teşehhüd oturumu ve selam arasında da şöyle derdi:
“Allah’ım, öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi, gizli ve aşikâr olarak
yaptığımı ve aşırı giderek işlediğim tüm günahlarımı ve senin benden daha iyi
bildiğin günahlarımı affet bağışla. Öne geçiren ve geri bırakan sensin. Senden
başka gerçek ilah yoktur, ancak sen varsın.” (Nesâî, İftitah: 27;
Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3423-
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), farz namazı
kılmak için kalktığında ellerini omuz hizasına kadar kaldırır, okumasını
bitirince aynı şekilde ellerini omuz hizasına kadar kaldırırdı. Rükû’dan
kalktığı zaman da aynısını yapardı. Oturduğu anda hiçbir şekilde elini
kaldırmazdı iki secdeyi yaptıktan sonra kıyama kalkacağında aynı şekilde
ellerini kaldırır ve tekbir alırdı. Tekbirden sonra namaza başlarken şu duâ ile
başlardı: “Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a samimi olarak yönelttim ben
müşriklerden değilim. Benim namazım tüm kulluğum hayatım ve ölümüm alemlerin
rabbi olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle söylemek ve
yaşamakla emrolundum ve ben Müslümanlardanım. Allah’ım sen gerçek hükümdarsın.
Senden başka gerçek ilah yoktur ancak sen varsın seni her türlü eksiklikten
tenzih ederim. Benim Rabbim sensin ben senin kulunum benliğime zulmettim.
Günahımı itiraf ediyorum. Günahlarımın tümünü bağışla çünkü senden başka
günahları bağışlayacak kimse yoktur. Beni en güzel ahlaka yönelt senden başka
güzel ahlaka yöneltecek yoktur. Kötülükleri benden uzaklaştır, senden başka
kötülükleri uzaklaştıracak yoktur. Her türlü emrine hazır vaziyetteyim senden
başkasına kul köle olmam ben senin sayende varım ve sana dönmüşüm senden
kurtuluş ve kaçış ancak sana dönmekle mümkündür. Senden bağışlanmamı ister ve
sana yönelirim.” Sonra Kur’ân’dan dilediği kadar okurdu. Rükû’a vardığında
ise şöyle derdi: “Allah’ım sadece senin önünde eğilirim, Sana iman eder
irademi sana teslim ederim Sen benim hayatımı programa alansın. Kulağım gözüm
iliklerim ve kemiklerim sana olan sevgi ve korku ile saygı halindedir. Sen tüm
âlemlerin rabbisin.” Rukû’dan başını kaldırdığında ise şöyle derdi:
“Allah, kendisini öven ve hamdeden kimsenin bu sözünü de diğer tüm sözlerini
işittiği gibi işitti ve işitmektedir” der ve şunu ilave ederdi:
“Allah’ım, Ey Rabbimiz! Gökleri ve yer dolusu ve dilediğin şeyler dolusu kadar
hamd sanadır.” Secdeye vardığında ise: “Ey Allah’ım sadece sana secde
ederim sana inanırım irademi sana teslim ederim. Benim Rabbim sensin yüzüm beni
yaratan bana göz kulak verene secde etti. her şeyi en güzel şekliyle yaratan
Allah güzellerin güzeli ve ne mübarektir.” Namazını bitirip namazdan
ayrılacağında ise şöyle derdi: “Allah’ım öne alıp işlediğimi ve ertelediğimi
gizli ve açık olarak yaptığım tüm günahlarımı bağışla. Benim gerçek ilahım
sensin, senden başka gerçek ilah yoktur.”
(Nesâî, İftitah: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şâfii ve bazı arkadaşlarımızın
uygulaması bu hadise göredir.
Tirmizî: Ahmed bu görüşte
değildir. Ebû İsmail et Tirmizî, Muhammed b. İsmail b. Yusuf’dan işittim şöyle
diyordu: Süleyman b. Dâvûd el Haşimi’den işittim şöyle diyordu: Bu hadisi
zikretti ve şöyle dedi: Bu rivâyet bizim yanımızda Zührî’nin, Sâlim’den,
babasından rivâyeti gibi muteberdir.
3424-
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah
(s.a.v.)’e geldi ve şöyle dedi: Bu gece rüyamda kendimi namaz kılar durumda
gördüm. Ben secde ettiğimde ağaç ta benim secdeme uyarak secde etti. Ağacın
şöyle dediğini işittim: “Allah’ım bu secdeden dolayı bana katından sevap yaz
secde sebebiyle benden günahımı kaldır. Onları katında bana azık olması için
sakla, onu kulun Dâvûd’tan kabul ettiğin gibi benden de kabul et.” İbn
Cüreyc şöyle dedi: Deden (Ubeydullah b. Yezîd) İbn Abbâs’tan naklen bana dedi
ki: “Peygamber (s.a.v), secde ayetini okudu ve secde etti.” İbn Abbâs
diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’in o esnada adamın anlattığı ağacın söylediği
gibi söylediğini işittim.”
(İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu konuda Ebû
Saîd el Hudrî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
3425-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), geceleyin
Kur’ân’dan secde ayetini okuduğunda şöyle derdi: “Yüzüm kendisini yaratana,
güç ve kuvvetiyle kulak ve göz verene secde etti.”
(Nesâî, Tatbik: 27)
3426-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Her kim evinden çıktığında: “Allah’ın adıyla Allah’a
güvendim, Allah’a dayandım çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni
iledir” derse kendisine: “İhtiyaçlarının karşılandı koruma altına
alındın” denilir ve şeytan o kimseden uzaklaşır. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.
3428-
Muhammed b. Vâsi (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mekke’ye geldiğimde
kardeşim Sâlim b. Abdullah b. Ömer’le karşılaşmıştım, babasından ve dedesinden
aktararak Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söyledi: Her kim çarşıya
girdiğinde şöyle derse: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece o vardır,
O’nun ortağı yoktur. Saltanat onundur. Hamd ona mahsustur, hayat veren ve
öldüren O’dur. Kendisi tek ölümsüz olandır ve her zaman diridir. Tüm hayırlar
onun elindedir ve o her şeye güç yetirendir.” Allah bunu söyleyen kimseye
milyon kere sevap yazar, milyon günahını siler ve derecesini milyon kere
yükseltir. (İbn Mâce, Ticarat: 27)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
Zübeyr ailesinin
kahramanlarındandır. Amr b. Dinar, Sâlim b. Abdullah’tan bu hadisin bir
benzerini bize rivâyet etmiştir.
3429-
Sâlim b. Abdullah’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: “Her kim çarşıda Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, O
tektir, O’nun ortağı yoktur, saltanat onundur, hamd O’na mahsustur, hayat veren
ve öldüren O’dur. Kendisi ölümsüz olup daima diridir. Tüm hayırlar O’nun
elindedir ve O’nun gücü her şeye yeter” derse, Allah ona bir milyon sevap
yazar, milyon günahını siler ve Cennet’te ona bir köşk inşa eder. (İbn Mâce, Ticarat: 27)
Tirmizî: Amr b. Dinar, Basralı bir ihtiyardır. Bazı hadisçiler kendisi
hakkında ileri geri konuşmuşlardır.
3430-
Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyet edilmiştir: “Kim Allah’tan
başka gerçek ilah yoktur, Allah en büyüktür derse Rabbi onu doğrular ve: “Benden
başka ilah yoktur ancak ben varım ve ben en büyüğüm” der. Kul: “Allah’tan başka
gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır ve o tektir” deyince Allah: “Benden başka
gerçek ilah yoktur, ancak tek olan ben varım” der. Kul: “Allah’tan başka gerçek
ilah yoktur tek olan Allah vardır onun ortağı yoktur” derse Allah: “Benden başka
gerçek ilah yoktur tek olan ben varım” der. Kul: “Allah’tan başka gerçek ilah
yoktur, saltanat O’nundur, hamd O’na mahsustur” derse Allah: “Benden başka
gerçek ilah yok ben varım, saltanat benimdir, hamd benim hakkımdır” der. Kul:
Allah’tan başka gerçek ilah güç, kuvvet sadece Allah’a aittir” derse Allah:
“Benden başka gerçek ilah yok ben varım, güç kuvvet benimdir” der.
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Her kim bunu hastalandığında söyler ve sonra
ölürse Cehennem ateşi onu yiyemez.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Şu’be bu hadisi Ebû
İshâk’tan, Eğar, Ebû Müslim’den, Ebû Hüreyre’den ve Ebû Saîd’den bu hadisin mana
olarak bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmektedir. Aynı şekilde Bündar
da, Muhammed b. Cafer’den ve Şu’be’den bu şekilde bize bu hadisi aktarmıştır.
Ø
özürlü ve sakat bir kimse görüldüğünde ne söylenir?
3431-
Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim
özürlü ve sakat birini görünce: Sana verdiği bu musibetten beni afiyette kılan
ve beni birçok yarattıklarına karşı üstün kılan ve nimetlerle donatan Allah’a
hamdolsun” derse yaşadığı sürece o dertten kurtulmuş olur. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
Bu konuda Ebû
Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Zübeyr ailesinin
itimatlı kimsesi olan Amr b. Dinar, Basralı bir ihtiyardır. Hadis konusunda pek
sağlam biri değildir. Bazı hadisleri Sâlim b. Ömer’den tek başına rivâyet
etmiştir. Ebû Cafer, Muhammed b. Ali’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
“Özürlü kimseyi gördüğü zaman Allah’a sığınır bunu içinden yaparlar özürlü
kimseye duyurmaz.”
3432-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Her kim özürlü bir kimseyi görünce: Sana verdiği bu dertten
beni afiyette kılan ve beni birçok yarattıklarına karşı üstün kılan ve
nimetlerle donatan Allah’a hamdolsun” derse o dert onun başına gelmez.
(Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3433-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her kim bir toplantıda oturup orada fazla boş sözler konuşursa o toplantıdan
kalkmazdan önce: Allah’ım seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah
olmadığına ancak senin gerçek ilah olduğuna şâhidlik ederim. Senden bağışlanmayı
ister tevbe eder sana yönelirim” derse o toplantıda meydana gelen hataları
bağışlanır. (Müsned: 10012)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Berze ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
hasen garib sahihtir. Onu Süheyl’in rivâyeti olarak sadece bu şekliyle
bilmekteyiz.
3434-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir toplantıda Rasûlullah
(s.a.v.)’in kalkmazdan önce yüz kere şu duâyı yaptığı sayılırdı: “Rabbim beni
bağışla tevbemi kabul buyur şüphesiz sen tevbeleri kabul eden ve günahları
bağışlayansın.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
İbn ebî Ömer, Sûfyân vasıtasıyla Muhammed b. Suka’dan bu senedle mana olarak bu
hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
3435- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v.), sıkıntılı anlarda şöyle duâ ederdi: “Allah’tan başka
gerçek ilah yoktur o yücedir ve halîmdir. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. O
büyük arşın sahibidir. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Göklerin ve yerin
Rabbi odur, kerim olan arşın da rabbidir.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikr: 17)
Muhammed b. Beşşâr, İbn ebî Adiyy vasıtasıyla Hişâm’dan, Katâde’den, Ebû’l
Âliye’den, İbn Abbâs’tan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Tirmizî: Bu konuda Ali’den de
hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen
sahihtir.
3436-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’i bir iş üzdüğü zaman
başını göğe kaldırır: “Ulu Allah’ım! Seni her türlü eksikliklerden tenzih
ederim” derdi. Var gücüyle duâ ettiğinde ise: “Ey diri olan ey var kılıp
diri tutan Allah’ım” derdi. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3437-
Havle binti Hakîm es Sülemiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: Her kim bir konaklama yerine iner de şu duâyı okursa oradan
ayrılıncaya kadar kendisine hiçbir şey zarar veremez: “Allah’ın yarattığı
mahlukatın şerrinden, Allah’ın eksiksiz tam ayetlerine sığınırım.” (Müslim, Zikr: 27; ibn
Mâce, Tıp: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Mâlik b. Enes bu hadisi kendisine
Yakup b. Abdullah b. Eşec’den nakledilmiş olarak rivâyet etmekte ve yaklaşık
olarak bu şekilde bize aktarmaktadır.
Yine bu hadis İbn Aclan
vasıtasıyla Yakub b. Abdullah b. Eşec’den rivâyet edilmiştir ki Yakup bu
rivâyetinde: “Saîd b. Müseyyeb’den ve Havle’den” demektedir.
Tirmizî: Leys’in hadisi rivâyet
olarak İbn Aclan’ın rivâyetinden daha sağlamdır.
3438-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) sefere çıktığı ve
binitine bindiği zaman parmağıyla işaret eder -Şu’be parmağıyla işaret etti- ve
şöyle derdi: “Allah’ım yolculuk boyunca arkadaşımız sensin. Çoluk çocuğumuzu
da sana emanet ederiz. Allah’ım bizi nasihatlerinle birlikte kıl. Bizi emniyet
içersinde memleketimize geri çevir. Allah’ım bize mesafeleri kısalt,
yolculuğumuzu kolay kıl. Allah’ım yolculuğun sıkıntılarından sana sığınırım ve
dönüşün zorluklarından ve kötülüklerinden de sana sığınırım.”
(Nesâî, İstiaze 27)
Tirmizî: Bu hadisi sadece İbn ebî Adiyy’in, Süveyd’den nakletmesi ile
bilmekteyiz. Süveyd b. Nasr Abdullah b. Mübarek vasıtasıyla Şu’be’den aynı
senedle mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Ebû Hüreyre rivâyeti
olarak bu hadisi hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Adiyy’in, Şu’be’den
rivâyetiyle bilmekteyiz.
3439-
Abdullah b. Sercis (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir yolculuğa
çıktığında şöyle derdi: “Allah’ım yolculukta arkadaş sensin çoluk çocuğumuza
da sen vekilsin. Allah’ım yolcuğun sıkıntılarından sana sığınırım. Dönüşün
zorluklarından ve kötülüklerinden de sana sığınırım. Allah’ım yolculuğumuzda
bizim arkadaşımız ol çoluk çocuğumuza da vekil ol, bolluktan sonraki darlıktan,
mazlumun bedduâsından, mal ve çoluk çocukta kötü görüntü ve kötü neticelerden
sana sığınırım.” (Müslim, Hac: 27; ibn
Mâce, Duâ: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Tirmizî: “Varlıktan
sonra yokluktan” diye de rivâyet
edilmektedir. “Varlıktan veya bolluktan sonra yoksulluk” sözlerinin
manasıda her ikisinin de ayrı bir tefsiri vardır. İmandan küfre dönüş veya
itaatten günaha dönüş olduğu da söylenmektedir. Yani iyi bir şeyden kötü bir
şeye dönüş kastedilmektedir.
3440-
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), bir seferden
döndüğünde şöyle derdi: “Dönenler, tevbe edenler, İbadet edenler ve Rabbimize
hamdedenleriz.”(Müsned: 17746)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Servî bu hadisi Ebû İshâk vasıtasıyla
Berâ’dan rivâyet etmekte ve hadisin senedinde Rabi’ b. Berâ’yı zikretmemektedir.
Şu’be’nin rivâyeti daha
sahihtir.
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer,
Câbir, Enes ve Abdullah b. Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
3441-
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), bir
yolculuktan döndüğü vakit şehrin binaları gözüne görünmeye başladığı vakit
orduyu hızlandırırdı. Eğer bir binit üzerinde ise Medîne sevgisinden dolayı
binitini hızlandırırdı.”(Buhârî, Hac: 17)
3442-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir
kişiyi uğurlayacağı zaman onun elini tutar, o kişi peygamberin elini
bırakmadıkça elini bırakmaz ve şöyle duâ ederdi: “Dinini, Allah’a olan
sorumluluğunu ve işlerinin sonunun iyi olmasını Allah’a emanet ederim.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir.
Bu hadis değişik bir
şekilde de yine İbn Ömer’den rivâyet edilmiştir.
