NECRAN PAPAZLARI
NECRAN EHLİ KISSASI
1100- Huzeyfe (R.A.) der ki:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine, Necran kabilesi reislerinden ve Hıristiyanlarm büyüklerinden Seyyid ile Âkıb, mübâhele (yalancı olan tarafa karşılıklı lanet okumak) için gelmişlerdi. Sonra bunlardan biri, diğerine:
— Biz bu lânetleşme işinden vazgeçelim, Çünkü bu adam hak peygamber olur da biz onunla mübâhele edersek, biz de, bizden sonra gelecek neslimizde iflah etmez, dedi, Bu konuşmadan sonra her ikisi Hazreti Peygambere hitaben:
— Biz sana istediğin vergiyi (cizyeyi) vereceğiz. Ancak bizimle beraber emin bir kişi gönder; ancak göndereceğin adam mutlaka emin bir kişi olsun, dediler. Hazreti Peygamber onlara:
Sizinle beraber gerçekten emin bir adam göndereceğim.» buyurdu. Sonra Hazreti Peygamber: «Kalk, ey Ubeyde bin Cerrah!» dedi. Ebû Ubeyde ayağa kalkınca, Hazreti Peygamber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem onu göstererek:
«îşte bu adam, bu ümmetin eminidir.» buyurdu.
Sonra Necran halkının vergilerini almak için Ebû Ubeyde Hazretleri gönderildi.
*Her kim, (isa hakkında) sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya kalkışırsa de ki: Gelin oğullarımızı oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım da gönülden dileyerek yalancı olanlara Allah'ın lanetini okuyalım.» CAl-i Imran Sûresi,- ayet: 61) Mealindeki ayeti kerime nazil olunca, Hazreti Peygamber Nevran Hıristiyanlarını çağırttı ve onlara:
«Şimdiye kadar size her ne kadar delil getirdimse siz inadı ve çekişmeyi artırdınız. Şimdi geliniz bu ayeti kerime uyarınca müba-hele edelim, yalancı olana beddua edelim. Doğru, yalancıdan böylece ayrılmış olur.» buyurdu. Hıristiyanlar bu teklife razı olarak bir yer belirlendi. Belirli gün ve yerde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selle'm, Hasan, Hüseyin, Zehra ve Hazreti Ali ile beraber olarak Hı-ristiyanlara şöyle buyurdu: «Ben dua edeceğim, siz amîn, deyiniz.» Bunun üzerine hıristiyanlar uzun uzadıya düşündüler; sonra pişman oldular. Hazreti peygamberin yanına gelip saf bağladılar. Reisleri olan Seyyid yahud Akıb, arkadaşlarına dedi ki:
— Ey dostlarım! Bu mübahele işinden sakınınız. Şunu iyi anlıyorum ki, peygamberler Allah'dan dilerlerse dağı yerinden koparırlar. Eğer yalancı bizim tarafımız olursa yeryüzünde canlı bir Hıristiyan kalmaz.
Bundan sonra yılda iki bin elbise, otuz zırh ve her elbise ile kırk dirhem cizye vermeleri şartı ile anlaşmaya varıldı. Böylece evlerinedöndüler.
Hazreti Peygamber: «Eğer onlar bu yolda mübahele edeydiler, Allah Tealâ onları yere geçirirdi, bütün aile ve soyları ile helak olurlardı.» buyurdu.
1101- Hazreti Enes'den (R.A.) rivayet edilmiştir:
«Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini de Ebû Ubey-de bin Cerrah'dır.»
Necran;
Mekke ile Yemen arasında.Yemen'in Mekke tarafına düşen
yerlerinden olup, Mekke'ye yedi merhalelik, konaklıktır. Yetmiş üç
karyeden mürekkeptir.
Rivayete
göre; ilk gelip burayı imar eden kişi Necran b. Zeydan, olduğu
için, buraya ondan dolayı Necran ismi verilmiştir.
Necranlılar
yurtlarındaki uzun bir hurma ağacına taparlar ve onu takdis
ederlerken, Feymeyun adında ve Hz. İsa'nın dininde, duası
makbul, ibadete düşkün, iyi halli birzâtın:
"Siz
sapıklık içindesiniz! Taptığınız şu hurma ağacı, insana ne
yarar, ne de zarar verebilir!
