ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
Sünen-i Tirmizi Tercume Abdullah Parlıyan
Sünen-i Tirmizi ✪   Hadis-i Şerif Meali ✪   Tercume Abdullah Parlıyan
Ø diyet kaç deveden oluşur?
1386- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.), yanlışlıkla öldürülen kimsenin diyeti şu kadar deveden oluşacağına hüküm vermiştir: “İki yaşına girmiş yirmi dişi deve, iki yaşına girmiş yirmi erkek deve, üç yaşına girmiş yirmi dişi deve, beş yaşına girmiş yirmi dişi deve dört yaşına girmiş yirmi dişi deve. (Ki tamamı yüz deve ediyor)” (İbn Mâce: Diyet: 6; Ebû Dâvûd, Diyat: 16)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan, Ebû Hişâm er Rifâî, İbn ebî Zaide ve Ebî Hâlid el Ahmer ve Haccac b. Ertae’den bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: İbn Mes’ûd hadisini sadece bu şekliyle merfu olarak biliyoruz. Abdullah b. Mes’ûd’tan mevkuf alarak ta rivâyet edilmiştir. ilim adamlarının bir kısmının uygulaması bu hadise göre olup Ahmed ve İshâk bunlardandır.
Âlimler diyetin üç senede ve her sene üçte biri ödenmek suretiyle alınabileceğine topluca hükmetmişlerdir. Hata ile öldürme diyeti = âkile varislerin üzerine yüklenmesi görüşündedirler. Kimi âlimler ise: Âkile’nin öldüren kimsenin baba tarafından erkek akrabalarındandır demektedirler. Mâlik ve Şâfii bunlardandır.
Bazı ilim adamları ise diyetin baba tarafından akraba olanlardan kadın ve çocuklar dışında erkekler üzerine yüklenir. Her erkek çeyrek dinar kadar ödemelidir demektedirler. Bir kısım âlimler ise yarım dinar öder demektedirler. Bu durumda diyet ödeme işi biterse bitmiş olur değilse çevre kabilelere de müracaat edilerek onların ödemeleri de istenir.
1387- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir mü’mini bile bile öldürürse; öldürülen kimsenin velilerine bırakılır dilerlerse öldürülmesini isterler dilerlerse diyet alırlar. Diyet ise dört yaşına girmiş otuz dişi deve, beş yaşına girmiş otuz dişi deve, ve kırk hamile deveden oluşur. Anlaştıkları bir miktar varsa o miktar onlara aittir bu hüküm diyeti ağırlaştırmak için böyle verilmiştir.” (Ebû Dâvûd, Diyât: 16; İbn Mâce, Diyât: 6)
Tirmizî: Abdullah b. Amr hadisi hasen garibtir.
Ø diyet para olarak ne kadardır?
1388- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), diyetin para olarak kıymetini oniki bin dirhem olarak kararlaştırdı.” (Ebû Dâvûd, Diyat: 16; İbn Mâce, Diyat: 6)
1389- Saîd b. Abdurrahman el Mahzûmî, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Amr b. Dînâr’dan, İkrime’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiş olup bu rivâyetinde “İbn Abbâs’tan” dememiştir. İbn Uyeyne’nin rivâyeti hakkında pek çok söz söylenmiştir.
Tirmizî: Muhammed b. Müslim’den başka bu hadisi İbn Abbâs’tan rivâyet eden kimse bilmiyoruz. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise diyetin on bin dirhem olduğu görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır.
Şâfii diyor ki: Ben diyetin sadece deveden olduğunu biliyorum o da yüz deve veya onun bedelidir.
Ø yaralamalardaki diyetin miktarı ne kadardır?
1390- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.): “kemiğe dayanacak kadar derin yaralamalarda her bir yaralama da beşer deve diyet vardır.” (İbn Mâce, Diyât: 20; Ebû Dâvûd, Diyât: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk yaralamalarda beşer deve verilmesi görüşündedirler.
Ø parmakların diyeti ne kadardır?
