ALLAH'IN RAHMETİNİ ÜMİT ETMEK
413. Ubâde İbni's-Sâmit
radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim,
Allah'dan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır, şeriki
yoktur; Muhammed, Allah'ın kulu ve resûlüdür. İsâ
da Allah'ın kulu ve elçisi, Meryem'e bıraktığı kelimesi ve
Allah tarafından (hayat verilen) bir ruhtur. Cennet, haktır ve
gerçektir, cehennem de haktır ve gerçektir"
diye şehâdet ederse, Allah o kimseyi, ameli ne olursa
olsun, cennete koyar".
Buhârî,
Enbiyâ 47; Müslim, Îmân 46, Müslim'in
bir başka rivâyetinde (Îmân 47);
"Allah'tan
başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah'ın resûlüdür"
diye şehâdet eden kimseye Allah cehennemi haram kılar"
buyurulmaktadır.
414. Ebû Zer radıyallahu
anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu
haber vermiştir:
"Kim bir hayır işlerse, ona onun on
misli vardır veya daha da artırırım. Kim bir kötülük
işlerse, ona da onun misli vardır. Ya da tamamen affederim. Kim
bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; kim bana
bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim
bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım. Kim
bana hiçbir şeyi ortak koşmamak şartıyla dünya dolusu
günahla gelirse, ben kendisini o kadar mağfiretle
karşılarım. "
Müslim, Zikir 22
415.
Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle
dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir bedevî
geldi ve:
- Ey Allah'ın Resûlü! Kişinin cennete
veya cehenneme girmesini gerektiren iki etken nedir? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- "Allah'a
ortak koşmadan ölen cennete girer; Allah'a şirk koşarak ölen
de cehennemi boylar" buyurdu.
Müslim,
Îmân 151
416. Enes radıyallahu
anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, (bir sefer esnâsında) terkisine aldığı
Muâz'a hitâben üç defa:
- "Ey
Muâz!" diye seslenmiş, o da her defasında:
- Buyur,
ey Allah'ın Resûlü! emrine âmâdeyim, diye
cevap vermiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
- "Kim
Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in, Allah'ın
kulu ve peygamberi olduğuna içinden gelerek şehâdet
ederse, Allah onu cehenneme haram kılar" buyurmuştur.
Muâz:
- Bu müjdeyi müslümanlara haber
vereyim de sevinsinler mi, ey Allah'ın Resûlü? diye
izin istemiş; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:
- "O
zaman onlar buna güvenir (hayırlı işler yapmakta) tembel
davranırlar" buyurmuştur.
Muâz (İbni Cebel)
böylesi bir bilgiyi gizleme günahından sıyrılmak için
onu vefatına yakın bir zamanda haber vermiştir.
Buhârî,
İlim 49; Müslim, Îmân 53
417.
Ebû Hüreyre veya Ebû Said el-Hudrî
radıyallahu anhümâ - burada râvi, hadisin bu iki
sahâbîden hangisinden rivâyet edildiğinde
tereddüt etmiştir. Sahâbîlerin hepsi de âdil
olduğu için sahâbînin kimliği hakkındaki
tereddüt hadisin sıhhatine zarar vermez- şöyle
dedi:
Tebük Gazvesi'nde şiddetli açlık çektikleri
için sahâbîler:
- Ey Allah'ın Resûlü!
İzin verseniz de develerimizi kesip yesek ve iç yağı elde
etsek? dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
-
"Peki öyle yapın!" buyurdu. Derken Ömer
radıyallahu anh geldi ve şöyle dedi:
- Ey Allah'ın
Resûlü! Eğer sen develeri kesmelerine izin verirsen,
orduda binek azalır. Fakat (isterseniz), onlara ellerinde bulunan
azıklarını getirmelerini emrediniz ve sonra da ona bereket
vermesi için Allah'a dua ediniz. Umulur ki Allah, bereket
ihsan eder.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem:
- "Peki öyle yapalım!"
buyurdu ve deriden bir yaygı getirtip serdirdi. Sonra da elde
mevcut erzakın getirilmesini emretti.
