"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29) (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32) = ♦ S ♦ = “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 22: siyer BÖLÜMLERİ Ø savaş başlamazdan önce islama davet etmek gerekir 1548- Ebû’l Bahterî (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Selman-ı Farisî’nin komutanı olduğu islam ordularından biri İran kalelerinden birini kuşattı, Askerler, Selman’a: Ey Ebû Abdullah onlara karşı taarruza geçmeyecek miyiz? Dediler. Selman; bırakın beni Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim gibi ben onları İslam’a davet edeyim dedi ve muhasara altındaki kalenin içindeki insanlara gelerek şöyle konuştu: Ben de sizin gibi bir insanım ve İranlıyım, Arap olan şu askerlerin bana itaat ettiklerini görüyorsunuz. Eğer Müslüman olursanız bizim gibi aynı haklara sahip olacak aynı mesuliyetleri yükleneceksiniz. Eğer dininiz üzere kalmakta ısrar ederseniz boyunlarınız eğilmiş olarak bize cizye verin sizi dininiz üzere bırakalım bizim idaremiz altında yaşayın… Selman; Farsça olarak onlara şöyle konuşmasını sürdürdü: Hiçbir yönden üstün övülen kişiler değilsiniz. Eğer tüm bu tekliflerimizi kabul etmez iseniz her toplum gibi sizinle de savaşacağız… Onlar da: Biz cizye vermeyiz ve sizinle savaşacağız dediler. bunun üzerine askerler Selman’a: haydi artık taarruz etmeyelim mi? Dediler. Selman hayır dedi. Muhasara altındakileri üç gün davet ettikten sonra askerlere taarruz ediniz emrini verdi. Bunun üzerine biz de taarruz ettik ve sonunda kaleyi fethettik. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 82) Tirmizî: Bu konuda Büreyde, Numân b. Mukarrin, İbn Ömer, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet etmiştir. Selman hadisini sadece Atâ b. Sâib rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed’den işittim diyordu ki: Ebûl Bahterî, Ali’ye ulaşmadığı için Selman’a da ulaşmamıştır; çünkü Selman, Ali’den önce vefat etmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup kafirleri savaştan önce İslam’a davet etmeyi öngörmüşlerdir. İshâk b. İbrahim’in görüşü budur ve şöyle der: “Savaştan önce davet yapılırsa bu güzel olur ve İslam askerlerinin heybetini artırır.” Bazı ilim adamları ise “Bugün için davete gerek yoktur.” Ahmed diyor ki: Bugün İslam’dan haberi olmayan ve davet edilmesi gereken bir kimsenin var olduğunu bilmiyorum. Şâfii diyor ki: Düşman, İslam’a davet edilmeden savaşa başlanmaz. düşman orduları buna fırsat vermedikleri ve savaş için acele ettikleri zaman davetin kendilerine ulaşmış olduğu kabul edilir. Ø ezan işitilen ve mescid görülen yere savaş açılmaz 1549- İbn Isam el Müzenî (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, ki Peygamberle sohbet eden birisidir, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), bir ordu ve akıncı birliği göndereceğinde onlara şöyle derdi: Savaş için gittiğiniz bölgede bir mescid görürseniz ve ezan sesi işitirseniz o bölge halkından kimseyi öldürmeyin.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 91) Tirmizî: İbn Uyeyne hadisi garibtir. Ø gece baskınları ve akınlar 1550- Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.), Hayber’e savaş için çıktı ve geceleyin oraya vardı. Bir topluma geceleyin varırsa oraya baskın yapmaz sabah olmasını beklerdi. Sabah olunca Yahudiler ellerinde sepetleri ve tarım aletleriyle kalelerinden çıktılar. Karşılarında İslam ordusunu görünce vallahi güçlü ve yeterli ordusuyla Muhammed! Ordusu beş bölümden oluşan Muhammed dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allahû ekber Hayber mutlaka yıkılıp elimize geçecektir. Biz İslam askerleri bir toplumun memleketine girersek uyarılan o kafirlerin sabahı çok kötü olur.” (Müslim, Cihâd ve Siyer: 1; Buhârî, Cihâd ve Siyer: 129) 1551- Ebû Talha (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bir topluma karşı üstün gelip muzaffer olunca onların topraklarında üç gün kalırdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 122) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. aynı şekilde Humeyd’in, Enes’den rivâyet ettiği (1550) nolu hadiste hasen sahihtir. İlim adamlarından bir kısmı gece baskını ve akınlar yapılabileceğine izin vermişlerdir. Bazıları ise gece baskını ve akın yapmayı hoş görmezler. Ahmed ve İshâk diyor ki: Düşmana geceleyin baskın yapılmasında bir sakınca yoktur derler. Hadiste geçen “Vafaka Muhammedün el hamîse” sözünün anlamı “Muhammed’in tam teşkilatlı ordusu” demektir. Ø savaşta yakıp yıkma var mıdır? 1552- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), nadîr oğullarının hurmalarının kesilmesi ve yakılmasını emretti, o yakılan hurmalık Büveyre hurmalığı idi. Bunun üzerine Allah, Haşr sûresi 5. ayetini indirdi.(Onların hurma ağaçlarından her ne kestiyseniz veya kökleri üzerinde her ne bıraktıysanız hepsi Allah’ın izniyle olmuştur…) (Müslim, Cihâd: 10; İbn Mâce, Cihâd: 31) Tirmizî: Bu konuda ibn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarından bir kısmın uygulaması bu hadise göre olup ağaçların kesilmesi ve kalelerin yıkılmasında bir sakınca görmezler. Kimi ilim adamları da bunu hoş karşılamaz. Evzâî bu görüşte olup şöyle der: Ebû Bekir meyve veren ağacın kesilmesini ve binaların yıkılmasını yasakladı kendisinden sonraki Müslümanlar da aynı şekilde uyguladılar. Şâfii der ki: Düşman topraklarında gerektiği şekilde yakıp yıkmakta ve meyveleri koparmakta bir sakınca yoktur. Ahmed der ki: Bazı stratejik durumlarda bu belki de kaçınılmaz olacaktır. Fakat boş ve manasız yere yakılıp yıkılmaz. İshâk ise şöyle der: Yakıp yıkmak düşmanı yıldırıp korkutacaksa bu sünnettir. Ø ganimetler islam ümmetine helal kılınmıştır 1553- Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah beni Peygamberlerden veya ümmetimi diğer ümmetlerden üstün ve değerli kılıp ganimeti de bize helal saymıştır.” (Müslim, Mesacid: 1) Tirmizî: Bu konuda Ali, Ebû Zerr, Abdullah b. Amr, Ebû Musa, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Ebû Umâme hadisi hasen sahihtir. Seyyar: Muaviye oğullarının azâdlısı Seyyar’dır. Süleyman et Teymî ve Abdullah b. Bahîr ve pek çok kimse kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir. Ali b. Hucr, İsmail b. Cafer vasıtasıyla A’lâ b. Abdurrahman’dan babasından ve Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiklerine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Altı konuda diğer Peygamberlerden üstün ve değerli kılındım: “1- Cevamiul Kelim = az sözcükte çok mana ifade etme kabiliyeti” bana verildi. 2- Düşmanların kaplerine Allah tarafından korku salınması sebebiyle daima savaşlarda galip geldim. 3- Ganimet malları ümmetler içersinde sadece bana helal kılındı. 4- Yeryüzünün tamamı benim için mescid ve tertemiz kılındı. 5- Tek bir topluma değil tüm insanlığa gönderildim. 