ARKASINDA SİYAH VEYA
BEYAZ İKİ ÇİZGİ BULUNAN YILANI ÖLDÜRMEK BABI 31
BAL BABI. 7
BÎR ŞEYİ
UĞURLU SAYMAKTAN HOŞLANAN VE (BİR ŞEYİ) UĞURSUZ
SAYMAKTAN HOŞLANMAYANIN BABI. 32
CÜZZAM HASTALIĞI BABI. 33
DEVELERİN İDRARLARI
(NI TEDÂVt ÎÇİN İÇMEK) BABI. 21
GÖZE İSMİD
(DENİLEN) SÜRME ÇEKMEK BABI. 19
GÖZÜNE TEK SAYILARDA SÜBME
ÇEKEN BABI. 20
HABÎS (PİS) İLÂÇ
KULLANMANIN YASAKLlGl BABI. 9
HACAMETLE TEDAVİ OLMAK
BABI. 15
HANGİ GÜNLERDE HACÂMET
OLMAK UYGUNDUR. BABI. 17
HASTAYI YEMEĞE ZORLA
MAYINIZ. 5
HIMYE (PERHİZ VERMEK)
BABI. 4
HUMMA (HASTALIĞI
ATEŞİ) CEHENNEMİN HARARETİNDEN (BİR PARÇA) DİR,
SİZ ONU SU İLE SOĞUTUNUZ, BABI. 13
HUMMA HASTALIĞINA OKUNAN
DUA BABI. 27
İNSAN VÜCÛDUNDAN
HACÂMET OLUNAN YER.. 16
KARA TANE (ÇÖREK OTU) BABI. 6
KINA (İLE
TEDAVİ OLMAK) BABI. 21
KORKMAK, GECE (YATAKTA
SAĞA SOLA DÖNÜP) UYUYAMAMAK VE ŞERRİNDEN ALLAH'A SIĞINILAN
ŞEYLER, BABI. 34
KUR'AN-I KERİM İLE
TEDAVİ OLMAK BABI. 21
MANTAR VE
(MEDİNE-İ. MÜNEVVERE'NÎN) ACVE HURMASI BABI. 7
MÜSHÎL İLÂCI BABI. 10
NAMAZ ŞİFÂDIR.. 9
NAZAR DEĞME
İŞİ, BABI. 22
NAZAR DEĞMESİNDEN
DOLAYI OKUMAKLA TEDAVİ OLMAK İSTEYENİN BABI 23
NESÂ (DENİLEN VE OTURAK
HİZASINDAN TOPUĞA UZANAN BİR SİNİRİN) İLÂCI
BABI 11
NÜŞRE (YÂNİ
DELİNİN ŞİFÂYA KAVUŞMASI İÇİN ALLAH'A
SIĞINARAK EDİLEN NEFES) BABI 30
PEYGAMBER (SALLALLAHÜ
ALEYHİ VE SELLEM) İN HASTALARA ŞİFÂ
DİLEĞİYLE ALLAH'A SIĞINARAK ETTİĞİ DUÂ VE
ONA (CEBRÂÎL TARAFINDAN) AYNI MAKSADLA EDİLEN DUÂ BABI 26
ŞARAP İLE
TEDAVİ OLMANIN YAŞARLIĞI BABI. 20
ŞİFÂ
DİLEĞİYLE İZİN VERİLEN OKUMALAR.. 24
ŞİFÂ MAKSADIYLA
HASTAYA OKUNDUĞUNDA ÜFLEMEK BABI. 28
SİNEK (İÇİNDE
YİYECEK VEYA İÇECEK BULUNAN) KABA DÜŞER, BABI 22
TEDAVİ MAKSADI İLE
DAĞLANAN, BABI. 18
TABİBİİK
(YÂNİ SAĞLIKLI TEDAVİ) BİLGİSİ OLMADIĞI
HALDE BUNA GİRİŞEN KİMSE (HAKKINDA GELEN HADÎS) BABI. 12
TELBÎNE (MUHALLEBİYE
BENZEYEN BÎR NEVİ BULAMAÇ) BABI. 5
TEMÂİM (NAZARLIKLAR -
MUSKALAR)I TAKMAK BÂB! 29
UZRE (DENİLEN
BADEMCİKLERİN İLTİHAPLANMASI) TEDAVİSİ VE
ĞAMZ (DENİLEN ÇOCUĞUN BOĞAZINA PARMAK SOKMAK SURETİYLE
BADEMCİKLERİNİN İLTİHABINI ALMAK
İŞİNİN) YAŞARLIĞI BABI. 10
VÜCÛDU DAĞLAMAK BÂB! 18
YARAYI TEDAVİ ETMEK BABI. 11
YILAN VE AKREP SOKMASI
DOLAYISIYLA NEFES ETMEK BABI. 25
ZÂTÜLCENB (HASTALIĞININ)
İLÂCI BABI. 12
ALLAH
VERDİĞİ HER HASTALIK İÇİN BİR İLÂÇ
VERMİŞTİR, BABI
3436) "... Üsâme bin Şerîk (Radtyallâhü anh)'âen;
Şöyle demiştir:
Bedevilerin Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e: Şu işi
yapmakta bize bir günah var mı? Falan şeyde bize
bir günah var mı? diye soru
sormalarına şâhid oldum. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de
onlara:
«Ey Allah'ın kullan, Allah (sizin sorduğunuz şeyleri
işleyen kimselerden) günahı kaldırmıştır (yâni
günah işlemiş sayılmaz). Ancak (din)
kardeşinin ırzı (yâni şeref ve haysiyeti) nden bir şey
kırpan kimse bu hükmün dışındadır. İşte haram olan budur» buyurdu. Bedeviler (bu kere) :
Yâ Resûlallah! Tedavi olmamamızda bize bir günah var nu?
diye sordular. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) :
•Tedavi olunuz, ey Allah'ın kulları. Çünkü
doğrusu Allah yaşlılıktan başka
yarattığı her hastalıkla beraber bir deva (ilâç) da
yaratmıştır» buyurdu. Adamlar:
Yâ Resûlallah! Kula verilen (hasletler) in en
hayırlısı nedir? dediler.
Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Güzel
huy buyurdu."
3437) "... Ebû Hızâme (es-Sa'dî) (Radtyallâhü ank)'den;
Şöyle demiştir:
(Bir gün) ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e (bir adam tarafından)
:
Tedavi için kullandığımız ilâçlar, şifâ isteğiyle
okunan dualar ve (düşmanlardan) korunmak için
kullandığımız (kalkan gibi) koruyucu şeyler
hakkında ne buyurursun. Bunlar Allah'ın kaderinden
bir şeyi geri çevirir mi? diye soruldu.
Resül-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
-Bunlar (da) Allah'ın kaderi (cümlesi) ndendir» buyurdu."
3438) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü onA/den rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«Allah, verdiği her hastalık İçin bir ilâç (da)
vermiştir.»"
3439) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)'âen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle
buyurdu, demiştir:
«Allah, verdiği her hastalık için bir ilâç (da)
vermiştir.»"
HASTA BİR ŞEY YEMEK VEYA İÇMEK İSTER, BABI
3440) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhüntâ)'âan rivayet
edildiğine göre:
Bir gün Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hasta bir adamı ziyaret
ederek ona:
«Neye iştihan var?» diye sordu. Adam da: Bir buğday ekmeğini çok
arzularım, dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Kimin yanında bir buğday ekmeği varsa (din) kardeşine
göndersin» buyurdu. Bilâhare Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Birinizin hastası bir şey yemeyi çok arzuladığı zaman
hastasına (ondan) yedirsin» buyurdu."
3441) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü on*>'den rivayet
edildiğine göre:
(Bir gün) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hastanın yanma
ziyaret maksadıyla girdi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (hastaya) :
«Bir şeye iştihan var mı. çörek yemek
ister misin?» diye sordu. Hasta t
Evet, dedi. Bunun üzerine hasta için çörek istediler."
HIMYE (PERHİZ
VERMEK) BABI
3442) "... Ümmü'l-Münzir bint-i Kays el-Ensâriyye (Radtyallâhü
ankâ)'-dan; Şöyle demigtir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bir gün) beraberinde AU bin Ebi Tâlib
(Kadıya llâhü anh) olduğu halde biz (im evimizle girdi. Ali (Radıyallâhü anh) bir hastalıktan yeni
iyileşmişti. (Olgun-laşsın diye
evin bir tarafına) asılmış koruk hurma
salkımlarımız vardı. Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ondan yiyiyordu. Ali
(Radıyallâhü anh) de yemek üzere (ondan) eline aldı. Fakat
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— «Sakın. Yâ Ali! Sen hastalıktan yeni
iyileştin» buyurdu. Üm-mü'1-Münzir demiştir ki: Sonra ben Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) için şalgam yaprağı ve arpadan bir
yemek yaptım. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— «Yâ Ali! Bu yemekten al. Çünkü bu yemek şüphesiz
senin için daha yararlıdır» buyurdu."
3443) "... Suhayb (bin Sinân-i Rûmî) (Radıyallâhü ank)'âea; Şöyle demiştir :
Ben (bir gün) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'in yanma vardım. Önünde ekmek ve hurma vardı. Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellemî (bana) ;
«Yaklaş ve ye» buyurdu. Ben de hurmadan yemeye
başladım. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) (bana) :
«Sende göz hastalığı bulunduğu halde hurma yiyiyorsun»
buyurdu. Suhayb demiştir ki: Ben :
— Diğer bir kenardan çiğniyorum, dedim. Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de gülümsedi."
HASTAYI
YEMEĞE ZORLA MAYINIZ
3444) "... Ukbe bin Âmir eî-Cühenî (Radıyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Ümmü'l-Münzir (R.A.)'nuı Hâl Tercemesi
Bu kadın. Peygamber (S.A,V.)'in
teyzelerindendir. Her İki kıbleye doğru na-maz
kılan bahtiyar sahâbilerdendir. Birkaç hadisi
vardır. Râvisİ Yâkûb bin Ebl Yâkûb'tur.
Taberâni, adının Selmâ bint Kays olduğunu, Tirmizi de,
adının Zey-neb bint Kays olduğunu
söylemişlerdir. Ebû Dâvûd, Tirmizi ve İbn-i Maceh onun hadislerini
rivayet etmişlerdir. (Hulasa, 498)
«Hastalarınızı yemeğe ve İçmeğe
zorlamayınız. Çünkü Allah şüphesiz onları yedirir ve
İçirir.»'*
TELBÎNE (MUHALLEBİYE BENZEYEN BÎR
NEVİ BULAMAÇ) BABI
3445) "... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'dan; Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ev halkından birisi sıtma
hastalığına tutulduğu zaman hasa (yâni muhallebiye benzeyen
bulamaç) emrederdi. Âişe demiştir ki ve Resûl-i Ekrem (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururdu.
«Şüphesiz bu yemek, kederli kimsenin kalbini muhakkak güçlendirir (veya
midesini güçlendirir) ve siz (kadınlar) dan biri yüzündeki kiri su ile
giderdiği gibi hastanın kalbinden elemi giderir (veya hastanın
midesini temizler).»"
,,
3446) "... Âige (RadtyallSkü anhâ)'âan rivayet edildiğine göre
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) :
«Yararlı olup hoşlanılmayan telbîne'ye (yâni hasâ'yı
yemeğe) devam ediniz» buyurmuştur. Âişe (Radıyallâhü anhâ)
(sözlerine devamla) : Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem), ev halkından birisi hasta olduğu zaman iki tarafından
biri bitinceye, yâni iyileşinceye veya ölünceye kadar telbine çömleği
devamlı ateş üstünde olurdu, demiştir..
KARA TANE (ÇÖREK
OTU) BABI
3447) "... Ebû Hüreyre (Radtyaîlâkü anhyâen rivayet edildiğine göre
kendisi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyâen şu buyruğu
işitmiştir :
«Şüphesiz kara tane (yâni çörek otun) da sâm'dan başka her
hastalıktan şifâ vardır.»
Sâm, ölümdür. Habbetü's-Sevdâ (=: Kara tane) ve
şûniz (= Çörek otu) dur."
3448) "... Abdullah (İbn-i Ömer) (Radıyallâhü anhümâ)'âan
rivayet edildiğine göre; Resûllulah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur:
-Şu Habbetü's-Sevdâ (çörek otunu kullanma) ya devam ediniz. Çünkü
şüphesiz onda ölümden başka her hastalıktan şifâ
vardır.»"
3449) "... Hâlid bin Sa'd (Mevlâ Ebî Mes'ûd el-Bedrî
el-Ensârî) (Ra-dtyaUâhü anhümâydan; Şöyle demiştir
:
Biz bir yolculuğa çıktık. Beraberimizde Ğâlib bin Ebcer
(Radıyal-lâhü anh) de vardı. Ğâlib yolda
hastalandı. Nihayet Medîne-i Münev-vere'ye
vardık. Onun hastalığı devam
ediyordu. İbn-i Ebî Atik (Radı-yallâhü anhümâ) onu ziyarete
geldi ve bize şöyle dedi:
Size şu Habbetü's-Sevdâyı (kullanmayı) tavsiye ediyorum. Ondan beş veya yedi tane alıp (iyice)
ufaltınız. Sonra onu birkaç damla zeytin
yağı içinde hastanın burnuna bu taraftan ve şu taraftan
damlatınız. Çünkü Âişe (Radıyallâhü anhâ),
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî'den şu hadisi
işittiğini kendilerine anlatmıştır:
«Şüphesiz şu Habbetü's Sevda (çörek otu) her hastalıktan
şifâdır. Meğer kısam (hastalığı) ola.»
Ben: Sam nedir? dedim. — Sam, ölümdür, dedi.
BAL BABI
3450) "... Ebû Hüreyre (RadtyaUâhü a«*;den
rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SallaUahü Aleyhi ve Scllem)
şöyle buyurdu, demiştir:
«Kim her ay üç (gün) sabahleyin bal yalarsa o kimsenin başına büyük belâ
gelmez.»*'
Not: Zevftid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi ortadır.
Bununla beraber munkattdir, yâni kesiktir. Çünkü Buhârî: Biz Abdulhamid'in Ebû
HÜreyre (R.A.)' den hadis işittiğini bilmeyiz, demiştir.
3451) "... Câbîr bin Abdillah (Radtyallâhü ankümâ)'dan;
Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e biraz bal hediye edildi. O da
aramızda birer lokma taksim etti. Ben kendi lokmamı
aldım. Sonra: Yâ Resûlallah! Bir lokma fazla
isterim? dedim. O (da) :
«Peki* buyurdu."
3452) "... Abdullah (Radtyallâhü anh)'âen rivayet
edildiğine göre; Re-sûlullab (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
«Şu şifalı iki şeye devam ediniz (yâni devamlı
kullanınız) : Bal ve Kur'ân.*"
MANTAR VE (MEDİNE-İ. MÜNEVVERE'NÎN) ACVE
HURMASI BABI
3453) "... Ebû Sâid(-i Hudrî) ve Câbir
(Radtyallâhü anhümâydan rivayet edildiğine göre bu iki sahâbî Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Seüemy'm şöyle buyurduğunu söylemişlerdir:
«Mantar, kudret helvası (gibi külfetsiz nimetler nevinden bir fizikîdir. Suyu da göz (hastalığınla şifadır.
Acve (denilen (Medine-i
3454) "... Satd bin Zeyd bin Amr bin Küfeyi (Radtyaîlâkü a*AJ'den rî-vâyet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
«Mantar, Allah'ın İsrâîl oğullarına indirdiği nimetten
bir nevidir. Suyu da göz (hastalığın)a
şifâdır.*"
3455) "... Ebû Hüreyre (Radiyallâhü anh)'âen; Şöyle
demiştir:
Biz (bir gün) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında
konuşuyorduk. Bu arada mantardan söz ettik. Oradakiler t Mantar (çiçek hastalığına tutulan
çocukların vücûdunda görülen tanecikler gibi) toprak
(hastalığı) çiçeğidir, dediler. Bu
söz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e intikâl ettirildi.
Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
-Mantar, kudret helvası (gibi külfetsiz nimetler) nevinden bir
n-zıktır. Acve (denilen Medîne-i Münevvere)
hurması da cennet (meyvelerin) dendir ve zehirlenme
hastalığına şifâdır- buyurdu."
3456) "... Râfi bin Amr el-Müzenî (Radtyaüâhü û«*)'den; Şöyle
de-mijtir;
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den şu buyruğu
işittim:
•Acve (denilen Medine-i Münevvere) hurması ve sahra (ismi verilen Mescid-i
Aksâ'daki büyük taş) cennet'tendir.»
Râvi Abdurrahmân demiştir ki: Ben sahra kelimesini şeyhimin
ağzından belledim."
3457) "... Ebû Übey bin Ümm-i Haram (Radtyallâhü anhümâyâan; Şöyle
demiştir:
Ben, Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den şu buyruğu
işittim:
—■ «Sinameki ve sennût (yâni tereyağı tulumuna konulan bal veya
dereotu) yemeye devam ediniz. Çünkü bu iki şeyde sâm'dan başka her
hastalıktan şüphesiz şifâ vardır.»