3443-
İbn Ömer: Yolculuğa çıkmak isteyen bir kimseye şöyle derdi: “Yaklaş bana seni
Rasûlullah (s.a.v.)’in bizi uğurladığı gibi uğurlayayım; Dinini, Allah’a olan
sorumluluğunu ve işlerinin sonunun iyi olmasını Allah’a emanet ederim.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Sâlim rivâyeti olarak bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
3444-
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e
geldi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Ben yolculuğa çıkmak istiyorum bana
hayır duâ et. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah azığını takva etsin yani her
zaman ve yolculuk boyunca yolunu Allah’ın mesajıyla bulmaya çalış.” Adam
biraz daha bir şeyler söyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.): “Allah günahını
bağışlasın” buyurdu. Adam: “Anam babam senin uğruna feda olsun biraz daha
bir şeyler söyle” deyince Rasûlullah (s.a.v.): “Nerede olursan ol. Allah
sana hayrı kolay getirsin.” (Dârimî, İstizan: 17)
Ø
yolculuğa çıkan kimseye Rasûlullah (s.a.v.)’in değişik bir duâsı
3445-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben
yolculuğa çıkmak istiyorum. Bana tavsiyede bulun” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Allah’a karşı sorumluluk bilincini elden bırakma her türlü
yüksek yerlere çıkarken tekbir getir.” Adam dönüp gidince Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım yeryüzünü dür uzakları yakın eyle ve
yolculuğunu kolay kıl.” (İbn Mâce, Cihâd: 27)
3446-
Ali b. Rabia (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.)’yi
gördüm, binmesi için kendisine bir binit getirilmişti. Ayağını üzengiye koyduğu
an üç sefer “Bismillah” dedi. Bineğin sırtına oturup doğrulunca da
“Elhamdülillah” dedi ve Zuhruf sûresi 13. 14. ayetini okudu: “Bize bu
biniti veren Allah ne yücedir. O bu imkanı bize vermeseydi biz onu
kullanamazdık. Doğrusu dönüp dolaşıp yine ona varacağız.” Sonra üç sefer
“Elhamdülillah” dedi. Üç sefer “Allahuekber” dedi ve şu duâyı okudu:
“Ey Rabbim ne yücesin sen. Ben kendime zulmettim beni bağışla. Günahları
bağışlayan sadece sensin sen. Sonra güldü bunun üzerine ben: Ey Mü’minlerin
emiri neden güldün? Şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.)’i görmüştüm benim
yaptığımı yaptı ve gülümsedi. Ben de niçin güldün? Ey Allah’ın Rasûlü!”
dedim. Şöyle buyurdu: Allah kulunun: “Rabbim günahlarımı bağışla günahları
senden başkası bağışlayamaz” demesinden hoşlanır.
(Ebû Dâvûd, Cihâd: 17)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen
sahihtir.
3447-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Peygamber (s.a.v), yolculuğa çıkacağında
binitine biner üç sefer tekbir getirir ve Zuhruf sûresi 13-14. ayetlerini
okurdu: “Bize bu biniti veren Allah ne yücedir. O bu imkanı bize vermeseydi
biz onu kullanmazdık doğrusu dönüp dolaşıp yine ona varacağız.” Sonra şöyle
duâ ederdi: “Allah’ım bu yolculuğumda senden sana itaat ve kullukta yine sana
karşı sorumluluk bilinci içersinde olmayı dilerim. Razı olacağım amelleri
yapmayı dilerim. Allah’ım yolculuğumuzu kolay getir. Uzakları yakın eyle.
Yolculuğumuzda arkadaşımız sensin çoluk çocuğumuz hakkında da vekil sensin.
Allah’ım bu yolculuğumuzda da bize arkadaş ol. Çoluk çocuğumuz hakkında da
vekilimiz ol.” Yolculuk bitip evine döneceğinde de şöyle dedi: “Dönüyoruz
inşallah hatalarımıza tevbe ediyoruz. Sadece Rabbimize hamdediyoruz.”
(Müslim, Hac: 27)
3448-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kabul
edilecek üç duâ vardır: “Mazlum, haksızlık gören kimse, misafir ve yolculuk
yapan kimse, anne babanın çocuğuna yaptığı duâ.” (İbn Mâce, Duâ: 27)
Ali b. Hucr, İsmail b. İbrahim vasıtasıyla Hişâm ed Destevaî’den, Yahya b. ebî
Kesir’den bu senedle hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir ve şu ilaveyi
yapmıştır: “Kabulünde şüphe yoktur.”
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Yahya b. ebî Kesir’den hadis rivâyet eden Ebû Cafer er Râzî’ye, Ebû Cafer el
Müezzin de denilir. Kendisinden Yahya b. ebî Kesir başka hadis rivâyet etmiştir.
İsmini bilmiyoruz.
3449-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) rüzgarın
şiddetli estiğini görünce şöyle derdi: “Allah’ım bu rüzgarın hayrını taşıdığı
şeylerin hayrını ve gönderdiği şeyin hayrını senden ister. Bu rüzgarın
şerrinden, taşıdığı şeyin şerrinden ve gönderildiği şeyin şerrinden sana
sığınırım.” (Müslim, Salat-ül
İstiska: 27)
Tirmizî: Bu konuda Übey b. Ka’b’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
3450-
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.),
gök gürültüsü ve şimşek parıltısı gördüğünde şöyle duâ ederdi: “Allah’ım bizi
gazabınla öldürme ve azabınla bizleri yok etme bize her zaman afiyetler ver veya
böyle bir afetle değil de tabii ölümle bizi öldür.”
(Müsned: 5503)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle biliyoruz.
3451-
Talha b. Ubeydullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v),
hilali gördüğü zaman şöyle duâ ederdi: “Allah’ım bu ayı bizim üzerimize
bereket, iman, selamet ve İslam üzere doğdur. Ey Hilâl benimde seninde Rabbin
Allah’tır.” (Müsned: 1324)
3452-
Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: İki adam Peygamber
(s.a.v)’in yanında kavga edip sövüştüler. Sonunda birinin öfkelenme belirtileri
üzerinde görülmeye başlayınca Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben bir
kelime biliyorum ki bu kimse onu söylerse öfkesi mutlaka geçecektir. “Euzu
billahi mineşşeytanirracim (Allah’ın rahmetinden kovulmuş taşlanmış şeytanın
şerrinden Allah’a sığınırım.)”
(Müsned: 21072)
Bündar, Abdurrahman vasıtasıyla Sûfyân’dan bu senedle hadisin bir benzerini
rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu konuda Süleyman b.
Surad’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî:
Bu hadis mürseldir. Çünkü Abdurrahman b. ebî Leylâ, Muâz b. Cebel’den hadis
işitmemiştir. Muâz, Ömer b. Hattâb’ın halifeliği döneminde vefat etmiştir. Ömer
b. Hattâb şehîd edildiği zaman Abdurrahman b. ebî Leylâ, altı yaşında bir
çocuktu. Şu’be, Hakem’den ve Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan aynı şekilde rivâyet
etmiştir. Abdurrahman b. ebî Leylâ, Ömer b. Hattâb’tan hadis rivâyet etmiş ve
kendisini de görmüştür. Abdurrahman b. ebî Leylâ, Ebû İsa diye künyelenir. Ebû
Leylâ’nın ismi Yesâr’dır. Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan şöyle dediği rivâyet
edilmektedir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından yüz yirmi kişiye ulaştım.”
3453- Ebû Saîd el
Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu
işitmiştir: “Herhangi biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah’tandır.
Allah’a hamdetsin ve gördüğünü anlatsın. Hoşlanmadığı cins bir rüya görürse bu
şeytandandır onun şerrinden Allah’a sığınsın ve onu hiçkimseye anlatmasın
böylece o rüya ona zarar vermez.”
(Buhârî, Ta’bir: 27)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Katâde’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
hasen garibtir. İbn’ül Hâd’ın ismi Yezîd b. Abdullah b. Üsâme b. el Hâd el
Medenî olup güvenilen bir kimsedir. Mâlik ve diğer kimseler kendisinden hadis
rivâyet etmişlerdir.
3454-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İnsanlar ilk meyveyi elde
ettikleri zaman onu Rasûlullah (s.a.v.)’e getirirlerdi. Rasûlullah (s.a.v.) bunu
eline aldığı zaman şöyle duâ ederdi: “Allah’ım meyvelerimizi bereketli kıl,
memleketimizi de bereketli kıl, ölçeklerimizi de bereketli kıl. Allah’ım!
İbrahim senin kulun, dostun ve peygamberindir. Ben de senin kulun ve
Peygamberinim. Onun Mekke hakkında yaptığı duânın benzerini ben de Medîne için
yapıyorum.” Ebû Hüreyre dedi ki: “Sonra Peygamber (s.a.v), orada bulunan
en küçük çocuğu çağırır ve o meyveyi ona verirdi.” (Müslim, Hac: 27; İbn
mace, Menasik: 17)
3455-
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben ve Hâlid b. Velid,
Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber Meymûne’nin yanına girdik Meymûne bize bir süt
kabı getirdi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan içti. Ben O’nun sağındaydım. Hâlid ise
solundaydı. Rasûlullah (s.a.v.), bana: “İçme sırası senindir. Ancak istersen
bu hususta Hâlid’i kendine tercih edebilirsin” buyurdu. Ben de: “Senin
artığın süt için başkasını kendime tercih edemem” dedim. Sonra Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah bir kimseye bir şey yedirirse Allah’ım bu
yiyeceği bize mübarek kıl ve bize bundan hayırlısını yedir” desin. Allah
kime de süt içirirse: “Allah’ım bu sütü bize faydalı kıl ve bundan bize bol
ver” desin. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sütten başka hem yiyecek
hem de içeceğin yerini tutan bir şey yoktur.”
(İbn Mâce, Etıme: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Bazıları bu hadisi Ali
b. Zeyd’den rivâyet ederek: “Ömer b. Harmele’den” demiş. Kimileri de
“Amr b. Harmele” demiştir ki doğru değildir.
3456-
Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in
önünden sofra kaldırıldığında şöyle duâ ederdi: “Eksiksiz tüm övgülerin hepsi
en iyileri sanadır. Ya Rabbi! Sen mübareksin her şey senden istenir ve tüm
yarattığın nimetlere her zaman muhtacız.”
(Buhârî, Etıme: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3457-
Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), yediği ve
içtiği zaman: “Bizi doyuran, içecekleriyle kandıran ve bizi Müslümanlardan
eyleyen Allah’a hamdolsun.” (İbn Mâce, Etıme: 27)
3458-
Muâz b. Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: Her kim bir yemeği yerde: “Bana bu yemeği yediren ve benim hiçbir
kuvvet ve kudretim olmadan onu rızık olarak bana veren Allah’a hamdolsun”
derse geçmiş günahları bağışlanır. (İbn Mâce, Etıme: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Merhum’un ismi Abdurrahman b.
Meymun’dur.
Ø
deniz köpüğü kadar bile olsa hatalar hangi duâ ile silinir?
3460-
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Dünya üzerinde hiçbir kimse yoktur ki: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur.
Ancak Allah vardır. Allah en büyüktür. Güç ve kuvvet sadece Allah’ın elindedir”
derse denizin köpüğü kadar bile hatası olsa affedilir.
(Müsned: 6665)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Şu’be bu hadisi Ebû
Belc’den aynı senedle buradaki gibi merfu olmaksızın Ebû Belc’in ismi Yahya b.
ebû Süleym’de denilir. Muhammed b. Beşşâr, İbn ebî Adiyy vasıtasıyla Hatîm b.
ebî Sağîre’den, Ebû Belc’den, Amr b. Meymun’dan, Abdullah b. Amr’dan bu hadisin
bir benzerini rivâyet etmiştir. Hâtim, Ebû Yunus el Kuşeyrî diye künyelenir.
Muhammed b. Beşşâr,
Muhammed b. Cafer vasıtasıyla Şu’be’den, Ebû Belc’den bu hadisin bir benzerini
merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.
3461-
Ebû Musa el Eşarî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)
ile birlikte bir savaşta idik. Döndüğümüzde Müslümanlar seslerini yükselterek
tekbir getirdiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizin
Rabbiniz sağır değildir. Uzakta da değildir. Yanı başınızda ve aranızda
gibidir.” Sonra şöyle devam etti: “Ey Abdullah b. Kays! Cennet
hazinelerinden bir hazineyi sana haber vereyim mi? Güç kuvvet sadece
Allah’ındır.” (Buhârî, Cihâd: 27;
Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Osman en Nehdî’nin
ismi Abdurrahman b. Müll’dür. Ebû Neame’nin ismi ise Amr b. Musa’dır. Hadiste
geçen: “Beyneküm ve beyne rüûzu ricaliküm” manası “ilmi ve kudretiyle
aranızdadır” demektir.
3462-
İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Mîrâc’a çıkarıldığım gece İbrahim ile karşılaştım: Ya Muhammed!
Ümmetine benden selam söyle ve onlara bildir ki: Cennetin toprağı güzel suyu
tatlıdır. Cennet’te ovalar vardır. Buraların dikili ağacı, Sübhanallahi
velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber’dir. (Allah’ı tenzih ederim,
hamdolsun Allah’a, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür). (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
İbn Mes’ûd rivâyeti olarak hasen garibtir.
3463-
Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) yanında
oturanlara sizden birinizin bin sevap kazanmaya gücü yetmez mi? buyurdu.
Oturanlardan biri hangimiz bin sevâbı nasıl kazanabilir? Diye sordu. Rasûlullah
(s.a.v.) buyurdu ki: “Herhangi biriniz yüz sefer Sübhanallah derse kendisine
bin sevap yazılır ve bin günahı silinir.” (Müslim, Zikr: 27)
3464-
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim:
“Büyükler büyüğü Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse kendisi için
Cennet’te bir hurma ağacı dikilir. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Ebû’z Zübeyr’in,
Câbir’den rivâyeti olarak bilmekteyiz.
3465-
Yine Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kimi büyükler büyüğü Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse kendisi için
Cennet’te bir hurma ağacı dikilir. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
3466-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“Kim, Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse denizin köpükleri kadar bile
günahı olsa bağışlanır. (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3467-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İki
kelime vardır ki, dilde hafif terazide ağır ve Rahman olan Allah’a da pek
sevimlidir. Kendisine layık övgülerle Allah yücedir ve eksiksizdir en büyük
Allah ne yücedir.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
3468-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her
kim günde yüz kere Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır, O
tektir. Onun ortağı yoktur. Saltanat O’nundur, hamd ona mahsustur. Hayat verip
öldüren O’dur, ve ‘onun her şeye gücü yeter” derse on köle hürriyetine
kavuşturma sevâbı verilir ayrıca yüz sevap yazılır, yüz günahı silinir. Bu
okuduğu şey o gün boyunca akşama kadar şeytandan korunma olur. Bundan daha
fazlasını bir kimse yapmadıkça ondan fazla sevap kazanamaz.
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Bu senedle şöyle de rivâyet edilmiştir: “Kim günde yüz kere Allah’ı hamdiyle
tesbih ederim derse denizin köpükleri kadar bile olsa günahları silinir.”
3469-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim sabah ve akşam yüz kere Allah’ı hamdiyle tesbih ederim derse, onun
söylediği kadar veya onu geçen kişiden başkası kıyamet gününde sevap olarak onu
geçemez.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
3470-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.),
günlerden bir gün ashabına şöyle buyurdu: “Günde yüz kere Allah’ı hamdiyle
tesbih ederim” deyiniz. Her kim bir sefer söylerse kendisine on sevap
yazılır on defa söyleyene yüz sevap yazılır, yüz sefer söyleyene bin sevap
yazılır. Kim artırırsa Allah’ta sevap miktarını artırır kim Allah’tan bağışlanma
isterse Allah onu bağışlar.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
3471-
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Her kim Allah’ı sabahleyin yüz kere akşamleyin yüz kere tesbih
ederse yüz kere hac yapmış sevâbı kazanır. Her kim de günde yüz kere sabah akşam
Allah’ı hamdederse Allah yolunda cihâd için yüz at hazırlamış gibidir veya yüz
kere savaşa katılmış kimse gibi sevap kazanır. Kim de yüz kere sabahleyin yüz
kere de akşamleyin lailahe illallah derse İsmailoğullarından yüz köle azâd eden
kişinin sevâbını kazanır, kim de yüz kere sabahleyin yüz kere de akşamleyin
Allahuekber derse onun söylediği kadar söyleyen veya onun söylediği kadarı geçen
kimseden başka hiçbir kimse onun kazandığı sevâbı kazanamaz.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
3472-
Zührî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ramazan ayında bir kere
“Sübhanallah” demek diğer aylarda söylenecek bin sübhanallah’tan daha üstün ve
değerlidir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
3473-
Temim ed Dârî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle
buyurmuştur: “Kim on kere; Ben inanır ve inandığımı bildiririm ki Allah’tan
başka gerçek ilah yoktur ancak Allah vardır o tektir onun ortağı yoktur. Bir
olup ikincisi olmayan tektir. Herkes ve her şey ona muhtaç olup o kimseye muhtaç
değildir. Eş ve çocuk edinmemiştir. Hiçbir şey ona denk ve benzer olamaz o
hiçbir şeye benzetilemez” derse Allah ona kırk milyon sevap yazar.
