"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29) (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32) = ♦ R ♦ = “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "İnsanlar (Kıyamet günü) diriltilecekleri zaman yerden ilk çıkacak olan benim. Onlar (huzur-u ilahiye) geldiklerinde (onlar adına) hatipleri ben olacağım. (Allah'ın rahmetinden) ümidlerini kestiklerinde (rahmet ve mağfireti) onlara ben müjdeliyeceğim. O gün Livâu'l-hamd (şükür sancağı) benim elimde olacak. Ademoğlunun Allah'a en kerim olanı da benim. Bunda fahr yok!" Tirmizi, Menakıb 2, (3614). Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü geldi mi, ben peygamberlerin imamı, hatibi ve (onlar arasında) şefaat (etmeye yetki) sahibi olacağım. Bunda övünme yok." Tirmizi, Menakıb 3, (3617). Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana beş şey verilmiştir ki, bunlar benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmemiştir. - Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilmiştir. Ben ise kırmızılara (Acemlere) ve siyahlara (Araplara) da gönderildim. - Bana ganimetler helal kılındı. Halbuki benden öncekilerden kimseye helal değildi. - Yer bana tahâr, pâk ve mescid kılındı. Her kim namaz vaktine girerse, nerede olursa olsun namazını kılar. - Ben, bir aylık mesafede olan duşmanımın içine düşen bir korku ile yardıma mazhar oldum. - Bana şefaat (etme yetkisi) verildi." Buhari, Teyemmüm 3, Salat 56, humus 8; Müslim, Mesacid 3, (521); Nesai, Gusl 26, (1, 210-211). Nesai bir rivayette şu ziyadeyi kaydetmiştir: "Ben, cevâmi'u'l-kelim (veciz sözlerle de gönderildim)." Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "İnsanlara karşı üç şeyle faziletli (üstün) kılındık: - Saflarımız meleklerin safları düzeninde kılındı. - Arzın tamamı bize mescid kılındı. - Toprak bize, su bulamadığımız zaman, tahûr (temiz ve temizleyici) kılındı." Müslim, Mesâcid 4, (522). Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Her peygambere mutlaka insanların inanmakta olageldikleri şeyler cinsinden bir mucize verilmiştir. ama bana verilen (mucize) ise vahiydir ve bunu bana Allah vahyetmiştir. Bu sebeple Kıyamet günü, diğer peygamberlere nazaran etbâı en çok olan peygamberin ben olacağımı ümid ediyorum." Buhari, Fezâilu'l-Kur'ân 1, İ'tisam 1; Müslim, İman 239, (152). Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ademoğlu nesillerinin en temizinden süzüle süzüle gelerek içinde bulunduğum nesilde ortaya çıktım." Buhari, Menakıb 23. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Benimle benden önceki diğer peygamberlerin misali, şu adamın misali gibidir: Adam mükemmel ve güzel bir ev yapmıştır, sadece köşelerinin birinde bir kerpiç yeri boş kalmıştır. Halk evi hayran hayran dolaşmaya başlar ve (o eksikliği görüp): "Bu eksik kerpiç konulmayacak mı?" der. İşte ben bu kerpiçim, ben peygamberlerin sonuncusuyum." Buhari, Menakıb 18; Müslim, Fedail 21, (2286). Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben kıyamet günü cennetin kapısına gelip açılmasını isterim. Hâzin (kapıcı melek): "Sen kimsin?" diye seslenir. Ben: "Muhammed'im!" derim. Bunun üzerine: "Sana açıyorum. Senden önce kimseye açmamakla emrolundum!" diyecek!" Müslim, İman 333, (197). İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) yatsı namazını kıldı. Sonra namazdan çıkınca elimden tuttu. Bathâ-i Mekke'ye kadar gidip orada beni oturttu. (Yere dairevi) bir hat çizip: "Hattından dışarı çıkma! Sana bazı kimseler gelecek, sakın onlara bir şey söyleme. Zira onlar seninle konuşacak değiller!" buyurdu. Sonra dilediği yere çekip gitti. Ben çizgimin içinde otururken bana bir grup insan geldi. Esmer rankleriyle sanki Hindûlara benziyorlardı. (Pek uzun olan) saçları, vücutlarını öylesine örtmüştü ki, ne bir avret yerlerini ne de bir elbiselerini görüyordum. Bana kadar geldiler, ancak çizgiyi geçmediler. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm(ın gittiği yere) yürüdüler. Gecenin sonuna doğru Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, ben otururken yanıma geldi ve çizgiden içeri girdi. Dizime dayanıp yattı. Yatınca (ağzından) soludu. Ben oturuyordum. O da dizime dayanmış vaziyette böyle duruyorduk. Derken, üzerinde beyaz elbiseler olan bir grup adam geldi. Güzelliklerinin derecesini Allah bilebilir. Bana kadar yaklaştılar. Bir kısmı Aleyhissalatu vesselam'ın baş tarafına, bir kısmı da ayakları tarafına oturdular. Sonra aralarında konuşarak: "Biz şimdiye kadar bu peygambere verilen gibisinin, bir başkasına verildiğini hiç görmedik. Bunun gözleri kapalı, kalbi uyanık. Ona bir misal verin!" (dediler ve şu temsili anlattılar): "Bir efendi köşk yaptırmış, sonra bir ziyafet verip sofra kurmuş, insanları yiyip içmeye çağırmıştır. İcabet edenler gelip yemeğinden yiyip, suyundan içmiştir. İcabet etmeyenleri de cezalandırmıştır" dediler ve kalktılar. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da kendine geldi ve: "Şunların ne dediklerini işittim. Onların kim olduklarını biliyor musun?" dedi. ben: "Allah ve Resûlü bilir!" dedim. "Onlar meleklerdi!" buyurdu ve ilave etti: "Onların getirdikleri temsilin manasını anladın mı?" "Allah ve Resûlü bilir!" dedim. Aleyhissalatu vesselam açıkladı: "Rahmen (olan Rabbimiz) cenneti kurdu. Kullarını ona davet etti. Kim davete icabet ederse cennete girer, kim de icabet etmezse onu cezalandırır." Tirmizi, Emsal 1, (2865). Abdullah İbnu Hişam radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile beraberdik. O sırada, Aleyhissalatu vesselam, Ömer radıyallahu anh'ın elinden tutmuştu. Hz. Ömer: "Ey Allah'ın Resûlü! Sen bana, nefsim hariç herşeyden daha sevgilisin!" dedi. Resûlullah hemen şu cevabı verdi: "Hayır! Nefsimi elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim, ben sana nefsinden de sevgili olmadıkça (imanın eksiktir)!" Hz. Ömer radıyallahu anh: "Şimdi, sen bana nefsimden de sevgilisin!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "İşte şimdi (kâmil imâna erdin) ey Ömer!" buyurdular." Buhari, Fedailu'l-Ashab 6, İsti'zân 27, Eyman 3. 4Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde bulunan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, sizden birine, beni görmeyeceği bir gün gelecek ki, o gün beni beraberlerinde görmek, ona ehlinden ve malından daha makbul olacak." Resûlullah'ın bu sözünü, Ashab, kendilerine ölümünü haber veriyor diye yorumladılar. Bunun üzerine, ölümüyle kendisini kaybedince getirmiş olduğu bereketleri müşahede ettikleri müddetçe duyacakları, Aleyhissalatu vesselam'a kavuşma temennisini kasdettiğini bildirdi." Müslim, Fezail 142, (2364). Ebu Hureyre radıyallahu anh hazretleri anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dendi. Sana peygamberlik ne zaman vacib oldu? Şöyle cevap verdi: "Hz. Adem ruhla cesed arasında iken!" Tirmizi, Menakıb 1, (3613). 4İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden hiç kimse yoktur ki ona, biri şeytandan diğeri melekten olmak üzere yanından ayrılmayan "karîn" tevkil edilmemiş olsun!" "Size de mi ey Allah'ın Resûlü!" denildi. "Bana da!" buyurdular. Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti de o müslüman oldu. Artık o bana hayırdan başka bir şey emretmiyor!" Müslim, Münafıkûn 69, (2814). Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana bir mü'min selam verdi mi, kendisine mukabele etmem için Allah ruhumu bedenime iade eder. Ben de mutlaka selama mukabele ederim." Ebu Davud, Menasik 100, (2041). Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Medine'ye girdiği gün, şehirdeki her şeyi aydınlık bürüdü, vefat ettiği günde ise her şey karardı. Defin işinden çıktığımız zaman hepimiz kalplerimizi (vahyin inkıtâı sebebiyle) üzüntülü bulduk." Tirmizi, Menakıb 3, (3622). İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (Hz. İbrahim'in duası olan): "Ey Rabbim şüphesiz ki o putlar insanlardan pek çoğunu saptırmıştır. Kim bana uyarsa muhakkak ki o bendendir. Kim de emirlerime karşı gelirse, şüphesiz ki sen çok bağışlayıcı, çok merhamet edicisin" (İbrahim 36) mealindeki ayeti ile, İsa'nın duası olan: "Eğer onlara azab edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette sen dilediğini yapmaya kadirsin ve sen herşeyi hikmetle yaparsın" (Maide 113) mealindeki ayeti tilavet buyurdu ve ellerini kaldırdı, şöyle yalvardı: "Allahım! Ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfiret et!)" ve ağladı. Allah Teâla : "Ey Cibril, Muhammed'e git! dedi. Rabbin bildiği halde niye ağladığını sor!" diye emretti. Cebrail aleyhisselam, O'na gelip niye ağladığını sordu. (Rabb Teâla'ya dönüp Muhammed'in) ne söylediğini O çok iyi bildiği halde haber verdi. Bunun üzerine Allah Teâla: "Ey Cebrail! Muhammed'e git ve ona söyle ki: "Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz, asla kederlendirmeyeceğiz." Müslim, İman 346, (202).[1] Cubeyr b. Mut'im'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben o Mahiyim ki küfr benimle mahvedilir. Ben o Haşir'im, ki insanlar benim arkamda toplanır. Ben Akıb'im. Akıb, kendisinden sonra hiçbir Peygamber bulunmayandır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4342[2] 50: menâkıb bölümleri Ø Peygamber (s.a.v)’in değeri ve kıymeti 3605- Vasile b. Eskâ (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah, İbrahim oğullarından İsmail’i seçti. İsmail oğullarından kinaneoğullarını seçti. Kinaneoğullarından da Kureyş’i seçti. Kureyş’den de Benî Haşim’i seçti. Beni de Benî Haşim’den seçti” (Müslim, Fedail 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3606- Vasile b. Eskâ (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah, İsmail oğulların’dan kinaneyi seçti Kureyş’i de Kinâne’den seçti. Kureyş’tden de Hâşimi seçti. Haşîm oğullarından da beni seçti.” (Müslim, Fedail 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3607- Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kureyş oturup kendi aralarında neseblerini görüşüp konuştular ve seni de kendiliğinden yetişen süprüntü gibi bir hurma ağacına benzettiler” dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah, mahlukatı yarattı beni de onların en hayırlılarından ve iki fırkanın (Arap ve Acem) de en hayırlısından kıldı. Sonra kabileleri yarattı. Beni de kabilelerin en hayırlısından kıldı. Sonra hayırlı aileleri yarattı beni de hayırlı aile Benî Hâşim’den kıldı. Ben şahıs olarak onların en hayırlısı aile olarak ta en hayırlısıyım.” (Müsned: 1692) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Abdullah b. Harîs, Ebû Nevfel’dir. 3608- Abbâs b. Abdulmuttalib b. ebî Vedaa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abbâs sanki bir şey işitmiş gibi kızgın vaziyette Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gelmişti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), minbere çıktı ve şöyle buyurdu: “Ben kimim?” Ashab: “Sen Allah’ın Rasûlüsün sana selam olsun” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Ben Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed’im. Allah mahlukatını yarattı ve beni onların en hayırlılarından kıldı. Sonra insanoğlunu (Arap, Acem) iki guruba ayırdı. Beni onların en hayırlıları kıldı. Sonra onları kabilelere ayırdı ve beni en hayırlı kabile olarak (Kureyş) içinde kıldı. Sonra onları ailelere ayırdı ve beni aile olarak onların en hayırlısı kıldı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3609- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ashab: Ey Allah’ın Rasûlü! Peygamber oluşun ne zaman kesinleşti? Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Adem, cesedle ruh arasında iken.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ebû Hüreyre rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu konuda Meyseretel Fecr’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3610- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların mahşer yerine çıkarılacakları gün kabrinden ilk çıkarılacak olan benim. İnsanların Allah’a vardıkları zaman hatibleri benim. Onların her şeyden ümidlerini kestikleri zaman müjdeleyici benim. Hamd sancağı o gün benim elimdedir. Rabbimin yanında ademoğullarının en değerlisi benim fakat övünmem.” (Müsned: 12013) Tirmizî: Bu hadis garibtir. 3611- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennet elbiselerinden ilk elbise giyecek olan benim, sonra arşın sağında ben duracağım, sonra mahlukat içersinde benim makamımda benden başka duracak kimse yoktur.” (Müsned: 10549) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3612- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan vesileyi isteyiniz.” Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! Vesile nedir?” Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Cennet’teki en yüksek derecedir ve ona sadece bir kişi sahib olacaktır. O kişinin ben olacağımı ümid ederim.” (Müsned: 7281) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Senedi de sağlam değildir. Ka’b, tanınmış bir kişi de değildir. Leys b. ebî Süleym’den başka bir kimsenin ondan hadis rivâyet ettiğini bilmiyoruz. 6613- Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Peygamberler içinde benim örneğim bir ev inşa edip onu en iyi şekilde yapıp bir tuğla yeri eksik bırakan kimsenin durumu gibidir. İnsanlar bu binanın çevresinde dolaşırlar ve ona hayran olurlar ve o tuğlanın yeri de yapılmış olsaydı derler. İşte Peygamberler içinde benim yerim o tuğlanın yeri gibidir.” (Müsned: 20392) Bu senedle Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Kıyamet gününde Peygamberlerin imamı hatibi ve şefaatin sahibiyim, fakat övünme yok.” Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3614- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu işitti: “Müezzini ezan okurken işittiğinizde onun söylediklerini aynen söyleyiniz. Sonra bana salavat getiriniz. Kim bana bir kere salevat getirirse Allah o kimseye on kere rahmet eder. Sonra bana vesileyi dileyiniz. Vesile; Cennet’te bir derecedir ki Allah’ın kullarından sadece bir kula layıktır. Onun da ben olmamı temenni ederim. Her kim bana vesileyi dilerse kendisine şefaatim helal olur.” (Müslim, Salat: 27; Nesâî, Salat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed Buhârî diyor ki: Abdurrahman b. Cübeyr, Kureşî’dir. Mısırlıdır ve Medînelidir. Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr ise Şamlıdır. 3615- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde ademoğullarının efendisi benim, Hamd sancağı benim elimdedir. Övünme yok o gün adem ve diğerleri de hepsi benim sancağım altındadır. Toprak yarılıp kabirden çıkarılacak ilk kimse de benim fakat övünme yok.” (İbn Mâce, Zühd: 17) Tirmizî: Bu hadis buradakinden uzundur. Bu hadis hasen sahihtir. Bu senedle Ebû Nadre’den, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. 3616- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in ashabından bazı kişiler, kendisini beklemek üzere oturmuşlardı. Rasûlullah (s.a.v.) çıktı onlara yaklaşınca onların konuştuklarını duydu. Bazıları şöyle diyordu: “Şaşılacak şey doğrusu Allah yaratıklarından birini dost edinmiş, İbrahim dost edinmiş diğer bir kısmı ise Musa’nın Allah’la konuşması daha hayret verici bir şeydir. Allah onunla apaçık konuşmuştur. Diğer bir kısmı ise İsa Allah’ın kelimesi ve ruhudur. Diğer bir kısmı da Adem, babasız şekilde yaratılmış, seçkin insandır, dediler.” Rasûlullah (s.a.v.) onların yanına geldi selam verip şöyle buyurdu: “Konuşmalarınızı ve hayret ettiğiniz şeyleri dinledim. İbrahim, Allah’ın dostu olup o bir gerçektir. Musa’da Allah’ın konuştuğu seçkin bir kimsedir, bu da doğrudur. İsa’da Allah’ın ruhu ve kelimesidir. Buda bir gerçektir. Adem: Allah seçmiştir. Bu da bir gerçektir. Dikkat ediniz Allah’ın sevgilisi övünmeksizin benim övünme yok. Kıyamet günü hamd sancağını taşıyacak olan benim övünmek yok… Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan benim şefaati kabul edilecek olanda benim. Fakat övünme yok… Cennetin kapılarının halkalarını ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana Cennet kapısını açacak beraberinde olan mü’minleri ve fakirleri Cennete sokacaktır, fakat övünme yok… Ben geçmişlerin ve geçeceklerin en değerlisiyim, fakat övünme yok…” (Dârimî, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis garibtir. 3617- Abdullah b. Selam (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Tevratta, Muhammed (s.a.v.)’in özellikleri ve Meryem oğlu İsa’nın özellikleri yazılıdır. İsa’nın, Muhammed (s.a.v.) ile birlikte defnedileceği de yazılıdır.” Ebû Kuteybe diyor ki: Ebû Mevdud şöyle demiştir: “Hücre-i Saadette bir kabirlik yer kalmıştır.” (Dârimî, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Osman b. Zahhak ta aynı şekilde demektedir. Meşhur ve bilinen Dahhâk b. Osman el Medenî’dir. 3618- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in Medîne’ye geldikleri gün Medîne’nin her yeri aydınlanmış ve nurlanmıştı. Vefat ettiği gün ise her taraf karanlıklar içerisinde kalmıştı. Defnedeceğimiz zaman ellerimizden toprağa bıraktık, kalblerimizi tanıyamaz olduk.” (İbn Mâce, Cenaiz: 27) Tirmizî: Bu hadis garib sahihtir. Ø Peygamber (s.a.v)’in doğumu 3619- Kays b. Mahreme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ben ve Rasûlullah (s.a.v.), Fil hadisesi olduğu yıl dünyaya gelmişiz. Osman b. Affân bir gün Ya’mer b. Leys oğullarının adamı Kubas b. Eşyem’e sen mi büyüksün yoksa Rasûlullah (s.a.v.) mi? Kubas şu karşılığı verdi. Rasûlullah (s.a.v.) benden büyüktür ben ise doğumda ondan eskiyim. Rasûlullah (s.a.v.), fil senesi doğdu Annem beni Fil olayının olduğu yere götürmüştü de fillerin (veya kuşların) terslerini yeşilimtırak olarak görmüştüm.” (Müsned: 17218) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece Muhammed b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø peygamberliğin başlangıcı 3620- Ebû Musa el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Tâlib ticaret için Şam’a doğru yola çıktı. Peygamber (s.a.v)’de Kureyş’in ileri gelenleriyle birlikte çıkmıştı. Rahib Buheyra (veya Bahira) nın yakınına vardıklarında Ebû Tâlib konaklamak için develerin palanlarını çözmüştür. Önceleri o Rahib bu kervandaki insanların yanına çıkmazdı ve ilgilenmezdi bu sefer bu kervanda bulunan kimselerin yanına çıkıp aralarında gezinmeye başladı. Peygamber (s.a.v)’in yanına gelince O’nun elini tutarak: “Bu alemlerin efendisidir. Bu alemlerin efendisidir. Allah, bunu alemlere rahmet olarak gönderecektir” dedi. Kureyş’in ileri gelenleri “nereden biliyorsun” dediler. Rahib şu karşılığı verdi. Siz tepeyi aştığınız zaman secdeye kapanmadık ne bir ağaç ne de taş kalmamıştır. Bunlar ancak peygamber olacak kimselere secde ederler. Onun iki kürek kemiği arasındaki bir meyve ve büyüklüğündeki peygamberlik mühründen de tanıdım sonra dönüp onlar için yemek hazırladı. Yemeği kendilerine getirdiğinde Rasûlullah (s.a.v.) develerin ve eşyaların yanında bulunuyordu. Rahib ona haber gönderiniz o da gelsin dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de kendisini gölgelendiren bir bulut üzerinde olduğu halde çıkageldi. Bir ağacın gölgesi altında oturan o kalabalığın yanına gelip oturunca ağacın gölgesi onun üzerine doğru eğilmişti. Rahib: “Bakınız ağacın gölgesi onun üzerine eğildi” dedi. Rahib, onların arasında dolaşırken; Şam tarafına Rumlar diyarına götürmemelerini istemekte idi. Çünkü Rumlar O’nu tanırlarsa öldürebilirlerdi. Rahib burada iken Rumlardan gelen yedi kişi gözüne ilişti. Rahib onları karşıladı ve geliş sebebiniz nedir? diye sordu. Onlar da dediler ki: Şu gelmesi beklenen peygamber bu aylarda çıkacaktır diye geldi. Adam gönderilmedik hiçbir yol ve yön kalmadı Biz de haber aldık ve senin bu bölgene gönderildik. Rahib: Arkanızda sizden daha çok bilgi sahibi, hayırlı bir kimse var mı diye sordu. Onlarda: “Senin bulunduğun bu bölgede onun olabileceği bildirildi” dediler. Rahib: Allah’ın yapacağı bir işi insanlardan birilerinin engelleyebileceğini ve buna güçlerinin yeteceğini sordu. Hayır diye cevap verdiler.” Sonra o Rahibin bilgi ve otoritesini kabul edip orada kaldılar. Rahib: Kureyşlilere, Allah için söyleyiniz bu çocuğun velisi kimdir? dediler ki? Ebû Tâlib’tir. Rahibin ısrarlı hareketine bakarak Ebû Tâlib, peygamberi götürmekten vazgeçip Ebû Bekir ve Bilâl ile geri gönderdi. Rahib, Peygamber ve beraberindekilere azık olarak pasta ve zeytinyağı verdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ø peygamberlik kaç yaşında gelmişti? 3621- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’e kırk yaşında iken vahiy inmeye başladı Mekke’de on üç yıl, Medîne’de ise on yıl kaldı ve altmış üç yaşında vefat etti.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3622- Yine İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) altmış beş yaşında iken vefat etmiştir. Muhammed b. Beşşâr bu şekilde rivâyet etmiş olup Muhammed b. İsmail de aynen rivâyet etmiştir. 3623- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), ne çok uzun boylu ne de dikkat çekecek kadar kısa boylu idi. Sütbeyaz olarak beyazda değildi. Esmer de değildi. Saçı ne kıvırcık ne de düz değildi. Allah kırk yaşında O’na peygamberlik görevi verdi. Mekke’de on yıl, Medîne’de on yıl kaldı. Altmış beş yaşında da vefat etti. Vefat ettiği zaman saç ve sakalında yirmi kadar beyaz kıl yoktu.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Peygamber (s.a.v)’in peygamberlik özellikleri 3624- Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mekke’de bir taş vardı. Peygamber olarak gönderildiğim gecelerde bana selam verirdi. O taşı hala çok iyi tanıyorum.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3625- Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber tek bir kaptan sabahtan başlayarak geceye kadar yemek yemiştik; on kişi kalkar on kişi otururdu. Biz nereden ve nasıl bu yemek çoğalıyor?” Dedik. Semure: “Hayret ettiğin şeye bir bak, kaptaki bereket şuradan yapılıyordu dedi ve eliyle göğü işaret etti.” (Müsned: 19276) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû’l Alâ’nın ismi Yezîd b. Abdullah b. Şıhhîr’dır. Ø dağ ve ağaç peygambere selam vermiş midir? 3626- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Mekke’de peygamber ile beraberdim, Mekke çevresinde bazı bölgeleri gezmeye çıkmıştık. Karşımıza çıkan her bir dağ ve ağaç, selam sana ey Allah’ın Rasülü!” diyordu. (Dârimî, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Pek çok kimse Velid b. Sevr’den rivâyet ederek: “Abbâd b. ebî Yezîd” ten demişlerdir. 3627- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma ağacı gövdesine dayanarak hutbe okurdu sonradan minber yaptılar da minber üzerinde hutbe vermişti ki o kütük devenin inlemesi gibi inledi. Peygamber (s.a.v), minberden inerek o kütüğü okşadı da sesi kesildi.” (Müsned: 12884) Tirmizî: Bu konuda Übey, Câbir, İbn Ömer, Sehl b. Sa’d, İbn Abbâs, Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Enes hadisi hasen sahihtir. 3628- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir bedevî Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve “Senin peygamber olduğunu ne ile bileceğim?” Rasûlullah (s.a.v.): “Şu hurmanın salkımını çağırsam o benim peygamber olduğuma şehâdet eder dedi ve çağırdı. Hurma salkımı ağaçtan inmeye başlayarak Peygamber (s.a.v)’in yanına gelip dayandı. Sonra Peygamber (s.a.v), dön buyurdu. Hurma salkımı da dönüp ağaçtaki yerini aldı. Bedevi de Müslüman oldu.” (Dârimî, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. 