1391- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “El ve ayak parmaklarının diyeti eşittir. Her parmak için diyet on devedir.” (Ebû Dâvûd, Diyât: 18; İbn Mâce, Diyât: 18)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Musa ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: İbn Abbâs hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Şâfii, Ahmed, İshâk ve Sûfyân es Sevrî bunlardandır.
1392- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Şu ve şu yani serçe parmak ile başparmak diyette eşittir.” (İbn Mâce, Diyât: 19; Ebû Dâvûd, Diyât: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø kısas ve yaralamalarda hakime intikal etmeden bağışlamak
1393- Ebûs Sefer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Kureyş’den bir adam Ensâr’dan bir adamın dişini kırmıştı. Muaviye dişi kıran kimseye arka çıkınca dişi kırılan adam Muaviye’ye: “Ey Mü’minlerin emiri bu adam benim dişimi kırmıştır” dedi. Muaviye de: “Seni razı edeceğiz” dedi. Karşı taraf Muaviye üzerine baskın çıkıp Muaviye’yi bezdirip üstün çıkmaya çalışınca bu işe razı olmadı ve hasmınla ne halin varsa kendin hallediver dedi. Muaviye’nin yanında oturmakta olan Ebû’d Derdâ şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştur: İki kulağımın işittiği kalbimin ezberlediği o söz şöyledir: “Bir kimsenin vücuduna bir zarar gelir de onu bağışlarsa Allah bu yaptığı affetmeden dolayı onun derecesini yükseltir ve günahını siler.” Ensârlı adam: “Bunu Rasûlullah (s.a.v.)’den bizzat kendin işittin mi?” diye sordu, Ebû’d Derdâ: “Kulaklarım dinledi kalbim kavradı” dedi. Ensârlı: “O halde o dişi ona bağışlıyorum” dedi. Muaviye: Seni mutlaka ödüllendireceğim dedi ve kendisine bir miktar mal verilmesini emretti. (İbn Mâce, Diyât: 35)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebûs Sefer’in, Ebû’d Derdâ’dan hadis dinlediğine ait bir bilgimiz yoktur. Ebûs Sefer’in adı; Saîd b. Ahmed İbn Muhammed es Sevrî olduğu da söylenmektedir.
Ø başı taşla ezenin kısası nasıl yapılır?
1394- Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Üzerinde gümüşten ziynet eşyası olan bir cariye şehrin dışına çıkmıştı. Bir Yahudi onu yakalayıp başını taşla ezerek ziynet eşyalarını almıştı. Son anlarında cariyeye ulaşıldı ve Rasûlullah (s.a.v.)’e getirildi de Rasûlullah (s.a.v.), sordu: Seni kim öldürmek istedi falan mı? Cariye başı ile işaret ederek hayır dedi o halde falan mı? dedi. Sonunda Yahudi’nin adını söyleyince başı ile evet dedi ve Yahudi yakalandı, suçunu da itiraf etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) emretti de o Yahudi’nin başı da aynı şekilde iki taş arasında ezildi.” (Müslim, Kasame: 3; Nesâî, Kasame: 11)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: “Kısasın ancak kılıçla yapılabileceği” görüşündedirler.
Ø müslüman kimsenin öldürülmesi büyük bir felakettir
1395- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah katında dünyanın yok olması Müslüman bir kimsenin öldürülmesinden daha iyidir.” (Nesâî, Tahrîmüddem: 5)
Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Cafer yoluyla Ya’la b. Atâ’dan, babasından, Abdullah b. Amr’dan bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu rivâyet İbn ebî Adiyy’in rivâyetinden daha sahihtir.
Tirmizî: Bu konuda Sa’d İbn Abbâs, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, Ukbe b. Âmir, İbn Mes’ûd ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Abdullah b. Amr hadisini bu şekilde İbn ebî Adiyy, Şu’be’den, Ya’la b. Atâ’dan, babasından Abdullah b. Amr’dan rivâyet etmiştir. Muhammed b. Cafer ve başkaları Şu’be’den, Ya’la b. Atâ’dan merfu olmaksızın rivâyet ettiler. Aynı şekilde Sûfyân es Sevrî, Ya’la b. Atâ’dan mevkuf olarak rivâyet etmiştir ki bu rivâyet merfu olan rivâyetten daha sahihtir.