(Müsned: 16340)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Halil b. Mürre
hadisçiler yanında sağlam biri değildir. Muhammed b. İsmail der ki: Bu şahıs
münker hadisler rivâyet eden birisidir.
3474-
Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Kim, sabah namazından sonra diz çökmüş durumda hiçbir şey konuşmadan on kere:
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur sadece Allah vardır. O tekdir onun ortağı
yoktur. Saltanat ona aittir. Hamd ona mahsustur hayat verip öldüren de O’dur.
Onun her şeye gücü yeter” derse kendisine on sevap yazılır on günahı
silinir. On derece yükseltilir. O gün boyunca her türlü kötülüklerden korunur.
Şeytandan korunur. Allah’a şirk koşmaz ise işleyeceği hiçbir günah ona zarar
vermez günahları silinmiş olur.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Ø
ismi azam duâsı hangi ayetlerde ve duâ içersindedir?
3475-
Büreyde el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v),
bir adamın şöyle duâ ettiğini işitti: “Ey Allah’ım Ben senden istiyorum ki:
Senin tek olduğuna senden başka gerçek ilah olmadığına ben inanıyor ve bu
gerçeği de başkalarına da bildiriyorum. Sen ikincisi düşünülemeyen teksin. Sen
kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayansın fakat herkes ve her şey sana muhtaçtır.
O Allah kesinlikle baba olmamıştır ve çocuğu da yoktur. Hiçbir şey ona denk ve
benzer olamaz o hiçbir şeye benzetilemez.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)
buyurdu ki: Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu adam Allah’tan,
kendisine onunla duâ edildiği zaman mutlaka kabul edeceği ve kendisinden onunla
istenildiği zaman mutlaka vereceği, ismi Azam duâsını yapmış oldu. Zeyd dedi ki:
Bu hadis bundan birkaç yıl sonra Züheyr’e hatırlatmıştım da şöyle demişti: Bu
hadisi bana Ebû İshâk Mâlik b. Mığvel’den aktarmıştı. Zeyd diyor ki: Sonra bu
hadisi Sûfyân’a anlattım o da bu hadisi bana Mâlik’den aktardı. (İbn Mâce, Duâ: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Bu hadisi Şerîk, Ebû
İshâk’tan, Büreyde’den, babasından rivâyet etmektedir. Oysa Ebû İshâk bu hadisi
Mâlik b. Mığvel’den almıştır. O ona vasıta olmuştur. Şerîk ise bu hadisi Ebû
İshâk’tan rivâyet etmektedir.
3476-
Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.),
mescidde oturmakta iken bir adam geldi namaz kıldı sonra şöyle duâ etti:
“Allah’ım beni bağışla bana acı.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Ey
namaz kılan acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu
şekilde hamdet sonra bana salat ve selam et sonra da yapacağın duâyı yap.”
Bundan sonra başka biri namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamdetti ve
Peygambere salat ve selam getirdi. Başka bir şey yapmadı. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v.), o kimseye şöyle buyurdu: “Ey namaz kılan kimse! Duâ et
duân kabul edilsin.” (Nesâî, Sehv: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Hayve b. Şüreyh bu hadisi Ebû Hani’den
rivâyet etmiştir. Ebû Hani’nin ismi Humeyd b. Hâni’dir. Ebû Ali el Cenbî’nin
ismi ise Amr b. Mâlik’tir.
3477-
Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir
adamın namazında teşehhütte duâ ettiğini. Fakat Peygamber (s.a.v)’e salat ve
selam getirmediğini işitti ve şöyle buyurdu: “Bu adam acele etti.” Sonra
onu çağırarak ona ve başkalarına şöyle buyurdu: “Sizden biriniz namaz
kıldığında Allah’a hamd ve sena ile başlayıp Peygamber (s.a.v)’e salat ve selam
getirip sonra dilediği şekilde duâsını yapsın.” (Nesâî, Sehv: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3478-
Esma binti Yezîd (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdular ki:
“Allah’ın, ismi Azam denilen en büyük ismi şu iki ayet içersindedir: “İlahınız
tek bir ilahtır. O’ndan başka gerçek ilah yoktur, ancak O vardır. O dünyada
herkese merhamet eden ahirette ise sadece mü’minlere merhamet edendir.”
(Bakara: 163) “Elif lam mim, Allah kendisinden başka gerçek ilah olmayan tek
Allah’tır. O daima diri ve ölümsüz olup tüm varlıkların tek yöneteni ve
gözetenidir.” (Âl-i imrân: 1-2)
(İbn Mâce, Duâ: 27)
3479- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a kabul edileceğini gerçekten
bilerek duâ ediniz. Biliniz ki Allah, umursamazlık ve oyun eğlence türünden
yapılan duâları kabul etmez.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Tirmizî: Abbâs el Anberî’nin
şöyle dediğini işittim. Abdullah b. Muaviye el Cumhî’den hadis yazınız çünkü o
güvenilir biridir.
3480-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ
ederdi: “Allah’ım vücudumu afiyette kıl, gözümü afiyette kıl, son nefesime
kadar beni afiyette kıl. Hertürlü ikram sahibi ceza vermede acele etmeyen
Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Büyük arşın sahibi olan Allah’ı tenzih
ederim. Eksiksiz tüm övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Tirmizî: Muhammed’den işittim
diyordu ki: Habib b. ebî Sabit, Urve b. Zübeyr’den hiçbirşey işitmemiştir. Allah
en iyisini bilendir.
Ø
Rasûlullah (s.a.v.), fatıma’ya hangi duâyı öğretmişti?
3481-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fatıma bir hizmeçi istemek
üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi: Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle buyurdu: Sen
şöyle duâ et: “Yedi kat göklerin Rabbi, Allah’ım büyük arşın sahibi Allah’ım
Ey Rabbimiz, Ey tüm varlıkların Rabbi Tevratı, İncili ve Kur’ân-ı indirdiren, Ey
taneyi ve çekirdeği yaran herşeyin şerrinden sana sığınırım. Her canlının
iradesi senin elindedir. İlk sensin senden evvel hiçbir varlık yoktur. Son
sensin, senden sonraya hiçbir varlık kalmayacaktır. Zahir sensin senin üstünde
hiçbirşey yoktur. Batın sensin senden ileri hiçbir varlık yoktur. Borçlarımı öde
beni yoksulluktan kurtar.”
(Müslim, Zikr: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. A’meş’in adamlarından bazıları
A’meş’den buradakine benzer şekilde rivâyet etmişlerdir.
Bazıları bu hadisi
A’meş’den, Ebû Salih’den mürsel olarak rivâyet etmişler ve Ebû Hüreyre’yi
zikretmemişlerdir.
3482-
Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle duâ ederdi: “Allah’ım sana karşı saygı duymayan kalbten kulak
verilmeyen duâdan doymayan candan faydasız ilimden sana sığınırım. Bu dört
şeyden sana sığınırım.” (Nesâî, İstiaze: 27)
Tirmizî: Bu konuda Câbir, Ebû Hüreyre ve İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet
edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
Abdullah b. Amr rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.
Ø
Imrân b. husayn’a öğretilen iki duâ şekli nedir?
3483-
Imrân b. Husayn (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v),
babama: “Ey Husayn! Bugün kaç tanrıya ibadet ediyorsun?” buyurdu. Babam
şu cevabı verdi: “Altısı yerde biri gökte yedi tanrıya.” Rasûlullah
(s.a.v.): “İstek, arzu ve korkuların bunlardan hangisinedir?” buyurdu.
Babam: “Göktekine” diye cevap verdi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Husayn!
Müslüman olmuş olsaydın sana fayda verecek iki kelime öğretirdim…” Husayn,
Müslüman olunca: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana vaad ettiğin iki kelimeyi bana
öğret” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şöyle duâ et: Allah’ım
bana faydalı olan şeyleri ilham et ve beni benliğimin şerrinden de koru.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Imrân b. Husayn’dan değişik bir
şekilde de rivâyet edilmiştir.
3484-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in
çoğunlukta şu kelimelerle duâ ettiğini işitirdim: “Allah’ım sıkıntıdan
üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, borcun belimi bükmesinden ve
insanların bana tahakkümünden sana sığınırım.” (Buhârî, Cihâd: 27;
Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Imara b. Husayn’dan değişik bir
şekilde de rivâyet edilmiştir.
3485-
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım,
tembellikten, ihtiyarlıktan, korkaklıktan, cimrilikten, Mesih Deccâl’ın
fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım.” (Buhârî, Cihâd: 27;
Müslim, Zikir: 17)
3486-
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v),
tesbihi parmaklarıyla çekerdi.” (Nesâî, Sehv: 17; İbn
Mâce, İkamet-üs Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis A’meş’in, Atâ b. Sâib’den rivâyeti olarak bu şekliyle
hasen garibtir. Şu’be, Sevrî bu hadisi Atâ b. Sâib’den uzun bir şekilde rivâyet
etmiştir. Bu konuda Yüseyre binti Yâsir’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Kadınlar topluluğu parmaklarınızla tesbih
çekiniz. O parmaklar da mes’uldür ve şâhidlik yapmak üzere
konuşturulacaklardır.”
3487-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), hasta bir kişiyi
ziyaret etti o kimse zayıflayarak kuş yavrusu gibi kalmıştı. Rasûlullah
(s.a.v.): “O’na sen duâ etmez miydin. Rabbinden afiyet dilemez miydin?”
Diye sordu. Adam dedi ki: “Allah’ım! Ahirette bana vereceğin bir ceza varsa
onu çabucak bana dünyada veriver.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Sübhanallah! Sen buna güç yetiremezsin veya buna gücün yetmez.
Allah’ım bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem azabından koru
diyemez miydin.”
(Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
3488-
Hasan (r.a.)’den rivâyete göre: “Ey Rabbim bize dünyada da ahirette de iyilik
ver” duâsı hakkında dünyadaki iyilik ilim ibadet ve kulluktur. Ahiretteki
iyilik ise Cennettir. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Muhammed b. Müsenna, Hâlid b. Hâris vasıtasıyla Humeyd’den, Sabit’den ve
Enes’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
3489-
Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû’l Ahvas’tan işittim,
Abdullah b. Mes’ûd’tan şöyle aktarmıştı: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi:
“Allah’ım ben senden hidayet, sorumluluk bilinci iffet ve gönül zenginliği
isterim.” (Müslim, Zikir: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3490-
Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Dâvûd Peygamber şöyle de duâ ederdi: “Allah’ım senden seni sevmeyi,
seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim.
Allah’ım senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli
eyle...” Ebû’d Derdâ diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.), Dâvûd’u andığı zaman
ondan bahseder ve insanların en çok ibadet edeniydi” derdi. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3491-
Abdullah b. Yezîd el Hatmî el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah
(s.a.v.), duâsında şöyle derdi: “Allah’ım bana sevgini ve senin yanında
sevgisini bana fayda verecek olan kimsenin sevgisini ver.” Allah’ım sevdiğim
mal evlat sıhhatten bana ne verdinse onu senin sevdiğin konularda bana güç ve
kuvvet yap. Allah’ım sevdiklerimden neyi benden aldınsa onları sevdiğin ibadet
ve kulluk konusunda bana kuvvet kıl. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Cafer el Hutmî’nin adı Umeyr b.
Yezîd b. Humaşe’dir.
3492-
Şekel b. Humeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’e
geldim ve şöyle dedim: “Ey Allah’ın Rasûlü bana bir sığınma duâsı öğret te
onunla sığınayım.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), omzumdan tuttu ve
şöyle buyurdu: “Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin
şerrinden, kalbimin şerrinden ve tenasül organımın şerrinden sana sığınırım.”
(Nesâî, İstiaze: 27;
Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle Sa’d b.
Evs’in, Bilâl b. Yahya’dan rivâyetiyle bilmekteyiz.
3493-
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir, dedi ki: Peygamber (s.a.v)’in yanı başında
uyumakta idim. Geceleyin onu yanımda bulamadım elimle araştırdığımda elim
ayaklarına dokundu secde vaziyetinde idi, şöyle duâ etmekte idi: “Gazabından
hoşnutluğuna, cezalandırmandan bağışlanmana sığınırım, seni, nasıl öveceğimi
bilemem sen kendini övdüğün gibisin.”
(Müslim, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Daha
değişik bir şekilde Âişe’den rivâyet edilmiştir. Kuteybe, Leys vasıtasıyla Yahya
b. Saîd’den bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi
yapmıştır: “Senden sana sığınırım, Seni nasıl öveceğimi sayıp bitiremem.”
Ø
Rasûlullah (s.a.v.) Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi hangi duâyı öğretirdi?
3494-
İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), ashabına Kur’ân’dan bir
sûre öğretir gibi şu duâyı öğretirdi: “Allah’ım Cehennem azabından ve kabir
azabından sana sığınırım. Mesih Deccâl fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve
ölümün fitnelerinden sana sığınırım.” (Müslim, Mesacid: 27;
Nesâî, Cenaiz: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3495-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ
ederdi: “Allah’ım Cehennem’in fitnesinden ve Cehennem azabından, kabir
fitnesinin şerrinden ve yoksulluk fitnesinin şerrinden ve Mesih Deccâl’ın
fitnesinden sana sığınırım. Allah’ım hatalarımı kar ve dolu suyu ile yıka beyaz
elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de günahlardan temizle. Doğu ile
batının arasını uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın arasını aç uzaklaştır.
Allah’ım tembellikten, ihtiyarlıktan günahtan ve borçtan sana sığınırım.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3496-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i vefatı
anında şöyle duâ ederken işitmiştim: “Allah’ım beni affet bana acı. Beni yüce
dosta ulaştır.” (Buhârî,
Deavat: 27; Müslim, Zikir: 17)
Ø
dilersen affet dilersen acı şeklinde duâ edilmemeli
3497-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz, Allah’ım dilersen beni bağışla, Allah’ım dilersen bana acı
demesin. Duâsını kesin yapsın çünkü kendisini zorlayan yoktur.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, Zikir: 17)
3498-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Gecenin son üçte biri kalınca Rabbimiz dünya semasına iner ve şöyle der: Bana
duâ eden var mı duâsını kabul edeyim. Benden isteyen var mı? Kendisini
bağışlayayım.” (Buhârî, Cuma: 27;
Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Ubeydullah el Eğar’ın ismi
Selman’dır.
Tirmizî: Bu konuda Ali, Abdullah
b. Mes’ûd, Ebû Saîd, Cübeyr b. Mut’ım, Rıfaa el Cühenî, Ebû’d Derdâ ve Osman b.
Ebî’l As’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
3499-
Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle
denildi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Duâların hangisi daha makbuldür?”
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gecenin son yarısında ve farz namazlardan
sonra yapılan duâlar.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû Zerr ve İbn Ömer’den Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet
edilmiştir: “Gecenin son yarısı ki onda yapılan duâ daha değerli ve daha ümid
vericidir veya benzeri bir ifade kullandı.”
3500-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam:Ey Allah’ın Rasûlü! Bu
gece duâ yaptığınızı işittim. Duânızdan bana ulaşan şey şu sözleriniz oldu:
“Allah’ım günahlarımı bağışla rızkımı genişlet bana verdiğin rızıkları bereketli
kıl.” Rasûlullah (s.a.v.): “Bu duâyı yaparsan istemedik bir şey
bıraktığını zanneder misin? Yani her şeyi istemiş oluyorsun.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû’s Selil’in ismi Dureyb b. Nüfeyr’dir. İbn
Nüfeyr’de denilir.
3501-
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Her kim sabahladığında: Ey Allah’ım sana iman ettiğimize şâhid
olarak arşını taşıyan meleklerin varlığına iman edip tüm meleklerin de varlığını
kabul ederek tüm yaratıkları da senin yarattığını kabul ederek şâhidlik yaparım
ki senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın sen ikincisi olmayan teksin
senin ortağın da yoktur. Muhammed de senin kulun ve Rasûlündür.” Derse o günde
işlediği günahı Allah bağışlar. Eğer bu duâyı akşamleyin yaparsa o gece işlediği
günahını Allah bağışlar.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
3502-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir toplantıdan
kalkmazdan önce mutlaka ashabına şu duâyı yapardı: “Allah’ım sana karşı
işlenecek günahlarla aramızda perde olacak korkundan, bizi Cennetine ulaştıracak
kulluğundan, dünya musibetlerine karşı tahammülümüzü kolaylaştıracak güçlü bir
iman nasib et. Allah’ım bizi yaşattıkça kulaklarımız gözlerimiz ve gücümüzden
bizi faydalandır. Aynı şeyleri soyumuza da nasib et. Bize zulmedenlerden
intikamımızı al. Düşmanlarımıza karşı bize yardım et. Bizi dinimizden yaralama.
Dünyayı en büyük gayemiz eyleme. Dünyalık bilgilerle de sonumuzu getirme. Bize
acımayanları üzerimize güçlü ve kuvvetli kılma.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Tirmizî:
Bazıları bu hadisi İbn Ömer, Nafi’ ve Hâlid b. ebî Imrân’dan rivâyet
etmişlerdir.
3503-
Müslim b. ebî Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam benim şöyle
dediğimi duydu: “Allah’ım her türlü sıkıntıdan, tembellikten ve kabir
azabından sana sığınırım.” Ve; “Bunları kimden işittin” dedi. Ben de:
“Senin bunları söylediğini işittim” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi:
“Bunları elden bırakma! Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)’in bunları söylediğini
işittim.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
3504-
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle
buyurdu: “Affedilmiş olsan bile söylediğinde affedileceğin bazı kelimeleri
sana öğreteyim mi?” Dedi ki: “Büyük ve yüce Allah’tan başka gerçek ilah
yoktur, ancak o vardır ikram sahibi ceza vermede acele etmeyen Allah’tan başka
gerçek ilah yoktur. Sadece O’ vardır. Büyük arşın Rabbi olan Allah’ı her türlü
eksiklikten tenzih ederim. Ondan başka gerçek ilah yoktur, sadece o vardır.”
(Müsned: 663)
Ali b. Haşrem dedi ki: Ali b. Huseyn b. Vakîd babasından bu hadisin bir
benzerini bize nakletmiş olup hadisin sonunda: “Eksiksiz övgüler alemlerin
Rabbi olan Allah’a mahsustur” ilavesi vardır.
Tirmizî:
Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle Ebû İshâk’ın Hâris b. Ali’den rivâyetiyle
bilmekteyiz.
3505-
Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Yunus’un balığın karnında iken yaptığı duâ olan: “Senden başka gerçek ilah
yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin doğrusu ben
yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim.”
(Enbiya: 87) Bu duâyı herhangi konuda yaparsa Allah onun duâsını mutlaka kabul
eder.” (Müsned: 1383)
Muhammed b. Yahya diyor ki: Muhammed b. Yusuf b. Mürre b. İbrahim b. Muhammed b.
Sa’d bu hadisi Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmiş olup “Âişe’den”
dememiştir.
Tirmizî:
Başkaları bu hadisi Yunus b. ebî İshâk’tan, İbrahim b. Muhammed b. Sa’d’den ve
Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmişler ve senedinde “babasından”
dememişlerdir.
Bazıları ise Yunus b. İshâk’tan rivâyet ederek şöyle demişlerdir: “İbrahim b.
Muhammed b. Sa’d, babasından ve Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmişlerdir.”
Yunus b. ebî İshâk ise bazen hadisin senedinden “babasından” demekte
bazen da dememektedir.
3506-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca
Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere
bitirirse inşallah Cennete girer.”(Buhârî, Şurût: 17;
Müslim, Zikir: 27)
Yusuf diyor ki Abdul A’lâ bu hadisin bir benzerini Hişâm b. Hassân’dan,
Muhammed’den ve Ebû Hüreyre’den bize aktarmıştır.
3507-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca
Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere
bitirirse inşallah Cennete girer.” “O Allah ki Ondan başka gerçek ilah yoktur
ancak o vardır. O dünyada herkese ahirette ise sadece mü’minlere acıyıp şefkat
edendir.”
(Bu 99 ismi; manzum
tercemesiyle veriyoruz ki Müslümanlar kolayca ezberleyip Allah’ı iyi bilisinler
diye…)
Buhârî ve Müslim’de isimler sayılmaksızın, Tirmizî, Deavât, 86 ve İbn-i Mâce,
Duâ, 10 da 99 isim sayılarak rivayet edildiğine göre; “Allah’ın 99 ismi vardır.
Kim bunları öğrenir (hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve
hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşaallah) Cennete girer.”
اَللَّهُ
Allah, O'ndan başka
yoktur tapacak
En güzel isimler,
O'nundur ancak.
اَلْوَكِيلُ - اَلْقَوِىُّ
Vekîl'dir, daima
kulun vekili.
Kavî'dir, işi pek
güçlü, kuvvetli.
اَلرَّحْمَنُ – اَلرَّحِيمُ
Rahman'dır, esirger,
merhametlidir.
Rahim'dir, kuluna
pek rahmetlidir.
اَلْمَتِينُ - اَلْوَلِىُّ
Metîn'dir, sarsılmaz
pek metanetli.
Velî'dir, mevlâ'dır,
ne güzel velî.
اَلْمَلِكُ – اَلْقُدُّوسُ
Melik'dir, mülk
O'nun varlık O'nundur.
Kuddûs'tür,
eşsizlik, birlik O'nundur.
اَلْحَمِيدُ – اَلْمُحْصِى
Hamîd'dir, her işi
yerinde, yüce.
Muhsî'dir,
saymıştır, nasıl ve nice.
اَلسَّلاَمُ – اَلْمُؤْمِنُ
Selâm'dır, selâmet, saadet O'ndan.
Mü'min'dir, hidayet emniyet O'ndan.
اَلْمُبْدِئُ – اَلْمُعِيدُ
Mübdî'dir, her işin
başıdır, başlar.
Muîd'dir, her işi
tekrar O işler.
اَلْمُهَيْمِنُ – اَلْعَزِيزُ
Müheymin, gözeten,
denetleyen O.
Aziz'dir, şerefli,
şeref veren O.
اَلْمُحْيِى - اَلْمُمِيتُ
Muhyî'dir diriltir,
hayat bahşeder.
Mümît'dir, öldürür
ve helak eder.
اَلْجَبّاَرُ
Cebbâr'dır, her
derdin çaresi O'ndan.
Çıkmaya çare yok,
buyruklarından.
اَلْحَىُّ - اَلْقَيوُّمُ
Allah'ım bir
Hayy'dir, daim sağ ölmez.
Kayyûm'dur hiç bir
şey O'nsuz sağ olmaz.
اَلْمُتَكَبِّرُ
Büyüklük O'nundur, O
mütekebbir.
Bir Allah, en büyük
demektir tekbir.
اَلْواَجِدُ - اَلْماَجِدُ
Vâcid'dir, ezeli,
ebedi vardır.
Mâcid'dir, mecidle
anlamı birdir.
اَلْخاَلِقُ – اَلْباَرِئُ
Hâlık'tır, yarattı,
yoktan var etti.
Bârî'dir, düpdüzgün
yaptı, düzeltti.
اَلْواَحِدُ - اَلصَّمَدُ
Vâhid'dir, birdir O,
başka İlah yok.
Samed'dir, eşsizdir,
gayrine âh yok.
اَلْمُصَوِّرُ
Musavvir, her şeye
bir suret vermiş.
Sanatını gözler
önüne sermiş.
اَلْقاَدِرُ - اَلْمُقْتَدِرُ
Kâdir'dir, herşeyin
üstüne gider.
Muktedîr, her işi
yapar, alteder.
اَلْغَفّاَرُ – اَلْقَهّاَرُ
Ğaffâr'dır,
bağışlar, eksiği kapar.
Kahhâr'dır, kahreder
ne yapar, yapar.
اَلْمُقَدِّمُ - اَلْمُؤَخِّرُ
Mukaddim, isterse
öne alır O.
Muahhir, isterse
sona alır O.
اَلْوَهّاَبُ – اَلرَّزاَّقُ
Vehhâb'tır, hep
verir, hep karşılıksız.
Razzâk'tır, mahlûku
komaz rızıksız.
اَلأَوَّلُ – اَلآخِرُ
Evvel'dir, ilk
O'dur, yoktur öncesi.
Ahir'dir son O'dur,
yoktur sonrası.
اَلْفَتّاَحُ – اَلْعَلِيمُ
Fettâh'tır, yol açar
kapılar açar.
Alîm'dir, bilendir
sonsuz ilmi var.
اَلظّاَهِرُ - اَلْباَطِنُ
Zâhir'dir, en üstün
O'ndan üste yok.
Bâtın'dır, en gizli
O'ndan berî yok.
اَلْقاَبِضُ – اَلْباَسِطُ
Kâbız'dır, dilerse
sıkar, dar eder.
Bâsıt'tır, bol
verir, yoğu var eder.
اَلْواَلِى - اَلْمُتَعاَلِى
Vâlî'dir, üstlenir,
destekler kulu.
Müteâlî O'dur,
yüksek ve ulu.
اَلْخاَفِضُ – اَلرّاَفِعُ
Hâfız'dır, indirir,
alçaltır aman.
Râfı'dir, bindirir,
yüceltir heman.
اَلْبَرُّ - اَلتَّوّاَبُ
Berr'dir,
kaplamıştır lutfu her yeri.
Tevvâb, kabul eder,
tüm tevbeleri.
اَلْمُعِزُّ – اَلْمُذِلُّ
Muîz'dir, yükseltir
izzetler verir.
Müzil'dir, alçaltır,
zilletler verir.
اَلْمُنْتَقِمُ – اَلْعَفُوُّ
Müntakîm, intikam
alır, bırakmaz.
Afüv'dür, yalvarsan
affeder, bakmaz.
اَلسَّمِيعُ – اَلْبَصِيرُ
Semi'dir, herşeyi
duyar, işitir.
Basîr'dir, herşeyi
görür, gözetir.
اَلرَّؤُوفُ – ماَلِكُ الْمُلْكِ
Raûf'dur, şefkati,
merhameti çok.
Mâliki'l-Mülk'tür O,
mülk de ortağı yok.
اَلْحَكَمُ – اَلْعَدْلُ
Hakem'dir, söz
O'nda, her sözü hikmet.
Adl, işi adalet,
sözü adalet.
ذُوالْجَلاَلِ وَاْلاِكْراَمِ
O'dur zü'l-Celâli
ve'l-İkrâm mevlâ.
Yücelik ve İhsan hep
O'ndan ola.
اَللَّطِيفُ – اَلْخَبِيرُ
Latîf'tir, lutfeder,
pek ince bilir.
Habîr'dir, her
şeyden haberdar olur.
اَلْمُقْسِطُ - اَلْجاَمِعُ
Muksit'tir, Âdildir,
her işi denge.
Câmî'dir, toplayan
belli bir güne.
اَلْحَلِيمُ – اَلْعَظِيمُ
Halîm'dir, hiç
ivmez, hep verir mühlet.
Azîm'dir, sadece
O'nun azamet.
اَلْغَنِىُّ - اَلْمُغْنِى
Ğanîy'dir, değildir
bir şeye muhtaç.
Muğnî'dir, O'ndandır
bütün ihtiyaç.
اَلْغَفُورُ – اَلشَّكُورُ
Ğafûr'dur, bağışlar,
örter, affeder.
Şekûr'dur, hak
bilir, azı çok eder.
اَلْماَنِعُ
Manî'dir, engeller
her ne isterse.
Veremez hiç kimse, O
bir keserse.
اَلْعَلِىُّ – اَلْكَبِيرُ
Alîy'dir, en üstün,
en yüksek O'dur.
Kebîr'dir, en büyük,
en büyük O'dur.
اَلضّاَرُّ - اَلنّاَفِعُ
Zârr'dır, zararına
engel olunmaz.
Nafi'dir,
faydasından uzak kalınmaz.
اَلْحَفِيظُ – اَلْمُقِيتُ
Hafîz'dir, O kollar,
O bekler durur.
Mukît'tir, herşeyin
hakkını korur.
اَلنُّورُ - اَلْهاَدِى
Nûr'dur, nasıl
nûrdur asla bilinmez.
Hâdî'dir, O'nsuz hiç
bir şey bulunmaz.
اَلْحَسِيبُ – اَلْجَلِيلُ
Hasîb'tir, hesaplar
ve hesap sorar.
Celîl'dir en yüce,
en yüce O var.
اَلْبَدِيعُ - اَلْباَقِى
Bedî'dir, herşeyi
yoktan var kılan.
Bâkî'dir, ebedi
kalacak olan.
اَلْكَرِيمُ – اَلرَّقِيبُ
Kerîm'dir, pek
cömert, ikram edici.
Rakîb'dir, görücü,
hem gözetici.
اَلْواَرِثُ
Vâris'dir, herşeyin
mirası O'nun.
Burası O'nundur,
orası O'nun.
اَلْمُجِيبُ – اَلْواَسِعُ
Mücîb'dir, karşılık
verir duâya.
Yalvar herşeyi bol,
Vâsî Mevlaya.
اَلرَّشِيدُ - اَلصَّبوُرُ
Reşîd'dir, gösterir
ve eriştirir.
Sabûr'dur, sabırlı
hep fırsat verir
اَلْحَكِيمُ – اَلْوَدُودُ
Hakîm'dir, her sözü,
her işi doğru.
Vedûd'dur, sevilir,
sever kulunu.
En güzel isimler bir
tek Allah'ın.
Var sen de nimeti ve
çok günahın.
اَلْمَجِيدُ – اَلْباَعِثُ
Mecîd'dir, şanlıdır,
pek şereflidir.
Bâis'dir, ruh verir,
elçi gönderir.
Nimetiyle günahını
temizle.
Bu güzel adları iyi
ezberle.
اَلشَّهِيدُ – اَلْحَقُّ
Şehîd'dir, her şeye
şâhidtir Allah.
Ezelî, ebedî tek
Hak'dır Allah.
Sonra hakkın ver
gaflete dalma.
Cehenneme girip,
Cennet’ten olma.
(İbn-i Mâce, Duâ: 10
(Terc. 10/48)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Pek çok râvî bu hadisi bize Safvân b.
Salih’den rivâyet etmiştir. Bu hadisi sadece Safvân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
Hadisçiler yanında güvenilen bir kişidir.,Bu hadis aynı zamanda değişik şekilde
Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.Pek çok rivâyetler içinde Esma-ül Hüsna’nın
isimlerinin sayıldığını sadece bu hadisle bilmekteyiz. Adem b. ebî İyas bu
hadisi başka bir senedle yine Ebû Hüreyre’den zikrederek Allah’ın isimlerini
zikretmiştir. Fakat rivâyetin senedi sağlam değildir.
3508-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır,
bunları öğrenip bunlara göre Allah’ı tanıyıp yaşayan ve bu imanla ölen kimse
inşallah Cennete girer.” (İbn-i Mâce, Duâ: 10)
Tirmizî: Bu rivâyette isimlerin sıralaması yoktur.
Tirmizî: Bu hadis hasen
sahihtir.
3509-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan istifade ediniz.” Bunun üzerine
ben: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cennet bahçesi neresidir?” dedim. Buyurdular
ki: “Mescidlerdir.” Ben: “Oradan istifade etmek ne demektir?”
dedim. Şöyle buyurdular: “Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu
vallahü ekber (Allah yücedir ve eksiksizdir.Bütün övgüler Allah’adır. Allah’tan
başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
3510-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan istifade ediniz.” Ashab:
“Cennet bahçeleri neresidir?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v.)’de:
“Allah’ın dinini öğrenmek üzere meydana getirilen sohbet guruplarıdır”
buyurdu.(Müsned: 12065)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Sabit’in Enes’den rivâyeti olarak hasen
garibtir.