3629- Ebû Zeyd b. Ahtab (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) elini yüzüme sürdü ve sıvazladı ve benim için duâ etti. Hadisin râvîlerinden Azre dedi ki: Ebû Zeyd, yüz yirmi sene yaşadı buna rağmen saçında ve sakalında birkaç tane beyaz kıl vardı.” (Müsned: 19807) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Zeyd’in ismi Amr b. Ahtab’tır. 3630- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Talha, Ümmü Süleym’e, Peygamber (s.a.v)’in sesini çok zayıf buldum onda açlık olduğunu zannediyorum yanında yiyecek olarak bir şey var mı? dedi. Ümmü Süleym de: “Evet” diye cevap verdi. Sonra arpa unundan birkaç ekmek çıkardı. Başörtüsünden bir parçasıyla sardıktan sonra elime tutuşturdu bir kısmını da kendine bıraktı sonra beni Rasûlullah (s.a.v.)’a gönderdi. Ben de ekmeği Rasûlullah (s.a.v.)’e getirdim. Rasûlullah (s.a.v.)’i yanında ashabıyla mescidde oturur durumda buldum, ben de onların yanına dikeldim. Rasûlullah (s.a.v.) bana dedi ki: Seni Ebû Talha mı gönderdi? Ben de “Evet” dedim. Yemek için mi? buyurdu. Ben de “Evet” dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) yanındakilere kalkınız! Buyurdu. Hepbirlikte yürüdüler. Ben de onların önünden yürüdüm. Ebû Talha’ya varınca durumu haber verdim. Ebû Talha dedi ki: Ey Ümmü Süleym! Rasûlullah (s.a.v.), beraberindekilerle birlikte bize geldi kendilerine yedirecek bir şeyimiz de yok. Ümmü Süleym, Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dedi. Ebû Talha gidip Peygamberi karşıladı. Peygamber (s.a.v) ile Ebû Talha içeri girdiler. Rasûlullah (s.a.v.), Ey Süleym’in annesi buyurdu yanında ne varsa getirir. Ümmü Süleym o ekmeği getirdi. Rasûlullah (s.a.v.)’in emri üzerine ekmek doğrandı. Ümmü Süleym yağ tulumunu sıkarak onun içinden çıkanı katık yaptı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) bu kabın içersine Allah’ın dilediği şekilde bir şeyler okudu. Sonra Ebû Talha’ya on kişiye izin ver dedi. Ebû Talha on kişiye yemek yemeleri için izin verdi. Onlar girdiler doyasıya kadar yediler sonra çıktılar. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) on kişiye daha izin ver buyurdu. Bunlar da girdiler. Doyasıya kadar yediler ve çıktılar. Tüm cemaat hepsi yediler ve doydular. O gün o topluluk yetmiş veya seksen kişiydi. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Eşribe: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3631- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İkindi namazı yaklaştığı bir sırada Rasûlullah (s.a.v.)’i gördüm. İnsanlar abdest suyu aradılar fakat bulamadılar. Peygamber (s.a.v)’e abdest suyu getirildi. Peygamber (s.a.v) elini o kabın içersine koydu ve Müslümanlara o kaptan abdest almalarını emretti. Enes: Rasûlullah (s.a.v.)’in parmaklarının altından suyun fışkırdığını gördüm. Müslümanların hepsi o kaptaki sudan abdestlerini aldılar.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu konuda Imrân b. Husayn, İbn Mes’ûd, Câbir, Ziyâd b. Hâris es Sudâî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi hasen sahihtir. 3632- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamberliğin ilk başlangıcında Allah kendisine rahmetiyle muamele ederek şöyle ikramda bulundu: O günlerde gördüğü her rüya sabah aydınlığı gibi aynen çıkardı. Allah’ın dilediği kadar bir süre böyle kaldı. Sonra kendisine yalnızlık sevdirildi. O günlerde kendisine yalnız kalmaktan daha sevimli bir şey yoktu.” (Buhârî, Ta’bir: 27; Müslim, İman: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3633- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Siz mucizeleri azab olarak kabul ediyorsunuz. Oysa biz Peygamber (s.a.v) zamnında onu bereket olarak kabul ederdik. Peygamberle beraber yemek yerken yemeğin Allah’ı tesbih ettiğini işitirdik. Bir seferinde Peygamber (s.a.v)’e su getirilmişti. Rasûlullah (s.a.v.) elini suyun içersine koydu parmakları arasından su fışkırmaya başladı. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Haydin abdest almaya… Gökten inen berekete geliniz… Hepimiz o sudan abdest aldık.” (Buhârî, Menakıb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Peygamber (s.a.v)’e vahiy nasıl gelirdi? 3634- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Hâris b. Hişâm, Peygamber (s.a.v)’e: “Sana vahiy nasıl geliyor” diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Bana vahiy bazen çan sesi gibi gelir ki bana en şiddetli gelen şekli budur. Bazen melek bana insan suretinde görünür benimle konuşur ben de onun söylediklerini ezberlemiş olurum.” Âişe diyor ki: “Soğuğu şiddetli bir günde Peygamber (s.a.v)’e vahiy geldiğini görmüştüm alnından ter akıyordu.” (Buhârî, Menakıb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in görünüşü ve şekli 3635- Berâ (r.a.)’dan rivâyet edilmiştir dedi ki: “Kırmızı elbise içerisinde saçları omuzlarına kadar dökülen kimseler arasında Rasûlullah (s.a.v.)’den daha güzel birini görmedim; saçları iki omuzları arasına dökülmüştü. Omuzları arası genişti boyu da ne uzun ne de kısa idi.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3636- Ebû İshâk (r.a.)’tan rivâyete göre: “Adamın biri, Berâ’ya, Rasûlullah (s.a.v.)’in yüzü kılıç gibi beyaz mıydı?” diye sordu. Berâ: “Hayır! Ay gibi parlaktı” dedi. (Buhârî, Menakıb: 27; Dârimî, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3637- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in boyu ne uzun ne de kısa idi, avuçları ve ayakları dolgundu, başı irice idi, mafsalları büyükçe idi, göğsünden göbeğine kadar bir kıl çizgi şeklinde uzardı. Yürüdüğü vakit yokuştan iniyormuş gibi öne eğilerek yürürdü. O’ndan önce ve O’ndan sonra O’nun bir benzerini görmedim.” (Müsned: 706) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Sûfyân b. Vekî, babası Vekî’ vasıtasıyla Mes’ûdî’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. 3638- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’in oğullarından Muhammed b. İbrahim’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.), Peygamber (s.a.v)’in özelliğini anlatırken şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ne dikkat çekecek kadar uzun ne de göze batacak şekilde kısa idi. Halkın orta boylusu idi, saçları ne kıvırcık olup ne de sarkık idi; orta kıvırcıklıkta idi. Tıknaz değildi, yüzü de yuvarlak idi. Rengi kırmızıya çalan bir beyazlıktaydı. El ve ayakları dolgundu, yürüdüğünde yokuştan iner gibi hızlıca yürürdü, bir tarafa döndüğünde vücuduyla dönerdi, iki kürek kemiği arasında Peygamberlik mührü vardı. Peygamberin sonuncusu idi. İnsanların en cömerdi idi. İnsanların kalbi en rahat olanı idi. Lehçesi en doğru tabiatı en yumuşak ve insanlarla muaşereti en ikramlı olanıydı. O’nu ansızın gören ondan korkardı. O’nunla beraber olan onu severdi. O’nu anlatmaya çalışan anlatmaktan aciz kalınca; ne O’ndan önce ne de O’ndan sonra bir benzerini görmedim” derdi. (Müsned: 706) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Senedi muttasıl değildir. Ebû Cafer diyor ki: El Asmaî’den, Peygamber (s.a.v)’in özelliklerinden bahseden bu hadisin bazı kelimelerin açıklaması hakkında şöyle dediğini işittim: Mumeğğıt: Alabildiğine uzun demektir. Bir bedeviden işittim konuşmasında şöyle diyordu: “Temağğatefî nüşşabetin” yani yayının kirişini alabildiğine uzattı demektir. “El mütereddid” kısalıp iç içe giren demektir. “Katat”ın manası ise saçında biraz kıvırcıklık olan demektir. “El mutahham” cüsseli ve etli kimse demektir. “El mükelsim” yuvarlak yüzlü kimsedir. “Müşrebün” beyazlığına kırmızılık karışan pembe renkli kişi demektir. “Ed’ac” gözünün siyahı çok olan kimsedir. “Ehdebü” kirpiği uzun olan kimse demektir. “Keted” omuzların birleştiği yerdir ki adına Kahil denilir. “Mesrübe” göğüsten göbeğe kadar uzanan ince dal gibi “Şesn” el ve ayak parmakları kalın olan kişidir. “Tekallu” sert yürüyüştür. Sabeb” çukur yerdir. Sabûb ve Sabeb’den indik denilir. “Celîlül mişaş” mafsal kemikleri demektir. “el Aşîratü” arkadaşlık “Aşîr” arkadaş demektir. “el Bedîhe” ansızın erişmedir. “Bedehtühü bi emrin” işi ona ansızın ulaştırdım demektir. Ø Rasûlullah (s.a.v.) in konuşması 3639- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sözü sizin gibi hızlı hızlı söylemezdi. Fakat o açıklayarak ve yavaş yavaş konuşurdu ki yanında olan kimse onu ezberlerdi.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Zührî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Yunus b. Yezîd’te bu hadisi Zührî’den rivâyet etmiştir. 3640- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) konuştuğu bir kelimeyi üç sefer tekrar ederdi ki dinleyen daha kolay anlasın diye.” (Buhârî, İlim: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Abdullah b. Müsenna rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø Rasûlullah (s.a.v.) gülmeleri nasıldı? 3641- Abdullah b. Hâris b. Hazm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in tebessüm dışında bir gülmesini görmedim.” (Müsned: 17043) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Yezîd b. ebî Habib vasıtasıyla Abdullah b. Hâris b. Cez’den bu hadisin bir benzerini rivâyet edilmiştir. 3642- Abdullah b. Hâris b. Cez (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in gülüşü sadece tebessümdü.” (Müsned: 17043) Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir. Bu hadisin Leys b. Sa’d’ın rivâyetinden olduğunu sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ø Peygamberimiz (s.a.v.)’in peygamberlik mührü nasıldı? 3643- Ebû Sâib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Teyzem beni Peygamber (s.a.v)’e götürdü ve Ey Allah’ın Rasûlü! kız kardeşimin çocuğu sancılandı” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Başımı sıvazladı ve bana bereket duâsı okudu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) abdest aldı ben onun abdest suyunun artığından içtim ve Rasûlullah (s.a.v.)’in arkasına dikildim; iki küreği arasındaki Peygamberlik mührüne baktım, keklik yumurtası büyüklüğündeydi.” (Buhârî, Vudu’: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Zirr: Yumurta demektir. Bu konuda Selman, Kurre b. İyas, Câbir b. Semure, Ebû Rimse, Büreyde, Abdullah b. Sercis b. Ahtab ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3644- Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in mührü iki kürek kemiği arasında olup güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızımtırak bir yumru şeklinde idi.” (Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Rasûlullah (s.a.v.) sürmeli miydi? 3645- Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in baldır ve bacakları çok düzgün olup sadece tebessüm şekliyle gülerdi, kendisine baktığımda sürmeli derdim halbuki sürme çekmiş değildi.” (Müsned: 20012) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu şekliyle sahihtir. 3646- Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in gözlerinin akı kızılım tırak olup ayakları ise düztaban değildi. (Müslim, Fedail: 27) 3647- Yine Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), geniş ağızlı, gözünün beyazı kızılımtırak ayakları da düztaban değildi. Şu’be diyor ki: Simak’e “Daliul fem” ne demektir? Diye sordum. “Geniş ağızlı” diye cevap verdi. “Eşkelün ayn” ne demektir? Dedim. “Göz yarığı geniş olan” demektir, dedi. (Simak’in bu konuda yanıldığı doğrusunun gözünün akının kızılım tırak olduğudur.) “Menhûşül akıb” ne demektir? Dedim. “Eti az olan ökçe” dedi. (Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3648- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in yürüyüşünden daha güzel yürüyüşlü bir kimse görmedim. Sanki yeryüzü O’na dürülür gibiydi. Biz O’na yetişebilmek için var gücümüzü harcamaktayız fakat O, hiçbir sıkıntı çekmeden yürürdü.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. 3649- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Peygamberler bana gösterildi; Musa’yı, Yemenli Şenûe kabilesinin insanlarına benzer olarak gördüm. Meryem oğlu İsa’yı gördüm, insanlardan O’na en yakın benzeyen Urve b. Mes’ûd’tur. İbrahim’i gördüm O’na benzeyen kişi benim. Cibril’i de insan şeklinde gördüm, Dıhye İbn halife el Kelbî’ye benzerdi.” (Müslim, İman: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ø Rasûlullah (s.a.v.)’in yaşı ve ömrü ne kadardır? 3650- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) altmış beş yaşında vefat etmiştir.” (Müslim, Fedail: 27) 3651- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), vefat ettiği zaman altmış beş yaşındaydı.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3652- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’de on üç sene kaldı kendisine vahiy geldi. Altmış üç yaşında da vefat etti.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu konuda Âişe, Enes, Dağfel b. Hanzele’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ancak, Dağfel’in, Peygamber (s.a.v)’i gördüğü ve hadis işittiği sabit değildir. İbn Abbâs’ın hadisi Amr b. Dinar’ın rivâyeti olarak hasen garibtir. 3653- Cerir (r.a.) vasıtasıyla Muaviye b. ebî Sûfyân’dan rivâyet edilmiştir. Cerir dedi ki: “Muaviye’nin hutbe verdiğini ve şöyle dediğini işittim: Peygamber (s.a.v), altmış üç yaşında vefat etti. Ebû Bekir ve Ömer’de aynı yaşta vefat ettiler. Şu anda ben de altmış üç yaşındayım.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3654- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), altmış üç yaşında vefat etti.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Zührî’nin kardeşinin oğlu bu hadisi Zührî’den, Urve’den ve Âişe’den buna benzer şekilde rivâyet etmiştir. Ø Ebû bekir es sıddık (r.a.)’in hayat hikâyeleri 3655- Abdullah (r.a.)’tan rivâyet edilmiştir: Dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her dosta dostluğundan uzak olduğumu bildiririm. Eğer bir dost edinmiş olsaydım, Ebû Kuhafe’nin oğlunu dost edinirdim. Sizin Peygamberiniz; Allah’ın dostudur.” (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, İbn Zübeyr ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. 3656- Ömer b. Hattâb (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû Bekir, efendimiz ve bizim en hayırlımızdır. Rasûlullah (s.a.v.)’e de en sevgili olanımızdır.” (Buhârî, Menakıb: 17) Tirmizî: Bu hadis sahih garibtir. 3657- Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’ya; Peygamber (s.a.v)’in ashabından hangisi Peygamber (s.a.v)’e daha sevgili idi?” diye sordum. Âişe: “Ebû Bekir” dedi. “Sonra kim?” dedim. Âişe: “Ömer” dedi. “Sonra kim” dedim. Âişe: “Ebû Ubeyde b. Cerrâh” dedi. “Sonra kim” dedim, Âişe sustu. (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3658- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cennet’te yüksek derecelerde olanlar kendilerinden aşağıda olanları, sizin göğün ufkunda doğan bir yıldızı görmeniz gibi görecekler. Ebû Bekir ve Ömer onlardandır. Bu büyük nimete ermişlerdir.” (Ebû Dâvûd, Huruf: 27; İbn Mâce, Mukladdime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Atıyye ve Ebû Saîd’den de değişik şekilde rivâyet edilmiştir. Ø Peygamber (s.a.v)’in sözlerinden Ebû bekir ne anlamıştı? 3659- Ebû’l Mualla (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) bir gün hutbe irad etmiş ve adamın birini Rabbi dünyada dilediği kadar yaşamak dünyada dilediği kadar yiyip içmekle Rabbine kavuşmak arasında serbest bıraktı da o kimse Rabbine kavuşmayı seçti, buyurmuştu. Bunun üzerine Ebû Bekir ağladı. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı: “Allah’a kavuşma ile dünya hayatı arasında serbest bırakılan kişi konusunda şu ihtiyar adam (Ebû Bekir)’in ağlamasına şaşmaz mısınız?” Dediler. Oysa Peygamber (s.a.v)’in söylediği gerçek sözün manasını bilen tek Ebû Bekir idi. Ebû Bekir dedi ki: “Mallarımızı ve babalarımızı sana feda ederiz.” Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “İnsanlardan arkadaşlığında ve malında bize Ebû Bekir’den daha cömert davranan kimse yoktur. Bir dost edinmiş olsaydım Ebû Bekir’i dost edinirdim. Fakat iman kardeşliğimiz sevgi ve samimiyetimiz vardır diye iki veya üç kere söyledi. Dikkat edin sizin Peygamberiniz Allah’ın dostudur.” (Müsned: 15357) Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3660- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), minber üzerinde oturdu ve: Allah bir kulunu dünya nimetlerinden ona dilediğini vermekle kendi katındaki nimetler arasında serbest bıraktı da o kul Allah katındaki nimetleri seçti buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Anne ve babalarımızı sana feda ederiz.” Biz şaştık kaldık, Peygamber (s.a.v) bir kuldan bahsediyor O’da anamız babamız feda olsun diyor, dediler. Ne var ki serbest bırakılan kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisi idi. Bu konuyu en iyi bilen de Ebû Bekir idi. İnsanlardan arkadaşlığında ve malında bana en cömert davranan Ebû Bekir’dir. Dost edinmiş olsaydım Ebû Bekr’i dost edinirdim. Fakat İslam kardeşliğimiz vardır mescide Ebû Bekr’in penceresinden (küçük kapı) başka hiçbir kapı kalmasın. (Buhârî, Salat: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3661- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kimin bize bir iyiliği dokunmuşsa mutlaka ona karşılığını vermişizdir. Ebû Bekir hariç çünkü onun bizim yanımızda öyle bir iyiliği vardır ki Allah onu kıyamet günü mükafatlandıracaktır. Ebû Bekir’in malının bizi faydalandırdığı kadar hiç kimsenin malı bizi faydalandırmamıştır. Bir dost edinmiş olsaydım mutlaka Ebû Bekir’i dost edinirdim. Dikkat edin! Sizin Peygamberiniz Allah’ın dostudur.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Ø Ebû bekir ve ömer’in hayat hikâyeleri 3662- Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer’e uyunuz.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Ahmed b. Meni’ ve pek çok kişi şöyle dediler: Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Abdulmelik b. Umeyr’den bu hadisin bir benzerini bize rivâyet ettiler. Sûfyân b. Uyeyne bu hadisle tedlis yapmıştır. Bazen Zaide’den, Abdulmelik b. Umeyr’den demekte bazen de: Zaide’den demeyip sadece Abdulmelik b. Umeyr demektedir. Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Sûfyân es Sevrî bu hadisi Abdulmelik b. Umeyr’den, Rib’î’nin azâdlısından ve Rıbî’den ve Huzeyfe’den rivâyet edilmiştir. Bu hadis değişik bir şekilde aynı şekilde Rib’î’den, Huzeyfe’den de rivâyet edilmiştir. Sâlim el En’umî bu hadisi Rib’î b. Hıraş’tan ve Huzeyfe’den rivâyet etmiştir. 3663- Huzeyfe (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, şöyle dedi: Peygamber (s.a.v)’in yanında oturmakta idik şöyle buyurdu: “Aranızda ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Benden sonrakilere uyunuz dedi ve Ebû Bekir ve Ömer’e işaret etti.” (İbn Mâce, Mukaddime: 17) 3664- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer için şöyle buyurdu: Bu iki kimse peygamber ve elçilerden başka öncekilerden ve sonrakilerden Cennetliklerin gençlerinin efendisidirler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3665- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikteydik. Ansızın Ebû Bekir ve Ömer çıkageldi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu ikisi Peygamberler ve elçilerden başka öncekilerden ve sonrakilerden Cennetliklerin efendileridir. Ey Ali kendilerine haber verme.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Velid b. Muhammed el Muvakkırî hadis konusunda zayıf sayılır. Ali b. Hüseyn’den ve Ali b. ebî Tâlib’den de hadis işitmemiştir. Bu hadis Ali’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Bu konuda Enes ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. 3666- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ebû Bekir ve Ömer, Peygamberler ve elçilerden başka öncekilerden ve sonrakilerden Cennetliklerin efendileridir. Ey Ali kendilerine haber verme!” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) 3667- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir şöyle demişti: “Müslüman olanların ilki ben değil miyim? Falan kimsenin (Peygamberlerin) arkadaşı değil miyim?” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bazıları bu hadisi Şu’be’den, Cüreyrî’den, Ebû Nadre’den rivâyet ederek şöyle diyor: Ebû Bekir demiştir ki bu sahihtir. Bu şekilde Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî’den, Şu’be’den, Cüreyrî’den, Ebû Nadre’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Ebû Bekir diyerek manaca bu hadisin bir benzerini zikretmiştir ki bu daha sahihtir. 3668- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v); “Muhâcir ve Ensâr’dan oluşan ashabı hep birlikte otururlarken aralarında Ebû Bekir ve Ömer de varken yanlarına çıkardı. Ebû Bekir ve Ömer’den başkası gözünü kaldırıp Peygamber (s.a.v)’e bakmazdı. Sadece o ikisi bakardı. O’da onlara bakardı onlar tebessüm ederler, O’da onlara gülümserdi.” (Müsned: 12058) Tirmizî: Bu hadisi sadece Hakem b. Atıyye’nin hadisi olarak biliyoruz. Bazı hadisçiler Hakem b. Atıyye hakkında söz etmişlerdir. 3669- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) günlerden bir gün evinden çıkıp Ebû Bekir ve Ömer biri sağında biri solunda olmak üzere mescide girdi. Rasûlullah (s.a.v.) onların elinden tutmuştu ve şöyle demişti: “Kıyamet günü üçümüz birlikte böylece kalkacağız.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Saîd b. Mesleme hadisçiler yanında sağlam bir kişi değildir. Bu hadis buradakinden başka bir şekilde yine Nafi’ ve İbn Ömer’den rivâyet edilmiştir. 3670- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Ebû Bekir’e şöyle dedi: “Havuz başında arkadaşım ve mağarada arkadaşım sensin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3671- Abdullah b. Hantab (r.a.)’tan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer’e baktı ve bu ikisi değer bakımından gözüm ve kulağım gibidirler.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis mürseldir. Abdullah b. Hantab, Peygambere ulaşamamış birisidir. 3672- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) son hastalandığında: “Ebû Bekir’e söyleyiniz cemaate namaz kıldırsın” buyurmuştu. Âişe: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ebû Bekir senin yerine imamlığa geçerse ağlamaktan dolayı cemaate sesini işittiremez, Ömer’e emret cemaate namazı O kıldırsın” dedi. Rasûlullah (s.a.v.), yine: “Ebû Bekir’e söyleyiniz cemaate namazı O kıldırsın” buyurdu. Âişe dedi ki: “Ey Hafsa! Rasûlullah (s.a.v.)’e söyle Ebû Bekir senin yerine imamlığa geçerse ağlamaktan dolayı sesini cemaate işittiremez, Ömer’e emret cemaate namazı kıldırsın.” Hafsa dediğimi yaptı. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Şüphesiz siz Yusuf’un zamanındaki kadınlar gibisiniz. Ebû Bekir’e emredin insanlara namazı O kıldırsın.” Bunun üzerine Hafsa, Âişe’ye: “Senden bir hayır görmeyecek miyim?” demişti. (Buhârî, Ezan: 27; Müslim, Salat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Ebû Musa, İbn Abbâs, Sâlim b. Ubeyd ve Abdullah b. Zem’a’dan da hadis rivâyet edilmiştir. 3673- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Aralarında Ebû Bekir’in bulunduğu bir cemaate ondan başkasının imam olması layık değildir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3674- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah yolunda bir maldan çift çift verirse Cennete Ey Allah’ın kulu bu yaptığın büyük bir hayırdır, diye çağrılır. Namaz ehlinden olanlar namaz kapısından çağrılarak cihâd yapanlar cihâd kapısından çağrılacak. Sadaka verenler sadaka kapısından çağrılacak orucu çok tutanlar Reyyan kapısından çağrılacak.” Ebû Bekir dedi ki: “Anam babam yolunda feda olsun, kişinin tüm bu kapılardan ayrı ayrı çağrılmasına zaruret yoktur sanırım, zaten Cennete girecekler. Fakat bir kişi tüm bu kapılardan çağrılabilir mi?” Rasûlullah (s.a.v.): “Evet, Senin de tüm kapılardan girmeni dilerim” buyurdu. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Zekat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen saihtir. 3675- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), malî yönden yardım etmemizi emretmişti. Bu emir varlıklı olduğum bir zamana denk gelmişti. Ben de Ebû Bekir’i bir gün geçebilirsem işte bugün geçerim dedim, malımın yarısını getirip Rasûlullah (s.a.v.)’e teslim ettim. Rasûlullah (s.a.v.): “Çoluk çocuğuna ne bıraktın?” dedi. Ben de: “Getirdiğim kadarını” dedim. Sonra Ebû Bekir elindekinin hepsini getirdi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ailene ne bıraktın?” buyurdu. Ebû Bekir de: “Allah ve Rasûlünü bıraktım” diye cevap verdi. Bunun üzerine ben: “Hiçbir iyilikle Ebû Bekir’i geçemem” dedim. (Ebû Dâvûd, Zekat: 27; Dârimî, Zekat: 27; Dârimî, Zekat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø sığırlar niçin yaratılmıştır? üzerine binilir mİ? 3676- Cübeyr b. Mut’ım (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle haber vermiştir: Bir kadın Peygamber (s.a.v)’e gelerek bir konu hakkında kendisiyle konuştu ve Rasûlullah (s.a.v.), ona bir sonraki gelişinde bir şeyler verilmesini emretti. Kadın dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! O gelişimde sizi bulamaz isem ne emredersiniz? Rasûlullah (s.a.v.): “Beni bulamaz isen, “Ebû Bekir’e gel” buyurdu. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. 3677- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Adamın biri bir öküzün sırtına bindiği bir sırada o öküz: “Ben bunun için yaratılmadım, Ben ancak çift sürmek için yaratıldım” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Ben Ebû Bekir ve Ömer bu işin böyle olduğuna iman ettik.” Ebû Seleme şöyle dedi: “O gün Ebû Bekir de Ömer de cemaatin arasında yoktular, Allah en iyisini bilir.” (Buhârî, Müzarea: 27; Müslim, Fezail: 17) Tirmizî: Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Cafer vasıtasıyla Şu’be’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3678- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v): “Ebû Bekir’in kapısından başka mescide açılan tüm kapıların kapatılmasını emretti.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3679- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir, Peygamber (s.a.v)’in yanına girmişti, Rasûlullah (s.a.v.): “Sen, Allah’ın Cehennem’den kurtardığı kimsesin” buyurdular. O günden sonra Ebû Bekir’e Atîk ismi verildi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. 3680- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hiçbir Peygamber yoktur ki: O’nun gökten iki veziri (yardımcısı) ve dünyadan da iki veziri bulunmasın. Benim gök halkından iki vezirim; Cebrail ve Mikail’dir. Dünya halkından iki vezirim de; Ebû Bekir ile Ömer’dir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû’l Cehhaf’in adı Dâvûd b. ebî Avf’tır. Sûfyân es Sevrî’den şöyle dediği rivâyet edilmektedir. Ebû’l Cehhaf bize anlattı kendisi beğenilen bir kişiydi. Telîd b. Süleyman, Ebû İdris diye künyelenir. Kendisi Şı’i’dir. Ø Ömer b. Hattâb (r.a.)’in hayat hikâyesi 3681- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım, şu iki adamdan Ebû Cehil ve Ömer b. Hattâb’tan sana en sevimli olanı ile İslam’ı güçlendir.” Rasûlullah (s.a.v.) sözünü şöyle sürdürdü: “O iki kişiden Allah’a sevimli olanı Ömer’di.” (Müsned: 5437) Tirmizî: İbn Ömer hadisi olarak bu hadis hasen sahih garibtir. 3682- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: “Allah, Ömer’in dillinde hakkı dile getirdi.” İbn Ömer diyor ki: “İnsanlar arasında bir iş meydana gelir, insanlar ve Ömer (veya İbn Hattâb şüphe eden râvî Hâricedir) O iş hakkında görüşlerini ortaya koymuşlardır. O olayda inen vahiy, Ömer’in görüşüne benzer şekilde gelmiştir.” (Müsned: 4898) Tirmizî: Bu konuda Fadl b. Abbâs, Ebû Zerr ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Hârice b. Abdullah el Ensarî; İbn Süleyman b. Zeyd b. Sabit olup güvenilir bir kişidir. 3683- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! İslam’ı, Ebû Cehil b. Hişâm veya Ömer b. Hattâb ile kuvvetlendir.” İbn Abbâs şöyle demiştir: “Sabah olunca Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)’e vardı ve Müslüman oldu.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Kimi hadisçiler Nadr b. Ömer’i hafızası yönünden tenkid etmişlerdir. Kendisinden münker rivâyetler yapılmıştır. 3684- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer, Ebû Bekir’e “Rasûlullah (s.a.v.)’den sonra insanların en hayırlısı diye” hitab etmişti. Ebû Bekir bunun üzerine şöyle dedi: “Madem sen bunu söyledin. Ben de Rasûlullah (s.a.v.)’den senin hakkında şöyle söylediğini işittim: “Güneş Ömer’den daha hayırlı bir kimse üzerine doğmamıştır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi de pek sağlam değildir. Bu konuda Ebû’d Derdâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. 3685- Muhammed b. Sirîn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû Bekir ve Ömer’e dil uzatan kimsenin peygamberi sevdiğini sanmıyorum.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3686- Ukbe b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benden sonra Peygamber gelecek olsaydı, o Ömer b. Hattâb olurdu.” (Müsned: 16764) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Müşerrih b. Ahân rivâyetiyle bilmekteyiz. 3687- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rüyamda bana bir bardak süt verilmiş ondan içmişim artanını da Ömer b. Hattâb’a vermişim.” Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! bunu nasıl yorumladınız?” Rasûlullah (s.a.v.): “İlme” buyurdu. (Buhârî, İlim: 27; Müslim, Fezail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3688- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “İsra gecesi Cennete girdim, birde ne göreyim. Altından yapılmış bir köşk. Bu köşk kimindir? diye sordum. Bir delikanlının dediler. O delikanlının kendim olduğumu sandım. Kim o? Diye sordum. Dediler ki: Ömer b. Hattâb.” (Müsned: 11604) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3689- Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir sabah Bilâl’i çağırdı ve: “Ey Bilâl! Cennete girmekte benim önüme nasıl geçtin? Cennete her ne zaman girsem senin sesini duydum. Geçen gece yine Cennete girdim yine senin sesini önümde duydum. Bu arada dört köşesi balkonlu altından yapılmış bir köşke geldim. Bu köşk kimindir? dedim. “Arab olan bir kimsenin” dediler. Ben de dedim ki: “Ben arabım! Bu köşk kimin?” “Kureyş’den bir adamın” dediler. “Ben de Kureyşliyim, Bu köşk kimindir” dedim. Dediler ki: “Muhammed ümmetinden bir adamın.” Ben de: “Ben Muhammed’im bu köşk kimindir?” dedim. Dediler ki: “Ömer b. Hattâb’ın… Bilâl dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü ne zaman ezan okudumsa mutlaka iki rekat namaz kıldım ve ne zaman abdestim bozulduysa hemen abdest aldım ve Allah için bu iki rekat namazı hiç bırakmadım.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “İşte bu iki şeyden dolayı Cennete benden önce giriyorsun buyurdu.” (Müsned: 21918) Tirmizî: Bu konuda Câbir, Muâz, Enes ve Ebû Hüreyre (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiş olup Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cennete altından bir köşk gördüm. Bu köşk kimindir? dedim. Ömer b. Hattâb’ın diye cevap verildi.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadiste geçen: “Geçen gece Cennete girdim” sözünün manası; Yani rüya aleminde Cennete girdiğimi gördüm anlamındadır. Bazı hadislerde bu şekilde rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs’tan: “Peygamber (s.a.v)’in rüyası vahiydir” diye rivâyet edilmiştir. 3690- Abdullah b. Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Büreyde’den işittim şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v.), bir savaşa çıkmıştı. Savaştan dönünce siyah bir cariye geldi ve Ey Allah’ın Rasûlü! Seni sağ salim bu savaştan Allah çevirirse senin önünde def çalıp şarkı söylemeyi adamıştım. Rasûlullah (s.a.v.) eğer adamış isen çal değilse olmaz. Cariye çalmaya başladı. Ebû Bekir girdi Cariye çalıyordu. Ali girdi cariye çalmaya devam ediyordu. Osman girdi Cariye yine çalmasını sürdürüyordu sonra Ömer girince Cariye defi altına alıp üstüne oturdu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Ömer! Şeytan bile senden korkuyor. Benim yanımda cariye çalıyordu; Ebû Bekir yanıma geldi cariye çalmaya devam etti, sonra Ali geldi yine çalıyordu, Osman geldi yine çalmayı sürdürdü sen gelince cariye defi elinden attı.” (Müsned: 21911) Tirmizî: Bu hadis Büreyde rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu konuda Ömer, Sa’d b. Ebî Vakkâs ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3691- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) yanımızda oturmakta idi derken bir gürültü ve çocuk sesleri duyduk. Rasûlullah (s.a.v.) kalktı. Bir de ne görelim! Habeşistânlı bir kadın oynuyor ve çocuklar da etrafını çevirip ona bakıyorlar. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Âişe, gel de sende bak” buyurdu. Geldim çenemi Peygamber (s.a.v)’in omuzu üzerine koyarak omuzu ile başı arasından o kadını seyretmeye başladım. Rasûlullah (s.a.v.) bana: “Seyretmeye doydun mu? doydun mu?” buyurdu. Ben de oynayan kadını seyretmek için değil Peygamber (s.a.v)’in yanındaki kıymetini anlamak için hayır diyordum. Bu arada Ömer geliverdi. Herkes o kadının çevresinden dağılıverdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “İnsan ve cin şeytanlarının Ömer’den kaçtıklarını görmekteyim.” Ben de evime döndüm. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. 3692- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Toprağın yarılarak kabrinden çıkarılacak ilk insan benim, sonra Ebû Bekir, sonra Ömer… sonra Medîne’nin Bakî mezarlığına geleceğim de onlarda benimle birlikte haşrolacaklar. Sonra Mekkelileri gözetleyeceğim sonra iki Harem arasında onlarla haşrolacağım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Âsım b. Ömer hafız değildir. 3693- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Geçmiş toplumlarda kendisine Allah tarafından ilham edilen kimseler bulunurdu. Benim ümmetimden de böyle bir kimse varsa o mutlaka Ömer b. Hattâb’tır.” (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Tirmizî: süfyan b. Uyeyne’nin adamlarından biri Sûfyân b. Uyeyne’nin şöyle dediğini bana aktardı: “Muhaddes” yani kavrayışlı ve anlayışlı kişi demektir. 3694- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Şu anda Cennetliklerden bir kişi size görünecektir.” Hemen ardından, “Ebû Bekir çıkageldi.” Sonra Rasûlullah (s.a.v.): “Size Cennetliklerden biri daha görünecektir” buyurdu. “Hemen ardından Ömer göründü.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: İbn Mes’ûd rivâyeti olarak bu hadis garibtir. Tirmizî: Bu konuda Ebû Musa ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3695- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Bir adam koyunlarını otlatırken bir kurt geldi ve bir koyunu kaptı koyunun sahibi gelerek onu kurttan kurtardı. Bunun üzerine kurt dedi ki tüm insanların eğlence ve bayram ettikleri sadece bizim çoban olduğumuz yırtıcı hayvanlar gününde sen o koyunu nasıl kurtaracaksın? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Böyle bir olayın olduğuna ben iman ettim Ebû Bekir ve Ömer de iman ettiler. Ebû Seleme dedi ki: Ebû Bekir ve Ömer de o gün orada değillerdi.” (Buhârî, Müzarea: 27; Müslim, Fedail: 17) Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Cafer, vasıtasıyla Şu’be’den ve Sa’d b. İbrahim’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø osman (r.a.)’ın hayat hikâyesi 3696- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) Hirâ dağı üzerinde Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha ve Zübeyr (r.anhüm) ile birlikteydiler. Derken dağ sallandı Peygamber (s.a.v): “Sakin ol! Senin üzerinde peygamber, sıddîk veya bir şehîd vardır” buyurdu. (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Tirmizî: Bu konuda Osman, Saîd b. Zeyd, İbn Abbâs, Sehl b. Sa’d, Enes b. Mâlik, Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis sahihtir. 3697- Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, Enes onlara şöyle anlatmıştır: Peygamber (s.a.v), beraberinde Ebû Bekir, Ömer ve Osman olduğu halde Uhud dağına çıkmışlardı. Dağ onları salladı. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Uhud! Sakin ol, zira senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve iki şehîd vardır” buyurdular. (Buhârî, Menakîb: 27; Ebû Dâvûd, Süne: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3698- Talha b. Ubeydullah (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her Peygamberin bir arkadaşı vardır; Benim de Cennet’teki arkadaşım Osman’dır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Senedi pek sağlam değildir ve Munkatı’dır. 3699- Ebû Abdurrahman es Sülemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Osman (r.a.) öldürülmek için evi kuşatıldığında evinin üstünden o kuşatanlara baktı ve şöyle dedi: Size Allah’ı hatırlatırım. Allah için konuşunuz, Hirâ dağı sarsıldığı zaman, Peygamber (s.a.v)’in: “Ey Hirâ! Sakin ol, senin üzerinde bir peygamber, bir sıddîk ve bir şehîd var.” Dediğini bilir misiniz? Onlar da: “Evet” dediler. Osman dedi ki: Allah adına doğru söyleyin: “Peygamber (s.a.v)’in Tebük ordusu hakkında insanların çoğu darlık ve sıkıntı içerisindeler iken, Allah tarafından kabul edilecek bir harcamayı kim yapar dediğini ve benim de o orduyu donattığımı bilir misiniz?” “Evet” dediler. Sonra Osman şöyle dedi: “Allah aşkına doğru söyleyin! Rûme kuyusundan herkes para karşılığı su içerdi, ben onu satın alarak zengin fakir yolcu herkes için vakfettiğimi bilir misiniz?” Hepsi birden dediler ki: “Allah için doğrudur.” Osman buna benzer bazı şeyleri daha saydı. (Nesâî, Ahbas: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3700- Abdurrahman b. Hubab (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’i gördüm, Tebük ordusuna bağışta bulunmaya insanları teşvik ediyordu. Osman b. Affân kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda üzerinde palan ve teçhizatıyla yüz deve vermeyi üzerime alıyorum” dedi. Peygamber (s.a.v) yine insanları orduya yardım için teşvik ediyordu. Osman b. Affân yine kalkıp: “İki yüz deveyi her türlü teçhizatıyla bu orduya vermeyi taahhüt ediyorum” dedi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), yine teşvike devam etti. Osman yine kalktı ve: “Bu orduya her türlü teçhizatıyla üç yüz deveyi vermeyi taahhüt ediyorum” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle diyerek minberden indiğini gördüm: “Bu bağışından sonra Osman ne yapsa zarar vermez. Bu harcamayı yaptıktan sonra Osman ne yapsa zarar vermez…” (Müsned: 16099) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu hadisi sadece Seken b. Muğîre’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu konuda Abdurrahman b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3701- Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Osman, Peygamber (s.a.v)’e geldi ve Tebük ordusuna yardım için bin dinar getirdi. (Hasan b. Vakî, kitabın bir başka yerinde elbisesinin kolu içinde diyor) Rasûlullah (s.a.v.)’in kucağına yaydı. Abdurrahman şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v.)’in dinarları alt üst edip iki defa şöyle dediğine şâhid oldum: “Osman bundan sonra ne yapsa ona zarar vermez.” (Müsned: 19713) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3702- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Rıdvan biatını emrettiği zaman Osman b. Affân, Mekke halkına gönderilmişti. Müslümanlar biat ettiler. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Osman b. Affân; Allah ve Peygamberinin uğrunda dîni bir iş için bulunuyor” dedi ve: “O’nun yerine de biat etmek için iki elinden birini Osman’ın eli yerine diğerini de kendi eli olarak vurarak biatte bulundu. Rasûlullah (s.a.v.)’in elinin Osman için olması sahabenin kendi ellerinin kendiler için biat etmesinden daha hayırlıdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3703- Sümâme b. Hazn el Kuşeyrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Osman evinin çevresini muhasara eden kendisini öldüreceklere yukarıdan baktığında ben de O’nun evinin yanında idim. Osman şöyle demişti: “Sizi üzerime düşüren iki adamınızı getiriniz.” İki adam getirildi sanki iki deve veya iki merkeb gibidirler. Osman yukarıdan onlara baktı ve şöyle dedi: “Allah ve İslam adına sizden istiyorum. Rasûlullah (s.a.v.)’in, Medîne’ye gelişinde Medîne’de Rûme kuyusundan başka tatlı içme suyu bulunmadığını, “Kim Rûme kuyusunu Cennet’te ondan daha hayırlısını elde etmek isterse Müslümanlara vakfetmek ister?” buyurduğunu, benim de o kuyuyu öz malımla satın aldığımı bilir misiniz? Bugün siz o sudan beni içmekten men ediyorsunuz, tuzlu deniz suyu içmeye zorluyorsunuz.” Dediler ki: “Evet doğrudur.” Osman: “Allah ve İslam adına size soruyorum! Medîne mescidinin cemaate dar geldiğini, Peygamber (s.a.v)’in falanların arsasını kim satın alıp mescide ilave etmek ve Cennet’te ondan daha hayırlısına sahip olmak ister dediğini, Benim de o arsayı öz malımdan satın alıp mescidi genişlettiğimi bilir misiniz? Bu gün beni sizler orada iki rekat namaz kılmaktan men ediyorsunuz” dedi. Onlar da: “Allah’ım evet” dediler. Osman: “Allah ve İslam adına size soruyorum! Tebûk ordusunu kendi öz malımdan techiz ettiğimi biliyor musunuz?” dedi. Onlar da: “Evet Allah’ım” dediler. Sonra Osman dedi ki: “Allah ve İslam adına size soruyorum! Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte Mekke dağı üzerinde Ebû Bekir ve Ömer ile birlikte olduğumuz anda dağın harekete geçtiğini ve taşların yuvarlanıp aşağı doğru düştüğünü Rasûlullah (s.a.v.)’in dağa tekme atarak: Dağ sakin ol çünkü senin üzerinde bir peygamber, bir sıddîk ve iki şehîd vardır dediğini...” Onlar da: “Allah’ım evet” dediler. Osman: “Üç kere Allahuekber diyerek Ka’be’nin Rabbine andolsun ki benim şehid olacağıma şâhidlik ettiler” dedi. (Nesâî, Ahbas: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Osman’dan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. 3704- Ebû’l Eş’as es Sananî (r.a.)’den rivâyete göre, Şam’daki bazı hatipler, Osman’ın öldürülmesi olayı üzerinde birer konuşma yaptılar aralarında Peygamberlerin ashabından bazı kimseler de vardı. Bu hatiplerin sonuncusu Murre b. Ka’b denilen bir sahabi idi o da kalkıp şöyle konuştu: “Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim bir hadis olmasaydı kalkıp konuşmazdım.” Rasûlullah (s.a.v.), bir gün kargaşalıklardan bahsetti ve onların yakın olduğunu söyledi. Bu esnada elbisesine bürünerek bir kimse oradan geçti. Rasûlullah (s.a.v.): “O kimse için işte bu kimse o gün hidayet üzeredir” buyurdu. Kalkıp baktım ki bu kimse Osman b. Affân imiş. Onun yüzünü Rasûlullah (s.a.v.)’e çevirdim ve bu mu? dedim. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Evet” buyurdu. (Nesâî, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda İbn Ömer, Abdullah b. Havale ve Ka’b b. Ucre’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3705- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ey Osman! Belki Allah sana bir gömlek giydirecektir. Senden o gömleği çıkarmanı isterlerse onlar için o gömleği çıkarma.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis biraz uzuncadır. Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3706- Osman b. Abdullah b. Mevheb (r.a.)’den rivâyete göre, mısır halkından bir adam Ka’be’yi haccetti ve orada oturmakta olan bir cemaat gördü bunlar kimlerdir diye sordu Kureyş’tir, dediler. Şu ihtiyar kimdir? diye sordu. İbn Ömer’dir, dediler. Yanına geldi ve: “Sana bir şeyler soracağım; Ka’be’nin hakkı için bana doğruyu söylemeni isterim! Uhud savaşında Osman’ın kaçtığını bilir misin?” İhtiyar: “Evet” diye cevap verdi. Adam: “Rıdvan biatına katılmayıp geri kaldığını biliyor musun?” dedi. İhtiyar kimse: “Evet” dedi. Adam: “Bedir savaşından geri kalıp savaşa katılmadığını biliyor musun?” İhtiyar: “Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine Adam, hayret etmiş olacak ki: “Allahuekber” dedi. İbn Ömer de ona dedi ki: “Gel sorduğun soruları sana açıklayayım; Uhud günü Osman’ın kaçması Allah tarafından bağışlanmış suçlardandır. (Âl-i Imrân: 155) Bedir savaşından geri kalmasına gelince; Peygamber (s.a.v)’in kızı O’nun nikahı altında ve hasta durumdaydı. O’nun yanında kalması ve savaşa katılmamasını bizzat Peygamber (s.a.v), emir buyurmuştu ve savaşa katılan kimsenin sevâbına ve ganimet payına da sahib olacağını söylemişti. Rıdvan biatından geri kalmasına gelince; Mekkeliler yanında Osman’dan daha değerli ve saygıdeğer biri olsaydı o zaman onu elçi olarak göndermezdi de Osman’nın yerine onu gönderirdi. Rıdvan biatı Osman Mekkeye elçi olarak gönderildikten sonra gerçekleşmişti. O zaman Rasûlullah (s.a.v.) sağ eli için bu Osman’ın elidir, buyurarak sağ elini sol elinin üzerine koyarak abu biat Osman içindir, buyurdu.” İbn Ömer: “Bu bilgileri al ve git” dedi. (Buhârî Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3707- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), hayatta iken biz Ebû Bekir, Ömer ve Osman diyerek, sahabe arasındaki sıralamayı ve tercihimizi ortaya koyardık.” (Buhârî, Menakîb: 27; Ebû Dâvûd, Sünnet: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ubeydullah b. Ömer rivâyeti olarak garib kabul ediliyor. Bu hadis yine değişik bir şekilde İbn Ömer’den rivâyet edilmektedir. 3708- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir fitneden bahsetti ve şöyle buyurdu: “Osman b. Afvân, o fitnede mazlum olarak öldürülecektir.” (Müsned: 5682) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle İbn Ömer rivâyeti olarak hasen garibtir. 3709- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’e cenaze namazını kılması için bir adam getirildi. Fakat Rasûlullah (s.a.v.), onun cenaze namazını kılmadı. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bundan önce hiçbir kimseye cenaze namazını kılmadığını görmedik.” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu kimse Osman’a buğzederdi. Allah’ta ona buğzetti.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Muhammed b. Ziyâd, Meymûn b. Mihran’ın adamıdır, hadis konusunda zayıf sayılır. Muhammed b. Ziyâd ise Ebû Hüreyre’nin yakını olup Basralıdır, güvenilir biridir. Ebû’l Hâris diye künyelenir. Bir de Muhammed b. Ziyâd el Hânî vardır ki Ebû Umâme’nin yakını olup Ebû Sûfyân diye künyelenir, Şamlıdır. 3710- Ebû Musa el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) ile birlikte yürüdüm. Rasûlullah (s.a.v.), Ensâr’dan bir kimsenin bahçesine girerek ihtiyacını giderdi. Bana da: “Ey Ebû Musa kapıya iyi bak hiç kimse yanıma izinsiz girmesin.” Sonra bir adam geldi kapıyı çaldı kim o dedim. “Ebû Bekir” dedi. “Ey Allah’ın Rasûlü bu gelen Ebû Bekir’dir, girmek için izin istiyor” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “O’na kapıyı aç ve Cennetle müjdele dedi.” Kapıyı açtım O da içeri girdi: “Bende onu Cennetle müjdeledim.” Başka biri geldi ve kapıyı çaldı ben kim o, dedim. “Ömer” diye cevap verdi. Ben de: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ömer’dir girmek için izin istiyor” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “O’na kapıyı aç ve Cennetle müjdele dedi.” Kapıyı açtım O da içeri girdi: “Bende onu Cennetle müjdeledim.” Sonra biri daha gelerek kapıyı çaldı; “Kim o diye sordum.” “Osman” dedi. “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu gelen Osman’dır, girmek için izin istiyor” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Ona da kapıyı aç ve kendisini başına gelecek bir musibet karşısında Cennetle müjdele” buyurdu. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Değişik bir şekilde Ebû Osman en Nehdî tarafından da rivâyet edilmiştir. Bu konuda Câbir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3711- Ebû Sehle (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Osman evinin muhasara edildiği gün bana şöyle demişti: Rasûlullah (s.a.v.) bana bir tavsiyede bulunmuştur ve ben buna dirençli davranıp katlanacağım. (3705 nolu hadisle bildiren konu). (İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece İsmail b. ebî Hâlid’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø Ali (r.a.)’in hayat hikâyesi 3712- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir askeri kuvvet göndermiş Ali b. ebî Tâlib’i de bunun başına komutan tayin etmişti. Ali bu müfreze ile yoluna devam etti. Sonra savaştan elde ettiği bir cariye ile cinsel ilişkide bulundu. Beraberinde bulunan askerler Ali’nin yaptığı bu hareketi doğru bulmadılar ve dört kişi kendi aralarında anlaşarak, eğer Rasûlullah (s.a.v.) ile karşılaşırsak Ali’nin bu yaptığını haber vereceğiz dediler. Müslümanlar bir savaştan döndükleri zaman önce Peygamber (s.a.v)’in yanına gelip selam verirler sonra evlerine dağılırlardı. Bu müfreze de geri dönünce Peygamber (s.a.v)’e geldiler ve selam verdiler. O dört kişiden biri kalkıp: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ali b. ebî Talîb’e bakmaz mısın? O şöyle şöyle yaptı.” Peygamber (s.a.v), bu kimseden yüz çevirdi. Sonra ikinci kişi kalktı birinci kimsenin konuştuğu gibi konuştu. Rasûlullah (s.a.v.), ondan da yüz çevirdi. Üçüncü kişi kalktı ve onların söylediklerini aynen söyledi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan da yüz çevirdi. Nihayet dördüncü kişi kalkıp onların söylediklerini aynen söyledi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) yüzünde öfke belirtisi olduğu halde bu kişiye dönerek: “Ali’den Ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali, bendendir. Ben de ondanım. Benden sonra her mü’minin velisi O’dur” buyurdu. (Müsned: 19081) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Cafer b. Süleyman’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. 