Ben
ibadet ettiğim İlahıma-ki O Allah Birdir ve şeriksizdir-dua etsem,
onu yok ediverin" demiş ve dua edince de, çıkan bir
kasırganın ağacı kökünden söküp atması üzerine,
Necran halkı Hıristiyanlığı kabul etin işierdir.
Resulullah
(as) ,
Necranlılara.Necran uskufuna bir yazı yazdırdı.
Yazdırdığı
yazıda şöyle buyurdu:
"Bismillah!
Allah'ın
Resûlü Muhammed'den Necran uskufuna,
İbrahim'in
İsmail'in, İshak'ın ve Yâkub'un İlahı olan Allah'ın ismiyle
başlarım.
İmdi:
Ben sizi, kullara tapmaktan Allah'a ibadet etmeye, ben sizi kulların
dostluğundan Allah'ın dostluğuna davet ediyorum.Bu davetimi kabul
etmeye yanaşmazsanız, cizye (vergi) verirsiniz.Bundan da
kaçınırsanız, size harb açacağımı bildiririm, vesselam
!"
Resulullah
(as) yazısı
gelip uskuf onu okuyunca, son derecede korktu.Necranlılardan
Çan
çalınıp, vadinin aşağısındaki yukansındaki halk toplandı.ve
yöneticiler olan,Şurahbil
b. Vedaa'yı ,Necranlı Abdullah b. Şurahbil 'i
ve Cebbar
b. Feyz'i de uskuf,
Resulullah (as)
yazısını
verip okuttu ve onlara
"Allah'ın
İbrahim'e, İsmail'in zürriyeti içinden bir peygamber
çıkaracağını vaad buyurduğunu biliyor-sunuzdur!
dedikten sonra ;Onlardan
görüş sahibi olanlarını,
Şurahbil b. Vedaa, Abdullah b. Şurahbil ve Cebbar b. Feyz'in de
içlerinde bulunacağı bir heyetin gönderilip Resulullah
(as) haberini
kendilerine getirmesi üzerinde toplandı.
Necran
Hıristiyan temsilcilerinin Resulullah
(as) a
gelişi, Hicretin 10. yılında idi.
Kendileri
altmış kişi idiler.Gelenlerden dördü, Necranlıların
eşrafındandı.Bunların içinde de üçü,
kendilerinin işlerini çekip çevirenleri, yönetenleri
idi.
Reisleri;
Akîb dedikleri Abdülmesih olup, Necranlıların valisi, söz
ve görüş sahibi ve danışmanı olan bu kişinin görüşüne
göre hareket edilirdi.
İkincisi;
Seyyid dedikleri Eyhem olup, Necranlıların seyahat ve toplama
işlerinin yöneticisi idi.
Benî
Bekr
b.Vâillenden Ebu Harise b. Alkame ise Necranlıların uskufu, en
büyük din bilgini, imamı, kitaplık (İbn Sa'd'a göre:
medreseler) bakanı idi. Necranlılar içinde çok şerefli
ve itibarlı idi.
Hıristiyan
Rum kralları, ona, Araplardan olduğu halde, Hıristiyanlığa bağlılığı
dolayısıyla mal verirler, ikramda bulunurlardı.
Krallar,
Hıristiyanlık hakkındaki derin bilgi ve içtihadını işitip onun
için kiliseler yaptırırlar, kendisini ikramlara boğarlardı.
Altmış
Necran temsilcisinden bazılarının isimleri şöyledir
1.
Akîb Abdülmesih,
2.
Seyyid Eyhem,
3.
Ebu Harise b. Alkame (Benî Bekr b. Vâillerin kardeşidir),
4.
Evs,
5.
Haris,
6.
Zeyd,
7.
Kays,
8.
Yezid
9.
Nübeyh,
10.
Huveylid,
11.
Amr,
12.
Halid,
13.
Abdullah,
14.
Yuhannis,
15.
Ebu Alkame Bişr b. Muaviye.
Ebu
Hârise ile Kardeşinin Medine'ye Gelirken Yolda Resulullah
(as) Hakkındaki
Konuşmaları
Ebu
Harise, dişi bir katıra binmiş, kardeşi Küz veya Kürz de
yanında olduğu halde Resulullah
(as)a
gelirken, katırının ayakları dolaşarak yere kapanmıştı.
Kürz:
"Yüzünün
üzerine düşsün, helak olsun!" diyerek Resulullah
(as) a
ilenince, Ebu Harise ona:
"Hayır,
sen düş, sen helak ol!" dedi.
Kürz:
"Ey
kardeşim! Sen bana bunu niçin söyledin?!" diye
sordu.
Ebu
Harise:
"Vallahi,
o, bizim bekleyip durduğumuz peygamberdir!" dedi.
Kürz:
"Peki,
sen bunu biliyorsun da, ona tâbi olmaktan seni alıkoyan nedir?"
diye sordu.
Ebu
Harise:
"Eğer
dediğini yapacak olursam, şu kavim bize yaptı kılan
hizmeti, itibar ve ikramı yapmazlar! Bizden yüz çevirirler,
aksini yaparlar! Gördüğün herşeyi elimizden çekip
geri alırlar!" dedi.
Ebu
Hârise'nin bu sözü, kardeşi Kürz b. Alkame'ye
çok tesir eti.
Kendisi
bundan sonra Müslüman oldu.
Allah
ondan razı olsun!
Necran
Papazları-2
Resulullah
(as) ın, Necran Reislerinin Yanındaki
Kitapta İsim ve Sıfatlarının Yazılı Oluşu
Necran
reislerinin yanlarında, tevarüs edegeldikleri bazı kitaplar
bulunuyordu.
Her
reis ölünce, reisliği başka bir reis alır ve bu kitaplara
sahip olurdu.
Bu
kitaplar mühür mumuyla mumlanmış olarak korunurdu.
Resulullah
(as) ın zamanındaki reis, oğluna, bu
kitaplarda Resulullah (as) ın
vasıflarının yazılı bulunduğunu habervermiş ve:
"O,
ismi bu kitaplarda yazılı peygamberdir!" demişti.
Reis öldüğü zaman oğlunun ilk
işi hemen mührü kırıp kitapları açmak olmuş ve
Resulullah (as) ın
onlarda anıldığını görünce de, hemen Müslüman
olmuş, Müslümanlığını İslâm amel-leriyle
güzelleştirmiş ve hatta hac farizasını da yerine
getirmiştir.Allah ondan razı olsun!
Necran
Papazları-3
Necran
Heyeti Medine'de
Necran
heyeti Medine'ye gelince sefer elbiselerini üzerlerinden
çıkardılar, Yemen bürüdü diye anılan ipekli
elbiselerini, cübbelerini giyinip ipek ridalarını örtündükten,
altından yüzüklerini takındıktan sonra, elbiselerinin
eteklerini yerde sürüyerek ikindi namazı vaktinde Mescide
girdiler.
Resulullah
(as)a
selam verdiler.
Resulullah
(as) onların
selamlarına karşılık vermedi. Uzun müddet kendileriyle
konuşmadı.
Temsilciler,
kendilerine mahsus namazın vakti gelince, Resulullah
(as) ın
mescidinde namazlarını kılmaküzere ayağa kalktılar.
Müslümanlardan bazıları onlara engel olmak istediler.
Resulullah
Necran
Papazları-4
Bundan
sonra, Necran temsilci heyeti, eskiden tanıdıkları Hz. Osman'la
Abdurrahman b. Avf'a gittiler.
Onları,
Muhacirlerle Ensardan bazılarının bulundukları bir mecliste buldular
ve:
"Ey
Osman! Ey Abdurrahman! Peygamberiniz bize yazı yazdı.
Biz
de, onun davetine icabet ederek geldik, yanına gidip kendisine selam
verdik. Fakat o selamımıza karşılık vermedi.
Gündüzün,
uzun müddet kendisiyle konuşmaktan men ve mahrum edildik.
Sizin
bu husustaki görüşünüz nedir? Geri dönüp
gitmemizi uygun görür müsünüz?"
dediler.
Hz.
Ali de oradaki cemaatin içinde idi.
Hz.
Osman'la Abdurrahman b. Avf, Hz. Ali'ye:
"Ey
Ebu'l-Hasen! Bu cemaat hakkında sen ne görüştesin?"
diye sordular.
Hz.
Ali, Hz. Osman'la Abdurrahman b. Avf'a:
"Ben
bunların üzerlerine giydikleri şu etekleri sırmalı elbiselerini
bırakıp sefer elbiselerini giydikten sonra Resûlullah
Aleyhisselamın yanına dönmelerini uygun görürüm"
dedi.
Hz.
Osman, onlara:
"Bu,
sizin şu elbiseniz yüzündendir!" dedi.
O
gün Necran temsilcileri konak yerlerine döndüler.
Ertesi günü, üzerlerinde ruhban elbiseleri olduğu
halde geldiler.
Peygamberimiz
Aleyhisselama selam verdiler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam da onların selamlarına karşılık verdi.
Sonra
da:
"Beni
hak din ve kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki;
bana ilk gelişlerinde İblis (Şeytan) onların yanlarında bulunuyordu!"
buyurdu.
Peygamberimiz
Aleyhisselam, kendisiyle konuşan Necran Hıristiyan bilginlerinden
ikisini; Seyyid (Eyhem)'le Akîb'iİslâmiyete davet etti.
Onlara: "Müslüman
olunuz!" buyurdu. Onlar:"Biz
eskiden beri Müslümanız!" dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam:
"Siz
yalan söylüyorsunuz! İsterseniz, Müslüman
olmanıza engel olan şeyleri size haber vereyim!" buyurdu.
Onlar:
"Haydi
getir, bildir bakalım onları!" dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam:
"Sizin
Allah'a oğul isnad etmeniz, haça tapmanız, domuz eti yemeniz,
içki içmeniz sizi İslâmiyetten men etmiş ve
ediyor!" buyurdu.
Necran
Papazları-5
Necranlı
Hıristiyan bilginleri sözü uzatıyorlar, çoğaltıyorlar
ve İsa Aleyhisselam hakkındaki inançlarını savunmaya
çalışıyorlardı: "O, Allahtır!" diyorlar ve şöyle
söylüyorlardı: "Çünkü
o ölüyü diriltirdi, hastaları iyileştirirdi, gaybdan
haber verirdi, çamurdan yaptığı kuş heykelini üfleyip
canlandırırdı. O,
Allah'ın oğludur. Çünkü, onun bilinen bir babası
olmamıştır. O
beşikte konuşmuştur! Bunu kendisinden önce hiç kimse
yapamamıştır! O,
üçün üçüncüsüdür!
Çünkü Allah, 'Yaptık!1, 'Emrettik!',
'Yarattık!', 'Hükmettik!' diyor. Eğer
Allah Bir olsaydı, Yaptım!', 'Hükmettim!', Yarattım!' derdi.
O halde, Allah
üçtür Allah, İsa ve Meryem'den ibarettir!"
diyorlardı.
E
bu Harise: "Ya
Muhammedi İsa hakkında sen ne dersin?" diye sordu.
Peygamberimiz
Aleyhisselam: "O,
Allah'ın kulu ve resûlüdür!" buyurdu.
E
bu Harise: "Ey
Ebu'l-Kâsım! Yüce Allah, senin dediğin gibi demiyor, şöyle
şöyle diyor!" dedi.
Temsilcilerin
en üstünü olan kişi de: "Sen
ona ne için 'kuldur' diyerek hakaret ediyorsun?!" dedi.
Necran
Papazları-6
Peygamberimiz
Aleyhisselam:
"Evet!
O, Allah'ın kuludur! Meryem'e ilkâ ettiği kelimesidir!"
buyurdu.
Necran
temsilcileri kızdılar
"Biz
senin dediğini kabul etmeyiz! O, Allahtır! Öyle değilse, haydi
söyle, onun babası kimdir?!" dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam, onlara:
"Siz,
sıfatları babasının sıfatlarına benzemeyen bir oğul olamayacağını
biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.
"Evet!"
dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam:
"Sizler,
Rabbimizin hiç ölmeyen, diri, İsa'nın ise fani olduğunu
biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.
Hıristiyan
temsilcileri:
"Evet!"
dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam, onlara:
"Sizler,
Rabbimizin kendi Zâtıyla kâim olduğunu ve herşeyi
koruduğunu, rızıklandırdığını biliyorsunuz değil mi?" diye
sordu.
Hıristiyan
temsilcileri:
"Evet!"
dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam, onlara:
"İsa
bunlardan herhangi birşeye malik bulunuyor mudur?" diye sordu.
Hıristiyan
temsilcileri:
"Hayır!"
dediler.
Peygamberimiz
Aleyhisselam, onlara:
"Hiç
şüphe yok ki, İsa'ya ana rahminde dilediği gibi suret veren
Rabbimiz Allahtır.
Yemeyen,
içmeyen Rabbimiz Allahtır!
Sizler
İsa'ya annesi (Meryem)'in herhangi bir kadının hamile kaldığı gibi
hamile kaldığını, sonra onu herhangi bir kadının çocuğunu
doğurduğu gibi doğurduğunu, sonra onun bir çocuğun emzirilmesi
gibi emzirilip beslendiğini, sonra yiyip içtiğini, işediğini
biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.
Hıristiyan
temsilciler
"Evet!"
dediler.
Bunun
üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:
"Hal
böyle olduğuna göre, iddia ettiğiniz gibi İsa nasıl Allah
veya Allah'ın oğlu olabilir?!" buyurunca, Necran Hıristiyan
temsilcileri susakaldılar.
Necran
Papazları-7
Yüce
Allah, onların sözleri ve üzerinde ihtilafa düştükleri
herşeyleri hakkında indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.
Elif. Lâm. Mîm. Hayy ve kayyûm olan Allah'tan başka
ilâh yoktur. (Resûlüm!) O, sana Kitab'ı hak ve
önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha
önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat
ile İncil'i indirmişti. Furkan'ı da indirdi. Bilinmeli ki, Allah'ın
âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap
vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç
sahibidir...
(Resûlüm!)
De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin
ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece Ğafurdur
ve
Rahimdir.
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz
çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez....
İmrân'ın
karısı şöyle demişti: «Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul
olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz
(niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.» Onu
doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız
doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim.
Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi.
Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel
bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya'yı da onun bakımı ile
görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her
girişinde orada bir rızık bulur ve «Ey Meryem, bu sana nereden
geliyor?» der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine
sayısız rızık verir, derdi....
Hani
melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni
tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına
tercih etti. Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secdeye kapan, (O'nun
huzurunda) eğilenlerle beraber sen de eğil. (Resûlüm!)
Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb
haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine
alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen
onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de
yanlarında değildin.
Melekler
'Ey
Meryem! Allah, Kendisinden bir Kelimeyi sana müjdeliyor Adı İsa,
lakabı Mesih, sıfatı Meryemoğlu'dur. Onun dünyada da, ahirette
de şanı yücedir! O Allah'a çok yakın kullardandır da!
Beşiğinde de, yetişkinlik halinde de insanlara söz
söyleyecektir. O, salihlerdendir' dediği zaman da (sen
yanlarında değildin)!
Meryem:
'Ey
Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken, benim nasıl bir çocuğum
olabilir?!' dedi.
Allah:
'Öyledir!
Fakat, Allah dilerse yaratır!
Bir
işe hükmedince ona ancak 'Ol' der, o da oluverir.
Allah
ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek, onu İsrail
oğullarına peygamber olarak gönderecektir.
O
da onlara:
'Hakikat,
ben size Rabbinizden bir âyet (mucize) getirdim:
Gerçekten
ben size çamurdan kuş biçimi gibi birşey yapar, ona
üfürürüm de, o Allah'ın izniyle derhal canlı
bir kuş olur!
Yine
Allah'ın izniyle anadan doğma körü ve abrası iyi eder,
ölüleri diriltirim!
