ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !           En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
   Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla    Hadis Fihristi veya Konularına Göre Hadis Meali
Eraykitaptan Büyük Hizmet: Konularına Göre Hadis Meali veya Hadis Fihristi • A'dan • Z'ye Hizmetinize Sunmuştur



Konularına Göre Hadis Meali veya Hadis Fihristi       P         Harfi ile Başlayan Konular

PAPAZ / PAPAZLARI (NECRAN PAPAZLARI )



1100- Huzeyfe (R.A.) der ki:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine, Necran kabilesi reislerinden ve Hıristiyanlarm büyüklerinden Seyyid ile Âkıb, mübâhele (yalancı olan tarafa karşılıklı lanet okumak) için gelmişlerdi. Sonra bunlardan biri, diğerine:

— Biz bu lânetleşme işinden vazgeçelim, Çünkü bu adam hak peygamber olur da biz onunla mübâhele edersek, biz de, bizden son­ra gelecek neslimizde iflah etmez, dedi, Bu konuşmadan sonra her ikisi Hazreti Peygambere hitaben:

— Biz sana istediğin vergiyi (cizyeyi) vereceğiz. Ancak bizimle beraber emin bir kişi gönder; ancak göndereceğin adam mutlaka emin bir kişi olsun, dediler. Hazreti Peygamber onlara:
Sizinle beraber gerçekten emin bir adam göndereceğim.» buyurdu. Sonra Hazreti Peygamber: «Kalk, ey Ubeyde bin Cerrah!» dedi. Ebû Ubeyde ayağa kalkınca, Hazreti Peygamber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem onu göstererek:
«îşte bu adam, bu ümmetin eminidir.» buyurdu.
Sonra Necran halkının vergilerini almak için Ebû Ubeyde Hazretleri gönderildi.

*Her kim, (isa hakkında) sana gelen ilimden sonra seninle tar­tışmaya kalkışırsa de ki: Gelin oğullarımızı oğullarınızı, kadınlarımı­zı ve kadınlarınızı, kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım da gönül­den dileyerek yalancı olanlara Allah'ın lanetini okuyalım.» CAl-i Imran Sûresi,- ayet: 61) Mealindeki ayeti kerime nazil olunca, Hazre­ti Peygamber Nevran Hıristiyanlarını çağırttı ve onlara:

«Şimdiye kadar size her ne kadar delil getirdimse siz inadı ve çekişmeyi artırdınız. Şimdi geliniz bu ayeti kerime uyarınca müba-hele edelim, yalancı olana beddua edelim. Doğru, yalancıdan böy­lece ayrılmış olur.» buyurdu. Hıristiyanlar bu teklife razı olarak bir yer belirlendi. Belirli gün ve yerde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selle'm, Hasan, Hüseyin, Zehra ve Hazreti Ali ile beraber olarak Hı-ristiyanlara şöyle buyurdu: «Ben dua edeceğim, siz amîn, deyiniz.» Bunun üzerine hıristiyanlar uzun uzadıya düşündüler; sonra pişman oldular. Hazreti peygamberin yanına gelip saf bağladılar. Reisleri olan Seyyid yahud Akıb, arkadaşlarına dedi ki:

— Ey dostlarım! Bu mübahele işinden sakınınız. Şunu iyi anlı­yorum ki, peygamberler Allah'dan dilerlerse dağı yerinden koparır­lar. Eğer yalancı bizim tarafımız olursa yeryüzünde canlı bir Hıris­tiyan kalmaz.

Bundan sonra yılda iki bin elbise, otuz zırh ve her elbise ile kırk dirhem cizye vermeleri şartı ile anlaşmaya varıldı. Böylece evlerinedöndüler.
Hazreti Peygamber: «Eğer onlar bu yolda mübahele edeydiler, Allah Tealâ onları yere geçirirdi, bütün aile ve soyları ile helak olurlardı.» buyurdu.[1]

1101- Hazreti Enes'den (R.A.) rivayet edilmiştir:
«Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde bin Cerrah'dır.»[2]



Necran; Mekke ile Yemen arasında.Yemen'in Mekke tarafına düşen yerlerinden olup, Mekke'ye yedi merhalelik, konaklıktır. Yetmiş üç karyeden mürekkeptir.