Ø kıyamette ilk önce görülecek dava hangisidir?
1396- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamette kullar arasında ilk görülecek dava kan davalarıdır.” (Buhârî, Rıkaak: 48; Müslim, Kasame: 8)
Tirmizî: Abdullah hadisi hasen sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi A’meş’den bu şekilde merfu olarak rivâyet etmişlerdir. Bazıları da yine Â’meş’ten merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir.
1397- Yine Abdullah (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kullar arasında hükme bağlanacak ilk dava kan davalarıdır.” (Buhârî, Rıkaak: 48; Müslim, Kasame: 8)
1398- Ebûl Hakem el Becelî’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Saîd el Hudrî ve Ebü Hüreyre’den işittim; Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu hatırlattılar: “Gök ve yeryüzü halkı bir Müslüman’ın kanını akıtmak için birleşseler, Allah onların hepsini yüzüstü Cehenneme yuvarlar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebûl Hakem el Becelî ise Abdurrahman b. Nu’min olup Küfelidir.
Ø çocuğunu öldürene kısas yapılır mı?
1399- Suraka b. Mâlik b. Cu’şum (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber oldum, baba öldürülmesinden dolayı çocuğa kısas yapar, çocuğunu öldürdüğünden dolayı babaya kısas uygulamazdı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadisi Suraka’nın rivâyetinden olduğunu sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu hadisin senedi pek sağlam değildir çünkü bu hadisi İsmail b. Abbâs, Müsenna b. Sabbah’tan rivâyet etmiştir. Müsenna b. Sabbah hadiste zayıf görülen bir kimsedir. Yine bu hadis Ebû Hâlid el Ahmer vasıtasıyla Haccac b. Ertae’den, Amr b. Şuayb’den, babasından ve dedesinden de rivâyet edilmiştir. yine bu hadis Amr b. Şuayb’den mürsel olarakta rivâyet edilmiştir. Bu hadiste karışıklık vardır. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup; “Bir baba oğlunu öldürdürse onun karşılığında kendisi öldürülmez yine bir baba oğluna zina suçu isnad ettiğinde de kazf cezası tatbik edilmez.”
1400- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Çocuğunu öldürmesi sebebiyle babaya kısas uygulanmaz.” (İbn Mâce, Diyât: 22)
1401- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cezalar mescidlerde uygulanmaz! Baba çocuğunu öldürmesi sebebiyle öldürülmez.” (İbn Mâce, Diyat: 22)
Tirmizî: Bu hadisi merfu olarak bu senedle sadece İsmail b. Müslim’in rivâyetiyle bilmekteyiz. İsmail b. Müslim; Mekkelidir. Bazı hadisçiler bu kimse hakkında hafızası yönünden söz etmişlerdir.
Ø müslümanın kanı üç şeyden dolayı helaldir
1402- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka itaat edilecek kimse tanımayan benim de Allah’ın kulu ve elçisi olduğumu kabul ederek Müslüman olan kişinin kanı ancak şu üç şeyden biri ile helal olur; 1- Zina eden evli kimse, 2- Cana karşı can, 3- Dinini terk edip İslam cemaatinden ayrılan kimse.” (Ebû Dâvûd, Hudud: 1)
Tirmizî: Bu konuda Osman, Âişe ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahihtir.
Ø islam devletinin himayesi altında bulunan müslüman olmayan bir kişi öldürülürse öldürenin durumu nedir?
1403- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin Allah’ın ve Rasûlünün güvencesi altında bulunan bir kimseyi her kim öldürürse Allah’a verdiği sözü bozmuş olur ve Cennetin kokusunu bile koklayamaz. Oysa Cennetin kokusu yetmiş yıllık mesafeden duyulur.” (İbn Mâce, Diyât: 32)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Bekre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Bu hadis Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
Ø Rasûlullah (s.a.v.), islam devleti güvencesindeki öldürülen kimselere ne kadar diyet takdir etti?