— Yâ Resûlallah! Sâm nedir?
denildi. O:
— «Ölümdür» buyurdu.
Râvî Amr demiştir ki: Râvî İbn-i Ebi Able sennût'un dereotu
olduğunu söylemiş ve diğer bâzı âlimler: Bilâkis, sennût
tereyağı tulumunda olan baldır. Şâir'in şu beytindeki
sennût anılan bal manasınadır : Onlar
tereyağı tutumundaki bal ile tereyağı olup aralarında
hıyanet hiç yoktur. (Yâni o topluluk tatlı bir
birlik ve beraberlik içinde sadakatla birbirine karışmış
bir bütün halindedir) ve onlar komşularına hiyle edilmeye de mâni
olurlar."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Amr bin Bekr
es-Sek-seld var. îbn-i Hibban onun hakkında: Bu adam
İbrahim bin Ebi Able'den çok fena ve felâketler diye ifade edilecek
şeyler rivayet etmiş olup onun rivayetlerini delil göstermek caiz
değildir, demiştir. Lâkin el-Hakem bu hadisin
senedinin sahih
olduğunu söylemiştir.
NAMAZ ŞİFÂDIR
3458) "... Ebû Hüreyre (Radtyaîlâhü anh)Jden;
Şöyle demiştir:
(Bir defa) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) erken namaza kalktı. Ben de (O'na uyarak) erken kalktım ve (biraz) namaz
kıldıktan sonra oturdum. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) bana dönüp baktı ve (Farsça) :
— «Karnın mı ağırıyor?» buyurdu. Ben:
— Evet. Yâ Resûlallah, dedim. BesuH Ekrem (bana hitaben)
:
— «Kalk namaz kıl, çünkü şüphesiz, namazda şifâ var» buyurdu. Ebü'l-Hasan bin el-Kattân ...senediyle bunun mislini bize rivayet
etti ve onun rivayetinde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lemJ'in Farsça olarak buyurduğu; *j* c~*5wl cümlesinin mânâsının
«Yâni sen karnından (mı) rahatsızsın» olduğu ilâvesi
vardır.
Ebû Abdillah (İbn-i Mâceh) dedi ki: Bir adam bu
hadîsi aile ferd-lerine anlattı. Onlar adama
karşı başkalarından yardım istediler."
HABÎS (PİS)
İLÂÇ KULLANMANIN YASAKLlGl BABI
3459) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre:
ResûluUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) habîs ilâç, yâni zehir kullanmayı
yasaklamıştır."
3460) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)'âei\ rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (SaîlaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
-Kim bir zehir içer (yâni yutar) ak kendini öldürürse o kimse cehennem
ateşi içinde ebedi kalarak dâima o zehiri yutmakla meşgul
olacaktır.»"
MÜSHÎL İLÂCI BABI
3461) "... Esma bînt-i Umeys (Radtyallâkü anhâ)'âan;
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bana:
— -Sen ishal olmak için hangi ilâcı kullanırdın?» buyurdu.
Ben:
— Şübrüm (denilen bitki), dedim. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) :
— «O, şiddetli ishal yapar» buyurdu. Sonra ben
Jshal için sinameki kullandım. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Eğer
herhangi bir şey ölüme şifâ olsaydı sinameki olurdu, sinameki
ölüme şifâ olacaktı» buyurdu."
UZRE (DENİLEN
BADEMCİKLERİN İLTİHAPLANMASI)
TEDAVİSİ VE ĞAMZ (DENİLEN ÇOCUĞUN BOĞAZINA
PARMAK SOKMAK SURETİYLE BADEMCİKLERİNİN
İLTİHABINI ALMAK İŞİNİN)
YAŞARLIĞI BABI
3462) "... Ümmü Kays bint-i Mıhsan (Radtyallâhü anhâ)'dan; Şöyle demiştir :
Uzre (denilen boğaz hastalığı) nedeniyle boğazına
parmağını sokmak suretiyle bademciğinin
iltihabını almış olduğum bir oğlan çocuğumla
beraber Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına girdim.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Neden çocuklarınızın boğazına
parmağınızı sokmak suretiyle bademciğini böylece
sıkarak iltihabını almaya çalışıyorsunuz. Ud-I Hindi (denilen topalak bitkisini) kullanmaya devam ediniz.
Udi Hindide yedi türlü şifâ vardır. Uzre (denilen boğaz hastalığı) için bu ilâç
buruna çekilir. Zatü'1-Cenb için de (su ile) hastaya
İçirüir» buyurdu.
Ahmed bin Amr bin es-Serh el-Mısri de ... senediyle Ümmü Kaya bint-i
Mıhsan yoluyla Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den bunun mislini
bize rivayet etti.
Râvî Yûnus demiştir kmanasınadır. (Yani
parmağımı çocuğun boğazına) sokup
bademciğini sıktım.»"
İZAHI
Bu hadisi Buhâri, Müslim ve
Ebû Dâvûd da rivayet etmişlerdir.
NESÂ (DENİLEN VE OTURAK
HİZASINDAN TOPUĞA UZANAN BİR SİNİRİN) İLÂCI
BABI
3463) "... Enes bin Mâlik (Radıyallâhü ank)'den;
Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den şunu işittim: «Nesâ
sinirinin şifâsı arabî bir koyunun kuyruğudur. Bu kuyruk
eritilip üç parçaya bölünür, sonra her gün sabahleyin aç karnına bir
parça içilir.»"
YARAYI TEDAVİ ETMEK BABI
3464) "... Sehl bin Sa'd es-Sâidî (RadtyaÜâhü anhümâydsm;
Şöyle demi }t ir ;
Uhud (savaşı) günü Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
yaralandı, retaâiye (denilen) dişi kırıldı ve
başındaki miğfer kırıldı. Bunun
üzerine Fâtime (Radıyallâhü anhâ), kanını yıkıyordu.
Ali (Ra-dıyallâhü anh) da kalkanla su döküyordu. Nihayet Fâtime (Radıyallâhü anhâ), kanın su ile (dinmeyip
bilâkis) fazlalaştığını görünce, bir hasır
parçasını alıp yaktı ve kül hâline gelince yaraya koydu ve
böylece kan
kesildi."
3465) "... Sehl bin Sa'd es-Sâidî (Radtyallâhü
anhümâyden-. Şöyle demiştir :
(And olsun ki) Ben Uhud (savaşı) günü kimin Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'in mübarek yüzünü yaraladığını ve kimin
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in mübarek yüzündeki yaranın
kanun durdurup tedavi ettiğini, kimin kalkanda su
taşıdığını ve yaranın ne ile tedavi edilmek
suretiyle kanın durduğunu şüphesiz bilirim. Sehl demiştir
ki:
Kalkanda su taşıyan zât, Ali (bin Ebi Tâlib Radıyallâhü anh)
idi. Yarayı tedavi eden de (Peygamber'in
kızı) Fâtime (Radıyallâhü anhâ) idi. Kan durmayınca Fâtime (Radıyallâhü anhâ), kanı
durdurmak için eski bir hasır parçasını yakıp külünü
yaranın üzerine koydu. Yaranın kanaması
böylece durdu."
TABİBİİK (YÂNİ
SAĞLIKLI TEDAVİ) BİLGİSİ
OLMADIĞI HALDE BUNA GİRİŞEN KİMSE
(HAKKINDA GELEN HADÎS) BABI
3466) "... Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs)
(Ra-dtyallâkü anhümyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Daha önce tabiblik (yâni sağlıklı tedavi) bilgisi
olmadığı halde tedavi işine girişen (ve hastaya zarar
veren) kimse zamındır (yani diyetle mükelleftir)"
ZÂTÜLCENB (HASTALIĞININ) İLÂCI
BABI
3467) "... Zeyd bin Erkanı (Radtyoüâhü onAJ'den rivayet
edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zatülcenb
hastalığının tedavisi için vers (yâni Yemen za'feram bitkisini), kusttki
topalak denilen bitki) ve zeytinyağını (birbirine
karıştırıp) hastanın ağzına vermeyi
övmüştür.*'
3468) "... Ümmü Kays bint-i Mıhsan (Radtyattâhü ankâydan rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
«Udi Hindî'yi kullanmaya devam ediniz (râvî demiştir ki Ud-i Hindi ile
küst'ü, yâni topalak dediğimiz bitkiyi kasdetmiştir). Çünkü Ud-i Hindi'de şüphesiz yedi şifâ vardır.
Zatülcenb (yâni bu hastalıktan şifâ) onlardan biridir.»
İbn-i Sem'ân kendi rivayetinde (hadisin son kısmında) şöyle
demiştir : «Çünkü Ud-i Hindî'de şüphesiz
yedi nevi hastalıktan şifâ vardır. Zatülcenb, onlardan biridir.»1 *
3469) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyâen rivayet
edildiğine göre: (Bir kere) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in
huzurunda humma (hastabğm) dan söz edildi, bir adam
hummaya sövdü. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
(adama) :
«Hummaya sövme. Çünkü ateş, demirin pasını - kirini
giderdiği gibi humma (hastalığı) da günahları giderir»
buyurdu."
3470) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü onky den rivayet
edildiğine göre:
(Bir defa) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), beraberinde Ebû Hüreyre
bulunduğu halde humma (hastalığı) hararetinin
şiddetinden dolayı (yatan) bir hastayı ziyaret etti ve
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (hastaya) :
«Sana müjde
olsun. Çünkü Allah Teâlâ buyuruyor ki: Humma (hastalığı) benim
ateşimdir. Ben onu mü'min kuluma dünyada musallat
ediyorum ki, o kulumun âhiretteki ateşten payı (dünyada çektiği
humma ateşi) olsun» buyurdu."
HUMMA (HASTALIĞI ATEŞİ)
CEHENNEMİN
HARARETİNDEN (BİR PARÇA) DİR, SİZ ONU
SU İLE SOĞUTUNUZ, BABI
3471) "... Âişe (Radtyallâhü ankâydan rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«Humma (hastalığı) cehennem hararetinin şiddetinden (bir
parça) dır. Siz onu su ile soğutunuz.*"
3472) "... İbn-i Ömer (Raâtyallohü ankümâyâan rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«Şüphesiz humma (hastalığı) şiddeti, cehennem
hararetinin şiddetinden (bir parça) dır. Siz onu m ile
soğutunuz,*"
3473) "... Râfi bin Hadîc (Radtyallâhü ank)'den; Şöyle
demiştir:
Ben, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den t «Humma
(hastalığı) cehennemin hararetinin şiddetinden
(bir parça) dır. Siz onu su ile soğutunuz»
buyruğunu işittim. Sonra Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) Aramâr'ın (hasta olan) bir oğlunun yanma girdi ve:
«Şu hastanın hastalığını gider, şifâ ver. Ey
insanların Rabbi, ey insanların ilâhı» diye duâ etti."
3474) "... Ebû Bekr-i Sıddîk'ın kızı Esma (Radtyallâhü
anhümâyd&n rivayet edildiğine göre:
Humma (hastalığı) hararetinin şiddetinden
ıstıraplı olan kadın kendisine götürülüyordu. Kendisi de su
isteyip hastanın yakasına (yâni yakası ile vücûdu arasına)
dökerdi ve şöyle derdi:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Humma
(hastalığı) hararetini su ile soğutunuz» buyurdu ve -.
«Humma (hastalığı) hararetinin şiddeti,
cehennemin hararetinin şiddetinden (bir parça) dır» buyurdu."
3475) (i... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«Humma (hastalığı) cehennemin körüklerinden bir körüktür. Siz
onu soğuk su ile kendinizden uzaklaştırınız.»"
HACAMETLE TEDAVİ OLMAK BABI
3476) "... Ebû Hüreyre (Raâtyallâhü anhyfan rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) şöyle buyurmuştur:
«Sizin tedavi olduğunuz şeylerden herhangi birisinde hayır (yâni
yarar) varsa o da hacamettir.»"
3477) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seİlcm) şöyle
buyurmuştur:
«(Mescid-i Haram 'dan Mescid-i Aksâ'ya) götürüldüğüm gece (yâni Mi'raç
gecesi) meleklerden karşılaştığım her büyük
cemâatin hepsi bana şöyle söylüyordu: Yâ Muhammed, hacamet olmaya devam
et.»"
3478) "... ibn-i Abbâs (Radtyallâhü ankümâ)'<\nn rivayet
edildiğine fjü-re; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
-Hacâmet eden
kişi Allah'ın ne iyi kuludur. Kanı giderir, sırtı
hafifletir ve gözü aydınlatır»"
3479) ı: Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«(Mescidi Haramdan Mescid-i Aksâ'ya) götürüldüğüm gece (yâni Mi'râc
gecesi) yanlarından geçtiğim göz doyurucu kalabalık her cemâat
bana şöyle diyordu : Yâ Muhammed! Ümmetine hacâmet olmayı emret.»"
Not.- Zevâid'de şöyle denilmiştir : Ben derim ki, Enes (R.A.)'ın
hadisinin bu senedinde bulunan râvi CÜbâre ve Kesir zayıf İseler de
Tİrmizi, el-Câmi ve eş-Şe-mâil'de ayni hadisi İbn-i Mes'ûd
(R.A.Vden rivayet ederek hasen-garib olduğunu söylemiş, el-Hâkim de
aynısını el-Müstedrak'te İbn-i Abbâs (R.A.)*dan rivayet
etmiş ve el-Bezzâr da kendi Müsned'inde İbn-i Ömer (RA.)'dan rivayette bulunmuştur.
3480) "... Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Ümmü Seleme
(Radtyallâhü ankâ)'dan rivayet edildiğine göre:
Kendisi hacâmet olmak için Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel lemJ'den izin
istemiş ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ona hacâmet
etmeyi, Ebû Tayba (Nâfi) (Radıyallâhü anhî'a emretmiştir.
Ve râvi demiştir ki, Ebû Tayba'nın Ümmü
Seleme'nin ya süt kardeşi veya henüz erginlik çağma
varmamış çocuk olduğunu sanırım."
(İNSAN VÜCÛDUNDAN)
HACÂMET OLUNAN YER
3481) '-... Abdullah bin Bu hay ne (Radıyatlâhu û«A)'den rivayet edildiğine göre :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (Veda Hacc'ında) Lahy-i Cemel
(denilen yer) de ihrâmlı iken başının ortasından
hacâmet ettirdi."
3482) "... Alî (bin Ebî Tâlib) (Radtyallâhü ûwA)'den rivayet
edildiğine göre:
Cebrail (Aleyhisselâm), Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e (boynun iki
tarafında bulunan ve) Ahdaayn (denilen iki damarın) hizasına ve
iki omuzun araşma hacâmet ettirme emrini İndirdi."
3483) *\.. Enes (Radtyallâhü anh)'den
rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ahdaayn (denilen iki damarın hizasın)
da ve omuzlan arasmda hacâmet oldu."
3484) "... Ebû Kebşe el-Ensârî (Radtyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve S elle m) başına ve iki omuzu
arasına hacâmet ettiriyor ve şöyle buyuruyordu:
«Kim vücûdundan şu (bozuk) kanları akıtıp dökerse
(hastalıklardan) herhangi bir şey için başka bir şeyle
tedavi olmaması ona zarar vermez.»"
3485) "... Câbİr (Radtyallâhü ank)'den rivayet
edildiğine göre: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bir defa)
atından bir
hurma dalı üzerine düşerek ayağı
çıkmıştır.
(Râvi) Veki demiştir ki: Yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) bir incinmeden dolayı ayağının üstüne hacâmet
ettirmiştir."
HANGİ GÜNLERDE HACÂMET OLMAK
UYGUNDUR. BABI
3486) "... Enes bin Mâlik (Raâtyallâhü an A J'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (SallaÜahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«Kim hacâmet olmak isterse (kameri ayın) on yedi veya ondo-kuz ya da yirmi
birinci gününü araştırıp seçsin ve kan fazlalaşmak suretiyle herhangi
birinize galebe çalıp onu öldürmesin.»"
3487} "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü ankümâydan; Şöyle
demiştir:
Ya Nâfi, kanun fazlalaşmak suretiyle bana galebe çaldı. Bu nedenle
sen benim için bir hacâmetçi ara. Gücün
yeterse yararlı ve bu işi iyi beceren bir hacâmetçi seç. Bulacağın
kişi ne çok yaşlı ne de küçük
yaşta bir çocuk olsun. (Hacâmet olmak istememin sebebi şudur:)
Çünkü ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den şu buyruğu
işittim:
-Hacâmet olmak aç kanuna daha faydalıdır. Hacâmet olmakta şifâ
ve bereket var ve hacâmet, akıl ve hıfzetme (yâni belleme) gücünü
artırır. Bu itibarla en isabetli olana uymak üzere
Allah'ın be-roketiyle Perşembe günü hacâmet olunuz ve Çarşamba,
Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerinde hacâmet olmaktan sakınınız.
Pazartesi ve Sah günü de hacâmet olunuz. Çünkü Allah'ın Eyyûb (Aleyhisse-
«Hacamet olmak aç karnına daha faydalıdır. Hacâmet olmak
aklı artırır, hıfzetme (belleme) gücünü artırır,
hafız olanın da hıfzetme kabiliyetini kuvvetlendirir. Artık
kim hacâmet olmak isterse Allah'ın (mübarek)
ismini anarak Perşembe günü (hacâmet) olsun. Cuma günü, Cumartesi günü ve
Pazar günü hacâmet olmaktan sakınınız. Pazartesi
ve Salı günü de hacâmet olunuz. Çarşamba
günü hacâmet olmaktan sakınınız. Çünkü Çarşamba
günü, Eyyüb (Aleyhis-selâmVın basma belanın geldiği gündür ve ne
cüzzâm (hastalığı) ne de baras (hastalığı)
Çarşamba günü veya Çarşamba gecesi dışında kalan hiç
bir gün veya gecede meydana gelmez.»"
VÜCÛDU DAĞLAMAK BÂB!
3489) "... Akkar bin el-Muğîre'nin babası (El-Muğîre bin
ŞuT») (Radt-yallâhü anhümâyâan rivayet edildiğine göre; Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Kim vücûdunu dağlatır veya kendisine nefes edilmesini isterse
(Allah'a) tevekkül etmekten sıyrılmış olur.»**
3490) "... îmrân bin el-Husayn (Radtyallâhü a»*)'<Jen;
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bizi dağlamaktan men etti. Sonra
ben vücûdumu dağlattım, ama (hastalıktan) kurtulmadım ve
(tedavide) basan elde edemedim."
3491) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhütnâydan;
Şöyle demiştir:
Şifâ üç şeyde (var)dır: Bal şerbetini içmek, hacâmet
âletini vurmak ve ateş ile dağlamak. Fakat ümmetimi
ateşle dağlamaktan men ederim. İbn-i
Abbâs bunu merfû (yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî'in buyruğu)
olarak rivayet etmiştir."
(TEDAVİ MAKSADI İLE)
DAĞLANAN, BABI
3492) "... Yahya (bin Sa'd bin Zürâre) (Radıyaîlâhü
ankümâyâan rivayet edildiğine göre:
Sa'd bin Zürâre (Radıyallâhü anh) ı zübaha denilen boğaz
hastalığı yakaladı (Sa'd bin Zürâre, Yahya'nın râvisi
Muhammed'in ana tarafından dedesidir) Bu hastalık üzerine Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Allah'a yemin ederim ki Ebû Ümâme (yâni Sa'd bin Zürâre'nin tedavisi)
hususunda öyle itina göstereceğim ki hiç kimsenin bir diyeceği
kalmayacak- buyurdu ve Sa'd'ı mübarek eliyle dağladı. Sonra Sa'd
(kurtarılamayarak) vefat etti.
Bunun üzerine Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
■Yahudilere kötü ölüm dilerim. (Çünkü) onlar diyecekler ki: Muhammed,
niçin arkadaşından ölümü def edemedi. Halbuki ben, ne onun için ne de
kendi nefsim için bir şeye hükümran değilim (yâni hüküm ve takdir
Allah'a mahsustur)» buyurdu."
3493) *'... Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâkü anhümâyâan; Şöyle
demiştir:
Übeyy bin Ka'b (Radıyallâhü anh) bir hastalığa tutuldu. Bunun Üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona bir tabib
gönderdi. Tabib ekhal (denilen kol damarı)
nı dağladı."
3494) "... Câbir bin Abdullah (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet
edildiğine göre :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Sa'd bin Muaz (Radıyallâhü anh)'m
ekhal (denilen kol daman) m İki defa dağladı."
GÖZE İSMİD (DENİLEN)
SÜRME ÇEKMEK BABI
3495) "... Abdullah (bin Ömer) (Radtyallâhü anhüntâyâsm rivayet
edildiğine göre; Resûllulah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir;
•Ismid (denilen sürmeyi gözlerinize çekmeyle devam ediniz. Çünkü o, gözü
temizleyip görme gücünü artırır ve kirpikleri (besleyip)
yetiştirir.»"
Not: Zevâld'de şöyle denilmiştir: tbn-i Ömer (RA.)'m
bu hadisinin senedinin aleyhinde konuşulmuştur. Çünkü râvi Osman bin
Abdilmelik hakkında Ebû Hötem : Onun hadisleri
münkerdir, demiştir, tbn-i Muin de : Onun rivayetinde bir sakınca
yok, demiştir, tbn-i Hibban da onu sıka, yani güvenilir zatlar
arasında anmıştır. Senedin kalan
rftvtleri güvenilir zâtlardır.
3496) u... Câbir (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den şu buyruğu
işittim:
«Yatacağınız zaman ismid (denilen sürmeyi gözünüze çekmeye)
devam ediniz. Çünkü o, gözü temizleyip görme gücünü artırır ve
kılları (yâni kirpikleri besleyip) yetiştirir.»"
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu hadisin metnini Urve, Cİbir
(R.A.KB1 yolundan başka bir yolla rivayet etmiş ve Câbir'in hadisine
âit senedi anlatmamıştır.
3497) ı:... îbn-i Abbâs
(Radıyallâhü ankümâyâan rivayet edildiğine göre; Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Sürmelerinizin en iyisi ismid (denilen sürme) dir. Gözü temizleyip
aydınlığını artırır ve kılları
(yâni kirpikleri) yetiştirir.»"
GÖZÜNE TEK SAYILARDA SÜBME ÇEKEN BABI
3498) ".... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur :
«Kim gözlerine sürme çekerse (bir, üç, beş defa gibi) tek yapsın. Kim
(böyle tek) yaparsa iyi bir iş işlemiş olur ve kim (çift yapıp tek) yapmazsa (ona) hiç bir günah
yoktur.-"
3499) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâydan;
Şöyle demijtir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'İn bir sürmeliği vardı. Ondan her göze üç kez sürme çekerdi."
ŞARAP İLE TEDAVİ OLMANIN
YAŞARLIĞI BABI
3500) "... Târik bin Süveyd el-Hadramî (Radıyallâhü
ank)'den; Şöyle demiştir:
Ben
-— Yâ Resûlallah, bizim memleketimizde üzümler var. Biz onun suyunu
çıkarıp şarabını içiyoruz (ne buyurulur) ? dedim. O t
— «Hayır (yapmayınız)» buyurdu.
Sonra ben (tekrar) O'na müracaat ederek:
— Biz onunla hastayı tedavi etmek isteriz, dedim. O:
— «O (şarap) kesinlikle şifâ değildir ve lâkin bir
hastalıktır- buyurdu."
KUR'AN-I KERİM İLE TEDAVİ
OLMAK BABI
3501) "... AU (bin Ebî Tâlib) (Radıyallâhü anh)'den
rivayet edildiğine gpre; Resûlullah (Saüaüahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir: -İlâcın en hayırlısı
Kur'an'dir.»"
KINA (İLE TEDAVİ OLMAK) BABI
3502) "... Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyin âzadh cariyesi
Sel-mâ Ümmü Râfi (ve Ebû Râfi'in zevcesi) (Radtyallâfıü anftümyden; Şöyle demiştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in bir tarafı
yaralandığı veya bir tarafında diken battığı
zaman o yerin üzerine kına koyardı."
DEVELERİN İDRARLARI (NI TEDÂVt
ÎÇİN İÇMEK) BABI
3503) "... Enes (bin Mâlik) (Radtyallâhü anhyden: Şöyle
demiştir:
Ureyne (kabilesin) den bâzı kimseler (Medîne-i Münevvere'de ikâmet etmek
üzere) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelip
yerleştiler. Sonra Medîne-i Münevvere iklimine
alışamayıp hastalandılar. Bunun üzerine Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) (onlara) :
«Bize âit bir deve sürüsünün yanına (Gâbe denilen yere) gidip develerin
sütlerinden ve idrarlarından içiniz, buyurdu. Onlar da
(öyle) yaptılar."
SİNEK (İÇİNDE
YİYECEK VEYA İÇECEK BULUNAN) KABA DÜŞER, BABI
3504) "... Ebû Saîd(-i Hudrî)
(Radtyattâkü a»A>'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Scllcm) şöyle buyurmuştur:
«Sineğin iki kanadının birisinde zehir, diğerinde şifâ
vardır. Bu itibarla sinek bir yiyecek (veya içecek)
içine düştüğü zaman onun tamamını hatırınız
(sonra çıkarıp atınız). Çünkü sinek (zehirli
kanadıyla kendini koruduğu için) önce zehirli kanadını
sokar ve şifâyı geciktirir.-"
3505) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü û»A)'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Sinek içeceğiniz (şeyle düştüğü zaman, içecek kişi
sineğin her tarafını ona hatırsın, sonra sineği
atsın. Çünkü sineğin iki kanadının birisinde hastalık,
diğerinde şifâ vardır.»"
NAZAR DEĞME İŞİ,
BABI
3506) "... Âmir bin Rebîa (Radıyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«GÖz (yâni nazar değme işi) hak (yâni bir gerçek) dir.»"
3507) "... Ebû Hüreyre (Radtyaltâkü mukj'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (SaüaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«Göz (yâni nazar değme işi) hak (yâni bir gerçek)dir.»"
3508) "... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'dan rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
«(Nazar'dan) Allah'a sığınınız. Çünkü göz (değme
işi) gerçektir.»"
3509) "... Sehl bin Huneyf'in oğlu Ebû Ümâme
(Radtyallâhü anhüntâ)'-dan; Şöyle demiştir:
(Babam) Sehl bin Huneyf yıkanırken yanından Âmir bin Rebia geçti
ve (onun vücûdunun güzelliğini kasdederek) :
Henüz evlenmemiş örtülü genç kızın cildi dâhil bugünkü gibi (hiç
bir güzel) görmedim, dedi. Bu lâftan hemen sonra Sehl bin Huneyf yere
yıkıldı. Bunun üzerine Sehl, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) e götürülüp O'nat
(Yâ Resülallah)! Nazar çarpması nedeniyle yere
yıkılmış vaziyette Sehl'e yetiş, denildi. Resûl-i
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Kimden şüpheleniyorsunuz?» buyurdu. Onlar: Âmir bin Rebia, dediler. Resûl-i
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (Âmir'i
azarlayarak) :
*Neye binâen biriniz (din) kardeşini öldürüyor? Biriniz
(din) kardeşinden beğendiği - hayran kaldığı bir
şey gördüğü zaman ona mübarek olması için duâ etsin» buyurdu.
Sonra bir mikdar su istedi ve Âmir'e abdest
almasını emretti. Âmir de yüzünü, dirseklerine kadar kollarım, dizlerini ve
peştema-lının içindekini (yâni belden
aşağıyı) yıkadı ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) (bir kabta biriken bu suyu) başına dökmesini Âmİr'e
emretti.
(Râvilerden) Süfyân demiştir ki: Mamer'in Zührî'den rivayetine göre: Ve
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o kabı onun arkasında ters
çevirip yere koymasını Âmir'e emretti."
NAZAR DEĞMESİNDEN DOLAYI
OKUMAKLA TEDAVİ OLMAK İSTEYENİN BABI
3510) "... Esma (bint-İ Umeys) (Radtyallâhü anhâ)'dan rivayet
edildiğine göre kendisi :
Yâ Resûlallah (Ebû Talibin oğlu) Cafer'in oğullarına cidden
nazar değiyor. Ben onlar için şifâ dileğiyle
okutturayım (mı)? demiş. Resûl-i
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Evet. Çünkü kader ile yarışan bir şey olsaydı, nazar
değme işi (yarışıp) onu geçerdi (yâni kaderi
değiştirecekti)» buyurmuştur."
3511) '-... Ebû Saîd(-i Hudrî)
(Radtyallâhü <«A)'den; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (cinlerin ve insanların
nazarından Allah'a sığınırım gibi dualarla)
cinlerin nazarından, sonra insanların nazarından Allah'a iltica
ederdi. Sonra Muavvizetan
(yâni Felak ve Nâs sûreleri) inince bu sûreleri tuttu ve
başkasını (yâni diğer duaları)
bıraktı."
3512) '... Âişe (Radtyallâhü ûjıAâ)'dan rivayet
edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona nazardan dolayı nefes
ettirmesini emretti/'
ŞİFÂ DİLEĞİYLE
İZİN VERİLEN OKUMALAR
3513) "... Büreyde (Radıyaltâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resû-lullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
* (En yararlı) nefes etmek, ancak nazar değmesi veya zehirli
hayvanın sokmasından dolayı olanıdır.»"
3514) Halide bint-i Enes Ümmü Benî Hazm es-Sâidiyye (Radtyallâkü an Ay'dan
rivayet edildiğine göre :
Kendisi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e giderek hastaların
şifâya kavuşması için okuduğu şeyleri O'na arz
etmiş, Resû-lullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de o şeyleri
okumasını emretmiş (yâni okumasına izin vermiş)
tir."
3515) "... Câbir (bin Abdillah) (RadtyaUâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :
Ensâr'dan Âli Amr bin Hazm denilen bir ev halkı zehirli hayvanların
zehrinden dolayı nefes ediyorlardı (yani anılan hayvanların
zehirlediği hastaya okuyorlardı). Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) nefes etme işlerini yasaklayınca o ev halkı O'na giderek:
— Yâ Resûlallah! Sen nefes etme işlerini
yasakladın. Halbuki biz zehirli hayvanların
sokmasıyla olan zehire nefes ediyoruz (ne buyu-rulur?), dediler.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), onlara:
— «Okuduklarınızı bana arzediniz» buyurdu. Onlar da O'na ar-zettiler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) :
— «Bu okuduğunuz şeylerle nefes etmenizde bir sakınca
yoktur. Bunlar bir takım ahidlerdir» buyurdu."
3516) "... Enes (Radtyallâkü ö»A)'den rivayet edildiğine
göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zehirli hayvanın zehirlemesi,
nazar değmesi ve nemle (denilen çıban) den dolayı nefes etmeye
izin vermiştir/'
YILAN VE AKREP SOKMASI DOLAYISIYLA NEFES
ETMEK BABI
3517) "... Âişe (Radıyallâhü anhâydan: Şöyle
demiştir:
Resul u İlah (Sallallahü Aleyhi ve S e 11 em) yılan ve akrebin
sokmasından dolayı nefes etmeye ruhsat vermiştir."
3518) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ank)'den; Şöyle
demiştir:
Akrep bir adama soktu da adam o gece uyuyamadi. Sonra Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'e:
— Falan adamı bir akrep soktu da adam o gece uyuyamadı,
de-nildi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
— «Bilmiş olunuz ki o adam akşamladığı zaman;
= Yaratıkların şerrinden Allah'ın
mükemmel kelimelerine sığınırım, deseydi sabahlaymcaya
kadar hiç bir akrebin sokması ona zarar vermeyecekti."
3519) "... Amr bin Hazm (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle
demiştir: Yılan sokmasından dolayı okunan rukye (nefes
etme) yi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e arz ettim. O, bunu emretti
(yâni
okunmasına izin verdi)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Tirmizi
demiş ki bu hadis mürsel yâni munkatidir. Çünkü Ebû. Bekir, Muhammed bin
Amr bin Hazm'ın oğludur ve dedesi olan Amr'a yetişmemiştir.
PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE
SELLEM) İN
HASTALARA ŞİFÂ DİLEĞİYLE ALLAH'A SIĞINARAK
ETTİĞİ DUÂ VE ONA (CEBRÂÎL TARAFINDAN)
AYNI MAKSADLA EDİLEN DUÂ BABI
3520) ■.. Aişe (Radtyallâhü anhâydan; Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hastaya gidip ona duâ ettiği
zaman Şöyle niyaz ederdi:
«Bu hastalığı gider, ey insanların Rabbi ve şifâ
buyur. Ancak sen şifâ verirsin. Senin şifandan başka hiçbir şifâ yoktur.
Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifâ ihsan eyle.»"
3521) "... Aişe (RadtyaUâkü anhâyâan rivayet
edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in hastaya nefes etmesi bazen
şöyle olurdu t (Mübarek şehâdet) parmağına biraz (mübarek)
tükürüğünü bulaştırarak (ve parmağını toprağa
sürerek) :
-Allah'ın ismiyle (şifâ dilerim). Şu, bâzımızın
tükürüğü ile karışık yurdumuzun toprağıdır,
Rabbimizın izniyle hastamızın şif âl an
ması içindir» buyururdu."
3522) "... Osman hin Ebi'l-As es-Sakafî (Radıyallâhü ank)'den;
Şöyle demiştir:
Beni helak olmaya yaklaştıran bir
ağrıya tutulmuş olduğum halde Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem)'e gittim. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana:
«Sağ elini ağıran yerin üzerine koy ve;
«Allah'ın adıyla (şifâ diliyorum). Hâlen
duymakta olduğum ağrı ve duyacağımdan korktuğum
ağrının şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine
sığınıyorum, duasını yedi defa söyle- buyurdu.
Ben de bunu söyledim. Bunun üzerine Allah bana
şifâ verdi."
3523) "... Ebû Saîd(-i Hudrî)
(Radıyallâhü anhyâen rivayet edildiğine :
Cebrail (Aleyhisselâm), Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sel-lem)'e gelerek:
— Yâ Muhammed, rahatsız mısın? demiş. Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de) :
— «Evet», demiş. Cebrail (O'na nefes ederek) şöyle
demiştir:
«Sana eziyet eden herşeyden kurtulman için Allah'm
ismiyle O'na iltica ederim, sığınırım. Her nefsin veya
her gözün ya da her hasedçi (çekememezlik ede) nin şerrinden Allah sana şifâ ihsan buyursun. Allah'ın
ismiyle şifâ dileyerek sana
okurum.»"
3524) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyâen: Şöyle demiştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hastalığım münâsebetiyle
beni (bir ara) ziyarete geldi ve bana ■.
— «Cebrail'in bana getirdiği bir rukye
(hastanın şifâya kavuşması dileğine dâir dua)yi sana okumayayım
mı?» buyurdu. Ben:
— Babam ve anam sana
feda olsun. Oku, Yâ Resûlallah dedim. Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) üç kez şu duayı okudu:
«Şifâya kavuşmanı dileyerek, Allah'a
sığınarak O'nun ismi ile sana
okurum. Allah, sendeki her hastalıktan, düğümlere nefes eden
büyücülerin şerrinden ve hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden
sana şifâ
ihsan buyursun.»"
3525) "... İbn-i Abbâs (Radıyallâhü
anhümâ )'&av\; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (torunları)
Hasan ve Hüseyin'e korunmaları için;
-Her şeytan ve zehirli haşerattan ve dokunan her kötü gözden Al-,
lah'ın mükemmel olan kelimelerine (yâni Kur'ân âyetlerine veya
Allah'ın isim ve sıfatlarına)
sığınırım» duasını okurdu.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : -Ve
babamız İbrahim, İsmail ve İshâk'a ettiği bu dua ile
Allah'a sığınırdı- buyurdu veya «Ve babamız
İbrahim, İsmail ve Yakûb'a ettiği bu dua ile Allah'a
sığınırdı* buyurdu.
Bu, râvi Vekînin hadisidir."
HUMMA HASTALIĞINA OKUNAN DUA BABI
3526) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'âan rivayet
edildiğine göre: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve S elle m) onlara humma
hastalığı için ve ağrılar için şu duayı
okumalarını öğretmiştir:
Büyük olan Allah'ın adıyla (şifâ dilerim). Kan fışkırtan damarın
şerrinden ve ateşin hararetinden azametli olan Allah'a
sığınırım.»
Râvi Ebû Âmir demiştir ki: Ben bunda halka muhalefet ederek; j}*i =
"Naaâr'in1* kelimesi yerine; jCC derim.
Abdurrahman bin İbrahim ed-Dımışkî ... senediyle bunun
mislini Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet etmiş ve;
— «Kanı sesli çıkan damarın şerrinden» demiştir."
3527) li... Ubâde bin es-Sâmit (Radtyallâhü anh)'c\en rivayet
edildiğine
göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) humma hastalığının
şiddetine yakalanmış iken Cebrail (Aleyhisselâm) O'na gelerek
şu duayı okudu:
o»
«Allah'ın ismiyle (şifânı dilerim). Sana eziyet eden her şeyden kurtulman, korunman için sana okurum. Hasedçinin
hasedinden ve her nazardan Allah sana
şifâ ihsan buyursun.-"
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir :
Bumın senedi hasendir. Çünkü İbn-i Sev-bân'ın adı
Abdurrahman bin Sâbit'tir ve îbn-i Sevbân'ın güvenilirUgi hususunda ihtüâf
vardır. Senedin kalan râvîleri sıka, güvenilir zâtlardır.
ŞİFÂ MAKSADIYLA HASTAYA
OKUNDUĞUNDA ÜFLEMEK BABI
3528) "... Aişe (Radtyallâhü
ankâ)'â&n; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şifâ dileğiyle Allah'a
sığınarak hastaya okurken üflerdi."
3529) "... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'dan; Şöyle
demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hastalandığı zaman kendi
üzerine Muavvİze sûrelerini okurdu ve ûflerdi. (Son
hastalığında) ağrısı şiddetlenince ben O'na
(Muavvize sûrelerini) okur ve bereketini umarak O'nun eliyle vücûdunu
sıvardım."
TEMÂİM (NAZARLIKLAR - MUSKALAR)I TAKMAK BÂB!
3530) "... Abdullah (bin Mes'ûd)'un zevcesi Zeyneb (Radtyallâhü
anhâ)*-dan; Şöyle demiştir :
Yaşh bir kadın yanımıza girip humre (denilen bir nevi veba)
hastalığına okurdu. Ayakları vKun bir
divanımız vardı. (Eşim) Ab-dmHah
eve gireceği zaman (geldiğini sezdirmek için) öksürüp seslenirdi.
Günün birinde Abdullah eve girdi. Okuyucu
yaşlı kadın onun s«sîai duyunca endan saklandı.
AbdaHah da gelip yanıma oturdu ve eli bana
dokununca bir ipliğe değdi. Sonra: Bu nedir? dedi.
Ben de t Hunrre (denilen) hastalığa benkn için bn ipliğe okundu,
dedim. Bunun ürerine Abdullah ipliği çakip keserek attı ve:
Abdullah'ın ev halkmıa şirk (yâni
Allah'a ortak koşmak) sayılan bir şeyi kullanmaya
ihtiyaçları yoktur. Ben, Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) '-den:
«Rukyeler, nazarlıklar ve büyü şüphesiz bir şirk (yâni Allah'a
ortak koşmak)tır» buyurduğunu işittim, dedi. Ben:
Bir gün dışarı çıktım da falan adam beni gördü. Bunun üzerine onun tarafındaki gözüm yaşardı.
O günden beri gözüme okutturduğum zaman gözümün yası durur ve
okutmayı bıraktığım zaman gözüm yaşarır,
dedim. Abdullah:
O, şeytandır. Sen ona itaat ettiğin
zaman seni bırakır ve ona isyan ettiğin zaman parmağı
ile senin gözüne dürtüyor. Lâkin eğer sen,
Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yaptığı gibi
yapsaydın senin için hayırlı ve şifâya kavuşman için
çok münâsip olurdu: Gözüne su serpip şöyle dersin: Bu
hastalığı gider, Ey insanların Rabbi. Şifâ
ver. Ancak sen şifâ verirsin. Senin şifandan
başka hiçbir şifâ yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan
bir şifâ ihsan buyur, dedi."
353İ) "... İmrân bin Husayn (Radtyallâhü
awA>'den rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), kolunda tunçtan bir halka bulunan bir
adam gördü ve:
Bu halka nedir? buyurdu. Adam:
Bu, vahine (denilen kol ağrısın) dan dolayıdır, dedi.
Resül-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Onu çıkart. Çünkü o, senin rahatsızlığını
artırır, buyurdu."
NÜŞRE
(YÂNİ DELİNİN ŞİFÂYA KAVUŞMASI İÇİN
ALLAH'A SIĞINARAK EDİLEN NEFES) BABI
Bu babın başlığında geçen "Nüşre"
kelimesi Sindi tarafm-dan şöyle açıklanmıştır:
NÜşre, delinin tedavisi için kullanılan bir nevi nefes etmeye
denilir. Nüşre'nin
yasaklığına dâir hadis rivayet olunmuştur. Kanımca yasak olan nüşre; şeytanların
İsimlerini içö-ren veya anlamı bilinmeyen lâflarla edilen nefeslere
mahsustur. Kanun içindir ki nüşre'nin bir
nevi sihir olduğuna dâir rivayet de vardır. Nüşre'nin
sözlük mânâsı, bir şeyi yaymak ve dağıtmaktır. Nefes etmek suretiyle hastalık dağılıp
gittiği için bu isim verilmiştir. Burada delinin tedavi
yöntemi mânâsı kasdedilmiş olmalıdır ki, bu bâbta rivayet
edilen hadîsle uyum sağlanabilsin.
S i n d i' nin işaret ettiği hadîs herhalde Ebû Davud'un Tıb
kitabında açtığı Nüşre babında Câbir bin Abdillah
(Radıyallâhü anhümâ)'dan rivayet ettiği şu hadîstir:
O* i*
"Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e Nüşre'nin hükmü soruldu.
O buyurdu ki: -Nüşre, şeytanın İçindendir.»"