Rivayete göre; ilk gelip burayı imar eden kişi Necran b. Zeydan, olduğu için, buraya ondan dolayı Necran ismi verilmiştir.




Necranlılar yurtlarındaki uzun bir hurma ağacına taparlar ve onu takdis ederlerken, Feymeyun adın­da ve Hz. İsa'nın dininde, duası makbul, ibadete düşkün, iyi halli birzâtın:

"Siz sapıklık içindesiniz! Taptığınız şu hurma ağacı, insana ne yarar, ne de zarar verebilir!




Ben ibadet ettiğim İlahıma-ki O Allah Birdir ve şeriksizdir-dua etsem, onu yok ediverin" demiş ve dua edince de, çıkan bir kasırganın ağacı kökünden söküp atması üzerine, Necran halkı Hıristiyanlığı kabul etin işierdir.




Resulullah (as) , Necranlılara.Necran uskufuna bir yazı yazdırdı.




Yazdırdığı yazı­da şöyle buyurdu:

"Bismillah!

Allah'ın Resûlü Muhammed'den Necran uskufuna,

İbrahim'in İsmail'in, İshak'ın ve Yâkub'un İlahı olan Allah'ın ismiyle başlarım.




İmdi: Ben sizi, kullara tapmaktan Allah'a ibadet etmeye, ben sizi kulların dostluğundan Allah'ın dostluğuna davet ediyorum.Bu davetimi kabul etmeye yanaşmazsanız, cizye (vergi) verirsiniz.Bundan da kaçınırsanız, size harb açacağımı bildiririm, vesselam !"




Resulullah (as) yazısı gelip uskuf onu okuyunca, son derecede korktu.Necranlılardan




Çan çalınıp, vadinin aşağısındaki yukansındaki halk toplandı.ve yöneticiler olan,Şurahbil b. Vedaa'yı ,Necranlı Abdullah b. Şurahbil 'i ve Cebbar b. Feyz'i de uskuf, Resulullah (as) yazısını verip okuttu ve onlara




"Allah'ın İbrahim'e, İsmail'in zürriyeti içinden bir peygamber çıkaracağını vaad buyurduğunu biliyor-sunuzdur! dedikten sonra ;Onlardan görüş sahibi olanlarını, Şurahbil b. Vedaa, Abdullah b. Şurahbil ve Cebbar b. Feyz'in de içlerinde bulunacağı bir heyetin gönderilip Resulullah (as) haberini kendiler­ine getirmesi üzerinde toplandı.

Necran Hıristiyan temsilcilerinin Resulullah (as) a gelişi, Hicretin 10. yılında idi.




Kendileri altmış kişi idiler.Gelenlerden dördü, Necranlıların eşrafındandı.Bunların içinde de üçü, kendilerinin işlerini çekip çevirenleri, yönetenleri idi.

Reisleri; Akîb dedikleri Abdülmesih olup, Necranlıların valisi, söz ve görüş sahibi ve danışmanı olan bu kişinin görüşüne göre hareket edilirdi.

İkincisi; Seyyid dedikleri Eyhem olup, Necranlıların seyahat ve toplama işlerinin yöneticisi idi.

Benî Bekr b.Vâillenden Ebu Harise b. Alkame ise Necranlıların uskufu, en büyük din bilgini, imamı, kitaplık (İbn Sa'd'a göre: medreseler) bakanı idi. Necranlılar içinde çok şerefli ve itibarlı idi.

Hıristiyan Rum kralları, ona, Araplardan olduğu halde, Hıristiyanlığa bağlılığı dolayısıyla mal verir­ler, ikramda bulunurlardı.