1404- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), Âmir kabilesine mensub iki kişinin hata ile öldürülmesi üzerine onların velilerine Müslüman’a ödenecek kadar diyet verdi. Çünkü bu iki kimse Rasûlullah (s.a.v.)’den güvence almışlardı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû Sa’d el Bakkal’ın ismi Saîd b. Merzuban’dır.
Ø öldürülenin ailesi ve yetkililer ya kısas ister ya da affeder
1405- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah fethini Peygamberine nasip edince Allah’a hamd-ü sena ederek bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: Her kimin bir yakını öldürülmüş ise o kimse iki görüşten birini seçmek durumundadır. Ya affedecek veya kısas yapılmasını isteyecektir.” (Buhârî, Diyât: 7; İbn Mâce, Diyât: 3)
Tirmizî: Bu konuda Vâil b. Hucr, Enes, Ebû Şüreyh, Huveylid b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
1406- Ebû Şureyh el Ka’bî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mekke’yi mukaddes kılan insanlar değil! Allah, mukaddes kılmıştır. Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse orada asla kan dökmesin ve hiçbir ağacını da kesmesin. Rasûlullah (s.a.v.)’e fetih günü adam öldürmek mübah kılındı diyerek bir kimse öldürmeye ruhsat vermeye kalkışırsa dikkat edin onu muayyen bir zaman bana mübah kılmıştır herkese değil… Kıyamete kadar da haramlığı ve mukaddesliği devam edecektir. Siz ey Huzaa kabilesi insanları! Hüzeyl kabilesinden bu insanı öldürdünüz onun diyetini ben ödeyeceğim bundan sonra her kimin bir yakını öldürülürse onun ailesi iki şey arasında serbesttir. Ya katilin öldürülmesini tercih ederek kısas isterler veya diyet alırlar.” (Müslim, Hac, 82; Nesâî, Menasik: 110)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şeyban aynı şekilde Yahya b. ebî Kesîr benzerini rivâyet etmiştir.
Ebû Şureyh el Huzâî’nin Peygamber (s.a.v.)’den şöyle aktardığı rivâyet edildi: “Her kimin bir yakını öldürülürse o kimse ya katilin kısasını ister veya affeder veya diyet alır.” Bazı ilim adamları bu görüşte olup Ahmed ve İshâk bunlardandır.
1407- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bir adam öldürüldü, katil maktulün velisine teslim edildi. Katil: “Ey Allah’ın Rasûlü onu öldürmek istememiştim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) maktulün velisine şöyle buyurdu: “Dikkat et o doğru söylüyorsa ve buna rağmen sen de onu öldürürsen cehenneme girersin!” Adam da katili serbest bıraktı. Katilin elleri arkadan bağlı idi bunun üzerine bağlı bulunduğu kayışını sürükleyerek çıkıp gitti de bu adama bundan böyle kayışlı kimse denildi. (Ebû Dâvûd, Diyât: 3; İbn Mâce, Diyât: 34)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. “Nis’a” = ip ve urgan demektir.
Ø savaşta öldürülenlerin gözü çıkarılmaz burnu kulağı kesilmez
1408- Büreyde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir orduya komutan göndereceğinde ona şu şekilde tavsiyede bulunurdu: “Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmayı beraberindeki Müslüman askerlere iyi davranmayı söyler şöyle buyurdu: Allah adıyla Allah yolunda savaşın Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden kafirlerle savaşın! Savaşın; fakat hainlik yapmayın öldürdüğünüz kimselerin gözünü oyup kulak ve burunlarını kesmeyin çocukları öldürmeyin…” Bu hadis uzuncadır. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 140)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd’tan, Şeddâd b. Evs’den, Imrân b. Husayn’dan, Enes’den, Semure’den, Muğîre’den, Ya’la b. Mürre’den ve Ebû Eyyûb’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Büreyde hadisi hasen sahih olup ilim adamları savaşta düşman askerlerinin gözünü oyup kulak ve burunlarını kesmeyi hoşgörmezler.