3511-
Ebû Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Herhangi birinizin başına bir musibet geldiğinde şöyle desin: “Bizi yaratan
Allah’tır. Allah’ın mülkünde yaşamaktayız. Varlığımız, Allah içindir, sonunda
ona dönecek ve hesaba çekileceğiz.” (Bakara: 156) “Allah’ım senin katında
başıma gelenlere sevap verileceğini umuyorum. Bundan dolayı beni mükafatlandır
ve onun yerine bana daha hayırlısını ver.” Ebû Seleme can verirken:
“Allah’ım hanımıma benim ölümümden sonra benden daha hayırlı birini nasib et”
diye duâ etti. Ebû Seleme vefat edince Ümmü Seleme: “Varlığımız, Allah
içindir. Allah’ın mülkünde yaşamaktayız. Sonunda ona dönüp hesaba çekileceğiz”
deyip; “Allah katındaki bu musibetlerden dolayı sevap verileceğini ümid
ediyorum. Bundan dolayı beni mükafatlandır.” (Müsned: 25448)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu hadis değişik şekilde yine
Ümmü Seleme’den rivâyet edilmiştir. Ebû Seleme’nin adı Abdullah b. Abdul
Esed’tir.
Ø
dünya ve ahirette afiyet istemek herşey yerine geçer mi?
3512-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve:
“Hangi duâ daha değerli ve kıymetlidir” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de
buyurdu ki: “Rabbinden dünya ve ahirette selamet ve afiyet dile.” Sonra
ikinci bir gün gelerek tekrar “Hangi duâ daha faziletli ve değerlidir?”
diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.), ona aynı cevabı verdi. Üçüncü sefer geldiğinde
yine aynı soruyu sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de aynı cevabı verdi ve şöyle devam
etti: “Sana dünya ve ahirette afiyet verilmişse zaten kurtulup gitmişsindir.”
(Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadisi sadece Seleme b.
Verdan’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
3513-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir
gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem hangi duâyı okumamı tavsiye edersin?”
dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım sen affedicisin, ikram
sahibisin affetmeyi seversin beni de affet.”
(İbn Mâce, Duâ: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3514-
Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Bana bir şey öğret ki onu Allah’tan isteyeyim” dedim. Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’tan afiyet dile…” Birkaç gün sonra tekrar
geldim: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana bir şey öğret ki onu Allah’tan isteyeyim”
dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle dedi: “Ey Abbâs! Ey
Peygamberin amcası! Allah’tan dünya ve ahirette afiyet iste.” (Müsned: 1687)
Tirmizî: Bu
hadis sahihtir. Abdullah b. Hâris b. Nevfel, Abbâs b. Abdulmuttalib’den hadis
işitmiştir.
3515-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Allah’tan, afiyetten daha sevimli ve üstün bir şey istenmemiştir.”
(Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu
hadisi sadece Abdurrahman b. ebî Bekir el Müleykî rivâyeti olarak bilmekteyiz.
3516-
Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir işi yapmak istediği
zaman: “Allah’ım bana hayırlısını ver ve benim için en uygun olanı seç”
diye duâ ederdi. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup bu hadisi sadece Zenfel’in rivâyetiyle
bilmekteyiz. Hadisçiler yanında Zenfel zayıf birisidir. Kendisine Zenfel-ül
Arafî’de denilmektedir. Arafat ta oturmakta idi. Bu hadisi tek olarak rivâyet
etmiş ve kendisi gibi rivâyet eden biri olmamıştır.
3517-
Ebû Mâlik el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Abdest, imanın bir parçasıdır. Elhamdülillah diyecek şekilde yaşamak mizanı
doldurur. Sübhanallah ve Elhamdülillah diyecek şekilde bir hayat sürmek gökler
ve yeryüzü arasını dolduracak kadar sevap kazandırır. Namaz, nurdur. Sadaka
kişinin Müslüman olduğuna bir delildir. Sabır her an önümüzdeki bir ışıktır.
Kur’ân ise lehimizde veya aleyhimizde bir delildir. Her insan sabahleyin kalkıp
nefsinin satıcısıdır. Ya ibadet ve kulluk yaparak kendisini Allah’a satmış olur.
Veya arzu ve hevesine veya şeytana uyarak kendisini helak etmiş olur.”
(Müslim, Tahara: 27)
Ø
mizanı dolduran ve çok sevap kazandıran şeyler nelerdir?
3518-
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sübhanallah demek mizanın yarısını doldurur. Elhamdülillah demek ise
teraziyi doldurmuş olur. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur, sadece O vardır
diyen kimse ile Allah arasında hiçbir perde yoktur. Cennette kendisiyle beraber
oluncaya kadar…”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garib olup senedi de sağlam değildir.
3519-
Süleymoğullarından bir kişiden rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.),
şunları benim elimde veya kendi elinde saydı: Sübhanallah demek mizanın
yarısıdır. Elhamdülillah ise onu doldurmuş olur. Allahuekber demek gök ile
yeryüzü arasını doldurur oruç sabrın yarısı temizlikte imanın yarısıdır.” (Müsned: 17571)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Şu’be ve Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû
İshâk’tan rivâyet etmişlerdir.
3520-
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.),
Arafat akşamı vakfe yerinde şöyle duâ ederdi: “Allah’ım, senin buyurduğun
gibi ve bizim söylediğimizden daha hayırlı biçimde sana hamdolsun. Allah’ım
namazım tüm ibadetlerim hayatım ve ölümüm senin içindir. Dönüşüm sanadır. Her
türlü varlığım sana kalacaktır. Allah’ım kabir azabından kalbimin vesvesesinden
işlerimin dağınıklığından sana sığınırım. Allah’ım rüzgarın getireceği afetlerin
şerrinden sana sığınırım.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Senedi de sağlam değildir.
3521-
Ebû Umame (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), çok
uzunca bir duâ etmişti ki ondan bir şey ezberleyememiştik. Bunun üzerine: “Ey
Allah’ın Rasûlü! Uzunca bir duâ yaptınız bundan bir şey ezberleyemedik”
dedik. Şöyle buyurdular: “Size tüm duâları toplayan bir duâ öğreteyim mi?
Şöyle duâ edersiniz: “Allah’ım! Peygamber’in Muhammed (s.a.v.)’in senden
istediği şeyin hayrından biz de istiyoruz ve Peygamber’in Muhammed (s.a.v.)’in
sana sığındığı şeyin şerrinden biz de sana sığınıyoruz. Yardımına müracaat
edilen tek kapı sensin eninde sonunda sana ulaşacağız hiçbir güç ve kuvvet
yoktur ancak tüm güçler senin elindedir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
ØRasûlullah
(s.a.v.)2in en çok yaptığı duâ hangisidir?
3522-
Şehr b. Havşeb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Seleme
(r.anha)’ya; “Ey Mü’minlerin anası! Rasûlullah (s.a.v.), senin yanında olduğu
zaman en çok yaptığı duâ ne idi?” Dedi ki: “Çoğunlukla yaptığı duâ şuydu:
“Ey kalbleri bir halden bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi de dinin üzere
sabit kıl.” Ben kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Niçin bu duâyı
yapıyorsunuz?” diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hiçbir kimse yoktur ki
onun kalbi Allah’ın parmakları arasında olmuş olmasın. Dilediğini düzeltir,
düzgün yola kor dilediğini ise kalbini kaydırarak yoldan çıkarır.” Sonra
Âl-i Imrân sûresi 8. ayetini okudu: “O
derin kavrayış sahipleri şöyle yakarırlar: “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola
ilettikten sonra kalplerimizi bu gerçeklerden bir daha saptırma, katından bize
rahmet ver, şüphesiz bağışı en çok olan sensin sen.” (Müsned: 25210)
Tirmizî: Bu konuda Âişe’den, Nevvâs b. Sem’an’dan, Enes, Câbir, Abdullah
b. Amr ve Nuaym b. Ammâr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
3523-
Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hâlid b. Velid el Mahzûmî,
Peygamber (s.a.v)’e şikayette bulundu ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü!
Korkudan dolayı gece uyuyamıyorum. Rasûlullah (s.a.v.) ona şöyle buyurdu:
Yatağına girdiğinde şöyle duâ et: “Allah’ım ey yedi kat göklerin ve
gölgelendirdiklerinin Rabbi, Ey dünyaların ve sırtında taşıdıklarının Rabbi, Ey
şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi, Bütün yarattıklarının şerrinde ve
onlardan birinin bana saldırması ve haksızlık etmesinden beni koruyucu ol. Senin
koruman altında olan güçlüdür. Senin övgün yücedir. Senden başka gerçek ilah
yoktur. Ancak sen varsın.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadisin senedi sağlam değildir. Hakem b. Zuheyr’in rivâyetini
bazı hadisçiler almıştır. Bu hadis başka bir şekilde mürsel olarak rivâyet
edilmektedir.
Ø
sıkıntılı anlarda Rasûlullah (s.a.v.) nasıl dua ederdi?
3524-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Herhangi bir iş
Rasûlullah (s.a.v.)’e sıkıntı verdiği zaman şöyle duâ ederdi: “Ey devamlı diri
olan ölümsüz bütün varlıkların tek yöneteni ve gözeteni senin rahmetinle yardım
isterim.”
Aynı senedle Enes dedi ki: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ya zelcelali velikram” duâsına devam ediniz.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
Bu hadis Enes’den
değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.
3525-
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ya zelcelali velikram”
duâsına devam ediniz.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup mahfuz değildir. Gerçek şu ki bu hadis
Hammad b. Seleme’den, Humeyd’den ve Hasan-ı Basrî’den rivâyet edilmiştir ki bu
rivâyet daha sağlamdır. Müemmil hadisin senedinde yanılarak Humeyd’den ve
Enes’den demiştir ki bu konuda kendisine uyan olmamıştır.
Ø
abdestli olarak yatağa girip dua eden kimsenin durumu
3526-
Ebû Umâme el Bâhîlî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Abdestli olarak yatağına giren
uykusu gelinceye kadar Allah’ı zikreden bir kimse uykusu anında veya gecenin bir
vaktinde dünya ve ahiretin hayrına dair hangi duayı yaparsa mutlaka Allah ona o
isteklerini verir.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Bu hadis aynı şekilde
Şehr b. Havşeb’den, Ebû Zabya’den, Amr b. Abese’den de rivâyet edilmiştir.
3527-
Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), bir
adamın şöyle duâ ettiğini işitti: “Allah’ım senden nimetin tamamını isterim.”
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), “Nimetin tamamı hangi şeydir” diye
sordu. Ben: “Bir duâ ettim ve bu duâ sebebiyle hayır ümid etmekteyim”
dedi. Rasûlullah (s.a.v.), ise: “Cennete giriş ve Cehennem’den kurtuluş
nimetin tamamı sayılır” buyurdu.
Yine Rasûlullah (s.a.v.) bir adamın:
“Ya zelcelali velikram” dediğini işitti ve bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Duâ kapısı sana açıldı dilekte bulun!” Yine Peygamber (s.a.v) bir adamın:
“Allah’ım senden sabır isterim” dediğini duydu ve: “Sen Allah’tan bela
ve imtihan istemiş oldun ondan afiyet dile” buyurdu. (Müsned: 21009)
Ahmed b. Meni’, İsmail b. İbrahim’den, Cüreyrî’den bu senedle bu hadisin bir
benzerini rivâyet etmişlerdir.
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
3528-
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Biriniz uykudan korkarak uyanırsa şöyle desin: “Allah’ın gazabı ve
azabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve bana
yaklaşmalarından Allah’ın eksiksiz olan tam kelimelerine sığınırım.” Bu
durumda hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah b. Amr, akıl baliğ olan çocuğuna
bu duâyı belletir. Okuyamayacak küçük çocuklar için bir kağıda yazıp onun
boynuna asardı. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3529-
Ebû Râşid el Hayranî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Amr
b. Âs’a geldim ve: “Rasûlullah (s.a.v.)’tan işittiğin bir şeyi bana anlatır
mısınız?” dedim. Bunun üzerine bana bir yazı çıkardı ve: “Bu, Rasûlullah
(s.a.v.)’in benim için yazdırdığı şeydir” dedi. Yazıya baktım orada şunlar
yazılıydı: Ebû Bekir es Sıddık: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana sabah ve akşam
okuyacağım bir duâyı öğret” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): Ey Ebû Bekir şöyle de
buyurdu: “Ey Allah’ım Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Gizli ve açık her şeyi
bilen senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın. Her şeyin Rabbi ve
idarecisi sensin. Benliğimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve beni şirke
düşürmesinden, günah işlemekten ve bir Müslüman’a kötülük etmekten sana
sığınırım.”
(Müsned: 6309)
3530-
Amr b. Mürre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Vâil’den işittim,
şöyle diyordu: Abdullah b. Mes’ûd’tan şöyle dediğini işittim, dedi. Bunun
üzerine ben kendisine sen bunu Abdullah’tan işittin mi diye sordum. Ebû Vâil:
“Evet” dedi. Abdullah hadisi merfu olarak rivâyet ederek şöyle dedi:
“Allah’tan daha kıskanç bir kimse yoktur bu yüzden gizli ve açık tüm kötülükleri
haram kılmıştır. Övülmeyi Allah’tan daha çok seven bir kimse yoktur. Bu yüzden
Allah kendini övmüştür.” (Buhârî, Tefsir-ül
Kur’an: 27; Müslim, Tevbe: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garib sahihtir.
3531- Ebû Bekir es
Sıddık (r.a.)’tan rivâyete göre, kendisi şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü!
Bana namazda yapacağım bir duâ öğret” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle
buyurdu: “Deki: Ey Allah’ım ben nefsime çok zulmettim günahları ancak sen
bağışlarsın katından bir bağışlanma ile beni bağışla bana merhamet et. Şüphesiz
sen bağışlayan ve acıyansın.”
(Buhârî, Ezan, 17; Müslim, Zikir: 27)
Tirmizî: Bu hadis Leys b. Sa’d rivâyeti olarak hasen garibtir. Ebû’l
Hayrın ismi Mersed b. Abdullah el Yezenî’dir.
3532-
Muttalib b. ebi’l Vedaa (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Abbâs sanki
bir şey duymuş gibi Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gelmişti. Rasûlullah (s.a.v.),
minberde doğruldu ve “Ben kimim” buyurdu. Ashab: “Sen Allah’ın
Rasûlüsün sana selam olsun.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Ben Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed’im. Allah
yarattıklarını yaratmış ve beni yarattıklarının en hayırlılarından kılmıştır.
Sonra o yaratıklarını ikiye ayırmış beni onlar içinde yine en hayırlılarından
kılmıştır. Sonra o insanları kabilelere ayırmış ve beni en hayırlı kabileden
çıkarmıştır. Sonra o kabileleri de daha küçük birimlere ayırmış ve beni de neseb
soy sop olarak onların en hayırlılarından kılmıştır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Ø
günahlar, ağacın yaprağı gibi hangi dua ile dökülür?
3533-
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yaprakları kurumuş bir
ağacın yanından geçerken bastonuyla ağaca vurdu ve yaprakları döküldü. Bunun
üzerine şöyle buyurdu: “Tüm eksiksiz övgüler Allah’a mahsustur, Allah’ı
tenzih ederim ve O’nu överim O’ndan başka gerçek ilah yoktur. Ancak O vardır.
Allah en büyüktür, sözlerini söylemek kulun günahlarını şu ağacın yapraklarını
döktüğü gibi mutlaka dökecektir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
3534-
Umâra b. Şebîb es Saî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Kim güneşin batımından sonra on kere Allah’tan başka gerçek
ilah yoktur ancak O vardır O tektir, O’nun ortağı yoktur. Saltanat ve irade
tümüyle ona aittir. Eksiksiz övgülere O layıktır. Hayat veren O’dur. Ölüm de
O’nun elindedir. Ve o her şeye güç yetirendir” derse Allah bu kimse için
sabaha kadar şeytandan koruyacak silahlı koruyucular gönderir ve ona on sevap
yazılır ve on günahı silinir. Ve bu yaptığı duâ on mü’min köleyi hürriyetine
kavuşturma sevâbına denk sevap kazandırmış olur. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Leys b. Sa’d’ın
rivâyetiyle bilmekteyiz. Umâra’nın Peygamber (s.a.v)’den hadis işittiğini
bilmiyoruz.