Avnü'l-Mabûd yazarı bu hadisin izahı bölümünde özetle şu bilgiyi
verir: 3532) "... Ünımü Cündüh (Radıyattâhü
</«A«)VI;m; Şöyle «lemistir:
Ben, ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in Kurban bayramının
ilk günü Akaba cemresine derenin içinden taş attığını
gördüm. ResûluIIah taşları attıktan sonra oradan
ayrıldı ve arkasında Has'am'-den bir kadın gitti. Kadının beraberinde bir belâdan dolayı
konuşa-mama hastalığına tutulan bir çocuğu vardı.
Kadın:
Yâ Resûlallah! Bu, benim oğlum ve ailem ferilerinden
kalan tek kişidir. Başına da konuşamama belâsı
gelmiştir, dedi. Bunun üzerine ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi, ve Sellem) :
Bana biraz su getirin, buyurdu. Ona bir mikdar su getirildi.
Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (o su ile)
ellerini yıkadı ve ağzını çalkaladı. Sonra
suyu kadına vererek t
Oğluna bu sudan içir, üzerine bir
mikdarını dök ve onun için Allah'tan şifâ dile, buyurdu. Ümmü
Cündüb demiştir ki ı Sonra ben kadına rastladım ve: Biraz o
sudan bana hibe etmeni diliyorum, dedim. Kadın ■. O su ancak şu hastayadır,
dedi. Ümmü Cündüb demiştir ki t Ben bir yıl sonra
kadına rastladım ve oğlunun durumunu sordum. Kadın
dedi ki: Oğlum sağlığa kavuştu ve halkın
akıllarına benzemeyen bir akıl ile akıllandı."
KURANI
KERİM ÎLE TEDAVİ OLMAK BABI
3533) "... Alî <bin Ebî Tâlib) (Radıyallihü
anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûllulah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir :
İlâcın en hayırlısı Kur'an'dır."
ARKASINDA SİYAH VEYA BEYAZ
İKİ ÇİZGİ BULUNAN YILANI ÖLDÜRMEK BABI
3534) "... Âi$e (Radtyallâhü anhâ)\\ı\n: Şöyle
demiştir:
Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) Zi't-Tufeyteyni öldürmeyi emretti (ve
gerekçe olarak şöyle buyurdu) : Çünkü bu nevî yılan gözün nurunu
giderir ve gebe kadının çocuğunu düşürür.
O, (Zi't-Tufeyteyn sözcüğü ile) bir habis yılan çeşidini
kasdetmi$-tir."
3535) "... Sâlim'in babası (Abdullah bin Ömer) (Radıyallâhü
an/tüm)'-den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurmuştur :
Yılanları öldürünüz ve (Özellikle) ZTt-Tufeyteyen (yâni
arkasında beyaz veya siyah iki çizgi bulunan) çeşidini ve kuyruksuz
nevini öldürünüz. Çünkü bu iki nevi yılan gözün nurunu
giderir ve gebe kadının bebeğini düşürürler."
(BÎR ŞEYİ) UĞURLU
SAYMAKTAN HOŞLANAN VE (BİR ŞEYİ) UĞURSUZ SAYMAKTAN
HOŞLANMAYANIN BABI
3536) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a»*)Jden;
Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) güzel tefeüül (yâni bir şeyi
uğurlu, hayırlı saymak) dan hoşlanır ve tıyere
(yâni bir şeyi uğursuz saymak) dan hoşlanmazdı."
3537) "... Enes (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Hastabğm (bizatihi, yâni Allah'ın takdiri olmaksızın) bulaşıcılığı
yoktur, tıyere (yâni bir şeyi uğursuz saymak) da yoktur. Ben
yararlı tefeüülü (yâni bir şeyi uğurlu saymayı) severim/1
3538) u... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü anh)'den rivayet edil< ğine göre :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : Tıyere (yâni bir şe
uğursuz saymak) bir nevî şirk (Allah'a ortak koşmak) tır,
buyurd Halbuki bâzı şeyleri uğursuz sayma duygusu az da olsa
kalbinde geçmeyenimiz yoktur. Lâkin Allah bu duyguyu tevekkül ile gideri
demiştir/*
3539) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet
edildiğine göre ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi
ve Settetn) göyle buyurdu, demiştir:
Hiç bir hastalığın (bizatihi)
bulaşıcılığı yoktur, şom tutmak yoktur,
öğey ve baykuş (ötmesinin etkisi) yoktur ve Safer (ayının
uğursuzluğu) yoktur."
3540) "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
:
— Hiç bir hastalığın (bizatihi)
bulaşıcılığı yoktur, şom tutmak yoktur ve
öğey ve baykuş (ötmesinin etkisi) yoktur, buyurdu» Bunun
üzerine bir adam O'na doğru kalkarak:
Yâ Resûlallah! Bir devede uyuz hastalığı olur sonra deve sürüsü
ondan uyuz olur, dedi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— O, kaderedir. Yoksa ilk deveyi kim uyuz etti? buyurdu,"
3541) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü aut)'den
rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir:
CÜZZAM HASTALIĞI BABI
3542) "... Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâ)'dan;
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) cüzzam hastabğına
tutulmuş bir adamın elini tuttu, sonra beraberinde elini yemek
çanağına sokup şöyle buyurdu: (Benimle beraber) ye. Ben Allah'a güvenir ve Allah'a dayanırım."
3543) "... îbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ)'âan rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: «Cüzzamklara devamlı surette bakmayınız.»1'
3544) «... Şerîd ailesinden Amr denilen bir adamın
babası (Şerîd bin Sü-veyd es-Sakafî) (Radtyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :
Sakif (kabilesini temsilen Medine-i Münevvere'ye gelen) hey'et içinde
cüzzamlı bir adam vardı. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o
adama şöyle haber gönderdi: (Memleketine) dön. Biz senin bey'atini kabul
ettik."
3545) ;'... Aişe (Radtyallâhü ankâydan; Şöyle
demiştir:
Benî Zürayk Yahûdilerinden Lebîd bin el-A'sam denilen bir Yahudi, (bir kere)
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'e sihir yaptı.
3546) "... İbn-İ Ömer (Radtyallâhü ankümây&ân rivayet
edildiğine göre; Ümmü Seleme (Radtyallâhü anhâ) :
Yâ Besûlallah! Yediğin zehirli koyun (etin) den dolayı her yıl
hastalanıyorsun, dedi. Eesûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Âdem kendi çamurunda (yâni yaratılışı henüz
tamamlanmamış) iken hakkımda yazılmış olan mikdar
ne ise o zehirli koyundan bana ancak o kadar hastalık isabet eder,
buyurdu."
KORKMAK, GECE (YATAKTA SAĞA SOLA
DÖNÜP)
UYUYAMAMAK VE ŞERRİNDEN ALLAH'A
SIĞINILAN ŞEYLER, BABI
3547) "... Havle bint-i Hakîm (Radtyallâhü anhâ)'d&n
rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur:
Biriniz bir konağa indiği zamanj^U- Ü ^i ^ oU&' -ö»l f
-Yaratıklann şerrinden Allah'ın tamam olan kelimelerine
sığınırım» derse oradan gidinceye kadar o konakta
hiçbir şey o kimseye zarar veremez."
3548) "... Osman bin EbPI-Âs (Radtyallâhü onA/den; Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) beni Tâif vâlihğlne tâyin
ettiği dönemde namazımda bana bir hâl peyda olmaya başladı*
hattâ ne kıldığımı bilmezdim. Ben bu
durumu görünce kalkıp (Tâif-ten Medîne-i Münevvere'ye) Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'in yanma gittim. Resûl-i Ekrem {Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) (beni görünce) :
— Ebü'l-Âs'ın oğlu? buyurdu. Ben:
Evet, Yâ Resûlallah, dedim. O:
— Seni (buraya) getiren sebep nedir? buyurdu.
Ben:
Yâ Resûlallah! Namazlarımda bana bir hâl peyda oldu, öyle ki ne
kıldığımı bilmiyorum, dedim.
Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— Anlattığın şey, şeytânadır. Onu bana
yaklaştır, buyurdu. Bunun üzerine ben
O'nun yakınma vardım ve (diz çökerek) ayaklarım üzerinde
oturdum. Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— (Mübarek) elini göğsüme vurdu, ağzımın içine
tükürdü ve i Çık. Ey Allah'ın düşmanı, buyurdu. Bu işi üç defa tekrarladı. Sonra (bana):
(Git) işinle meşgul ol, buyurdu. Râvi demiştir ki: Sonra Osman
şöyle dedi t
Hayatıma and olsun ki, ondan sonra şeytanın bana
sokulduğunu sanmam."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup râvîleri
sıka, güvenilir zâtlardır. El-Hâkim de bu hadisi
rivayet ederek senedinin sahih olduğunu söylemiştir.[1]
>Kaynak:
[1]: Sunen-i İbn.Mace www.darulkitap