1409- Şeddâd b. Evs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah, her işte iyi davranmayı emretmiştir, öldürdüğünüzde bile en az acı verecek şekilde öldürün hayvan boğazlayacağınızda hayvana fazla ızdırab verecek şekilde değil kolay bir şekilde kesin bıçağınızı bileyin ve hayvana fazla acı vermeyin.” (Nesâî, Dehaya: 22; Müslim, Sayd: 11)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebûl Eş’as es San’ani’nin ismi Şurahbil b. Üdde’dir.
Ø cenin (ana karnındaki çocuğun) diyeti ne kadardır?
1410- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.): “Ana karnındaki çocuğun düşürülmesine sebep olan kimseye ceza olarak erkek köle veya cariye verilmesini emretti.” Kendisine bu ceza verilen adam dedi ki: “Yemeyen, içmeyen ses çıkarmayan bir çocuk için diyet mi? Vereceğiz bu tip şeylerde bir şey vermek gerekmez” deyince; Rasûlullah (s.a.v.): ”Bu adam şair gibi konuşuyor. Evet Cenin’de gurre yani bir köle ve cariye vermek gerekir.” (Nesâî, Kasame: 38; Müslim, Kasame: 11)
Tirmizî: Bu konuda Hamel İbn Mâlik b. Nabiğa ve Muğîre b. Şu’be’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup bazıları derler ki: Gurre: Erkek köle veya cariye veya beşyüz dirhem paradır dediler. Kimi ilim adamları da at veya katırdır demişlerdir.
1411- Muğîre b. Şu’be (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. iki kadın bir erkeğin nikahında (kuma) idiler. Biri diğerine taş veya çadır direği atarak karnındaki ceninin düşmesine sebep oldu. Bunun için Rasûlullah (s.a.v.), düşürülen cenin için gurre yani bir köle veya cariye verilmesi hükmünü verdi, ödeme o kadının erkek akrabalarına yüklendi. (Buhârî, Diyat: 27; Müslim, Kasame: 17)
Hasan diyor ki: Zeyd b. Hubab, Sûfyân vasıtasıyla Mansur’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø bir kafir karşılığında kısas olarak bir mü’min öldürülmez
1412- Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali’ye, Ey Mü’minlerin lideri dedim: Allah’ın kitabında olmayan fakat senin not ettiklerin arasında bildiğin şeylerden bahseder misin? Dedi ki: Ekinleri ve her türlü tohumları yayarak bitkileri bitiren ve canlıları yaratan hakkı için bildiğim şey: Allah’ın bir kişiyi Kur’ân’da anlayışlı kılmasından ve yazılı kağıtta bulunandan ibarettir. Ben de yazılı kağıtta ne var? Diye sordum. Dedi ki: Onda diyetin hükümleri, esirin kurtarılması kafir karşılığında kısas olarak bir mü’minin öldürülmemesi vardır.” (Buhârî, Diyât: 23)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Ali hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup şöyle derler: “Bir mü’min, kafir karşılığında öldürülmez.” Bazı ilim adamları ise: “İslam devletinin veya bir Müslüman’ın emanında olan kafir bir kimse öldürülürse; öldüren Müslüman o öldürülen kimse karşılığında öldürülür.”
Ø kafir kimsenin diyeti ne kadardır?
1413- Amr b. Şuayb (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman, bir kafir karşılığında kısas yapılarak öldürülmez.” Aynı senedle rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kafirin diyeti Müslüman’ın diyetinin yarısıdır.” (Nesâî, Kasame: 36; İbn Mâce, Diyât: 13)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr hadisi hasendir. İlim adamları Yahudi ve Hıristiyanların diyeti konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bazı ilim adamları Yahudi ve Hıristiyan’ın diyeti konusunda Ömer b. Abdulaziz’den rivâyet edilen hadise dayanarak: “Yahudi ve Hıristiyan’ın diyeti Müslüman’ın diyetinin yarısıdır” derler. Ahmed b. Hanbel bunlardandır. Ömer b. Hattâb’ın şöyle dediği rivâyet edilmektedir: “Yahudi ve Hıristiyan’ın diyeti dört bin dirhem, Mecusi’nin diyeti sekiz yüz dirhemdir.”