6- Peygamberlik benimle son buldu ben son peygamberim. (Müslim, Mesacid: 5) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø ganimet malları hem asker hemde binitine verilir mi? 1554- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), ganimet mallarını dağıtırken at için iki hisse asker için bir hisse ayırdı.” (İbn Mâce, Cihâd: 36; Ebû Dâvûd, Cihâd;143) Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî yoluyla Süleym b. Ahzar’dan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Tirmizî: Bu konuda Mücemmî’ b. Cariye, İbn Abbâs, Ebû Amre ve babasından da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından pek çok ilim adamının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Evzâî, Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup şöyle derler: “Atlı mücahide üç hisse verilir, iki hissesi atına bir hissesi kendisine. Piyade olarak savaşa katılana ise tek hisse verilir.” Ø yolculuk ve askerî birliklerde sayı kaç olmalı? 1555- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yolculuk yapmakta arkadaşların en hayırlı sayıda olanı dört kişidir. Müfrezelerin en hayırlı ve ideal olanı dört yüz kişilik olanıdır.” Orduların hayırlısı dört bin kişilik olanıdır. Oniki bin kişilik ordunun mağlub olması azlıktan dolayı değildir. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 81; Dârimî, Siyer: 4) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Cerir b. Hazim’den başka pek çok kişi müsned olarak rivâyet etmemiştir. Aynı hadis Zührî vasıtasıyla Rasûlullah (s.a.v.)’den mürsel olarak rivâyet edilmektedir. Yine bu hadisi Habban b. Ali el Anezî; Ukayl’den, Zührî’den, Ubeydullah b. Abdullah’tan, İbn Abbâs’tan rivâyet etmiştir. Leys b. Sa’d; yine bu hadisi Ukayl’den ve Zührî’den mürsel olarak rivâyet etmektedir. Ø savaşa katılan kadınlara da ganimet malından hisse ayrılır mI? 1556- Yezîd b. Hürmüz (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Necdet el Harurî, İbn Abbâs’a mektup yazıp Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşta kadınlara yer ayırıp ayırmadığını ve onlara ganimetten bir pay verip vermediğini sormuştu. İbn Abbâs bu mektuba şu cevabı yazdı: Bana mektup yazarak Rasûlullah (s.a.v.)’in kadınları savaşa iştirak ettirip ettirmediğini soruyorsun? Rasûlullah (s.a.v.) kadınlardan da bir kısmını savaşa iştirak ettirirdi. Onlarda yaralıları tedavi ederlerdi. Ganimet mallarından da az miktar alırlardı. Onlara belli bir hisse takdir etmemişti. (Müslim, Cihâd: 48; Ebû Dâvûd, Cihâd: 141) Tirmizî: Bu konuda Enes ve Ümmü Atıyye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğunun uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî ve Şâfii de aynı görüştedir. Bazı âlimlerde kadına ve çocuğa da hisse verilir derler. Evzâî bunlardandır. Evzâî der ki: Peygamber (s.a.v.), Hayber’de çocuklara da hisse ayırmıştır. Müslümanların imamları ve idarecileri de harb bölgesinde doğan her çocuğa da bir hisse ayırmışlardır. Yine Evzâî şöyle devam eder: Peygamber (s.a.v.), Hayber’de kadınlara da hisse ayırmış olup bundan sonra da Müslümanların uygulaması hep böyle olagelmiştir. Aynı şekilde Ali b. Haşrem İsa b. Yunus vasıtasıyla Evzâî’den böylece bize aktarmışlardır. Hadiste geçen “Yuhzeyne minel ganimeti” sözünün manası ganimetten kendilerine bir şeyler verilirdi demektir. Ø savaşa katılan köleye ganimetten hisse verilir mi? 1557- Âb-ıl Lahm’ın azâdlı kölesi Umeyr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Efendilerimle birlikte Hayber gazvesinde bulundum. Benim hakkımda Rasûlullah (s.a.v.) ile konuştular ve ona benim köle olduğumu söylediler. Rasûlullah (s.a.v.) emretti de kılıç kuşandım birde baktım ki yaşımın küçük boyumun kısa olmasıyla kılıç yerde sürünüyor. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bana bazı hurda eşyalar verilmesini emretti sonra ben Rasûlullah (s.a.v.)’e akıl hastalarını okuyup tedavi ettiğim bir muska gösterdim. Oda ondan bazı bölümlerini atıp bazı bölümlerini tutmamı bana emretti. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 141; Müslim, Cihâd: 48) Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup köleye hisse verilmez ancak bahşiş olarak bir şeylerle, kölenin gönlü alınmış olur. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø müslümanlarla birlikte savaşa katılan zimmîye ganimetten pay verilir mi? 1558- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Bedir gazası için çıktı Harretül Veber denilen yere vardığında müşriklerden cesaret ve bahadırlığı ile tanınan bir adam kendilerine katıldı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), Allah’a ve Rasûlüne inanıyor musun? deyince adam hayır dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: O halde geri dön bir müşrikten yardım isteyecek değilim buyurdular. (Müslim, Cihâd: 51; Ebû Dâvûd, Cihâd: 142) Bu hadis geçen şeklinden daha uzundur. Bu hadis hasen garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup şöyle derler: “Müslümanlarla beraber düşmana karşı savaşsalar bile zimmilere ganimet malından hisse verilmez. Bazı ilim adamları ise: “Müslümanlarla birlikte savaşa katıldıkları durumda kendilerine hisse verilebilir” derler. Zührî’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) kendisiyle beraber savaşan Yahudiden bir guruba ganimetten hisse ayrılmıştı. Bunu bu şekilde bize Kuteybe b. Saîd, Abdulvaris b. Saîd vasıtasıyla Urve b. Sabit’den ve Zührî’den böylece rivâyet etmiş olup bu hadis hasen garibtir. 1559- Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Eş’arîlerden bir gurupla birlikte Hayber’e, Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim. Bize de Hayber’i fethedenlerle beraber ganimet mallarından bir hisse vermişti.” (Buhârî, Meğazi: 40; Ebû Dâvûd, Cihâd: 140) Bu hadis hasen sahih garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Evzâî diyor ki: Her kim, savaşa katılan asker ve binitlerine ganimet dağıtımı yapılmazdan önce Müslümanlara katılırsa ona da ganimetten hisse verilir. Büreyd: Ebû Büreyde diye künyelenir. Güvenilir bir kimsedir. Kendisinden Sûfyân es Sevrî, İbn Uyeyne ve başkaları hadis rivâyet etmişlerdir. Ø mecûsîlerin kullandıkları kaplar müslümanlar tarafından kullanılabilir mi? 1560- Ebû Sa’lebe el Huşenî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e Mecusilerin kullandıkları çömlek ve tencerelerden soruldu da Onları tertemiz yıkayın sonra onlarda yemek pişirin buyurdu ve köpek dişi olan yırtıcı hayvanların etlerini yemeği yasakladı.” (Buhârî, Zebaih: 14; Ebû Dâvûd, Et’ıme: 32) Bu hadis başka şekilde Ebû Sa’lebe’den rivâyet edilmiştir. Ebû İdris el Havlanî’de Ebû Sa’lebe’den rivâyet ediyor. Ebû İdris el Havlanî’de Ebû Sa’lebe’den hadis işitmemiştir fakat bu hadisi Ebû Esma ve Ebû Sa’lebe’den rivâyet etmiştir. Hennâd İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Hayve b. Şüreyh’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Rabia b. Yezîd ed Dımışkî’den işittim şöyle diyordu: Ebû İdris el Havlanî, Aizullah b. Ubeydullah’tan bize haber vermiştir. Ebû Sa’lebe el Huşenî’den şöyle söylediğini işittim: “Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek: Biz ehli kitap dediğimiz insanların memleketlerinde bulunur onların kaplarından yeriz.” Bunun üzerine buyurdular ki: Başka kap bulursanız onların kaplarından yemeyin başka kap bulamazsanız o kapları yıkayın ve onlardan yemek yeyin. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø ganimet malından verilen ilave hisse (nefl) 1561- Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.) ordudan bir müfrezeyi önden gönderirdi, onlarda düşman kuvvetlerine saldırıp bir ganimet elde ettikleri zaman o ganimetin beşte biri çıkarıldıktan sonra kalanın dörtte biri o müfrezeye ait olurdu, kalan dörtte üçe ise diğer askerler de ortak olurlardı savaş bittikten sonra yine bir müfreze düşman kuvvetlerine saldırıp yine bir şeyler elde ederse bu sefer elde ettiklerinin beşte biri ayrıldıktan sonra kalanın üçte biri müfrezeye geri kalana ise tüm ordudaki askerler ortak olurlardı. Bu; teşvik için böyle yapılırdı.” (İbn Mâce, Cihâd: 35; Dârimî, Cihâd: 42) Bu konuda İbn Abbâs, Habib b. Mesleme, Ma’n b. Yezîd İbn Ömer ve Seleme b. Ekvâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Ubâde hadisi hasendir. Bu hadis Ebû Sellam vasıtasıyla ismi belirtilmeyen bir adamdan rivâyet edilmiştir. Hennâd, Ebû’z Zinad vasıtasıyla babasından Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den, İbn Abbâs’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Bedr günü kılıcı Zülfikarı nefel olarak yani ganimet taksimi dışında fazladan olarak almıştı ki bu kılıç Uhud günü hakkında rüya gördüğü kılıçtır. Bu hadis hasen garibtir. Bu şekliyle sadece İbn ebiz Zinad rivâyetiyle bilmekteyiz. İlim adamları beşte birden tenfil meselesinde değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Mâlik b. Enes der ki: Rasûlullah (s.a.v.) bütün savaşlarda tenfil yaptığı bana ulaşmadı. Bazı savaşlarda tenfil yaptığını öğrenmiş bulunmaktayım buda ganimetten önce veya sonra devlet başkanının görüşüne göre yaptığı bir uygulamadır. İbn Mansur ise şöyle diyor: Ahmed’e Peygamber (s.a.v.), beşte biri ayırdıktan sonra dörtte birini nefel olarak verirdi dönüşte ise yine beşte birden sonra kalanın üçte birinin verildiğini söylemiştim de o da şöyle dedi: Beşte biri çıkardıktan sonra geriye kalandan tenfil yapardı ve bu tenfil de bu oranları geçmezdi. Tirmizî: Bu hadis İbn’ül Müseyyeb’in görüşüne göre beşte birden yapılan tenfildir. İshâk’ta aynı görüştedir. Ø mücahidin öldürdüğü kişinin şahsî eşyası mücahide aittir 1562- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Her kim düşmandan birini öldürür ve bu konuda bir delili olursa onun şahsî eşyası o kimseye ait olur.” (Buhârî, Humus: 18; Müslim, Cihâd: 13) Tirmizî: Bu hadis biraz uzuncadır. İbn ebî Ömer Sûfyân vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Bu konuda Avf b. Mâlik, Hâlid b. Velid, Enes, Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Muhammed, Ebû Katâde’nin azâd edilmiş kölesidir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Evzâî, Şâfii, Ahmed bunlardandır. Bazı ilim adamları ise devlet başkanının öldürülen kafirin şahsi eşyasından beşte bir ayırma hakkı vardır derler. Sevrî: Tenfil şu demektir diyor: “Devlet başkanının kim bir şey elde ederse kendisinin olsun kimde düşmandan birisini öldürürse onun şahsî eşyası onun olsun demesinden ibarettir ki bu caizdir. Bunda beşte bir ayırmak yoktur. İshâk ise şöyle der: Seleb, yani öldürülenin şahsi eşyası öldüren askerin kendisinindir. Ancak çok miktarda bir şeyler olursa ve devlet başkanı da ondan beşte bir almayı da uygun bulursa bu durumda alınabilir. Ömer b. Hattâb’ın yaptığı gibi. Ø ganimet malların dağıtılmazdan önce alınıp satılmaması 1563- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) taksim edilmeden önce askerlerin birbirlerine hisselerini satmalarını yasakladı.” (Dârimî, Siyer: 36) Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ø savaşta esir edilen hamile kadınlarla cinsel ilişki yapılamaz 1564- Irbad b. Sâriye (r.a.)’nin babasından haber verdiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), savaşta elde edilen hamile kadınlara doğum yapıncaya kadar cinsel ilişki kurulmasını yasakladı.” (Dârimî, Cihâd: 38) Tirmizî: Bu konuda Rüfey’ b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Irbad hadisi garibtir. İlim adamlarının uygulamaları bu hadise göre olup Evzâî der ki: Bir kimse savaş esirlerinden hamile olan bir cariye satın alırsa Ömer’den rivâyet edilen cariyeye doğumunu yapıncaya kadar cinsel ilişki kurulmaz kaidesine göre bu iş böyledir. Evzâî: Hür kadınlara gelince iddet beklemeleri emredildiğine dair sünnet geçerlidir. Evzâî’nin bu her iki sözünü de Ali b. Haşrem, İsa b. Yunus vasıtasıyla Evzâî’den bana aktarmışlardır. Ø müşriklerin yemeklerinden yenilebilir mi? 1565- Kabîsa b. Hülb (r.a.) babasından aktardığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e Hıristiyanların yemeklerinden yemenin durumunu sorduğumda şöyle buyurdu: Herhangi bir yemekten dolayı sakın kalbine bir şüphe düşmesin değilse bu konuda şüphelenen ve aşırı giden Hıristiyanlara benzemiş olursun.” (İbn Mâce, Cihâd: 26; Buhârî, Zebaih: 14) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Mahmûd dedi ki: Ubeydullah b. Musa, İsrail’den, Simak’den, Kabîsa’dan ve babasından bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Yine Mahmûd şöyle diyor: Vehb b. Cerîr, Şu’be’den, Simak’den, Mürrî b. Katarî’den, Adiyy b. Hatîm’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. İlim adamlarının uygulamaları bu hadise göre olup ehli kitabın yiyeceklerinden yemeye izin verilmiştir. Ø savaş esirlerinden anne ile çocuk birbirinden ayrılmaz 1566- Ebû Eyyûb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Her kim savaşta elde edilen esirlerden anne ile çocuğunu birbirinden ayırırsa Allah’ta o kimseyi kıyamette sevdiklerinden ayırır.” (Dârimî, Siyer: 39) Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garibtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup savaşta elde edilen esirler arasında anneyi çocuğundan çocuğu babasından ve kardeşleri birbirinden ayırmanın hoş olmadığını söylemişlerdir. Ø esirlerin öldürülmesi veya fidye alınarak bırakılması 1567- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Cibril kendisine geldi ve şöyle dedi: “Onları yani ashabını Bedir esirleri hakkında serbest bırak ya öldürülmelerini veya gelecek yıl kendilerinden onlar kadar kimse öldürmek şartıyla fidye almayı tercih etsinler.” Ashab ta: “Fidye almayı ve bizden de bir o kadar öldürülmemizi tercih ediyoruz” dediler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda İbn Mes’ûd, Enes, Ebû Berze, Cübeyr b. Mut’ım’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis Sevrî’nin rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu hadisin Sevrî’nin rivâyetinden olduğunu sadece İbn ebî Zaide’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Üsâme, Hişâm’dan, İbn Sirîn’den, Ubeyde’den ve Ali’den de benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. İbn Avn; İbn Sirîn’den, Ubeyde’den, Ali’den mürsel olarak rivâyet