3713- Ebû Serîha veya Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den (tereddüt Şu’be’dendir) rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir.” (Müsned: 906) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be bu hadisi Meymûn’dan Ebû Abdullah’tan, Zeyd b. Erkâm’dan, rivâyet etmiştir. Ebû Süreyha, Huzeyfe b. Esîd el Gıfârî olup Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabındandır. 3714- Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah, Ebû Bekire merhamet etsin kızını benimle evlendirdi. Beni hicret ettiğim Medîne’ye taşıdı. Kendi malından Bilâl’i hürriyetine kavuşturdu. Allah, Ömer’e de merhamet etsin acı da olsa hakkı söyler hakkı söylemesi sebebiyle arkadaşsız kalmıştır. Allah Osman’a da merhamet etsin. Melekler bile ondan haya ederler. Allah Ali’ye de merhamet etsin. Allah’ım, Ali nereye dönerse hakkı onunla beraber eyle.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Muhtar b. Nafi’, Basralı bir ihtiyar olup garib rivâyetleri çoktur. Ebû Hayan et Teymî’nin ismi Yahya b. Saîd b. Hayan et Teymî’dir. Kufeli olup güvenilen bir kimsedir. 3715- Rıb’î b. Hıraş (r.a.)’tan rivâyete göre, Ali b. ebî Tâlib, Kûfedeki geniş bir meydanlık olan Rahbe’de bize anlattı ve şöyle dedi: Hudeybiye günü müşriklerden bazı kimseler yanımıza çıkıp gelmişlerdi. Aralarında Sühehl b. Amr ve Müşriklerin ileri gelenlerinden birkaç kişi vardı. Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle dediler: Ey Allah’ın Rasûlü! oğullarımız, kardeşlerimiz ve kölelerimizden bazı anlayışsız kimseler sana kaçıp gelmişlerdir. Onların din konusunda bilgileri yoktur. Mallarımız ve topraklarımızda çalışan işçiler olup işten kaçıp gelmişlerdir. Onları bize geri teslim et, onlar din konusunda bilgili değillerse biz onlara bilgi verir bilgilendiririz. Bu teklifleri karşısında Peygamber (s.a.v): “Ey Kureyş topluluğu, mutlaka kötü hallerinizden vazgeçmeli İslam’a geri dönmelisiniz. Aksi halde Allah din uğrunda boyunlarınızı vuracak bir kişi gönderecektir. O din konusunda bilgileri yoktur dediğiniz kimselerin kalblerini Allah iman üzere imtihan etmiştir” buyurdu. Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! o kimse kimdir?” diye sordular. Ebû Bekir: “Ey Allah’ın Rasûlü o kimse kimdir?” diye sordu. Ömer: “O kimse kimdir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): “O ayakkabı tamircisidir” buyurdu. Rasûlullah (s.a.v.), ayakkabısını tamir için Ali’ye vermişti. Sonra Ali bize döndü ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim bilerek benim adıma yalan söylerse Cehennem’deki yerine hazırlansın.” (Buhârî, İlim: 27; Müslim,i Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Rib’î’nin, Ali’den rivâyeti olarak bilmekteyiz. Carûd’tan işittim şöyle diyordu: Vekî’den işittim şöyle diyordu: Rıb’î b. Hıraş, İslam’da hiçbir konuda yalan söylememiştir. Muhammed b. İsmail’in bana haber verdiğine göre Abdullah b. eb’îl Esved şöyle demiştir: Abdurrahman b. Mehdî’den işittim şöyle demişti: Mansur b. Mu’temir, Kûfeliler yanında sağlam bir kimsedir. Ø ali (r.a.)’ın özellikleri nelerdir? 3716- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ali b. ebî Tâlib için şöyle buyurmuştur: “Sen bendensin ben de sendenim” bu hadis biraz uzuncadır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3717- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz Ensâr topluluğu münafıkları, Ali b. Ebî Tâlib’den nefret etmeleriyle tanırdık.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebû Harun’un rivâyetiyle bilmekteyiz. Şu’be, Ebû Harun hakkında ileri geri konuşmuştur. Bu hadis aynı zamanda A’meş’ten, Ebû Salih’ten, Ebû Said’ten rivâyet edilmiştir. Vasıl b. Abdül Â’la, Muhammed b. Fudeyl vasıtasıyla, Abdullah b. Abdurrahman b. Ebû’n Nadr’den, Musâvir el Hımyeri’nin annesinden rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Ümmü Seleme’nin yanına girmiştim onun şöyle dediğini işittim: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Münafıklar Ali’yi sevmez. Mü’min olan da Ali’den nefret etmez.” Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Abdullah b. Abdurrahman, Ebû Nasr el Verrak’tır, kendisinden Sûfyân es Sevrî hadis rivâyet etmiştir. 3718- Büreyde (r.a.)’rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah bana dört kişiyi sevmeyi emretti. Kendisinin de onları sevdiğini banma bildirdi. Bunun üzerine Ey Allah’ın Rasûlü denildi, bize onların isimlerini bildir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onlardan biri Ali’dir. bunu üç kere tekrarladı. Diğerleri ise Ebû Zerr, Mıkdad ve Selman.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Şüreyk’in rivâyetiyle bilmekteyiz. 3719- Habeşî b. Cünade (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ali bendendir. Ben de Alidenim. Benim adıma verilen sözleri ben ve Ali yerine getiririz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3720- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), ashabı arasında kardeşlik kurmuştu. Ali gözleri yaşlı olarak geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! ashabın arasında kardeşlik kurdun fakat beni hiç kimse ile kardeş etmedin” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), ona şöyle dedi: “Sen benim dünya ve ahirette kardeşimsin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu konuda Zeyd b. ebî Evfâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. 3721- Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Peygamber (s.a.v)’in yanında kuş eti vardı. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’ım! Kullarından bana en sevimli olanı gönder ki benimle beraber kuşun etinden yesin sonra Ali geldi ve beraberce yediler.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu şekliyle sadece Süddî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Enes’den daha değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. İsa b. Ömer, Kûfelidir. Süddî, İsmail b. Abdurrahman’dır. Enes b. Mâlik’den hadis işitmiştir ve Hüseyin b. Ali’yi görmüştür. Bu kişiyi Şu’be, Sûfyân es Sevrî ve Zaide sağlam kabul etmişlerdir. Yahya b. Saîd el Kattan da sağlam sayanlardandır. 3722- Abdurrahman b. Abdullah b. Amr b. Hind el Hubelî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ali şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduğum zaman bana cevap verirdi. Sustuğum zaman da benimle söze başlardı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3723- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ben hikmet eviyim. Ali de bu evin kapısıdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib münkerdir. Bazıları bu hadisi Şüreyk’den rivâyet ederek Sunabihî’yi senedde zikretmemektedir. Bazıları bu hadisi Şerik’den başka güvenilir bir kişiden rivâyet edildiğini bilmiyoruz. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. 3724- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.), babasından rivâyet ederek dedi ki: “Muaviye b. ebî Sûfyân Sa’d’a emretmiş ve Ebû Tûrab (Ali)’yi kötülemekten seni engelleyen şey nedir?” diye sormuştu. Sa’d şöyle karşılık verdi: “Rasûlullah (s.a.v.)’in şu üç sözünü hatırladığım sürece ona dil uzatamam o özelliklerden birinin bende olması kızıl develerden daha hayırlıdır. Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim, Ali’ye şöyle diyordu: Tebûk savaşında Ali’yi Medîne’de kendi yerine bırakmıştı da Ali: “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni çoçuk ve kadınlarla birlikte mi bırakıyorsun?” Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle demişti: “Bana karşı sen, Musa’ya karşı Harun’un yerinde olmaktan dolayı memnun olmaz mısın? Şu farkla ki benden sonra Peygamber yoktur. Hayber Vak’asında da ben şu sancağı Allah ve Peygamberini seven Allah ve Peygamber (s.a.v)’in de kendisini sevdiği bir kimseye vereceğim” buyurduğunu hepimiz sancak için istekli durumdayken bana Ali’yi çağırınız dediğini ve Ali’nin gözünden rahatsız olarak geldiğini ve Rasûlullah (s.a.v.)’in onun gözüne üfürdüğünü ve böylece iyileştiğini ve sancağı da ona verdiğini ve Hayber’in fethinin onun eliyle olduğunu… Birde Âl-i Imrân 61. ayeti nazil olduğunda Rasûlullah (s.a.v.)’in, Ali Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i yanına çağırarak Allah’ım bunlar benim ehli beytimdir, dediğini… (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. 3725- Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), iki ordu göndererek bunlardan birine Ali b. ebî Tâlib’i diğerine de Hâlid b. Velid’i komutan tayin etti ve çarpışma olduğu takdirde başkomutan Ali’dir” buyurdu. Ali bir kale fethetti, kaleden bir cariye esir olarak ele geçirmişti. Bunun üzerine Hâlid benimle Peygamber (s.a.v)’e Ali’yi gammazlayan bir mektub yazdı. Peygamber (s.a.v)’e geldim mektubu okuyunca rengi birden değişti ve sonra şöyle buyurdu: “Allah ile Peygamberini Seven ve Allah ile Peygamberinin sevdiği bir kimse hakkında ne düşünüyorsun?” Ben de: “Allah’ın gazabından ve Peygamberin gazabından Allah’a sığınırım, ben ancak bir elçiyim” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), sustu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadishasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. 3726- Cabir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Taif vakasında Rasûlullah (s.a.v.), Ali’yi çağırdı. Onunla baş başa konuştu. Bubun üzerine Müslümanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in amcasının oğluyla baş başa konuşması uzadı dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Gizli konuşmayı ben istemedim. Allah emir buyurdu.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Eclah’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. İbn Fudayl’dan başkası da aynı şekilde bu hadisi Eclah’tan rivâyet etmişlerdir. Hadiste geçen “Velakinnallahe intecahü” sözünün manası: Allah benim onunla gizlice konuşmamı emretti, demektir. 3727- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Ali’ye: “Ya Ali! Bu mescidde senden ve benden başkasının cünüp olarak bulunması caiz değildir” buyurdu. Ali b. Münzir dedi ki: Dırar b. Sured’e, bu hadisin manası nedir diye sordum. Dırar şöyle tefsir etti: Bu mescidden cünüp olarak geçmek benden ve senden başka kimseye caiz değildir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Tirmizî: Muhammed b. İsmail bu hadisi benden işitti ve garib buldu. 3728- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), Pazartesi günü Peygamber olarak gönderildi. Salı günü Ali ile beraber namaz kıldı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.Bu hadis garib olup sadece Müslim b. Aver’in rivâyeti olarak bilmekteyiz. Müslim b. A’ver ise hadisçiler yanında pek sağlam sayılmaz. Bu hadis ayrıca Müslim’den Hıbbe’den ve Ali’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. 3729- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den bir şey istediğim de mutlaka verirdi. Sustuğumda ise bana sorarak söze başlardı.” (Müsned: 14111) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Câbir, Zeyd b. Eslem ve Ebû Hüreyre’den ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3730- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Peygamber (s.a.v), Ali’ye: “Bana karşı sen, Musa’ya karşı Harun’un durumundasın fakat benden sonra Peygamber yoktur.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Sa’d, Zeyd b. Erkâm, Ebû Hüreyre ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3731- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ali’ye: “Bana karşı sen Musa’ya karşı Harun’un durumundasın fakat benden sonra Peygamber gelmeyecektir.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Sa’d’tan değişik şekilde de rivâyet edilmiş olan bu hadis Yahya b. Saîd el Ensarî’nin rivâyeti olarak garibtir. 3732- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v), Ali’nin kapısından başka mescide açılan kapıların kapatılmasını emretti.” (Müsned: 2902) Tirmizî: Bu hadis garib olup bu senedle Şu’be’den bu şekliyle bilmekteyiz. 3733- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Hasan ve Hüseyin’in elinden tuttu ve şöyle buyurdu: “Kim beni sever bu iki çocuğu, bunların babalarını ve annelerini severse kıyamet günü yüksek derecelerle benimle birlikte olacaktır.” (Müsned: 543) Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup Cafer b. Muhammed’in rivâyeti olarak ancak bu şekliyle bilmekteyiz. 3734- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İlk namaz kılan Ali’dir.” (Müsned: 3361) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu hadisin Şu’be’nin, Ebû Belc’den rivâyeti olduğunu sadece Muhammed b. Humeyd’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Belc’in adı, Yahya b. Süleym’dir. Bu konuda ilim adamları değişik görüşler ileri sürmüşler. Bazıları şöyle demişlerdir. İlk Müslüman olan Ebû Bekir’dir. Bazıları ise, Ali’dir. Diğer bazılarına göre ise erkeklerden Ebû Bekir, çocuklardan da Ali’dir ki: Sekiz yaşında Müslüman olmuştur. İlk İslam’a giren Hatice’dir. 3735- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İlk Müslüman olan kişi Ali’dir.” Amr b. Mürre diyor ki: Bunu İbrahim Nehai’ye aktardım; O da: “İlk Müslüman olan Ebû Bekir es Sıddîk’tır” dedi. (Müsned: 18478) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hamza’nın ismi Talha b. Zeyd’tir. 3736- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmi olan Peygamber, bana: “Seni mü’minler sever, münafıklar senden nefret eder” buyurmuştur. Adiyy b. Sabit şöyle dedi: Ben Peygamber (s.a.v)’in kendilerine duâ ettiği asrın insanlarındanım. (Müslim, İman: 27; Nesâî, İman: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3737- Ümmü Atıyye (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Peygamber (s.a.v), içersinde Ali’nin de olduğu bir orduyu savaş için göndermişti ve ellerini kaldırarak şöyle duâ ettiğini işittim: “Allah’ım Ali’yi bana göstermeden canımı alma.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Ø talha b. Ubeydullah’ın hayat hikâyesi 3738- Zübeyr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Uhud savaşında Rasûlullah (s.a.v.)’in sırtında iki zırh vardı bir kayanın üzerine çıkmaya çalıştı fakat zırhların ağırlığından buna gücü yetmedi. Bunun üzerine Talha’yı basamak yaptı ve kayanın üzerine çıkabildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Talha, Cenneti hak etti” buyurdu. (Müsned: 1343 Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3739- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Yeryüzünde yürüyen bir şehîde bakmak kimi sevindirirse Talha b. Ubeydullah’a baksın.” (İbn Mâce, Mukaddime: 122) Tirmizî: Bu hadis garibtir, sadece Salt’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazı hadisçiler Salt b. Dinar’ın hakkında söz etmişlerdir. Salih b. Musa’da hafızası yönünden tenkid edilmiştir. 3740- Musa b. Talha (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Muaviye’nin yanına girmiştim; “Sana müjde vereyim mi?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Talha, Ahzab sûresi 23. ayetinde belirtilen ahdini yerine getirenlerdendir.” (İbn Mâce, Mukaddime: 123) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Muaviye hadisi olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz. 3741- Ukbe b. Alkame el Yeşkûrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali b. ebî Tâlib’in şöyle dediğini işittim: “Kulağım, Rasûlullah (s.a.v.)’in ağzından şöyle dediğini işitmiştir: Talha ve Zübeyr Cennet’te benim iki komşumdur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. 3742- Talha (r.a.)’dan rivâyet edilmiştir. Peygamber (s.a.v)’in ashabı cahil bir bedeviye: “Ahdini yerine getirenlerin kimler olduğunu Peygamberden sor” dediler. Kendileri Rasûlullah (s.a.v.)’den çekinip soru sormaya cesaret edemezlerdi. Bedevî sordu: Rasûlullah (s.a.v.), ondan yüz çevirdi: Sonra yine sordu: Peygamber (s.a.v), yine yüz çevirdi: Sonra ben yeşil elbiseler içersinde mescidin kapısından çıkıverdim. Rasûlullah (s.a.v.), beni görünce: “Soru soran kimse nerededir?” buyurdu. Bedevi: “Benim Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. “İşte bu kimse ahdini yerine getiren kimselerdendir” buyurdu. (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Küreyb’in, Yunus b. Bükeyr’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadisçilerin ileri gelenlerinden pek çok kişi bu hadisi Ebû Küreyb’den rivâyet etmişlerdir. Muhammed b. İsmail de bu hadisi Ebû Küreyb’den rivâyet etti ve kitabında “Fevaid” bölümüne koydu. Ø zübeyr b. avvam (r.a.)’ın hayat hikâyesi 3743- Zübeyr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Kureyza günü Rasûlullah (s.a.v.), benim için feda olsun derken anne ve babasını ikisini de birden kullanarak: “Annem ve babam senin için feda olsun” buyurdu. (Buhârî, Menakîb: 17; Müslim, Fezail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø zübeyr b. avvam havari midir? 3744- Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her Peygamber’in bir havarîsi vardır benim havarim de Zübeyr b. Avvam’dır.” (Müsned: 642) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Havarî (yardımcı demektir.) İbn ebî Ömer’den işittim şöyle diyordu: Sûfyân b. Uyeyne şöyle demiştir: “Havarî, yardımcı” demektir. Ø zübeyr b. avvam’ın hayat hikâyesi 3745- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim, şöyle diyordu: Her Peygamberin bir havarîsi vardır. Benim havarîm de Zübeyr b. Avvam’dır.” Ebû Nuaym, bu hadise şunu ilave etmiştir: Hendek savaşında Rasûlullah (s.a.v.), düşman tarafından bize kim haber getirebilir demişti de Zübeyr: Ben dedi. Rasûlullah (s.a.v.) bunu üç sefer tekrarladı da Zübeyr de her seferin de ben demişti. (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Fezail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3746- Hişâm b. Urve (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zübeyr, Cemel vak’asının sabahında oğlu Abdullah’a tavsiyelerde bulundu ve : “Rasûlullah (s.a.v.) ile bulunduğum savaşlarda yara almamış hiçbir organım yoktur” dedi. Hatta bu yara tenasül uzvuma bile isabet etmişti. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis Hammad b. Zeyd rivâyeti olarak hasen garibtir. Ø abdurrahman b. avf’ın hayat hikâyesi 3747- Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ebû Bekir Cennet’tedir, Ömer Cennettedir, Osman Cennettedir, Ali Cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr Cennet’tedir, Abdurrahman b. Avf Cennet’tedir, Sa’d Cennet’tedir, Saîd Cennet’tedir, Ebû Ubeyde b. Cerrâh Cennet’tedir.” (Müsned: 1585) Mus’ab kıraat yoluyla Abdulaziz b. Muhammed’den, Abdurrahman b. Humeyd’den, babasından benzeri şekilde bu hadisi bize aktarmıştır ve Abdurrahman b. Avf’ı zikretmemiştir. Tirmizî: Bu hadis Abdurrahman b. Humeyd’den, babasından, Saîd b. Zeyd’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Bu hadis ilk hadisten daha sahihtir. 3748- Abdurrahman b. Humeyd (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Saîd b. Zeyd, bir cemaatin içinde Humeyd’e Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “On kişi Cennet’tedir: Ebû Bekir Cennet’te, Ömer Cennet’te, Osman, Ali, Zübeyr, Talha, Abdurrahman, Ebû Ubeyde, Sa’d b. ebî Vakkâs.” Humeyd dedi ki: “Saîd b. Zeyd bu dokuz kişiyi saydı ve onuncusuna gelince sustu. Cemaat: Ey Ebû’l A’ver! Allah aşkına söyle onuncusu kimdir? Saîd şu cevabı verdi: Benden Allah aşkına istediniz; Ebû’l A’ver’dir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Ebû’l A’ver, Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nevfel’dir. Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Bu hadis birinci hadisten daha sahihtir. 3749- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), hanımlarına hitaben şöyle buyurdu: “Sizin benden sonraki durumunuz, beni cidden düşündürüyor. Size ancak çok cömert olanlar tahammül edebileceklerdir.” Ebû Selem dedi ki: Âişe bana şöyle derdi: Allah senin babana (Abdurrahman b. Avf’ı kastediyor) Cennet pınarlarından selsebilden içirsin, çünkü o Peygamber (s.a.v)’in hanımlarına kırk bin dinara satılan bir mal bağışlamıştı. (Müsned: 22345) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3750- Ebû Seleme (r.a.)’den rivâyete göre: “Abdurrahman b. Avf, Huzeyfe vasiyette bulunarak Peygamber (s.a.v)’in hanımlarına dört yüz bin dinar değerinde bir bahçe vasiyet etmiştir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ø sa’d b. ebî Vakkâs’ın hayatından kesitler 3751- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım Sa’d sana duâ ettiğinde onun duâsını kabul buyur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis İsmail’den ve Kays’tan da rivâyet edilerek şöyle demiştir: “Allah’ım! Sa’d sana duâ ettiğinde duâsını kabul et.” Bu rivâyet daha sahihtir. 3752- Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sa’d Peygamber (s.a.v)’e doğru ilerlerken Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bu, benim dayımdır. Kimin böyle bir dayısı varsa bana göstersin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece Mûcâlid’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Sa’d, Zühreoğullarındandı. Peygamber (s.a.v)’in annesi de Zühreoğlullarındandı bu yüzden Rasûlullah (s.a.v.) bu benim dayım demiştir. 3753- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) sadece Sa’d için feda olsun derken anne ve babasını birlikte kullanmış, Uhud günü de Sa’d’a: “Babam annem sana feda olsun at ey bahadır delikanlı” buyurmuştu. (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Pek çok kimse bu hadisi Yahya b. Saîd’den, Saîd b. el Müseyyeb’den ve Sa’d’tan rivâyet etmişlerdir. 3754- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): “Uhud savaşında benim için feda olsun derken babasını ve annesini bir araya getirerek söyledi.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis Abdullah b. Şeddâd b. el Hâd vasıtasıyla Ali’den rivâyet edilmiştir. 3755- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in Sa’d’tan başka hiçbir kimseye anne ve babasını birlikte feda ettiğini işitmedim ve Uhud savaşında da: “At, ey Sa’d! Anam babam sana feda olsun” dediğini işitmiş bulunmaktayım. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. 3756- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir savaş sonrası Medîne’ye gelişinde uykusuz kalmış ve şöyle demişti: Salih bir kimse bu gece benim kapımın önünde nöbet tutup beni beklese… Biz bu durumda iken bir silah sesi duyduk Peygamber (s.a.v): “Kim o” dedi. O kimse: Sa’d b. ebî Vakkâs diye karşılık verdi. Peygamber (s.a.v), ona: “Niçin geldin?” buyurdu. Sa’d: “Peygamber (s.a.v)’e karşı içime bir korku düştü ve kendisini beklemeye geldim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ona duâ etti ve uyudu. (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Saîd b. zeyd b. amr b. nüfeyl’in hayat hikâyeleri 3757- Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (r.a)’dan şöyle dediğini rivâyet edilmiştir: Dokuz kişinin Cennet’te olduklarına şâhidlik ederim, onuncu kişinin de Cennet’te olduğuna şâhidlik etsem günaha girmiş olmam. Bunun üzerine bu nasıl oluyor? Diye soruldu. Saîd b. Zeyd dedi ki: Peygamber (s.a.v) ile birlikte Hirâ dağında idik. Dağ sallanınca; “Yerinde dur Hirâ! Çünkü senin üzerinde bir peygamber bir sıddîk bir de şehîd vardır” buyurdu. Onlar kimlerdir diye sorulunca, Saîd dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d, Abdurrahman b. Avf.” Sonra onuncusu kimdir? diye soruldu. Saîd: “Ben” dedi. (Ebû davud, Sünnet: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis bir başka şekilde de Saîd b. Zeyd’den rivâyet edilmiştir. Ahmed b. Menî’, Haccâc b. Muhammed vasıtasıyla Şu’be’den, Hurr b. Sabbah’tan, Abdurrahman b. Ahnes’den, Saîd b. Zeyd’den mana olarak bir benzerini rivâyet etmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ø Abbâs b. abdulmuttalib’in hayatından kesitler 3758- Abdulmuttalib b. Rabia b. Hâris b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, Abbâs b. Abdulmuttalib öfkeli bir vaziyette Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girdi. Ben de O’nun yanındaydım. Rasûlullah (s.a.v.) niçin öfkelisin diye sordu. Abbâs: “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz Haşimoğulları ile kureyş arasında ne var, kendi kendilerine buluştuklarında güler yüzle buluşuyorlar bizim karşımıza çıktıkları zaman değişik yüzle çıkıyorlar.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), kızdı yüzü kırmızılaştı ve şöyle buyurdu: “Benliğim kudret elinde olan Zata yemin ederim ki: Allah ve Rasûlü için sizi bir kimse sevmedikçe kalbine iman girmez.” Sonra şöyle devam etti: “Ey insanlar! Her kim benim amcama eziyet ederse bana eziyet etmiş olur. Bir insanın amcası onun babası gibidir.” (Müsned: 16860) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3759- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Abbâs benden ben Abbâs’tanım.” (Müsned: 2598) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Sadece İsrail’in rivâyeti olarak bilmekteyiz 3760- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, sadece Peygamber (s.a.v), Abbâs hakkında Ömer’e şöyle demiştir: “Bir kimsenin amcası babasının bir eşi demektir.” Ömer, Abbâs’ın zekat meselesinden konuşurken Rasûlullah (s.a.v.) böyle demişti. (Müsned: 687) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3761- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediği aktarılmıştır: Abbâs, Rasûlullah (s.a.v.)’in amcasıdır. Kişinin amcası babası yerindedir veya babasının bir eşidir. (Müsned: Zekat: 27; Ebû Dâvûd, Zekat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ebû’z Zinad’ın rivâyeti olarak bu şekliyle bilmekteyiz. 3762- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) Abbâs’a: “Pazartesi sabahı çocuklarınla beraber bana gel, onlara bir duâ edeyim de Allah bu duâ ile onları ve seni faydalandırsın” buyurmuştu. Sabahleyin hepimiz birlikte gittik Rasûlullah (s.a.v.) hepimizin üzerini bir örtü ile örttü ve şöyle duâ etti: “Allah’ım! Abbâs’ı ve çocuklarını görünür ve görünmez olarak işledikleri her türlü günahlardan hiçbirşey bırakmayacak şekilde bağışla. Allah’ım çocukları konusunda da onları kolla gözetle.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ø cafer b. ebî Tâlib’in hayatından kesitler 3763- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cafer’i meleklerle birlikte Cennet’te uçarken gördüm.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis Ebû Hüreyre hadisi olarak garibtir. Sadece Abdullah b. Cafer rivâyeti olarak bilmekteyiz. Yahya b. Main ve başka hadis âlimleri Abdullah b. Cafer’in hadis konusunda zayıf olduğunu söylemişlerdir. Bu kimse Ali b. el Medinî’nin babasıdır. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. 3764- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’den sonra Cafer’den daha değerli bir kimse ne ayakkabı sahibi olmuş ne de ayakkabı giymiştir. Ne binitlere binmiş ne de binitlerin eğerlerine kurulmuştur.” (Müsned: 8985) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. “Kevr” binit demektir. 3765- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v): Cafer b. ebî Tâlib’e: “Yaratılış ve huy bakımından bana benzersin” buyurdu. Bu hadis uzuncadır. (Buhârî, Megazi: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Sûfyân b. Vekî’, Übey vasıtasıyla İsrail’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. 3766- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v), ashabından herhangi birine Kur’ân’dan bazı ayetleri sorduğum olurdu ki, ben o ayetleri onlardan daha iyi biliyordum fakat bana bir şeyler yedirmelerine sebeb olsundiye soruyorum. Cafer b. ebî Tâlib’e sorduğumda bana hemen cevap vermezdi. Beni evine götürür karısına: “Ey Esma bize bir şeyler yedir” der. Yedikten sonra da bize cevap verirdi. Cafer, yoksulları severdi onlarla birlikte oturur, onlarla konuşur o fakirler de onunla konuşurlardı. Rasûlullah (s.a.v.), bu sebeble onu yoksulların babası diye çağırırdı. (Buhârî, Menakıb: 27) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû İshâk el Mahzûmî, İbrahim b. Fadl el Medenî olup kendisi hakkında bazı hadisçiler hafızası yönünden tenkid etmişler ve garib rivâyetleri olduğunu söylemişlerdir. 3767- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz Cafer b. ebî Tâlib’i miskinlerin babası diye çağırırdık. Biz onun yanına her geldiğimizde bize mutlaka bir şeyler hazırlar ve yedirirdi. Bir defasında onun yanına geldiğimizde hiçbir şeyi yoktu da içersinde bal konulmuş bir küp çıkardı ve onu kırdı bizde ona bulaşan balları yalamıştık.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis Ebû Seleme ve Ebû Hüreyre rivâyeti olarak hasen garibtir. Ø hasan ve hüseyin’in hayat hikâyeleri 3768- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hasan ve Hüseyin Cennet delikanlılarının efendileridir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Sûfyân b. Vekî’, Cerir vasıtasıyla Muhammed b. Fudayl’den ve Yezîd’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn ebî Nu’m, Abdurrahman b. ebî’n Nu’m el Beceli olup Küfelidir. Ebû’l Hakem diye künyelenir. 3769- Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gece bir ihtiyacım için Peygamber (s.a.v)’in kapısını çalmıştım. Peygamber (s.a.v) ne olduğunu bilmediğim bir şeye sarılmış durumda karşıma çıktı. İşimi bitirince dedim ki: Bu sarıldığım şey nedir? Ey Allah’ın Rasûlü! O örtüyü açıverince birde ne göreyim. Hasan ve Hüseyin değilmiymiş! Allah’ın selamı onların soyuna ve sopuna olsun Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bunlar benim oğullarım ve kızımın oğullarıdır. Allah’ım ben onları seviyorum sende onları sev onları sevenleri de sev.” (Buhârî, Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3770- Abdurrahman b. ebî Nu’m (r.a.)’den rivâyete göre, Iraklılardan bir adam İbn Ömer’e elbiseye bulaşan sivrisineğin kanının hükmünü sormaya gelmişti. Bunun üzerine İbn Ömer: Şu adama bakınız! Sivrisineğin kanının hükmünü soruyor! Halbuki Rasûlullah (s.a.v.)’in torununu öldürmüşlerdir. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Hasan ve Hüseyin bu dünyada benim reyhanımdır.” (Buhârî, Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Şu’be ve Mehdî b. Meymûn, Muhammed b. ebî Ya’kub’tan bu hadisi rivâyet etmişlerdir. Bu hadis Ebû Hüreyre’den de benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. 3771- Selma (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir, dedi ki: Ümmü Selma’nın yanına girdim ağlıyordu. Neden ağlıyorsun diye sordum. Şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’i rüyada gördüm saçı ve sakalı topraklı idi. Sana ne oldu Ey Allah’ın Rasûlü dedim? Buyurdu ki: “Az önce Hüseyin’in öldürülüşüne şâhid oldum.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. 3772- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demektedir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e ehli beytinden hangisi sana daha sevimlidir?” Diye soruldu da Rasûlullah (s.a.v.): “Hasan ve Hüseyin’dir” buyurdu. Fatıma’ya çocuklarını çağır der. Onları koklar ve bağrına basardı. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Enes rivâyeti olarak garibtir. 3773- Ebû Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), minbere çıktı ve şöyle buyurdu: Benim şu oğlum (torunum) öyle bir efendidir ki Allah onun vasıtasıyla iki gurubun arasını düzeltecektir. (Buhârî, Menakîb: 27; Nesâî, Cuma: 17) Tirmizî: Bu hadis Hasen b. Ali rivâyeti olarak hasen sahihtir. 3774- Ebû Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bize hutbe vermekte iken Hasan ve Hüseyin üzerlerinde kırmızı bir gömlekle düşe kalka geldiler. Rasûlullah (s.a.v.), minberden indi onları kucağına aldı ve minbere çıktı önüne oturttu ve şöyle buyurdu: Allah’ın ne doğru söylemiş “Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihan vasıtasıdır.” (Enfal: 28) Şu iki çocuğun durumlarına baktım yürüyorlar tökezleyip düşüyorlar dayanamadım konuşmamı keserek onları kaldırdım.” (Nesâî, Cum’a: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.Hüseyin b. Vakîd’ın rivâyetiyle biliyoruz. 3775- Ya’la b. Mürre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin’denim, Allah, Hüseyin’i seveni sevsin Hüseyin, torunlardan bir torundur.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Abdullah b. Osman b. Haysem’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu hadisi daha başkaları da rivâyet etmişlerdir. 3776- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ehli beytin içinde Peygamber (s.a.v)’e, Hasan’dan daha çok benzeyen bir kimse yoktu.” (Buhârî, Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3777- Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i gördüm Hasan ona çok benzerdi.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Bekir, İbn Abbâs ve İbn Zübeyr’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3778- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hüseyin’in başı getirildiğinde İbn Ziyâd’ın yanında idim. İbn Ziyâd elindeki bir çomakla burnunu gösteriyor ve şöyle diyordu. Buna benzer bir güzellik görmedim. Bunun üzerine ben de dedim ki: Ehli beyt arasında o, Peygamber (s.a.v)’e en çok benzeyenlerdendir. (Buhârî, Menakîb: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3779- Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Göğüsten başa kadar olan bölümünde Hasan, Rasûlullah (s.a.v.)’e daha çok benzerdi. Göğüsten aşağı bölümünde ise Hüseyin daha çok benzerdi.” (Müsned: 735) Bu hadis hasen sahih garibtir. 3780- Imara b. Umeyr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ubeydullah b. Ziyâd ve adamlarının başları getirildiğinde Rahbe’de mescide sıralandığında ben de yanlarına varmıştım o anda halk geldi geldi diyorlardı. Meğer ki bir yılan gelmiş başlarının arasında dolaşıyor. Sonunda bu yılan Ubeydullah b. Ziyâd’ın burun deliklerine girip kısa bir süre sonra çıkıp gitti ve gözden kayboldu. Sonra insanlar yine geldi geldi dediler. Yılan bunu iki veya üç sefer yaptı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3781- Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Annem bana Peygamberle ne zaman görüşmeye gideceksin diye sordu Ben de uzun zamandır O’nunla görüşmüyorum” dedim. Anam beni payladı. Bunun üzerine ben: Bırak beni de gidip Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte akşam namazını kılayım, kendisinden senin ve benim için istiğfar etmesini isteyeyim dedim. Rasûlullah (s.a.v.)’e gittim ve akşam namazını onunla birlikte kıldım. Rasûlullah (s.a.v.), akşam namazının ardından nafile namaz kılmaya başladı sonunda yatsı namazını da kıldıktan sonra döndü ben de peşinden gittim. Sesimi duydu ve: “Kim o Huzeyfe mi?” buyurdu. Evet dedim. “İhtiyacın nedir? Neden geldin? Allah seni de anneni de bağışlasın” buyurdu. Sonra şöyle devam etti: “Şu bir melektir ki bu geceden önce yeryüzüne hiç inmemişti. Bana selam vermek için, Fatıma’nın Cennet kadınlarının hanım efendisi olduğunu bildirmek için, Hasan ve Hüseyin’in de Cennetlik delikanlıların efendisi olduğunu bana müjdelemek için Rabbinden izin istedi.” (Müsned: 22240) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Sadece İsrail’in rivâyeti olarak bilmekteyiz. 3782- Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Hasan ve Hüseyin’e baktı ve şöyle dedi: “Allah’ım ben bu ikisini seviyorum sen de onları sev.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fezail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3783- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i omzuna Hasan’ı koymuş olduğu halde şöyle derken gördüm: “Allah’ım ben onu seviyorum sen de onu sev.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fezail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bir önceki hadisten daha sahihtir. 3784- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Hüseyin’i omzunda taşımakta idi. Bunun üzerine bir kimse: “Ey çocuk bindiğin binek ne güzeldir” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “O da ne güzel binicidir” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Bazı hadisçiler Zem’a b. Salih’i hafızası yönünden zayıf kabul etmişlerdir. 3785- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her Peygambere yedi arkadaş veya muhafız verilmiştir. Bana ise on dört tane verildi.” Bizde: “Bunlar kimlerdir diye sorduk” şöyle cevap verdi: “Ben, iki oğlum Hasan ve Hüseyin, Cafer, Hamza, Ebû Bekir, Ömer, Mus’ab b. Umeyr, Bilâl, Selman, Mıkdad, Ebû Zerr, Ammâr ve Abdullah b. Mes’ûd’tur.” (Müsned: 1198) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadis Ali’den mevkuf olarak da rivâyet edilmiştir. Ø ehli beytin hayatından kesitler 3786- Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i Hacta arefe günü Kasva isimli devesine binmiş hutbe verirken gördüm şöyle diyordu: “Ey İnsanlar! Size iki şey bırakıyorum onlara uyarsanız asla sapıtmazsınız, Allah’ın kitabı ve yakınlarım olan ehli beytim.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 27; İbn Mâce, Menasik: 17) Tirmizî: Bu konuda Ebû Zerr, Ebû Saîd, Zeyd b. Erkâm, Huzeyfe ve İbn Esîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Tirmizî: Zeyd b. Hasan’dan Saîd b. Süleyman ve değişik ilim adamları hadis rivâyet etmişlerdir. 3787- Peygamber (s.a.v)’in üvey oğlu Ömer b. ebî Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ahzab sûresi: 33. ayeti; “… Ey Peygamberin ev halkı, Allah sizin üzerinizden her türlü çirkinliği ve kirliliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” Ümmü Seleme’nin evinde inmişti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırdı onları bir örtü ile örttü. Ali de Rasûlü Ekrem’in arkasında bulunuyordu onu da bir başka örtü ile örttü ve şöyle duâ etti: “Allah’ım bunlar benim ehli beytimdir. Bunlardan pislik ve kötülükleri gider ve onları tertemiz eyle.” Ümmü Seleme: “Ey Allah’ın Peygamberi ben de onlardan mıyım?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Sen yerinde dur! Sen bana hayırlı kimselerdensin” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu konuda Ümmü Seleme, Ma’kıl b. Yesâr, Ebû’l Hamra ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. 3788- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ben size bir şey bırakacağım ki buna sarıldığınızda benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz bu şeylerin ikisini de birbirinden büyüktür. Gökten yere uzanan bir ip gibi olan ilahi nizam olan Allah’ın ki,tabı ve yakınlarım, ehli beytim. Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır. Bu iki şey hakkında bana nasıl uyacağınıza dikkat ediniz.” (Müsned: 10681) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3789- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Size her türlü gıdalarıyla beslediği için Allah’ı seviniz, Allah; sevgisiyle beni seviniz ve benim sevgimle de ehli beytimi seviniz…” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Ø Muâz b. cebel, zeyd b. sabit, übey, Ebû ubeyde b. Cerrâh’ın hayatlarından kesitler 3790- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin ümmetime karşı en merhametlisi Ebû Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetli olanı Ömer. Haya bakımından en doğrusu Osman, Haram ve helal bilgisi bakımından en bilgili olanı Muâz b. Cebel, Feraiz (Miras) taksimini en iyi bileni Zeyd b. Sabit, en büyük kıraat âlimi Übey b. Ka’b’tır. Her ümmetin güvenilen bir şahsı vardır; Bu ümmetin güvenilir şahsı da Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu şekliyle Katâde’nin rivâyeti olarak bilmekteyiz. Ebû Kılâbe, Enes’den benzeri şekilde rivâyet etmiş olup, meşhur olan rivâyet Ebû Kılâbe’nin bu rivâyetidir. 3791- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benim ümmetimden ümmetime en merhametlisi Ebû Bekir’dir. Allah’ın emri konusunda en şiddetli olanı Ömer’dir. Haya bakımından en doğrusu Osman’dır. Kur’ân-ı en iyi okuyan Übey b. Ka’b’tır. Feraiz (miras) taksimatını en iyi bilen Zeyd b. Sabit’tir. Helal ve haramı en iyi bileni Muâz b. Cebel’dir. Dikkat edin! Her ümmetin güvenilen bir kimsesi vardır bu ümmetin güvenilen kişisi de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3792- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Übey b. Ka’b’e şöyle buyurmuştur: “Sana Beyyine sûresini okumanı, Allah emretti.” Übey: “Benim adımı verdi mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): “Evet” dedi. Bunun üzerine Übey ağladı. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Übey b. Ka’b bu hadisi “Rasûlullah (s.a.v.), benim için şöyle dedi” diyerek rivâyet etmiştir. 3793- Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) kendisine; Allah, bana şöyle buyurdu: “Gerçek din, hayat tarzı Allah katında her türlü haksızlıktan ve batıldan uzak olan İslam dinidir. Yahudilik ve Hıristiyanlık değildir. Bu din üzerine olan bir kimse ne hayır işlerse hiç boşa gitmez. Mutlaka karşılığını görür.” Rasûlullah (s.a.v.) sözüne şöyle devam etti: İnsanoğlunun bir vadi dolusu malı olsa mutlaka ikincisini ister, ikincisi olsa üçüncüsünü ister. Adem oğlunun ağzını veya gözünü topraktan başkası doldurmaz. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder. (Müsned: 20257) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Buradakinden başka da rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebza, babasından Übey b. Ka’b’tan şöyle rivâyet etmiştir: “Allah bana sana Kur’ân okumamı emretti.” Yine Katâde, Enes’den rivâyet edip şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Übey’e; Allah bana sana Kur’ân okumamı emretti.” 3794- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), zamanında Kur’ân’ı dört kişi topladı bunların hepsi de Ensardan’dır. Übey b. Ka’b, Muâz b. Cebel, Zeyd b. Sabit ve Ebû Zeyd.” Enes’e sordum: “Ebû Zeyd kimdir?” Şöyle dedi: “Amcalarımdan biridir.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Bu hadis hasen sahihtir. 3795- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ebû Bekir ne iyi adamdır, Ömer ne iyi adamdır, Ebû Ubeyde b. Cerrâh ne iyi adamdır. Üseyd b. Hudayr ne iyi adamdır. Sabit b. Kays b. Şemmâs ne iyi adamdır. Muâz b. Cebel ne iyi adamdır. Muâz b. Amr b. Cemûh ne iyi adamdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen olup sadece Süheyl’in rivâyetiyle bilmekteyiz. 3796- Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, Akıb ve Seyyid, Peygamber (s.a.v)’e gelerek dediler ki: “Güvenilir birini bizimle gönder.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gerçekten güvenilir bir kimseyi sizinle göndereceğim.” İnsanların gözü bu kimse kim olacaktır diye sağı solu gözetlemeye başladı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ı gönderdi. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Ebû İshâk bu hadisi Sıla’dan rivâyet ettiğinde; Kendisinden altmış sene önce işitmiştim, derdi. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ömer ve Enes vasıtasıyla Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Her ümmetin en çok güvenilen bir insanı vardır. Bu ümmetin güvenilen insanı da Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.” Ø selman-ı fârisî’nin hayatından kesitler 3797- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennet üç kişinin özlemi içindedir; Ali, Ammâr ve Selman.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Hasan b. Salih’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø Ammâr b. Yâsir (r.a.)’in hayatından kesitler 3798- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ammâr b. Yâsir gelerek Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girmek için izin istedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ona izin veriniz, temiz ve tertemiz kişi merhaba hoş geldin.” (İbn Mâce, Mukaddime: 179 Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3799- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ammâr iki iş arasında serbest bırakıldığında o işin en doğrusunu seçerdi.” (İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi Küfeli bir ihtiyar olan Abdulaziz b. Siyah’ın rivâyetiyle bu şekliyle bilmekteyiz. Bu kimseden hadisçiler hadis rivâyet etmişlerdir. O’nun Yezîd b. Abdulaziz isimli bir oğlu vardır. Yahya b. Adem ondan hadis rivâyet etmiştir. Mahmûd b. Gaylân, Vekî’ vasıtasıyla; Sûfyân’dan, Abdulmelik b. Umeyr’den Rib’î’nin azâdlısı Hilâl’den, Rib’î’den, Huzeyfe’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Sâlim el Murâdî, Küfeli olup, Rib’î b. Hıraş’tan ve Huzeyfe’den bu hadisi benzeri şekilde rivâyet etmiştir. 3800- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müjde sana ey Ammâr, azgın bir gurup tarafından öldürülüp şehîd olacaksın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu konuda Ümmü Seleme, Abdullah b. Amr, Ebû’l Yüsr ve Huzeyfe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis Alâ b. Abdurrahman rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Ø Ebû Zerr (r.a.)’in hayatından kesitler 3801- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Ebû Zerr’den daha doğru olanı ne gök göçlgelendirmiş ne de yeryüzü üzerinde taşımıştır.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu konuda Ebû’d Derdâ ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3802- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Lehçe sahibi olarak, Meryem oğlu İsa’nın benzeri, Ebû Zerr’den daha doğru ve daha vefalı birini ne gök kubbesi altında barındırmış ne de yeryüzü sırtında taşımıştır.” Ömer b. Hattâb, imrenen bir kişi edasıyla: “Ey Allah’ın Rasûlü! onu bu şekilde tanıyor musun?” Rasûlullah (s.a.v.): “Evet” dedi ve: “Siz de onu öylece tanıyın” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bazıları bu hadisi rivâyet ederek şöyle diyor: “Ebû Zerr yeryüzünde Meryem oğlu İsa’nın zahidliği gibi yaşayıp gitmiştir.” Ø abdullah b. Selam (r.a.)’in hayatından kesitler 3803- Abdullah b. Selam (r.a.)’ın kardeşinin oğlundan rivâyete göre, şöyle demiştir:Osman, asîler tarafından öldürülmek istendiğinde Abdullah b. Selam ona geldi, Osman ona: “Neden geldin?” Diye sordu. Abdullah: “Sana yardıma geldim” dedi. Bunun üzerine Osman: Asilerin yanına çık ve onları benden uzaklaştır. Senin dışarıda olman, benim için içeride olmamdan daha hayırlıdır. Bunun üzerine Abdullah, asilerin yanına çıktı ve: “Ey İnsanlar! Cahiliyye döneminde benim adım falandı. Rasûlullah (s.a.v.), bana Abdullah adını verdi. Benim hakkımda Kur’ân ayetleri indi (Ahkaf sûresi: 10. ayet) Ra’d sûresi 43. ayet yine benim hakkımda inmiştir. Allah’ın kınına sokulmuş kılıcı sizin yanınızdadır. Melekler de Peygamber (s.a.v)’in hicret edip geldiği şu ülkenizde size komşu gibi yakındırlar. Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyın, Allah’tan sakının ve bu adamı öldürmekten uzak durun. Vallahi eğer onu öldürecek olursanız, komşunuz olan melekleri buradan kaçıracaksınız. Allah’ın kınına sokulmuş kılıcını kınından çıkaracaksınız ve bir daha kıyamete kadar kınına girmeyecektir. Bunun üzerine asiler, Yahudi’yi öldürün, Osman’ı öldürün diye bağırdılar.” (Bu hadis Ahkaf sûresi tefsirinde, 3256 numarada geçmişti.) (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Abdulmelik b. Umeyr rivâyetiyle bilmekteyiz. Şuayb b. Safvân bu hadisi Abdulmelik b. Umeyr’den rivâyet ederek: “İbn Muhammed, İbn Abdullah b. Selam’dan, dedesi Abdullah b. Selam’dan” demiştir. 3804- Yezîd b. Umeyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Muâz b. Cebel’in ölümü yaklaştığında kendisine: “Ey Ebû Abdurrahman! Bize tavsiyelerde bulun” denildi. Muâz: “Beni oturtunuz dedi” ve şöyle devam etti: “İlim ve iman yerlerindedir. Kim onları ararsa mutlaka bulur (bu sözü üç sefer tekrarladı) ilmi dört kişinin yanında arayınız: Uveymir Ebû’d Derdâ’nın yanında, Selman-ı Farisi yanında, Abdullah b. Mes’ûd’un yanında ve Yahudi olup İslam’a giren Abdullah b. Selam yanında… Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim; Cennete girecek on kişinin onuncusunun o olduğunu söyledi.” (Müsned: 21088) Tirmizî: Bu konuda Sa’d’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ø abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’ın hayatından kesitler 3805- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benden sonra Ashabımdan Ebû Bekir ve Ömer’e uyunuz, Ammâr’ın gösterdiği yoldan gidiniz. İbn Mes’ûd’un rivâyetlerine sıkı sarılınız!” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle İbn Mes’ûd rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu hadisi sadece Yahya b. Seleme b. Küheyl rivâyetiyle bilmekteyiz. Yahya b. Seleme’nin hadiste zayıf olduğu kaydedilmiştir. Ebû’z Za’ra’nın ismi Abadullah b. Hanî’dir. Şu’be, Sevrî ve İbn Uyeyne’nin kendisinden hadis rivâyet ettiği Ebû’z Za’ra’nın ismi Amr b. Amr’dır. Bu kimse İbn Mes’ûd’un arkadaşı ve Ebû’l Ahvas’ın kardeşinin oğludur. 3806- Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kardeşimle beraber Yemen’den geldiğimizde Abdullah b. Mes’ûd’u her zaman Peygamber (s.a.v)’in yanında gördüğümüz için Peygamber (s.a.v)’in ehli beytinden sanırdık çünkü annesi ve kendisi Peygamber (s.a.v)’in yanına çok sık girip çıkarlardı.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmiştir. 3807- Abdurrahman b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Huzeyfe’ye geldik Rasûlullah (s.a.v.)’e yol ve yordam bakımından en yakın kimseyi bize söyle ki ondan hadis alalım ve öğrenelim” dedik. Huzeyfe şöyle dedi: “Peygamber (s.a.v)’e yol yordam bakımından en yakını İbn Mes’ûd idi hatta evine girip gözden kayboluncaya kadar… Muhammed (s.a.v.)’in ashabından Allah’ın koruması altında bulunanlar çok iyi bilirler ki Allah’a en yakın olanları Ümmü Abd’ın oğlu Abdullah b. Mes’ûd’tur.” (Buhârî, Menakîb: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3808- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ashabımdan herhangi birini istişare etmeksizin yetkili bir kimse tayin etmiş olsaydım; mutlaka Ümmü Abd’ın oğlunu tayin ederdim.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Hâris’in Ali’den yaptığı bu rivâyetle bilmekteyiz. 3809- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Herhangi bir kimseyi istişare etmeksizin yetkili biri olarak tayin etmiş olsaydım, Ümmü Abd’ın oğlunu tayin ederdim.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) 3810- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı dört kişiden öğreniniz; İbn Mes’ûd, Übey b. Ka’b, Muâz b. Cebel ve Ebû Huzeyfe’nin azâdısı Sâlim’den.” (Buhârî, menakÎb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3811- Heyseme b. Sebre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne’ye geldim ve Allah’tan bana Salih bir arkadaşı arkadaş etmesini istedim. Allah’ta bana Ebû Hüreyre’yi arkadaş kıldı. Yanına oturdum ve ona şöyle dedim: “Allah’tan, salih bir insanı bana arkadaş kıl diye duâ ettim de Allah seni bana arkadaş kıldı.” Bunun üzerine Ebû Hüreyre: “Nerelisin sen?” diye sordu. “Küfeliyim, hayır arayıp bulmaya geldim” dedim. Ebû Hüreyre dedi ki: “Duâsı makbul olan Sa’d b. Mâlik; Rasûlullah (s.a.v.)’in abdest ve taharet suyunun yetkilisi ve katırının bakıcısı İbn Mes’ûd; Rasûlullah (s.a.v.)’in sırdaşı Huzeyfe ve Rasûlullah (s.a.v.)’in ifadesiyle Allah’ın şeytandan koruduğu Ammâr ve iki kitabı iyi bilen Selman sizin aranızda değimli ki (buraya hayır arayıp bulmaya geldin!) Katâde diyor ki: Buradaki iki kitab: İncil ve Kur’ân’dır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Hayseme, Abdurrahman b. ebî Sebre’nin oğludur fakat dedesine nispet edilmiştir. Ø huzeyfe b. Yemân’ın hayatından kesitler 3812- Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ashab: “Peygamber (s.a.v)’e kendine bir halef (yerine bakacak ve karar verecek biri) tayin etsen” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Size bir halef tayin etmiş olsam siz de onun emrine karşı gelirseniz azablanırsınız. Ne var ki Huzeyfe size ne anlatırsa onu doğru kabul edip tasdik ediniz. Abdullah b. Mes’ûd ta size ne okutursa onu da okuyunuz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Abdullah dedi ki: İshâk b. İsa’ya: “Bu hadisin Ebû Vâil’den olduğunu söylüyorlar” dedim. “Hayır” dedi. İnşallah “Zâzân” dandır. Tirmizî: Bu hadis Şerîk’in rivâyeti olarak hasendir. Ø zeyd b. Hârise (r.a.)’nın hayatından kesitler 3813- Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Ömer, Üsâme b. Zeyd’in maaşını üç bin beş yüz, oğlu Abdullah’ın maaşını ise üç bin olarak tayin etmişti. Ömer’in oğlu babasına: “Neden Üsâme’yi benden üstün tuttun! Hiçbir savaş meydanına benden önce varmış değildir” dedi. Ömer şöyle karşılık verdi: “Çünkü Üsâme’nin babası Zeyd, Rasûlullah (s.a.v.)’e senden daha sevgili idi yine Üsâme’de Rasûlullah (s.a.v.)’e senden daha sevgili idi. Ben de Rasûlullah (s.a.v.)’in sevdiğini benim sevdiğim oğluma tercih ettim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3814- Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hârise’nin oğlu Zeyd’i, Muhammed’in oğlu Zeyd diye çağırırdık. Ahzab sûresi 5. ayet nazil oldu ve bu işi bıraktık.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. 3815- Zeyd’in kardeşi Cebele b. Hârise (r.a)’ın haber verdiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim ve: “Kardeşim Zeyd’i benimle gönder memleketimize götüreyim dedim.” Şöyle buyurdular: “İşte kendisi… şayet seninle gidecek olursa ona engel olmam.” Bunun üzerine Zeyd dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Vallahi sana hiç kimseyi tercih etmem.” Cebele şöyle dedi: “Kardeşimin görüşünü kendi görüşümden daha değerli buldum.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn Rumî’nin Ali b. Müshir’den rivâyetiyle bilmekteyiz. 3816- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), bir askerî kuvvet gönderdi ve bunların başına Üsâme b. Zeyd’i komutan tayin etti. Müslümanlar onun komutanlığından pek hoşlanmadılar. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Siz onun komutanlığından hoşlanmıyorsunuz daha önce babasının komutanlığına da dil uzatmıştınız. Allah’a yemin olsun ki komutanlığa gerçekten layık idi ve bana insanların en sevimlilerindendi. Kendisinden sonra bu oğlu da bana insanların en sevimlilerindendir.” (Buhârî, Menakib: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ali b. Hucr, İsmail b. Cafer vasıtasıyla Abdullah b. Dinar’dan ve İbn Ömer’den, Enes’in hadisinin bir benzerini bize aktarmıştır. Ø Üsâme b. zeyd (r.a.)’in hayatından kesitler 3817- Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in hastalığı ağırlaşınca tüm insanlar gibi bende Medîne’ye gelmiştim yanına girdim susuyor dili dönmüyordu. Rasûlullah (s.a.v.), ellerini üzerime koyup kaldırmaya çalıştı. Kendisinin bana duâ ettiğini anladım. (Müsned: 20760) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3818- Mü’minlerin annesi Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Üsamenin elbisesini ele alıp tamir etmeye çalıştı da Hz. Âişe: “Bırak ben yapayım” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Üsame’yi sev çünkü ben onu seviyorum” buyurdular. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3819- Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Peygamber (s.a.v)’in kapısı önünde oturmakta idim. Ali ve Abbâs izin istemek için geldiler ve ey Üsâme Peygamber (s.a.v)’in yanına girmek için bize izin iste… Ben de: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ali ve Abbâs yanına girmek için izin istiyorlar” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Neden geldiklerini biliyor musun?” diye sordu. Ben de: “Bilmiyorum” dedim. “Ben biliyorum onlara izin ver” buyurdu. İçeri girdiler; “Ey Allah’ın Rasûlü! Aile halkından hangisi sana daha sevimlidir? Sana sormaya geldik” dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Muhammed’in kızı Fatıma” buyurdu. Ali ve Abbâs: “Sana tüm akrabalar arasından sana daha sevimli olan kimdir? diye sormaya gelmiştik” dediler. “Ehlimden bana en sevgili olanı; Allah’ın kendisine iyilikte bulunduğu, benim de kendisine iyilikte bulunduğum Üsâme b. Zeyd’tir” buyurdu. Ali ve Abbâs: “Sonra kim?” dediler. “Ali b. ebî Tâlib” buyurdu. Bunun üzerine Abbâs: “Ey Allah’ın Rasûlü! amcanı sonuncuları yaptın” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ali, hicrette seni geçmiştir” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø cerir b. abdullah el becelî’nin hayatından kesitler 3820- Cerir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Müslüman olduğum günden beri Rasûlullah (s.a.v.), beni kapıdan çevirmedi. Beni her gördüğünde mutlaka gülümserdi.” (Müslim, Fedail: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3821- Cerir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Müslüman olduğumdan beri Rasûlullah (s.a.v.), beni kapısından geri çevirmemiş ve her gördüğünde tebessüm ederdi.” (Müslim, Fedail: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ø abdullah b. Abbâs (r.a.)’ın hayatından kesitler 3822- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, bizzat kendisi Cebrail’i iki defa görmüştür ve Peygamber (s.a.v) ona iki defa duâ etmiştir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis mürseldir. Ebû Cehdam’ın İbn Abbâs’tan hadis dinlediğini bilmiyoruz. Ebû Cehdam’ın ismi Musa b. Sâlim’dir. Ubeydullah b. Abdullah b. Abbâs ve İbn Abbâs’tan da bu hadis rivâyet edilmiştir. 3823- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana iki sefer Allah’ın hikmet vermesi için duâ etmiştir.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Atâ’nın rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu hadis İkrime ve İbn Abbâs’tan da ayrıca rivâyet edilmiştir. 3824- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), beni bağrına bastı ve “Allah’ım ona hikmeti öğret” diye duâ etti. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø abdullah b. Ömer (r.a.)’in hayatından kesitler 3825- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rüyada gördüm elimde bir parça sırmalı (istebrak) kumaş vardı. Onunla Cennetin hangi yerine işaret edersem beni oraya uçurup götürüyordu. Bu rüyayı ablam Hafsa’ya anlattım. Hafsa da Peygamber (s.a.v)’e anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Senin kardeşin iyi bir kimsedir veya Abdullah iyi bir kimsedir.” (Müslim, Fedail: 27; İbn Mâce, Ta’bir: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø abdullah b. zübeyr (r.a.)’in babasından kesitler 3826- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), bacanağı Zübeyr’in evinde doğum işareti olan bir kandil gördü ve: “Ey Âişe! Ablan Esma’nın doğum yaptığını zannediyorum o çocuğa isim vermeyiniz ona ismi ben vereceğim” buyurdu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) ona Abdullah ismini verdi ve damağını hurma ile ovdu. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Edeb: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ø enes b. Mâlik (r.a.)’in hayatından kesitler 3827- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) geçip giderken annem Ümmü Süleym onun sesini sesini işitti ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Babam annem yoluna feda olsun işte küçük yavrum Enescik” dedi. “Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bana üç duâ yapmıştı. Bu duâlardan ikisini dünyada gördüm, üçüncüsünü de ahirette görmeyi ümid ediyorum.” (Bu duâlar mal ve çoluk çocuğunun çokluğu ve günahlarının bağışlanması idi.) (Buhârî, Savm: 27; Müslim, Fedaiil: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Bu hadis değişik şekilde de yine Enes’den rivâyet edilmiştir. 3828- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) bazen bana “Ey iki kulaklı” diye çağırırdı. Ebû Üsâme şöyle diyor: “Yani onunla şakalaşmak için böyle söylerdi.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. 3829- Ümmü Süleym (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Enes, senin hizmetçindir. Onun için duâ et.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ etti: “Allah’ım bunun malını ve çoluk çocuğunu çoğalt ve ona verdiğin şeyleri kendisi için bereketli kıl.” (Buhârî, Savm: 27; Müslim, Fedaiil: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3830- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), toplamakta olduğum bir çeşit baklayı bana künye olarak (Ebû Hamza) vermişti.” (Müsned: 11838) Tirmizî: Bu hadisi sadece Câbir el Cufî’nin, Ebû’n Nadr’dan yaptığı rivâyetle bilmekteyiz. Ebû’n Nasr, Heyseme el Basrî’dir. Enes’den pek çok hadis rivâyet etmiştir. 3831- Sabit el Bünanî (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Enes b. Mâlik bana: “Ey Sabit benden al, benden daha sağlam bir kimseden alamazsın çünkü ben onu Rasûlullah (s.a.v.)’den aldım, Rasûlullah (s.a.v.) onu Cebrail’den aldı, Cebrail’de onu Allah’tan aldı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. 3832- Sabit (r.a.), bu hadisin bir benzerini Enes’den rivâyet ederek: “Rasûlullah (s.a.v.)’de onu Cebrail’den aldı” dememiştir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) 3833- Ebû Halde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû’l Âliye’ye, Enes, Peygamber (s.a.v)’den hadis işitmiş midir?” diye sordum. Ebû’l Âliye şu cevabı verdi: “On sene Rasûlullah (s.a.v.)’in hizmetinde bulunmuş ve Peygamber (s.a.v), ona duâ etmiştir. O’nun bir bahçesi vardı, senede iki sefer ürün verirdi. Bu bahçede bir de Reyhan vardı ki ondan misk kokusu gelirdi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ebû Halde’nin ismi Hâlid b. Dinar’dır. Hadisçiler yanında güvenilir bir kimsedir. Ebû Halde Enes b. Mâlik’e ulaşmış ve ondan hadis rivâyet etmiştir. Ø Ebû Hüreyre (r.a.)’in hayatından kesitler 3834- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’e gelerek onun yanında elbisemi yaydım. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), elbisemden tutarak onu kalbimin üzerinde topladı. Bundan sonra kendisinden ezberlediğim hadisleri bir daha unutmadım.” (Buhârî, Müzaraa: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3835- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senden pek çok şeyler işitiyorum fakat onları ezberim de tutamıyorum” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Elbiseni yay.” Ben de: “Elbisemi yaydım, pek çok hadisler anlattı. Anlattığı hiçbir hadisi unutmadım.” (Buhârî, Müzaraa: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Değişik şekillerde de yine Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir. 3836- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. İbn Ömer, Ebû Hüreyre’ye: “Ey Ebû Hüreyre! Rasûlullah (s.a.v.) ile en çok beraber olanımız ve onun hadislerini en çok ezberleyenimiz sendin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3837- Mâlik b. ebî Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Talha b. Ubeydullah’a gelip; “Ey Ebû Muhammed şu Yemenli Ebû Hüreyre sizden daha âlim mi? ki sizlerden işitmediğiniz hadisleri ondan işitiyorsunuz yoksa Peygamber (s.a.v)’in söylemediği şeyleri mi söylüyor?” Talha b. Ubeydullah şöyle dedi: “Gerçek şu ki o bizim işitmediğimiz şeyleri işitmiştir. Bunda kuşkumuz yok çünkü kendisi fakir ve yoksul olup hiçbir şeyi yoktu. Rasûlullah (s.a.v.)’in misafiri olarak Suffeliler arasında kalmaktaydı eli Peygamber (s.a.v)’in eliyle beraberdi. Bizler ise ev, bark ve servet sahibi idik. Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gündüzün iki ucunda yani sabah akşam ancak gelebiliyorduk. Ebû Hüreyre’nin bizim duymadığımız şeyleri duyması konusunda hiç şüphe etmiyorum. Değil Ebû Hüreyre iman ve hayır sahibi hiçbir kimseyi Rasûlullah (s.a.v.)’in söylemediği bir şeyi yalan yere onun sözü imiş gibi söylemiş bulamazsın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis Muhammed b. İshâk rivâyeti olarak hasen garibtir. Yine Yunus b. Bükeyr ve başkaları bu hadisi Muhammed b. İshâk’tan rivâyet etmişlerdir. 3838- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), bana: “Kimlerdensin” diye sordu. Ben de “Devs kabilesindenim” dedim. Bunun üzerine “Devs’den hayırlı bir kimsenin bulunabileceğini tahmin etmezdim” buyurdular. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ebû Halde’nin ismi Hâlid b. Dinar’dır. Ebû’l Âliye’nin ismi ise Rüfey’dir. 3839- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e birkaç hurma getirmiştim ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu hurmalar için bereket duâsı yap” demiştim. Hurmaları eline alıp onların bereketlenmesi için duâ etti ve şöyle buyurdu: “Bunları al şu dağarcığına veya şu dağarcığa yerleştir. Ne zaman bu hurmalardan bir şey almak istersen elini dağarcığa sok ve alacağın kadar al fakat dağarcığı silkeleme!” “Allah yolunda o hurmadan şu kadar ve şu kadar miktar taşıdım ondan hem yiyor hem de başkalarına yediriyordum. O torbacık kemerimden ayrılmıyordu. Osman’ın öldürülmesi hadisesine kadar bu bereket böyle devam edip gitti.” (Müsned: 8274) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadis yine Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. 3840- Abdullah b. Rafî (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: “Ebû Hüreyre’ye: Neden sana Ebû Hüreyre künyesi verildi diye sordum.” O da: Bunu bana sorarken sıkılıp çekinmiyor musun? Yani bilmiyor musun?” Ben de: “Sana değer verip senden çekiniyorum.” Bunun üzerine cevap verip şöyle dedi: “Ailemin koyunlarını güderdim küçücük bir kedim vardı onu bir ağacın kovuğuna koyardım gündüz olunca da yanımda götürürdüm ve onunla oynardım bu yüzden bana Ebû Hüreyre (Kedicik babası) künyesi verildi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3841- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Benden ve Abdullah b. Amr’dan başka çok hadis rivâyet eden kimse yoktur. O yazardı ben ise yazmazdım.” (Buhârî, İlim: 11) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø muaviye b. ebî süfyan’ınhayatından kesitler 3842- Peygamber (s.a.v)’in ashabından, Abdurrahman b. ebî Umeyre’nin Peygamber (s.a.v)’den naklettiğine göre Peygamber (s.a.v), Muaviye için şöyle duâ ederdi: “Allah’ım onu hidayet eden, hidayete ermiş ve devamlı hidayette olanlardan eyle.” (Müsned: 17222) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3843- Ebû İdris el Havlânî (r.a.)’den rivâyete göre, dedi ki: Ömer b. Hattâb, Humus valiliğinden Umeyr b. Sa’d’ı azledip yerine Muaviye’yi getirince halk Umeyr’i azledip Muaviye’yi vali yaptı dediler. Bunun üzerine Umeyr; Muaviye’yi hayırla anın dedi. Çünkü Peygamber (s.a.v)’den onu hidayet vasıtası kıl diye duâ ettiğini işittim. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Ø amr b. as (r.a.)’ın hayatından kesitler 3844- Ukbe b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların en Müslüman ve en imanlısı Amr b. As’tır.” (Müsned: 16772) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece İbn Lehia’nın Mişrah’tan rivâyetiyle bilmekteyiz. Senedi pek sağlam değildir. 3845- Talha b. Ubeydullah (r.a.)’tan rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Amr b. Âs, Kureyş’in iyi kimselerindendir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadisi sadece Nafi’ b. Ömer el Cumahînin rivâyetiyle bilmekteyiz. Nafi’, güvenilir bir kişidir. Hadisin senedi muttasıl değildir; çünkü İbn ebî Müleyke, Talha’ya yetişip ondan hadis almamıştır. Ø Hâlid b. velid (r.a.)’in hayatından kesitler 3846- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir yerde konaklamıştık insanlar yanımızdan geçmeye başladılar. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Ebû Hüreyre! Bu kim?” diye soruyor ve ben de falan diyorum. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’ın ne iyi kulu bu” buyuruyor. Sonra: “Kim bu?” diye soruyor. Falandır diyorum. “Allah’ın ne kötü kuludur” buyuruyor. Sonunda, Hâlid b. Velid geçti; “Kim bu” dedi. Ben de: “Hâlid b. Velid” dedim. “Hâlid b. Velid, Allah’ın ne iyi kuludur, O, Allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Zeyd b. Eslem’in, Ebû Hüreyre’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bana göre bu hadis mürseldir. Tirmizî: Bu konuda Ebû Bekir es Sıddık’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ø sa’d b. Muâz (r.a.)’ın hayatından kesitler 3847- Berâ (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’e ipek bir elbise hediye edilmişti de herkes onun yumuşaklığı ve güzelliğine hayran olmuştu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bunun yumuşak ve güzelliğine mi? hayret ediyorsunuz; Sa’d b. Muâz’ın Cennet’teki mendilleri bundan daha güzeldir.” (Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3848- Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v.) Sa’d b. Muâz’ın cenazesi insanların önünde iken şöyle buyurdu: “Rahman olan Allah’ın arşı onun için titredi.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu konuda Üseyd b. Hudayr, Ebû Saîd ve Rümeyse’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3849- Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Sa’d b. Muâz’ın cenazesi taşınırken Kureyza oğulları hakkındaki hükmünden dolayı münafıklar: “Cenazesi ne kadar da hafif dediler.” Bu söz Peygamber (s.a.v)’e ulaşınca: “O’nu melekler taşıyorlardı” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ø Sa’d b. Ubâde (r.a.)’ın hayatından kesitler 3850- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’e karşı Kays b. Sa’d; Vali yanında emniyet amiri konumunda idi.” Ensarî diyor ki: “Devlet işlerindeki yetkisi bakımından…” (Buhârî, Ahkâm: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece Ensârî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Yahya, Muhammed b. Abdullah el Ensarî vasıtasıyla bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır, fakat Ensarî’nin sözünü aktarmamıştır. Ø Câbir b. abdullah (r.a.)’ın hayatından kesitler 3851- Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), benim hastalığımda beni ziyarete gelmiş ne katıra ne de deveye binmemişti, yürüyerek gelmişti.” (Buhârî, Merda, 27; Müslim, Feraiz: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3852- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), deve gecesi benim için yirmi beş kere bağışlanma talebinde bulundu.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Deve gecesinin manası: Başka bir şekilde Câbir’den rivâyet edildiğine göre bir yolculukta Peygamber (s.a.v) ile birlikte iken devesini Peygamber (s.a.v)’e satmıştı ve Medîne’ye kadar üzerine binmeyi de şart koşmuştu. Câbir şöyle diyor: Deveyi Peygamber (s.a.v)’e sattığım gece bana yirmi beş kere bağışlanma isteğinde bulundu demektedir. Câbir’in babası: Abdullah b. Amr b. Haram, Uhud savaşında şehîd edilmiş geride pek çok kız çocuğu bırakmıştı. Câbir bunların geçimini sağlar ve onlara harcamada bulunurdu. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.v.), Câbir’e iyilik yapar ve Ona acırdı. Câbir’in rivâyetinden aynen buradaki gibi anlatılmıştır. Ø mus’ab b. umeyr (r.a.)’in hayatından kesitler 3853- Habbab (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah’ın rızasını kazanmak için hicret etmiştik. Mükafatımız, Allah’tandı. Kimimiz sevâbının karşılığını dünyada almadan öldü. Kiminiz de meyveleri olgunlaşıp şimdi bunları topluyor. Mus’ab b. Umeyr geride bir elbise bırakarak ölenlerdendi. O elbise ile kefen olarak başını örttükleri zaman ayakları açıkta kalıyor. Ayaklarını örttüklerinde ise başı açık kalıyordu.” Rasûlullah (s.a.v.): “Başını o elbiseyle örtünüz ayaklarının ayak tarafına da izhir otu koyunuz” buyurdular. (Buhârî, Cenaiz: 27; Müslim, Cenaiz: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Hennâd, İbn İdris vasıtasıyla A’meş’den, Ebû Vâil’den, Şakîk b. Seleme’den, Habbab b. Eret’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Ø Berâ b. Mâlik (r.a.)’