Krallar, Hıristiyanlık hakkındaki derin bilgi ve içtihadını işitip onun için kiliseler yaptırırlar, kendisini ikramlara boğarlardı.

Altmış Necran temsilcisinden bazılarının isimleri şöyledir

1. Akîb Abdülmesih,

2. Seyyid Eyhem,

3. Ebu Harise b. Alkame (Benî Bekr b. Vâillerin kardeşidir),

4. Evs,

5. Haris,

6. Zeyd,

7. Kays,

8. Yezid

9. Nübeyh,

10. Huveylid,

11. Amr,

12. Halid,

13. Abdullah,

14. Yuhannis,

15. Ebu Alkame Bişr b. Muaviye.

Ebu Hârise ile Kardeşinin Medine'ye Gelirken Yolda Resulullah (as) Hakkındaki Konuşmaları




Ebu Harise, dişi bir katıra binmiş, kardeşi Küz veya Kürz de yanında olduğu halde Resulullah (as)a gelirken, katırının ayakları dolaşarak yere kapanmıştı.

Kürz:

"Yüzünün üzerine düşsün, helak olsun!" diyerek Resulullah (as) a ilenince, Ebu Harise ona:

"Hayır, sen düş, sen helak ol!" dedi.

Kürz:

"Ey kardeşim! Sen bana bunu niçin söyledin?!" diye sordu.

Ebu Harise:

"Vallahi, o, bizim bekleyip durduğumuz peygamberdir!" dedi.

Kürz:

"Peki, sen bunu biliyorsun da, ona tâbi olmaktan seni alıkoyan nedir?" diye sordu.

Ebu Harise:

"Eğer dediğini yapacak olursam, şu kavim bize yaptı kılan hizmeti, itibar ve ikramı yapmazlar! Bizden yüz çevirirler, aksini yaparlar! Gördüğün herşeyi elimizden çekip geri alırlar!" dedi.

Ebu Hârise'nin bu sözü, kardeşi Kürz b. Alkame'ye çok tesir eti.

Kendisi bundan sonra Müslüman oldu.

Allah ondan razı olsun!

Necran Papazları-2

Resulullah (as) ın, Necran Reislerinin Yanındaki Kitapta İsim ve Sıfatlarının Yazılı Oluşu

Necran reislerinin yanlarında, tevarüs edegeldikleri bazı kitaplar bulunuyordu.

Her reis ölünce, reisliği başka bir reis alır ve bu kitaplara sahip olurdu.

Bu kitaplar mühür mumuyla mumlanmış olarak korunurdu.

Resulullah (as) ın zamanındaki reis, oğluna, bu kitaplarda Resulullah (as) ın vasıflarının yazılı bulunduğunu habervermiş ve:

"O, ismi bu kitaplarda yazılı peygamberdir!" demişti.

Reis öldüğü zaman oğlunun ilk işi hemen mührü kırıp kitapları açmak olmuş ve Resulullah (as) ın onlarda anıldığını görünce de, hemen Müslüman olmuş, Müslümanlığını İslâm amel-leriyle güzelleştirmiş ve hatta hac farizasını da yerine getirmiştir.Allah ondan razı olsun!

Necran Papazları-3


Necran Heyeti Medine'de




Necran heyeti Medine'ye gelince sefer elbiselerini üzerlerinden çıkardılar, Yemen bürüdü diye anılan ipekli elbiselerini, cübbelerini giyinip ipek ridalarını örtündükten, altından yüzüklerini takındıktan sonra, elbiselerinin eteklerini yerde sürüyerek ikindi namazı vaktinde Mescide girdil­er.

Resulullah (as)a selam verdiler.

Resulullah (as) onların selamlarına karşılık vermedi. Uzun müddet kendileriyle konuşmadı.