ediyor. Ebû Dâvûd el Haferî’nin adı Ömer b. Sa’d’tır. 1568- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.), Müslümanlardan iki kişi karşılığında müşriklerden bir kişiyi serbest bırakmıştı. (Dârimî, Siyer: 28) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Kılâbe’nin amcası Ebû’l Mühelleb’tir. İsmi Abdurrahman b. Amr’dır. Muaviye b. Amr olduğu da söylenmektedir. Ebû Kılâbe’nin ismi Abdullah b. Zeyd el Cermiy’dir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonrakilerden ilim adamlarının çoğunluğunun uygulaması bu hadise göre olup devlet başkanının esirlerden dilediğini serbest bırakma dilediğini öldürme dilediğini de fidye mukabili salıverme hakkı vardır. Derler. Bazı ilim adamları ise öldürülmelerini fidye almaya tercih ederler. Evzâî der ki: Kıtal (Muhammed) sûresi 4. ayetinin Bakara sûresi 191. ayetiyle neshedilip hükmünün kaldırıldığı bize ulaşan bilgiler arasındadır. Aynı şekilde Hennâd, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Evzâî’den bize hadis rivâyet etmiştir. İshâk b. Mansur diyor ki: Ahmed’e: Esir alınan kişinin öldürülmesi mi yoksa fidye alınarak salıverilmesi mi sence daha sevimlidir? Diye sordum. Şöyle cevap verdi: “Fidye vermeye gücü yeterse bunda bir sakınca yoktur öldürüldüğünde de yine bir sakınca yoktur.” İshâk diyor ki: Esirlerin kılıçtan geçirilmesi benim hoşuma gider ama tanınmış biri olursa pek çok kimsenin dikkatini çekmek için gerekenin yapılmasını da severim. Ø savaşta kadın ve çocuklar öldürülmez 1569- İbn Ömer (r.a.)’in haber verdiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşlarının birinde bir kadın öldürülmüş olarak bulundu, Rasûlullah (s.a.v.) bunu çirkin gördü ve kadınlarla çocukların öldürülmesini yasakladı.” (Dârimî, Siyer: 25; Buhârî, Cihâd: 146) Bu konuda Büreyde, Rebah = Rebah b. er Rabî’ de denilir. Esved b. Seri’ İbn Abbâs ve Sa’b b. Cessâme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise uygundur. Yani çocuk ve kadınların öldürülmesini hoş görmezler. Sûfyân es Sevrî ve Şâfii bunlardandır. Bazı ilim adamları ise geceleyin düşmana baskın yapmaya bu arada kadın ve çocuk öldürülmesine izin vermişlerdir. Ahmed ve İshâk’ın görüşü budur; gece baskın yapmaya izin vermişlerdir. 1570- Sa’b b. Cessâme (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü dedim. Atlarımız müşriklerin kadın ve çocuklarından bir kısmını çiğnedi! Rasûlullah (s.a.v.)’de; Onlar babalarından bir parçadır.” Buyurdular. (Müslim, Cihâd ve Siyer: 9; Ebû Dâvûd, Cihâd, 111) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø savaşta düşmanlar ateşle yakılarak azâblandırılamaz 1571- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), bir miktar askerle beraber bizi savaş için gönderdi ve Kureyşten falan ve filanı bulursanız onları ateşte yakın buyurdu.” Çıkacağımız esnada ise şöyle dedi: Falan ve filanı ateşte yakınız diye emretmiştim fakat ateşle sadece Allah azâb eder, siz onları yakalarsanız öldürünüz. (Buhârî, Cihâd: 148; Dârimî, Siyer: 24) Bu konuda İbn Abbâs, Hamza b. Amr ve Eslemî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının görüşü de bu hadise göredir. Muhammed b. İshâk bu hadisin senedine Süleyman b. Yesâr ile Ebû Hüreyre arasına bir kimse daha ilave etmiştir. Pek çok kimse Leys’in rivâyeti gibi rivâyet etmektedir. Fakat leys b. Sâd’ın rivâyeti daha sahih ve güzeldir. Ø ganimet mallarına karşı hainlik yapmak 1572- Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim kibirden, ganimete hainlik etmekten ve borçlanmaktan uzak olarak ölürse; (şirke düşmez ise) mutlaka Cennete girecektir.” (İbn Mâce, Sadaka: 12; Dârimî, Büyü: 52) Bu konuda: Ebû Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid el Cühenî’den de hadis rivâyet edilmiştir. 1573- Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kimin ruhu, cesedinden şu üç şeyden uzak olduğu halde ayrılırsa, (şirke düşmemiş ise) mutlaka Cennete girecektir; 1- Zekatı verilmeyen mal, 2- Ganimet malına hainlik etmek, 3- Borçtan uzak durmak.” (İbn Mâce, Sadaka: 12; Dârimî, Büyü: 52) Saîd değişik bir rivâyette “zekatı verilmeyen mal” Ebû Avâne onun yerine “kibir” demekte ve hadisin senedinde “ma’dan” ı zikretmemektedir. Saîd’in rivâyeti daha sahihtir. 1574- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e falan kimse şehîd oldu denildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: “Hayır! Ganimet malından aşırdığı bir elbise yüzünden o kişiyi Cehennem’de gördüm.” sonra şöyle buyurdu: “Kalk! Ey Ali, Üç sefer şöyle ilan et: Cennete sadece mümin olanlar girecektir.” (Müslim, İyman: 48) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ø kadınlar da bazı görevler için savaşa katılabilir 1575- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ümmü Süleym ve onunla birlikte bazı kadınlarla savaşa katılırdı da onlar su dağıtırlar ve yaralıları tedavi ederlerdi.” (Müslim, Cihâd: 47; Ebû Dâvûd, Cihâd: 32) Tirmizî: Bu konuda Rübeyyi’ binti Muavviz’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Ø Müşriklerin hediyeleri kabul edilir mi? 1576- Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Kisra’nın kendisine gönderdiği hediyeyi kabul etmişti. Devlet başkanları kendisine hediye gönderirlerdi de onları kabul ederdi.” (Ebû Dâvûd, Harac: 33) Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garibtir. Süveyr b. ebî Fahîte’nin ismi Saîd b. İlâka’dır. Süveyr; Ebû Cehm künyesiyle anılır. Ø müslüman olmayan kimselerden hediye kabul edilir mi? 1577- Iyaz b. Hımar (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.)’e bir adam tarafından bir şey veya bir deve hediye edilmişti de Rasûlullah (s.a.v.), O adama Müslüman oldun mu? Buyurdu, O’da hayır deyince Rasûlullah (s.a.v.), müşriklerin hediyelerini kabul etmem bana yasaklandı buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Harac: 33) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen “Zeb’” kelimesi hediyeler anlamındadır. Rasûlullah (s.a.v.)’den müşriklerin hediyelerini kabul ettiği rivâyet edilmiştir. Bu hadiste ise böyle denmektedir. Muhtemeldir ki önceleri kabul ediyorken sonradan bu yasaklama getirilmiştir. Ø şükür secdesi hangi hallerde yapılır? 1578- Ebû Bekre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) kendisini sevindiren bir haber aldı mı hemen Allah için secdeye kapanırdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 162) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir; sadece bu şekilde Bekar b. Abdulaziz’in rivâyetiyle bilmekteyiz. İlim adamlarının çoğunluğunun uygulaması bu hadise göre olup şükür secdesi yapılabilir derler. Bekkar b. Abdulaziz b. ebî Bekre Hadis rivâyeti yönünden orta yollu bir kimsedir. Ø emân (güvence) verenin güvencesi geçerlidir 1579- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Kadın bile toplumu için eman verebilir yani Müslümanların faydasına olabilecek şeylerde ve şekilde bazı kimselere güvence verebilir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda Ümmü Hanî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garibtir. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum. Bu hadis sahihtir dedi. Kesîr b. Zeyd, Velîd b. Rebah’tan hadis işitmiştir. Velid b. Rebah’ta Ebû Hüreyre’den hadis işitmiştir. Velid hadis rivâyet yönünden orta yollu birisidir. Ebû Velîd ed Dımışkî, Velid b. Müslim’den naklederek İbn ebî Zi’b.’den Saîd el Makburî’den, Ukeyl b. ebî Tâlib, azâd edilmiş kölesi Ebû Mürre’den, Ümmü Hanî’den rivâyet ederek şöyle demiştir: “Kocamın akrabalarından iki kişiye eman verdim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Senin eman = güvence verdiğin kimselere bizde eman verdik.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Kadının eman vermesi de geçerlidir, derler. Ahmed ve İshâk aynı görüşte olup kadın ve kölenin eman vermesini geçerli görürler. Bu hadis değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Ebû Mürre=Akîl b. ebî Tâlib’in azâdlı kölesidir. Ümmü Hani’nin de azatlı kölesi olduğu da söylenir, ismi; Yezîd’tir. Ömer b. Hattâb’tan rivâyet edildiğine göre kölenin eman vermesi de geçerlidir. Ali b. ebî Tâlib ve Abdullah b. Amr’dan rivâyet edildiğine göre: “Müslümanların zimmeti (emanet) alması ve emaneti koruması birdir, en aşağı konumda olanı bile bu zimmeti temsil eder.” Tirmizî: İlim adamlarına göre bu hadisin manası Müslümanlardan birinin verdiği eman = güvence hepsi için geçerlidir. Yani hepsi vermiş gibidir. Ø verilen söz ve yapılan anlaşmalara mutlaka uyulmalıdır 1580- Süleym b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle diyordu: Muaviye ile Rumlar arasında bir sözleşme vardı. Muaviye bu anlaşma süresi bitmeden önce Rumların ülkesine doğru yola çıkmıştı. Anlaşma süresi sona erince onlara baskın yapacak ve onlarla savaşacaktı, derken; Allahû ekber, hayret size hıyanet değil sözünüzde durmanız gerekir diyerek atın üzerinde veya binitin üzerinde birisi çıkageldi. Bir de baktılar ki bu adam Amr b. Abese imiş Muaviye bu meseleyi kendisine sorunca şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Kimin herhangi bir toplumla arasında bir anlaşma varsa süresi sona erinceye kadar, yada karşılıklı olarak anlaşmayı vaktinden önce bozduklarını birbirlerine bildirmeden önce bu bağı ne yeniden bağlasın ne de çözsün.” Bunun üzerine Muaviye seferden geri döndü. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 152) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø verdiği sözde durmayanlara kıyamette bir sancak dikilir 1581- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Her sözünde durmayan kimse için kıyamet gününde bir sancak dikilecektir.” (Müslim, Cihâd: 4; Ebû Dâvûd, Cihâd: 150) Tirmizî: Bu konuda Ali, Abdullah b. Mes’ûd, Ebû Saîd el Hudrî ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed’e; Süveyd’in Ebû İshâk’tan, Umâra b. Umeyr’den ve Ali’den rivâyet ettiği “Her sözünde durmayan kimse için bir sancak dikilecektir.” Hadis hakkında sordum da şu cevabı verdi: “Bu hadisin merfu olarak rivâyet edildiğini bilmiyorum.” Ø hendek savaşında Sa’d b. Muâz’ın düşman güçlerine karşı tavrı 1582- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hendek savaşında Sa’d b. Muâz yaralanmış ve kol damarlarından biri kopmuştu da Rasûlullah (s.a.v.) onu ateşle dağlayarak tedavi etmişti, Sa’d’ın kolu şişmişti. Sonra kanı tekrar bıraktı sonra tekrar dağlayarak tedavi etti fakat eli yine şişmişti Sa’d bu durumu görünce şöyle dedi: “Allah’ım, beni Kurayza’ya karşı yüzümü güldürmeden canımı alma.” Bunun üzerine Sa’d’ın damarından akan kan kesildi, Kurayza oğulları onun hükmüne uymak üzere gelinceye kadar hiçbir damla akmadı sonra Rasûlullah (s.a.v.) kendisine haber gönderdi o da şöyle hüküm verdi: “Erkeklerin öldürülmeleri kadınların sağ bırakılarak Müslümanların kendilerinden çeşitli hizmetlerde yararlanmaları.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Bunlar hakkında Allah’ın hükmüne isabet ettin” buyurdu. Bunlar dört yüz kişiydiler bunların öldürülme işlemleri bitirilince Sa’d’ın damarı patladı ve kan kaybından öldü. (Ebû Dâvûd, Tıp: 7; İbn Mâce, Tıp: 24) Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd ve Atıyye el Kurazî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 1583- Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müşriklerin yaşlılarını öldürün genç çocukların hayatlarını bağışlayın.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 111) Şerh: Sakal ve bıyığı bitmemiş çocuk demektir Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Haccac b. Ertae, Katâde’den bir benzerini rivâyet etmiştir. 1584- Atıyye el Kurazî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Kurayza savaşı günü Rasûlullah (s.a.v.)’e gösterildik sakal ve bıyığı olanı öldürüyor, sakal ve bıyığı çıkmayanı serbest bırakıyordu. Ben sakal ve bıyığı çıkmamış olanlardandım da beni serbest bırakmıştı.” (Ebû Dâvûd, Hudud: 18; İbn Mâce, Hudud: 4) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup, sakal bıyık etek koltuk tüylenmesini ergenlik çağı olarak kabul etmişlerdir. Yaşı ve ihtilam olup olmadığı bilinmeyen çocukların ergenlik çağı tüylenmelerinden bilinir demektedirler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø her dönemde verilen sözlerde durulması gerektiği 1585- Amr b. Şuayb (r.a.)’in dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir hutbesinde şöyle buyurdu: “Cahiliyye döneminde olsa bile verdiğiniz sözlerde durun yemininizi yerine getirin çünkü İslam bu işte daha fazla titizlik gösterir. İslam’da cahiliye dönemindeki yaptığınız miras ve benzeri sözleşmeler yaparak yenilikler ortaya koymayın.” (Müsned: 2/485) Tirmizî: Bu konuda Abdurrahman b. Avf, Ümmü Seleme, Cübeyr b. Mut’ım, Ebû Hüreyre, İbn Abbâs ve Kays b. Âsım’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø mecusilerden cizye alınması gerekir 1586- Becâle b. Abde (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Münazir Valisi Cez’ b. Muaviye’nin katibi idim, Halife Ömer’den bize şu mektup geldi. Mektupta şöyle yazıyordu: “Vilayetinde bulunan Mecusilerin durumlarını kontrol ve tetkik ederek onlardan cizye vergisi al. Çünkü Abdurrahman b. Avf’ın bana haber verdiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Hecer Mecusîlerinden cizye alırdı. (Buhârî, Cizye: 1; Ebû Dâvûd, Haraç: 31) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 1587- Becâle (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer, kendisine Abdurrahman b. Avf’ın şu haberi vermesine kadar Mecusîlerden cizye vergisi almazdı o haber şöyleydi: “Rasûlullah (s.a.v.), Hecer Mecusilerinden cizye vergisi almıştı.” Bu hadis buradaki rivâyet edilenden daha uzundur. (Buhârî, Cizye: 1; Dârimî, Siyer: 59) 1588- Sâib b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Bahreyn Mecusilerinden cizye almıştı. Ömer’de İranlı Mecûsilerden cizye almıştı. Yine Osman da, İranlılardan cizye vergisi almıştı.” (Muvatta, Zekat: 24) Bu hadis hakkında Muhammed’e sordum o da şöyle dedi: Mâlik’in Zührî’den rivâyet ettiği bir hadistir. Ø zimmî (müslümanların idaresi altında yaşayan kimseler) ’den zorla birşeyler alınır mı? 1589- Ukbe b. Amîr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bazı toplumların yanına uğramaktayız onlar bizi ne misafir ederler nede gereken hakkımızı verirler biz de onlardan zorla almayıp vazgeçiyoruz, ne buyurursunuz? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: eğer sizi zorla almak durumunda bırakırlarsa onlardan zorla da olsa alın.” (Buhârî, Mezâlim: 18) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi Leys b. Sa’d, Yezîd b. ebî Habîb’den aynı şekilde rivâyet etmiştir. Bu hadisin manası şudur: Onlar savaşa çıktıklarında yolda uğradıkları değişik toplumlardan para karşılığında bile satın alacak yiyecek bulamazlardı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Satmamak suretiyle sizi zorla almak durumunda bırakırlarsa zorla alınız” buyurmuştur. Bazı hadislerde böylece tefsir edilmiştir. Ömer b. Hattâb’ın da aynı şekilde emir verdiği rivâyet edilmiştir. Ø hicret nereden nereye yapılmalıdır? 1590- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Mekke fethedildiği gün şöyle buyurmuştur: “Mekke’nin fethedilmesinden sonra Mekke’de İslam ülkesi haline geldiğinden oradan başka yerlere hicret etmek yoktur. Fakat yeryüzünün her tarafını İslamlaştırmak için cihâd ve bu niyet üzere bulunmak vardır. Cihâd için sefere çağrıldığınızda hemen seferber olun.” (Nesâî, Biat: 11; Ebû Dâvûd, Cihâd: 2) Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd, Abdullah b. Amr ve Abdullah b. Hubşî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî, Mansur b. Mu’temir’den benzeri şekilde bu hadisi rivâyet etmiştir. Ø Rasûlullah (s.a.v.)’e, biat (siyâsÎ otoritesinin kabul) edilmesi 1591- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: Câbir; “Ey Muhammed! O ağacın altında sana bağlı olduklarını bildiren ve senin siyasi otoriteni kabul eden o müminlerden Allah razı olmuştu…” ayeti hakkında şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.)’e kaçmamak hep yanında olmak üzere siyasi otoritesini kabul edip biat ettik, ölmek üzere biat etmedik.” (Dârimî, Siyer: 10; Nesâî, Biat: 26) Tirmizî: Bu konuda Seleme b. Ekvâ’, İbn Ömer, Ubâde ve Cerir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis İsa b. Yunus, Evzâî ve Yahya b. ebî Kesir’den de rivâyet edilmiş olup Yahya: “Câbir b. Abdullah’tan” diyerek başlayıp Ebû Seleme’yi zikretmemiştir. 1592- Yezîd b. ebû Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Seleme b. Ekvâ’a Rasûlullah (s.a.v.)’e Hudeybiye günü hangi şey üzerine biat edip siyasî otoritesini kabul ettiniz diye sordum “Müslümanca yaşayıp Müslüman olarak ölmeye” dedi. (Nesâî, Biat: 1) Bu hadis hasen sahihtir. 1593- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e söylediklerini dinlemek, dinlediklerimizle de yaşayıp itaat etmek üzere biat ederdik ve bize: “Gücünüz yettiği konularda” buyurdu. (Nesâî, Biat: 18) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İkisi de mana yönünden aynı olup sahihtir. Şöyle ki: Ashabından bir kısmı; kendisine ölüm üzere biat ederek sağ olduğumuz sürece yanında olacak ve beraber hareket edeceğiz demişlerdir. Diğer bir kısmıda her konuda birlikte olacağız ve kaçmayacağız diye biat etmişlerdir. 1594- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile ölüm üzerine değil hiçbir şeyden kaçmamak üzere siyasi otoritesini kabul edip biat etmiştik. (Nesâî, Biat: 18) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø biat = verdiği sözde durmamanın ağır cezası 1595- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Üç kişi vardır ki Allah onlarla konuşmayacak ceza ve azâbtan temize çıkarmayacak ve onlara acı azâb hazırlayacaktır. “Devlet başkanına biat edip kendisine mal para ve makam verilirse sözünde duran verilmezse sözünde durmayan kimse” (Diğer ikisini Tirmizî saymamıştır.) (Dârimî, Siyer: 10; Nesâî, Biat: 26) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İhtilafsız bu iş böylece kabul edile gelmiştir. Ø köleler de her konuda biat edebilir mi? 1596- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir köle gelip Rasûlullah (s.a.v.)’e hicret etmek üzere biat etti. Rasûlullah (s.a.v.) onun köle olduğunu bilmiyordu. Derken o kölenin efendisi geldi köleyi alıp götürmek istedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), o köleyi bana sat buyurdu ve onu iki siyah köle karşılığında satın aldı. Rasûlullah (s.a.v.) bu olaydan sonra köle olup olmadığını sormadan kimseden biat almadı. (Nesâî, Biat: 21) Tirmizî: Câbir hadisi hasen garib sahihtir. Sadece Ebû’z Zübeyr’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø kadınlar nasıl biat ederler? 1597- Ümeyme binti Rukayka (r.a.)’ın kızından rivâyete göre, şöyle diyor: Bir kısım kadınlarla birlikte Rasûlullah (s.a.v.)’e biat ettim, Rasûlullah (s.a.v.) bize gücünüz yettiği ve becerebildiğiniz şekilde biatınızı kabul ettim buyurdu. Ben de; Allah ve Rasûlü bize bizden daha merhametlidir dedim. Sonra bizim bu biatımızı kabul et dedim. Sûfyân: Bizimle tek tek musafaha et demek istiyor dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu. “Benim yüz kadına birlikte konuşmam tek bir kadına konuşmam gibidir.” (Müslim, Imara: 21; Nesâî, Biat: 18) Tirmizî: Yezîd bu konuda Âişe, Abdullah b. Ömer ve Esma binti Yezîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Muhammed b. Münkedir’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes ve pek çok kimse bu hadisi Muhammed b. Münkedir’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum şöyle dedi: Ümeyme binti Rukayka’yı bu hadisin dışında tanımıyorum Ümeyme isimli başka bir kadın râvî daha vardır ki Rasûlullah (s.a.v.)’den bazı hadisler rivâyet etmiştir. Ø bedir savaşına katılan asker sayısı ne kadardı? 1598- Berâ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Kendi aramızda Bedir savaşına katılan kimselerin sayısını konuşur ve Tâlut’un adamlarının sayısı kadar yani üçyüz onüç olduğunu söylerdik.” (Buhârî, Meğazi: 6) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Sevrî ve başkaları bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmişlerdir. Ø ganimetin beştebiri allah ve rasülü’ne aittir 1599- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Abdulkays heyetine şöyle dedi: “Size ganimet olarak elde ettiğiniz şeyin beşte birini vermenizi emrediyorum…” Bu hadis buradakinden biraz daha uzundur. (Ebû Dâvûd, Harac: 19) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi Kuteybe, Hammad b. Zeyd’den, Ebû Cemre’den ve İbn Abbâs’tan benzeri şekilde bize rivâyet etmiştir. Ø savaşta da çapulculuk ve yağmalamak yasaktır 1600- Rafi’ b. Hadîc (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile bir savaşta idik insanlardan ayağına çabuk olanlar ilerlediler ganimetlerden bir şeyler alıp pişirmeye başladılar. Rasûlullah (s.a.v.) askerin son gurubunda idi. Rasûlullah (s.a.v.), yemek pişirilen kapların yanından geçti ve emri üzerine bu kaplar dökülüp boşaltıldı sonra askerler arasında ganimeti taksim etti bir deveyi on koyuna eşit tuttu.” (İbn Mâce, Edahî: 6) Tirmizî: Sûfyân es Sevrî, babasından, Abaye’den, Dedesinden, Rafî’ b. Hadîç’den bu hadisi rivâyet etmiş olup “babasından” dememiştir. Aynı şekilde Mahmûd b. Gaylân, Vekî’den, Sûfyân’dan rivâyet etmiş olup bu daha sahihtir. Tirmizî: Bu konuda Sa’lebe b. Hakem, Enes, Ebû Reyhane, Ebû’d Derdâ ve Abdurrahman b. Semure, Zeyd b. Hâlid, Câbir, Ebû Hüreyre ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu rivâyet daha sahihtir. Abaye b. Rifâa, dedesi Rafî’ b. Hadîç’den hadis dinlemiştir. 1601- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Herkim çapulculuk yağmalama yaparsa bizden değildir.” (İbn Mâce, Edahî: 16) Tirmizî: Bu Enes hadisi hasen sahih garibtir. Ø ehli kitap denilen yahudi ve hıristiyanlara nasıl selam verilir? 1602- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Yahudi ve Hıristiyanlara önce siz selam vermeyin yolda onlardan biriyle karşılaşırsanız onları yolun en zor ve en dar yerinden geçmeye zorlayınız.” (Müslim, Selam: 4) Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşı Ebû Basra el Gıfârî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 1603- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Yahudilerden biri size selam verdiğinde mutlaka şöyle selam verirler: “Es-Sâmü aleyke = geberesiceler, her türlü kötülük ve zehir size olsun. Siz de “Ve aleyke” senin başına demek suretiyle onların selamlarını alınız. (Müslim, Selam: 4) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø müşrikler arasında müslüman yaşamamalıdır hicret edip orayı terketmelidir 1604- Cerir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) Has’am kabilesine bir müfreze gönderdi. Orada bulunan insanlardan bir kısmı Müslüman olduklarını bildirip kendilerini korumak için secdeye kapandılarsa da müfreze öldürme işinde acele ederek onları da öldürdüler. Durum Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaşınca onlardan her biri için yarım diyet ödenmesini emretti ve: “Ben müşrikler içerisinde yaşantısını devam ettiren her Müslüman’dan uzağım” buyurdu. Nedendir? Ey Allah’ın Rasûlü! Dediler. Çünkü onların yaktıkları ateşler birbirinden ayırt edilemez veya müşriklerle Müslümanların ateşleri birbirlerini görmesin yani çok yakın olup uzaktan bu yanan ateşin kimin olduğu belirsiz olur ve yanlışlıkla müşrik yerine Müslüman öldürülür buyurdular. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 95) 1605- Hennâd (r.a.), Abde vasıtasıyla İsmail b. Ebû Hâlid’den, Kays b. Ebî Hâzim’den, Ebû Muaviye hadisinin bir benzerini rivâyet etmiş olup senedinde “Cerir’i” zikretmemiştir. Bu rivâyet daha sahihtir. Bu konuda Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: İsmail’in arkadaşlarının çoğunluğu Kays b. ebî Hazîm’den rivâyet ederek senedinde “Cerir” i zikretmezler. Hammad b. Seleme, Haccac b. Ertae’den, İsmail b. ebî Hâlid’den, Kays’tan ve Cerir’den, Muaviye hadisinin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Tirmizî: Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Sahih olan Kays’ın Rasûlullah (s.a.v.)’den mürsel olarak yaptığı rivâyettir. Semure b. Cündüp Rasûlullah (s.a.v.)’den Şöyle rivâyet ediyor: “Müşriklerle aynı bölgede oturmayın onlarla cemaat olmayın veya onlarla evlenmeyin kim onlarla cemaat olur veya evlenirse onlar gibidir.” Ø yahudi ve hıristiyanların arap yarımadasından çıkarılması 1606- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Eğer yaşarsam inşallah Arap yarımadasından Yahudi ve Hıristiyanları mutlaka çıkaracağım.” (Müslim, Cihâd: 21; Ebû Dâvûd, Harac: 21) 1607- Ömer b. Hattâb (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediğini işitmiştir: “Yahudi ve Hıristiyanları, Arap yarımadasından mutlaka çıkaracağım orada sadece Müslümanlar kalacaklardır.” (Müslim, Cihâd: 21; Ebû Dâvûd, Harac: 21) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Rasûlullah (s.a.v.)’in bıraktığı miras malları nelerdir? 1608- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fatıma Ebû Bekir’e gelerek şöyle sordu: Sana kim varis olur? Ailem ve çocuklarım dedi. Fatıma: O halde ben babama niçin varis olamıyorum deyince Ebû Bekir şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle söylerken işittim: “Biz Peygamberler miras bırakmayız yani bize varis olunmaz.” Fakat Rasûlullah (s.a.v.)’in baktığı kimselere ben bakacağım onun nafakalarını temin ettiği kimselerin nafakalarını ben temin edeceğim. (Buhârî, Feraiz: 2; Nesâî, Fey taksimi: 1; Müslim, Cihâd: 16) Tirmizî: Bu konuda Ömer, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf, Sa’d ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadisi sadece Hammad b. Seleme, Abdulvehhab b. Atâ’ vasıtasıyla Muhammed b. Amr’dan, Ebû Seleme’den, Ebû Hüreyre’den müsned olarak rivâyet ettiler. Bu hadisi Muhammed’e sordum şöyle dedi: Bu hadisi Ebû Hüreyre’den, Ebû Seleme’den, Muhammed b. Amr’dan, Hammad b. Seleme’den başkasının rivâyet ettiğini bilmiyoruz. Abdulvehhab b. Atâ’, Muhammed b. Amr’dan, Ebû Seleme’den, Ebû Hüreyre’den, Hammad b. Seleme’nin rivâyetine benzer şekilde bu hadisi rivâyet etmiştir. 1609- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Fatıma, Ebû Bekir ve Ömer’in yanına geldi ve Rasûlullah (s.a.v.)’in mirasından sordu da Ömer ve Ebû Bekir dediler ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittik şöyle diyordu: “Biz Peygamberlere mirasçı olunmaz” Fatıma: “Bu konuyu bir daha ikinizle hiç konuşmayacağım” Fatıma, bu konuyu konuşmadan öldü gitti. Ali b. İsa der ki: “İkinizle konuşmayacağım” sözünün manası miras konusunda ikinizle hiç konuşmayacağım ikiniz de doğru dürüst kimselersiniz demektir. (Müslim, Cihâd: 16; Buahari, Feraiz: 2; Nesâî, Fey Taksimi: 1) Bu hadis değişik bir şekilde Ebû Bekir’den de rivâyet edilmiştir. 1610- Mâlik b. Evs b. Hadesân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’ın yanına girmiştim. Aynı anda Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. ebî Vakkâs’ta onun yanına gelmişlerdi. Sonra Ali ve Abbâs’ta davacı olarak oraya gelmişlerdi. Ömer bu seçkin kimselere dedi ki Sizden yeri ve göğü kanunlarıyla ayakta tutan Allah rızası için söylemenizi istiyorum. Rasûlullah (s.a.v.)’in: Bizden miras alınmaz biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız her şey sadakadır buyurduğunu biliyor musunuz? Dedi; Onlarda: “Evet” dediler. Bunun üzerine Ömer dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) vefat edince Ebû Bekir: Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in halifesiyim ve velisiyim dedi. Sen Abbâs! Ali ile beraber Ebû Bekir’e geldin. Sen kardeşinin oğlundan mirasını istiyorsun o da babasından karısının mirasını istiyordu. Bunun üzerine Ebû Bekir, Rasûlullah (s.a.v.)’in şu buyruğunu hatırlattı: “Biz Peygamberler miras bırakmayız bizim bıraktıklarımız sadakadır.” Allah biliyor ki: Ebû Bekir doğru dürüst hakkı bulan ve hakka uyan biri idi. (Müslim, Cihâd: 16; Buhârî, Feraiz: 2) Tirmizî: Bu hadis bu şeklinden daha uzuncadır. Bu hadis Mâlik b. enes rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Ø mekke fethinden sonra bir daha oraya savaş açılmaz 1611- Hâris b. Mâlik b. Barsa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mekke fethi günü Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Bu beldeye bu günden sonra kıyamete kadar savaş açılmayacaktır.” (Müslim, Cihâd: 33; Ebû Davud, Harac: 24) Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs, Süleyman b. Surad ve Mutî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahitir. Bu hadis Zekeriyya b. ebî Zaide’nin, Şa’bî’den rivâyetidir. Onu sadece bu hadisle bilmekteyiz. Ø sabah öğle ve ikindi namazları vakti savaşta nasıldır? 