Ø
tevbe ve istiğfarın değeri ve Allah’ın kullarına rahmeti
3535-
Zir b. Hubeyş (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Saffan b. Assâl el
Murâdî’ye mestler üzerine mesh yapmanın hükmünü sormaya gelmiştim bana şöyle
dedi: “Ey Zir! Seni buraya hangi şey getirdi?” Ben de: “Bilgi edinmek
için” dedim. Bunun üzerine Safvân: “Şüphesiz ki melekler ilim elde etmek
için gayret gösterene istediği şeyden memnunluk duyarak onu her şeyden korumak
için kanatlarını gererler.” Ben de: “Soracağım ve kalbimi tırmalayan şey
şudur dedim ve: “Büyük ve küçük abdest bozduktan sonra mestler üzerine mesh
yapmak nasıl olacaktır?” Sen Peygamberin sahabîlerindensin. Sana bu konuyu
sormaya geldim sen Rasûlullah (s.a.v.)’den bu konuda bir şeyler işittin mi?”
Safvân: “Evet” dedi; “Rasûlullah (s.a.v.) ile yolculukta olduğumuz
zaman veya bir yerde misafir olduğumuz zaman cünüplük dışında küçük abdest,
büyük abdest ve uykudan dolayı üç gün üç gece mestlerimi çıkarmamamızı
emrederdi.”
Bundan sonra ben: “Rasûlullah
(s.a.v.)’den sevgi hakkında bir şeyler işittin mi?” diye sordum. Safvân:
“Evet” dedi; bir yolculukta Peygamber (s.a.v) ile birlikteydik ansızın bir
bedevi yüksek sesle “Ya Muhammed!” diye bağırdı.Rasûlullah
(s.a.v.)’de onun sesine yakın bir sesle: “Haydi gel” diye cevap verdi.
Biz o bedevî kimseye yazıklar olsun sana sesini alçalt, çünkü sen peygamberin
huzurundasın yüksek sesle konuşmak yasaktır dememize rağmen vallahi sesimi
alçaltmam dedi. Sonra o bedevi dedi ki: “Bir kişi bir topluluğu seviyor ama
henüz onlara katılmış değil.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Kıyamet
gününde kişi sevdikleriyle beraberdir” buyurdu. Ve bize bazı şeyler anlattı.
Sonunda şöyle buyurdu: “Batı tarafında (Sûfyân, Şam tarafında dedi.)
bir kapıdan bahsetti ki bu kapının genişliği bir binitli kimsenin kırk yıl veya
yetmiş yıl yürümesi kadardır. Allah bu kapıyı gökleri ve yeri yarattığı gün
tevbe için açmıştır. Güneş batıdan doğuncaya kadar yani kıyamete kadar da
kapatmayacaktır.” (Nesâî, Tahara: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3536-
Zir b. Hubeyş (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Safvân b. Assâl el
Muradiye gelmiştim ki bana “Buraya niçin geldin” dedi. Ben de: “Bilgi
edinmek için” dedim. Bunun üzerine Safvân: Benim Rasûlullah (s.a.v.)’den
öğrendiğime göre: “Melekler ilim öğrenmek isteyen kimseye memnun
olduklarından dolayı onu her şeyden korumak için kanatlarını gererler.”
Sonra kendisine dedim ki: “Mest üzerine mesh konusunda zihnime takılan şeyler
var bu konuda Rasûlullah (s.a.v.)’den öğrendiğin bir şeyler var mı?” Safvân:
“Evet” dedi; “Bir yolculukta olduğumuzda veya misafirlikte iken
cünüplük dışında küçük abdest, büyük abdest bozmak ve uykudan dolayı üç gün üç
gece mestlerimizi çıkarmamamızı bize emretmişti.”
Bundan sonra ben:
“Rasûlullah (s.a.v.)’den sevgi hakkında bir şeyler işitin mi?” Safvân:
“Evet” dedi; “Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber iken
görgüsüz kaba bir bedevi yüksek sesle Ya Muhammed! Ya Muhammed! Diye
Peygamberimizi çağırmıştı. Ashab ona: Sus, sesini alçalt; böyle yapmak
yasaktır, dedik. Rasûlullah (s.a.v.), onun sesine yakın bir sesle: “Gel
bakalım” diye cevap verdi. O bedevi de: “Bir kimse bir topluluğu seviyor
ama henüz onlar arasına karışmış değildir” diye cevap verdi. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v.): “Kişi sevdikleriyle beraberdir” buyurdu: Zir diyor
ki: Safvân anlattı anlattı sonunda Allah’ın tevbe için batıda genişliği
yetmiş yıllık mesafe olan bir kapı yarattığını, güneş batı tarafından doğuncaya
kadar kapatılmayacağını ve Allah’ın Enam sûresi 158. ayetinin bu tevbe konusunda
olduğunu bana anlattı: “O Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıranlar, inanmak
için kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin
bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ancak Rabbinin onları imana mecbur
edecek bazı alametleri geldiği gün, iman etmenin daha önce inanmamışsa veya
inancıyla bir iyilik kazanmamışsa, o günkü imanı ona bir fayda sağlamaz. De ki:
Bekleyin öyleyse ahiret gününü ey inançsızlar! Biz de bekliyoruz başınıza
gelecekleri.”
(Nesâî, Tahara: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3537-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah kulunun tevbesini can boğaza gelmediği sürece kabul eder.” (İbn Mâce, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Muhammed b. Beşşâr, Ebû
Âmir el Akdî vasıtasıyla Abdurrahman’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini
bize aktarmıştır.
3538-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin tevbe etmesi, kaybettiği bir şeyi bulduğunda nasıl sevinirse
Allah ondan daha fazla sevindirir.” (Müslim, Salat: 27; İbn
Mâce, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Numân b. Beşîr ve Enes’den de hadis
rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
Ebû’z Zinad rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadisi Mekhûl, Ebû Zerr
rivâyetiyle aynı senedle benzeri şekilde rivâyet etmiştir.
3539-
Ebû Eyyûb (r.a.)’den rivâyete göre: Ebû Eyyûb, ölümü yaklaştığında şöyle dedi:
“Bir şeyi sizden gizlemiştim o da şuydu: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu işittim: Siz günah işlemez bir toplum olsaydınız mutlaka Allah günah
işleyen bir topluluk yaratırdı da onlar günah işlerler ve Allah’a tevbe
ederlerdi. Allah’ta onları bağışlardı.”
(Müslim, Tevbe: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Bu hadis Muhammed b.
Ka’b’den, Ebû Eyyûb’tan benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Aynı şekilde
Kuteybe, Abdurrahman b. ebi’z Zinad vasıtasıyla Gafre’nin azâdlı kölesi
Ömer’den, Muhammed b. Ka’b’tan ve Ebû Eyyûb’tan benzeri şekilde rivâyet
edilmiştir.
3540-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den
işittim şöyle buyurdu: “Allah: Ey Ademoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden
ümid ettiğin sürece senin hatalarını bağışlarım ve hiç aldırış etmem. Ey
Ademoğlu! Senin günahların göğün bulutlarına ulaşsa bile sen de benden
bağışlanma dilesen seni bağışlarım ve hiçbir şeye aldırış etmem. Ey Ademoğlu!
Sen bana dünya dolusu kadar hatalarla gelip bana hiçbir şeyi ortak koşmamış
olsan şüphesiz seni dünya dolusu bağışlanma ile karşılarım.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.
Ø
allah’ın rahmeti yüz olup 99’u kendisinde biri yeryüzündedir
3541-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah, yüz rahmet yarattı ve yarattıkları arasına bir merhamet koydu ki bu
yüzden insanlar ve hayvanlar birbirlerine merhamet ederler. Doksan dokuz rahmet
ise Allah’ın katındadır.” (Buhârî, Edeb: 27;
Müslim, Tevbe: 17)
Tirmizî: Bu konuda İbn Selman, Cündüp b. Abdullah b. Sûfyân el Becelî’den
de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen
sahihtir.
3542-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Mü’min, Allah katında olan azabı bilmiş olsa hiç kimse Cennete göz dikmez,
Kafir de Allah katında olan rahmeti bilmiş olsa hiç kimse Cennet’ten ümidini
kesmezdi.” (Müslim, Tevbe:
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Alâ’nın babasından ve Ebû Hüreyre’den rivâyet
etmesiyle bilmekteyiz.
3543-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah tüm yarattıklarını yarattığı zaman kendi üzerine şöyle yazmıştır:
“Benim rahmetim gazabımı geçmiştir.” (İbn Mâce, Zühd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
3544- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle
demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), mescide girdi ve bir adam namaz kılmış duâ ediyor
ve duâsında şöyle diyordu: “Ey Allah’ım senden başka ilah yoktur, ancak sen
varsın sen bol bol verensin.” Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, Ey Celal
ve ikram sahibi” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Onun Allah’a ne ile
duâ ettiğini biliyor musunuz?” diye sordu sonra kendisi: “O kimse Allah’a
ismi azam duâsıyla duâ etmiştir. Bununla duâ edildiğinde Allah kabul eder ve bu
duâlarla istenildiğinde Allah verir” diye cevap verdi. (İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Sabit b. Enes’in rivâyeti olarak bu hadis garibtir. Bu şeklin
dışında da Enes’den bu hadis rivâyet edilmiştir.
3445- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yanında ismim anıldığı halde bana salevat
getirmeyen kimsenin burnu yerde sürtünsün. Ramazan ayına girdiği halde
günahlarını bağışlatmadan Ramazandan çıkan kimsenin de burnu yerde sürünsün.
Yanında anne ve babası ihtiyarlamalarına rağmen onları razı etmediğinden dolayı
Cennete giremeyen kimsenin burnu yerde sürtülsün.” Abdurrahman diyor ki:
“Zannedersem anne ve babasından biri” demişti. (Müsned: 7139)
Tirmizî: Bu konuda Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
hasen garibtir.
Rib’î b. İbrahim,
İsmail b. İbrahim’in kardeşi olup güvenilir bir kişidir. Kendisine İbn Uleyye de
denilir.
Bazı ilim adamlarından şöyle rivâyet edilmiştir: “Bir kimse bir toplantıda
Peygambere tek bir kere salevat getirse toplantı sonuna kadar o kimseye
yeterlidir.”
3546- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cimri o kimsedir ki yanında ismim
anılır fakat bana salevat getirmez.” (Müsned: 1645)
Ø
allah’a en sevimli duâ kendisinden afiyet istenmesidir
3547-
Abdullah b. ebî Evfâ (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ
ederdi: “Allah’ım! Kalbimi kar, dolu ve soğuk su ile soğut. Allah’ım! Beyaz
elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan temizle.” (Nesâî, Gusül: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
3548-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kime
duâ kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan afiyet
istenilmesinden daha sevimli bir şey istenilmemiştir.” Rasûlullah (s.a.v.)
konuşmasını şöyle devam etti: “Duâ, inen belaya ve inmeyen belaya karşı
faydalıdır. Ey Allah’ın kulları duâya sarılınız.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece Abdurrahman b. Ebî Bekir el Kureşî’nin
rivâyetiyle bilmekteyiz ki bu şahıs hadis konusunda zayıftır. Bazı hadisçiler
hafızası yönünden kendisini zayıf kabul etmişlerdir. İsrail bu hadisi
Abdurrahman b. ebî Bekir’den, Musa b. Ukbe’den, Nafi’ ve İbn Ömer’den rivâyet
ederek şöyle aktarmışlardır: “Allah’tan afiyetten daha sevimli olan bir şey
istenmemiştir.”
3549-
Bilâl (r.a.)’den Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
“Gece namazını ihmal etmeyiniz. Çünkü o sizden önceki salih kişilerin adetidir.
Gece namazı Allah’a yakınlık olup günahlardan sakındırır, kötülüklere keffâret
olup vücuttan hastalığı kovar.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bilâl’in rivâyetiyle ve sadece bu şekliyle
bilmekteyiz. Senedi yönünden zayıftır.
Tirmizî: Muhammed b. İsmail’den
işittim şöyle diyordu: Muhammed el Kureşî, Muhammed b. Saîd eş Şamî’dir. İbn ebî
Kays ve Muhammed b. Hassân bu zatın kendisidir ve hadisleri terkedilmiştir.
Muaviye b. Salih bu
hadisi Rabia b. Yezîd’den, Ebû İdris el Havlânî’den, Ebû Umâme’den rivâyet
ederek şöyle demişlerdir: “Gece ibadete devam ediniz! Çünkü O sizden önceki
Salih insanların adetidir. Rabbinize yaklaştırıcıdır, günahlara keffârettir,
günahlardan sakındırır.” (
Tirmizî: Ebû İdris’in, Bilâl’den
rivâyet ettiği bu hadis daha sahihtir.
3550-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimin ömürleri yetmiş ile altmış arasındadır. Onlardan yetmişi aşacak
olanlar çok azdır.” (İbn Mâce, Zühd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Muhammed b. Amr’ın, Ebû Seleme’den ve Ebû Hüreyre’den rivâyeti olarak…
Ebû Hüreyre’den daha
değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.
3551-
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi:
“Rabbim bana yardım et, aleyhimde olacak şeylerde yardım etme. Bana yardım et
aleyhime yardımcı olma. Bana zafer ver bana karşı olanlara zafer verme, olayları
benim iyiliğime gerçekleştir. Bana zarar olacak şekilde gerçekleştirme. Beni
hidayete erdir ve hidayeti bana kolaylaştır. Bana saldırana karşı yardımını
benden esirgeme. Ey Rabbim beni sana çok şükreden, seni çok zikreden senin
azabından çok korkan sana pek çok itaat eden, sadece senin için eğilen, sana
yönelip yakaran bir kişi kıl. Ey Rabbim tevbemi kabul eyle günah ve hatalarımı
temizle duâmı kabul et. Delilimi sabit eyle, dillimi doğru kıl. Kalbime hidayet
eyle göksümden kin ve hasedi çıkar.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27;
İbn Mâce, Duâ: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Mahmûd b. Gaylân, Muhammed b. Bişr el
Abdî’den ve Sûfyân’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
3552-
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim
kendisine zulmedene bedduâ ederse mutlaka yardım görür.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup bu hadisi sadece Ebû Hamza’nın rivâyetiyle
bilmekteyiz. Ebû Hamza hakkında bazı ilim adamları ileri geri konuşmuşlardır.
Kendisine Meymun el A’ver denilir. Kuteybe, Humeyd b. Abdurrahman er Revâsî
vasıtasıyla Ebû’l Ahves’den ve Ebû Hamza’dan aynı senedle bu hadisin bir
benzerini rivâyet etmişlerdir.
3553-
Ebû Eyyûb el Ensârî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Her kim on kere: “Allah’tan başka gerçek ilah yoktur sadece Allah vardır. O
tektir, ortağı yoktur, saltanat O’nundur, her türlü övgüler ona mahsustur, hayat
veren de öldüren de O’dur. O’nun gücü her şeye yeter” derse İsmail
zürriyetinden dört köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır. (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim: Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis Ebû Eyyûb’tan mevkuf olarak ta rivâyet edilmiştir.
3554-
Safiye (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) yanımıza
girdi. Önümde tesbih gibi saydığım dört bin çekirdek bulunuyordu. Dedim ki:
Onlarla sayarak Allah’ı tesbih etmişimdir. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Ben sana bu tesbih çektiğin şeylerden daha fazla sevap
kazandıracak birşeyi öğreteyim mi?” Ben de: “Evet” dedim. Buyurdular
ki: “De ki: Allah’ın yarattıkları sayısınca tesbih ederim.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Safiyye rivâyetiyle bu şekilde
bilmekteyiz ki Haşim b. Saîd el Kufî tarafından rivâyet edilmiştir. Senedi pek
bilinmemektedir. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
3555-
Cüveyriyye binti Hâris (r.anha)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Mescidde
namaz kıldığım yerde iken Rasûlullah (s.a.v.) yanıma uğramıştı. Gündüzün
yarısına yakın bir zamanda uğradığında beni aynı halde buldu ve: Hala sabahki
durumda mısın? diye sordu. Ben de evet dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdular:
Sana bazı kelimeler öğreteyim de onları söyle böylece uzun zaman boyu burada
kalmamış olursun. Yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, yarattıklarının
sayısınca Sübhanallah, Yarattıklarının sayısınca sübhanallah. Kendi razı olacağı
kadar sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Arşın ağırlığı kadar
sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar
sübhanallah, sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar
sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah.”