Askerlerden kimi bir
avuç darı, kimi bir avuç hurma ve kimi de ekmek
parçacıkları getirdi. Yaygı üzerinde gerçekten
pek az bir şey birikmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem bereket vermesi için Allah'a dua etti ve sonra:
-
"Kaplarınızı getirip bundan alınız! buyurdu. Askerler
kaplarını doldurdular. Öylesine ki doldurulmadık bir tek kap
bırakmadılar. Sonra da doyuncaya kadar yediler yine de bir hayli
yiyecek arttı.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Allah'dan başka
ilah olmadığına ve benim Allah'ın resûlü olduğuma
şehâdet ederim. Allah'ın birliğine ve Muhammed'in
peygamberliğine şeksiz süphesiz inanmış olarak Allah'a
kavuşmayan kimse, cennet(e girmek)ten mutlaka alıkonur. "
Müslim,
Îmân 45
418. Bedir Gazvesi'ne
katılmış sahâbîlerden İtbân İbni Mâlik
radıyallahu anh şöyle dedi:
Kendi kabilem olan Sâlim
oğullarına imamlık yapıyordum. Benim (evim)le onlar arasında bir
vâdi bulunuyordu. Yağmur yağdığı zaman o vâdiyi geçip
mescidlerine gitmek benim için çok güçleşiyordu.
Bu sebeple Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim
ve şöyle dedim:
- Ey Allah'ın Resûlü! Gözlerim
iyi seçmiyor. Onlarla benim aramdaki vâdinin deresi
yağmur yağdığı zaman taşıyor, benim için onu geçmek
çok güçleşiyor. Binaenaleyh evimi teşrif edip
bir yerinde namaz kılsanız, Ben sizin namaz kıldığınız yeri
namazgâh edinmek istiyorum.
Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem:
- "(İnşallah) bu isteğini yerine
getiririm" buyurdu.
Ertesi sabah, güneş yükseldiği
bir vakitte, Ebû Bekr ile birlikte Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem bana geldi. İçeri girmek için
izin istedi, verdim. İçeri girdi, daha oturmadan:
-
"Evinin neresinde namaz kılmamı istersin?" buyurdu.
Namaz kılmasını istediğim yeri gösterdim, Resulullah
sallallahu aleyhi ve sellem orada tekbir alıp namaza durdu. Biz
de arkasında saf bağladık. İki rek'at namaz kıldırdı sonra selâm
verdi, biz de selâm verdik. Namazı bitirince Resûlullah
sallallahu aleyhi ve selem'i, kendisi için hazırlanmış
olan hazireyi yemesi için alıkoyduk. Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem'in bizde olduğunu duyan mahalle
halkının erkeklerinden bir grup geldi. Evde epeyce insan
toplandı. İçlerinden biri:
- Mâlik (İbni Duhşum)
ne yaptı? Onu göremiyorum, dedi. Bir başkası:
- O, Allah
ve Resûlünü sevmeyen bir münâfıktır,
dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, derhal
müdâhale ederek:
- "Öyle deme! Görmüyor
musun o, Allahın rızâsını dileyerek lâ ilâhe
illallah diyor" buyurdu.
Bunun üzerine adam:
-
Allah ve Resûlü daha iyi bilir. Ancak biz, Allah'a
yemin olsun ki, kendisini münâfıkları sever ve onlarla
düşer-kalkar olarak görüyoruz, dedi.
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Allah
Teâlâ, rızâsını umarak lâ ilâhe
illallah diyen kimseyi cehenneme haram kılmıştır. "
Buhârî,
Salât 45, 46, Ezân 4, 5, 153, 154, Teheccüd 25,
33, 36, Meğâzî, 12, 13, Et'ime 15, Rikak 6,
İstitâbetü'l-mürteddîn 9; Müslim, Îmân
54, 55, Mesâcid 263, 264, 265, Fezâilü's-sahâbe
178. Ayrıca bk. Nesâî, İmâme 10, 46, Sehv 73;
İbni Mâce, Mesâcid 8
419. Ömer
İbnü'l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
"(Bir
keresinde) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e (ayrı
düştüğü) çocuğuna duyduğu özlemden
dolayı rastladığı her çocuğu kucaklayan, göğsüne
bastırıp emziren bir kadının da aralarında bulunduğu bir esir
grubunu getirdiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
çevresindekilere (o kadını işaretle):
- "Bu
kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir
misiniz?"diye sordu.
- Aslâ, atmaz! dedik.
Bunun
üzerine Hz. Peygamber:
- "İşte Allah Teâlâ
kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha
merhametlidir" buyurdu.
Buhârî,
Edeb 18; Müslim, Tevbe 22. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd,
Cenâiz 1; İbni Mâce, Zühd 35
420.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Allah varlıkları yarattığı zaman, kendi katında
arşın üstünde bulunan kitabına, "Rahmetim
gerçekten gadabıma gâlibtir" diye yazmıştır.
"
Bir rivâyette (Buhârî, Bed'ü'l-halk
1) "Rahmetim gadabıma üstün geldi"; bir başka
rivayette de (Buhârî, Tevhid 22, 28, 55; Müslim,
Tevbe 15) "Rahmetim gadabımı aştı" ifadeleri yer
almıştır.
Buhârî, Tevhîd 15,
22, 28, 55, Bed'ü'l-halk 1; Müslim, Tevbe l4-l6. Ayrıca
bk. İbni Mâce, Zühd 35
421. Yine
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine
göre "Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem'i şöyle buyururken dinle-dim" demiştir:
"Allah,
rahmetini yüz parçaya ayırmıştır. Doksan dokuz
parçasını kendi katında alıkoymuş, birini yeryüzüne
indirmiştir. İşte varlıklar bu bir parça rahmet sebebiyle
biribirlerine acırlar. Hatta hayvanlar, yavrusunun üzerine
basacağı endişesiyle ayağını çekip kaldırır. "
Bir
başka rivâyette (Müslim, Tevbe 19) şöyle
buyurulmuştur:
"Allah Teâlâ'nın yüz
rahmeti vardır. Bunlardan birini insanlar, cinler, hayvanlar ve
böcekler arasına indirmiştir. Onlar bu sebeple birbirlerini
sever ve birbirlerine acırlar. Yabani hayvan yavrusuna bu sebeple
şefkat gösterir. Allah, o doksan dokuz rahmeti kıyamet günü
kullarına merhamet etmek için yanında alıkoymuştur.
"
Buhârî, Edeb 19; Müslim,
Tevbe 17, 19. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 99; İbni
Mâce, Zühd 35
Müslim'in Selmân-ı
Fârisî'den naklettiği bir başka hadiste (Tevbe, 20),
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Hiç şüphesiz Allah Teâlâ'nın
yüz rahmeti vardır. Bu rahmetten bir tanesi sebebiyle
varlıklar birbirlerine merhamet ederler. Doksan dokuzu ise,
kıyamet gününe alıkonmuştur. "
Yine Müslim'deki
bir başka rivâyette (Tevbe, 21) Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
"Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün,
yüz rahmet halketmiştir. Her bir rahmet göklerle yer
arasını dolduracak enginliğe sahiptir. Bunlardan sadece bir
rahmeti yeryüzüne indirmiştir. İşte anne yavrusuna bu
sâyede şefkat gösterir. Yabani hayvanlar ve kuşlar
bunun sonucu olarak birbirlerine merhamet ederler. Allah Teâlâ
kıyamette bu biri doksan dokuza katarak rahmetini yüze
tamamlayacaktır. "
422. Yine Ebû Hüreyre
radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Tebâreke ve Teâlâ'dan
naklederek şöyle buyurmuştur:
Bir kul bir günah
işledi de "Allahım, günâhımı bağışla" dedi
mi, Allah Tebâreke ve Teâlâ:
- "Kulum
bir günah işledi ve (fakat) günahı bağışlayacak veya bu
yüzden kendisini sorgulayacak bir Rabbi olduğunu bildi"
der.
Sonra kul tekrar günâh işledi de "
Rabbim, günâhımı bağışla" dedi mi, Allah Tebâreke
ve Teâlâ:
- "Kulum bir günah işledi ve
(fakat) günahı bağışlayacak veya bu yüzden kendisini
sorgulayacak bir Rabbi olduğunu bildi" der.
Sonra kul
tekrar günah işledi de "Rabbim, günahımı bağışla"
dedi mi Allah Tebâreke ve Teâlâ:
- "Kulum
bir günah işledi ve fakat günahı bağışlayacak veya bu
yüzden kendisini sorgulayacak bir Rabbi olduğunu bildi. Ben
kulumu affettim, artık dilediğini yapsın" buyurur.
Buhârî,
Tevhîd 35; Müslim, Tevbe 29
423.
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
"Canım, kudret elinde olan Allah'a
yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız,
Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allah'dan
bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı.
"
Müslim, Tevbe 11
424.
Ebû Eyyûb Halid İbni Zeyd radıyallahu anh, "Ben
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle
buyururken dinledim" demiştir:
"Eğer siz hiç
günah işlemeseydiniz, Allah, günah işleyen ve
günahlarından tövbe ve istiğfar eden bir topluluk
yaratır da onları bağışlardı. "
Müslim,
Tevbe 10
425. Yine Ebû Hüreyre
radıyallahu anh şöyle dedi:
Aramızda Ebû Bekir,
Ömer ve bir kaç kişi daha bulunduğu halde Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte oturuyorduk. Bir ara
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kalkıp aramızdan
ayrıldı. Dönmesi gecikince bir şey mi oldu diye
endişelendik. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Kalktım ve onu
aramaya başladım. Neticede, Medineliler'e ait bir bahçeye
geldim. - Ebû Hüreyre olayı baştan sona anlattı-. En
sonunda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in kendisine
şöyle buyurduğunu haber verdi:
"Git, bu bostanın
dışında, Allah'dan başka ilâh olmadığına gönülden
inanıp şehâdet getiren kime rastlarsan, ona cennetlik
olduğu müjdesini ver!"
Müslim,
Îmân 52
426. Abdullah İbni Amr
İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet
edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Allah
Teâlâ'nın, İbrahim alehisselâm hakkındaki:
"Rabbim, putlar insanlardan birçoğunun sapmasına
sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir" [İbrâhim
sûresi (14), 36] âyetini ve Îsâ
aleyhisselâm'ın:
"Eğer kendilerine azâb
edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları
bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin"
meâlindeki sözünü [Mâide sûresi
(5), 118] okudu, ellerini kaldırdı ve:
"Allahım, ümmetimi
koru, ümmetime acı!" diye dua etti ve ağladı.
Bunun
üzerine Allah Teâlâ:
"Ey Cebrâil!
- Rabbin herşeyi daha iyi bilir ya - git, Muhammed'e niçin
ağladığını sor, buyurdu. Cebrâil geldi, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem de ümmeti için duyduğu
endişeden dolayı ağladığını söyledi. Zaten Allah her şeyi en
iyi bilendir. ( Cebrâil'in dönüp durumu haber
vermesi üzerine) Allah Teâlâ:
"Ey
Cebrâil! Muhammed'e git ve ona şu sözümüzü
ilet" buyurdu:
"Ümmetin konusunda seni razı
edeceğiz ve seni asla üzmeyeceğiz. "
Müslim,
Îmân 346
427. Muâz İbni
Cebel radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben, merkeb üzerinde
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in terkisinde idim.
Hz. Peygamber:
- "Ey Muâz! Allah'ın kullar
üzerinde, kulların da Allah üzerinde ne hakkı vardır,
bilir misin?" buyurdu. Ben:
- Allah ve Resûlü
daha iyi bilir, dedim. Bunun üzerine Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem:
- "Allah'ın, kulları
üzerindeki hakkı, onların sadece Allah'a kulluk etmeleri ve
hiçbir şeyi O'na ortak tutmamalarıdır. Kulların da Allah
üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak
tutmayan(lar)a azâb etmemesidir" buyurdu. Ben hemen:
-
Ey Allah'ın Resûlü! Bunu insanlara müjdeleyeyim
mi? dedim.
- "Müjdeleme, onlar buna güvenip
tembellik ederler" buyurdu.
Buhârî,
Cihâd 46; Müslim Îmân 48, 49. Ayrıca bk.
Buhârî, Libâs 101, İsti'zân 30, Tevhîd
1; Tirmizî, Îmân 18; İbni Mâce, Zühd
35
428. Berâ İbni Âzib
radıyallahu anhumâ'dan rivayet edildiğine göre
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Müslüman kabirde sorguya çekildiği
zaman, Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in
Allah'ın resûlü olduğuna şehâdet eder. İşte bu
şehâdet, Kur'ân-ı Kerîmdeki "Allah,
kendisine iman edenleri hem dünyada hem de âhirette
sağlamlaştırır " [İbrâhim sûresi (14), 27]
âyetinin delâlet ettiği mânâdır.
"
Buhârî, Cenâiz 87,
Tefsîru sûre (14), 2; Müslim, Cennet 73
429.
Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Gerçek
şudur ki kâfir bir iyilik yaptığı zaman, onun karşılığında
kendisine dünyalık bir nimet verilir. Mümine gelince,
Allah onun iyiliklerini âhirete saklar, dünyada da
yaptığı kulluğa göre ona rızık verir. "
Müslim,
Münâfıkîn 57
Bir rivâyete
göre de (Müslim, Münâfıkîn 56) Resûl-i
Ekrem şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki Allah,
hiçbir mü'minin işlediği iyiliği karşılıksız
bırakmaz. Mümin, yaptığı iyilik sebebiyle hem dünyada
hem de âhirette mükâfatlandırılır. Kâfire
gelince, dünyada Allah için yaptığı iyilikler
karşılığında kendisine rızık verilir. Âhirete vardığında
ise, kendisiyle mükâfatlandırılacağı herhangi bir
hayrı kalmaz. "
430. Câbir radıyallahu
anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Beş vakit
namaz, herhangi birinizin kapısı önünden gürül
gürül akan ve içinde günde beş defa
yıkandığı ırmağa benzer. "
Müslim,
Mesâcid 284
431. İbni Abbas
radıyallahu anhümâ, "Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittim"
demiştir:
"Hangi müslümanın cenâzesinde
Allah'a şirk koşmamış kırk kişi hazır bulunup namazını kılarsa,
Allah, onların ölü hakkındaki şefaatini mutlaka kabul
eder. "
Müslim, Cenâiz 59
432.
İbni Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Deriden
yapılmış bir çadır içinde kırk kadar kişi
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte
bulunuyorduk. Hz. Peygamber bize:
- "Siz cennetliklerin
dörtte biri olmaya razı mısınız? diye sordu. Biz:
- Evet,
dedik. Hz. Peygamber:
- "Cennetliklerin üçte
biri olmaya razı mısınız?" buyurdu. Biz:
- Evet, dedik.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem:
- "Muhammed'in canı, kudret elinde bulunan
Allah'a yemin ederim ki ben, sizin cennetliklerin yarısı
olacağınızı umarım; çünkü cennete müslüman
olmayan kimse giremez. Siz, müşriklere nisbetle kara öküzün
derisindeki beyaz benek ya da kırmızı (beyaz) öküzün
derisindeki siyah benek gibisiniz" buyurdu.
Buhârî,
Rikak 45, 46, Enbiyâ 7, Eymân 3, Tefsîru sûre
(22), 1; Müslim, Îmân 377. Ayrıca bk. Tirmizî,
Cennet 13; İbni Mâce, Zühd 34
433.
Ebû Mûsâ el-Eş'arî radıyallahu anh'den
rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü
Allah, her müslümana bir yahudi veya hıristiyan verir
ve Bu senin cehennemden kurtuluş fidyendir buyurur. "
Müslim,
Tevbe 49
Müslim'in yine Ebû Mûsâ
radıyallahu anh'den bir başka rivayetinde (Tevbe 51), Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet
günü bazı müslümanlar dağlar kadar günahlarla
gelir, Allah da onları affeder. "
434. İbni
Ömer radıyallahu anhümâ "Ben, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittim"
demiştir:
Mü'min kıyamet günü Rabbinin lutuf ve
keremine o kadar yakın olur ki, Allah onu halktan gizler ve
günahlarını itiraf ettirir:
- Şu günahını biliyor
musun, şu günahını biliyor musun? der. Mü'min:
-
Biliyorum yâ Rab, der. Cenâb-ı Hak da:
- "Ben
bu günah(ların)ı dünyada örtmüş gizlemiştim,
bugün de bağışlıyorum" buyurur.
Bunun üzerine
o kimseye iyiliklerinin kaydedildiği defter verilir.
Buhârî,
Mezâlim 3, Tefsîru sûre (11), 4, Edeb 60,
Tevhîd 36; Müslim Tevbe 52. Ayrıca bk. İbni Mâce,
Mukaddime 13
435. İbni Mes'ûd
radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kadını öpmüş
olan bir kişi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek
olayı anlattı. Bunun üzerine Allah Teâlâ,
"Gündüzün iki yanında ve gecenin gündüze
yakın saatlerinde namaz kıl. Gerçekten iyilikler,
kötülükleri silip süpürür"
[Hûd sûresi (11), 114] âyetini indirdi. O
kişi:
- Ey Allahın Resûlü! Bu hüküm bana
mı aittir? dedi. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve
sellem:
- "Bütün ümmetime aittir"
buyurdu.
Buhârî, Mevâkît
4; Tefsîru sûre (11), 6; Müslim, Tevbe 39-43.
Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (11), 6
436.
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve:
- Ey Allah'ın Resûlü!
Ben cezayı gerektiren bir iş işledim, cezâmı ver! dedi.
Tam o sırada namaz vaktiydi. Adam, Resûlullah ile
birlikte namazı kıldı. Namazdan sonra:
- Ey Allah'ın Resûlü!
Ben cezayı gerektiren bir iş yaptım, cezamı ver! dedi.
Hz.
Peygamber:
- "Sen bizimle birlikte namaz kıldın mı?"
buyurdu. Adam:
- Evet, dedi. Hz. Peygamber de:
- "Öyleyse
sen affolundun" buyurdu.
Buhârî,
Hudûd 27; Müslim, Tevbe 44, 45. Ayrıca bk. Ebû
Dâvûd, Hudûd 10
437. Enes
radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah
Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamdetmesinden,
bir şey içtikten sonra hamdetmesinden hoşnut olur.
"
Müslim, Zikir 89. Ayrıca bk. Tirmizî,
Et'ime 18
438. Ebû Musâ
radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Azîz
ve celîl olan Allah, gündüz günah işleyenin
tövbesini kabul etmek için gece rahmet kapısını açık
tutar; gece günah işleyenin tövbesini kabul etmek için
gündüz rahmet kapısını açık tutar. Bu uygulama
güneş batıdan doğuncaya kadar böylece devam eder.
"
Müslim, Tevbe 31
439.
Ebû Necîh Amr İbni Abese es-Sülemî
radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Câhiliye
devrindeyken, halkın sapıklık üzere bulunduğunu ve doğru bir
yolda olmadığını biliyordum. Çünkü onlar putlara
tapıyorlardı. Derken Mekke'de bir kişinin önemli haberler
verdiğini duydum. Bineğime atlayıp derhal o zâta geldim.
Bir de baktım, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
gizlenmiş, Mekkeliler onun aleyhinde cür'etkar bir
vaziyette. . Onunla görüşmenin yolunu aradım, Mekke'de
kendisine ulaştım ve:
- Sen kimsin, necisin? dedim.
- "Ben
peygamberim" cevabını verdi.
- Peygamber ne demek?
dedim.
- "Beni Allah gönderdi" dedi.
- Ne
ile gönderdi seni? dedim.
- "Hısım ve akrabanın
gözetilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir bilinmesi,
O'na hiçbir şeyin ortak koşulmaması vazifesiyle gönderdi"
buyurdu.
- Sana bu konuda yardımcı olacak yanında kim var?
dedim.
- "Hür bir erkek ve bir köle"
cevabını verdi. O gün yanında müminlerden sadece Ebû
Bekir ile Bilâl vardı. Ben:
- Sana ben de tâbî
olup yardım etmek için yanında kalmak istiyorum, dedim.
-
"Sen bugün, bu dediğini yapamazsın. Benim halimi ve
ortalığın durumunu görmüyor musun? Şimdi sen ailene
dön. Ne zaman benim meydana çıktığımı duyarsan,
yanıma gel" buyurdu.
Ben ailemin yanına döndüm.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye hicret
etti. Ben hâlâ ailemin yanındaydım. Onun Medine'ye
gelişini bekliyor ve haberlerini almaya gayret ediyordum. Derken
Medinelilerden bir kaç kişi yanıma geldi.
- Medineye
gelen o zât ne yaptı? diye sordum.
- Halk ona koşuyor;
kavmi onu öldürmek istemiş, başaramamış, cevabını
verdiler.
Bunun üzerine Medine'ye gelip Peygamber'in
huzuruna çıktım ve:
- Ey Allahın Resûlü,
beni tanıdınız mı? dedim.
- "Evet, Mekke'de sen benimle
görüşmüştün" buyurdu.
- Evet,
cevabını verdim. Sonra da:
- Ya Resûlallah! Allah'ın
sana öğrettiği ve benim bilmediğim şeyleri bana öğret;
bana namazı öğret! dedim.
- "Sabah namazını kıl.
Sonra güneş doğup bir mızrak boyu yükselinceye kadar
namaz kılma. Çünkü güneş, şeytanın iki
boynuzu arasından (tepesinden) doğar. Kâfirler de ona o
zaman secde ederler. Sonra dikilmiş mızrağın gölgesi azalıp
bitinceye kadar (nâfile olmak üzere) namaz kıl. Çünkü
namaz isbatlı şahitlidir. Sonra namaza ara ver. Çünkü
o vakit cehennem kızdırılır. Sonra gölge döndüğü
zaman öğle namazını kıl. Çünkü namaz
isbatlı şahitlidir. Onu İkindiye kadar kılmaya devam et. İkindi
namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar namaza ara
ver; çünkü güneş şeytanın iki boynuzu
arasından (tepesinden) batar, kâfirler de o zaman güneşe
secde ederler" buyurdu. Ben:
- Yâ Nebiyyallah! Bana
abdestten de bahset, dedim.
- "İçinizden her kim,
abdest suyunu hazırlayıp ağzına burnuna su verir ve burnunu
temizlerse, mutlaka yüzünün, ağzının ve burnunun
günahları dökülür! Sonra Allah'ın emrettiği
gibi yüzünü yıkarsa, yüzünün
günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür.
Sonra dirsekleriyle birlikte ellerini yıkarsa, elinin günahları
su ile beraber parmak uçlarından akar gider. Sonra başını
meshederse, başının günahları su ile birlikte saçlarının
ucundan dökülür. Sonra topuklarıyla beraber
ayaklarını yıkarsa, ayaklarının günahları su ile beraber
ayak parmaklarının ucundan akar. Eğer (böylece abdest alan)
bu adam, kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senâ eder,
O'nu layık olduğu vasıflarla yüceltir ve gönlünü
tam anlamıyla Allah'a bağlarsa, mutlaka anasından doğduğu günkü
gibi günahlarından arınmış olur" buyurdu.
Amr İbni
Abese bu hadisi, sahâbî Ebû Ümâme'ye
haber vermiş. Ebû Ümâme:
- Ey Amr, bir işten
dolayı şu kişiye verilen büyük mükâfat
konusundaki sözlerini iyi düşün, ikâzında
bulunmuştur. Bunun üzerine Amr:
- Ey Ebû Ümâme!
Yaşım ilerledi, kemiklerim zayıfladı, ecelim yaklaştı. Ne Allah'a
ne de Resûlullah'a yalan söyleme ihtiyacındayım. Ben
bu hadisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den bir,
iki, üç hatta yedi kere işitmemiş olsaydım aslâ
rivâyet etmezdim. Bu hadisi ben, Resûlullah'dan
bundan da fazla duymuş bulunmaktayım" demiştir.
Müslim,
Müsâfirîn 294
440. Ebû
Mûsâ el-Eş'arî radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Allah Teâlâ, bir ümmete
rahmetle muamele etmek isterse, o ümmetin peygamberini
onlardan önce öldürür. Onu, kendileri için
âhirette öncü ve kılavuz yapar. Allah Teâlâ,
bir ümmeti de helâk etmek isteyince, daha
peygamberleri sağ iken o millete azâbeder, onun gözü
önünde onları mahveder. Peygamberi yalanlayıp emrine
karşı gelmeleri yüzünden onları helâk etmek
suretiyle peygamberini de memnun ve teselli eder. "
Müslim,
Fezâil 24
ALLAH'IN RAHMETİNİ ÜMİT ETMENİN
FAYDASI
441. Ebû Hüreyre radıyallahu
anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Azîz ve celîl
olan Allah, "Ben, kulumun beni düşündüğü
gibiyim; beni andığı (her) yerde, onunlayım (rahmet ve yardımım
onunla beraberdir)" buyurmuştur.
Allah'a yemin ederim ki
Allah'ın, kulunun tövbe etmesinden dolayı duyduğu hoşnutluk,
herhangi birinizin ıssız çölde kaybettiği devesini
bulduğu zamanki sevincinden daha büyüktür. "
(Nitekim Allah şöyle buyurmuştur):
"Bana bir karış
yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bir arşın yaklaşana bir kulaç
yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben koşarak giderim.
"
Buhârî, Tevhîd 15, 35,
55; Müslim, Tevbe 1, Zikir 2, 19. Ayrıca bk. Tirmizî,
Zühd 51, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58
Bu,
Müslim'in rivâyetlerinden birinin metnidir (Tevbe 1)
ve önceki konuda açıklaması geçmiştir (414
numaralı hadis). Sahihayn'da (Buhârî, Tevhîd
15; Müslim, Zikir 2), "kulum beni andığı zaman"
şeklinde rivâyet edilmişken burada "beni andığı yerde"
diye geçmektedir. Her ikisi de doğrudur, sahihtir.
442.
Câbir İbni Abdullah radıyallahu anhümâ şöyle
dedi:
Vefâtından üç gün önce
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle
buyururken dinledim:
"Her biriniz (başka şekilde değil)
ancak Allah'a hüsnüzan ederek ölsün.
"
Müslim, Cennet 81, 82. Ayrıca bk. Ebû
Dâvûd, Cenâiz 13
443. Enes
radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem'i şöyle buyururken dinledim, dedi:
"Allah
Teâlâ:
Ey âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve
benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne
kadar çok olursa olsun onların büyüklüğüne
bakmadan seni bağışlarım.
Ey âdemoğlu! Günahların
gökleri dolduracak kadar olsa, sen benden bağışlanmanı
dilersen, günahlarını affederim.
Ey âdemoğlu! Sen
yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma
gelsen, fakat bana hiçbir şeyi ortak tutmamış, şirke
bulaşmamış olsan, ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle
karşılarım" buyurmuştur.
Tirmizî,
Daavât 98
KORKU ve Ü
MİT ARASINDA YAŞAMAK
444. Ebû Hüreyre radıyallahu
anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Eğer
mü'min, Allah'ın azabının nitelik ve niceliğini bilseydi,
cennet ümidine kapılmazdı. Kâfir de Allah'ın
rahmetinin nitelik ve niceliğini tam olarak kavrayabilseydi,
O'nun cennetinden asla ümidini kesmezdi".
Müslim,
Tevbe 23
445. Ebû Saîd el-Hudrî
radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ölü
tabuta konulup da insanlar (veya erkekler) onu omuzladığı zaman,
eğer iyi bir kişi ise "Beni çabuk götürünüz,
beni çabuk götürünüz!" diye
seslenir. Eğer iyi olmayan biri ise, "Eyvah!. Bu tabutu
nereye götürüyorsunuz?" der. O cenâzenin
sesini insandan başka her şey duyar. Eğer insan bu sesi duysaydı,
bayılırdı. "
Buhârî, Cenâiz
50, 53, 90. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 44
446.
Abdullah İbni Mes'ûd radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Cennet size ayakkabılarınızın bağından daha
yakındır. Cehennem de öyledir. "
Buhârî,
Rikak 29 [1]
Kaynak:
[1]:Muvahhid-1.16 İslami Kütüphane siyer-i nebi ve hadis..:Riyazi'üs salihin..:ALLAH'IN RAHMETİNİ ÜMİT ETMEK