1612- Numân b. Mukarrin (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte savaşa çıkmıştım; Gün ağarmaya başladığı andan güneş doğuncaya kadar savaşı durdururdu, güneş doğunca savaşı tekrar başlatırdı. Yine gündüz yarı olduğu zamandan başlıyarak güneş batıya kayınca kadar yine durdurur güneş batıya kayınca ikindi vaktine kadar savaşırdı sonra ikindi namazını kılar yine savaşırdı. Numân diyor ki: Bu anlarda zafer rüzgarları esiyor denilir ve müminler orduları için namazlarında dua ederlerdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 101) Tirmizî: Bu hadis Numân b. Mukarrin’den buradakinden daha mevsul bir senedle rivâyet edilmiştir. Katâde Numân b. Mukarrin’e ulaşmamıştır. Numân b. Mukarrin, Ömer’in halifeliği zamanında vefat etmiştir. 1613- Ma’kıl b. Yesâr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Ömer b. Hattâb Numân b. Mukarrinî, Hürmüzan’a, gönderdi. -Hadis biraz uzuncadır- Numân b. Mukarrin diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.) ile savaşta bulundum gündüzün başında savaşmadığı vakit güneş batıya kayma noktasına gelinceye kadar beklerdi ki bu arada rüzgarlar eser ve Allah’tan yardım inerdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 101) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Alkame b. Abdullah, Bekir b. Abdullah el Müzenî’nin kardeşidir. Numân b. Mukarrin, Ömer’in hilafeti döneminde vefat etmiştir. Ø uğursuzluk inancının islamda yeri yoktur 1614- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Uğursuzluk inancı insanı şirke götürür biz Müslümanlarda bu tür saplantılar olmamalıdır. Allah bu tür bozuk saplantıları kendisine güzelce tevekkül edilirse giderir. (Ebû Dâvûd, Tıp: 24; İbn Mâce, Tıp: 43) Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Hâbis et Temim, Âişe, İbn Ömer ve Sa’d tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Seleme b. Küheyl’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Aynı şekilde Seleme’den bu hadisi rivâyet etmiştir. Tirmizî: Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Süleyman b. harb bu hadis hakkında şöyle derdi: Hadiste geçen “Vema minna…” bana göre Abdullah b. Mes’ûd’un kendi sözüdür. 1615- Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Bulaşıcılık serpicilik: hastalığın kendisinden değil Allah’ın izni iledir. Cahiliye dönemindeki eşya ve olaylarda uğursuzluk olduğu inancı da yoktur. Fe’li severim. Fe’l nedir? Ey Allah’ın Rasûlü dediler; “Fe’l, iyi gönül alıcı güzel sözdür” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Tıp: 24; İbn Mâce, Tıp: 43) Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. 1616- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir ihtiyaç için yola çıkarken ve işe başlarken “Ey başarılı olan, Ey doğru yolu bulan” sözlerini söylemek veya bir başkasından bu sözleri duymak hoşuna giderdi. (Ebû Dâvûd, Tıp: 24; İbn Mâce, Tıp: 43) Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Ø savaşa çıkacak komutanlara Rasûlullah (s.a.v.)’in tavsiyeleri 1617- Süleyman b. Büreyde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir ordu göndereceği vakit özellikle komutanına sorumluluk bilinci içinde olarak yolunu Allah ve Rasûlünün emirleriyle bulmayı beraberindeki Müslümanlara iyi muamelede bulunmayı tavsiye eder ve şöyle buyururdu: Allah’ın adı ile Allah adına Allah yolunda savaşın Allah’tan gelen her türlü gerçeği örtbas eden kafirlerle savaşın. ganimet mallarına hainlik etmeyin, verdiğiniz sözde durun öldürdüğünüz kimselerin gözünü oymak kulak ve burunlarını kesmek gibi işlere bulaşmayın. Küçük çocukları öldürmeyin. Müşriklerden düşmanlarla karşılaştığında onları üç konuya davet et; (Müslüman olmak, cizye vermek veya savaş) Davet ettiğin üç konudan hangisini kabul ederlerse ona göre onların bu isteklerini kabul et onlardan elini çek. Onları İslam’a girmeleri için çağır böylece onların memleketleri de Muhâcirlerin yurdu haline gelmiş olsun onlara haber ver ki bunu yaptıkları takdirde muhacirlerin sahip oldukları haklara sahip olacaklar ve onların taşıdıkları mesuliyetleri taşıyacaklardır. Eğer bu hicret işinden uzak dururlarsa onlar çölde yaşayan insanlar gibi olacaklardır. Çölde yaşayanlara geçerli olan hükümler onlara da geçerli olacaktır. Cihâda katılıp savaş yapmadıkları sürece ganimetten bir şey almayacaklardır. Eğer bunu da kabul etmezlerse Allah’tan yardım isteyerek onlarla savaş. Bir kaleyi kuşattığın vakit kaledekiler Allah ve Rasûlü’nün koruması ve himayesini isterlerse bunu yapma şahsın ve askerlerinin koruma ve himayesiyle onlara güven ver çünkü siz kendi himaye ve korumanızda yanlışlık yaparsanız bu Allah ve Rasûlü’nün korumasında yapacağınız yanlışlıktan daha hayırlı olacaktır. Yine bir kaleyi kuşattığınızda sizden Allah’ın hükmü ile inmelerini isterlerse indirmeyin kendi hükmün ile onları indir. Çünkü onlar hakkında Allah’ın hükmü konusunda isabet edip etmediğini -buna yakın bir ifade kullandı- bilemezsin. (Müslim, Cihâd: 2; Ebû Dâvûd, Cihâd: 73) Tirmizî: Bu konuda Numân b. Mukarrin’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Büreyde hadisi hasen sahihtir. Muhammed b. Beşşâr, Ebû Ahmed vasıtasıyla Sûfyân’dan Alkame b. Mersed’den mana olarak buna benzer bir hadis rivâyet etmiş olup şu ilaveyi yapmıştır: “Eğer bundan da yüz çevirirlerse onlardan cizye al bundan da yüz çevirirlerse onlar üzerine Allah’tan yardım dileyerek savaş et.” Tirmizî: Vekî’ ve pek çok kimse bu hadisi Sûfyân’dan rivâyet etmişlerdir. Muhammed b. Beşşâr’dan başkası bu hadisi Abdurrahman b. Mehdî’den rivâyet ederek “Cizye vermeleri…” konusunu zikretmişlerdir. 1618- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), ancak sabah namazı vaktinde baskın yapardı. Ezanı işitirse baskından vazgeçer değilse hücum ederdi. Bir seferinde kulak verdi ve bir adamın Allahû ekber Allahû ekber dediğini işitti ve şöyle buyurdu: “Fıtrat dini üzere…” sonra adam; eşhedû enla ilahe illallah deyince: “Cehennem’den çıktın…” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 82-91-122) Hasan diyor ki: Ebûl Velîd, Hammad b. Seleme vasıtasıyla aynı senedle bu hadisin banzerini bize rivâyet etmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.[1]
Kaynak: En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Eraykitap ilmin kisa yolu İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ... |