(Müslim, Zikr: İbn Mâce, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Muhammed b.
Abdurrahman, Talha ailesinin azâdlı kölesidir. Medîneli bir ihtiyardır,
güvenilen bir kişidir. Mes’ûdî ve Sevrî kendisinden bu hadisi rivâyet
etmişlerdir.
3556-
Selman el Farisî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu
rivâyet edilmiştir: “Allah çok haya sahibi ve ikram edicidir. Kişi O’na
ellerini kaldırıp duâ ettiği zaman onları boş çevirmekten haya eder.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27;
İbn Mâce, Edeb.: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bazıları bu hadisi merfu olmaksızın
rivâyet etmişlerdir.
3557-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri iki parmağıyla işaret ederek
duâ ediyordu. Rasûlullah (s.a.v.) ona: “Tek parmağınla tek parmağınla diye
ikaz etti.” (Nesâî, Sehv: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Bu hadisin manası
şöyledir: Kişi namazında teşehhüd anında tek parmağıyla işaret etmelidir.
3558-
Muâz b. Rifâa (r.a.)’nın babasından bize haber verdiğine göre, şöyle demiştir:
Ebû Bekir es Sıddık, minber üzerinde ayağa kalktı ağladı ve şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.v.), bir yıl önce bu minber üzerinde ayağa kalkıp ağlamış ve
şöyle demişti: “Allah’tan affedilmeyi ve afiyet içersinde olmayı isteyiniz.
Çünkü hiç kimseye sağlam imandan sonra afiyetten daha hayırlı bir şey
verilmemiştir.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Ebû Bekir es Sıddık rivâyeti olarak
garibtir.
3559-
Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah’tan bağışlanma isteyen kimse o tevbe ettiği günahı günde yetmiş kere
işlemiş olsa bile o günaha bir daha varmayacağı için ısrar etmiş sayılmaz.” (Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû Nadra’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Senedi
pek sağlam değildir.
3560-
Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb yeni bir
elbise giymişti ve şöyle demişti: “Allah’a hamdolsun ki avret yerlerimi
kapatacak ve işlerimi güzelce devam ettirebileceğim bir elbiseyi bana giydirdi”
diye duâ edip eski elbisesini sadaka olarak verdi. Sonra şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştu: “Kim yeni bir elbise
giyerde: “Allah’a hamdolsun avret yerlerimi kapatacak ve işlerimi güzelce devam
ettirebileceğim bir elbiseyi bana giydirdi” diyerek duâ eder ve eski elbisesini
tasadduk ederse o kişi diri ve ölü olarak mutlaka Allah’ın koruması altında,
himayesinde olmuş olur.” (İbn Mâce, Libas: 17)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
Bu hadisi Yahya b. ebî
Eyyûb, Ubeydullah b. Zahr’dan, Ali b. Yezîd’den, Kâsım’dan ve Ebû Umâme’den
rivâyet etmiştir.
Ø
dönüşü çabuk kazancı bol olan cemaat hangisidir?
3561-
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Necid tarafına bir
müfreze göndermişti de onlar pek çok ganimetler elde ederek dönüp gelmişlerdi.
Bunun üzerine o müfrezede olmayan bir kimse dedi ki: “Bu müfrezeden daha
çabuk dönen ve daha çok ganimetle gelen bir müfreze görmedik.” Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Dikkat edin! Ganimet bakımından daha hızlı
bir topluluğu size göstereyim mi?” Bir topluluk ki sabah namazında hazır
bulunup sonra oturup güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikredenler. İşte bunlar;
dönüşü çabuk kazancı bol olan cemaattir.
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Hammad b.
ebî Humeyd, Ebû İbrahim el Ensarî el Müzenî olup, Muhammed b. ebû Humeyd el
Medenî’dir. Hadis konusunda zayıftır.
3562-
Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)’den Umreye gitmek için
izin istemişti de bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Ey kardeşim duâlarına
bize de ortak et bizi unutma” demişti. (Ebû Dâvûd, Salat: 27;
İbn Mâce, Menasik: 17)
3563-
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, sözleşmeye bağlı bir köle: “Sözleşme bedelini
ödemekten aciz kaldım bana yardım et” dedi. Ali de şu karşılığı verdi:
“Dikkat et! Rasûlullah (s.a.v.)’in bana öğretmiş olduğu bazı duâları sana
öğreteyim: Sebîr dağı kadar bile borcun olsa Allah onu sana kolayca ödettirir.
Şöyle duâ et: “Allah’ım haramlarından uzaklaştır helal olana kanaat ettir.
Lutfunla beni kimseye muhtaç etme.” (Müsned: 1250)
3564-
Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Rahatsızlandım ve şöyle
duâ etmekte iken Rasûlullah (s.a.v.) bana uğramıştı: “Allah’ım ecelim geldi
ise canımı alarak bana rahatlık ver. Eğer ecelim daha uzak ise beni bu
hastalıktan kurtar. Eğer bu benim bir imtihanım ise bana sabır ver. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v.) nasıl dedin? Dedi: Ali söylediklerini tekrarladı.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) ayağı ile beni dürttü ve Allah’ım buna afiyet
ver, (veya şüphe eden Şu’be’dir.) şifa ver. Ali dedi ki: Rasûlullah
(s.a.v.)’in bu duâsından sonra bir daha rahatsız olmadım.”
(Müsned: 1005)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3565-
Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir
hastayı ziyaret ettiğinde şöyle duâ ederdi: “Ey İnsanların Rabbi olan
Allah’ım sıkıntıyı gider, şifa ver, çaresini gönder. Sensin tek şifa veren yok
senin şifandan başka şifa hastalık bırakmayan bir şifa ile şifa ver Ey Rabbim.”
(Müsned: 533)
Ø
Rasûlullah (s.a.v.)’in farz namazların sonunda yaptığı duâsı
3567-
Mus’ab b. Sa’d (r.a.)’den ve Amr b. Meymun (r.anhüma)’dan rivâyete göre, dediler
ki: Okulda öğretmenlerin küçük çocuklara okuma yazma öğrettikleri gibi Sa’d ta
çocuklarına Rasûlullah (s.a.v.)’in farz namazdan sonra yaptığı şu duâyı
öğretirdi: “Allah’ım korkaklıktan, cimrilikten ihtiyarlığın bunaklığından,
dünyanın belalarından ve kabir azabından sana sığınırım.” (Buhârî, Cihâd: 27;
Nesâî, İstiaze: 17)
Tirmizî’nin hocası Abdullah b. Abdurrahman dedi ki: Ebû İshâk el Hemedanî bu
hadiste karmaşıklığa düşmüştür. Bazen Amr b. Meymun vasıtasıyla Ömer’den diyor
bazen de başka râvîleri zikrederek karmaşıklığa düşmüş oluyor.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle
hasen sahihtir.
3568-
Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Sa’d ve Peygamber (s.a.v), bir
kadının yanına girmişti bu kadının önünde tesbih çekmek için kullandığı hurma
çekirdekleri veya çakıl taşları vardı. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Sana
bundan daha kolay ve daha değerli olanı haber vereyim mi? “Gökteki yaratıkları
sayısınca sübhanallah, yeryüzünde yarattıkları sayısınca sübhanallah. Her ikisi
arasında yarattıkları sayısınca sübhanallah. Yaratacağı şeyler sayısınca
sübhanallah. Bütün bunlar sayısı kadar Allahü ekber. Bütün bunlar sayısı kadar
Elhamdülillah ve yine bütün bunlar sayısı kadar la havle vela kuvvete illa
billah” dersin.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Sa’d’ın rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir.
3569-
Zübeyr b. Avvam (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Her sabah Allah’ın kulları için bir görevli çıkıp şöyle der:
Allah herşeyin ve varlık aleminin sahibidir. Eşsizlik ve tek olmakta ona
mahsustur. Siz de bu Allah’ı tesbih ediniz.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3570-
İbn Abbâs (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in
yanında iken ansızın Ali b. ebî Tâlib geldi ve: “Annem babam sana feda olsun
Ey Allah’ın Rasûlü! Bu Kur’ân, benim göğsümden kaybolup gidiyor ve buna engel de
olamıyorum.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ona: “Ey Ebû’l Hasan sana
bazı kelimeler öğreteyim mi? ki Allah bu kelimelerle seni faydalandırsın,
sendeki o şeyler de başkalarını faydalandırsın ve öğrendiğin şeyi de kalbine
yerleştirsin. Ali: “Evet, ey Allah’ın Rasûlü! öğret bana” dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cuma gecesi gecenin son üçte birinde
kalkmaya gücün yeterse bu saat meleklerin hazır bulundukları bir saattir bu
saatte duâ kabul edilir. Kardeşim Yakup Peygamber de çocuklarına: “İleride sizin
için rabbime duâ edeceğim” (Yusuf sûresi: 98) demişti ki bu Cuma gecesine
gelince demektir. Eğer buna gücün yetmezse gecenin yarısında kalk, şayet buna da
gücün yetmezse gecenin başlangıcında kalkıp dört rekat namaz kıl. Birinci
rekatta fatiha ile birlikte Yasin sûresini oku ikinci rekatta, Hâ mim, Duhan
sûresini oku. Üçüncü rekatta ise Fatiha ve Elif lam mim Secde sûresini oku
dördüncü rekatta ise Fatiha ile birlikte Tebareke sûresini okursun. Teşehhüdü
bitirdiğin vakit Allah’a hamdeyle Allah’a en güzel şekilde senada bulun bana da
salevatı güzel bir şekilde getir. Sonra tüm Peygamberlere de salevat getir.
Sonra tüm mü’min erkekler ve kadınları bağışlanma talebinde bulun ve senden önce
gelip geçen tüm imanlı kardeşlerin için bağışlanma isteğinde bulun bunlardan
sonra da şöyle söyle: Allah’ım hayatta bıraktığın sürece beni kötülüklere
bulaştırma bana acı. Beni ilgilendirmeyen şeylere özenmekten beni esirge. Razı
olduğun şeylere eğilmeyi bana nasib et. Allah’ım ey gökleri ve yeri eşsiz
benzersiz yaratan ey Celal ve ikram sahibi! Ey Allah’ım! Erişilmez güç sahibi
Sensin. Ey Rahman olan Allah’ım, Ey Allah’ım senin celalin için isterim. Yüzünün
nuru için öğrettiğin şekilde Kur’ân-ı bana ezberletmeni isterim. Seni benden
razı edecek şekilde O kitabı okumayı bana nasib et. Göklerin ve yerin eşsiz ve
benzersiz yaratıcısı Allah’ım, Celal, ikram ve İzzet sahibi Allah’ım senin
gücüne hiçbir güç erişemez. Ey Allah’ım, Ey Rahman olan senin celalinle yüzünün
nuru ile ve senin kitabınla gözümü aydınlatmanı isterim. Dilimi onunla
söyletmeni, kalbimdeki sıkıntıyı onunla gidermeni gönlümü onunla açmanı bedenimi
onunla tamir etmeni isterim nitekim hak uğrunda bana senden başkası yardım etmez
ve hakkı sadece sen verirsin senden başka güç kuvvet yoktur, ancak sen varsın
sen büyüksün ve ulusun. Ey Ebû’l Hasen bunu üç veya beş veya yedi Cuma yapacak
olursan Allah’ın izniyle duân mutlaka kabul edilecektir. Beni hak ile gönderen
Allah’a yemin ederim ki bu duâ mü’minden hiçbir zaman şaşmamıştır. Abdullah b.
Abbâs dedi ki: Vallahi Ali beş veya yedi Cuma geçtikten sonra böyle bir
toplantıda Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve Ey Allah’ın Rasûlü bundan önce ancak
dört ayet kadar ezberlemekte idim ondan fazlası benden sıyrılır yok olur
giderdi. Bugün kırk ayet kadar ezberliyor ve bunları okurken sanki kitap
gözlerimin önünde gibidir. Nitekim bir hadis dinlerdim onu başkasına aktaracağım
zaman benden kaybolur giderdi. Bugün ise hadisler işitiyorum ve onları bir
başkasına aktardığım zaman bir harf bile eksik etmeden anlatabiliyorum. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ey Ebû’l Hasen Ka’be’nin Rabbine
andolsun ki sen gerçek bir mü’minsin.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Velid b. Müslim rivâyeti olarak
bilmekteyiz.
3571-
Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Allah’ın lutfundan isteyiniz. Çünkü Allah kendisinden istenilmesini
sever ibadetlerin en değerlisi sıkıntının giderilmesini beklemektir.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Aynı şekilde Hammad b. Vakîd bu hadisi bu şekilde rivâyet
etmiştir. Bu rivâyetine karşı çıkılmıştır.
Hammad b. Vakîd: Bu
Saffar denilen kişi hafız değildir. Bizce Basralı bir ihtiyardır. Ebû Nuaym bu
hadisi İsrail’den, Hakîm b. Cübeyr’den ve ismi belirtilmeyen bir kimseden mürsel
olarak rivâyet etmiştir. Ebû Nuaym hadisi daha sahih olabilecek durumdadır.
3572-
Zeyd b. Erkâm (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle duâ ederdi: “Allah’ım tembellikten acizlikten ve cimrilikten sana
sığınırım.” (Müslim, Zikr: 17)
Aynı senedle Peygamber (s.a.v)’den şöyle de rivâyet edilmiştir. Peygamber
(s.a.v): “İhtiyarlığın bunaklığından ve kabir azabından da Allah’a
sığınırdı.”
Tirmizî: Bu hadis hasen
sahihtir.
3573-
Cübeyr b. Nüfeyr (r.a.)’den rivâyete göre, Ubâde b. Sâmit, Rasûlullah
(s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Yeryüzünde herhangi bir Müslüman,
günah işlemek üzere ve akraba ile ilişki kesmek üzere olmaksızın her ne türlü
duâ ederse Allah o duâsında istediği şeyi kendisine verir veya giderilmesini
istediği şeyi ondan giderir.” Bunun üzerine orada bulunanlardan biri:
“Öyleyse duâyı çoğaltırız” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de “Allah’ın ikramı
daha da çoktur buyurdu.” (Müsned: 21720)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. İbn Sevbân,
Abdurrahman b. Sabit b. Sevbân el Âbid eş Şamî’dir.
3574-
Berâ (r.a.)’dan aktarıldığına göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Yatağına
yatacağında namaz abdesti gibi abdest al sonra sağ yanının üzerine yat ve:
“Allah’ım kendimi sana teslim ettim, işlerimi sana havale ettim, Senin azabından
korkarak ve Cennetini ümid ederek sırtımı sana dayadım. Senin azabından korunmak
ancak sana sığınmakla mümkündür. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin Peygambere
iman ettim” diye duâ et, eğer o gece ölürsen İslam üzere ölmüş olursun. Berâ
dedi ki: Bu duânın kelimelerini iyice ezberlemek için tekrarlayıp durdum ve;
“Gönderdiğin Rasûlüne iman ettim” dedim. Rasûlullah (s.a.v.):
“Gönderdiğin Peygamberlerine iman ettim” de buyurdular.
(Buhârî, Vudu’: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Berâ’dan değişik
şekilde de rivâyet edilmiş olup sadece bu rivâyette “namaz için abdest
aldığın gibi abdest al” ilavesi vardır.
3575-
Abdullah b. Hubeyb (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Karanlık
ve yağmurlu bir gecede bize duâ etmesi için Rasûlullah (s.a.v.) aramaya
çıkmıştık. Ben kendisine yetiştim. Oku dedi. Ben de bir şey okuyamadım tekrar
oku dedi. Ben yine bir şey okumadım tekrar oku deyince ne okuyayım? Dedim.
“Sabah ve akşam İhlas, Nas ve Felak sûrelerini üçer defa okursan her şeye karşı
sana yeterlidir” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ebû Saîd el Berrad,
Esîd b. ebî Esîd olup Medînelidir.
3576-
Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.),
babamın yanına misafir olarak gelmişti. Kendisine yemek ikram ettik, ondan yedi
sonra kendisine hurma getirildi. Rasûlullah (s.a.v.), hurmayı yiyor ve
çekirdeğini iki parmağıyla atıyordu, şahadet parmağı ile orta parmağını
birleştirdi ve (Şu’be diyor ki: Hurma çekirdeğinin iki parmakla atılması bu
hadisle gösterilmiş oldu.) çekirdeği iki parmağıyla attı sonra kendisine içecek
getirildi Rasûlullah (s.a.v.) bundan içti sonra onu sağındaki kişiye verdi.
Babam, Rasûlullah (s.a.v.)’in devesinin yularını tutarak “bize duâ et”
dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah’ım onlara verdiğin rızıkları bereketli
kıl onları bağışla onları esirge” diye duâ etti.
(Müslim, Eşribe: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Abdullah b. Büsr’den
değişik şekilde de rivâyet edilmiştir.
3577-
Rasûlullah (s.a.v.)’in azâdlı kölesi Bilâl b. Yesâr b. Zeyd (r.a.)’den rivâyet
edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu bize aktarmıştır:
“Her zaman diri ve hiç kimseye ihtiyacı olmayan kendisinden başka ilah
bulunmayan O büyük Allah’tan bağışlanma diler ve tevbe ederim derse savaştan
kaçmış olsa bile Allah onu bağışlar.”
(Ebû Dâvûd, Salat: 17)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilinmektedir.
3578-
Osman b. Huneyf (r.a.)’den rivâyete göre, gözleri görmeyen bir adam Peygamber
(s.a.v)’e geldi ve: “Allah’ın bana afiyet vermesi için bana duâ et” dedi.
Rasûlullah (s.a.v.)’de: “İstersen duâ edeyim ama sabretmen senin için daha
hayırlıdır” buyurdu. Adam: “Duâ et” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v.), ona güzelce abdest almasını ve şu duâlarla duâ etmesini emretti:
“Allah’ım Rahmet Peygamberi Peygamberin Muhammed ile senden istiyor ve sana
yöneliyorum. Bu ihtiyacım konusunda ben rabbime yöneliyorum. Allah’ım o
Peygamberini bana şefaatçi kıl.”
(İbn Mâce, İkame: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak bu şekliyle Ebû Cafer el
Hatmî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Osman b. Huneyf Sehl b. Huneyf’in kardeşidir.
3579-
Amr b. Abese (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bizzat kendisi Peygamber
(s.a.v)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Rabbin kuluna en yakın olduğu vakit
gecenin son yarısıdır. Eğer o saatlerde Allah’ı zikredenlerden olmaya gücün
yeterse sen Allah’ı zikredenlerden ol…” (Nesâî, Mevakît: 27;
İbn Mâce, İkame: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
3580-
Imara b. Za’kere (r.a.)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu işitmiştir. Allah şöyle buyurmaktadır: “Kullarımdan benim gerçek
kulum savaşta bana kavuşup şehid olasıya kadar bile beni hatırından çıkarmaz ve
daima anar.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi pek
sağlam değildir. Imara b. Za’kere’yi sadece bu hadisi rivâyetiyle tanımaktayız.
Hadiste geçen “mülakın kırnehü” sözünün manası: savaş esnasında bile beni
hatırlayıp anar.
Ø
la havle vela kuvvete illa billah demenin değer ve kıymeti
3581-
Kays b. Sa’d b. Ubâde (r.a.)’den rivâyete göre, babası Kays’ı hizmet etmek üzere
Peygamber (s.a.v)’e vermişti. Kays dedi ki: Peygamber (s.a.v) bana uğramıştı ben
namazını kılmıştım ayağıyla beni dürterek sana Cennet kapılarından bir kapıyı
göstereyim mi? Ben de evet dedim. Buyurdu ki: “La havle vela kuvvete illa
billah = çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir.” (Müsned: 14932)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir.
3582-
Saffan b. Süleym (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Yeryüzüne inen hiçbir
melek yoktur ki, mutlaka: “Çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni
iledir” derler. (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3583-
Yüseyre (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir. Yüseyre hicret eden kadınlardan idi
dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) bize şöyle buyurdu: “Tesbih, tehlil ve takdisi
elden bırakmayınız ve parmaklarınızla tesbihinizi çekiniz. Çünkü onlar da
sorguya çekilecekler ve konuşturulacaklardır. Gaflete düşmeyin sonra rahmeti
unutursunuz.”(Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tesbih: Sübhanallah
demektir.
Tehlil: Lailahe illallah
demektir.
Takdis: Sübhanel melikil
kuddûs veya Sübbühün, Kuddusûn Rabbüna ve Rabbül melaiketi ver ruh demektir.
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
Sadece Hani b. Osman’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Rabia, Hani b.
Osman’dan rivâyet etmiştir.
3585-
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Duâların en hayırlısı arefe günü yapılan duâdır. Benim
söylediğim ve benden önceki Peygamber (s.a.v)’in söylediği en hayırlı şey ise:
Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece O vardır. O tektir. O’nun ortağı
yoktur. Saltanat O’nundur. Hertürlü eksiksiz övgüler O’na mahsustur. O’nun her
şeye gücü yeter.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Hammad b. ebû Humeyd, Muhammed b.
ebû Humeyd’tir. Ebû İbrahim el Ensarî de denilir. Medînelidir. Hadisçiler
yanında pek sağlam sayılmaz.
3586- Ömer b. Hattâb (r.a.) rivâyete göre, şöyle
demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana şu duâyı belletti: Deki: “Allah’ım içimi
dışımdan daha hayırlı kıl. Dışımı da yararlı kıl. Allah’ım mal aile ve çocuk
bakımından insanlara verdiklerinin iyi ve hayırlısını, dalalete düşen veya
dalalete düşüren olmamayı senden isterim.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi de
pek sağlam değildir.
3587-
Küleybil Cermî (r.a.)’nın babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle
demiştir: Peygamber (s.a.v)’in yanına girdim namaz kılmakta idi. Sol elini sol
uyluğuna koymuş parmaklarını toplamış şehâdet parmağını açmış ve şöyle diyordu:
“Ey kalbleri halden hale evirip çeviren Allah’ım, benim kalbimi de dinin
üzere sabit kıl.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
3588-
Muhammed b. Sâlim (r.a.)’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Sabit el Bünanî
bana: “Ey Muhammed!” dedi. Sancılandığın zaman elini sancılandığın yere
koy ve şöyle duâ et: “Allah adıyla uğradığım şu ızdırabın şerrinden Allah’ın
güç ve kudretine sığınırım. Sonra elini kaldır. Sonra aynı şeyi tek olarak
tekrar et. Çünkü Enes b. Mâlik, Rasûlullah (s.a.v.)’den bunu böylece anlatmış
olduğunu bize aktarmıştı.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Muhammed b. Sâlim, Basralı
bir ihtiyardır.
3589-
Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana
öğretti ve şöyle buyurdu: De ki: “Allah’ım bu akşam ezanı gecenin başladığını
gündüzün sona erdiğinin ve senin davetinin sesleri ve namaz vaktinin girişidir.
Senden beni bağışlamanı dilerim.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle biliyoruz. Hafsa binti ebî
Kesîr’in ne kendisini ne de babasını tanımıyoruz.
3590-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Bir kişi tam bir samimiyetle: “la ilahe illallah” derse büyük
günahlardan sakındığı sürece göğün kapıları kendisine açılır ve o kelime arşa
ulaşır.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
3591-
Ziyâd b. Alaka (r.a.)’nın amcasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım! Ahlakın amellerin ve arzuların
kötülerinden sana sığınırım.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ziyâd b. Alaka’nın amcası Peygamber
(s.a.v)’in sahabisi olan Kutbe b. Mâlik’tir.
3592-
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile
birlikte namaz kılmakta iken cemaatten bir adam: “Büyükler büyüğü Allah’tır.
Sayısız hamdler Allah’a mahsustur. Sabah akşam Allah’ı tesbih ve tenzih ederim”
dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Şöyle şöyle diyen kimdi?” buyurdu.
Cemaatten biri; “Benim, Ey Allah’ın Rasûlü” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)
buyurdu ki: “Ona hayran oldum göğün kapıları onun için açıldı.” İbn Ömer
diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim günden beri bu kelimeleri
bırakmadım.
(Müslim, Mesacid: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Haccac b. ebû Osman,
Haccac b. Meysere es Savvaf’tır. Ebû’s Salt diye künyelenir. Hadisçiler yanında
güvenilen bir kimsedir.
3593-
Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Ebû
Zerr’i hastalığı münasebetiyle ziyaret etmişti. Veya Ebû Zerr hastalığı
dolayısıyla Rasûlullah (s.a.v.)’i ziyaret etmişti; “Anam babam sana feda
olsun, Ey Allah’ın Rasûlü! hangi söz Allah’a daha sevimlidir?” Dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’ın melekleri için seçtiği söz ki şudur:
“Rabbimi hamdiyle tesbih ederim. Rabbimi hamdiyle tesbih ederim.”
(Müslim, Mesacid: 17)
3594-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ezanla kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.” Bunun üzerine ashab:
“Ey Allah’ın Rasûlü! öyleyse hangi duâyı yapalım?” dediler. Şöyle buyurdu:
“Allah’tan afv ve afiyet dileyiniz hem bu dünya hemde ahiret için.”
(Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisteki: “Öyleyse hangi duâyı
yapalım? Rasûlullah (s.a.v.) dünya ve ahirette afv ve afiyet dileyin” sözünü
Yahya b. Yemân ilave etmiştir.
3595-
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Ezan ile kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.”
(Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadisi aynı şekilde Ebû İshâk el Hemedanî, Büreyde b. ebî
Meryem el Kûfi’den ve Enes’den rivâyet etmiş olup bu rivâyet daha sahihtir.
3596-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Müferridun olanlar geçip gitmişlerdir. Ey Allah’ın Rasûlü! Müferridun
kimlerdir?” dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’ı zikretmeye, Allah’ı
hatırından hiç çıkarmamaya düşkün olan kimselerdir ki Allah yaptıkları bu
hayırlı işten dolayı onların günahlarını kaldırırda onlar Allah’ın huzuruna çok
hafif ve yüklerinden kurtulmuş olarak gelirler. (Müsned: 7940)
Bu hadis hasen garibtir.
3597-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ı tenzih ederim, Allah’a hamdolsun, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur.
Sadece Allah vardır ve O Allah en büyüktür” demem, güneşin üzerine doğduğu her
şeyden bana daha sevimlidir.”
(Müslim, Zikr: 17)
3598-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç
kimsenin duâları geri çevrilmez. Oruçlu, İftar edinceye kadar, Adil hükümdar ve
mazlumun duâsı ki Allah onu bulutların üzerine kaldırır. Göğün kapılarını onun
üzerine açar ve şöyle buyurur: İzzetim hakkı için kısa bir süre sonra olsa da
sana mutlaka yardım edeceğim.” (İbn Mâce, Sıyam: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Sa’dan el Kummî, Sa’dan b. Bişr’dir.
Hadisçilerin ileri gelenleri İsa b. Yunus ve Ebû Âsım kendisinden hadis rivâyet
etmişlerdir. Ebû Mûcâlid Sa’d et Taî’dir. Ebû Müdelleh ise Âişe’nin azatlı
kölesidir. Kendisini sadece bu hadiste tanıyoruz. Kendisinden bu hadis daha uzun
ve değişik şekilde de rivâyet edilmiştir.
3599-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ım bana öğrettiğin ilimle beni yararlandır bana yarayacak olan ilmi bana
öğret. ilmimi artır. Her zaman ve zeminde sana hamdolsun. Cehennemliklerin
halinden Allah’a sığınırım.” (İbn Mâce, Dua: 27)
Ø
melekler allah’a kulluk yapan kulları nasıl överler?
3600-
Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların sevap ve günahlarını yazan meleklerden
başka Allah’ın yeryüzünde dolaşan melekleri vardır ki Allah’ı hatırlayıp devamlı
gündemde tutan toplulukları görünce aradığınıza koşun diye çağrışırlar ve hemen
oraya gelerek dünya semasına kadar onları çepeçevre kuşatırlar. Allah, o
meleklere sorar: Kullarımı hangi hal üzere bıraktınız? Onlar da derler ki: Sana
hamd ediyorlar seni en büyük olarak kabul ediyorlar ve seni daima gündemde
tutuyorlar. Allah: Beni gördüler mi buyurur. Melekler: Hayır diye cevap
verirler. Allah: Beni görselerdi durumları nasıl olurdu? Melekler: Seni görmüş
olsalardı. Şüphesiz daha çok hamd ederler daha çok seni büyük kabul ederler ve
daha çoğunlukla seni gündemde tutarlardı. Allah: O kullarım neyi istiyorlar?
Buyurur. Melekler: Cenneti istiyorlar derler. Allah: Cenneti gördüler mi?
buyurur. Melekler: Hayır derler. Allah: Görmüş olsalardı durum nasıl olurdu?
Buyurur. Melekler: Cenneti görmüş olsalardı onu daha çok isterler ve
hırslanırlardı, derler. Allah: Hangi şeyden sığınıyorlar? Der. Melekler:
Cehennem’den derler. Allah: Cehennemi gördüler mi? buyurur. Melekler: Hayır
derler. Allah: görselerdi durum nasıl olurdu? der. Melekler: Cehennemi
görselerdi elbette ondan daha çok kaçarlar ondan daha çok korkarlar ve ondan
daha çok Allah’a sığınırlardı, derler. Allah: Sizler şâhid olunuz ki ben onları
bağışladım. Melekler: O toplum içinde isteyerek oraya gelmeyen fakat bir ihtiyaç
için orada bulunan günahkar kimseler de vardır, derler. Allah: Onlar öyle bir
topluluktur ki onların yanında bulunanlar affedilmekten mahrum bırakılmazlar.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de
rivâyet edilmiştir.
3601-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana
şöyle buyurdu: “Güç ve kuvvetimiz ancak Allah iledir” sözünü çokça söyle
çünkü o Cennetin hazinelerindendir.” Mekhul dedi ki: “Her kim güç ve
kuvvetimiz ancak Allah iledir, Allah’ın azabından kurtuluş ancak ona sığınmakla
mümkündür derse” Allah o kimseye yetmiş zarar kapısını kapatır bu kapıların en
azı ise fakirliktir.” (Müsned: 8054)
Tirmizî: Bu hadisin senedi muttasıl değildir. Mekhul, Ebû Hüreyre’den
hadis işitmemiştir.
3602-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her peygamberin kabul edilecek bir duâsı vardır. Ben ise bu duâmı şefaat olarak
ümmetim için sakladım. Bu şefaatim Allah’a ortak koşmadan ölenlere mutlaka
ulaşacaktır.” (Buhârî, Deavat: 27;
Müslim, İman: 17)
Ø
allah’a yaklaşmamıza göre allah’ta bize yaklaşır
3603- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah şöyle buyurur: “Ben kulumun bana
olan tahminine göre ona muamele ediciyim o beni gündemde tuttuğu sürece
kendisiyle beraberim. Beni içinden anıp hatırlarsa ben de onu kendi kendime anıp
hatırlarım. Beni bir topluluk içersinde gündeme almışsa ben de onu onlardan daha
hayırlı bir toplum arasında hatırlarım. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir
arşın yaklaşırım. Bana, bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana
yürüyerek gelirse ben de ona koşarak gelirim.” (Buhârî, tevhid: 27;
Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadisin tefsiri hakkında A’meş’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Kim bana bir
karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım demek; Bağışlanmam ve rahmetimle
demektir.” Bazı ilim adamları buradaki yaklaşmayı bağışlama ve rahmetle
tefsir etmekte ve şöyle demektedirler: “Kul, Allah’a itaatle ve emrettiği
ibadetlerle yaklaşırsa Allah’ın bağışlaması ve rahmeti de o kimseye adeta koşar”
demektir.
Saîd b. Cübeyr, Bakara
152. ayeti hakkında şöyle demiştir: Bana itaatle kim beni hatırlarsa bende o
kimseyi bağışlamamla hatırlar ve karşılarım. Abd b. Humeyd, Hasan b. Musa’dan,
Amr b. Haşim er Remlî vasıtasıyla İbn Lehia’dan, Atâ b. Yesâr’dan ve Saîd b.
Cübeyr’den bu hadisi aynı şekilde rivâyet etmiştir.
3604-
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cehennem azabından Allah’ha sığınınız. Kabir azabından Allah’a sığınınız. Mesih
Deccâl’ın fitnesinden Allah’a sığınınız. Ölüm fitnesinden ve hayatta olan
insanların fitnesinden Allah’a sığınınız.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)