Temsilciler, kendilerine mahsus namazın vakti gelince, Resulullah (as) ın mescidinde namazlarını kılmaküzere ayağa kalktılar. Müslümanlardan bazıları onlara engel olmak istediler.

Resulullah




Necran Papazları-4

Bundan sonra, Necran temsilci heyeti, eskiden tanıdıkları Hz. Osman'la Abdurrahman b. Avf'a git­tiler.

Onları, Muhacirlerle Ensardan bazılarının bulundukları bir mecliste buldular ve:

"Ey Osman! Ey Abdurrahman! Peygamberiniz bize yazı yazdı.

Biz de, onun davetine icabet ederek geldik, yanına gidip kendisine selam verdik. Fakat o selamımıza karşılık vermedi.

Gündüzün, uzun müddet kendisiyle konuşmaktan men ve mahrum edildik.

Sizin bu husustaki görüşünüz nedir? Geri dönüp gitmemizi uygun görür müsünüz?" dediler.

Hz. Ali de oradaki cemaatin içinde idi.

Hz. Osman'la Abdurrahman b. Avf, Hz. Ali'ye:

"Ey Ebu'l-Hasen! Bu cemaat hakkında sen ne görüştesin?" diye sordular.

Hz. Ali, Hz. Osman'la Abdurrahman b. Avf'a:

"Ben bunların üzerlerine giydikleri şu etekleri sırmalı elbiselerini bırakıp sefer elbiselerini giydikten sonra Resûlullah Aleyhisselamın yanına dönmelerini uygun görürüm" dedi.

Hz. Osman, onlara:

"Bu, sizin şu elbiseniz yüzündendir!" dedi.

O gün Necran temsilcileri konak yerlerine döndüler. Ertesi günü, üzerlerinde ruhban elbiseleri olduğu halde geldiler.

Peygamberimiz Aleyhisselama selam verdiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam da onların selamlarına karşılık verdi.




Sonra da:

"Beni hak din ve kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; bana ilk gelişlerinde İblis (Şeytan) onların yanlarında bulunuyordu!" buyurdu.

Peygamberimiz Aleyhisselam, kendisiyle konuşan Necran Hıristiyan bilginlerinden ikisini; Seyyid (Eyhem)'le Akîb'iİslâmiyete davet etti. Onlara: "Müslüman olunuz!" buyurdu. Onlar:"Biz eskiden beri Müslümanız!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Siz yalan söylüyorsunuz! İsterseniz, Müslüman olmanıza engel olan şeyleri size haber vereyim!" buyurdu.

Onlar: "Haydi getir, bildir bakalım onları!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sizin Allah'a oğul isnad etmeniz, haça tapmanız, domuz eti yemeniz, içki içmeniz sizi İslâmiyetten men etmiş ve ediyor!" buyurdu.

Necran Papazları-5





Necranlı Hıristiyan bilginleri sözü uzatıyorlar, çoğaltıyorlar ve İsa Aleyhisselam hakkındaki inançlarını savunmaya çalışıyorlardı: "O, Allahtır!" diyorlar ve şöyle söylüyorlardı: "Çünkü o ölüyü diriltirdi, hastaları iyileştirirdi, gaybdan haber verirdi, çamurdan yaptığı kuş heykeli­ni üfleyip canlandırırdı. O, Allah'ın oğludur. Çünkü, onun bilinen bir babası olmamıştır. O beşikte konuşmuştur! Bunu kendisinden önce hiç kimse yapamamıştır! O, üçün üçüncüsüdür! Çünkü Allah, 'Yaptık!1, 'Emrettik!', 'Yarattık!', 'Hükmettik!' diyor. Eğer Allah Bir olsaydı, Yaptım!', 'Hükmettim!', Yarattım!' derdi. O halde, Allah üçtür Allah, İsa ve Meryem'den ibarettir!" diyorlardı.




E bu Harise: "Ya Muhammedi İsa hakkında sen ne dersin?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam: "O, Allah'ın kulu ve resûlüdür!" buyurdu.