Evlerinizde
ne yiyor, ne biriktiriyorsanız size haber veririm!
Elbette
bunlarda sizin için-eğer iman ediciler iseniz-kesin bir ibret
vardır!
Önümdeki
Tevrafı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri
yararınıza helâl kılmak için geldim.
Size
Rabbinizden (peygamberliğimi isbaflayıcı) âyet (mucize)
getirdim!
Artık
Allahtan korkunuz, bana da itaat ediniz!
Şüphe
yok ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; öyle ise
O'na kulluk ediniz!
İşte
doğru yol budur!' diyecektir [dedi].
Vaktâ
ki İsa onlardan ısrarla taşan küfrü hissetti de:
'Allah'a
doğru giden yolda bana yardım edecekler kimdir?' dedi.
Havariler
'Biziz
Allah'ın yardımcıları! Allah'a inandık! Sen de ey İsa, şahit ol ki,
biz Müslümanlarız!
Ey
Rabbimiz! Senin indirdiğin Kitaba inandık. O peygambere de tâbi
olduk!
Artık
bizi birliğini ve peygamberlerini tanıyan şahitlerle beraber yaz!'
dediler.
Yahudiler
gizli hileye saptılar.
Allah
da, onların o hilekârlıklarına mukabele etti.
Allah,
bütün hilekâriarı hakkıyla bilendir.
O
zaman Allah:
'Ey
İsa! Şüphe yok ki seni öldürecek olan onlar değil,
Benim!
Seni
Kendime yükseltip kaldıracak, seni küfredenlerin içinden
tertemiz kurtarıp çıkaracak ve sana tâbi olanları
Kıyamet gününe kadar küfreden (Yahudi)lerin üstünde
tutacak da Benim!
İşte
o zaman aranızda, hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeylerin hükmünü
Ben vereceğim!
Fakat
o küfredenlere gelince; Ben onlan dünyada da, ahirette de
en çetin azap ile azaplandıra-cağım!
Onların
hiçbir yardımcıları da yoktur!
İman
edip iyi işler yapanlara gelince; Allah onların mükâfatlarını
tastamam verecektir. Allah zâlimleri sevmez!
(Bu
hükümler, bu vak'alar var ya!) Biz bunları sana
âyetlerimizden, hikmet dolu Kur'ân'dan okuyoruz.
Muhakkak
ki, İsa'nın hali de, Allah katında Âdem'in hali gibidir.
Allah,
onu (Âdem'i) topraktan yarattı! Sonra ona 'ON' buyurdu, o da
oluverdi.
Bu
hak ve hakikat Rabbinden gelen bir gerçektir. Bunda
şüphecilerden olma!
Artık
sana bu ilim geldikten sonra, kim onun hakkında seninle çekişirse,
de ki:
'Geliniz!
Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı,
kendimizi ve kendinizi davet edip toplanalım.
Sonra
da, hepimiz birarada olarak dua ve niyaz edelim de, Allah'ın lanetini
yalancıların üstüne okuyalım!'
İşte
İsa hakkında sana anlatılan bu haber, elbette en doğru bir haberin
beyanıdır.
Allah'tan
başka hiçbir ilah yoktur!
Allah,
hiç şüphesiz, kudretiyle herşeye üstün gelen
bir Azîz, hikmetiyle her yaptığını yerli yerince yapan bir
Hakîm'dir!
Eğer
haktan, imandan yine yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah
o fesatçıları hakkıyla bilendir.
De
ki:
'Ey
Kitaplılar! Hepiniz, bizimle sizin aranızda müsavi ve adil bir
kelimeye geliniz de, Allah'tan başkasına tapmayalım!
O'na
hiçbir şeyi eş, ortak tutmayalım!
Allah'ı
bırakıp da kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim, tanımayalım!
Buna
rağmen, eğer yine yüz çevirirlerse, o zaman:
'Şahit
olunuz ki, biz Müslümanlanz!' deyiniz.[1]"
Kaynak:
[1]:Asım Köksal İslam Tarihi Necran ve Necranlılar bölümünden derlenmiştir