ın hayatından kesitler 3854- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: Nice saçı başı dağınık toza toprağa bulanmış paçavra gibi elbiseliler vardır ki: Kendileriyle ilgilenilmez. Fakat bu tip kimseler Allah’a yemin etseler Allah onlar yeminlerinde yalancı çıkarmaz. Berâ b. Mâlik’te onlardandır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih hasendir. Ø Ebû musa el Eş’arî (r.a.)’in hayatından kesitler 3855- Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), şöyle buyurmuştur: “Ey Ebû Musa, sana Davut ailesinin mizmarlarından bir mizmar verilmiştir.” (Buhârî, Fedail: 27; Müslim, Salt-ül Müsafirin: 17) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Tirmizî: Bu konuda Büreyde ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3856- Sehl b. Sa’d (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte hendek kazıyorduk hendek kazıyor biz de toprağını taşıyorduk her tarafımız toz toprak içinde kalmıştı. Bu durumda Rasûlullah (s.a.v.) şöyle diyordu: “Allah’ım, hayat ancak ahiret hayatıdır, Ensâr ve Muhâcirlerini bağışla…” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Cihâd: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ebû Hazim’in ismi Seleme b. Dinar el A’rec ez Zahid’tir. Tirmizî: Bu konuda Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3857- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle diyordu: “Allah’ım hayat ancak ahiret hayatıdır. Ensâr ve muhâcirine ikramlarda bulun…” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, Cihâd: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Enes’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. Ø Rasûlullah (s.a.v.)’i gören ve onu görenlerin değer ve kıymeti 3858- Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Beni gören veya beni göreni gören bir Müslüman’a ateş dokunmayacaktır.” Talha diyor ki: “Ben Câbir b. Abdullah’ı gördüm.” Musa da: “Ben Talha’yı gördüm” diyor. Yahya’da: Musa bana dedi ki: “Sen de beni gördün dolayısıyla biz Allah’tan ümitliyiz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Musa b. İbrahim el Ensarî’nin rivâyetleriyle bilmekteyiz. Ali b. el Medîni ve pek çok hadisçi bu hadisi Musa’dan bize aktarmışlardır. 3859- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’tan rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların en hayırlısı, benim asrımda yaşayanlardır. Sonra onların peşinden gelenler… Sonra onların peşinden gelenler… Daha sonra öyle toplumlar gelecek ki, yeminlerine dikkat etmeyecekler böylelikle yeminleri şahitliklerini geçecek veya olur olmaz her şeye şahitlik yapacaklarda şahitlikleri yeminlerini geçecektir. Yani ne şahidlik nede yemin sorumluluğunu düşünmeyeceklerdir.” (Buhârî, Menakîb: 17; Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu konuda Ömer, Imrân b. Husayn ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ø ağaç altında Peygamber (s.a.v)’in otoritesini kabul edenlerin değeri 3860- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ağaç altında biat edenlerden hiç kimse Cehenneme girmeyecektir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabına dil uzatmamak gerekir 3861- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ashabıma dil uzatıp sövmeyiniz, bütün benliğime hâkim olan Allah’a yemin olsun ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altın harcasa, onların harcadıkları bir ölçek veya onun yarısına bile ulaşamaz.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen “nasıyfehü” ölçeğin yarısı, demektir. Hasan b. Ali el Hallâl, (hafız idi) Ebû Muaviye vasıtasıyla A’meş’den, Ebû Salih’den ve Ebû Saîd el Hudrî’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. 3862- Abdullah b. Muğaffel (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Ashabım hakkında Allah’tan korkunuz! Ashabım hakkında Allah’tan korkunuz! Benden sonra onları hedef alıp eleştirmeyiniz. Onları seven beni sevdiğinden dolayı sever. Onlara buğzeden de bana buğzettiğinden buğzeder. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah’a eziyet etmiş olur. Allah’a eziyet edeni de Allah hemen cezalandırabilir.” (Müsned: 16201) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. 3863- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kırmızı devenin sahibinden başka ağacın altında biat edenler mutlaka Cennete gireceklerdir.” (Müslim, Sıfat-il Münafıkın: 279 Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3864- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Hâtib b. Beltaa’nın bir kölesi Peygamber (s.a.v)’e gelerek Hâtib’ı şikayet etti ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hatıb, mutlaka Cehenneme girecektir.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yanılıyorsun veya yalan söylüyorsun Hâtıb Cehenneme girmeyecektir. Çünkü Bedir ve Hudeybiye olaylarında bulunmuştur.” (Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3865- Abdullah b. Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ashabımdan herhangi bir kimse herhangi bir bölgede ölürse kıyamet günü onlar o ülke halkı için bir lider ve nur olarak mahşer yerine getirlirler.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadis Abdullah b. Müslim, Ebû Taybe’den ve Ebû Büreyde’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir ki bu rivâyet daha sahihtir. Ø ashaba dil uzatanlara ne yapılmalı? 3866- Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ashabıma dil uzatanları gördüğünüz vakit; Allah’ın laneti siz şerliler üzerine olsun” deyiniz. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis münkerdir. Bu hadisin Ubeydullah b. Ömer’in rivâyetinden olduğunu sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Hadisin râvîlerinden Nadr b. Hammad ve Seyf b. Ömer, meçhul kimselerdir. Ø Muhammed (s.a.v.)’in kızı fatıma’nın değer ve kıymeti 3867- Misver b. Mahreme (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: “Hişâm b. Muğîre oğulları kızlarını Ali b. ebî Tâlib’e ikinci hanım olarak nikahlmak üzere benden izin istediler. Müsaade etmem yine müsaade etmem, asla müsaade etmem, ancak Ebû Tâlib’in oğlu Ali benim kızımı boşayıp onların kızıyla evlenmek isterse o başka… Çünkü Fatıma benden bir parçadır, onu şüphe ve kuşkuya düşüren beni de kuşku ve şüpheye düşürmüş olur, onu üzen beni de üzmüş olur.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Amr b. Dinar, İbn ebî Müleyke’den ve Misver b. Mahreme’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır. 3868- Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e kadınların en sevimlisi Fatıma, erkeklerin en sevimlisi de Ali idi.” İbrahim b. Saîd dedi ki: “Yani aile halkından.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. 3869- Abdullah b. Zübeyr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Ali, Ebû Cehil’in kızını nikahlamaktan bahsetmişti de; bu durum Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaşınca şöyle buyurdu: “Fatıma, benim bir parçamdır; O’nu üzen, beni üzmüş olur; O’nu yoran, beni yormuş olur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Eyyûb burada olduğu gibi İbn ebî Müleyke’den ve İbn Zübeyr’den demektedir. Pek çok râvî ise; İbn ebî Müleyke’den ve Misver b. Mahreme’den demektedirler. 3870- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurdu: “Ben sizin savaştığınız kimselerle savaşır barıştığınız kimselerle de barışırım.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Subeyh, Ümmü Seleme’nin azâdlı kölesi olup tanınan bir kimse değildir. 3871- Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i bir örtü ile örttü ve şöyle dedi: “Allah’ım bunlar benim ehli beytim ve yakınlarımdır. Onlardan kötülükleri gider onları tertemiz eyle.” Bunun üzerine Ümmü Seleme: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben de onlarla beraber miyim?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Sen de hayır üzeresin” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda rivâyet edilen en güzel hadistir. Bu konuda Ömer b. ebî Seleme, Enes b. Mâlik, Ebû’l Hamra, Ma’kıl b. Yesâr ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3872- Mü’minlerin anası Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Şekil yaşantı ve yol bakımından kalkış ve oturuş bakımından Rasûlullah (s.a.v.)’e kızı Fatıma’dan daha çok benzeyen bir kimse görmedim. Fatıma, Peygamber (s.a.v)’in yanına girdiğinde Peygamber (s.a.v), kalkar onu öper ve yerine oturturdu. Peygamber (s.a.v)’de onun yanına girdiğinde, Fatıma oturduğu yerden kalkıp aynı şekilde Rasûlullah (s.a.v.)’i öper ve kendi yerine oturturdu. Peygamber (s.a.v), hastalanınca, Fatıma onun yanına geldi eğilip onu öptü başını kaldırıp ağladı, sonra tekrar eğildi ve başını kaldırıp gülümsedi. Bunun üzerine ben bu Fatıma’yı kadınlarımızın en akıllılarından zannederdim, fakat O’da sıradan biri imiş dedim.” Peygamber (s.a.v), vefat edince kendisine sordum; Peygamber (s.a.v)’e eğilip başını kaldırdığında ağlamıştın ikinci eğilip kalkışta ise gülmüştün, bunun sebebi ne idi? Fatıma şu karşılığı verdi: “Ben boşboğaz, sır saklamayı bilmeyen biriyim, ilk eğilmemde bu çektiği hastalıktan dolayı öleceğini bildirdi. Bu yüzden ağladım. İkinci eğilişimde ise ev halkından kendisine ilk kavuşacak olanın ben olduğumu bildirdi, gülmemin sebebi de oydu.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen gaibtir. Âişe’den değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. 3873- Ümmü Seleme (r.a.)’nın bize bildirdiğine göre Mekke’nin fethi günü Rasûlullah (s.a.v.), Fatıma’yı çağırdı ve onunla gizlice konuştu, bunun üzerine Fatıma ağladı, sonra bazı şeyler söyledi ki güldü. Ümmü Seleme diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.), vefat edince gülmesinin ve ağlamasının sebebini sormuştum şöyle cevapladı: Rasûlullah (s.a.v.), öleceğini bildirdi, ağladım. Sonradan Meryem’den sonra Cennet hanımlarının efendisi olduğumu haber verdi ki güldüm.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3874- Cümey b. Umeyr et Teymî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Halamla birlikte Âişe’nin yanına girmiştim. Âişe’ye: “Yakını insanlardan kim Rasûlullah (s.a.v.)’e daha sevgiliydi” diye soruldu. “Fatıma” diye cevap verdi. “Erkeklerden kim?” diye sorulunca da: “Fatıma’nın kocasıdır çünkü o geceleri çok namaz kılan gündüzleri de çoğunlukla oruçlu idi” dedi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Tirmizî: Ebû’l Cehhaf’ın ismi Dâvûd b. ebî Avf’tır. Sûfyân es Sevrî’den şöyle aktarılmaktadır: “Ebû’l Cehhaf bize anlattı, kendisi makbul bir kişi idi.” Ø hatice (r.anha)’nın hayatından kesitler 3875- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v)’i hanımları Hatice’den kıskandığım kadar hiçbir kimseden kıskanmadım. Ya Hatice’ye yetişmiş olsam hâlim nice olurdu. Bunun tek sebebi Rasûlullah (s.a.v.)’in onu çokça hatırlaması idi. Hatta bir koyun kestiğinde bile Hatice’nin dostlarını bir bir dolaşır ve onlara o etten hediye ederdi.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3876- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hatice’yi kıskandığım kadar kimseyi kıskanmadım, oysa Rasûlullah (s.a.v.), Hatice’nin ölümünden sonra benimle evlenmiştir. Bunun sebebi şudur: Rasûlullah (s.a.v.), Hatice’yi Cennette elde edeceği değerli mücevherattan bir köşkle müjdeledi ki orada ne gürültü var ne de yorgunluk...” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. “Kasab” inci sütünlar demektir. 3877- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Sizin asrınızdaki, döneminizdeki en hayırlı kadın Hüveylid kızı Hatice’dir. Geçmiş asırdaki kadınların en hayırlısı da Imran kızı Meryem’dir.” (Buhârî, Ehadis-ül Enbiya: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17) Tirmizî: Bu konuda Enes, İbn Abbâs ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3878- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yeryüzünde yaşayıp giden kadınlardan örneklik bakımından sana şunlar yeterlidir: Imrân’ın kızı Meryem, Huveylid kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fatıma ve firavun’un karısı Âsiye…” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ø Âişe (r.anha)’nın hayatından kesitler 3879- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hekes Peygamber (s.a.v)’e gönderecekleri hediyeler için, Rasûlullah (s.a.v.)’in onun yanında olacağı günü kollamakta idi. Bu yüzden ortaklarım (kumalarım) Ümmü Seleme’nin yanında toplandılar ve: “Ey Ümmü Seleme! Herkes hediyeleri için Âişe’nin gününü gözetlemektedirler. Âişe’nin işlediği gibi bizde hayır işlemekteyiz. Peygamber (s.a.v)’e söyle hangi hanımının yanında olursa olsun kendisine hediye gönderebileceklerini emretsin” dediler. Ümmü Seleme bunu açıkladı fakat Rasûlullah (s.a.v.), buna iltifat etmedi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)’in nöbet sırası Ümmü Seleme’ye geldiğinde aynı sözü yine tekrarladı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ortaklarım (Kumalarım) herkesin hediyeleri için Âişe’nin gününü gözlediklerini söylediler, Müslümanlara emret nerede olursan hediyelerini oraya göndersinler…” Üçüncü nöbeti gelince Ümmü Seleme yine aynı şeyleri Rasûlullah (s.a.v.)’e söyledi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Seleme! Âişe hakkında beni üzme! Gerçek şu ki Âişe’den başka siz hanımlarımdan herhangi birinizin yanında iken bana vahiy inmemiştir.” (Buhârî, Hibe: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bazıları bu hadisi Hammad b. Zeyd’den, Hişâm b. Urve’den ve babasından rivâyet etmişlerdir. Hişâm b. Urve de bu hadisi, Avf b. Hâris’den, Rümeyse’den ve Ümmü Seleme’den buradakinin az bir kısmı olarak rivâyet etmiştir. Bu hadis Hişâm b. Urve’den muhtelif şekillerde rivâyet edilen bir hadistir. Süleyman b. Bilâl’da, Hişâm b. Urve’den, babasından, Âişe’den, Hammad b. Zeyd’in hadisine benzer şekilde bu hadisi bize aktarmıştır. 3880- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Cebrail, yeşil ipekten bir kumaş üzerinde kendisinin resmini Peygamber (s.a.v)’e getirdi ve: “Bu senin bu dünyada ve ahirette senin hanımındır” dedi. (Buhârî, MenakÎb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Abdullah b. Amr b. Alkame’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Abdurrahman b. Mehdî bu hadisi Abdullah b. Amr b. Alkame’den bu senedle mürsel olarak rivâyet etmiş ve “Âişe’den” dememiştir. Ebû Usame de Hişâm b. Ucre’den, babasından, Âişe’den bu hadise yakın bir şekilde rivâyet etmişlerdir. 3881- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Âişe! Bu gelen Cibril’dir, sana selam ediyor” buyurdu. Ben de: “O’na da Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi olsun” dedim. (Buhârî, Bed-il halk: 279 Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3882- Yine Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: Cibril sana selam ediyor. Ben de: “Ona da Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi olsun” dedim. (Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim: Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3883- Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz Peygamber (s.a.v)’in ashabı olarak hangi hadis konusunda bir sorunumuz olmuşsa, onu Âişe’ye sormuş isek o konuda Âişe’den bir bilgi edinmişizdir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3884- Musa b. Talha (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Âişe (r.anha)’dan daha fasih (düzgün) konuşan kimse görmedim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3885- Amr b. Âs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), kendisini Zat-üs Selasil ordusuna komutan tayin etmişti diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim, Ey Allah’ın Rasûlü insanların hangisi sana daha sevimlidir?” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Âişe” buyurdu. “Ya erkeklerden?” dedim. “Babası” buyurdular. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3886- Amr b. Âs (r.a.)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! İnsanlardan kim sana çok sevimlidir?” dedim. “Âişe” buyurdu. “Ya erkeklerden?” dedim. “Babası” buyurdular. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle İsmail b. Kays rivâyeti olarak hasen garibtir. 3887- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Âişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü tirit yemeğinin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu konuda Âişe ve Musa’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasendir. Abdullah b. Abdurrahman b. Ma’mer, Ebû Tuvale el Ensarî’dir. Medîneli olup güvenilen bir kişidir. Kendisinden Mâlik b. Enes hadis rivâyet etmiştir. 3888- Amr b. Gâlib (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam, Ammâr b. Yâsir’in yanında Âişe’ye dil uzatmıştı da Ammâr ona şöyle demişti: “Alçak ve bayağı olarak kaybol gözümün önünden! Rasûlullah (s.a.v.)’in sevgili hanımını nasıl üzersin? (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasendir. 3889- Abdullah b. Ziyâd el Esedî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ammâr b. Yâsir’den işittim şöyle diyordu: “Âişe dünyada da Ahirette de Rasûlullah (s.a.v.)’in hanımıdır.” (Buhârî, Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3890- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e: “İnsanların sana en sevimlisi hangisidir?” denildi de: “Âişe” buyurdu. “Erkeklerden hangisi?” denilince de: “Babası” buyurdular. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis Enes rivâyeti olarak bu şekliyle hasen garibtir. Ø Peygamber (s.a.v)’in diğer hanımlarının değer ve kıymeti 3891- İkrime (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs’a, sabah namazından sonra Peygamber (s.a.v)’in hanımlarından biri için Rasûlullah (s.a.v.)’in hanımlarından falan kimse vefat etti denildi de: İbn Abbâs secdeye kapandı. Bunun üzerine kendisine: “Şu saatte yaptığın bu secde nedendir?” Denildi. O da şu cevabı verdi: “Rasûlullah (s.a.v.), bir ayet, alamet, işaret gördüğünüzde secde ediniz buyurmadı mı? Peygamber (s.a.v)2in hanımlarından birinin vefatından daha büyük bir musibet, alamet ne olabilir?” (Ebû Dâvûd, Salat: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. 3892- Safiye binti Huyey (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), yanıma girmişti. Ben de Âişe ile Hafsa’nın benim aleyhime söyledikleri bir sözü kendisine bildirdim. Buyurdular ki: “Sen de şöyle demeliydin: Siz benden nasıl hayırlı olabilirsiniz? Benim kocam Muhammed (s.a.v.) babam, Harun (a.s.), amcam ise Musa (a.s.) dır.” Anlaşıldığına göre Safiyye’ye ulaşan söz onların: “Biz Rasûlullah (s.a.v.)’e senden daha kıymetliyiz, Hem amca kızları durumunda olup aynı kabileden hem de Peygamber (s.a.v),in hanımlarıyız (Sen ise Yahudilerdensin) demişlerdi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu Safiyye hadisini sadece Haşim el Kufî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz senedi de pek sağlam değildir. 3893- Ümmü Seleme (r.anha)’nın bildirildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke fethi yılı Fatıma’yı çağırmıştı ve onun kulağına gizlice bir şeyler söylemişti de Fatıma ağlamıştı sonra bir şeyler söyledi de Fatma gülümsedi. Peygamber (s.a.v), vefat edince Fatıma’ya bu ağlamasının ve gülmesinin sebebini sordum şu karşılığı verdi. Rasûlullah (s.a.v.), vefat edeceğini bana bildirdi. Ağladım sonra bana Imrân’ın kızı Meryem’den sonra Cennet kadınlarının hanım efendisi olduğumu bildirdi de güldüm.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 3894- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Safiyye’ye, Hafsa’nın “Yahudi kızı” dediği haberi ulaştı da Safiye ağlamaya başladı. Peygamber (s.a.v) yanına girdiğinde ağlamakta idi. Rasûlullah (s.a.v.), seni ağlatan olay nedir? Safiye: Hafsa bana “Yahudi kızı” diyor dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sen bir Peygamberin kızı durumundasın amcan da Peygamberdi ve şu anda da bir Peygamberin nikahı altındasın. Hangi konuda sana karşı övünüyor?” Sonra Hafsa’ya: “Ey Hafsa! Allah’tan kork” buyurdu. (Müsned: 11943) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. 3895- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olandır. Aileme karşı en hayırlı olan da benim. Bir arkadaşınız (kumanız) öldüğünde onun kötülüklerini sayıp dökmeyi bırakınız.” (Ebû davud, Edeb: 27; Dârimî, Nikah: 17) Tirmizî: Bu hadis Sevrî’den rivâyeti ne kadar az da olsa Sevrî’nin rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Aynı hadis Hişâm b. Urve’den ve babasından mürsel olarak rivâyet edilmiştir. 3896- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kimse ashabından hiçbiri için bana kötü bir şey ulaştırmasın. Çünkü ben onların arasına tüm kötülükler ve kırgınlıklardan kurtulmuş olarak çıkmayı severim.” Abdullah dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’e bir mal getirildi Rasûlullah (s.a.v.), o malı ashabı arasında taksim etti… Derken oturmakta olan iki adamın yanına vardım şöyle konuşmakta idiler: “Vallahi, Muhammed yaptığı bu taksimde ne Allah’ın rızasını ne de ahiret yurdundaki Cenneti düşünerek yapmıştır bunu duyar duymaz şaşırdım Peygamber (s.a.v)’e gelip durumu haber verdim Rasûlullah (s.a.v.)’in yüzü öfkesinden kızardı ve beni kendi hâlime bırak dedi. Musa’ya bundan fazla eziyet edildi ve o bütün o eziyetlere katlanmıştı.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Hadisin senedine bir adam ilave edilmiştir. 3897- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Hiçbir kimseden bana bir şeyler aktarmasın.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27) Tirmizî: Bu hadis Abdullah b. Mes’ûd’tan buna benzer şekilde değişik yollarla rivâyet etmiştir. Ø übey b. Ka’b (r.a.)’ın hayatından kesitler 3898- Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyet edilmiştir; Peygamber (s.a.v), Übey’e: “Sana Kur’ân okumamı Allah bana emretti” buyurarak, Beyine sûresini okudu ve şöyle buyurdu: “Allah katında gerçek din gerçek Müslümanlıktır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve Mecusilik değildir. Kim hayır işlerse onun mükafatı ona mutlaka verilecektir.” Rasûlullah (s.a.v.), konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa ona bir ikincisini katmak ister ikincisi olsa üçüncüsünü elde etmek ister. Ademoğlunun boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.” (Müsned: 20257) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Tirmizî: Bundan başka şekilde de bu hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebza babasından Übey b. Ka’b’tan rivâyet ederek şöyle demiştir: “Allah bana sana Kur’ân okumamı emretti.” Enes Katade’den rivâyet ederek Übey b. Ka’b için şöyle demiştir: “Allah bana, sana Kur’ân okumamı emretti.” Ø Ensâr ve kureyş’in değer ve kıymeti 3899- Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hicret olmasaydı Ensâr’dan biri olmak isterdim.” (Müsned: 20294) 3900- Berâ b. Âzib (r.a.), Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu işitti ve Peygamber (s.a.v)’in Ensâr hakkında şöyle buyurduğunu aktardı: “Ensâr’ı, mü’min olanlar sever. Ensâr’a ancak münafıklar buğzeder. Kim onları severse Allah’ta onları sever, Kim de onlara buğzederse Allah’ta onlara buğzeder.” Bunun üzerine Adiyy b. Sabit’e; “Bu hadisi Berâ’dan sen mi? işittin?” diye sorduk. Adiyy: “Bana bizzat anlattı” dedi. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, İman: 17) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Tirmizî: Bu senedle Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “İnsanlar bir vadiye toplanmış olsalar ben Ensâr’la beraber olurum.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3901- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v): “Ensâr’dan bazı kimseleri topladı ve aranızda sizden olmayan kimseler var mı?” buyurdu. Onlar da: “Hayır, sadece bir kız kardeşimizin çocuğu var” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Bir toplumun kız kardeşlerinin çocukları o toplumdan sayılır” buyurdu ve sonra şöyle devam etti: “Kureyş, cahiliyye gibi bir musibetten yeni çıkmıştır. Ben, Hevazin ganimetlerinden bol bol vererek onların gönlünü almak ve kendilerini İslam’a ısındırmak istedim. Herkes evine dünya malıyla dönerken sizin Allah’ın Peygamberiyle dönmeniz sizi memnun etmez mi?” Bunun üzerine Ensâr: “Evet, memnun eder” diye cevap verdiler. Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdu ki: “Bütün insanlar bir vadiye, Ensâr’da başka bir vadiye girmiş olsalar, mutlaka ben Ensar’ın vadisine geçerim.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Zekat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3902- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre; Zeyd, Enes b. Mâlik’e; Hare vaka’sında ailesinden ve amcazâdelerinden kaybettiği kimseler hakkında bir başsağlığı mektubu gönderdi ve mektupta şöyle yazdı: “Seni ilahî bir müjde ile müjdelerim. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle duâ ettiğini işitmişimdir: Allah’ım! Ensâr’ı, Ensâr’ın soyundan gelenleri ve onların da soyundan gelenleri bağışla.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ahmed b. Menî’, Hüşeym vasıtasıyla Ali b. Zeyd b. Ced’an’dan ve Nadr b. Enes’den bu hadisi bize aktarmışlardır. Katade de Nadr b. Enes’den ve Zeyd b. Erkâm’dan rivâyet etmiştir. 3903- Ebû Talha (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle dedi: “Ensâr toplumuna selam söyle bildiğim kadarıyla onlar iffetli ve sabırlı kimselerdir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3904- Ebû Saîd el HudrÎ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dikkat ediniz, benim kendilerine sığınıp başvurduğum kimseler Ehli beytimdir. Ensâr da benim sırdaşımdır. Bunların kötülerini bağışlayınız. İyilerinin de özürlerini kabul ediniz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3905- Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Kuryş’in alçalmasını isterse Allah’ta onu alçaltır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Abd b. Humeyd, Yakub b. İbrahim b. Sa’d vasıtasıyla şöyle demiştir: Babam Salih b. Kaysan’dan, İbn Şihâb’tan aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. 3906- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan hiçbir kimse Ensâr’a buğzetmez.” (Müsned: 2679) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3907- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensâr benim gurubum ve sığınığamdır. İnsanlar çoğalacak; Ensâr azalacaktır, onların iyilerinden özürlerini kabul ediniz, kötülerinin kötülüklerine karşı da göz yumunuz.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3908- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Kureyş’in öncekilerine azabı tattırdın sonrakilerine de nimetlerini artır.” (Müsned: 2062) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Abdulvehhab el Verrak, Yahya b. Saîd el Emevî vasıtasıyla A’meş’den bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir. 3909- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ etti: “Allah’ım! Ensâr’ın oğullarını, Ensâr’ın oğullarının oğullarını ve Ensâr’ın kadınlarını bağışla.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Ø Ensâr ailelerinin hangisi daha hayırlıdır? 3910- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v): “Dikkat ediniz! Size Ensâr ailelerinin en hayırlısını haber vereyim mi?” buyurdu. Ashab: “Evet Ey Allah’ın Rasûlü” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Neccâroğulları, sonra Hâris b. Hazreçoğulları. Sonra onların peşinden gelen Haris b. Hazreçoğulları. Sonra Saideoğulları…” Sonra eliyle işaret ederek elleriyle bir şey atan kimsenin hali gibi parmaklarını önce topladı sonra açtı ve şöyle buyurdu: “Ensâr’ın tüm ailelerinde hayır mevcuttur.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis aynı zamanda Enes’den, Ebû Üseyd es Saidî’den ve Peygamber (s.a.v)’den rivâyet edilmiştir. 3911- Ebû Üseyd es Saidî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensaroğullarının en hayırlısı Neccaroğulları, sonra Abduleşheloğlulları sonra Hâris b. Hazrecoğulları sonra Saideoğullarıdır. Ensâr’ın tüm ailelerinde hayır mevcuttur.” Sa’d b. Ubâde diyor ki: “Görüyorum ki: Peygamber (s.a.v), bize birçoklarını tercih etmiştir” dedi. Bunun üzerine: “Sizi de birçoklarına üstün kılmıştır” denildi. (Buhârî, Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Üseyd es Saidî’nin ismi Mâlik b. Rabia’dır. Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir. Ma’mer, Zührî’den, Ebû Seleme’den, Ubeydullah b. Abdullah b. Ubeyde’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisi rivâyet etmiştir. 3912- Câbir b. Abdullah (r.a.)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensaroğlullarının en hayırlısı Neccaroğullarıdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. 3913- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensâr’ın en hayırlısı Abduleşheloğullarıdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Ø Medîne’nin fazileti 3914- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber çıktık Sa’d b. ebî Vakkâs’a ait olan Harret-üs Sükyâ’ya varınca Rasûlullah (s.a.v.), bana: “Abdest suyunu getiriniz” buyurdu. Abdest aldı, kıbleye dönerek şöyle duâ etti: “Allah’ım! İbrahim senin kulun ve dostun idi, Mekke halkı için sana bereket duâsında bulundu. Ben de senin kulun ve Peygamberinim, Medîne halkı için; Sana duâ ediyorum, Medîne halkının ölçeklerini Mekke halkına bereketli kıldığın iki misli bereketli kıl. Her bereketle birlikte iki bereket kıl.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Tirmizî: Bu konuda Âişe, Abdullah b. Zeyd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3915- Ali b. ebî Tâlib ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyete göre, dediler ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” (Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Hac: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Ali’nin hadisi olarak hasen garibtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. 3916- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Minberimle evim arası; Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” Bu senedle Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Benim şu mescidimde kılınan namaz Mescid-i Haram’dan başka diğer mescidlerde kılınan namazlardan bin kat daha hayırlıdır.” (Buhârî, Cuma: 27; Müslim, Hac: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. 3917- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Medîne’de yerleşip orada ölmeye gücü yeterse orada ölsün; çünkü ben Medîne’de ölenlere şefaat edeceğim.” (İbn Mâce, Menasik: 179 Tirmizî: Bu konuda Sübey’a binti-l Hâris el Eslemiyye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Eyyûb es Sahtiyanî’nin rivâyeti olarak bu hadis hasen garibtir. 3918- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “İbn Ömer’in azâd edip hürriyetine kavuşturduğu kadın yanına gelerek zor günler geçiriyorum bu yüzden Irak’a gitmek arzusundayım.” Bunun üzerine İbn Ömer, şu karşılığı verdi: “Neden toplanma yeri olan Şam’a değil… Sabret ahmak kadın… Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: Her kim Medîne’nin darlık ve kıtlığına katlanırsa kıyamet günü ben ona şâhid ve şefaatçi olacağım.” (Müslim, Hac: 27) Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd, Sûfyân b. ebî Züheyr ve Sübey’a el Eslemiyye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis Ubeydullah’ın rivâyeti olarak bu şekliyle hasen sahih garibtir. 3919- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “İslam memleketlerinden en son yıkılacak olan memleket Medîne’dir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Hişâm b. Urve’nin, Cünade’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Tirmizî: Muhammed b. İsmail, Ebû Hüreyre’nin bu hadisine hayret etmiştir. 3920- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: Bir bedevî, Peygamber (s.a.v)’e; Müslüman olmak üzere biat etti. Medîne de sıtmaya yakalandı ve Peygamber (s.a.v)’e gelerek: “Benim biatımı geri ver” dedi. Rasûlullah (s.a.v.), kabul etmedi. Sonra yine geldi ve “Biatımı geri ver” dedi. Rasûlullah (s.a.v.), yine kabul etmedi de o bedevî Medîne’den çıkıp gitti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîne bir pota’ya benzer kirini atar temizini bırakır.” (Buhârî, Hac: 27; Müslim, Hac: 17) Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3921- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne ceylanlarının yayıldıklarını görsem, onları ürkütmem; çünkü Rasûlullah (s.a.v.): “Medîne’nin iki taşlığı arası mukaddes ve haramdır” buyurmuştur. (Buhârî, Hac: 27; Müslim, Hac: 17) Tirmizî: Bu konuda Saîd, Abdullah b. Zeyd, Enes, Ebû Eyyûb, Zeyd b. Sabit, Rafî’ b. Hadîç, Sehl b. Huneyf ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. 3922- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’e, Uhud dağı göründü, bunun üzerine şöyle buyurdu: “Bu bizi seven bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır. Allah’ım! İbrahim, Mekke’yi haram kıldı. Ben de Medîne’nin iki taşlık arasını haram kılıyorum.” (Buhârî, Hac: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3923- Cerir b. Abndullah (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Allah bana hicret edeceğimde bildirdi ki: “Şu üç şehirden hangisine gidersen orası senin hicret yurdundur; Medîne, Bahreyn ve Kınnesrîn.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Fadl b. Musa’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. 3924- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîne’nin her türlü sıkıntısına, kim sabredip katlanırsa kıyamet gününde kendisine şâhid ve şefaatçi olacağım.” (Müslim, Hac: 27) Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd, Sûfyân b. ebî Züheyr ve Sübeyatel Eslemiyye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Salih b. ebû Salih; Süheyl b. Ebû Salih’in kardeşidir. Ø mekke’nin özellikleri ve üstünlüğü 3925- Abdullah b. Adiyy b. Hamra ez Zührî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Hazvere denilen yerde durdu ve şöyle buyurdu: “Ey Mekke! Vallahi sen yeryüzünün en hayırlı ve Allah’a en sevimli olan ülkesisin senden çıkarılmış olmasaydım çıkmazdım.” (İbn Mâce, Menasik: 279 Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Yunus, Zührî’den benzeri biçimde bu hadisi rivâyet etmiştir.Muhammed b. Amr’da yine bu hadisi Ebû Seleme ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmiştir. Zührî’nin, Ebû Seleme’den ve Abdullah b. Adiyy b. Hamra’dan rivâyeti bence daha sahihtir. 3926- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Mekke için şöyle buyurdu: “Ne güzel bir memleketsin, bana ne kadar da sevimlisin. Benim kavmim beni senden çıkarmış olmasaydı senden başkasında oturmazdım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Ø arab’ın değer ve kıymeti 3927- Selman (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle buyurdu: “Ey Selman! Bana buğz etme, yoksa dininden ayrılmış olursun.” Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana nasıl buğz edebilirim; Allah senin vasıtanla bizi hidayete erdirmiştir.” Rasûlullah (s.a.v.): “Arab’a buğz edersen bana buğz etmiş olursun” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Ebû Bedr, Şüca b. Velid’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Ebû Zabyan, Selman’a yetişmemiştir. Selman, Ali’den önce vefat etmiştir. 3928- Osman b. Affân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Arab’ı aldatan benim şefaatime nail olamaz ve benim sevgim ona ulaşmaz.” (Müsned: 488) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Husayn b. Ömer el Ahmesî’nin, Muharîk’den rivâyeti ile bilmekteyiz. Husayn, hadisçiler yanında sağlam bir kişi değildir. 3929- Muhammed b. ebî Rüzeyn (r.a.), vasıtasıyla annesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmül Cerir’in, Arab’tan bir kimse öldüğü vakit zoruna giderdi. Bunun üzerine kendisine bir arab ölünce zoruna gidiyor denildi. Efendimin şöyle dediğini işittim: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet’in yaklaşmasının alametlerinden biri de Arab’ın kırılmasıdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Muhammed b. Rezin diyor ki: ravinin efendisi Talha b. Malik’tir. Tirmizî: Bu hadis garibtir. Süleyman b. Harb’in rivâyetiyle biliyoruz. 3930- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Şüreyk, Rasûlullah (s.a.v.)’in bana şöyle buyurduğunu anlattı: “İnsanlar, Deccâl’in şerrinden kaçarak dağlara sığınacaklar.” Ümmü Şüreyk dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! O gün Araplar nerededir?” Rasûlullah (s.a.v.): “Onlar o gün çok az olacaklardır” buyurdu. (Müsli,m, Fityen: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3931- Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: “Sâm; Arapların atasıdır. Yafis: Rumların atasıdır. Ham ise: Habeşlilerin atasıdır.” (Müsned: 19240) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Yafis yerine Yafit veya Yefit de denilmektedir. Ø arab olmayanların değer ve kıymeti 3932- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in yanında Arap olmayan toplumlardan bahsedildi de bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Onlara veya onların bir kısmına karşı ben; size ve sizden bazılarınıza olduğumdan daha itimatlıyımdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece Ebû Bekir b. Ayyaş’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Salih b. ebû Salih’e, Salih b. Mehran’da denilir. Amr b. Hureys’in azâdlısıdır. 3933- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cuma sûresi indiğinde Peygamber (s.a.v)’in yanında idik; Rasûlullah (s.a.v.), bu sûreyi okudu üçüncü ayetine gelince bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü! Bize ulaşmamış kişiler kimlerdir? Rasûlullah (s.a.v.) cevap vermedi. Selman-ı Farisi aramızda idi. Rasûlullah (s.a.v.) elini, Selman’ın üzerine koydu ve şöyle buyurdu: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, İman, Süreyya yıldızında olsaydı; bunlardan bir kısım insanlar onu elde ederlerdi.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. Ebü’l Gays’in ismi Salim’dir. Abdullah b. Muti’ın azadlı kölesidir ve Medinelidir. Ø yemen’in değer ve kıymeti 3934- Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Yemen tarafına baktı ve şöyle buyurdu: “Allah’ım! Onların kalplerini bize yönelt, bizim tüm ölçeklerimizi bereketli kıl.” (Müsned: 20625) Tirmizî: Bu hadis Zeyd b. Sabit’in rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Imrân el Kattan’ın rivâyeti olarak bilmekteyiz. 3935- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yemenliler, size geldiler. Onların kalpleri daha yufka, yürekleri daha hassastır. İman, Yemen’dendir, Hikmet de Yemenlidir.” (Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, İman: 17) Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs ve İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. 3936- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Devlet başkanlığı Kureyş’te, Kadılık Ensâr’da, Müezzinlik Habeşlilerde, Emanette Ezd’dedir, yani Yemenlilerdedir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî vasıtasıyla Muaviye b. Salih’den, Ebû Meryem el Ensarî’den ve Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir. Bu rivâyet Zeyd b. Hubab’ın rivâyetinden daha sağlamdır. 3937- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ezd kabilesi yeryüzünde Allah’ın aslanlarıdır. İnsanlar onları küçük düşürmeye çalışsalar bile Allah onları yükseltecektir. İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki: Keşke babam Ezd’li olsaydı, keşke annem Ezd’li olsaydı diyecektir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle biliyoruz. Tirmizî: Bu hadis aynı senedle Enes’den mevkuf olarak rivâyet edilmiştir ki: Bence bu rivâyet daha sağlamdır. 3938- Gaylân b. Cerir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’den işittim şöyle diyordu: “Ezd kabilesinden olmasak kamil manada insan olamayız.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3939- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’in huzurunda idik, derken bir adam geldi. Kays kabilesinden olduğunu zannettiğim bu adam şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hımyer’i lanetle.” Rasûlullah (s.a.v.) ondan yüz çevirdi sonra o şahıs Rasûlullah (s.a.v.)’e diğer taraftan tekrar geldi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan yine yüz çevirdi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım Hımyer’i esirge onların ağızlarından kötü söz çıkmaz, devamlı verirler, ellerinden yemek çıkar. Onlar emniyet ve iman sahibidirler.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle Abdurrezzak’ın hadisi olarak bilmekteyiz. Hadisin râvîlerinden olan Mîna’dan münker hadisler rivâyet edilmektedir. Ø Gıfâr, eslem, cüheyne ve müseyne kabilelerinin özellikleri 3940- Ebû Eyyûb el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ensâr, Müzeyne, Cüheyne, Gıfâr, Eşca’ ile Abduddar oğullarından olanlar benim müttefik ve dostlarımdır. Onların Allah’tan başka dostları yoktur. Allah ve Peygamberi de onların dostudur.” (Müslim, Fedail: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3941- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Eslem kabilesi ki Allah onları Müslüman etmiştir. Gıfâr kabilesi ki, Allah onları bağışlasın. Usayye kabilesi ise Allah ve Rasûlüne isyan etmiştir.” (Buhârî, Menakîb: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø sekîf ve beni hanife kabilesinin durumları 3942- Câbir (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Taif kuşatmasında askerler dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sakîf’in okları bizi yaktı onlar için bedduâ et.” Fakat Peygamber (s.a.v): “Allah’ım Sekîf kabilesine hidayet et” diye duâ etti. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. 3943- Imrân b. Husayn (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), üç kabileye ikram eder vaziyette vefat etti; Sakîf, Benî Hanife ve Benî Ümeyye.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. 3944- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sakîf kabilesinden çıkacak bir yalancı ve bir zâlim vardır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Abdurrahman b. Vakîd, Ebû Müslim vasıtasıyla Şerîk’den bu senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Abdullah b. Âsım, Ebû Ulvan diye künyelenir, Küfelidir. Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece Şerîk’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Şerîk: “Abdullah b. Âsım” diyor. İsrail bu ihtiyardan hadis rivâyet etmiş ve “Abdullah b. Usme” demiştir. Tirmizî: Bu konuda Esma binti ebÎ Bekir’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3945- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, bedevilerden biri Peygamber (s.a.v)’e genç bir deve armağan etmişti. Rasûlullah (s.a.v.), bunun yerine ona altı deve vererek hediyesine karşılık verdi. Fakat bedevi bundan memnun kalmadı ve kızdı. Durum, Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaşınca Allah’a hamdetti onu övdü ve şöyle buyurdu: “Falan kişi bana bir deve hediye etti. Ben de ona altı deveyle karşılık verdim; fakat yine de memnun olmadı. Bundan dolayı içimden şöyle geçirdim: Kureyş, Ensâr, Sekîf ve Devsli’den başka kimseden hediye kabul etmeyeyim.” (Ebû Dâvûd, Büyü’: 27) Tirmizî: Bu hadis buradakinden daha uzuncadır. Tirmizî: Bu hadis başka şekilde de Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir. Yezîd b. Harun, Ebû Eyyûb’tan, Ebû’l A’lâ’dan rivâyet ediyorlar. Bu kimse Ebû Eyyûb b. Miskindir. Kendisine İbn ebî Miskin’de denilir. Eyyûb vasıtasıyla Saîd el Makburî’den rivâyet edilen bu hadisteki Eyyûb b. Miskin, Eyyûb Ebû’l A’lâ’dır. 3946- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fezare oğullarından bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e: Elgabe vakasında ganimet olarak aldıkları develerden birini hediye etmişti. Rasûlullah (s.a.v.), buna karşılık olacak bazı hediyeler vermişti. Fakat adam kızdı memnun olmadı. Saonra Rasûlullah (s.a.v.)’den minber üzerinden şöyle buyurduğunu işittim: “Arap’tan bazı kişiler var ki: Bunlardan biri bir hediye hediye ediyor ben de gücümün yettiği kadarıyla ona karşılık veriyorum o da bunu beğenmiyor ve güceniyor. Allah’a yemin ederim ki, şu andan itibaren artık Kureyşli’den, Ensâr’dan, Sekîfli’den ve Devsli’den başka arabın hiçbirinden hediye kabul etmeyeceğim.” (Ebû Dâvûd, Büyü’: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Yezîd b. Harun’un, Eyyûb’tan rivâyet ettiği hadisten daha sahihtir. 3947- Ebû Âmir el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Esed ve Eş’arîler ne iyi kabilelerdir. Savaştan kaçmaz ganimet malına da hainlik etmezler, onlar benden ben de onlardanım. Ben bu hadisi Muaviye’ye aktardığım da Muaviye Peygamber (s.a.v), bu şekilde buyurmadı; “Onlar benden ve banadırlar” buyurdu, dedi. Ben de şu karşılığı verdim: Fakat babam bana bu şekilde anlatmıştır, bana şu şekilde anlatmıştır: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim: “Onlar bendendir ben de onlardanım.” Bunun üzerine Muaviye: “Sen babanın hadisini daha iyi bilirsin” dedi. (16540) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Vehb b. Cerir’in rivâyeti olarak bilmekteyiz. “Esd” in “Ezd” olduğu da söylenmektedir. 3948- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eslem kabilesine, Allah selamet versin. Gıfâr kabilesine de Allah mağfiret etsin.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Tirmizî: Bu konuda Ebû Zer’den, Bürde’den, Büreyde’den ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. 3949- Abdullah b. Dinar (r.a.)’den, Şu’be’nin hadisinin benzeri rivâyet edilmiş olup şu ilaveyi yapmıştır: “Usayye ise Allah ve Rasûlüne isyan etmiştir.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3950- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Muhammed (s.a.v.)’in bütün benliğine hâkim olan zat’a yemin ederim ki, Gıfâr, Eslem, Müzeyne ve Cuheyneliler -veya cüheyne- buyurdu. Müzeyneliler, Allah katında kıyamet günü Esd, Tay ve Ğatafan kabilelerinden daha hayırlıdırlar.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3951- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Temimoğullarından bir gurup Rasûlullah (s.a.v.)’e gelmişti. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Temimoğulları! Müjdeler size” buyurdu. Onlar da: “Bizi müjdeledin o halde bize ver” dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v)’in rengi değişti. Sonra, Yemen halkından bir gurup geldi Rasûlullah (s.a.v.), onlara: “Temimoğullarının kabul etmediği hediyeyi siz kabul ediniz” buyurdu. Onlar da: “Kabul ettik” dediler. (Buhârî, Bed-il Halk: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. 3952- Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Eslem, Gıfâr ve Müzeyne; Temim, Esd, Ğatafan, Benî Âmir b. Sa’saa (bu kelimelerde sesini uzattı) den daha hayırlıdırlar” buyurdu. Bunun üzerine Ashab: “Bu kabileler zararda ve ziyandadırlar” dediler. Rasûlullah (s.a.v.), yine: “Onlar bunlardan daha hayırlıdır” buyurdu. (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø şam ve yemen’in değeri ve kıymeti 3953- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım bize Şam’ımızı mübarek kıl, Yemen’imizi mübarek kıl.” Bunun üzerine Ashab: “Necid’imizi de” dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’ım bize Şam’ımızı mübarek kıl, Yemen’imizi mübarek kıl” buyurdu. Ashab yine: “Necid’imizi de” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sarsıntılar ve fitneler oradadır. Şeytanın boynuzu da orada veya oradan çıkacaktır.” (Buhârî, Bed-il Halk: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle İbn Avn rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadis aynı şekilde Sâlim b. Abdullah b. Ömer’den de rivâyet edilmiştir. 3954- Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında Kur’ân-ı yazılı parçalardan derlemekte idik. Rasûlullah (s.a.v.): “Ne mutlu Şam’a” buyurdu. Biz de: “Hangi sebeplerden dolayı Ey Allah’ın Rasûlü!” dedik. Rasûlullah (s.a.v.): “Rahman’ın melekleri kanatlarını Şam’ın üzerine germişlerdir” buyurdu. (Müsned: 20621) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Yahya b. Eyyûb’un rivâyetiyle bilmekteyiz. 3955- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bazı topluluklar ölen atalarıyla övünmekten vazgeçmelidirler, çünkü onlar Cehennem kömürüdürler, aksi takdirde pislik içerisindeki böcekten Allah katında daha değersiz olacaklardır. Allah cahiliyye gururunu ve atalarıyla övünme kötülüğünü gidermiştir. Artık bundan sonra mütteki mü’min ve bahtsız günahkar vardır. Bütün insanlar Adem’in oğullarıdır. Adem de topraktan yaratılmıştır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27) Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. 3956- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah, cahiliyye gururunu ve atalarla övünme kötülüğünü sizden gidermiştir. İnsanlar takva sahibi mü’min ve bahtsız günahkar olarak iki guruptur. İnsanlar Ademoğullarıdır, Adem de topraktandır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27) Tirmizî: Bu hadis yanımızda birinci hadisten daha sahihtir. Saîd el Makburî, Ebû Hüreyre’den hadis işitmiştir, babası vasıtasıyla Ebû Hüreyre’den pek çok hadisler rivâyet edilmiştir.[3]
Kaynak: En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Eraykitap ilmin kisa yolu İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ... |