Mâlik b. Enes, Şâfii ve İshâk bu görüştedir. Bazı ilim adamları ise Yahudi ve Hıristiyanların diyeti Müslüman’ın diyeti gibidir demektedirler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır.
Ø kölesini öldüren kimsenin cezası nedir?
1414- Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim kölesini öldürürse onu öldürünüz kim de kölesinin organlarını keserse biz de onun organlarını keseriz.” (Ebû Dâvûd, Diyât: 7; Nesâî, Kasame: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Tabiinden bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup İbrahim Nehaî bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: Hür ile köle arasında can meselesinde ve organlar meselesinde kısas yoktur.” Hasan Basrî, Ata b. ebî Rebah, Ahmed ve İshak bunlardandır. Bir kısım âlimler de: “Kişi kendi kölesini öldürürse kısas yapılmaz, başkasının kölesini öldürürse kısas yapılır” derler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır.
Ø kadın kocasının diyetinden miras alabilir mi?
1415- Saîd b. Müseyyeb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Ömer: “Diyet baba tarafından akrabalar üzerinedir, kadın kocasının diyetinden miras olarak bir şey almaz” derdi. Dahhâk b. Sûfyân el Kılâbî kendisine Rasûlullah (s.a.v.)’in Ûşeym ed Dababî’nin karısını kocasının diyetinden dolayı mirasçı yap diye yazdığını Ömer’e bildirdi. (İbn Mâce, Diyât: 12; Ebû Dâvûd, Feraiz: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göredir.
Ø organlar için kısas var mıdır?
1416- Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zürare b. Evfâ’nın, Imrân b. Husayn’dan şöyle aktardığını işittim: Bir adam bir adamın elini ısırmıştı adam elini çekince diğer adamın iki dişi sökülmüştü. Rasûlullah (s.a.v.)’e hükmetmesi için başvurdular da O’da şöyle buyurdu: “Biriniz kardeşini kuvvetli erkek devenin ısırması gibi ısırır mı? Senin dökülen dişlerin için diyet yoktur.” Bunun üzerine Allah: “… Dişe diş, yaralanmalarda da o yaranın benzeri bir karşılık vardır…” ayetini indirdi.” (5 Maide: 45) (Buhârî, Diyât: 17; Nesâî, Kasame: 18)
Tirmizî: Bu konuda Ya’la b. Ümeyye ve kardeşi olan Seleme b. Ümeyye’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Imrân b. Husayn hadisi hasen sahihtir.
Ø töhmet (suçlama) altındaki kimse hapsedilir mi?
1417- Behz b. Hakîm (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), bir töhmet üzerine bir adamı hapsetti sonra suçu sabit olmayınca onu tahliye etti.” (Ebû Dâvûd, Akdıyye: 29; Nesâî, Kat-us Sarik: 2)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Behz’in babasından ve dedesinden rivâyet ettiği hadis hasendir. İsmail b. İbrahim bu hadisi Behz b. Hakîm’den daha uzun bir şekilde rivâyet etmiştir.
Ø malını müdafâ ederken öldürülen şehîd olur mu?
1418- Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim malını müdafaa uğrunda öldürülürse o kimse şehîd hükmündedir. Kim de bir karış toprağı çalarsa kıyamet gününde o yer yedi kat olarak halka gibi onun boynuna geçirilir.” (Buhârî, Mezâlim: 13; Müslim, Müsâkât: 30)
Hâtım b. Siyah el Mervezî bu hadise ilave yapmıştır. Ma’mer diyor ki: Zührî’den bana ulaştığına göre o ondan bir şey işitmemiştir. Bu hadisteki fazlalık şudur: “Malı uğruna öldürülen şehîdtir.” Aynı şekilde Şuayb b. ebî Hamza bu hadisi Zührî’den, Talha b. Abdullah’tan, Abdurrahman b. Amr b. Sehl’den ve Saîd b. Zeyd’den rivâyet etmiştir. Yine Sûfyân b. Uyeyne, Zührî’den, Talha b. Abdullah’tan, Saîd b. Zeyd’den rivâyet etmiş olup bu rivâyetinde Sûfyân b. Abdurrahman b. Amr b. Sehl’i zikretmemiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
1419- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim malını müdafaa yolunda öldürülürse o şehîdtir.” (Buhârî, Mezâlim: 13; Müslim, Müsakât: 30)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Saîd b. Zeyd, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, İbn Abbâs ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Abdullah b. Amr hadisi hasen olup değişik şekillerde rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları: “Kişinin canı ve malı uğrunda dövüşmesine ve müdafaa etmesine izin vermişlerdir.” İbn’ül Mübarek der ki: Kişi iki dirhem dahi olsa malı için savaşır.