E bu Harise: "Ey Ebu'l-Kâsım! Yüce Allah, senin dediğin gibi demiyor, şöyle şöyle diyor!" dedi.

Temsilcilerin en üstünü olan kişi de: "Sen ona ne için 'kuldur' diyerek hakaret ediyorsun?!" dedi.




Necran Papazları-6

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Evet! O, Allah'ın kuludur! Meryem'e ilkâ ettiği kelimesidir!" buyurdu.

Necran temsilcileri kızdılar

"Biz senin dediğini kabul etmeyiz! O, Allahtır! Öyle değilse, haydi söyle, onun babası kimdir?!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Siz, sıfatları babasının sıfatlarına benzemeyen bir oğul olamayacağını biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.

"Evet!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sizler, Rabbimizin hiç ölmeyen, diri, İsa'nın ise fani olduğunu biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.

Hıristiyan temsilcileri:

"Evet!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Sizler, Rabbimizin kendi Zâtıyla kâim olduğunu ve herşeyi koruduğunu, rızıklandırdığını biliyor­sunuz değil mi?" diye sordu.

Hıristiyan temsilcileri:

"Evet!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"İsa bunlardan herhangi birşeye malik bulunuyor mudur?" diye sordu.

Hıristiyan temsilcileri:

"Hayır!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Hiç şüphe yok ki, İsa'ya ana rahminde dilediği gibi suret veren Rabbimiz Allahtır.

Yemeyen, içmeyen Rabbimiz Allahtır!

Sizler İsa'ya annesi (Meryem)'in herhangi bir kadının hamile kaldığı gibi hamile kaldığını, sonra onu herhangi bir kadının çocuğunu doğurduğu gibi doğurduğunu, sonra onun bir çocuğun emzirilmesi gibi emzirilip beslendiğini, sonra yiyip içtiğini, işediğini biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.

Hıristiyan temsilciler

"Evet!" dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Hal böyle olduğuna göre, iddia ettiğiniz gibi İsa nasıl Allah veya Allah'ın oğlu olabilir?!" buyurunca, Necran Hıristiyan temsilcileri susakaldılar.

Necran Papazları-7

Yüce Allah, onların sözleri ve üzerinde ihtilafa düştükleri herşeyleri hakkında indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:



Bismillâhirrahmânirrahîm




1. Elif. Lâm. Mîm. Hayy ve kayyûm olan Allah'tan başka ilâh yoktur. (Resûlüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil'i indirmişti. Furkan'ı da indirdi. Bilinmeli ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir... (Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece Ğafurdur ve Rahimdir. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez....




İmrân'ın karısı şöyle demişti: «Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.» Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi. Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya'yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve «Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?» der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi....

Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti. Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secdeye kapan, (O'nun huzurunda) eğilenlerle beraber sen de eğil. (Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin.




Melekler

'Ey Meryem! Allah, Kendisinden bir Kelimeyi sana müjdeliyor Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryemoğlu'dur. Onun dünyada da, ahirette de şanı yücedir! O Allah'a çok yakın kullardandır da! Beşiğinde de, yetişkinlik halinde de insanlara söz söyleyecektir. O, salihlerdendir' dediği zaman da (sen yanlarında değildin)!

Meryem:

'Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken, benim nasıl bir çocuğum olabilir?!' dedi.

Allah:

'Öyledir! Fakat, Allah dilerse yaratır!

Bir işe hükmedince ona ancak 'Ol' der, o da oluverir.

Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek, onu İsrail oğullarına peygamber olarak gön­derecektir.

O da onlara:

'Hakikat, ben size Rabbinizden bir âyet (mucize) getirdim:

Gerçekten ben size çamurdan kuş biçimi gibi birşey yapar, ona üfürürüm de, o Allah'ın izniyle der­hal canlı bir kuş olur!

Yine Allah'ın izniyle anadan doğma körü ve abrası iyi eder, ölüleri diriltirim!

