NAMAZDA KIRAAT
(NAMAZA BAŞLAMA DUALARI OKUNDUKTAN SONRA OKUNMASI GEREKENLER)
Peygamber (s.a.v.) duanın ardından şu sözlerle Allah’a sığınırdı:
أَعُوذُ
باِلله ِمنَ
الشَّيْطاَنِ
الرَّجِيمِ
مِنْ
هَمْزِهِ وَ
نَفْخهِ وَ
نَفَثِهِ.-1
“Kovulmuş şeytandan, onun sıkıştırmasından (hemz), üfürmesinden (nefh) ve üflemesinden (nefs) Allah’a sığınırım.”[1]
Bazen bunu şu şekilde okurdu:
أَعُوذُ
باِللهِ
السَّمِيعِ
الْعَليِم ِمِنَ
الشَّيْطاَنِ...-2
“...şeytan’dan, her şeyi işiten ve her şeyi bilen Allah’a sığınırım.”[2]
Ardından:
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمَنِ
الرَّحِيمِ-3
“Bismillahirrahmanirrahim
(Rahmân Rahîm Allah’ın adıyla)” der; fakat bunu açıktan okumazdı.[3]
Besmelenin ardından Fâtiha sûresini okur; bunu da her bir âyetinden sonra bir miktar durarak yapardı.بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم [dedikten sonra bir süre bekler, sonra] الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِين [der, bir süre bekler; sonra] الرَّحِيمِ الرَّحْمنِ [derdi. Aynı şekilde bir süre bekler, sonra] مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ derdi. Sûreyi sonuna kadar bu şekilde okurdu. Bütün okuyuşları bu şekildeydi; âyet başlarında durur, ayeti bir sonraki âyete bağlamazdı.[4]
Bazenمَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ ayetini uzatmaksızın, مَلِكِ يَوْمِ الدِّين biçiminde okurdu.[5]
Âyet Âyet Okumak
Fâtiha’nın Namazın Rüknü Olması ve Fazileti
Peygamber (s.a.v.) bu sûrenin şanını yüceltmiş, şöyle buyurmuştur:
“[Namazda] Fâtihatü’l-kitab’ı [ve başka sûreleri] okumayan kişinin namazı yoktur.”[6] Başka bir rivayette ise şöyle buyurmuştur:
“Kişinin Fâtihatü’l-kitab’ı okumadığı namaz kabul olmaz.”[7]
Peygamber bazen de şöyle buyuruyordu:
“Kim namaz kılar da içinde Fâtihatü'l-kitabı okumazsa, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir; tamam değildir.”[8]
Başka bir hadiste ise şöyle buyurmaktadır:
“Yüce Allah şöyle buyurdu: “Ben namazı[9] kulumla aramda ikiye böldüm: Yarısı benim, yarısı da kulumundur. Kuluma istediği verilecektir.”
Rasûlullah (s.a.v.) “Onu (Fâtiha’yı) okuyun” dedi ve şöyle devam etti:
“Kul: “el-Hamdü lillâhi rabbil-âlemin” der. Allah: “Kulum bana hamdetti” der. Kul: “er-Rahmâni’r-rahîm” der. Allah: “Kulum beni övdü” der. Kul: “Mâliki yevmi’d-dîn” der. Allah: “Kulum beni yüceltti” der. Kul: “İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn” der. Allah: “İşte bu, kulumla benim aramdadır; kuluma istediği verilecektir” der. Kul: “İhdina’s-sırâta’l-mustakîm, sıratallezîne en’amte aleyhim ğayri’l-mağdûbi aleyhim vela’d-dâllîn” der. Allah: “İşte bu, kulumundur, kuluma istediği verilecektir” der.”[10]
Peygamber (s.a.v.) bir hadisinde de şöyle buyurur:
“Allah Teâlâ, ne Tevrat’ta ne de İncil’de Ümmü’l-Kuran[11] gibi bir sûre indirmemiştir. O, sürekli tekrarlanan yedi (es-Seb’u'l-mesânî)[12] [ve bana verilmiş olan Yüce Kur’an’dır].”[13]
Namazını düzgün kılmayan kimseye de namazında Fâtiha sûresini okumasını emretmiştir.[14] Fâtiha’yı ezberleyemeyen birine ise şöyle demiştir: “Sen namazında:
سُبْحَانَ اللَََّهِ، وَالْحَمْدُ اللَّهِ، وَلاَ إِلَهَ إَِلا اللَّهُ، وَاللَّهُ أَكْبَرُ، وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إلاَّ بِاللّهِ.
“Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Bütün övgüler Allah’adır. Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah çok büyüktür. Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır.”[15] duasını oku."
Namazını düzgün kılmayan kimseye ise şunu söylemiştir: “Eğer ezberinde Kur’an(dan âyetler) varsa, onları oku; ezberinde Kur’an’dan hiçbir şey yoksa, “el-Hamdülillah, Allahu ekber, Lâ ilâhe illallah” de.”[16]
İmam Sesli Okuduğunda Cemaatin Susması
Rasûlullah (s.a.v.) imamın açıktan okuduğu namazlarda imama uyan cemaate de Fâtiha’yı okuma izni vermişti. Bu izin şöyle gelmişti: Bir gün “sabah namazında Kur’an okuyor; fakat okumakta zorlanıyordu. Namazı bitirince cemaate dönerek:
“Sanırım, imamınızın arkasında siz de okuyorsunuz?” diye sordu. Biz: “Evet, ey Allah’ın Rasûlü! Hızlı bir şekilde okuyoruz.” diye cevap verdik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Böyle yapmayın. [Siz sadece] Fâtiha’yı okuyun; çünkü onu okumayanın namazı yoktur.”[17]
Hz. Peygamber (s.a.v.) daha sonra imamın açıktan okuduğu namazlarda cemaatin okumasını yasaklamıştır. Bu yasak şöyle meydana gelmişti: “Hz. Peygamber (s.a.v.) açıktan okuduğu bir namazı (bir rivâyette: sabah namazını) kıldırdıktan sonra cemaate şöyle dedi: “Biraz önce benimle beraber okuyanınız oldu mu?” Bir adam: “Evet, ey Allah’ın Rasûlü, ben okudum!” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Ben de bana ne oluyor ki huzursuz oluyorum!? diyordum.”[18] [Ebû Hüreyre dedi ki]: “İnsanlar, Rasûlullah’tan (s.a.v.) bunu duyduktan sonra onun açıktan okuduğu namazlarda okumaya son verdiler. [İmamın açıktan okumadığı namazlarda ise sessizce okumaya devam ettiler.][19]
Hz. Peygamber (s.a.v.), imamın okuyuşunu dinlemek için susmayı da imama uymanın gereklerinden kabul etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“İmam, kendisine uyulmak için imam yapılmıştır. O, tekbir aldığında siz de tekbir alın; okuduğunda susup, dinleyin.”[20]
Hz. Peygamber (s.a.v.), imamı dinlemenin, arkasındaki cemaatin kıratının da yerine geçeceğini bildirerek, şöyle buyurmuştur “Her kim imama uyarsa, imamın okuması onun okuması yerine de geçer.”[21] Bu imamın açıktan okuduğu namazlarda böyledir.
İmamın Açıktan Okumadığı Namazlarda Cemaate Kıraatın Farz Olması
Hz. Peygamber (s.a.v.) imamın açıktan okumadığı namazlarda arkasındaki cemaatin okumasını onaylamıştır. Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: “Öğle ve ikindi namazlarını kılarken, imamın arkasında, ilk iki rekâtta Fâtihayı ve bir sûreyi, son iki rekâtta da sadece Fâtiha’yı okurduk.”[22]
Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisi açıktan okurken, cemaatin de okuyarak, zihnini dağıtmalarını hoş karşılamamıştır. “Bir gün ashabına öğle namazını kıldırdı. Ardından şöyle dedi: “سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى sûresini hanginiz okudu?” Bir kişi: “Ben okudum; [fakat hayırdan başka bir amacım yoktu.]” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): “Hakikaten anladım ki, biriniz bunu benim ağzımdan çekip aldı.”[23] Başka bir hadiste ise şöyle geçer: “Hz. Peygamber’in (s.a.v.) arkasında okuyorlar [ve bu okuyuşu açıktan yapıyorlardı]. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Okuduğum Kur’an’ı karıştırmama sebep oldunuz.”[24]
Bir başka hadiste ise Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Namaz kılan kimse, Rabbiyle gizlice konuşuyor demektir. Rabbiyle neler konuştuğuna dikkat etsin! Kur’an okurken birbirinizi şaşırtacak şekilde açıktan okumayın.”[25]
Diğer bir hadiste de Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: “Allah’ın Kitabı’ndan bir harf okuyana bu harf karşılığında bir iyilik yazılır. İyilik ise, on misliyle karşılık görür. Ben الۤم (elif, lâm, mim) bir tek harftir demiyorum; bilakis “elif” bir harf, “lâm” bir harf ve “mim” de bir harftir.”[26]
Namazda Âmin Demek ve
İmamın Bunu Açıktan Söylemesi
“ Peygamber (s.a.v.) Fâtiha’yı okumayı bitirince sesli olarak ve uzatarak “âmîn” derdi.”[27]
Cemaate de imam âmin dedikten kısa bir süre sonra âmin demelerini emretmiş, şöyle buyurmuştur:
“İmam “ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ “ deyince siz de âmin deyin. [Çünkü melekler de âmin derler, imam da âmin der]. (Bir rivayette: İmam âmin dediğinde siz de âmin deyin) Kimin âmini, meleklerin âminine denk gelirse, (başka bir rivayette: Sizden birisi namazda âmin der, melekler de gökte âmin derler. İki âminin biri diğerine denk gelirse,) o kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”[28]
Başka bir hadiste Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Siz âmin deyin ki; Allah duanızı kabul etsin.”[29]
Bir diğer hadiste de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Yahudiler, sizi selâmınız ve [imamın arkasında] âmin demeniz sebebiyle kıskandıkları kadar başka bir şey için kıskanmazlar.”[30]
Hz. Peygamber’in Fâtiha’dan Sonraki Kıraatı
Hz. Peygamber (s.a.v.) Fâtiha’dan sonra başka bir sûre daha okurdu. Bu sûreyi bazen uzun tutar; bazen de yolculuk, öksürük, hastalık veya çocuk ağlaması gibi sebeplerden dolayı kısa tutardı.[31] Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gün sabah namazında kıraatı kısa tuttu.” (Bir başka rivayette: Sabah namazını, Kur’an’daki en kısa iki sûreyi okuyarak kıldırdı.) Kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Namazı niçin kısa tuttunuz?” diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir çocuğun ağladığını duydum. Annesinin bizimle birlikte namaz kılmakta olduğunu anladım. Ben de hemen annesinin onunla ilgilenmesini istedim.”[32]
Bir başka hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ben, bazen namaza başlarım ve namazı uzatmak isterim. Derken bir çocuğun ağlama sesini duyarım. Annesinin onun ağlamasından dolayı aşırı şefkat ve üzüntü duyacağını bildiğimden namazı kısa tutarım.”[33]
Hz. Peygamber (s.a.v.) sûrenin başından başlar ve genellikle başladığı sûreyi sonuna kadar okurdu.[34]
Şöyle buyururdu: “Her sûreye rükû ve secdeden payını veriniz.”[35]
(Bir diğer rivayette: “Her sûrenin bir rekâtı vardır.”)[36]
Bazen bir sûreyi iki rekâta böler,[37] bazen de aynı sûreyi tamamıyla ikinci rekâtta tekrar ederdi.[38]
Bazen de bir rekâtta iki veya daha fazla sûre okurdu.[39]
“Ensârdan bir adam (Kuba) Mescidi’nde halka imamlık yapıyordu. Namazda her rekâtta zammı sûreden önce “Kul huvellahu ahad”i okuyor, sonra onunla birlikte başka bir sûre daha okuyordu. Bunu her rekâtta tekrarlıyordu. Arkadaşları bu konuda onu ikaz ederek şöyle dediler: “Sen kırata bu sûreyle başlıyor, sonra onu yeterli görmüyor ve başka bir sûre daha okuyorsun. Ya sadece bu sûreyi oku veya onu bırakıp başka bir sûre oku.” İmam onlara şu cevabı verdi: “Hayır, ben bunu bırakmam. Bu şekilde size imam olmamı istiyorsanız, size imamlık yaparım. Eğer hoşunuza gitmiyorsa, imamlığınızı bırakırım.” Halk, o kişiyi, içlerindeki en faziletli kişi olarak kabul ediyordu; bu yüzden başkasının kendilerine imam olmasını istemediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara gelince, olup biteni kendisine anlattılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) adama şöyle dedi:
“Ey falan! Arkadaşlarının söylediğini yapmaktan seni alıkoyan nedir? Her rekâtta bu sûreyi okumanın sebebi nedir?” Adam: “Ben o sûreyi seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ona olan sevgin, seni cennete sokacaktır.”[40]
Hz. Peygamber’in Aynı Rekâtta
Birden Fazla Sûre Okuması
Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın mufassal sûrelerinden benzer[41] olanları kıratta birleştirirdi. Bir rekâtta “er-Rahman” (55:78)[42] ile “en-Necm”i (53:62), bir rekâtta “İkterebet” (54:55) ile “el-Hâkka”yı (69:52), bir rekâtta “et-Tûr” (52:49) ile “ez-Zâriyât”ı (51:60), bir rekâtta “İzâ vaka’at” (56:96) ile “en-Nûn”u (68:52), bir rekâtta “Se’ele sâilun” (70:44) ile “en-Nâziât”ı (79:46), bir rekâtta “Veylü’n lil mutaffifîn” (83:36) ile “Abese”yi (80:42), bir rekâtta “Müddessir” (74:56) ile “Müzzemmil”i (73:20), bir rekâtta “Hel etâ” (76:31) ile “Lâ uksimu biyevmi’l-kıyâme”yi (75:40), bir rekâtta “Amme yetesâelûn” (78:40) ile “el-Mürselât”ı (77:50), bir rekâtta “Duhân” (44:59) ile “İze’ş-şemsu kuvvirat”ı (81:29) birlikte okurdu.”[43]
Bazen ileride geleceği üzere gece namazlarında “yedi uzun sûre (seb-i tıval)”den birkaç sûreyi, meselâ; Bakara, Nisa, Âl-i İmrân sûrelerini bir rekâtta okurdu. Şöyle buyururdu: “En faziletli namaz, kıyamı uzun olandır.”[44]
Hz. Peygamber ﴿اَلَيْسَ ذلِكَ بِقَادِرٍ عَلى اَنْ يُحْيِىَ الْمَوْتى﴾ âyetini okuyunca, سُبْحانَكَ فََبَلَى derdi.﴿سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الأعْلَى﴾ âyetini okuyunca da سُبْحانَ ربِّي الأعْلَى derdi.[45]
Kıraatta Fâtiha’yla Yetinmenin Caiz Olması
“Muaz (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber yatsı namazını kılıyor, sonra kavmine dönüp onlara namaz kıldırıyordu. Bir gün yine onlara namaz kıldırdı. Kavminden bir genç de [Seleme oğullarından Süleym] namazdaydı. Namaz gence uzun gelince [namazdan ayrıldı] ve [mescidin bir kenarında] namazını kıldı. Ardından mescidden çıktı, devesinin yularından tutup, oradan uzaklaştı. Muaz namazı bitirince, bu olay ona anlatıldı. Bunun üzerine Muaz: “Bu adamın yaptığı münafıklıktır! Onun yaptığı bu işi Rasûlullah’a (s.a.v.) anlatacağım.” dedi. Genç de bunu duyunca: “Yemin ederim ki, ben de onun yaptığını Rasûlullah’a (s.a.v.) anlatacağım.” Sabahleyin Rasûlullah’ın yanına gittiler. Muaz (r.a.) gencin yaptığını Hz. Peygamber’e (s.a.v.) anlattı. Genç de şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senin yanında uzun süre kalıyor. Sonra bize dönüp, namazı iyice uzatıyor.” Rasûlullah (s.a.v.) bunu duyunca: “Ey Muaz! sen fitneci misin?” buyurdu. Ardından gence dönerek: “Yeğenim, sen namaz kıldığın zaman nasıl yapıyorsun?” Genç: “Fâtihatü’l-kitabı okuyorum. Allah’tan cenneti istiyor, ateşe karşı da O’na sığınıyorum. Ne sizin ne de Muaz’ın namazda ne mırıldandığınızı (sessizce yaptığınız duaları) bilmiyorum.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Ben de Muaz da aynı şeyler etrafında mırıldanıyoruz.” buyurdu. (Ravi dedi ki:) Genç dedi ki: “Düşmanın geldiği haberi etrafa yayılınca, Muaz durumu anlayacak.” (Ravi dedi ki:) Düşman geldi ve genç şehit düştü. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v.) Muaz’a: “İkimizin hasmı olan kişi ne yaptı?” diye sordu. Muaz: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah doğru söyledi, ben yalancı çıktım. O genç, şehit oldu.” dedi.[46]
Beş Vakit Namazda ve Diğer Namazlarda
Sesli ve Sessiz Okumak
Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah namazında, akşam ve yatsının ilk iki rekâtında kıraatı sesli yapardı. Öğle ve ikindi namazlarıyla, akşamın üçüncü, yatsının da üçüncü ve dördüncü rekâtlarında ise sessizce okurdu.[47]
Gizli okuduğu namazlarda, Rasûlullah’ın okuduğunu, sakalının titremesinden[48] ve bazen de âyeti onlara duyuracak şekilde sesli okumasından anlıyorlardı.[49]
Hz. Peygamber (s.a.v.) cuma, bayram,[50] istiska[51] ve küsuf[52] namazlarında da kıraatı açıktan yapardı.
Gece Namazlarında Açıktan ve Gizli Okumak[53]
Hz. Peygamber (s.a.v.) gece namazlarında bazen sesli, bazen de sessizce okurdu.[54] “Evde kıldığı zaman okuyuşunu salonda bulunan bir kimsenin işitebileceği şekilde sesli yapardı.”[55]
“Bazen de sesini öyle yükseltirdi ki, evin dışında bulunanlar da onun okuyuşunu duyarlardı.”[56]
Ebû Bekir ve Ömer’e de bu şekilde yapmalarını emret-mişti. Bu şöyle olmuştu: Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gece evinden dışarı çıktı. Ebû Bekir’e uğradı; onu sessizce namaz kılarken gördü. Sonra Ömer b. Hattab’a uğradı, onu da seslice namaz kılarken buldu. Her ikisi de Hz. Peygamber’in huzuruna bir araya gelince, Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) dönerek:
“Ey Ebû Bekir! Sana uğradım; sessizce namaz kılıyordun.” dedi. Ebû Bekir (r.a.): “Ey Allah’ın Rasûlü! Sesimi sadece dua ettiğime (Allah’a) duyuruyordum.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ömer’e (r.a.) de dönerek: “Sana da uğradım; sen de seslice namaz kılıyordun.” dedi. Hz. Ömer (r.a.) de: “Ey Allah’ın Rasûlü! Uykusu geleni uyandırıyor, şeytanı da kovuyordum.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir’e (r.a.): “Ey Ebû Bekir! Sen sesini biraz yükselt.” ve Hz. Ömer’e (r.a.) de: “Sen de sesini biraz alçalt.” buyurdu.”[57]
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir başka hadisinde de şöyle buyurur:
“Kur’an’ı sesli okuyan, sadakayı herkesin göreceği şekilde veren gibidir. Kur’an’ı sessiz okuyan da, sadakayı gizlice veren gibidir.”[58]
Kaynak:
[1]:Ebû Davud, İbn Mâce, Dârekutnî ve Hâkim. Hâkim, İbn Hibbân ve Zehebî hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Bu ve sonraki hadis, “İrvau’l-ğalîl” (342) adlı kitabımda tahriç edilmiştir. Bazı raviler hadiste geçen, şeytanın sıkıştırması (hemz) bir tür delilik, üfürmesi (nefh) kibir, üflemesi de (nefs) şiir olarak açıklamıştır. Bu üç yorum da sahih mürsel bir senedle Hz. Peygamber’den (s.a.v.) rivâyet edilmiştir. Burada şiirden maksat, kötülenen şiirdir. Zira Buharî’de yer alan bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.): “Şiirin bazısı hikmettir.” buyurmuştur.[Ebû Dâvud, Salât 119,120 (775), c.3, s.191; İbn Mâce, İkametü's-salât 2 (807, 808), c. 3, s. 13,14. Mütercim]
[2]:Ebû Davud ve Tirmizî hasen bir senedle rivâyet etmiştir. İbn Hânî’nin “el-Mesâil” adlı kitabında (1/50) Ahmed b. Hanbel böyle söylemiştir. [Tirmizi, Salât 179 (242), c.1, s.183; Ebû Dâvud, Salât 119,120 (775), c.3, s.191; İbn Mâce, İkametü's-salât 2 (807, 808), c. 3, s. 13,14. Mütercim]
[3]:Buhârî, Müslim, Ebû Avâne, Tahâvî ve Ahmed. [Müslim, Salat, 50, 51, 52 (399), c.3, s.1268-1269; Muvatta, Salat 30, c.1 s.100. Mütercim]
[4]:Ebû Davud, es-Sehmî (64-65) ve Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Ayrıca bkz. “el-İrvâ” (343). Ebû Amr ed-Dânî “el-Müktefâ” adlı kitabında (5/2) bu hadisi rivâyet etmiş ve şöyle demiştir:
“Bu hadisin birçok tarîki vardır. Hadis bu konuda temel dayanaktır. İlk dönem imam ve kârilerinden bir topluluk, birbirleriyle bağlantılı olsalar bile âyetlerin aralarını ayırmayı müstehab sayardı.”
Ben diyorum ki: Bu, günümüzde sıradan insanlar bir tarafa kârilerin bile çoğunun terk ettiği bir sünnettir.
[Ebû Dâvud, (29) Huruf (4001), c.0, s.0; Tirmizi, Kıraat 1 (3094), c.5, s.60
[5]:Temmâm er-Râzî, “el-Fevâid”; İbn Ebû Davud, “el-Masâhif” (2/7); Ebû Nuaym, “Ahbâru Asbahân” (1/104). Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Bu مَلِكِ biçimindeki okuyuş da bir önceki مَالِكِ okuyuşu gibi mütevatirdir.[Tirmizi, Kıraat 1 (3094), c.5, s.60. Mütercim]
[6]:Buhârî, Müslim, Ebû Avâne ve Beyhakî. Bkz. “el-İrv┑ (302).[Buhari, Sıfatü's-salati 14 (766), c.2, s.766; Müslim, Salat 34, 37 (394), c.3, s.1242; Ebû Dâvud, Salât 131,132 (820, 822), c.3, s.275, 280; Nesaî, İftitah 24 (911), c.1-2, s.543-544. Mütercim]
[7]:Dârekutnî rivâyet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir. Hadisi İbn Hibbân da “es-Sahih”inde rivâyet etmiştir. Ayrıca bkz. a.g.e.
[8]:Müslim, Ebû Avâne. [Müslim, Salat 38, 41 (395), c.3, s.1250-1251. Mütercim]
[9]:Yani Fâtiha’yı. Burada saygı ifadesi olarak, bütün dile getirilip, onun parçası kastedilmiştir.
[10]:Müslim, Ebû Avâne ve Malik. Hadisin Cabir’in rivâyetinden bir şahidi de vardır. Bunun için bkz.: es-Sehmî, “Târihu Cürcân” (144). [Müslim, Salat 38 (395), c.3, s.1249-1250; Muvatta, Salat 39, c.1 s.104. Mütercim]
[11]:Yani Fâtiha.-Mütercim.
[12]:el-Bâcî şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) “sürekli tekrarlanan yedi” sözüyle “Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur'an'ı verdik.” (Hicr, 87) âyetini kasdetmiştir. “Yedi” olarak adlandırılmasının sebebi, Fâtiha’nın yedi âyet olmasıdır. “Tekrarlanan” olarak anılmasının sebebi ise, her rekâtta tekrar ediliyor olmasıdır.” “Yüce Kur’an” olarak anılmasının sebebi de, Kur’an’da yer alan her şeyin “Kur’an” olarak isimlendirilmesi mümkün olmakla birlikte bu ismi ona özgün kılma kabilindendir. Nitekim bütün mescidler Allah’ın evi olmakla beraber “Allah’ın evi” (Beytullah) ismi saygı ve tahsisin ifadesi olarak sadece Kâbe için kullanılmıştır.
[13]:Nesâî, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. [Nesaî, İftitah 27 (913-914), c.1-2, s.545-546; Tirmizî, Fezailu'l-Kur'ân 1, (3035), c.5, s.21-22. Mütercim]
[14]:Buhârî, “Cüz’ü’l-kıraati halfe’l-imâm” adlı kitabında sahih bir senedle rivâyet etmiştir. [Ebû Dâvud, Salât 143, 144 (859), c.3, s.355; Nesaî, Sehv 67 (1313, 1314), c.3-4, s.89. Mütercim]
[15]:Ebû Davud, İbn Huzeyme (1/80/2), Hâkim, Taberânî ve İbn Hibbân. İbn Hibbân ve Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır Bkz. “el-İrvâ” (303). [Ebû Dâvud, Salât 134, 135 (832), c.3, s.298. Mütercim]
[16]:Ebû Davud, Tirmizî. Tirmizî hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Hadisin senedi sahihtir. Bkz. “Sahîhu Ebî Davud” adlı kitabımız (807). [Ebû Dâvud, Salât 143,144 (861), c.3, s.357; Tirmizî, Salat 225 (301), c. 1, s.217. Mütercim]
[17]:Buhârî, “Cüz’ü’l-kıraati”, Ebû Davud, Ahmed, Tirmizî ve Dârekutnî rivâyet etmiştir. Dârekutnî hadisin hasen olduğunu söylemiştir. [Buhârî, Salât 14 (25), c.2, s.764; Müslim, Salat 34-37 (394), c.3, s.1242-1243; Ebû Dâvud, Salât 131, 132 (823), c.3, s.281; Tirmizî, Salat 183 (247), c.1, s.186. Mütercim]
[18]:Bu sözü Hattâbî şöyle açıklamıştır: “Ben de neden Kur'an okurken bana karışanlar ve sesimi bastıranlar oluyor diyordum.”
[19]:Malik, Humeydî, “Cüz’ü’l-kıraati” adlı kitabında Buhârî, Ebû Davud, Ahmed, el-Mehamilî (6/139/1). Tirmizî hadisin hasen olduğunu, Ebû Hâtim er-Râzî, İbn Hibbân ve İbn Kayyim de sahih olduğunu söylemişlerdir. [Muvatta, Salat 44, c.1 s.106-107, Ebû Dâvud, Salât 132-133 (826), c.3, s.287; Nesaî, İftitah 28 (919), c.1-2, s.548; İbn Mâce, İkametü's-salât 13 (848), c. 3, s. 75. Mütercim]
[20]:İbn Ebû Şeybe (1/97/1), Ebû Davud, Müslim, Ebû Avâne ve “el-Müsned” adlı kitabında er-Ruyânî (24/119/1) rivâyet etmiştir. Hadis “el-İrvâ” adlı kitabımda (332 ve 394) tahriç edilmiştir.[Ebû Dâvud, Salât 68 (604), c.2, s.456; Nesaî, İftitah 30 (921, 922), c.1-2, s.549; İbn Mâce, İkametü's-salât 13 (846), c. 3, s. 71. Mütercim]
[21]:İbn Ebû Şeybe (1/97/1), Dârekutnî, İbn Mâce, Tahâvî ve Ahmed, mürsel ve müsned olan birçok yoldan rivâyet etmişlerdir. Şeyhülislâm İbn Teymiye hadisin sahih olduğunu söylemiştir. İbn Abdülhâdî’nin “el-Furu” adlı kitabında (varak: 48/2) bu şekildedir. el-Bûsîrî, hadisin bazı rivâyet yollarının sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin rivâyet yolları hakkında ayrıntılı açıklamayı önce “el-Asıl”, sonra da “İrvâu’l-ğalîl” (500) adlı kitaplarımda yaptım.[İbn Mâce, İkametü's-salât 13 (850), c.3, s.78. Mütercim]
[22]:İbn Mâce sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Bkz. “el-İrva” (506).[İbn Mâce, İkametü's-salât 11 (843), c. 3, s. 65. Mütercim]
[23]:Müslim, Ebû Avâne ve Serrâc. [Müslim, Salât 47-49 (398), c.3, s.1266-1267; Ebû Dâvud, Salât 133,134, (828), c.3, s.291-292; Nesâî, İftitah 27 (917, 918), c.1-2, s.547. Mütercim]
[24]:“Cüz’ü’l-kıraati halfel-imâm” adlı kitabında Buhârî, Ahmed ve Serrâc hasen bir senedle rivâyet etmiştir.
[25]:Malik ve “Ef’âlu’l-ibâd” kitabında Buhârî sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
UYARI: Sadece gizli okunan namazlarda imamın arkasında okumanın meşru olduğu görüşü, eski içtihadında İmam Şafiî’ye ve bir rivâyete göre; Ebû Hanîfe’nin öğrencisi İmam Muhammed’e aittir. Aliyyü’l-Kârî ve ileri gelen bazı Hanefî âlimleri bu görüşü tercih etmişlerdir. Bu aynı zamanda İmam Zührî, Malik, İbnü’l-Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve bir grup muhaddisin görüşüdür. İbn Teymiye de bu görüşü benimsemiştir.[Muvatta, Salat 29, c.1 s.100. Mütercim]
[26]:Tirmizî ve Hâkim sahih bir senedle rivâyet etmiştir. “el-Âcurrî” de bu hadisi “Adâbu hameleti’l-Kur’an” adlı kitabında rivâyet etmiştir. Hadis “es-sahîha” adlı kitabımda (660) tahriç edilmiştir.“İmamın arkasında okuyanın ağzı ateşle doldurulur.” hadisine gelince; bu, hadis diye uydurulmuş bir sözdür. Açıklama için bkz. “Silsiletü’l- ehâdîsi’d-daîfe” (569).
[Tirmizi, Fezailü'l-Kur'an 16 (3074), c.5, s.48. Mütercim]
[27]:“Cüz’ü’l-kıraati” adlı kitabında Buhârî ve Ebû Davud sahih bir senedle rivâyet etmiştir. [Ebû Dâvud, Salât 167,168, (934), c.3, s.473; Tirmizi, Salat, 184 (248), c.1, s.187. Mütercim]
[28]:Buhârî, Müslim, Nesâî ve Dârimî (hadisteki ziyade diğerlerine aittir). Hafız İbn Hacer, “Fethü’l-bârî” adlı kitabında ziyadeyi Ebû Davud’a nispet etmiştir; ancak bu, yanlıştır. Çünkü bu ziyade, imamın âmin demeyeceği konusunda hadisin hükmünü geçersiz yapmaktadır. Bu yüzden Hafız İbn Hacer: “Bu hadis, imamın da âmin diyeceği hususunda açıktır.” demiştir.
Ben diyorum ki: İkinci hadis metni de buna şahitlik etmektedir. İbn Abdülberr “et-Temhid” adlı kitabında (7/13) şöyle der: “Bu, âlimlerin çoğunluğunun görüşüdür. Bu âlimlerden biri de Medinelilerin ondan rivâyet ettiği üzere İmam Malik’tir. Bu hususta Resûlullah (s.a.v.)’den Ebû Hüreyre (bu hadis) ve Vâil b. Hucr'dan gelen hadisler sahihtir.”
[Buhârî Sıfatü's-salati, 30-32 (49-51); Müslim, Salât 72, 74-76 (410), c.3, s.1320-1322; Muvatta, Salât 4, c.1, s.106; Ebû Dâvud, Salât 167,168 (935, 936), c.3, s.473, 475; Tirmizî, Salât 185 (250), c.1, s.188; Nesâî, İftitah 33-35, (925-930), c.1-2, s.551-553; İbn Mâce İkâmet 14, (851), c.3, s.83; Darimi, Salat 38 (1248, 1249), c.3, s.68. Mütercim]
[29]:Müslim, Ebû Avâne. [Müslim, Salat 62 (404), c.3, s.1304-1305; Nesaî, İftitah 38, 113 (830, 1064), c.1-2, s.494-495, 610-611, Sehv 44 (1280), c.3-4, s. 63. Mütercim]
[30]:“el-Edebü’l-müfred” adlı kitabında Buhârî, İbn Mâce, İbn Huzeyme, Ahmed ve Serrâc iki sahih senedle rivâyet etmiştir. İmamın arkasındaki cemaatin amin sözü açıktan ve imamın amin sözüne yakın olmalıdır. Namaz kılanların genelinin yaptığının aksine imamın sözünü ne geçmeli, ne de ondan sonra olmalıdır. Benim en son benimsediğim görüş budur. Bazı kitaplarımda ve “Silsiletü’l- ehâdîsi’d-daîfe” (952) ve “Sahîhu’t-Terğîb ve’t-terhîb” (1/205) adlı kitaplarımda bu konuyu ele aldım.[İbn Mâce, İkametü's-salât 14 (856, 857), c. 3, s. 90-91. Mütercim]
[31]:Bu ve benzer hadisler, çocukların camiye girmelerinin caiz olduğuna delildir. Ağızlarda dolaşan “Çocukları mescidlerden uzak tutun.” Hadisi zayıftır; bu nedenle delil olamayacağında ittifak vardır. İbnü’l-Cevzî, Münzirî, Heysemî, İbn Hacer el-Askalânî ve el-Bûsîrî bu hadisin zayıf olduğunu söyleyenlerden bazılarıdır. Abdülhak el-İşbîlî de hadis için: “Aslı yoktur.” nitelemesini yapmıştır.
[32]:Ahmed, sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Diğer hadisi ise İbn Ebû Davud “el-Masahif” adlı kitabında (2/14/4) rivâyet etmiştir.
[33]:Buhârî, Müslim. [Buhârî, Salât 65 (98-101), c.2, s.731-733; Müslim, Salat 192 (470), c.3, s.1443; İbn Mâce, İkametü's-salât 49 (989), c. 3, s. 285. Mütercim]
[34]İleride de geleceği üzere buna işaret eden birçok hadis vardır.
[35]:İbn Ebû Şeybe (1/100/1), Ahmed ve “es-Sünen” adlı kitabında (9/2) Abdülganî el-Makdisî sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
[36]:İbn Nasr ve Tahâvî sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Bana göre, hadisin anlamı şöyledir: “Her rekâtta tam bir sûre okuyun ki, her rekâtın ondan aldığı pay da tam olsun.” Buradaki emir, kendisinden sonraki delilden de anlaşıldığı üzere “mendupluk” ifade etmektedir.
[37]:Ahmed ve Ebû Ya’lâ hadisi iki yoldan rivâyet etmiştir. Bkz. “el-Kıraatü fî salâti’l-fecr”.
[38]:Birazdan geleceği üzere, Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah namazında böyle yapmıştır.
[39]:Açıklaması ve kaynakları biraz sonra gelecektir.
[40]:Buhârî, muallak olarak, Tirmizî de mevsul olarak rivâyet etmiş ve “sahih” demiştir.[Buhârî, Sıfatü's-alât 25 (Bab başlığında) c.1, s.776-777; Tirmizi, 11 (3063), c.5, s.40. Mütercim]
[41]:Yani vaaz, hikmetli sözler, kıssalar gibi anlam itibariyle birbirine benzeyen sûreler. Mufassal sûreler ise, Kâf sûresinden başlayıp Kur’an’ın sonuna kadar olan bölüme yer alan sûrelerdir.
[42]:Birinci rakam sûre numarasını, ikinci rakam ise âyet sayısını belirtir. Birinci rakamlardan anlaşıldığı üzere, Resûlullah (s.a.v.) benzer sûreleri aynı rekatta okurken Mushaf’taki tertibe riayet etmemiştir. Bu da böyle yapmanın caiz olduğunu gösterir. “Gece Namazı”nda kıraat konusu anlatılırken bunun başka bir örneği daha gelecektir. Bununla beraber kıraatta Mushaf’taki tertibe riayet etmek daha faziletlidir.
[43]:Buhârî, Müslim. [Buhârî, Sıfatü's-salât 25 (44), c.1, s.778-779; Müslim, Salatü'l-müsafirin 275-279 (822), c.4, s.2294-2295; Ebû Dâvud, Salât 9 (1396), c.5, s.291; Nesaî, İftitah 75 (1004-1006), c.1-2, s.586-587. Mütercim]
[44]:Müslim, Tahâvî. [Müslim, Salatü'l-müsafirin 164-165 (756), c.4, s.2148-2149; Ebû Dâvud, Salâtu't-tatavvu 23 (1325), c.5, s.145; İbn Mâce, İkametü's-salât 200 (1421), c. 4, s. 242. Mütercim]
[45]:Ebû Davud ve Beyhakî sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Hadisin anlatımı mutlaktır; bu sebeple namazda, namaz dışında, nafile namazlarda veya farz namazlarda okumayı içine alır. İbn Ebû Şeyb de (2/132/2) Ebû Musa el-Eş’arî ve Muğire’den, bu sözleri farz namazlarda; Hz. Ömer ve Hz. Ali’den ise herhangi bir kayda bağlı olmadan söylediklerini nakletmiştir.[Ebû Dâvud, Salât 148,149 (883, 884), c.3, s.391-392. Mütercim]
[46]:“es-Sahîh” adlı kitabında (1634) İbn Huzeyme ve Beyhakî sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Hadisin benzeri için bkz.: “Sahihu Ebî Davud”, 758. Olayın aslı “Sahîhayn”da geçmektedir. Birinci ziyade Müslim’in bir rivâyetine, ikinci ziyade Ahmed’e (5/74), üçüncü ve dördüncü ziyade de Buhârî’ye aittir. Bu konuda İbn Abbas’tan da bir rivâyet gelmiştir. Rivâyet şudur: “Resûlullah (s.a.v.) iki rekât namaz kıldı ve o ikisinde sadece Fâtiha’yı okudu.” Bu haidisi, Ahmed (1/ 282), “Müsned”inde (Zevâid, s.38) Haris b. Ebû Üsame ve Beyhakî (2/62) zayıf bir senedle rivâyet etmiştir. Geçmiş baskılarda hadisin “hasen” olduğunu söylemiştim. Ancak daha sonra bu konuda yanıldığımı fark ettim. Çünkü hadis Hanzala ed-Devsî’den gelmekte olup, bu ravi zayıftır. Bunu nasıl fark edemedim, bilemiyorum. Belki onu başka bir raviyle karıştırdım. Her halükarda bana hatamı gösteren Allah’a hamd olsun. Bunu fark edince hemen kitapta hadisin üzerini çizdim. Allah onun yerine bana daha iyisini, Muaz hadisini verdi. Bu hadis de İbn Abbas’tan gelen hadisle aynı konuya değinmektedir. Salih amellerin nimet ve ihsanıyla tamamlandığı Allah’a hamd olsun.[Buhârî, Ezan 60, 63 (92, 96), c.2, s.726-729; Müslim, Salat 178-181 (465), c.3, s.1430-1432; Ebû Dâvud, Salât 123,124 (790-793), c.3, s.228-235; Nesaî, İmamet 41 (835), c.1-2, s.501-502. Mütercim]
[47]:Bu konuda sahih hadisler bulunmasının yanı sıra halefin seleften nakletmesiyle de müslümanlar arasında ittifak gerçekleşmiştir. Nitekim Nevevî de böyle söylemiştir. Bu hadislerin bir bölümü ileride da gelecektir. Bkz. “el-İrvâ” (345).
[48]:Buhârî, Ebû Davud. [Buhârî, Sıfatü's-salât 15, 16 (28- 30), c.2, s.767-768; Ebû Dâvud, Salât 124,125 (801), c.3, s.247; İbn Mâce, İkametü's-salât 7 (826), c. 3, s. 38. Mütercim]
[49]:Buhârî, Müslim.[Buhârî, Sıfatü's-salât 15, 16 (28, 31), c.2, s.767-769; Müslim, Salat 154, 155 (451), c.3, s.1411,1412. Mütercim]
[50]:Peygamber’in “Cuma Namazı” ve “Bayram Namazları”nda kıraatı konularına bakınız.
[51]:Buhârî, Ebû Davud.[Buhârî, İstiska 14, 15,16 (18, 19), c.2, s.977-978; Ebû Dâvud, İstiska 1 (1161, 1162), c.4, s.303, 308; Nesaî, İstiska 14 (1522), c.3-4, s.238. Mütercim]
[52]:Buhârî, Müslim. [Buhârî, İstiska 15, 16 (18, 19), c.2, s.977-978; Müslim, Küsuf 5 (901), c.5, s.64; Ebû Dâvud, İstiska 5 (1188), c.4, s.351; Nesai; Küsuf 18 (1494), c.3-4, s.216. Mütercim]
[53]:Abdülhak “et-Teheccüd” adlı kitabında (1/90) şöyle demiştir: “Hz. Peygamber’in (s.a.v.) gündüz kıldığı nafile namazlara gelince, onun bu namazlarda açık veya gizli olarak kıratta bulunduğuna dair sahih bir rivâyet yoktur. Bu namazlarda gizli okuduğu görüşü daha fazla kabul görmüştür. Bir rivâyette Hz. Peygamber’in (s.a.v.) gündüz namaz kılarken açıktan okuyan Abdullah b. Huzafe’nin yanına uğradığı ve ona şöyle dediği anlatılır: “Ey Abdullah! Allah’a işittir, bize işittirme.” Bu hadis sahih değildir.
[54]:Buhârî, “Ef’âl’ül-ibâd”; Müslim.[Müslim, Ebû Dâvud, Vitr 8 (1437), c.5, s.371; Ebû Dâvud, Tatavvu 25 (1328), c.4, s.150; Tirmizi, Salat, 327 (445), c.1, s.307-308, Fezailü'l-Kur'an 22 (3091), c.5, s.57. Mütercim]
[55]:Ebû Davud ve “eş-Şemâil” adlı kitabında Tirmizî hasen bir senedle rivâyet etmiştir. Bu hadisin anlatmak istediği şudur: Hz. Peygamber (s.a.v.) gizli ile aşikare arası okurdu.[Ebû Dâvud, Tatavvu 25 (1327), c.5, s.149. Mütercim]
[56]:Nesâî, “eş-Şemail” adlı kitabında Tirmizî ve “ed-Delâil” adlı kitabında Beyhakî hasen bir senedle rivâyet etmiştir. [Nesaî, İftitah 81 (1013), c.1-2, s.591; İbn Mâce, İkametü's-salât 179 (1349), c. 4, s. 138. Hadislerde, Ümmü Hâni (r.anhâ), kendi evinin damından Hz. Peygamber'in gece okuyuşunu işittiğini bildirmektedir. Mütercim]
[57]:Ebû Davud, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.[Ebû Dâvud, Tatavvu 25 (1329), c.4, s.175; Tirmizi, Salat 327 (444), c.1, s.307. Mütercim]
[58]:Ebû Davud, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.[Ebû Dâvud, Tatavvu 25 (1333), c.4, s.159; Tirmizi, Fezailü'l-Kur'an 19 (3085), c.5, s.54; Nesaî, Kıyamül'l-leyl 24 (1663), c.3-4, s.328, Zekat 68 (2551), c.5-6, s.102. Mütercim]