1420- Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kimin malı haksız yere alınmak istenir de vuruşur ve öldürülürse o kimse şehîdtir.” (Buhârî, Mezâlim: 13; Müslim, Müsakât: 30)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî vasıtayla Sûfyân’dan, Abdullah b. Hasen’den, İbrahim b. Muhammed b. Talha’dan, Abdullah b. Amr’dan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
1421- Saîd b. Zeyd (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Kim malını müdafaa uğrunda öldürülürse şehîdtir, kim dini uğrunda öldürülürse şehîdtir, her kim kanını müdafaa uğrunda öldürülürse şehîdtir, kim çoluk çocuğu uğrunda öldürülürse o da şehîdtir.” (Buhârî, Mezâlim: 33)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Aynı hadisi pek çok kimse İbrahim b. Sa’d’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir.
Yakup, İbrahim b. Sa’d b. Abdurrahman b. Avf ez Zührî’nin oğludur.
Ø katilin bulunamaması durumunda yemin ettirme şekli
1422- Rafi’ b. Hadîç (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Abdullah b. Sehl b. Zeyd ile Muhayyısa b. Mes’ûd b. Zeyd bir yolculuğa çıktılar, Hayber’e vardıklarında kendi işleri için birbirlerinden ayrıldılar. Bir süre sonra Muhayyısa, Abdullah b. Sehl’i öldürülmüş olarak buldu. Birileri onu öldürmüştü, onu defnetti. Sonra Huveyyısa b. Mes’ûd, Abdurrahman b. Sehl ve Muhayyısa Rasûlullah (s.a.v.)’e geldiler. Abdurahman bu kimselerin yaşça en küçüğü olmasına rağmen arkadaşlarından önce konuşmaya davrandı. Rasûlullah (s.a.v.): “Büyüklere karşı saygılı ol” buyurdu. Bunun üzerine Abdurrahman sustu ve o iki arkadaşı konuştu, sonra onlarla beraber gerektiği yerde o da konuştu. Rasûlullah (s.a.v.)’e Abdullah b. Sehl’in öldürüldüğü yeri anlattılar. Rasûlullah (s.a.v.): “Ölen arkadaşınıza veya katile karşı hak kazanmak üzere elli sefer yemin eder misiniz? Buyurdu. Öldüreni görmediğimiz halde nasıl yemin edebiliriz dediler. Rasûlullah (s.a.v.), o halde Yahudiler elli yeminle sizi yemin etmekten kurtarsınlar. Diğerleri ise: Kafir bir toplumun yeminlerini nasıl kabul edebiliriz dediler. Bu durumu görünce; Rasûlullah (s.a.v.), öldürülen kimsenin diyetini kendisi verdi. (Müslim, Kasame: 1; Nesâî, Kasame: 3)
Hasan b. Ali el Hallâl; Yezîd b. Harun vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den, Büşeyr b. Yesâr’dan, Sehl b. ebî Hasme’den Rafi’ b. Hadîç’den mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih olup ilim adamlarının uygulaması Kasame konusunda bu hadise göredir. Medineli bazı fıkıhçılar kasame sebebiyle kısas uygulanabilir görüşündedirler. Küfeliler ve bazı ilim adamları ise: “Kasame kısası gerektirmez diyeti gerektirir” derler.
Hatalarım ve yanlışlarım varsa ya uyarın ebubekiryasin_@hotmail.com yada af edin |