Evlerinizde ne yiyor, ne biriktiriyorsanız size haber veririm!

Elbette bunlarda sizin için-eğer iman ediciler iseniz-kesin bir ibret vardır!

Önümdeki Tevrafı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri yararınıza helâl kılmak için geldim.

Size Rabbinizden (peygamberliğimi isbaflayıcı) âyet (mucize) getirdim!

Artık Allahtan korkunuz, bana da itaat ediniz!

Şüphe yok ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; öyle ise O'na kulluk ediniz!

İşte doğru yol budur!' diyecektir [dedi].

Vaktâ ki İsa onlardan ısrarla taşan küfrü hissetti de:

'Allah'a doğru giden yolda bana yardım edecekler kimdir?' dedi.

Havariler

'Biziz Allah'ın yardımcıları! Allah'a inandık! Sen de ey İsa, şahit ol ki, biz Müslümanlarız!

Ey Rabbimiz! Senin indirdiğin Kitaba inandık. O peygambere de tâbi olduk!

Artık bizi birliğini ve peygamberlerini tanıyan şahitlerle beraber yaz!' dediler.

Yahudiler gizli hileye saptılar.

Allah da, onların o hilekârlıklarına mukabele etti.

Allah, bütün hilekâriarı hakkıyla bilendir.

O zaman Allah:

'Ey İsa! Şüphe yok ki seni öldürecek olan onlar değil, Benim!

Seni Kendime yükseltip kaldıracak, seni küfredenlerin içinden tertemiz kurtarıp çıkaracak ve sana tâbi olanları Kıyamet gününe kadar küfreden (Yahudi)lerin üstünde tutacak da Benim!

İşte o zaman aranızda, hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeylerin hükmünü Ben vereceğim!

Fakat o küfredenlere gelince; Ben onlan dünyada da, ahirette de en çetin azap ile azaplandıra-cağım!

Onların hiçbir yardımcıları da yoktur!

İman edip iyi işler yapanlara gelince; Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah zâlim­leri sevmez!

(Bu hükümler, bu vak'alar var ya!) Biz bunları sana âyetlerimizden, hikmet dolu Kur'ân'dan okuy­oruz.

Muhakkak ki, İsa'nın hali de, Allah katında Âdem'in hali gibidir.

Allah, onu (Âdem'i) topraktan yarattı! Sonra ona 'ON' buyurdu, o da oluverdi.

Bu hak ve hakikat Rabbinden gelen bir gerçektir. Bunda şüphecilerden olma!

Artık sana bu ilim geldikten sonra, kim onun hakkında seninle çekişirse, de ki:

'Geliniz! Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi davet edip toplanalım.

Sonra da, hepimiz birarada olarak dua ve niyaz edelim de, Allah'ın lanetini yalancıların üstüne okuyalım!'

İşte İsa hakkında sana anlatılan bu haber, elbette en doğru bir haberin beyanıdır.

Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

Allah, hiç şüphesiz, kudretiyle herşeye üstün gelen bir Azîz, hikmetiyle her yaptığını yerli yerince yapan bir Hakîm'dir!

Eğer haktan, imandan yine yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah o fesatçıları hakkıyla bilendir.

De ki:

'Ey Kitaplılar! Hepiniz, bizimle sizin aranızda müsavi ve adil bir kelimeye geliniz de, Allah'tan başkasına tapmayalım!

O'na hiçbir şeyi eş, ortak tutmayalım!

Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim, tanımayalım!

Buna rağmen, eğer yine yüz çevirirlerse, o zaman:

'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlanz!' deyiniz.[1]"



   Kaynak:

[1]: :Asım Köksal İslam Tarihi -Necran ve Necranlılar bölümünden derlenmiştir






“Hadis Fihristini online okuyabilir, facebook, twitter gibi diğer sosyal ağlarda paylaşabilir, bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. Eraykitap En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir