ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Sünen-i Tirmizi Tercume Abdullah Parlıyan



   

Sünen-i Tirmizi   ✪   Hadis-i Şerif Meali   ✪   Tercume Abdullah Parlıyan

kıyametin özellikleri ve incelikler

bölüm: 1

Ø yarım hurma ile Cehennem’den korunulur mu?

2415- Adiyy b. Hatîm (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden her bir kimseyle kıyamet günü Rabbi mutlaka konuşacaktır ve arada tercüman da bulunmayacaktır. O kişi sağ yanına bakacak ancak göndermiş olduğu amelleri görecektir. Sonra sol yanına bakacak yine yapıp ettiği şeyleri görecek karşısına bakınca da Cehennemi görecektir. Rasûlullah (s.a.v.), şöyle devam etti: Her kim yarım hurmayla bile olsa yüzünü ateşten korumaya gücü yeterse bunu hemen yapsın.” (Müsned: 18573)

ž Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû’s Saîb’in aktardığına göre Vekî’ bir gün bu hadisi bize A’meş’den aktardı. Vekî hadisi tamamlayınca şöyle dedi: Burada horasanlılardan her kim varsa bu hadisi Horasanda aktarmak suretiyle Allah’ın rızasını kazansın. Çünkü Cehmiyye mezhebi; Allah’ın kullarıyla konuşmasını inkar etmektedir.

Ebû’s Saîb’in ismi Selm b. Cenade b. Selm b. Hâlid b. Câbir b. Semure el Kûfîdir.

2416- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanoğluna beş şeyden hesap sorulmadıkça kıyamet günü hiçbir tarafa hareket etmeyecektir; Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden, gençliğini nerde yıprattığından, malını nerden kazanıp nerde harcadığından öğrendiği bilgilerle yaşayıp yaşamadığından.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece İbn Mes’ûd’un, Hüseyin b. Kays’tan rivâyetiyle bilmekteyiz. Hüseyin b. Kays ise hadis konusunda hafızası yönünden zayıf bilinir. Bu konuda Ebû Berze ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.

2417- Ebû Berze el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde bir kula şu sorular sorulmadıkça yerinden kıpırdayamaz. Ömrünü nerede ve nasıl tüketti, öğrendiği bilgilerle ne yaptı? Malını nereden kazandı ve nerede harcadı vücudunu nerede yıprattı.” (Dârimî, Mukaddime: 18)

ž Bu hadis hasen sahihtir. Saîd b. Abdullah b. Cüreyc, Basralıdır. Ebû Berze’nin azâdlı kölesidir. Ebû Berze’nin ismi; Nadle b. Ubeyd’tir.

bölüm: 2

Ø müflis kimdir? ahirette takas nasıl yapılır?

2418- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İflas eden kimdir? Biliyor musunuz?” Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bize göre, müflis parası ve malı olmayan kimsedir” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin müflisi o kimsedir ki kıyamet günü kıldığı namazıyla tuttuğu orucuyla ve verdiği zekatıyla getirilecek aynı zamanda işlediği günahlardan; sövdüğü zina isnadında bulunduğu, haksız yere mal yediği ve haksız yere kan akıttığı ve ona buna vurduğu şerlerde ortaya konacaktır. Ve böylece o kişi yaptıklarının hesabını vermeye oturacak ve yaptığı kötülüklere karşılık iyilikleri takas edilecektir. İyilikleri bitince takas işlemi onun günahlarının buna verilmesi bunun sevaplarının da ona verilmesiyle devam edilecektir. Sonucunda da cezasını ateşle çekmek üzere Cehenneme atılacaktır. İşte müflis budur.” (Müslim, Birr ve Sıla: 74)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

2419- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mal ve namus meselesinde bir kulun bir kardeşinde bir hakkı bulunur da bu dünya hayatında onunla helalleşirse Allah o kuluna rahmet etsin. Çünkü kıyamette ne dinar nede dirhem bulunmayacaktır. Eğer o kimsenin iyilik ve sevapları varsa onlar alınıp haksızlık edilen kimseye verilecektir. Şayet sevapları yoksa haksızlık yapılan kimsenin günahları buna verilmek suretiyle hesaplaşma tamamlanacaktır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Saîd el Makburî hadisi olarak bu hadis hasen sahihtir. Mâlik b. Enes Saîd el Makburî’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini bize nakletmiştir.

2420- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde tüm haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz hayvanın bile boynuzludan hakkı alınacaktır.” (Müslim, Birr ve Sıla: 79)

ž Bu konuda Ebû Zerr ve Abdullah b. Üneys’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

2421- Rasûlullah (s.a.v.)’in arkadaşlarından Mıkdad (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kıyamet günü güneş kulların üzerine bir mil veya iki mil mesafeye kadar yaklaştırılacaktır.” Süleym diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in milden neyi kastettiğini bilemiyorum ya uzunluk ölçüsü olan mil veya göze sürme çekilen mil. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: “Güneş onları adeta eritecek ve herkes yaptığı amelleri oranınca sıkıntıdan ter içinde kalacaktır. Kimi topuğuna kadar kimi diz kapaklarına kadar kimi de beline kadar kimi de ağzına kadar ter içinde kalacaktır.” Rasûlullah (s.a.v.) bu sözü söylerken ağzına işaret ediyor ve; “Ağzına gem vuracak kadar” diyordu. (Müslim, Cennet: 15)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Bu konuda Ebû Saîd ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

2422- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, (Hammad bu hadis merfu hükmündedir) dedi. Mutaffifin sûresi 6. ayeti: “O gün insanlar alemlerin rabbi huzurunda kalkıp dikilecekler” şöyle demiştir: Kulakların yarısına kadar ter içinde kalacaklardır. (Müslim, Cennet: 15; İbn Mâce, Zühd: 68)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Hennâd, İsa b. Yusuf vasıtasıyla İbn Avn’dan, Nafi’den, İbn Ömer’den geçen hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

bölüm: 3

Ø insanlar kıyamet günü çıplak mı haşredilecekler?

2423- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanlar kıyamet günü mahşer yerine ilk yaratıldıkları gibi yalınayak, çırılçıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaklardır” dedi ve Enbiya sûresi 104. ayeti “… Tüm kâinâtı ilk kez nasıl yarattıysak, o gökyüzünü de yeniden yine öyle tekrar yaratacağız. Gerçekleştirilmesini kendi üzerimize aldığımız bir sözdür bu. Şüphesiz biz herşeyi yapabilecek güçteyiz.” Ni okudu ve şöyle devam etti: yaratıklar içersinde ilk giydirilecek olan İbrahim (a.s.) dır. Ashabımdan kimileri bana yaklaştırılmamak için sağa sola itilecekler de ben de Ya Rabbi! Onlar benim ashabımdır diyeceğim ve bana şöyle denilecek: Senden sonra onların ne bidatlar ortaya çıkardıklarını sen bilmezsin sen onların arasından ayrıldıktan sonra onlar dinlerinden çıkıp eski şirklerine dönmüşlerdir. Bunun üzerine ben de Salih kul İsa’nın söylediği şu sözü söyleyeceğim: “Şayet onları azaba çarptırırsan, şüphesiz onlar senin kullarındır. Ve eğer onları bağışlarsan, doğrusu sen çok güçlü ve üstün olansın. Yaptığın her şeyi yerli yerince yapansın.” (Maide sûresi: 118) (Buhârî, Rıkak: 44; Müslim, Cennet: 19)

ž Muhammed b. Beşşâr ve Muhammed b. Müsenna, Muhammed b. Cafer vasıtasıyla Şu’be’den, Muğîre b. Numân’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmişlerdir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

2424- Behz b. Hakîm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Kıyamet günü sizler yaya olarak binitli olarak ve yüzüstü sürünerek mahşer yerine toplanacaksınız.” (Müsned: 19171)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 4

Ø amel defterleri nasıl ele geçecektir?

2425- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanlar kıyamet gününde üç defa sorguya çekilecekler iki sorgu mücade ve mazeretler ortaya konulması şeklinde olacak üçüncü sorgu yani arz’da ise insanların yapıp ettikleri kaydeden amel defterleri uçurulacak herkesin defteri kendisini bulacaktır kimi bu defterini sağ eliyle tutacak kimi de solundan alacaktır.” (İbn Mâce, Zühd: 33)

ž Tirmizî: Hasan’ın Ebû Hüreyre’den işitmemiş olmasından dolayı bu hadis sahih değildir. Bazıları bu hadisi Ali er Rıfai’den ve Ebû Musa’dan rivâyet etmektedirler.

Tirmizî: Bu hadiste sahih değildir. Çünkü Hasan, Ebû Musa’dan işitmemiştir.

bölüm: 5

Ø hesabı konusunda tartışılan mutlaka helak olur

2426- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Hesabı konusunda kiminle münakaşa edilirse o kimse helak olmuştur. Bunun üzerine ben şöyle dedim: Ey Allah’ın Rasûlü! Allah, İnşikak sûresi 7 ve 8. ayetlerinde şöyle buyurmuyor mu? “Kimin sicili sağ eline verilirse artık o kimsenin hesabı kolayca görülür.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “O hesab değil o arz’dır.” (Buhârî, İlim: 17; Müslim, Cennet: 18)

ž Tirmizî: Bu hadis sahih hasendir. Eyyûb’ta aynı şekilde İbn ebî Müleyke’den bu hadisi rivâyet etmiştir.

bölüm: 6

Ø allah’ın verdiği şeyler ne yapılmalı ki kazançlı çıkılsın?

2427- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü ademoğlu bir kuzu gibi getirilerek Allah’ın huzurunda durdurulur ve Allah ona şöyle der: Sana dünyada mal mülk hizmetçi ve her şeyi verdim sen onları ne yaptın? O kişi şöyle cevap verecek: Biriktirdim artırdım ve olduğundan fazla şekilde bıraktım beni dünyaya geri çevir onların hepsini sana getireyim.”

Allah’ta şöyle buyuracak: Dünyada iken benim rızamı kazanmak için önceden gönderdiğin birşeyler varsa onları göster bakalım o kişi de diyecek ki: Biriktirdim artırdım ve olduğundan fazla bıraktım. Beni geri dünyaya çevir de onların hepsini sana getireyim. Böylece bu kulu hayır adına bir şey yapmadığı görülür ve Cehenneme götürülür.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Pek çok kişi bu hadisi Hasan’dan, Enes’in sözü olarak rivâyet edip Rasûlullah (s.a.v.)’e isnad etmemişlerdir. İsmail b. Müslim hadis konusunda hafızası yönünden zayıf kabul edilmiştir. bu konuda Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el Hudrî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

2428- Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü bir kul Allah’ın huzuruna getirilir ve Allah ona şöyle buyurur: Sana göz, kulak, mal ve evlat vermedik mi? hayvanlar ve ekinler vermedik mi? belli yerlerde yetkili olmana ve para kazanmana fırsat tanımadık mı? Bugün benimle bu şekilde buluşacağını da biliyordun değil mi? O kimse hayır Ya Rabbi diyecek Allah’ta şöyle buyuracak: Önceden sen beni ve bugünleri unuttuğun gibi bugün de ben seni unutacağım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir. “Bugün de ben seni unutacağım…” sözü: “Bugün de ben seni azaba terk edeceğim” manasında tefsir edilmiştir.

Tirmizî: Bazı ilim adamları Araf sûresi 51. ayeti olan “… Biz de onları bugün unutacağız” sözünü; “Bugün onları azaba terk edeceğiz” şeklinde tefsir etmişlerdir.

bölüm: 7

Ø yeryüzü ve organlar da konuşacak mı?

2429- Ebû Hüreyre (r.a.)’rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Zilzal sûresi 4. ayeti olan: “İşte o gün yeryüzü tüm haberlerini ortaya dökecektir.” Ayetini okudu ve yeryüzünün haberleri nedir? Bilir misiniz? Buyurdu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Buyurdu ki: “Yeryüzünün haberleri erkek ve kadın her kimse hakkında yeryüzünde yaptıkları hoş iş konusunda falan kişi falan gün ve saatte falan yerde şöyle yaptı demesidir işte haber budur. (Müsned: 8512)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 8

Ø sûr nasıl bir şeydir?

2430- Abdullah b. Amr b. As (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir bedevî Peygamber (s.a.v.)’e gelerek sûr nedir? Diye sordu; Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Kendisiyle kıyametin haber verileceği üflenmek suretiyle ses çıkaran bir alettir” buyurdular. (Müsned: 10614)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen olup pek çok kimse Süleyman et Teymî’den rivâyet etmişlerdir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

2431- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sûr’a üfürecek kişi sûr’u eline almış üfleme emri gelir gelmez hemen üflemek üzere izin beklerken ben bu dünyada nasıl zevk içerisinde yaşayabilirim? Bu söz ashaba ağır gelmiş olacak ki Rasûlullah (s.a.v.), onlara şöyle buyurdu: “Daima Allah’a güveniyoruz en güzel vekil odur sadece Allah’a güveniriz” deyiniz. (Ebû Dâvûd, Sünnet: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen olup başka şekillerde Atıyye’den, Ebû Saîd’den buna benzer şekilde rivâyet edilmiştir.

bölüm: 9

Ø kıyamet günü Peygamber (s.a.v.), nerede aranmalı?

2432- Muğîre b. Şu’be (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sırat üzerinde müminin parolası selâmet ve kurtuluş nasip et” olmalıdır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Muğîre b. Şu’be hadisi olarak bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrahman b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

2433- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den kıyamet gününde bana şefaat etmesini istedim şefaat ederim buyurdu. Ey Allah’ın Rasûlü! dedim seni nerde arıyayım? Buyurdular ki: İlk olarak sırat üzerinde ara, Enes: Sizi sırat üzerinde bulamaz isem, Rasûlullah (s.a.v.): Amellerin tartılacağı alet olan mizan denilen terazinin yanında ara buyurdu. Enes, terazinin yanında sizi bulamaz isem? Rasûlullah (s.a.v.): O zaman Kevser havuzunun yanında ara beni buyurarak ben mutlaka bu üç yerden birinde bulunurum dedi.” (Müsned: 12360)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir bu şekliyle bilmekteyiz.

bölüm: 10

Ø kıyamette şefaat nasıl olacaktır?

2434- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e et getirildi ve ön but kısmı takdim edildi çünkü o etin bu kısmından hoşlanırdı. Etten bir parça ısırdı ve şöyle buyurdu: “Kıyamet günü insanların en saygıdeğeri ben olacağım bunun niçin böyle olacağını biliyor musunuz? Dinleyin! Anlatayım; Allah bütün insanları öncekileriyle ve sonrakileriyle hepsini büyük ve düz bir alanda toplayacak ve söyleyeceği her söz tüm insanlığa duyurulacak gözler bu manzaralara şâhid olacak, güneş kendilerine o kadar yaklaştırılacak ki sıkıntı ve keder güç yetiremeyecek, çekilmez hale gelecek ve insanlar birbirlerine; Başınıza gelenleri görmüyor musunuz? Rabbiniz yanında size şefaat edebilecek birine bakmıyor musunuz? İnsanlar birbirlerine, Adem’e müracaat ediniz deyip ona gelecekler ve şöyle konuşacaklar: Sen tüm insanların babasısın, Allah seni eliyle yarattı ruhundan üfürdü ve meleklere secde etmelerini emretti, onlar da sana secde ettiler. Rab­binin yanında bize şefaat et. Ne durumda olduğumuzu görüyorsun, görüyorsun ki halimizi! Adem onlara şöyle diyecek: “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bu güne kadar bu şekilde gazablanmamış ve bundan sonra da böylesine gazablanmayacaktır. Cennet’te bir ağaca yaklaşma demişti de ben hata edip o ağacın meyvesinden yemiştim. Ben kendi derdime düşmüşüm! Başka birine gidin; Nuh'a gelecekler ve diyecekler ki: “Ey Nuh! Yeryüzüne gönderilen peygamberlerin il­k olanlarındansın. “Allah, seni çok şükreden kul” olarak vasıflandırmıştır. Rabbinin yanında bize şefaat et! Ne halde olduğumuzu görü­yor ve ne duruma geldiğimizi biliyorsun!” Nuh (a.s) onlara şöyle cevap verecek: “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da böylesine gazablanmayacaktır. Ben de kavmime beddua edip Allah’a karşı bir suç işlemiştim bu yüzden benim derdim bana yeter siz başkasına gidin, İbrahim'e gidiniz! Sonra İbrahim’e gelirler ve şöyle derler: Ey İbrahim! Sen Allah'ın Peygamberi ve yeryüzü halkı içerisinde O'nun tek dostusun. Rabbin ya­nında bizim için şefaat ediver! Ne halde olduğumuzu görüyorsun? İbrahim şöyle der: “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da bu şekilde gazablanmayacaktır. Ben hayatım boyunca üç yerde yalan söylemiştim Ebû Hayyan’ın rivayetinde bu, yalan söylediği üç yer sayılır) Dolayısıyla benim derdim bana yeter siz başkasına gidin, Musa'ya gidin! Sonra insanlar Musa'ya gelirler ve şöyle derler: Ey Musa! “Sen Allah'ın Rasûlüsün Allah sana, kitap vererek ve seninle konuşarak seni insanlardan üstün kılmıştır. Rabbin yanında bize şefaat et! Durumuzu görmüyor musun! Musa’da şöyle diyecek: “Rabbim bugün çook şiddetli derecede gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da bu şekilde gazablanmayacaktır. Ben de bir zamanlar bana emredilmemesine rağmen bir adam öldürmüştüm o şuç bana yeter. Dolayısıyla benim derdim bana yeter siz başkasına gidin, İsa'ya gidin! Sonra İsa'ya gelirler ve şöyle derler, “Sen Allah'ın rasûlü ve Meryem'e ilka ettiği kelimesi ve Ruhundan üfürdüğü kimsesin. Beşikte insanlarla konuşan sensin, Rabbinin yanında bize şefaat et! Durumumuzu görüyorsun! İsa şöyle diyecek: “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da bu şekilde gazablanmayacaktır. İsa, kendi için işlediği bir günah zikretmemiştir. Benim de kendi derdim bana yeter siz başkasına gidin, Muhammed (s.a.v.)’e gidin! Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Muhammed (s.a.v.)’e gelecekler ve şöyle diyecekler Ey Muhammed! Sen, Allah'ın Rasûlü, peygamberlerin sonuncususun. Geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanan sensin. Rabbin yanında bize şefaat et! Durumumuzu görüyorsun! Bende hemen hareket edip arşın altına gelir ve Rabbime secdeye kapanırım. Sonra Allah, o anda benden önce kimseye nasip etmediği hamd ve övgülerden öyle şeyler bana ilham edecektir. Sonra “Ya Muhammed!” denilecek, “kaldır başını secdeden; iste isteğin yerine getirilecektir. Şefaat et şefaatin de kabul edilecektir. Başımı kaldıracağım ve “Ya Rabbi, ümmetim! Ya Rabbi, ümmetim! Ya Rabbi, ümmetim!” diyeceğim. Allah, Ya Muhammed! diyecek, ümmetinden hesaplaşması olmayanları, Cennet kapılarının sağından girdir bu girecek kimseler diğer tüm kapılardan da girebilirler. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki Cennet kapılarından iki kanadın arası Mekke ile Hecer veya Mekke ile Busra arası kadardır.” (Buhârî, Ehadisül Enbiya: 23; Müslim, İman: 72)

ž Bu konuda Ebû Bekir es Sıddîk, Enes, Ukbe b. Âmir ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hayyan et Teymî’nin ismi Yahya b. Saîd b. Hayyan olup Küfelidir ve güvenilir bir kimsedir. Ebû Zür’a b. Amr b. Cerir’in ismi ise Herîm’dir.

bölüm: 11

Ø Peygamberimizin şefaati kimleredir?

2435- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (İbn Mâce, Zühd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

2436- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şefaatimden ümmetimden büyük günah işleyen kimseleredir.”

Muhammed b. Ali diyor ki: Câbir bana şöyle dedi: Ey Muhammed büyük günah işlemeyen kimsenin şefaate ne ihtiyacı vardır? (İbn Mâce, Zühd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)

ž Tirmizî: Bu hadis Cafer b. Muhammed rivâyeti olarak garibtir.

bölüm: 12

Ø Cennete bu ümmetten kaç kişi girecektir?

2437- Ebû Umame (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Rabbim bana ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesap ve azab görmeden Cennete koyacağını vaad etti, aynı zamanda her bin kişiyle birlikte yetmiş bin kişi ve Rabbinin isteyeceği kadarın üç misliyi de vaad etti.” (İbn Mâce, Zühd: 34; Dârimî, Rıkak: 86)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

2438- Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir gurup insanla birlikte Kudüs’te idim onlardan bir kimse şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediğini işittim: Ümmetimden bir adamın şefaatiyle Temimoğullarından daha çok kişi Cennete girecektir. Denildi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Sizin şefaatinizden başka mı? Rasûlullah (s.a.v.), benim şefaatimden başka buyurdu. Hadisi rivâyet eden zat kalkınca bu kimdir? Diye sordum Dediler ki bu İbn eb’îl Ced’a’dır.” (İbn Mâce, Zühd: 34; Dârimî, Rıkak: 86)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

İbn’ül Ced’a’nın adı Abdullah’tır bu hadisi Sadece o rivâyet etmiştir.

2439- Hasan-ı Basrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Osman b. Afvân; kıyamet günü Rabia ve Mudar kabileleri sayısı kadar insana şefaat edecektir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

2440- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetim içinde büyük guruplara şefaat edecek kimse vardır. Bir kabile kadar insan gurubuna şefaat edecek kimse vardır. Belli bir guruba şefaat edecek kimseler de vardır. Kimi de bir kişiye şefaat edecektir ve bu şefaat edilenler Cennete gireceklerdir.” (Müsned: 10721)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 13

Ø şefaat allah’a ortak koşmadan ölen kimseleredir

2441- Avf b. Mâlik el Eşcaî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rabbimin katından bir melek bana geldi ve beni ümmetimin yarısını Cennete sokmak ileşefaat yetkisi arasında serbest bıraktı da ben şefaat etmeyi seçtim. Bu şefaat de Allah’a ortak koşmadan ölenleredir.” (İbn Mâce, Zühd: 38)

ž Bu hadis Ebû’l Melih’den ve Peygamber ashabından başka bir kimseden rivâyet edilmiş olup “Avf b. Mâlik’den” denmemiştir. Bu hadis buradakinden uzuncadır.

Kuteybe Ebû Avâne vasıtasıyla Katâde’den, Ebû’l Melih’den, Avf b. Mâlik’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır.

bölüm: 14

Ø kevser havuzunun ibrikleri var mıdır?

2442- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benim havuzumun çevresinde gökteki yıldızlar sayısınca ibrikler vardır.” (Buhârî, Rıkak: 94; İbn Mâce, Zühd: 38)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

2443- Semure (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her Peygamberin kıyamet gününde bir havuzu vardır ve Peygamberler su içmeye gelenlerin fazlalığıyla birbirine karşı övünürler. Ben; içmeye geleni, en çok olacak Peygamber olacağımı ümid ediyorum.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Eş’as b. Abdulmelik bu hadisi Hasan vasıtasıyla mürsel olarak rivâyet etmiş senedinde “Semure”yi zikretmemiştir ki bu rivâyet daha sağlamdır.

bölüm: 15

Ø kevser havuzunun ölçüleri ve suyunun özellikleri

2444- Ebû Sellam el Hubşî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer bin Abdülaziz bana haber göndermişti; posta beygirine bindirilerek yanına vardım, girince Ey Müminlerin emiri dedim posta beygiriyle gelmem pek zahmetli oldu. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Sana zahmet etmek istemezdim. Fakat Rasûlullah (s.a.v.)’in havuz hakkında Sevbân’dan rivâyeti bana ulaştı da bir de bizzat senin ağzından dinleyim istedim.” Ebû Sellam şöyle dedi: “Sevbân, Rasûlullah (s.a.v.)’den şu şekilde aktardı. Benim havuzum, Aden'den, Belka Ammanı'na ulaşacak kadar büyüktür. Suyu, sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Kadehleri, gökteki yıldızların sayısı kadardır. Her kim ondan bir yudum içerse bir daha ebediyyen susamaz. Havuza ilk gelecek insanlar; muhâcirlerin fakirlerinden olup baş­ları, saçları dağınık, elbiseleri kirli, konfor içinde yaşayan kadınlarla ev­lenemeyen, kendilerine kapıların ve imkanların açılmadığı kimseler­dir.” Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Fakat ben, konfor içinde yaşayan kadınlarla da evlendim ve her türlü kapılar da bana açıldı. Ab­dülmelik'in kızı Fatıma ile evlenmiş durumdayım ben saçlarım dağılmadan başımı yıkamam, vücuduma değen elbisemi de kirlenmeden yıkamam.” (İbn Mâce, Zühd: 39; Ebû davud, Edeb: 21)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garib’tir.

Bu hadis, aynı şekilde Ma'dan b. Ebî Talha'dan, Sevbân'dan da rivayet edilmiştir. Ebû Sellam EI Habe­şî'nin ismi Memtûr'dur. Şamlıdır ve güvenilen bir kimsedir.

2445- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Havuzun kapları nasıldır?” dedim. Buyurdu ki: “Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki; havuzun kap­ları, karanlık ve bulutsuz bir gecede gökyüzünde görülen ufaklı yıldızları­nın sayısından daha çoktur ve Cennet kaplarındandır. Ondan bir yudum içen bir daha susuzluk nedir bilmeyecektir. Havuzun eni, boyu kadardır büyüklüğü Amman ile Ey­le arası kadardır. Suyu, sütten daha beyaz ve tadı da baldan daha tatlıdır.” (İbn Mâce, Zühd: 39; Ebû davud, Edeb: 21)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garib’tir.

Bu konuda Huzeyfe b. eI Yemân, Abdullah b. Amr, Ebû Berze eI Eslemi, İbn Ömer, Hârise b. Vehb, Müstevrid b. Şeddâd’tan da hadis rivayet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benim, havuzumun, büyüklüğü; Küfe ile Hacer-ül Esved arasındaki mesafe kadardır.”

bölüm: 16

Ø Peygamber (s.a.v.)’in ümmetinin çok oluşu

2446- İbn Abbâs (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) Mîrâc’a çıkarıldığında beraber­inde büyük toplumlar bulunan bir ve birkaç peygambere, yine beraberinde birer cemaat bulunan bir ve birkaç peygambere, bera­berinde hiç kimse bulunmayan bir ve birkaç peygambere uğ­ramıştı ki, sonunda çok büyük bir kalabalığa uğradım ve bunlar kim­lerdir? diye sordum. “Musa ve kavmi!” dediler. Fakat başını kal­dır ve bak! Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Şu yandan ve bu yan­dan tamamen ufku kaplamış bir kalabalık gözü­me ilişti, işte bunlar senin ümmetindir denildi. Ve bunlardan başka yetmişbin kişi hesapsız bir şekilde cennete girecektir” denildi. Bu sözleri söyleyince Rasûlullah (s.a.v.), hanımlarından birinin odasına girdi bunların kimler olduğunu kimse sormamıştı. Kendisi de bir tefsirde bulunmadı. Sonra Asbab: Kendi aralarında onlar biziz! dediler. Bir kısmı da onlar; fıtrat üzerine doğan ve Müslüman olarak ölenlerdir! Dediler. Bu arada Rasûlullah (s.a.v.) çıktı ve şöyle buyurdu: “Onlar tedavi olarak dağlanmayan, kulak hırsızlığı yapmayan, Uğursuzluk inancına sahip olmayan ve Allah’a her zaman ve her yerde güvenip dayanan kimselerdir” Ukkaşe b. Mıhsan ayağa kalktı ve “Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi, ben onlardan mıyım? Rasûlullah (s.a.v.) “evet!” buyurdu. Sonra bir başkası kalktı ve “ben de onlardan mıyım?” deyince; Rasûlullah (s.a.v.), “Ukkaşe seni geçti!” buyurdu. (Buhârî, Tıp: 11; Müslim, İman: 23)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Bu konuda İbn Mes’ûd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 17

Ø bedbaht kimsenin özellikleri nelerdir?

2447- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) zamanında kulluk ve ibadet olarak yapıp ettiğiniz hiçbirşeyi bugün üzerinde görüp tanıyamıyorum.” Ravi diyorki:  “Ya namazlarımız hakkında ne dersin?” Enes dedi ki: “Bildiğiniz gibi namazlarınızda da aynı şekilde o dönemin hassasiyeti yok ve kalmamıştır.” (Müsned: 11539)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Ebû Imrân el Cevnî rivâyeti olarak hasen garibtir. Enes’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

2448- Esma binti Umeys eI Has'amiyye (r.anha)’dan ri­vayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Hayal kurup üstünlük taslayan ve yüce Allah'ı unutan kul ne bedbahttır. Zorba­lık edip haklara tecavüz eden ve yüce kudret ve kuvvet sahibini unutan ne bedbahttır! Gaflete dalarak gülüp oynayan ve kabirleri ve toprak altında çürümeyi unutan kul ne bedbahtır! Azıp, taşkınlık gösteren doğum, ölüm ve ölümden sonrayı unutan kul ne bedbahttır! Dini dünyaya alet eden kul ne bedbahttır. Dine şüpheler karıştıran kul ne bedbahttır! Hırs ve tamah tarafından kumanda edilen kul ne bedbaht kuldur! Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı kul ne bedbahtır! Açgözlülüğün hor ve zelil ettiği kul ne bedbaht kuldur!” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir ancak bu şekliyle bilmekteyiz ve senedi de sağlam değildir­.

bölüm: 18

Ø dünyada yedirip içirip giydirene ahirette ne yapılacaktır?

2449- Ebû Saîd eI Hudrî (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir mü’­min, aç bir mü’mini doyurursa Allah o kimseyi Cennet meyveleriyle doyuracaktır, Yine bir mü’min, susuz kalan bir mü’mine bir şeyler içirip susuzluğunu giderirse Allah kıyamette en güzel meşrubattan olan “Rahık-ı Mahtûm”dan içirecektir. Yine bir mü’min, elbiseye ihtiyacı olan bir mü’­mini giydirirse Allah’ta ona Cennetin yemyeşil elbiselerinden giydire­cektir.” (Ebû Dâvûd, Zekat: 32)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Atıyye’den ve Ebû Saîd eI Hudrî’den mevkuf olarak ta rivayet edilmiş olup bu rivayet daha sağlam ve makbuldür.

2450- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Allah’ın azabından korkup sakınırsa cenneti elde etmek için hemen yola koyulur. Kim de yola koyulursa arzusuna kavuşur. Ama dikkat edin! Allah’ın ticaret için ortaya koyduğu malı çok pahalıdır. Dikkat edin! Allah’ın ticaret eşyası ise cennettir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebûn Nadr hadisi olarak bilmekteyiz.

bölüm: 19

Ø takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) nedir?

2451- Peygamber (s.a.v.)’in ashabından Atiye es Sa’dî (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kul, haram olabilecek şeye düşmekten uzak durarak sakıncalı olmayan şeyi bile terk etmedikçe takvalı kişilerden olmak durumuna yükselemez.” (İbn Mâce, Zühd: 24)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

bölüm: 20

Ø melekler mü’minleri hangi halde kanatlarıyla gölgelendirir?

2452- Hanzale eI Üseydî (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ey Ashabım sizler her zaman benim yanımda olduğunuz haldeki gibi iman üzere olabilseydiniz melekler sizleri kanatlarıyla gölgelendirirlerdi.” (İbn Mâce, Zühd: 28; Müslim, Tevbe: 3)

ž Tirmizî: Bu hadis, bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadis Hanzala el Üseydî tarafından değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 21

Ø şöhret ve zirvede mi olmak gerekir?

2453- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: “Her varlığın bir şiddetli ve sert olduğu bir yönü olduğu gibi bu şiddet ve sertliğin gevşeme zamanı da vardır. Bir kimse sert olduğu zaman da bile orta yolu tercih edip yakınlaştırıcı biçimde hareket ederse ondan yana ümitliyim. Eğer parmakla gösterilecek duruma gelirse gösteriş için yaptığından dolayı onun bu hareketini hesaba katmayın.” (Müslim, Fiten: 24; İbn Mâce, Zühd: 21)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöy­le buyurmuştur: “Bir kişinin, din veya dünya konusunda parmakla gösterilecek duruma gelmesi kötülük bakımından kendisine yeter. Ancak Allah'ın koruduğu kişiler bundan müstesnadır.”

­bölüm: 22

Ø ecel ümid ve hayaller

2454- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bize bir dörtgen şekli çizdi, bu şeklin ortasına bir çizgi çizdi ve bu çizgiyi dörtgenin dışına uzattı ve bu dörtgenin içindeki o çizgiye değişik çizikler çizerek şöyle buyurdu: “Şu ortadaki çizgi in­san oğlu ve ömrüdür. Bu çizgiyi dört taraftan kuşatan dörtgen onun ecelidir. Şu küçük çizgiler ise hayatı boyunca o kimsenin başına gelecek sıkıntılar ve imtihanlarıdır birinden kurtulsa bir diğeri gelip onu bulacaktır. Dörtgenin dışındaki çizgi ise kişinin ümid ve hayalleridir.” (İbn Mâce, Zühd: 27; Buhârî, Rıkak: 4)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

2455- Enes (r.a.)’den rivayete göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanoğlu ihtiyarlar, fakat onun iki özelliği gençleşir: Mal hırsı ve uzun yaşama hırsı.” (Müslim, Zekat: 38; Dârimî, Rıkak: 62)

ž Tirmizî: Bu hadis sahih'tir.

2456- Abdullah b. Şıhhîr (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ademoğlu, çevresini kuşatan doksandokuz bela ve musibetle temsil edildi. Bunlardan birini veya hepsini atlatmış olsa bile ihtiyarlık onu bulur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

bölüm: 23

Ø allah ve peygamber hiç hatırdan çıkarılmamalıdır

2457- Übey b. Ka'b (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.), gecenin üçte ikisi geçince kalkar ve şöyle derdi: “Ey insanlar! Kalkın Allah'ın büyüklüğünü ve size verdiği imkanları düşünüp gereğini yerine getirin. Râcife (bütün canlılara ölüm getirecek olan ilk sûra üfürülmenin) zamanı geldi, bunun hemen ardından da Radife (bütün can­lıları diriltecek olan üfleniş) gelecektir. Ölüm, her türlü şiddet ve sancılarıyla mutlaka gelecektir; ölüm, mutlaka herkesi bulacaktır.” Übeyy diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! ben sana çok dua edip salevat getiriyorum; dualarımın ne ka­darını sana ayırayım?” Rasûlullah (s.a.v.): “dilediğin kadar!” buyurdu. Dualarımın “dörtte birini mi?” dedim; “dilediğin kadarını!” buyur­du, “şayet artırırsan senin için daha hayırlıdır!” buyurdu. Bende “yarısını ayırayım mı? diye sordum; “dilediğin kadarını!” buyurdu, “şayet artırırsan senin için daha hayırlıdır!” Ben de “üçte ikisini mi?” dedim; “dilediğin kadarını!” buyurdu, “şayet artırırsan senin için daha hayırlıdır!” buyurdu. Ben de o halde “bütün dualarımı senin için yapacağım” dedim. Bunun üzerine buyurdular ki: “Sıkıntıların giderilecek ve günahların affedilecektir.” (Müsned: 20289)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 24

Ø allah için gereği biçimde haya etmek ne demektir?

2458- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivayete göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan gereği biçimde haya edin!” Bunun üzerine “Ey Allah’ın Peygamberi!” dedik, “Zaten; hayalı davranıyoruz Elhamdülillah!” Buyurdu ki: “O si­zin anladığınız utanma hissi değildir! Allah’tan gereği biçimde haya et­mek demek; baş ve başta bulunan organlarla, karın ve karının içersine aldığı organları her türlü günah ve haramlardan korumak, ölümü ve toprak altında çürümeyi daima hatırlamaktır. Ahireti isteyen dünyanın süsünü bırakır. Kim bu şekilde davranırsa Allah’tan gereği biçimde haya etmiş olur.” (Müsned: 3489)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece, Ebân b. İshâk’ın Sabbah b. Muhammed’den rivayetiyle bilmekteyiz.

bölüm: 25

Ø gerçek akıllı kimse kimdir?

2459- Şeddâd b. Evs (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Gerçekten zeki ve akıllı kişi, nefsinin kötü arzularına hâkim olup ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise, nefsinin her türlü arzu ve isteklerine uyarak hayatını devam ettirip, Allah’tan her şeyi ve Cenneti isteyen kişidir.” (İbn Mâce, Zühd: 31)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen'dir. Hadiste geçen: “Nefsine hâkim olmak” demek, kıyamet gününde hesaba çekilmeden önce dünyada iken kendisini hesaba çekip hayatını ayarlayan kimsedir. Ömer b. Hattâb’ın şöyle de­diği rivayet edilmiştir: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesa­ba çekin, büyük hesap günü için kendinizi donatın! Çünkü kıyamet gününde hesap, ancak dünyada iken kendisini hesaba çekenler için kolay olacaktır.”

Meymûn b. Mihran’ın da şöyle dediği riva­yet edilir: “Bir kul, ortağına yemesi nereden, giymesi nereden? diye hesap sorduğu gibi kendi nefsine de hesap sormadıkça mütteki yani Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımış olamaz.”

bölüm: 26

Ø kabir, içerisindekilerle nasıl konuşacaktır?

2460- Ebû Saîd (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.), namazgaha girdi ve bazı insanların dişleri görünecek derecede gülüştüklerini gördü ve şöyle buyurdu: “Ne var ki sizler ölümü çok sık hatırlamış olsaydınız şu gördüğüm vaziyette olmazdınız.” Öyleyse tüm lezzetleri yok edip kesen, ölümü çok hatırlayın. Kabir, hergün şöyle diyerek konuşur: “Ben yalnızlık eviyim, ben tek kişilik evim, ben toprak eviyim, ben kurtçukların eviyim!” Mü’min kul toprağa defnedildiğinde kabir ona şöyle diyecektir: “Merhaba, hoş geldin! Üzerimde yürüyenlerin en sevgilisi olduğuna göre bugün benim himayem altına girdin sana ne yapacağımı göreceksin!” Sonra o kabir, o kimse için gözünün görebildiği kadar genişleyecek ve Cennete doğru bir kapı açılacaktır. İsyancı ve kafir bir kul da kabre konulduğunda kabir ona şöyle diyecektir: “Sana rahat ve huzur yok, sen hoş vaziyette gelmedin bana, üzerimde yürüyenlerin en sevimsizi ve kızdığım biri olarak bana gelmiş durumdasın ve sana ne yapacağımı göreceksin.” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: “Sonra kabir o kimseyi o derece sıkıştırır ki, kaburgaları birbirine geçer.” Ebû Saîd dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.), parmaklarıyla bu durumu göstererek parmaklarını iç içe soktu ve şöyle buyurdu: “Sonra o kimseye yetmiş tane yılan musallat edilir ki, o yılanlardan biri toprağa üflese, o toprak dünya durdukça hiç bir şey bi­tirmez. Bu yılanlar onu, hesaba çekilinceye kadar, sokar ve ısırırlar, paramparça ederler. Ebû Saîd şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukur­larından bir çukurdur.” (İbn Mâce, Zühd: 31)

ž Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

bölüm: 27

Ø Rasûlullah (s.a.v.)’in vücuduna hasır iz yapmış mıydı?

2461- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girdim, kuru ha­sırın üzerine yaslanmış vaziyette buldum. Yan ta­rafında hasırın izini gördüm.” (Buhârî, Mezâlim: 77; Müslim, Talak: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir, bu hadis buradakinden uzuncadır.

bölüm: 28

Ø bu ümmetin felaketi mal ve dünya sevgisinde midir?

2462- Amr b. Avf (r.a.) (ki bu beni Âmir b. Lüey’in yetkilisi ve Bedir savaşına Peygamber (s.a.v.) ile birlikte katılan kimsedir) (r.a.)’ın haber verdiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Ubeyde b. Cerrâh'ı, Bahreyn'e göndermiş­ti o da oradan bir miktar mal ile geldi. Ensâr, Ebû Ubeyde'nin gelişini işitip sabah namazını Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte sabah namazını kılmağa geldiler. Rasûlullah (s.a.v.), namazı bitince kalktı ve Ensâr da Peygamber (s.a.v.)’in önüne durdular. Rasûlullah (s.a.v.), bu durumu görünce gülüm­sedi ve şöyle buyurdu: “Sizler, Ebû Ubeyde'nin bir şeylerle geldiğini işittiniz?” Ensâr, “Evet, ondan dolayı geldik Ey Allah’ın Rasûlü!” de­diler. “Müjdeler size sizi sevindirecek bir ha­beri bekleyin!” buyurdu ve şöyle devam etti: “Allah'a yemin olsun ki sizin için fakirlikten korkmuyorum, sizin için korktuğum şey; dünya malının sizden öncekilere yayılıp serildiği gibi size de açılması ve dünyalık yarışına girerek, öncekileri dünyanın helak ettiği gibi sizi de helak etmesidir.” (Buhârî, Cizye: 24; Müslim, Zühd: 61)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 29

Ø tok gözlü olana herşey bereketli mi kılınır?

2463- Hakîm b. Hızâm (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den dünyalık istedim, bana verdi sonra yine istedim, yine bana verdi; sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: “Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yemyeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak alır ve elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli olmaz yiyip te doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden daima hayırlıdır.”

Hakîm diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim, “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim.” Sonra Ebû Bekir (r.a.), Ha­life olduğunda Hakîm'i bahşiş vermek için çağırırdı fakat Hakîm uzak durdu ve hiçbir şey kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer şöyle de­di: “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şâhid tutarım ki ganimetten kendi payını ona sunuyorum, fakat o bunu almaya yaklaşmıyor.” Hakîm, Rasûlullah (s.a.v.)’den sonra ve kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. (Buhârî, Rıkak: 16; Müslim, Zekat: 43)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

bölüm: 30

Ø kimin kaygısı ahiret olursa kalben zengin olur mu?

2464- Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) zamanında sıkıntılı günler geçirdik, sabrettik. Sonra bolluk günlere kavuştuk fakat tahammül gösteremedik ve dünyaya kapıldık.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

2465- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimin kaygısı ahi­ret olursa Allah onun zenginliğini kalbinde kılar, iki yakasını bir araya getirir ve dünya ona boyun eğerek gelir. Her ki­min kaygısı da dünya olursa Allah, onun fakirliğini iki gözü arasında kılar ve iki yakası bir araya gelmez perişan olur zaten kendisine de takdir edilen şey gelir fazlası gelmez.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

2466- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah şöyle buyurur: “Ey Ademoğlu her durumda kendini bana ibadete ver ki; gönlünü zenginlikle doldurup ihtiyacını gidereyim fakat böyle yapmaz isen ellerini meşguliyetle doldurur ihtiyaçlarını da kapatmam.” (İbn Mâce, Zühd: 28)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Hâlid el Vâlibî'nin ismi Hürmüz'dür.

bölüm: 31

Ø evimizdeki gıda maddelerini ölçüp saymamalı mıyız?

2467- Âişe (r.anha)’dan rivayete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.) vefat ettiğinde yanımızda bir miktar arpa vardı ondan bir süre Allah’ın dilediği miktar yedik, sonra cariyeye arpayı ölçüver bakayım dedim. Bunun üzerine arpa çok geçmeden tükendi. Âişe şöyle devam etti: “Biz arpayı ölçmeden bırakmış olsaydık ondan daha uzun süre yiyecektik.” (Buhârî, Humus: 3; Müslim, Zühd: 1)

ž Tirmizî: Bu hadişs sahihtir.Hadiste geçen “Şatr” kelimesinin manası “bir miktar” demektir.

bölüm: 32

Ø dünyayı hatırlatan perde

2468- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Evimizin kapısında üzeri nakışlı ve süslü bir perdemiz vardı. Rasûlullah (s.a.v.) bunu gördü ve şöyle buyurdu: “Kaldır onu! Çünkü bana dünyayı hatırlatıyor.” Âişe sözünü şöyle sürdürdü: “İçinde ipek çizgiler olan kadife bir elbisemiz vardı onu giyerdik.” (Müslim, Libas: 17; Buhârî, Libas: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis bu yönüyle hasen sahih garibtir.

2469- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir; “Rasûlullah (s.a.v.)’in yatağı deriden olup içi hurma lifinden doldurulmuş idi.” (Buhârî, Rıkak: 17; Müslim, Libas: 27)

ž Bu hadis sahihtir.

bölüm: 33

Ø evde kalan mı yoksa dağıtılan mı bizimdir?

2470- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber hanımları bir koyun kesmişlerdi de Rasûlullah (s.a.v.): “Koyundan ne kadarı kaldı.” diye sordu. Âişe, dedi ki: “Sadece kürek kemiği bölgesi kaldı! Gerisini dağıttık” deyince; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Küreğinden başka hepsi bize sevap olarak kaldı.” (Müsned: 22107)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ebû Meysere el Hemedanî’nin ismi Amr b. Şurahbil’dir.

bölüm: 34

Ø Peygamber hanımları su ve hurma mı yerlerdi?

2471- Âişe (r.anha)’dan rivayete göre, şöyle demiştir; “Biz Muhammed (s.a.v.)’in hanımları bir ay boyunca yemek pişirmek için ateş yakmazdık, gıdamız sadece su ve hurma idi.” (Buhârî, Rıkak: 17; Müslim, Zühd: 1)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

2472- Enes (r.a.)’den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda korkutulduğum kadar hiç kimse korkutulmadı. Allah yolunda bana eziyet edildiği kadar hiç kimseye eziyet edilmedi, üzerimden gecesi ve gündüzü ile otuz gün geçmiştir ki bu süre içerisinde ne benim ne de Bilâl’in yiyeceği yoktu sadece Bilâl’in koltuğunun altında sıkıştırdığı şeyden başka bir canlının yiyebileceği bir şey yoktu.” (Buhârî, Rıkak: 17; Müslim, Zühd: 1)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Bu hadisin manası şudur: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’den Bilâl ile birlikte kaçmak için çıktığı zaman Bilâl’in koltuğunun altında taşıdığından başka yiyecek yoktu.”

2473- Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Soğuk bir günde Rasûlullah (s.a.v.)’in evinden çıktım tabaklanmış bir deri almıştım ortasını delip boynuma geçirdim belimi de toplayıp hurma yaprağıyla bağladım ve ben çok acıkmıştım. Rasûlullah (s.a.v.)’in evinde yemek olsaydı ondan yerdim fakat yoktu. Derken yiyecek bir şeyler aramaya çıktım. Kuyusundan su çekip hurmalarını sulayan bir Yahudi’ye uğradım ve duvardaki bir gedikten ona baktım o da ne istiyorsun Ey A’rabî! Dedi. Her bir kova su çekip hurmalarını sulamak karşılığında bir hurmaya razı mısın? Dedi. Bende evet dedim. Kapıyı açta gireyim dedim, kapıyı açtı ben de girdim kovasını bana verdi, her kova çektiğimde bana bir hurma verdi avcum hurma ile dolunca kovasını bıraktım ve yeter dedim onları yedim ve sudan yudum yudum içtim sonra mescide geldim ve Rasûlullah (s.a.v.)’i orada buldum.” (İbn Mâce, Ahkam: 38)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

2474- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayete göre “Bir zamanlar açlık dönemi yaşanmıştı da Rasûlullah (s.a.v.), tek tek hurma vermişti.” (Buhârî, Etıme: 91; İbn Mâce, Zühd: 47)

ž Bu hadis hasen sahihtir.

2475- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyet edilmiştir; “Rasûlullah (s.a.v.), bizi bir müfreze olarak gönderdi ve biz üç yüz kişi idik. Azıklarımızı boyunlarımızdaki çantalarda taşıyorduk… Derken azığımız tükendi o dereceye geldik ki her kişiye günde bir hurma düşüyordu! Bunun üzerine Ey Ebû Abdullah bir hurma bir kişiye nasıl yetsin denildi. Dedi ki bir hurmayı da bulamaz olduğumuz zaman onun yokluğunu da hissettik. Sonra denize vardık, denizin kıyıya attığı kocaman bir balığa rastladık, On sekiz gün arzu ettiğimiz kadar o balıktan yedik.” (Buhârî, Şirket: 17; Müslim, Sayd: 27)

ž Bu hadis hasen sahihtir. Câbir b. Abdullah’tan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Mâlik b. Enes, Vehb b. Kaysan’dan bu hadisi daha mükemmel ve uzunca rivâyet etmiştir.

bölüm: 35

Ø konforlu bir hayatta kişi kendisini ibadete verebilir mi?

2476- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir; diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber mescidde oturuyorken Mus'ab b. Umeyr çıkageldi, deriden yapılmış tek parça elbisesi vardı. Rasûlullah (s.a.v.) onu bu halde görünce önceki konforlu hayatını hatırlayıp ve bugünkü bu garib durumundan dolayı ağladı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­du: “Sizden biriniz akşam bir elbise, sabah bir elbise giydiği zaman, bir tabak yemek kaldırıp ikinci bir tabak konulduğu zaman, evlerinizi Ka’be gibi değişik şeylerle örttüğünüz zaman haliniz ne olacak?” Ashab “Ey Allah’ın Rasûlü o gün biz, bugünkü halimizden daha iyi oluruz öylece geçimimizi temin eder ve kendimi­zi ibadete veririz” dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), şöyle bu­yurdu: “Siz, bugün, o günkünden daha hayırlısınız.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Bu hadis hasendir.

Yezîd b. Ziyâd, İbn Meysere’dir ve Medînelidir kendisinden Mâlik b. Enes ve pek çok ilim adamı rivayette bulunmuştur. Yezîd bin Ziyâd ed Dımışkî ise Şamlı olup kendisinden Zührî, Vekî’, Mervan b. Mu­aviye hadis rivayet etmişlerdir. Yezîd b. ebî Ziyâd ise Küfeli­dir.

bölüm: 36

Ø Ehli suffe, peygamberimiz ve Ebû hüreyre’nin süt ikramı

2477- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Ehli Suffe denilen mescidin yanı başında barınan kimseler Müslümanların misafirleri idiler, ne malları nede çoluk çocukları vardı.

Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a andolsun ki, açlığın tesirinden yüzükoyun yatarak ciğerimi yere dayardım ve yine açlığın tesirinden karnıma taş bağlar­dım. Bir gün, onların çıktıkları yol üzerine oturdum, Ebû Bekir oradan geçti Allah'ın kitabından bir ayet sordum maksadım beni doyurması içindi geçti gitti içimden geçirdiğim şeyi yapmadı sonra Ömer geçti Ona da, Allah’ın kitabından bir ayet sordum sormaktaki maksadım beni doyurması içindi O da geçti gitti isteğimi yapmadı sonra Ebûl Kâsım Muhammed (s.a.v.) geç­ti. Beni görünce gülümsedi ve “Ey Ebû Hüreyre” buyurdu. “Ya Ra­sûllah! emrine hazırım Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) “Beni takip et!” buyurdu ve geçti Ben de peşinden gittim evine girdi. Ben de girmek için izin istedim, izin verildi ve girdim. Evde bir tas süt gördü ve sordu: Bu süt size nereden geldi? diye. “Falan kimse bize he­diye olarak getirmişti!” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Ebû Hüreyre!” Ben de “Emrinize hazırım Ey Allah’ın elçisi!” dedim. “Suffelilere git ve onları buraya çağır onlar Müslümanların misafirleridir. Ne malları, ne de çocukları yoktur onların!” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisine zekat malı geldiğinde ondan hiçbir şey yemez Suffelilere gönderirdi. Hediye geldiğinde ise onlara haber gönderir, kendisi de bu hediyeden yer onları da buna ortak ederdi.

Bu Suffelileri çağırma vazifesi hoşuma gitmedi. Peygamber'in el­çisi olarak Suffelileri çağırmaya giderken kendi kendime şöyle dedim: Bir tas süt Suffelilere yetmez ki hem de Peygamber (s.a.v.) ve ben de varım bu ikram edilecekler arasında Rasûlullah (s.a.v.), o bir tas sütü onlara dolaştırmamı emredecek ki benim payıma bundan ne düşebilir? Ben açlığımı giderecek kadar ondan içmek isterdim ama Allah’a ve Rasûlüne itaatten başka çare yok.. Suffelilere geldim ve onları çağırdım. Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girdiler ve herkes yerini aldı. Rasûlullah (s.a.v.), “Ey Ebû Hüreyre!” süt tasını al onlara ikram et buyurdu. Ben de tası alıp tek tek herkese veriyordum her alan doyasıya içiyor sonra bana veriyor bende bir başkasına veriyordum sonunda Rasûlullah (s.a.v.)’e vardım, bütün cemaat doyuncaya kadar içmişlerdi Rasûlullah (s.a.v.) süt tasını aldı ellerinin arasına koydu sonra başını kaldırarak gülümsedi ve “Ebû Hüreyre iç!” buyurdu. içtim. Sonra tekrar “İç!” buyurdu. Ben içmeye devam ediyorum, O da “İç!” buyuruyordu. Sonunda şöyle dedim: “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, artık içmeyeceğim…” Sonunda tası eline aldı, AIlah’a hamdetti, besmele çekti ve sütten içti. (Buhârî, Etıme: 56)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 37

Ø dünyada çok yiyenler ahirette aç mı kalacaklar?

2478- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında bir adam çok yediğinden dolayı geğirdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) “Geğirmeyi kes” buyurdu. “Çünkü dünyada çok doymuş olanlar kıyamet günü uzun süre aç kalacaklardır.” (İbn Mâce, Etıme: 50)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu konuda Ebû Cuhayfe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 38

Ø Peygamberler ve ashabı yünden elbiseler giyerlerdi

2479- Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber olduğumuz günlerde yağmura tutulduğumuz da bizi görmüş olsaydın kokumuzu koyun kokusu zannederdin.” (Ebû Dâvûd, Libas: 17; İbn Mâce, Libas: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Bu hadisin anlamı şudur: Onların giydikleri elbiseleri yündendi bu yüzden yağmur değdiği zaman elbiselerden koyun kokusu gibi koku gelmekteydi.

bölüm: 39

Ø yapı ve inşaat işlerinde sevap kazanılır mı?

2480- Ebû Hamza ve İbrahim Nehaî (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: “Bina ve inşaat tamamen sorumluluk yükleyen bir iştir.” Gerekli olan kişinin oturacağı yeri yapmasına ne dersin? Dedim. “Günahta yok sevapta yok” dedi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

2481- Muâz b. Enes el Cühenî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim gücü yettiği halde Allah için tevazu göstererek pahalı ve kıymetli elbiseler giymeyi terk ederse Allah, kıyamet gününde herkesin önünde onu çağırarak iman elbiselerinden hangisini dilerse giymesi için onu serbest bırakacaktır.” (Müsned: 15078)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

“İman elbiseleri” demek; İman ehline Cennet’te verilecek elbiseler demektir.

bölüm: 40

Ø bina ve inşaat harcamalarında sevap olmaz mı?

2482- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Tüm harcamalar Allah yolunda sayılır yani kişiye sevap kazandırır, sadece bina ve inşaata yapılan harcamalarda hayır yoktur.” (İbn Mâce, Zühd: 13)  

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

2483- Hârise b. Mudarrib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Habbab'ı hastalığı dolayısıyla ziyarete geldik kendisi yedi sefer dağlanmak suretiyle tedavi görmüştü. Bize şöyle dedi: Hastalığım uzadı, Rasûlullah (s.a.v.)’den ölümü temenni etmeyiniz!” buyurduğunu işitmemiş olsaydım mutlaka ölümü temenni ederdim.” Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kişi yaptığı hertürlü harcamada sevap kazanır ancak toprağa ve binaya yaptığı yatırımlarda sevap yoktur.” (İbn Mâce, Zühd: 13)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 41

Ø allah rızası için yapılan harcamalar kişiyi allah’ın himayesine sokar

2484- Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir dilenci geldi ve İbn Abbâs’tan bir şeyler istedi. İbn Abbâs dilenciye dedi ki: “Allah'tan başka ilah olmadığını kabul ediyor musun?” Dilenci “evet” dedi. İbn Abbâs, “Muhammed (s.a.v.)'in Allah'ın Rasulû oldu­ğuna şehâdet ediyor musun?” dedi. Dilenci “evet” dedi. İbn Abbâs, “Ramazan’da oruç tutuyor musun?” dedi. Di­lenci “evet” dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs şöyle devam etti: “İstedin ve isteyenin hakkı vardır. Bu sebeple sana bir şeyler vermek bize gerekir dedi ve bir elbise verdi ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Her­hangi bir Müslüman, bir Müslüman’a bir elbise giydirirse o elbiseden bir parça kalmayıncaya kadar yani kullandığı sürece o Müs­lüman, Allah'ın himayesindedir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

bölüm: 42

Ø Rasûlullah (s.a.v.), Medîne’ye geldiğinde ilk olarak ne söylemişti?

2485- Abdullah b. Selam (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.), Medîne’ye geldiklerinde insanlar ona doğru koşuştular. Rasûlullah (s.a.v.) geldi Rasûlullah (s.a.v.) geldi Rasûlullah (s.a.v.) geldi denildi. O'nu görmek için ben de halkın arasına katıldım. O’nun yüzünü gördüğüm an onun yalancı bir kimse olmadığını bildim. Konuştuğu ilk söz şöyle olmuştu: “Ey İnsanlar! Selam'ı aranızda yaygınlaştınız, yemek yediriniz. İnsanlar uykuda iken namaz kılınız ki, selametle Cennete giresiniz.” (İbn Mâce, Etıme: 1; Dârimî, Salat: 156)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

bölüm: 43

Ø yiyip içip şükreden, oruçta açlığa sabreden kimse gibidir

2486- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Yiyip Allah’a şükreden kimse sevap yönünden oruç tutarak açlığa sabreden kimse gibidir.” (İbn Mâce, Sıyam: 53)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

bölüm: 44

Ø Ensârın muhâcirlere yaptığı iyilikler

2487- Enes (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.), Medîne'ye gelince Muhâcirler kendisine gelerek; “Ey Allah’ın Rasûlü!” dediler; “Aralarına girip misafir olduğumuz bu Ensâr kardeşlerimiz kadar çok olan şeyden bol bol dağıtan, azı da en iyi şekilde taksim eden bir toplum hiç görmedik. Sıkıntılarımızı giderdiler, mutluluklarına bizi ortak ettiler. Tüm sevapları alıp götüreceklerinden korktuk.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hayır öyle değil… Siz onlar için dua ettiğiniz ve kendilerinin yaptığı bu iyilikleri bildiğiniz sürece onlara karşı vazifenizi yapmış olursunuz.” (Müsned: 12602)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih hasen garibtir.

bölüm: 45

Ø Cehennem ateşi kime haramdır?

2488- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendisi Cehennem ateşine, Cehennem ateşi de kendisine haram olan bir kişiyi size bildireyim mi? Her cana yakın, yumuşak huylu, kolaylaştırıcı kimsedir.” (Müsned: 3742)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

2489- Esved b. Yezîd (r.a.)'den rivayete göre, şöyle demiştir: “Ey Âişe!” dedim, “Rasûlullah (s.a.v.), evine girdiği zaman ne yapardı?” Âişe şöyle cevap verdi: “Ailesinin ev hizmetlerine yardım eder namaz vakti girince de kalkıp namaz kılardı.” (Buhârî, Ezan: 35)  ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 46

Ø Rasûlullah (s.a.v.), karşılaştığı kimseye nasıl muamele ederdi?

2490- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; “Rasûlullah (s.a.v.) bir kimseyle karşılaşınca onunla tokalaşır o kimse elini bırakmadan elini ondan çekmezdi o kimse yüzünü çevirmeden Rasûlullah (s.a.v.)’de yüzünü ondan çevirmezdi. Rasûlullah (s.a.v.)’in, beraber oturduğu bir kimsenin önüne ayaklarını uzattığı görülmemiştir.” (İbn Mâce, Edeb: 15)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir.

bölüm: 47

Ø giyim kuşamıyla kibirlenen kimse yere batıp gitti mi?

2491- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden önceki toplumlardan bir adam, kıymetli elbisesini içerisinde kurularak çıkmıştı ki, Allah yeryüzüne emretti de yeryüzü onu içerisine alıverdi o adam kıyamete kadar batmak­tadır veya batıp çıkmaktadır.” (Müsned: 6777)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

2492- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünyada kendini beğenip büyüklük taslayanlar kıyamet günü insan şeklinde zerrecikler gibi mahşer yerine çıkarılacaklar, heryönden zillet kendilerini kaplayacak. Cehennem’de adına “Bûlüs” denilen bir hapishaneye sürülecekler üzerlerinde ateşlerin ateşi yükselecek. Cehennemliklerin kan irin ve tortuları onlara içirilecektir.” (Müsned: 6390)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 48

Ø öfkesini yenen kimsenin mükafatı

2493- Musa b. Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim gücü yettiği halde öfkesini tutar ve kimseye zarar vermez ise Allah o kimseyi kıyamet gününde herkesin önünde çağırarak dilediği huriyi almakta kendisini serbest bırakacaktır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27; İbn Mâce, Zühd: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

2494- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kimde şu üç özellik bulunursa Allah o kimseye himayesini artırır ve onu Cennetine koyar. Güçsüzlere yumuşak davranmak, ana babaya şefkat ve elinin altında bulunanlara iyi muamele…” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Bekir b. Münkedir; Muhammed b. Münkedir’in kardeşidir.

2495- Ebû Zerr (r.a.)’den rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu; “Allah şöyle buyurur: “Ey kullarım! Hepiniz dalalettesiniz ancak benim hidayet nasib ettiğim kişiler hariç benden hidayet isteyiniz ki, size hidayet vereyim. Hepiniz fakirsiniz, ancak benim zengin ettiğim kimseler hariç; benden isteyin, sizi rızıklandırayım. He­piniz günahkarsınız, benim affettiklerim dışında; içinizden her kim, benim bağışlama gücüne sahip olduğumu bilir ve benden bağışlanmasını isterse gü­nahlarının çokluğuna ve büyüklüğüne aldırmaksızın onu affederim.

Sizin öncekileriniz, sonrakileriniz, ölüleriniz ve dirileriniz yaşlarınız ve kurularınız kullarımdan en takvalı bir kimse gibi olsalar benim saltanatımda sivrisineğin kanadı kadar bir şey artmaz.

Eğer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, ölüleriniz ve dirileriniz yaşlarınız ve kurularınız kullarımdan en kötü ve bedbaht bir kimse gibi olsalar benim saltanatımdan sivrisineğin kanadı kadar bir şey eksilmez.

Eğer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, ölüleriniz ve dirileriniz yaşlarınız ve kurularınız büyük bir meydanda toplansa ve herkes hayalinde canlandırabileceği her şeyi istese hepsini veririm ve bu verilenler benim mülkümden hiç bir şey eksiltmez; ancak bir kişinin denize iğne daldırıp çıkardığında ne kadar su eksilirse o kadar eksilir. Çünkü ben cömerdim, varlık sahibiyim, güçlüyüm istediğimi yapabilirim, bağışlamam bir söze bağlıdır. Azabım da yine bir söze bağlıdır. Bir şeyin olmasını istediğimde sadece ol derim ve o şey hemen oluverir.” (Müslim, Birr ve Sıla: 17; İbn Mâce, Zühd: 27)

ž Bu hadis hasendir. Bazıları da bu hadisi Şehr b. Havşeb’den, Ma’dikerb’den ve Ebû Zerr’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir.­

2496- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.)’den bir hadis işittim ki onu bir, iki, üç, beş yedi ve yediden çok fazla işittim böyle çok işitmeseydim onu size aktaramazdım Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyur­duğunu işittim: “İsrail oğuIlarından Kifl adında biri vardı günah işlemekten çekinmezdi. Bir kadın ona geldi ve cinsel ilişki kurmak için altmış dinar verdi. Bir kocanın karısına hazırlanması gibi o kadına Kifl hazırlık yapınca kadın titremeğe ve ağlamağa başladı. Kifl: “Neden ağlıyorsun seni bu işe zorladım mı?” dedi. Kadın: “Hayır!” dedi “Fakat bu iş hiç yapmadığım bir iştir ve beni bu işe zorlayan da sadece bir ihtiyaçtır. Bunun üzerine Kifl şöyle dedi: “Sen titriyorsun ve daha önce de bu işi yapmış değilsin, o halde git ve o alt­mış dinar da senin olsun.” Kifl dedi ki: “Hayır! hayır!” Vallahi bundan sonra bir daha Allah'a isyan etmeyece­ğim.” Kifl, o gece öldü sabahleyin Kifl’in kapısı üzerinde “Allah, Kifl'i bağışladı!” yazılı idi.” (Müsned: 4517)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir, Şeyban ve pek çok kimse bu hadisi A’meş’den merfu olarak rivâyet etmişlerdir. Bazıları ise A’meş’den merfu olmaksızın rivâyet ettiler. Ebû Bekir b. Ayyaş bu hadisi El A’meş’den rivayet etmekte ve senedinde yanılarak “Abdullah b. Abdullah’tan, Saîd bin Cübeyr’den ve İbn Amr’dan” demektedir ki bu rivâyet makbul değildir.

Abdullah b. Abdullah er Razî; Küfelidir ve onun bü­yük annesi, Ali b. ebî Tâlib'in, kendi­sine oda tahsis eden cariyesi idi, Abdullah b. Abdullah er Ra­zî’den, Ubeyde Ed Dabbî, Haccac b. Ertae ve pek çok ilim adamları hadis rivayet etmiştir.

bölüm: 49

Ø mü’min kimse günahlarını nasıl görür?

2497- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.), biri kendisinden diğeri Rasûlullah (s.a.v.)’den olmak üzere iki hadis anlattı: Abdullah dedi ki: “Mü’min kimse günahlarını üzerine düşüverecek bir dağ gibi büyük görür. Günahkar kişi de günahlarını, burnu üzerine konan ve kovalayınca kaçıverecek sinek gibi görür.” Ebû Muaviye bu hadisi bu şekilde A’meş’den, Umare b. Umeyr’den ve Harîs b. Süveyd’den rivâyet etmiştir. (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Tevbe: 17)

2498- Fetar (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin tevbesine, Allah o derece sevinir ki; şu örnekte olduğu gibi: Sizden birinizin ıssız bir çölde üzerinde yiyeceği içeceği ve her şeyi devenin sırtında olan, derken devesini kaybedip onu aramaya başlayan sonunda ölümle karşı karşıya gelince “Deveyi kaybettiğim yere döneyim ve orada can vereyim!” deyip eski yerine dönen ve uykuya dalan uyandı­ğı zaman yanı başında devesini ve tüm eşyalarını bulan kimsenin sevinmesinden daha çok Allah’ı sevindirir. (Buhârî, Deavat: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih'tir.

Bu konuda Ebû Hüreyre, Numân b. Beşîr, Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.

2499- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Adem oğlunun hepsi hatadadır, hatalıların en iyisi ise tevbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zühd: 17; Dârimî, Rıkak: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Ali b. Mes’ade’nin Katâde’den rivâyetiyle bilmekteyiz.

bölüm: 50

Ø mutlaka hayır söylenmeli veya susmalı

2500- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan kişi misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe inanan kişi mutlaka hayır söylesin veya sussun.” (Buhârî, Edeb: 27; Müslim, İman: 17)

ž Bu hadis sahihtir.

Bu konuda Âişe ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Şureyh el Adevî el Ka’bî el Huzaî’nin adı Huveylid b. Amr’dır.

2501- Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim gereksiz ve günah kazandıran sözlerden dillini korursa her türlü sıkıntıdan ve günahtan kurtulur.” (Dârimî, Rıkak: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece İbn Lehîa’nın Ebû Abdurrahman’dan rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Abdurrahman el Hublî; Abdullah b. Yezîd’tir.

bölüm: 51

Ø insanlar taklid edilebilir mi?

2502- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e bir kişiden, taklidini yaparak bahsetmiştim de şöyle buyurdular: “Benim şu kadar veya bu kadar menfaatim olsa bile birinin taklidini yapmak hoşuma gidip beni sevindirmez.” Âişe diyor ki: Bir seferinde “Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. “Safiyye küçücük bir kadındır” dedim ve elimle kısa oluşunu gösterdim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Öyle bir söz ettin ki o söz denize karışsaydı denizin suyu değişirdi.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

2503- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim için pek çok şeyler verilse bile hiç kimsenin taklidini yapmaktan hoşlanmam.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Huzeyfe; Küfeli olup İbn Mes’ûd’un arkadaşlarındandır. İsmine, Seleme b. Şuheybe denilir.

bölüm: 52

Ø gerçek müslümanın elinden ve dilinden zarar gelmez

2504- Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi Müslüman daha değerlidir diye soruldu da: “Elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir” buyurdu. (Nesâî, İman: 8)

ž Tirmizî: Ebû Musa’nın rivâyeti olarak bu şekliyle bu hadis sahih garibtir.

bölüm: 53

Ø kişi ayıpladığı bir günahı işler mi?

2505- Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Müslüman kardeşini işlediği bir suçtan dolayı ayıplarsa kendisi de o suçu işlemeden ölmez.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Ahmed diyordu ki “Tevbe ettiği bir günahtan dolayı ayıplarsa”

Tirmizî: Bu hadis garib olup senedi muttasıl değildir. Çünkü Hâlid b. Ma’dan, Muâz b. Cebel’e yetişip onu görmemiştir. Hâlid b. Ma’dan’ın Peygamber’in ashabından yetmiş kişiye yetişip onlarla görüştüğü rivâyet ediliyor Muâz b. Cebel Ömer’in halifeliği döneminde vefat etmiştir. Hâlid b. Ma’dan, Muâz’ın arkadaşlarından başka pek çok kimseden ve Muâz’dan bu hadisin başka hadisler de rivâyet edilmiştir.

bölüm: 54

Ø kişi sevinip güldüğü şeyle de imtihan olur mu?

2506- Vasile b. Eskâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme sonra Allah onu bağışlar ve merhamet eder de seni o şeyle imtihan eder.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Mekhûl, Vasile b. Eskâ, Enes b. Mâlik ve Ebû Hind ed Dârî’den hadis işitmiştir. Kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından sadece bu üç kişiden hadis işitmiştir. Mekhûl, Şamlı olup Ebû Abdullah diye künyelenir köle idi sonradan azâd edilmiştir.

Mekhûl el Ezdî ise Basralıdır. Abdullah b. Ömer’den hadis işitmiştir. Kendisinden Imara b. Zazân hadis rivâyet etmektedirler.

Ali b. Hucr, İsmail b. Ayyaş vasıtasıyla Temim b. Atıyye’den şöyle aktarmıştır: “Çoğu zaman Mekhûl’e soru sorulduğunda Nedanem (bilmiyorum) dediğini işittim.”

bölüm: 55

Ø müslümanların arasına karışmak gerekir

2507- Rasûlullah (s.a.v.) ashabından yaşlı bir kimse olan Yahya b. Vessab’tan aktarıldığına göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Müslümanların arasına karışarak onların eziyetlerine katlanan kimse halk arasına karışmayıp eziyete katlanmayan kimseden daha hayırlıdır.” (İbn Mâce, Fiten: 23)

ž Tirmizî: İbn ebî Adıy diyor ki: Şu’be, hadisi rivâyet eden yaşlı kimsenin İbn Ömer, olduğu kanaatindedir.

bölüm: 56

Ø dini yok edip bitiren şey nedir?

2508- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Aranızın kötü olmasından şiddetle sakınınız. Çünkü bu özellik dini yok edip bitirir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir: “Aranızın kötü olması” demek Müslümanların birbirine düşman olmaları ve kin beslemeleridir. “Halika” kelimesinin manası dini tıraş edip bitirir anlamındadır.

2509- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Oruç, namaz ve sadaka vermenin kazandıracağı sevap ve dereceden daha değerlisini size bildireyim mi? Ashab “evet” dediler; Rasûlullah (s.a.v.): “Müslümanların birbirleriyle aralarının iyi olmasıdır çünkü aranın bozuk olması dini yok edip bitirir” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Edeb: 50)

ž Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Yok edip bitirir diyorum saçı tıraş eder demiyorum fakat dini tıraş edip bitirir diyorum.”

2510- Zübeyr b. Avvam (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Geçmiş toplumların hastalığı size de bulaştı hasen ve kin beslemek işte bu kökten yok etmedir saçı tıraş eder demiyorum fakat dini kökünden kazıyıp yok eder. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki iman etmeden Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmeden de mü’min olamazsınız. Aranızda birbirinizi sevmeyi gerçekleştirecek olan şeyi size haber vereyim mi? Selamı aranızda yayın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmizî: Bu hadisin rivâyetinde ihtilaf edilmiştir. Kimileri Yahya b. ebî Kesîr’den derken bazıları da Yahya b. ebî Kesîr’den, Yaîş b. Velid’den ve Zübeyr’in azâdlı kölesinden demektedirler ve “Zübeyr’den” dememektedirler.

bölüm: 57

Ø cezası dünyada verilen günahlar

2511- Ebû Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın ahirette ayırdığı azabla beraber dünyada sahibini acele olarak cezalandıracağı iki günah vardır: “Azgınlık ve akraba ile ilgiyi kesmek.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 43)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 58

Ø şükreden ve sabreden kul hangi özelliktedir?

2512- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Her kimde şu iki özellik bulunursa Allah o kimseyi şükreden ve sabreden bir kul olarak yazar kimde de bu iki özellik bulunmazsa Allah o kimseyi şükreden ve sabreden olarak yazmaz. Kim din konusunda kendisinden üstün kimselere bakar ve onlar gibi olmaya çalışırsa dünyalık konusunda da kendisinden aşağılık olanlara bakıp Allah’ın kendisine verdiği nimete hamdederse Allah bu kimseyi şükredici ve sabredici olarak yazar kimde din konusunda kendisinden aşağı olan kimseye bakar ve kendisini ondan iyi görüp kulluğunu artırmaz dünyalık konusunda da kendisinden üstün olan kimselere bakarak elinden kaçan şeylere üzülürse Allah’ta o kimseyi ne şükreden nede sabreden olarak yazar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Salih insan Musa b. Hizam, Ali b. İshâk vasıtasıyla Abdullah b. Mübarek’den, Müsennab Sabah’tan, Amr b. Şuayb’tan babasından ve dedesinden bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Süveyd b. Nasr rivâyetinde “babasından” dememektedir.

2513- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünyalık sıhhat ve afiyet konularında kendinizden aşağı olan kimselere bakınız, Üstün olan kimselere bakmayınız! Çünkü Allah’ın size verdiği nimeti küçük görmemeniz için size uygun davranış budur.” (Müslim, Zühd: 17; İbn Mâce, Zühd: 9)

ž Bu hadis sahihtir.

bölüm: 59

Ø melekler bizimle ne zaman tokalaşırlar?

2514- Hanzale el Üseydî (r.a.) ki Peygamber (s.a.v.)’in vahiy katiplerindendir. Hanzale, bir gün ağlayarak Ebû Bekir’in yanına uğradı. Ebû Bekir “Neyin var ey Hanzale!” diye sordu. Hanzale, “Ey Ebû Bekir!” de­di, “Hanzale münafık olmuştur. Şöyle ki Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında olduğumuz sürece bize Cennet ve Cehennemi hatırlattığında gözümüzle görüyormuş gibi oluyoruz. Fakat onun yanından ayrılıp çoluk çocuğumuzun ve işlerimizin başına vardığımızda ise çoğunu unutuyoruz.” Ebû Bekir, “Allah’a yemin olsun ki bizlerde aynı durumdayız, yürü beraberce Rasûlullah (s.a.v.)’e gidelim dedi. Ve beraberce gittik. Rasûlullah (s.a.v.), onu görünce “Hanzale, derdin nedir?” diye sordu. Hanzale: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hanzale münafık oldu dedi şöyle ki, senin yanında bulunduğumuz hallerde Cennet ve Cehennemi hatırlattığında sanki gözümüzle görür gibi oluyoruz. Fakat senin yanından ayrılıp hanımlarımızın ve işlerimizin başına vardığımızda çok şeyi unutuyoruz. Ebû Bekir dedi ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her zaman benim yanımdan kalktığınız durumda olsaydınız melekler oturduğunuz yerlerde yollar üzerinde ve yataklarınızda sizinle tokalaşırlardı. Fakat Ey Hanzale bazen öyle bazen böyle her an bir olmaz.” (İbn Mâce, Zühd: 28; Müslim, Tevbe: 17)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

2515- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi içinde sevmedikçe gerçek mü’min olamaz.” (Müslim, İman: 17; Nesâî, İman: 19)

ž Bu hadis sahihtir.

2516- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Birgün Rasûlullah (s.a.v.)’in binitinin arkasında idim. Buyurdu ki: “Ey delikanlı! Sana birkaç kelime öğreteceğim: “Allah’ın emir ve yasaklarına iyi dikkat ederek yaşa ki Allah’ta seni gözetip kollasın. Allah’ı hiç hatırından çıkarma ki onu her an karşında bulasın. İsteyeceğinde Allah’tan iste yardım isteyeceğinde Allah’tan yardım iste, bilmiş ol ki tüm insanlar sana bir konuda fayda vermek için bir araya gelseler ancak Allah’ın yazdığı kadarıyla sana faydalı olabilirler. Eğer tüm insanlar sana zarar vermek konusunda birleşip bir araya gelseler ancak Allah’ın sana yazdığı kadarıyla zarar verebilirler. Kader kalemleri kalkmış ve yazılan sahifeler kurumuştur.” (Müsned: 2527)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 60

Ø allah’a tevekkül nasıl olmalıdır?

2517- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, diyor ki: Bir adam Peygamber (s.a.v.)’e Ey Allah’ın Rasûlü! devemi bağlayarak mı yoksa salıvererek mi Allah’a tevekkül edeyim diye sordu Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Deveni bağla sonra Allah’a güven ve dayan.” (Tirmizî rivâyet rivâyet etmiştir.)

ž Amr b. Ali, Yahya’nın bu hadis bence münkerdir dediğini aktarmaktadır.

Tirmizî: Enes’in rivâyeti olarak bu hadisi garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Amr b. Ümeyye ed Damrî’den bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir.

2518- Ebû’l Havra es Sa’dî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hasan b. Ali’ye Rasûlullah (s.a.v.)’den ezberlediğin bir şey var mı diye sordum dedi ki, Rasûlullah (s.a.v.)’den şunu ezberledim: “Şüpheli olanı bırak şüphesiz olana bak, çünkü doğruluk gönül rahatlığıdır yalancılık ise kuşkudan ibarettir. (Nesâî, Eşribe: 17; Dârimî, Büyü: 27)

ž Bu hadis biraz uzuncadır. Tirmizî: Ebû’l Havra es Sa’dî’nin ismi Rabia b. Şeyban’dır.

Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Bündar, Muhammed b. Cafer el Mahremî vasıtasıyla Şu’be’den ve Büreyd’den geçen hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

2519- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) yanında bir adam ibadet ve gayretiyle anıldı başka birisi de Allah’ın hakkını gözetme konusunda anıldı da Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hiçbir şey Allah’ın hukukunu gözetmeye denk olamaz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Abdullah b. Cafer, Misver b. Mahreme’nin oğludur Medînelidir. Hadisçiler yanında güvenilen bir kimsedir.

Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece bu şekliyle biliyoruz.

2520- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim helal lokma yer ve İslam nizamına göre yaşarsa ve insanlar da onun kötülüklerinden emin olurlarsa o kişi Cennete girer. Bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü! bugün bu özellikte kişiler halk arasında pek çoktur. Rasûlullah (s.a.v.), benden sonraki asırlarda da bu özellikte kimseler bulunacaktır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

ž Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle İsrail’in hadisi olarak bilmekteyiz.

Abbâs ed Dûrî, Yahya b. ebî Bükeyr vasıtasıyla İsrail’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sordum sadece İsrail’in hadisi olarak bildi Ebû Bişr’in ismini de bilemedi.

2521- Sehl b. Muâz b. Enes el Cühenî (r.a.)’den ve babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Allah için verir ve Allah için engel çıkarırsa, Allah için sever ve Allah için buğzederse ve Allah için nikahlanıp evlenirse o kimsenin imanı olgunluğa ermiştir.” (Müsned: 15064)

ž Tirmizî: Bu hadis hasendir.

2522- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennete ilk girecek kimseler ayın bedir şeklindeki parlak oluşu gibi girecekler ikinci olarak girecekler ise gökteki parlak yıldızın parlaklığı gibi gireceklerdir. Her bir kimse için iki hanım verilecek, her bir hanımın yetmiş kat elbisesi olacak bu kadar elbise altından inciklerinin iliği görülecektir.” (Müsned: 10702)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.





سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
   Hatalarım ve yanlışlarım varsa ya uyarın ebubekiryasin_@hotmail.com yada af edin