"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29) (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32) = ♦ F ♦ = “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 NAMAZ BÖLÜMLERİ Ø NAMAZ VAKİTLERİ 149- İbn Abbâs (r.a.)’den haber verildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cibril (a.s), Ka’be’nin yanında bana iki kez imâm oldu. İlk seferinde, güneş batıya kayıp gölgesi takunya tasması kadarken öğle namazını, sonra her şeyin gölgesi kendi boyu kadar olunca ikindi namazını; sonra güneşin battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman akşam namazını; Şafak kaybolduğu zaman ise yatsı namazını, aydınlığın yeni başlayıp oruçluya yeme içmenin haram olduğu vakitte sabah namazını kıldırmıştı. İkinci seferinde: Her şeyin gölgesi kendi boyu kadar olunca yani bir önceki seferde ikindiyi kıldırdığı vakitte öğle namazını; sonra her şeyin gölgesi kendisinin iki katı olunca ikindi namazını; Akşam namazını yine önceki vaktinde kıldı sonra gecenin üçte biri geçince de yatsı namazını, sonra ortalık ağarınca da sabah namazını kıldırdı. Sonra da bana dönüp şöyle dedi. Ey Muhammed bu iki vakit arasında namaz kılma genişliği ve serbestliği senden önceki Peygamberlere tanınan vakitler gibi olup sana da bu iki vakit arasında namaz kılabilmen mümkün olmuştur.” (Ebû Dâvûd, Salat: 2; Buhârî, Mevâkît: 1) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Büreyde, Ebû Musa, Ebû Mes’ûd El Ensârî, Ebû Saîd, Câbir, Amr b. Hazm, Berâ ve Enes (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir. 150- Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: “Cibril bana imâm oldu…” İbn Abbâs hadisini aynı mana ile rivâyet etmekle sadece: “Dünkü ikindi vaktinde” cümlesini söylememektedir. (Buhârî, Mevâkît: 1; Ebû Dâvûd, Salat: 2) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir. İbn Abbâs hadisi ise hasen sahihtir. Muhammed diyor ki: Namaz vakitleri hakkında Câbir (r.a.)’ın hadisi en sahih olandır. Tirmîzî: Câbir’in namaz vakitleri hakkındaki bu hadisinin benzerini Atâ b. ebî Rebah, Amr b. Dinar ve Ebû’z Zübeyr yoluyla Vehb b. Keysân’ın, Câbir’den rivâyetini aktarmıştır. Ø NAMAZ VAKİTLERİNİN DEVAMI 151- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namaz vakitlerinin ilk ve son vakitleri vardır. Öğle namazının ilk vakti güneşin batıya kaymasından başlayıp ikindi vaktinin girişine kadardır, İkindi namazının ilk vakti bu vaktin girişinden başlayıp sonu güneşin sarardığı zamandır, Akşam namazının ilk vakti güneşin battığı zaman sonu ise ufukta kızıllığın kaybolduğu zamandır, yatsı namazının ilk vakti ufuktaki kızıllığın kaybolduğu vakit başlayıp gece yarısına kadardır. Sabah namazının ilk vakti fecrin ağarmaya başladığı zamandan güneşin doğacağı zamana kadardır.” (Müsned: 6875) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Muhammed’den işittim dedi ki: Namaz vakitleri hakkında A’meş’in, Mücahid’den rivâyeti Muhammed b. Fudayl’in, A’meş’den rivâyetinden daha sahihtir. Hennâd bize Ebû Usame’den, Ebû İshâk el Fezarî’den, A’meş ve Mücahid’den hadis rivâyet etmiştir. “Namaz vakitlerinin ilk ve son vakti” hadisinin benzerini A’meş’den Muhammed b. Fudayl rivâyet etmiştir. Ø NAMAZ VAKİTLERİNİN DEVAMI 152- Süleyman b. Büreyde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e bir adam gelerek: “Namaz vakitlerini” sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Bizimle beraber kal öğrenirsin” buyurdular. Sabah namazı vakti gelince Bilâl’e emretti fecr doğunca ezan okudu sonra tekrar emretti güneş batıya kayınca öğle ezanını okudu ve öğle namazını kıldı, sonra emretti ezan okundu güneş bembeyaz ve yüksekte iken ikindi namazını kıldı, sonra güneş batıda kaybolunca akşam namazı için ezan okunmasını emretti, sonra ufuktaki kızıllık kaybolunca yatsı namazının ezanı için emretti. Ertesi gün yine Bilâl’e emretti, ortalığın ağarmasına kadar sabah namazını geciktirdi, sonra havanın serinlemesine kadar bekleyerek öğleyi serinlikte kıldı, sonra güneşin son parlaklığı vaktine kadar ikindiyi geciktirdi sonra emrederek akşam namazını şafağın kaybolacağı vakitte kıldı sonra yatsı için gecenin üçte birinde emretti ve yatsı namazı kılınmış oldu, sonra namaz vakitlerini soran nerede buyurdu o adam da benim dedi. “Namazların vakitleri bu iki zaman arasındadır buyurdular.” (İbn Mâce, Namaz: 1; Nesâî, Mevâkît: 1) Tirmîzî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Şu’be bu hadisi Alkame b. Mirsed’den hadis rivâyet etmiştir. Ø SABAH NAmAZININ ALACA KARANLIKTA KILINMASI 153- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle buyurmuştur: Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber bazı kadınlar sabah namazını kılar ve dağılırlardı. Ensarî diyor ki: Kadınlar elbiselerine bürünüp geçerlerken alaca karanlık dolayısıyla tanınmazlardı. Kuteybe: “Çarşaflarına bürünmüş olarak” demiştir. (Buhârî, Mevâkît: 28; İbn Mâce, Salat: 2) Bu konuda İbn Ömer, Enes, Kayle binti Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu Âişe hadisi hasen sahihtir. Zührî bu hadisi Urve ve Âişe yoluyla rivâyet etmektedir. Peygamber (s.a.v.) ashabından pek çok kimse ve Ebû Bekir, Ömer’inde bulunduğu bir kısım kimselerde tabiinden bazı ilim adamlarının görüşü bu doğrultudadır. Şâfii, Ahmed ve İshâk’da aynı görüşte olup, “Alaca karanlıkta sabah namazını kılmayı” müstehab kabul ederler. Ø SABAH NAMAZININ GÜN AĞARIRKEN KILINMASI 154- Rafi’ b. Hadîç (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Sabah namazını gün ağarınca kılın o anda kılmanın mükafatı daha büyüktür. (Nesâî, Mevâkît: 1; İbn Mâce, Salat: 2) Tirmîzî: Bu hadisi Şu’be ve Sevrî, Muhammed b. İshâk’tan rivâyet etmişlerdir. Tirmîzî: Muhammed b. Aclan da aynı şekilde Âsım b. Ömer b. Katâde’den rivâyet etmektedir. Tirmîzî: Yine bu konuda Ebû Berze el Eslemî, Câbir ve Bilâl’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden pek çok ilim adamları “Sabah namazının günün ağarmasıyla” kılınması görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî’de bu görüştedir. Şâfii, Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Günün ağarması (İsfar) demek aydınlığın apaçık ortaya çıkması demektedir, namazın geciktirilmesi değildir. Ø ÖĞLE NAMAZININ ERKEN KILINMASI 155- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Öğle namazını Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer’den daha erken kılanı görmedim.” (Nesâî, Mevâkît: 2; İbn Mâce, Salat: 2) Tirmîzî: Bu konuda Câbir b. Abdillah, Habbab, Ebû Berze, İbn Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, Enes ve Câbir b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe’nin bu hadisi hasendir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiin dönemi ilim adamlarının tercih ettikleri görüş budur. Ali b. el Medînî, Yahya b. Saîd’den şöyle aktarır, Şu’be bu hadisi rivâyet edenlerden Hakîm b. Cübeyr’in İbn Mes’ûd yoluyla rivâyet ettiği “Kim insanlardan ihtiyacı olmayan bir şeyi isterse…” konusundaki hadisinden dolayı ileri geri konuşmuştur. Yahya diyor ki: Bu şahıstan Sûfyân ve Zaide de hadis aktardıkları için pek sakıncalı bir kimse sayılmaz. Muhammed diyor ki: Öğle namazının erken kılınması hakkında Hakîm b. Cübeyr’den, Saîd b. Cübeyr ve Hz. Âişe hadis rivâyet etmişlerdir. 156- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) öğle namazını güneş batıya kaymaya başlayınca kıldı.” (Nesâî, Mevâkît: 4; İbn Mâce, Salat: 3) Tirmîzî: Bu hadis sahihtir. Bu konuda en güzel hadis Câbir yoluyla rivâyet edilendir. Ø ÖĞLE NAMAZININ ŞİDDETLİ SICAKLARDA GECİKTİRİLMESİ 157- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Çok sıcak günlerde öğle namazını biraz geciktirin çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır.” (Buhârî, Mevâkît: 9: Nesâî, Mevâkît: 5) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, Ebû Zerr, İbn Ömer, Muğıre, Kâsım b. Safvân’ın babasından, Ebû Musa, İbn Abbâs ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu konuda Ömer yoluyla bir hadis rivâyet edilmişse de sahih değildir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının bir kısmı şiddetli sıcaklarda öğle namazının geciktirilmesini tercih etmişlerdir. İbn’ül Mübarek, Ahmed ve İshâk’ın görüşü budur. Şâfii diyor ki: Öğle namazını havanın serinlemesine kadar geciktirmek uzak yerden cemaat gelecek mescidler içindir. Kendi başına kılan veya mahalle mescidinde kılanlar için namazın geciktirilmemesi benim için daha uygundur. Tirmîzî: Şiddetli sıcaklarda öğle namazını geciktirmek daha güzel ve sünnete uygundur. Şâfii’nin “uzaktan gelenler için bir ruhsattır” görüşüne Ebû Zerr’in hadisinden aykırı bir mana vardır. Çünkü Ebû Zerr hadisinde diyor ki: “Bilâl öğle namazı için ezan okumak istedi de Peygamber (s.a.v.) geciktir, biraz hava serinlesin” buyurmuştur. Mesele Şâfii’nin görüşü olsaydı öğle namazının havanın serinlemesine kadar geciktirilmesinde bir mana kalmazdı çünkü hepsi bir arada bulunmaktaydılar namaza gitmek için uzun yol gitme ihtiyaçları da yoktu. 158- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir yolculukta Bilâl ile beraberdi, Bilâl namaz için kamet getirmek isteyince: “Biraz bekle hava serinlesin” buyurdu, biraz sonra tekrar kamet getirmek isteyince: “Öğle namazı için biraz serinliği bekle” buyurdular. Ebû Zerr diyor ki: Sonunda tepelerin gölgelerini görmeye başladık sonra kamet getirip namaz kıldı ve şöyle buyurdu: “Sıcaklığın şiddeti Cehennem’in kükremesindendir. Öğle namazı için sıcaklarda havanın serinlemesini bekleyin.” (Buhârî, Mevâkît: 10; Ebû Dâvûd, Salat: 4) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø İKİNDİ NAMAZININ ERKEN KILINMASI 159- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) güneş Âişe (r.anha)’nın odasından henüz yükselmeden ikindi namazını kılardı.” (Buhârî, Mevâkît: 12; Ebû Dâvûd, Salat: 5) Tirmîzî: Bu konuda Enes, Ebû Erva, Câbir ve Rafi’ b. Hadîç’den de hadis rivâyet edilmiştir. Yine Rafi’den ikindi namazının geciktirilmesiyle alakalı bir hadis daha rivâyet edilmiş olup sahih değildir. Tirmîzî: Âişe’nin bu hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bir kısım ilim sahipleri bu görüştedir. Ömer, Abdullah b. Mes’d, Âişe ve Enes bunlardandır. Tabiin’den bir kısım alimler ise ikindi namazını erken kılmayı tercih ederek geciktirmeyi hoş görmemişlerdir. Abdullah b. Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. 160- Alâ b. Abdurrahman (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Bir gün öğle namazını kıldıktan sonra Enes (r.a.)’ın Basra’daki evine gitmişti. Enes (r.a.)’ın evi mescidle yan yana idi, ikindi namazının vakti girdi namazınızı kılın dedi. Biz de kalkıp namazımızı kıldık, namazımızı bitirince Enes (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştu: “Vaktinden geç kılınan namaz münafığın namazıdır. Güneşin batması yaklaşıncaya ve güneş şeytanın iki boynuzu arasına girinceye kadar oturur bekler sonra kuşun yem gagaladığı gibi acele olarak dört rek’at namaz kılar ve az okumak suretiyle Allah’ı da çok az zikreder.” (Nesâî, Mevâkît: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 5) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø İKİNDİ NAMaZININ GECİKTİRİLMESİ 161- Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) öğle namazını sizden erken kılardı siz ise ikindiyi ondan daha erken kılıyorsunuz.” (Müsned: 25283) Bu hadis İsmail b. Uleyye İbn Cüreyc, İbn ebî Müleyke ve Ümmü Seleme’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. 162- Kendi yazdığım notlar arasında bu hadisi Ali b. Hucr, İsmail b. İbrahim’in, İbn Cüreyc’den bize aktardı şeklindedir. 163- Bişr b. Muâz el Basrî bu hadisi bize İsmail b. Uleyye ve İbn Cüreyc’den aktarmıştır ki bu daha sahihtir. Ø AKŞAM NAmAZININ VAKTİ 164- Seleme b. Ekvâ’ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) güneş batıp ufuk perdesiyle gizlendiği zaman akşam namazını kılardı.” (İbn Mâce, Salat: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 6) Bu konuda Câbir es Sunabihî, Zeyd b. Hâlid, Enes, Rafi’ b. Hadîç, Ebû Eyyûb, Ümmü Habibe, Abbâs b. Abdulmuttalib ve ibn Abbâs’tan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Abbâs hadisi mevkuf olarak rivâyet edilmiş olup en sahih olan da bu rivâyettir. Çünkü; es Sunabihî, Rasûlullah (s.a.v.)’den işitmemiştir. O sadece Ebû Bekir’in arkadaşıdır. Tirmîzî: Seleme b. Ekvan’ın bu hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden pek çok ilim adamlarının görüşü budur. Yani “Akşam namazını acele kılmayı tercih edip geciktirmeyi hoş görmemişlerdir.” Hatta bazı ilim adamları da şöyle demektedirler. “Akşam namazı için namaz kılınacak tek bir vakit vardır.” Cibril’in Rasûlullah (s.a.v.)’e kıldırdığı namazdaki vakte itibar ederek bu görüşe sahip olmuşlardır. İbn’ül Mübarek ve Şâfii’nin görüşü budur. Ø YATSI NAMAZININ VAKTİ 165- Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bu yatsı namazının vaktini ben herkesten daha iyi bilirim. Rasûlullah (s.a.v.) yatsı namazını üç günlük ay battığı zamanda kılardı.*” (Nesâî, Mevâkît: 17; İbn Mâce, Salat: 8) * Yani ay her gün takriben 50 dakika birbirinden geç battığında göre güneşin batmasından 135 dakika sonra kılmış oluyor. 166- Ebû Bekir Muhammed b. Ebân (r.a.), bize aynı hadisi Abdurrahman b. Mehdî ve Ebû Avâne’den yine aynı senetle rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Hüşeym’in bu hadisi Bişr’in, babasından, Habib b. Sâlim’den, Numân b. Beşîr’den rivâyet ediyor ve bu rivâyette “Beşîr b. Sabit’i” söylemeyen Ebû Avâne’nin hadisi daha sahihtir. Çünkü Yezîd b. Harun, Şu’be’den, Bişr’in babasından Ebû Avâne’nin rivâyet ettiği gibi aynen rivâyet etmiştir. Ø YATSI NAMAZININ GECİKTİRİLEBİLECEĞİ VAKİT 167- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetime zorluk getirecek olmasaydım yatsı namazını, gecenin üçte birine veya yarısının geçmesine kadar geciktirmelerini emrederdim.” (İbn Mâce, Salat: 8) Tirmîzî: Bu konuda Câbir b. Semure, Câbir b. Abdillah, Ebû Berze, İbn Abbâs, Ebû Saîd el Hudrî, Zeyd b. Hâlid ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından, tabiinden ilim adamlarının çoğu yatsı namazının geç kılınmasından yanadırlar. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø YATSIDAN ÖNCE UYUMANIN, YATSIDAN SONRA KONUŞMANIN HOŞ OLMADIĞI 168- Ebû Berze (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) yatsıdan önce uyumayı ve yatsıdan sonra konuşmayı sevmezdi.” (İbn Mâce, Salat: 12) Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Abdullah b. Mes’ûd ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Berze hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğu yatsıdan önce uyumayı yatsıdan sonra konuşmayı hoş karşılamamışlar, bir kısmı ise buna izin vermişlerdir. Abdullah b. Mübarek: Pek çok hadis, bu konunun mekruh olduğu yönündedir. Bazı ilim adamları da Ramazanda yatsıdan önce uyumaya izin vermişlerdir. Seyyar b. Selame’nin adı Ebûl Minhâl er Riyahî’dir. Ø YATSIDAN SONRA HANGİ KONULAR KONUŞULABİLİR? 169- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Müslümanları ilgilendiren meselede geceleri konuşmalar yapardı, ben de onlarla beraber olurdum.” (İbn Mâce, Salat: 12) Bu konuda Abdullah b. Amr, Evs b. Huzeyfe ve Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu Ömer hadisi hasendir. Bu hadis Hasen b. Ubeydullah, İbrahim’den, Alkame’den, Kays adında veya Kays’ın oğlu adında Cûf kabilesinden bir adamdan uzun bir hadis içerisinde rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından tabiin ve sonraki gelen ilim adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır bir kısmı yatsıdan sonra oturup konuşmayı hoş karşılamamışlar diğer bir kısmı ise zaruri durumlarda izin vermiş olup, çoğu hadislerde dini bir gerek varsa izin verilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)‘den “Gece konuşma yasağı namazı kılmış olan ve yolcular içindir” diye bir rivâyette vardır. Ø NAMaZ KILMANIn DEĞERLİ VAKTİ HANGİSİDİR 170- Ümmü Ferve (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir ki kendisi Peygamberimize biat edenlerdendir, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’e soruldu: “Amellerin hangisi daha değerlidir.” “Vaktinin öncesinde kılınan namazdır” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Salat: 9) 171- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.), kendisine şöyle buyurdu: “Ey Ali üç şeyi geciktirme; Vakti giren namazı, hazırlanan cenazeyi, dengini bulduğun zaman bekar kimseleri evlendirmeyi.” (Müsned: 1475) Tirmîzî: Bu hadis garib hasendir. 172- İbn Ömer’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namazın ilk vakitte kılınması Allah’ın razı olmasını gerektirir, son vaktinde kılmak ise affedilmeye sebeptir.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Bu hadis garib’tir. İbn Abbâs’tan buna benzer bir hadis rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ali, İbn Ömer, Âişe, İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ümmü Ferve’nin bu hadisi sadece Abdullah b. Ömer el Ömerî’den rivâyet edilmektedir. Bu kimse hadisçiler yanında pek sağlam sayılmayıp hakkında söz edilmiştir. Doğru kimsedir fakat, Yahya b. Saîd’in hafızası yönünde söz edilmiştir. 173- Amr eş Şeybanî (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam İbn Mes’ûd’a “Hangi amel daha değerlidir” diye sordu. İbn Mes’ûd’da: Ben bunu Rasûlullah (s.a.v.)’e sordum o şöyle buyurdu: “Namazları vakitlerinde kılmak.” “Ey Allah’ın Rasûlü başka” dedim: “Ana babaya iyilik etmen” “Daha başka” dedim, “Allah yolunda cihad etmektir.” buyurdular. (Buhârî, Mevakît: 5; Nesâî, Mevakît: 51) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Mes’ûdî, Şu’be, Süleyman (Ebû İshâk) Şeybânî ve daha başkaları bu hadisi el Velid b. Ayzâr’dan rivâyet etmişlerdir. 174- Âişe (r.anha)’dan aktarıldığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hayatının sonuna kadar hiçbir namazı son vaktinde iki sefer kılmış değildir.” (Müsned: 23473) Tirmîzî: Bu hadis hasen garib olup senedi muttasıl değildir. Şâfii: Namazı ilk vaktinde kılmak daha değerlidir, ilk vaktin değerli olması, Rasûlullah (s.a.v.)’in Ebû Bekir ve Ömer’in de bunu tercih etmelerinden kaynaklanır çünkü onlar namazları ilk vaktinde kılarlardı. Şâfii’nin bu sözünü Ebûl Velid el Mekkî bize aktarmıştır. Ø UNUTARAK VEYA DALGINLIKLA İKİNDİ NAMAZINI GEÇİRMEK 175- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İkindi namazını geçiren kimse sanki ailesini ve malını kaybetmiş gibidir.” (Buhârî, Mevâkît: 16; Nesâî, Mesâcid: 18) Bu konuda Büreyde ve Nevfel b. Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Zührî bu hadisi aynen Sâlim, babası ve İbn Ömer’den rivâyet etmiştir. Ø İDARECİLER GECİKTİRSE BİLE NAMAZI VAKTİNDE KILMAK 176- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Ebû Zerr! Benden sonra bazı idareciler gelecek namazı fazla geciktirmek suretiyle adeta öldürecekler sen namazı ilk vaktinde kıl. Eğer idarecilerin kıldıkları normal vakit bile olsa sen onlarla tekrar kıl bu senin için nafile namaz olur, onlarla tekrar kılmazsan kendi namazını kılmış olursun.” (Müslim, Mesacid: 41; Ebû Dâvûd, Salat: 10) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd ve Ubade b. es Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Zerr’in bu hadisi hasendir. İlim adamlarının pek çoğunun görüşü bu doğrultudadır. İdareciler namazı getirse bile kişi vaktinde namazını kılmalı sonra tekrar kılmalıdır. İlim adamlarının çoğunluğuna göre ilk kılınan namaz farz namazdır. Ebû Imrân el Cevnî’nin adı “Abdülmelik b. Habib” dir. Ø UYUYA KALAN KİMSENİN UYANINCA NAMAZINI KILMASI 177- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e uykuda namazın geçirilmesinden sordular da: “Namazın uykuda geçirilmesi kusur değildir. Kusur uyanıklılık halinde kılmamaktır. Herhangi biriniz uyuyakalır yada unutursa hatırlayınca namazını kılsın.” (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 10) Bu konuda İbn Mes’ûd, Ebû Meryem, Imrân b. Husayn, Cübeyr b. Mut’ım, Ebû Cühayfe, Ebû Saîd, Amr b. Ümeyye ed Damrî, Zû Mihmer’de denilen Zû Mıhber isimli Necaşi’nin kardeşinin oğlundan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Katâde hadisi hasen sahihtir. Uykuda veya unutarak namazını geçirip sonra başka bir namazın vaktinde veya güneş doğarken ve batarken hatırlayan kimse konusunda alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: “Güneş doğarken ve batarken de olsa hatırladığı zaman o namazı kılar” demektedirler. Ahmed, İshâk, Şâfii ve Mâlik’in görüşü budur. Bir kısmı ise: “Güneş doğuncaya ve batıncaya kadar kılmaz ondan sonra kılar” demektedirler. Ø UNUTAN KİMSE HATIRLAYINCA NAMAZINI KILAR 178- Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse namazını unutarak geçirmiş ise onu hatırladığı an kılsın.” (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 10) Bu konuda Semûre ve Ebû Katâde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu Enes hadisi hasen sahihtir. Ali b. ebî Tâlib’den şöyle dediği aktarılmıştır: “O geçirdiği namazı vakitli vakitsiz ne zaman hatırlarsa o zaman kılar.” Şâfii, Ahmed b. Hanbel ve İshâk’ın görüşü de böyledir. Ebû Bekre’den rivâyet ediliyor, Ebû Bekre ikindi vaktinde uyuyakalmış güneş batarken uyanmış ve namazını güneş battıktan sonra kılmıştır. Küfeliler bu görüştedirler. Biz hadisçiler ise Ali (r.a.)’ın görüşündeyiz. Ø BİRKAÇ NAMAZI KAÇIRAN KİMSE HANGİSİNDEN 179- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hendek savaşı günü Rasûlullah (s.a.v.)’i dört vakit namazı vaktinde kılmalarına engel oldular. Gece epey ilerledikten sonra Bilâl’e emretti O da ezan okudu sonra kamet getirdi ve öğle namazını kıldı. Sonra kamet getirildi ikindi namazı kılındı. Sonra kamet getirildi akşamı, daha sonra da kamet edilerek yatsı namazını kıldı.” (Nesâî, Mevâkît: 55) Bu konuda Ebû Saîd ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Mes’ûd’un bu hadisinin senedi pek zararlı değildir ne var ki Ebû Ubeyde, Abdullah b. Mes’ûd’dan bu hadisi işitmemiştir. Uyku ve unutma yoluyla geçirilmiş namazlar konusunda alimler bu hadise göre amel etmişlerdir. Kamet getirmeksizin kılsa bile yeterlidir. Şâfii bu görüştedir. 180- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Hendek gününde Ömer b. Hattâb Kureyş kafirlerine sövüp saymaya başladı ve dedi ki: “Neredeyse ikindi namazını kılmadan güneş batacaktı, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) “Vallahi ben ikindi namazını henüz kılmadım” buyurdu. Câbir diyor ki: Bundan sonra Buthan vadisine indik Rasûlullah (s.a.v.) abdest aldı bizde abdest aldık Peygamber (s.a.v.) güneş batışından sonra ikindi namazını arkasından da akşam namazını kıldı. (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 6) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø “ORTA NAMAZ” DENİLEN NAMAZ HANGİ NAMAZDIR? 181- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Orta namaz ikindi namazıdır” (Nesâî, Mevâkît: 55; İbn Mâce, Salat: 6) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. 182- Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Orta namaz ikindi namazıdır.” (Nesâî, Mevâkît: 55; İbn Mâce, Salat: 14) Bu konuda Ali, Abdullah b. Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, Âişe, Hafsa, Ebû Hüreyre, Ebû Haşim b. Utbe’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Muhammed diyor ki: Ali b. Abdullah şöyle diyor: “Hasan’ın, Semure b. Cündüp’den rivâyet ettiği bu hadis sahihtir. Hasan, Semure’den hadis işitmiştir. Tirmîzî: Semure hadisi hasen sahihtir, diyor. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamının görüşü budur. Zeyd b. Sabit ve Âişe “Orta namaz öğle namazıdır” derler. İbn Abbâs ve İbn Ömer: “Orta namaz, sabah namazıdır” derler. Ebû Musa, Muhammed b. Müsenna, Kureyş b. Enes’den, O da Habib b. Şehîd’den rivâyete göre, Habib der ki: Muhammed b. Sirin bana Hasan’a sor Akîka hadisini kimden duymuş? Sorduğumda Semure b. Cündüp’den işittiğini söyledi. Tirmîzî: Muhammed b. İsmail’in bize haber verdiğine göre, Ali b. Abdullah el Medinî, Kureş b. Enes’den bu hadisi rivâyet etmiştir. Muhammed b. İsmail, Ali’den naklederek şöyle diyor: Hasan’ın Semure’den işitmesi doğrudur, der ve bu hadisi delil olarak kabul eder. Ø İKİNDİ VE SABAH NAMAZINDAN SONRAKİ YASAK VAKİTLER 183- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından pek çok kimseden işittim bunlar arasında en çok sevdiğim Ömer b. Hattâb’da var şöyle diyorlardı: “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar, yine ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmaktan bizi yasaklardı.” (Buhârî, Mevâkît: 31; Nesâî, Mevâkît: 35) Tirmîzî: Bu konuda Ali, İbn Mes’ûd, Ukbe b. Âmir ve Ebû Hüreyre, İbn Ömer, Semure b. Cündüb, Abdullah b. Amr, Muâz, İbn Afrâ ve Sunabîhi (Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisinden işitmemiştir.) Seleme b. el Ekvâ’, Zeyd b. Sabit, Âişe, Ka’b b. Mürre, Ebû Ümâme, Amr b. Abese, Ya’la b. Ümeyye ve Muaviye’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu İbn Abbâs’ın, Ömer’den rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki fıkıhçıların çoğunun görüşü budur. Yani sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar ve ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmayı hoş karşılamamışlardır. Fakat unutma ve uyku sebebiyle kaçırılan namazların kılınmasında bir sakınca yoktur. Ali b. el Medînî, Yahya b. Saîd yoluyla Şu’be’den naklederek şöyle diyor: Katâde Ebû’l Âliye’den sadece üç hadis duymuştur. 1- Ömer’in hadisi ki sabah namazından günaeş doğuncaya kadar, ikindiden gün batıncaya kadar kılmayı yasaklardı. 2- İbn Abbâs’ın “Benim Metta’nın oğlu Yunus’tan daha hayırlı olduğumu söylemesi kimseye yakışmaz hadisi” 3- Kadılık üç çeşittir… hadisi. Ø İKİNDİ NAMAZINDAN SONRA NAMAZ KILINABİLİR Mİ? 184- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ikindiden sonra namaz kılmasının tek sebebi bir mal gelmesi sonunda meşguliyetinden dolayı öğleden sonra kılması gereken iki rek’atı kılmıştı bir daha o iki rek’atı hiç kılmadı. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Bu konuda Âişe, Ümmü Seleme, Meymûne ve Ebû Musa’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ikindi namazından sonra iki rek’at namaz kıldığını birden fazla kişi bize bildirmiştir. Bu rivâyetler Peygamber (s.a.v.)’in ikindiden sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmayı yasakladığı rivâyetine aykırıdır. İbn Abbâs’ın “bir daha o namazı kılmadı” rivâyeti daha sahihtir. İbn Abbâs’ın hadisinin bir benzeri de Zeyd b. Sabit’den rivâyet edilmiştir. Âişe (r.anha)’dan bu konuda değişik rivâyetler aktarılmıştır. Birisi de şöyledir: “Rasûlullah (s.a.v.) ikindi namazından sonra Âişe’nin yanına girdiğinde iki rek’at namaz kılardı.” Başka bir rivâyet Âişe, Ümmü Seleme yoluyla Rasûlullah (s.a.v.)’in ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namazı yasakladığını, bize aktarıyor. İlim adamlarının çoğunluğu; İkindiden sonra gün batıncaya kadar sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar namaz kılmanın hoş olmadığı üzerinde birleşmişlerdir. İstisna olarak Mekke’de ve tavaftan sonraki namaz kılmalara izin verilmiştir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki ilim adamlarının bir kısmının görüşü budur. Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşü böyledir. Yine sahabe ve tabiinden bazı ilim adamları da ikindi ve sabah namazlarından sonra Mekke’de bile olsa namaz kılmayı hoş karşılamazlar. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes ve bazı Küfeliler bu görüştedirler. Ø AKŞAM NAMAZINDAN ÖNCE NAMAZ KILINIR MI? 185- Abdullah b. Muğaffel (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Her ezan ile kamet arasında dileyen kimseler için bir namaz vardır.” (Buhârî, Ezan: 16; Nesâî, Ezan: 39) Bu konuda Abdullah b. Zübeyr’den hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Muğaffel hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabı akşamın farzından önce namaz kılınması konusunda değişik görüş ileri sürmüşlerdir. Kimi akşamın farzından önce namaz olmadığı görüşündedirler. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından birçok kişiden rivâyete göre, akşamın farzından önce iki rek’at namaz kılarlardı. Ahmed ve İshâk şöyle diyorlar: “Bu iki rek’at kılınırsa ne güzel olur” bu iki rek’at namaz kılmayı müstehab görüyorlar. Ø GÜNEŞ BATMADAN ÖNCE İKİNDİNİN BİR REK’ATINA YETİŞEN KİMSE NAMAZA YETİŞMİŞ SAYILIR MI? 186- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim güneş doğmadan önce sabah namazının bir rek’atını kılmış olursa veya güneş batmadan önce ikindi namazının bir rek’atını kılmış olan kimse o vaktin namazını kılmış sayılır.” (Buhârî, Mevâkît: 30; Nesâî, Mevâkît: 11) Bu konuda Âişe (r.anha)’dan hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hasen sahihtir. Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşleri bu merkezde olup, Bu hadis; “Uyuyakalıp veya unutup güneş doğmak ve batmak üzere hatırlayan ve uyuyan kimse içindir” şeklinde anlaşılmalıdır, demektedirler. Ø YOLCULUK DIŞINDA İKİ NAMAZI BİRLİKTE KILMAK 187- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Medîne’de korku ve yağmur olmaksızın öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı bir arada kıldı ibn Abbâs’a Rasûlullah (s.a.v.) böyle yapmakla ne istedi diye sorulunca; Ümmetinden zorluğu kaldırdı” dedi. (Buhârî, Mevâkît: 12; Nesâî, Mevâkît: 44) Bu konuda Ebû Hüreyre (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs’ın bu hadisi değişik yollarla da rivâyet edilmiş olup Câbir b. Zeyd, Saîd b. Cübeyr, Abdullah b. Şakik el Ukaylî bunlardandır. İbn Abbâs’ın bu konuda değişik bir rivâyeti daha vardır. 188- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İki namazı sebepsiz bir şekilde bir arada kılarsa büyük günah kapılarından birine adım atmış olur.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Hadisi rivâyet edenlerden Haneş’in künyesi Ebû Ali er Rahabiyyü olup adı Hüseyin b. Kays’tır. Hadisçilerden Ahmed ve başkaları bu kimseyi hadis rivâyeti konusunda zayıf sayarlar. İlim adamları bu hadise göre uygulama yapmışlar ve yolculukta ve Arafat’ta namazlar bir arada kılınabilir derler. Tabiinden bazı ilim adamları hasta olan kimsenin iki vakit namazını bir arada kılabileceğine izin vermişlerdir. Bazı ilim adamları aşırı yağmurlu havada iki vakit namazın bir arada kılınabileceğini söylemişlerdir. Şâfii, Ahmed ve İshâk gibi, Şâfii hastanın namazı cem etmesi görüşünde değildir. Ø EZAN OKUMAYA BAŞLAMA NASIL OLDU? 189- Abdullah b. Zeyd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Sabahleyin Rasûlullah (s.a.v.)’e geldik gördüğüm rüya’yı ona haber verdim buyurdular ki: “Gerçekten bu hâk bir rüyadır” Bilâl ile birlikte kalk çünkü o senden daha uzun boylu ve sesi gürdür. Rüyanda söyleneni ona aktar onunla Müslümanları namaza çağırsın. Abdullah b. Zeyd diyor ki: Ömer b. Hattâb, Bilâl’in namaz için çağrısını işitince eteğini toplayarak Rasûlullah (s.a.v.)’e çıkıp geldi ve şöyle diyordu: Ey Allah’ın Rasûlü seni gerçek ile gönderen Allah’a yemin olsun ki bende rüyamda aynen gördüm. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’a hamdolsun böylece iş sağlamlaştı” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salat: 28; İbn Mâce, Ezan: 1) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Zeyd hadisi hasen sahihtir. Bu hadisi İbrahim b. Sa’d, Muhammed b. İshâk’tan daha uzun ve tam olarak aktarıyor ve ezanın sözlerinin ikişer kamette ise tek tek okunacağı anlatılıyor. Abdullah b. Zeyd ki ona İbn Abd Rabbih, İbn Abdi Rabbin de denilir. Ezan hakkında rivâyet edilen bu hadisten başka bir hadis rivâyet ettiğini bilmiyoruz. Abdullah b. Zeyd b. Âsım el Mazinî ise Peygamberimiz (s.a.v.)’den değişik hadisler rivâyet etmiştir. Ve o kimse Abbâd b. Temîm’in amcasıdır. 190- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Müslümanlar Medîne’ye geldiklerinde namaz kılmak için tahminlerine göre toplanırlar namaz için bir çağrıda bulunmazlardı. Bir gün bu konuda konuştular bir kısmı Hıristiyanların çanı gibi çan çalalım dediler bir kısmı da Yahudilerin boruları gibi boru çalalım dediler. Ömer b. Hattâb’ta namaza çağıracak bir kimse gönderebilir misiniz? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Ya Bilâl kalk müslümanları namaza çağır.” (Buhârî, Ezan: 1; İbn Mâce, Ezan: 1) Bu hadis hasen sahihtir ve İbn Ömer’in rivâyetinden garibtir. Ø EZANDA ŞEHÂDETLERİ YÜKSEK SESLE OKUMAK 191- Ebû Mahzûre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) onu oturttu ve ezanı ona harf harf öğretti, İbrahim; Bizim ezanımız gibi dedi. Bişr, İbrahim’e “Bana ezanı tekrar et” dedim. O da ezanı gerektiği yerlerde yüksek sesle okuyarak ezanı tekrarladı. (Dârimî, Salat: 7; İbn Mâce, Ezan: 2) Tirmîzî: Ebû Mahzûre’nin ezan konusundaki hadisi sahihtir, kendisinden değişik rivâyetlerde vardır. Mekkelilerin görüşü ve Şâfii’nin görüşü de aynı şekildedir. 192- Ebû Mahzûre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ezanı on dokuz kelime olarak kameti ise on yedi kelime olarak ona öğretti.” (Müslim, Salat: 8; İbn Mâce, Ezan: 2) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Mahzûre’nin ismi Semure b. Mı’yer’dir. Bazı ilim adamları ezan konusunda bu görüştedir. Ebû Mahzûre’den kametin kelimelerinin birer kere okuduğu da rivâyet edilmiştir. Ø KAMETİN KELİMELERİNİN TEK TEK OLUŞU 193- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bilâl’e ezanı çift çift okuması kameti de tek tek okuması emredildi.” (Buhârî, Ezan: 2; Dârimî, Namaz: 6) Bu konuda İbn Ömer’den hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu Enes hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden bazı ilim adamlarının görüşü budur. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşü de bu şekildedir. Ø KAMETİN KELİMELERİ DE İKİŞER İKİŞER OKUNABİLİR 194- Abdullah b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ezanı da kameti de ikişer ikişerdi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Abdullah b. Zeyd hadisini Vekî’ Ameş’den, Amr b. Mürre’den ve Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan rivâyet etmiştir. Muhammed (s.a.v.)’in ashabı Abdullah b. Zeyd’in rüyasında ezanı nasıl okuduğunu bize haber vermiştir. Şu’be Amr b. Mürre’den ve Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan şöyle rivâyet ediyor: “Abdullah b. Zeyd rüyasında ezanın nasıl okunacağını gördü.” Bu rivâyet İbn ebî Leylâ’nın rivâyetinden daha sahihtir. Abdurrahman b. ebî Leylâ, Abdullah b. Zeyd’den hadis işitmemiştir. Bazı ilim adamlarına göre ezan da kamet de ikişer ikişerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Küfelilerin görüşü budur. Tirmîzî: İbn ebî Leylâ ki Muhammed b. Abdurrahman b. ebî Leylâ’dır, Küfe hakimi idi babasından hiçbir hadis işitmemiştir. Babasından bir başkası vasıtasıyla rivâyet etmiştir. Ø EZANI ACELE ETMEKSİZİN UZATARAK YAVAŞ YAVAŞ OKUMAK 195- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.), Bilâl’e şöyle dedi: “Ey Bilâl ezan okuduğun zaman ezanını rahat ve uzatarak oku kamet ettiğinde ise kısa ve hızlı oku ezanla kamet arasında yemek yiyenin yemeğini bitirinceye kadar, içmekte olan içmesini bitirinceye kadar, tuvalet ihtiyacı için sıkışan kimsenin ihtiyacını giderinceye kadar bir zaman bekle. Beni görmeden farz namazı kılmaya kalkmayın.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) 196- Abd b. Humeyd, Yunus b. Muhammed yoluyla Abdulmun’ım’dan bize aynı hadisi rivâyet etti. Tirmîzî: Câbir’in bu hadisini sadece bu yolla Abdulmun’ım’in rivâyetiyle bilmekteyiz ki, bu da senedinde meçhul bir kimse olmasından dolayı meçhul sayılır. Abdulmun’ım Basra’lı bir ihtiyardır. Ø EZAN OKUNURKEN PARMAK KULAĞA TIKANIR 197- Ebû Cuhayfe (r.a.)’nın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bilâl (r.a.)’ı ezan okurken gördüm dönüyor ağzını sağa sola çeviriyordu. İki parmağı iki kulağında idi. Rasûlullah (s.a.v.) kendisine ait kırmızı bir çadırın altında oturuyordu. Ebû Cuhayfe zannedersem o çadır deriden idi diyor. Bilâl çatallı bir değnek ile gelerek Batha’nın kumuna sapladı. Rasûlullah (s.a.v.) onu sütre edinerek namaz kıldı. Bu sırada önünden köpekler ve eşekler geçiyordu, üzerinde kırmızı bir elbisesi vardı sanki inciklerinin parlaklığını görür gibiyim. Sûfyân: Onun yemen işi bir elbise olduğunu zannediyoruz” dedi. (İbn Mâce, Ezan: 3; Dârimî, Salat: 8) Tirmîzî: Cuhayfe hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarına göre tatbikat bu şekildedir. Yani müezzinin ezan okurken iki parmağını iki kulağına sokması müstehabtır. Bazı ilim adamları kamet yapılırken de parmaklar iki kulağa sokulur diyorlar. Evzâî de bu görüştedir. Ebû Cuhayfe’nin adı Vehb b. Abdullah es Suvâi’dir. Ø SABAH EZANINDA “NAMAZ UYKUDAN HAYIRLIDIR” DEMEK 198- Bilâl (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana; “Sabah namazının ezanından başka hiçbir namazın ezanında tesvîb yapma!” buyurdular. (Müsned: 22787) Bu konuda Ebû Mahzûre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bilâl (r.a.)’ın bu hadisini sadece Ebû İsrail el Mülaî’nin rivâyetinden bilmekteyiz. Ebû İsrail ise bu hadisi Hakem b. Uteybe’den işitmemiştir. Yine şöyle der: Hasen b. Umâra, Hakem b. Uteybe’den rivâyet etmiştir. Ebû İsrail’in adı “İsmail b. ebî İshâk” dır. Bu kimse hadisçiler yanında pek sağlam değildir. Tesvîb; kelimesi anlamında ilim adamları değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı “tesvîb” sabah namazında “namaz uykudan hayırlıdır.” İbn’ül Mübarek ve Ahmed bu görüştedir. İshâk: “tesvîb” kelimesine değişik anlam vererek tesvib mekruhtur ve Rasûlullah (s.a.v.)’in vefatından sonra insanların ortaya koydukları bir şeydir, şöyle ki: Müezzin ezanı okurken cemaati bekletir ve ezanla kamet arasında: “Namaz kılınmak üzeredir haydin namaza haydin kurtuluşa” der. İshâk’ın söylediği bu tesvîb ilim adamları tarafından mekruh görülmüştür. Ve Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortaya konmuştur. İbn’ül Mübarek ve Ahmed: “tesvîb” kelimesini müezzinin sabah ezanında “Namaz uykudan hayırlıdır” demesidir şeklindeki sözü daha doğrudur. İlim adamlarının tercih ettikleri görüş budur. Abdullah b. Ömer’in sabah namazında “Namaz uykudan hayırlıdır” dediği rivâyet edilmiştir. Mûcâhid şöyle der: Bir gün mescide Abdullah b. Ömer ile birlikte girmiştim, ezan okunmuştu. Biz de orada namaz kılmak istiyorduk. O esnada müezzin tesvib yaparak “Namaz kılınmak üzeredir haydin namaza, haydin kurtuluşa” demeye başladı. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer mescidden çıktı ve bu bidatçinin yanından çık dedi ve namazı o mescidde kılmadı. Abdullah b. Ömer Rasûlullah (s.a.v.)’den sonra ortaya çıkan “tesvîbi” hoş görmemektedir. Bölüm: 146 Ø EZANI OKUYANIN KAMET GETİRMESİ GEREKTİĞİ 199- Ziyâd b. Hâris es Sudaî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana sabah ezanını okumamı emretti ben de ezanı okudum, namaz kılınacağında Bilâl kamet etmek istedi bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Suda’lı kardeş ezan okudu, kim ezanı okursa kameti de o yapsın.” (Ebû Dâvûd, Salat: 30; İbn Mâce, Ezan: 3) Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ziyâd’ın bu hadisini sadece İfrîkî’nin rivâyetinden bilmekteyiz İfrîkî ise hadisçiler arasında zayıf görülür. Yahya b. Saîd ve diğerleri İfrîkî’yi zayıf kabul ederler. Ahmed diyor ki: İfrîkî’nin hadisini yazmam. Muhammed b. İsmail’in, İfrîkî’nin hadis rivâyeti konusundaki durumunu kuvvetlendirerek İfrîkî’nin orta halli bir rivâyetçi olduğunu ortaya koyar. İlim adamlarının çoğunluğu bu hadise göre amel ederler ve “Ezanı kim okursa kameti de o getirir” demektedirler. Bölüm: 147 Ø EZAN ABDESTLİ OLARAK OKUNMALIDIR 200- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ezan abdestli olarak okunmalıdır.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) 201- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Namaza abdestli olan çağırır” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Bu hadis önceki hadisten daha sahihtir. Tirmîzî: İbnü Vehb Ebû Hüreyre’nin hadisini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir. Bu hadis Velid b. Müslim’in hadisinden daha sahihtir. Çünkü Zührî, Ebû Hüreyre’den hadis işitmemiştir. Abdestsiz ezan okuma konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlar. Bir kısmı mekruh olduğunu söylemiş. Şâfii ve İshâk gibi bir kısmı da abdestsiz ezanın okunabileceği görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Ahmed de bu görüştedirler. Bölüm: 148 Ø KAMET VAKTİNİ BİLDİRMEK İMÂM’A AİTTİR 202- Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in müezzini ezandan sonra biraz bekler kamet getirmez, Peygamber (s.a.v.)’in mescide çıktığını görünce hemen kamet getirdi.” (Ebû Davûd, Salat: 45; Buhârî, Ezan: 22) Tirmîzî: Câbir b. Semure hadisi hasen sahihtir. İsrail’in, Simâk’den rivâyetini ancak bu yolla bilmekteyiz. İlim adamları: “Müezzin ezanın vaktini imâm da namaza durularak vakti daha iyi bilir” demişlerdir. Bölüm: 149 Ø SABAH EZANINI ÇOK ERKENDEN OKUMAK 203- Sâlim (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bilâl sabah namazını haber vermek için ezanı erkenden okur siz oruç tutacak iseniz Ümmü Mektûm’un ezanını işitinceye kadar yeyin için” (Buhârî, Ezan: 13; Dârimî, Salat: 4) Bu konuda İbn Mes’ûd, Âişe, Üneyse, Enes, Ebû Zerr ve Semure’den birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları gece ezan okuma hakkında farklı görüştedirler. Bir kısmı: Gece okunan ezan sabah azanı yerine geçer ve iadesi gerekmez. Mâlik, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Bir kısmı ise: Geceleyin okunan ezan sabah namazı yerine geçmez, gece okunan ezanın tekrarı gerekir. Sûfyân es Sevrî bu kanaattedir. Hammad b. Seleme, Eyyûb, Nafi’, İbn Ömer yoluyla “Bilâl geceleyin ezan okudu Rasûlullah (s.a.v.) ona kul uyuya kaldı diye çağırmasını emretti” hadisini rivâyet ediyor. Tirmîzî: Bu hadis pek sahih değildir. Sahih olan: Ubeydullah b. Ömer’in ve başkalarının Nafi’ ve İbn Ömer’den rivâyetleri olan hadistir ki: “Bilâl geceleyin ezan okur siz Ümmü Mektum okuyuncaya kadar yeyin için” Abdulaziz b. ebî Revvâd, Nafi’den şöyle rivâyet etmiştir. “Ömer’in bir müezzini geceleyin ezan okudu da Ömer ona ezanı iade etmesini emretti.” Bu hadiste, yukarıdaki gibi sahih değildir. Çünkü Nafî’den ve İbn Ömer’den munkatı olarak rivâyet edilmiştir. Hammâd b. Seleme, İbn ebi Ravvad’ın hadisini kastetmiş olacak ki böyle söylemiştir. Sahih olan rivâyet, Ubeydullah ve pek çok kimsenin Nafî’ vasıtasıyla İbn Ömer’den yine Zührî vasıtasıyla Salim ve İbn Ömer’den rivâyet ettikleri: “Bilâl geceleyin ezan okudu” hadistir. Tirmîzî: Hammâd’ın hadisi sahih olsaydı bu hadisin bir manası kalmazdı. Dolayısıyla Rasûlullah (s.a.v.)’in “Bilâl ezanı geceleyin okur” demekle ileride olacak bir şeyi yani Bilâl’in ezanı erkenden geceleyin okuyacağını bildirmektedir. Eğer Rasûlullah (s.a.v.), fecr’in başlamasından önce okunan ezan, ezan yerine geçmemiş olsaydı ve o ezanın iadesi gerekseydi, “Bilâl ezanı geceleyin okur” buyurmazdı. Ali el Medinî diyor ki: Hammâd b. Seleme’nin, Eyyûb’dan, Nafî’den ve İbn Ömer’den yaptığı rivâyet pek kabul görmeyen tek kalan rivâyetlerdendir. Hammâd b. Seleme bu hadiste yanılmıştır. Ø EZAN OKUNDUKTAN SONRA MESCİDDEN ÇIKILMAZ 204- Ebûş Şa’sa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İkindi ezanı okunduktan sonra bir adam mescidden çıktı bunun üzerine Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle dedi: “Bu adam Rasûlullah (s.a.v.)’e isyan etmiş oldu.” (İbn Mâce, Ezan: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 42) Tirmîzî: Bu konuda Osman’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabı ve sonraki alimlerin görüşü bu doğrultuda olup, bir özrü olursa veya abdesti bozulması durumunda çıkılabilir. İbrahim Nehai: Müezzin kamete başlamadıkça çıkılabilir demektedir. Tirmîzî: Bize göre bu hüküm özür sahibi olan kimse için geçerlidir. Ebûş Şa’sa’nın adı “Süleym b. Esved” olup Eş’as b. ebi’ş Şa’sâ’nın babasıdır. Eş’as b. ebiş Şa’sa bu hadisi babasından bize aktarmıştır. Ø YOLCULUKTA DA EZAN OKUNMALIDIR 205- Mâlik b. Huveyris (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Amca oğlumla beraber Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim, bize buyurdu ki: “Yolculuğa çıktığınızda ezan okuyun, kamet getirin büyüğünüz size imâm olsun.” (Buhârî, Ezan:18; Nesâî, Ezan: 26) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğu yolculukta ezan okunması görüşündedirler bir kısmı ise sadece kamet getirmenin kafi geleceğini ve ezanın ancak cemaat toplamak için yapılabileceğini söylemektedirler. Birinci görüş daha sahihtir. Ahmed ve İshâk’da aynı kanaattedirler. Ø EZAN OKUMANIN DEĞER VE KIYMETİ 206- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Kim yedi sene Allah rızası için müezzinlik yaparsa Cehennem ateşinden kurtulacağı yazılır.” (İbn Mâce, Ezan: 5) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Sevbân, Muaviye, Enes, Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi garibtir. Ebû Tümeyle’nin adı: “Yahya b. Vazıh” dır. Ebû Hamza es Sükkerî’nin adı ise “Muhammed b. Meymun” dur. Câbir b. Yezîd el Cufî zayıf kabul edilmiştir. Bu yüzden Yahya b. Saîd ve Abdurrahman b. Mehdî, bunun hadislerini kabul etmeyip terk etmişlerdir. Tirmîzî: Carud’tan işittim Vekî’den naklederek diyor ki: “Câbir el Cufî olmasaydı Kufe toplumu hadissiz, Hammad olmasaydı fıkıhsız kalırdı.” Ø İMAM KOLLAYIP GÖZETEN, MÜEZZİN İSE GÜVENİLEN KİMSEDİR 207- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İmam mü’minleri kollayıp gözetendir, müezzin ise güvenilen kimsedir. Ey Allah’ım imâmları doğru yoldan ayırma, müezzinleri de bağışla.” (Ebû Dâvûd, Salat: 32) Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Sehl b. Sa’d ve Ukbe b. Âmir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin hadisini Sûfyân es Sevrî, Hafs b. Gıyas ve daha başkaları A’meş ve Ebû Salih’den de rivâyet etmektedirler. Esbât b. Muhammed, A’meş’den şöyle aktarıyor: “Bana Rasûlullah (s.a.v.)’den bu hadisi Ebû Salih ve Ebû Hüreyre yoluyla rivâyet edildi” Nafi’ b. Süleyman bu hadisi Muhammed b. ebî Salih’den, babasından ve Âişe’den rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Ebû Zür’a’nın şöyle dediğini işittim: “Ebû Salih’in Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiği hadis Âişe’den rivâyet ettiği hadisten daha sahihtir.” Muhammed, Ebû Salih’in bu konuda ne Ebû Hüreyre’den ne de Âişe’den rivâyet ettiği hadisi Ali el Medînî böyle bir hadis yoktur demektedir. Ø EZANI İŞİTEN MÜSLÜMAN NE YAPMALI? 208- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müezzini ezan okurken işittiğinizde müezzinin söylediğini söyleyin.” (Buhârî, Ezan: 14; Nesâî, Ezan: 33) Bu konuda Ebû Rafî, Ebû Hüreyre, Ümmü Habibe, Abdullah b. Amr, Abdullah b. Rabia, Âişe, Muâz b. Enes ve Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Saîd hadisi hasen sahihtir. Ma’mer ve daha başka kimseler Zührî’den, Mâlik’in hadisinin benzerini bize aktarmışlardır. Bu hadis Saîd b. Müseyyeb ve Ebû Hüreyre yoluyla da rivâyet edilmiş olup Mâlik’in rivâyeti daha sahihtir. Ø MÜEZZİNİN EZAN OKUMA KARŞILIĞI ÜCRET ALMAMASI GEREKTİĞİ 209- Osman b. ebî’l Âs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in bana son sözü: “Ezan okuduğu için ücret almayan bir müezzin tut sözü oldu.” (Nesâî, Ezan: 32; Ebû Davud, Salat: 39) Tirmîzî: Osman’ın bu hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının görüşü bu doğrultuda olup Müezzinin ücret almasını hoş karşılamayıp Allah rızası için yapmasını uygun görmüşlerdir. Ø EZANI İŞİTEN MÜSLÜMAN NE SÖYLEMELİ? 210- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: “Her kim müezzinin ezan okurken “eşhedü en la ilahe illallah” dediğini işitince “ ve ene eşhedu en la ilahe illallahu vahdehu la şerîkeleh ve enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu Raziytü billahi Rabben ve bi Muhammedin rasûlen ve bil islâmı dinen” derse günahları bağışlanır. (Müslim, Salat: 7; İbn Mâce, Ezan: 4) * Ben Allah’tan başka ilah olmadığına sadece tek olan Allah’ın var olduğuna ve onun da ortağı olmadığına inanır ve şahidlik ederim ve yine şahidlik ederim ki Muhammed o Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Rab olarak Allah’tan ben razıyım, elçi olarak Muhammed’in olmasından da razıyım. Ben hayat tarzı olarak ta İslam dininden razıyım, elçi olarak Muhammed’in olmasından da razıyım ben, hayat tarzı olarak ta İslam dininden razıyım ben, hoşnudum ben. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Leys b. Sa’d’ın, Hukeym b. Abdullah b. Kays’dan yaptığı rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø EZANI DİNLEYENİN YAPACAĞI DEĞİŞİK BİR DUA 211- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim müezzinin okuduğu ezanı dinledikten sonra: Allahümme Rabbe hazihidda’vetittammeti vessalatil kaimeti Ati Muhammeden elvesilete velfazilete vebeashü mekâmen mahmüden illezî veaddehû”* derse kıyamet günü ona şefaat helal olur. (Buhârî, Ezan: 8; İbn Mâce, Ezan: 4) * “Ey şu tam ve mükemmel davetin ve dinimi ayakta tutacak namazın Rabbi olan Allah’ım Peygamber Muhammed (s.a.v.)’e Cennet’te vaat ettiğin övgüye layık en yüce makam ve en büyük dereceleri ver.” Tirmîzî: Câbir’in bu hadisi Muhammed b. Münkedir yoluyla geldiği için sahih hasen garibtir. Bu hadisi Şuayb b. ebî Hamza’dan başka Muhammed b. el Münkedir’den rivâyet eden birini bilmiyoruz. Ebû Hamza’nın ismi ise “Dinar” dır. Ø EZANLA KAMET ARASINDA YAPILAN DUA MUTLAKA KABUL OLUR 212- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ezan ile kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez.” (Ebû Dâvûd, Salat: 35) Tirmîzî: Enes’in bu hadisi hasen sahih’tir. Ebû İshâk el Hemedanî bu hadisi Büreyd b. ebî Meryem ve Enes yoluyla aynen rivâyet etmiştir. Ø ALLAH NAMAZI KAÇ REK’AT FARZ KILMIŞTI? 213- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)’e İsra gecesi namaz elli vakit olarak farz kılındı sonra azaltılarak beş vakte indirildi ve şöyle seslenildi: ey Muhammed benim katımda söz değişmez senin için bu beş vakit namaz sebebiyle elli vakit sevâbı vardır.” (Nesâî, Salat: 1) Bu konuda Ubâde b. es Sâmit, Talha b. Ubeydullah, Ebû Zerr, Ebû Katâde, Mâlik b. Sa’sa ve Ebû Saîd el Hudrî’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes’in bu hadisi hasen sahih garibtir. Ø BEŞ VAKİT NAMaZIN DEĞER VE KIYMETİ 214- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Beş vakit namaz kendi aralarında, Cuma Cuma’ya kadar büyük günah işlenmedikçe diğer günahlara keffârettir.” (Müslim, Tahara: 5; İbn Mâce, İkametüs Salat: 79) Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Enes ve Hanzala el Üseydî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hasen sahihtir. Ø CEMAATLE KILINAN NAMAZIN DEĞERİ VE KIYMETİ 215- İbn Ömer (r.a.)’den bildirildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha üstündür.” (Nesâî, imâme: 42; İbn Mâce, Mesacid: 16) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Ubey b. Ka’b, Muâz b. Cebel, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre ve Enes (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Aynı şekilde Nafi’, İbn Ömer’den “Cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha değerli olduğu” rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu konudaki rivâyetlerin çoğu “yirmi beş” kat derken sadece İbn Ömer rivâyetinde “yirmi yedi” kat denmektedir. 216- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişinin cemaatle kıldığı namaz kendi başına kıldığı namazdan yirmi beş derece daha üstündür.” (Nesâî, imâme: 42; İbn Mâce, Mesacid: 16) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø EZANI İŞİTTİĞİ HALDE MESCİDE GELMEYEN KİMSENİN DURUMU 217- Ebû Hüreyre (r.a.)’den bildirildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki içimden şöyle geçiriyorum, adamlarıma odun kümeleri toplatayım sonra namaz kılınmasını emredeyim de namaz için mescide gelmeyen kimselerin evlerini kendileri içerde iken cayır cayır yakayım.” (İbn Mâce, Mesacid: 17; Nesâî, İmame: 49) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Ebû’d Derdâ, İbn Abbâs, Muâz b. Enes ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından pek çok kişi “Ezanı işitip de mescide namaz için gelmeyen kişinin namazı kabul edilmez.” Bazı ilim adamları ise: “Bu konuda şiddet ve zorlama anlamında olduğunu” söylemişler. Fakat özürsüz olarak hiç kimseye cemaati terk etme izni yoktur, demişlerdir. 218- Mûcâhid’den aktarıldığına göre: İbn Abbâs (r.a.)’a gündüzleri oruç tutan geceleri namaz kılan fakat cemaate gelmeyen kimsenin durumu hakkında sorulduğunda dedi ki: “O kişi Cehennem’dedir.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Hennâd bu hadisi bize Leys, Mûcâhid ve Muharîbî’den rivâyet etmiştir. Bu hadisin manası: Cuma ve cemaatle namazı hiçe sayarak ve küçümseyerek katılmamasıdır, şeklindedir. Ø TEK BAŞINA NAMAZ KILIP BİR CEMAATE YETİŞEN KİMSENİN DURUMU 219- Yezîd b. Esved (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile Hac’da beraberdim. Sabah namazını Hayf mescidinde Onunla birlikte kıldım. Namazı bitirip dönünce arka tarafta cemaatle namaz kılmayan iki kişi gördü ve o ikisini bana getir buyurdular. Adamlar getirildiğinde korkudan göğüsleri titriyordu, Rasûlullah (s.a.v.): Bizimle namaz kılmanıza engel nedir deyince; Ey Allah’ın Rasûlü biz çadırlarımızda namazı kılmıştık dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) böyle yapmayın evinizde veya çadırınızda namaz kılar sonra bir cemaate rastlarsanız onlarla birlikte tekrar namaz kılınız bu sizin için nafile namaz olur” buyurdular. (Nesâî, İmame: 53) Bu konuda Mıhcen ed Dîlî, Yezîd b. Âmir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Yezîd b. Esved’in hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarından pek çok kişinin görüşü böyledir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup şöyle diyorlar: “Kendi başına namazını kılan kimse bir cemaate rastlarsa o cemaatle tekrar o namazı kılmalıdır. Eğer bir kimse akşam namazını kılarda bir cemaate rastlarsa o cemaatle akşam namazını kılıp bir rek’at daha ilave eder önce kendi başına kıldığı namaz farz namaz yerine geçer bu kıldığı ise nafile olur.” Ø CEMAATLE NAMAZ KILINDIKTAN SONRA TEKRAR cemaat 220- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaz kıldıktan sonra bir adam çıkageldi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bu kimseyle cemaatle namaz kılmakla kim sevap kazanmak ister deyince bir adam kalktı ve onunla cemaat olarak namaz kıldı.” (Müsned: 10596) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Ümâme, Ebû Musa ve el Hakem b. Umeyr’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Saîd’in bu hadisi hasendir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı ve tabiin dönemindeki ilim adamlarının pek çoğu bu görüşte olup cemaatle namaz kılınan bir mescidde tekrar cemaatle namaz kılınabilir demektedirler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: Cemaate yetişemeyenler tek tek namazlarını kılarlar demektedirler. Sûfyân, İbn’ül Mübarek, Mâlik, Şâfii, böyle derler. Süleyman en Nacî Basra’lıdır, kendisine Süleyman b. el Esved de denilir. Ebü’l Mütevekkilin adı Ali b. Davut’tur. Ø YATSI VE SABAH NAMAZINI CEMAATLE KILMANIN DEĞER VE KIYMETİ 221- Osman b. Afvân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yatsı namazını cemaatle kılan kimse gece yarısını ibadetle geçirmiş gibi sevap kazanır. Yatsı ve sabah namazını cemaatle kılan kimse ise tüm geceyi ibadetle geçirmiş gibi sevap kazanır.” (Müslim, Mesacid: 46) Bu konuda İbn Ömer, Ebû Hüreyre, Enes, Umare b. Ruveybe, Cündüp b. Abdullah b. Sûfyân el Becelî, Übey b. Ka’b, Ebû Musa ve Büreyde’den de bir hadis aktarılmıştır. Tirmîzî: Bu Osman (r.a.) hadisi hasen sahihtir. Bu hadis Abdurrahman b. ebî Amre yoluyla Osman’dan mevkuf olarak aktarılmıştır. Aynı zamanda bu hadis merfu olarak ta pek çok yollarla rivâyet edilmiştir. 222- Cündüp b. Sûfyân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Her kim sabah namazını cemaatle kılarsa Allah’ın koruması altına girmiş demektir. Öyle ise Allah’ın korumasını bozmayın.” (Müslim, Mesacid: 46) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. 223- Büreyde el Eslemî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Karanlıklarda mescidlere yürüyenleri kıyamet gününde tam bir nur ile müjdele.” (Ebû Dâvûd, Salat: 49) Tirmîzî: Bu hadis bu yolla merfu sahihtir. Yani Peygamber (s.a.v.)’e kadar ulaştırmıştır. Fakat Peygamber (s.a.v.)’e ulaştırmaksızın “sahabe sözü” şeklinde mevkuf olarak da rivâyet edilmiştir. Ø BİRİNCİ SAFTA NAMAZ KILMANIN DEĞERİ VE KIYMETİ 224- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Erkek saflarının en hayırlısı birinci saf, en az sevaplısı ise sonuncu saftır. Kadın saflarının en hayırlısı son saf olup en sevâbı az olan ise erkeklere en yakın olan saftır.” (Nesâî, İmame: 20) Tirmîzî: Bu konuda Câbir, İbn Abbâs, İbn Ömer, Ebû Saîd, Übey, Âişe, Irbad b. Sariye ve Enes’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in birinci safta namaz kılanlar için üç kere ikinci saf için bir kere “İstiğfar (Bağışlanma)” talebinde bulunduğu rivâyet edilmiştir. 225- Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “İnsanlar ezan okumakta ve ilk safta namaz kılmanın ne kadar değerli olduğunu bilseler ve kur’a çekmekten başka yol bulamazlar ve kur’a çekerlerdi.” (Buhârî, Ezan: 73; İbn Mâce, İkame: 51) Tirmîzî: İshâk b. Musa el Ensarî bu hadisi bize Maa’n, Mâlik, Sümey, Ebû Salih ve Ebû Hüreyre’den böylece aktarılmıştır. 226- Kuteybe Mâlik (r.a.)’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Ø SAFLARIN DÜZELTİLMESİ 227- Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) her zaman saflarımızı düzeltirdi. Bir seferinde göğsü dışarı çıkmış bir adam gördü ve şöyle buyurdu: “Ya saflarınızı düzeltirsiniz veya Allah düşünce ve fikirlerinizde aranıza başkalıklar sokacaktır.” (Nesâî, İmame: 25; İbn Mâce, İkame: 50) Bu konuda Câbir b. Semure, Berâ, Câbir b. Abdillah, Enes, Ebû Hüreyre ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu Numân b. Beşîr hadisi hasen sahihtir. Yine Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Safları düzeltmek namazın tamamlayıcı bir unsurudur.” Ömer (r.a.)’ın safları düzeltmek için özel görevliler tayin ettiğini onlardan haber almadan namaza başlamadığı da rivâyet edilmektedir. Ali ve Osman’dan da; Safları bizzat kendileri düzelttirip “safları düzeltin” dedikleri de rivâyet edilmiştir. Ali (r.a.), ey filan öne çık ey falan geriye çekil diyerek safları düzelttiği de bize bildirilmiştir. Ø İMAMIN ARKASINA YETKİLİ VE EHİL KİMSELERİN DURMASI GEREKTİĞİ 228- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İçinizden yetkili, olgun, aklı başında kimseler arkamdaki birinci safta yer alsınlar, sonra gelenler ondan sonraki safta yer alsınlar, daha sonraki gelenler de bir sonraki safta yer alsınlar. Her konuda olduğu gibi saf düzeninde de ayrılığa düşmeyin ki kalpleriniz de birbirinize karşı değişmesin. Çarşı ve pazarlardaki kargaşadan da sakının.” (Müslim, Salat: 28; Nesâî, imâme: 23) Tirmîzî: Bu konuda Ubey b. Ka’b, Ebû Mes’ûd, Ebû Saîd, Berâ ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd’un hadisi hasen sahih garibtir. Rasûlullah (s.a.v.) Muhâcir ve Ensâr’ın namazda okuduklarını ezberlemek için hemen arkasına durmalarından hoşlanırdı. Tirmîzî: Hâlid el Hazza’nın adı Hâlid b. Mihran’dır. Ebül Münazil künyesiyle tanınır. Muhammed b. İsmail’den şöyle dediğini işittim: Hâlid el Hazza (Ayakkabıcı demektir) fakat hiçbir zaman ayakkabıcılık yapmamıştır. Ayakkabıcının yanında çok oturduğu için Hazza (ayakkabıcı) denilmiştir. Ebû Ma’şer’in adı “Ziyâd b. Küleyb” tir. Ø İKİ SÜTÜN ARASINDA NAMAZ KILINABİLİR Mİ? 229- Abdulhamid b. Mahmûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir komutanın arkasında cemaatle namaz kılmıştık cemaatin kalabalık oluşu bizi iki sütün arasında namaz kılmaya mecbur etti. Namazı kılıp bitince Enes b. Mâlik dedi ki: Biz Rasûlullah (s.a.v.)’in zamanında iki sütün arasında namaz kılmaktan sakınırdık.” (Ebû Dâvûd, Salat: 94; Nesâî, İmâme: 33) Bu konuda Kurre b. İyas el Müzenî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes (r.a.)’ın bu hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları sütunlar arasında saf tutarak namaz kılmayı hoş görmemişlerdir. Ahmed ve İshâk bu görüştedir. Kimi ilim adamları ise buna izin vermişlerdir. Ø SAFLARIN SONUNDA TEK BAŞINA NAMAZ KILINIR MI? 230- Hilâl b. Yisâf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rakkâ bölgesinde iken Ziyâd b. ebî’l Ca’d elimden tuttu. Esed oğullarından Vâbisa b. Ma’bed denilen bir ihtiyarın yanına götürdü ve bu ihtiyar bana şu hadisi aktarmıştı dedi: “Bir adam saffın arkasında tek başına namaz kılmıştı. O ihtiyar dinliyordu. Rasûlullah (s.a.v.) ona namazını iade etmesini emretti.” (Ebû Dâvûd, Salat: 99; İbn Mâce, İkame: 54) Tirmîzî: Bu konuda Ali b. Şeyban ve İbn Abbâs’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Vâbisa’nın hadisi hasendir. Bazı ilim adamları safların arkasında tek olarak namaz kılmayı hoş karşılamamışlar ve “Saffın arkasında tek olarak namaz kılan namazını iade eder” demektedirler. Ahmed ve İshâk bu şekilde düşünmektedirler. Kimi ilim adamları ise: “Saffın arkasında tek başına kılan kimse namazı iade etmez” demektedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Şâfii bu görüştedir. Küfelilerden bir gurup Vâbisa’nın bu hadisine dayanarak: “Saffın arkasında tek başına namaz kılan namazını iade eder” demektedirler. Hammad b. ebî Süleyman, İbnü ebî Leylâ ve Vekî’ bunlardandır. Husayn’ın, Hilâl b. Yisâf’tan rivâyet ettiği bu hadisi pek çok kimse Ebûl Ahvas’ın, Ziyâd b. ebil Ca’d’den, Vâbisa b. Ma’bed’den rivâyeti gibi rivâyet etmiştir. Husayn’ın hadisinde Hilâl’in, Vâbisa’ya yetişip ondan hadis dinlediğine işaret vardır. Hadisçiler bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: Amr b. Mürre’nin, Hilâl b. Yisâf’tan, Amr b. Râşid’den, Vâbisa b. Ma’bed’den rivâyeti daha sahihtir, demektedirler. Bir kısmı ise: Husayn’ın Hilâl b. Yisâf’tan, Ziyâd b. ebil Ca’d’den, Vâbisa b. Ma’bed’den rivâyeti daha sahihtir. Tirmîzî: Bence bu hadis Amr b. Mürre’nin hadisinden daha sahihtir. Çünkü Hilâl b. Yisâf’ın, Ziyâd b. ebî’l Ca’d’den, Vâbisa’dan rivâyetinden başka yollarla da rivâyet edilmiştir. 231- Vâbisa b. Ma’bed (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Bir kimse saflarının arkasında kendi başına namaz kılmıştı da Rasûlullah (s.a.v.) ona namazını iade etmesini emretti.” (Ebû Dâvûd, Salat: 99; İbn Mâce, İkame: 54) Tirmîzî: Carud’tan işittim şöyle diyordu: Vekî’ şöyle derken işittim: “Bir kimse safların arkasında tek başına namaz kılarsa namazını iade eder.” Ø İKİ KİŞİ CEMAAT OLURSA NASIL DURULUR? 232- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Bir gece Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber cemaat olup namaz kılmak için soluna durdum, Peygamber (s.a.v.) beni başımdan tuttu ve sağ tarafına geçirdi.” (Nesâî, İmame: 19; Ebû Dâvûd, Salat: 97) Tirmîzî: Bu konuda Enes’den hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamı uygulamalarını bu hadise göre yapmışlardır ve “Tek kişi cemaat olursa imâmın sağında durmalıdır” demişlerdir. Ø ÜÇ KİŞİ CEMAAT OLURSA NASIL DURULUR? 233- Semure b. Cündüb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bize üç kişi olarak cemaat olmak istediğinizde birimizin imâm olarak öne geçmesini emrederdi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Bu konuda İbn Mes’ûd, Câbir ve Enes b. Mâlik’den de birer hadis rivâyet etmişlerdir. Semure’nin hadisi hasen garibtir. İlim adamları: “Cemaat üç kişi olursa iki kişi imâmın arkasına durur” demektedirler. İbn Mes’ûd’tan şöyle rivâyet edilmiştir. “İbn Mes’ûd, Alkame ve Esved’e imâmlık yapmıştı da onlardan birini sağında diğerini solunda durdurmuştu.” İbn Mes’ûd bu hadisi merfu olarak rivâyet etmiştir. Bazı hadisçiler bu hadisi rivâyet edenler arasındaki İsmail b. Müslim el Mekkî’nin hafızası yönünde eleştirmişlerdir. Ø ERKEK VE KADINLAR CEMAAT OLURSA SAF DÜZENİ NASIL YAPILMALI? 234- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: “Enes’in ninesi Müleyke, Rasûlullah (s.a.v.) için hazırladığı yemeğe çağırmıştı. Yemek yedikten sonra sizinle cemaat olarak namaz kılalım dedi. Enes diyor ki: Çok kullandığımızdan dolayı siyahlaşmış bir hasırı sermek için kalktım su serperek onu sildim. Rasûlullah (s.a.v.) kalktı imâm olarak öne durdu, ben ve bir yetim çocuk onun arkasına saf olduk ihtiyar kadın ise bizim arkamıza durdu. Rasûlullah (s.a.v.) iki rek’at namaz kıldırdı ve selam vererek namazını bitirdi.” (Nesâî, İmame: 20; Ebû Dâvûd, Salat: 97) Enes’in hadisi hasen sahihtir. Pek çok ilim adamı bu hadisle amel etmiş olup, “imâmla beraber bir erkek ve bir kadın olursa erkek imâmın sağında, kadında onların arkasına durur” demektedirler. Kimi ilim adamları ise; saffın arkasında kendi başına namaz kılan kimsenin namazının geçerli olduğuna bu hadisle delil getirerek şöyle demişlerdir: Çocuk için namaz yoktur, sanki Enes’te Peygamber (s.a.v.)’in arkasında tek başına namaz kılmıştır. Gerçekten bu görüş doğru değildir çünkü çocuk için namaz olmasaydı Peygamber (s.a.v.) yetim çocuğu Enes’le beraber durdurmaz sadece Enes’i sağına durdururdu. Musa b. Enes’in Enes’den rivâyeti şöyledir: “Enes, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte namaz kıldı. Rasûlullah (s.a.v.) onu sağına durdurmuştu.” Bu hadis, Peygamber (s.a.v.)’in cemaatle nafile namaz kılıp onların evlerini bereketlendirmek isteğine işaret eder. Ø İMAM OLMAYA KİM YETKİLİDİR? 235- Ebû Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cemaate Allah’ın kitabını en iyi okuyan ve bilen kimse imâm olur; bu konuda eşit iseler sünneti en iyi bilen kimse imâm olur, bu konuda da eşit iseler hicrette en öncelikli olan imâm olur, hicrette de eşit olurlarsa yaşı en büyük olan imâm olur. Bir kimseye kendi yetkisi alanında olan yerde imâm olunmaz evinde kendisinin özel oturma yerine de oturulmaz ancak izin verirse imâm olunur ve oturduğu yere oturulabilir. Mahmûd b. Gaylân diyor ki: İbn Numeyr rivâyetinde buradaki “yaşı en büyük olan” ifadesi yerine “yaşı en eski olan” denmektedir. (İbn Mâce, İkame: 46; Nesâî, İmame: 3) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, Enes b. Mâlik, Mâlik b. Huveyris ve Amr b. Seleme’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Mes’ûd’un bu hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadise göre amel etmekte ve şöyle demektedirler: “İnsanların imâmlığa en ehil olanı Allah’ın kitabını en iyi okuyan ve Peygamberin sünnetini en iyi bilenidir.” Aynı şekilde “bir yerin sahibi orada imâmlığa daha layıktır” derler. Bazı ilim adamları: “O yerin sahibi başka birine imamlık için izin verirse bir sakınca yoktur” derlerken bir kısmı bunu hoş karşılamayıp şöyle demektedirler: “Sünnet olan o yerin sahibinin namazı kıldırmasıdır” demektedirler. Ahmed b. Hanbel bu hadisteki Peygamber (s.a.v.)’in: “Kişinin kendi yetkisi alanında olan yerde imâmlık yapılmaz kendisine ait yere de oturulmaz ancak izin verirse olabilir” sözünü bu izin meselesi hem imâmlık için hem de özel oturma yerine oturmak için geçerli olacağını ümit ederim diyor. Ev sahibi izin verirse başkalarının ona imâm olmasında da bir sakınca görmüyor. Ø İMÂM CEMAATE NAMAZI HAFİF KILDIRMALI 236- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir cemaate imâm olduğu vakit namazını çok uzatmasın hafifçe kıldırsın çünkü cemaat arasında küçük, yaşlı, güçsüz ve hasta bulunabilir. Ama kendi başına kıldığında dilediği kadar uzatarak kılsın.” (Müslim, Salat: 37; Nesâî, İmame: 35) Tirmîzî: Bu konuda Adiyy b. Hatîm, Enes, Câbir b. Semure, Mâlik b. Abdillah, Ebû Vakîd, Osman b. ebî’l As, Ebû Mes’ûd, Câbir b. Abdillah ve İbn Abbâs’tan birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu bu görüşte olup hasta, güçsüz ve yaşlı kimselere güçlük getirmemek için namazın uzatılmamasını tercih etmişlerdir. Tirmîzî: Ebû’z Zinad’ın adı Abdullah b. Zekvan’dır. A’rec ise, Abdurrahman b. Hürmüz el Medini’dir. Ve Ebû Dâvûd künyesiyle bilinir. 237- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İnsanlardan imâmlık yapanlar içerisinde en hafif namaz kıldıran kimse Rasûlullah (s.a.v.) idi.” (Buhârî, Ezan: 64; Müslim, Salat: 37) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Avâne’nin adı Veddah’tır. Tirmîzî: Kuteybe’ye Ebû Avâne’nin adı nedir? Diye sordum Veddah’dır dedi. Kimin oğludur deyince, bilmiyorum: Basra’da bir kadının kölesiydi dedi. Ø NAMAZA BAŞLAMA VE BİTİRME NASILDIR? 238- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namazın anahtarı abdest; namazda yapılmayacak şeylerin başlangıcı, tekbîrle namaza başlamaktır. Bazı hareket ve davranışların serbest olabilmesi ise selamla namazdan çıkmakla mümkün olur. Farz ve sünnet tüm namazlarda Fatiha sûresi ve bir sûre okumayanın namazı olmaz.” (İbn Mâce, İkame: 4; Dârimî Salat: 31) Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Ali ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali b. ebî Tâlib’in bu konudaki hadisi sened yönünden Ebû Saîd’in hadisinden daha ceyyid ve sahihtir. Bu hadis abdest bölümünde geçmişti. Peygamber (s.a.v.)’in ashabı ve sonraki dönemlerde bu hadisle amel edilmiştir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşü budur. Yani bir kimse namaza ancak tekbîr ile başlar ve girmiş olur. Tirmîzî: Veki’den dinleyen Ebû Bekir, Muhammed b. Ebân’dan işittiğime göre, şöyle diyordu. Abdurrahman b. Mehdî’nin şöyle dediğini kendisinden işittim: “Bir kimse namaza başlarken tekbîr getirmeksizin Allah’ın yetmiş ismini de söylese namaza girmiş olmaz ve bu tekbîr yerine geçmez. Selam vermeden Abdesti bozulan kimseye abdest almasını ve namaz kıldığı yere dönerek tekrar selam vermesini emrederim. Çünkü hüküm hadisin gerçekten görünen manasına göredir. Ebû Nadre’nin adı el Münzir b. Mâlik b. Kutaa’dır. Ø TEKBÎR ALIRKEN PARMAKLARI AÇIK TUTMAK 239- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaz için tekbîr aldığında parmaklarını açarak tekbîr alırdı.” (Dârimî, Salat: 35; Ebû Dâvûd, Salat: 116) Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasendir. Pek çok kimse bu hadisi İbn ebî Zi’b’den, Saîd b. Siman’dan ve Ebû Hüreyre’den rivâyet ederek şöyle demişlerdir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaza başlayacağında ellerini uzatarak kaldırdı.” Bu rivâyet Yahya b. el Yeman’ın rivâyetinden daha sahihtir. 240- Saîd b. Siman (r.a.), Ebû Hüreyre (r.a.)’den şöyle işittiğini söylemiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaza başlayacağında ellerini uzatarak kaldırdı.” (Dârimî, Salat: 41; Ebû Dâvûd, Salat: 114) Tirmîzî: Abdullah b. Abdurrahman diyor ki: Bu hadis Yahya b. el Yeman’ın hadisinden daha sahihtir. Yahya b. el Yemân’ın hadisinde yanlışlık vardır. Ø CEMAATLE NAMAZDA İLK TEKBÎRE YETİŞMENİN DEĞER VE KIYMETİ 241- Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim kırk gün süreyle cemaate devam eder ve ilk tekbîre yetişirse: Allah o kimseye iki kurtuluş yazar birisi ateşten diğeri münafıklardan kurtuluş.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Bu hadis Enes (r.a.)’den mevkuf olarak rivâyet edilmiş olup bu hadisi merfu olarak sadece Selm b. Kuteybe’nin, Tu’me b. Amr’dan, Habib b. ebî Sabit’in Enes yoluyla rivâyetinden bilmekteyiz. Bu hadis Habib b. ebî Habib el Becelî yoluyla Enes b. Mâlik’den kendi sözü olarak rivâyet edilmiştir. Hennâd bu hadisi Vekî’, Hâlid b. Tahman’dan, Habib b. ebî Habib el Becelî ve Enes’den aynı hadisi rivâyet etmiş ve hadisi merfu olmadan rivâyet etmiştir. İsmail b. Ayyaş bu hadisi Umare b. Gaziyye’den, Ömer ve Enes b. Mâlik yoluyla rivâyet etmiştir. Bu hadis hadis olarak mahfuz olmayıp mürsel’dir. Yani rivâyette sahabeyi atlayarak tabiinin direkt olarak Peygamber (s.a.v.)’den aktardığı bir hadistir. Çünkü Umare b. Gaziyye, Enes b. Mâlik’e yetişmemiştir. Muhammed b. İsmail diyor ki: Habib b. ebî Habib “Ebûl Keşusâ” diye künyesi ile bilinir ve kendisine “Ebû Umeyre” de denilir. Ø TEKBÎRDEN SONRA NE OKUNACAĞI 242- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) gece namazı için kalktığında tekbîr alır şöyle okurdu: “Sübhaneke Allahümme ve bihamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke vela ilahe gayruke” sonra “Allahü ekber kebîran” der daha sonra: “Euzu billahissemiil alim mimineşşeytanirracimin hemzihi ve nefihî ve nefsihî” derdi. (Nesâî, İftitah: 18; Dârimî, Salat: 33) Tirmîzî: Ebû Saîd’in bu hadisi bu konudaki rivâyetlerin en meşhurudur. İlim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Pek çok ilim adamı Ömer b. Hattâb ve Abdullah b. Mes’ûd’dan rivâyet edilen şu rivâyete göre, amel etmişlerdir. Yani “Sübhaneke Allahümme ve bihamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke vela ilahe gayru-ke” demiştir. Tabiin ve sonraki dönemin ilim adamlarının çoğu bu hadis dönemin ilim adamlarının çoğu uygulamalarını bu hadise göre amel ederler. Ebû Saîd’in bu hadisinin senedinden söz edilmiştir. Yahya b. Saîd, Ali b. Ali er Rıfaî hakkında hoş olmayacak şekilde konuşmuştur. Ahmed diyor ki: Bu hadis sahih değildir. 243- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) namaza başladığında şöyle derdi: “Sübhaneke Allahümme ve bihamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke vela ilahe gayruke.” (Dârimî, Salat: 33) Bu hadisi Âişe rivâyetiyle sadece bu şekilde bilmekteyiz. Râvîlerden Hârise’nin hafızası hakkında söz edilmiştir. Ebûr Rical’in ismi; Muhammed b. Abdurrahman el Medini’dir. Ø BESMELEYİ SESsİZ OKUMAK 244- Abdullah b. Muğaffel (r.a.)’in oğlundan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Namaz kılarken babam benim besmeleyi açıkça söylediğimi işitti ve şöyle dedi: Ey oğlum, bu yaptığın bid’attır. Bid’atten sakın diyerek şöyle devam etti; Peygamber (s.a.v.)’in ashabından İslam da bid’at çıkarma konusundan daha fazla kızdıkları bir şey görmedim dedi ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.) ile Ebû Bekir, Ömer ve Osman’la birlikte namaz kıldım, hiçbirinin sesli olarak besmele okuduğunu işitmedim sende Besmeleyi sesli olarak okuma namaza başladığında “Elhamdülillahi Rabbil Alemin” diyerek okumaya başla.” (Dârimî, Salat: 34; Nesâî, İftitah: 21) Tirmîzî: Abdullah b. Muğaffel’in hadisi hasendir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından pek çok ilim adamı bu hadisle amel etmişlerdir. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve daha başkaları ve tabiin alimleri bunlardandır. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Ahmed ve İshâk’ın da görüşü bu şekilde olup besmeleyi açıktan okumazlar gizli okunması görüşündedirler. Ø BESMELEYİ AÇIK OKUMAK 245- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaza başladığında Besmele okuyarak okumaya başlardı.” (Nesâî, İftitah: 22) Tirmîzî: Bu hadisin senedi böyle değildir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından pek çok kimseler uygulamalarını bu görüşe göre yapmışlar olup, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, İbn Abbâs, İbn Zübeyr ve tabiinden bir kısım ilim adamları “Besmele”nin açıkça okunması görüşündedirler, Şâfii’de aynı görüşü benimser. İsmail b. Hammad, Ebû Süleyman’ın oğludur. Ebû Hâlid el Va’libî’nin adı “Hürmüz” dür ve Küfelidir. Ø NAMAZDA OKUMAYA FATİHA SÛRESİYLE BAŞLAMAK 246- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Ebû Bekir, Ömer ve Osman namazda kıraate “Elhamdülillahi Rabbil Alemin” diye başlayan sûre ile başlardı.” (Nesâî, İftitah: 24; Müslim, Salat: 11) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından, tabiinden ve sonraki dönem ilim adamlarının pek çoğunun görüşü bu hadise göre olup namaza Fatiha sûresiyle başlarlardı. Şâfii diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, namaza “Fatiha” sûresi ile başlarlardı hadisinin manası: Onlar Fatiha’yı sûreden önce okurlardı demektir. Besmeleyi okumazlardı anlamında değildir. Şâfii: Namazda okumaya besmeleyle başlanmalıdır. Eğer okuma açıktan oluyorsa besmele de açıktan okunur demektedir. Ø FATİHA SÛRESİ OKUNMAZSA NAMAZ OLMAZ 247- Ubade b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Fatihayı okumayanın namazı yoktur” (Nesâî, İftitah: 24; Müslim, Salat: 11) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Âişe, Enes, Ebû Katâde ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ubade hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından pek çok kişi bu hadisle amel ederler. Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, Câbir b. Abdullah, Imrân b. Husayn ve başka ilim adamları bunlardan olup, Fatiha sûresi okunmaksızın namaz caiz olmaz görüşündedirler. Ali b. ebî Tâlib diyor ki: “Fatiha okunmadan kılınan namaz tamam olmaz noksandır.” İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed, İshâk’da bu görüştedir. Ebû Ömer’in oğlundan işittim şöyle diyordu: İbn-i Uyeyne ile on sekiz sene karşıt görüşte oldum. Humeydi benden bir yaş büyüktü. İbn ebî Amr’dan işittim şöyle diyordu: “Ayaklarımla yürüyerek yetmiş sefer Hac yaptım.” Ø FATİHADAN SONRA “AMİN” DEMEK 248- Vâil ibn Hucr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim: “…Gayrilmağdubi aleyhim ve lazzallin” ayetini de okuduktan sonra “Amin” dedi ve bu kelimede sesini yükselterek, uzatarak söyledi demiştir. (Nesâî, İftitah: 33; Dârimî, Salat: 38) Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Vâil ibn Hucr’un hadisi hasendir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından tabiin ve sonraki dönem alimlerinden pek çok ilim adamlarının görüşü böyledir. Erkeklerin “Amin” derken seslerini yükseltmeleri gerektiği görüşündedirler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Şu’be bu hadisi; Seleme b. Küheyl’den, Hucr b. Anbes’den, Alkame b. Vâil ve babasından şöyle rivâyet ediyor: Rasûlullah (s.a.v.) “Gayril ma’dubi aleyhim ve lazzallin” dedi ve sesini fazla çıkarmaksızın “Amin” dedi. Tirmîzî: Muhammed’den şöyle dediğini işittim: Bu konuda Sûfyân es Sevrî’nin hadisi, Şu’be’nin hadisinden daha sahihtir. Şu’be bu hadiste yanılmıştır, şöyle ki: Râvîler arasında bir kimseye “Hucr ebil Anbes” diyor oysa o “Hucr ibn Anbes” dir ve Ebûs Seken künyesi ile bilinir. Bir başka hatası ise: “Alkame b. Vâil” den diyor oysa ki hadisin senedinde “Alkame” yoktur, ve o “Vâil b. Hucr” dur. Ayrıca “Amin” kelimesinde “sesini alçalttı” diyor halbuki bu kelime “sesini yükseltti” şeklindedir. Tirmîzî: Ebû Zür’aya bu hadis hakkında sordum şöyle dedi: Sûfyan’nın bu hadisi Şu’be’nin hadisinden daha sahih olup, Alâ b. Salih el Esedî, Seleme b. Küheyl’den, Sûfyân rivâyetine benzer bir hadis daha rivâyet edilmiştir. 249- Vâil b. Hucr (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’den Seleme b. Küheyl’den Sûfyân’ın hadisinin benzerini rivâyet etmiştir. Ø FATİHADAN SONRA “AMİN” DEMENİN DEĞERİ VE KIYMETİ 250- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: imâm Amin deyince sizde Amin deyin. Kimin “Amin” demesi meleklerin “Amin” demesine denk gelirse o kişinin geçmiş günahları affedilir. (Nesâî, İftitah: 35; Dârimî, Salat: 38) Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Ø NAMAZDA OKUMA ARASINDA YAPILAN DUraklAma 251- Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den namazındaki okumada: “iki sefer durakladığını biliyorum” Imrân b. Husayn bu görüşümü kabul etmeyip, “Bir sefer duraklardı” dedi. Bunun üzerine Medîne’de bulunan Übey b. Ka’b’a bu durumu mektupla sorduk; Übey cevap olarak Semure bunu ezberlemiştir diye yazdı. Saîd diyor ki: Katâde’ye “Bu iki duraklama nedir?” diye sorduk o da şöyle cevap verdi: Birinci duraklama “namaza başladığı” anda ikincisi, “okumayı bitirdiği” zamandır. “Okumayı tamamlayınca rükû’a gitmeden önce biraz ara vermekten hoşlanırdı” demektedir. (Dârimî, Salat: 37; İbn Mâce, İkame: 12) Bu konuda Ebû Hüreyre (r.a.)’den hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Semure’nin hadisi hasendir. İlim adamlarının pek çoğu bu görüşte olup, İmam’ın namaza başladığı anda ve okumayı bitirdiğinde iki defa duraklama yapmasını müstehap görmektedirler. Ahmed, İshâk ve arkadaşlarımızın görüşleri böyledir. Ø NAMAZDA SAĞ ELİ SOL EL ÜZERİNE KOYMAK 252- Kabisa b. Hülb (r.a.)in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bize imâm olurdu ve sol elini sağ eliyle tutardı.” (Nesâî, İftitah: 9; Dârimî, Salat: 35) Bu konuda Vâil b. Hucr, Gutayf b. Hâris, İbn Abbâs, İbn Mes’ûd, ve Sehl b. Sad’den birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Hülb’ün hadisi hasendir. Peygamber (s.a.v.) tabiin ve daha sonraki ilim adamları bu hadisle amel ederler ve namazda sağ el sol elin üzerine konmalıdır derler. Bir kısım ilim adamları eller göbeğin üzerinde bulunmalıdır derken, bir kısmı da göbeğin altında olmalıdır demektedirler ve her iki tarafında görüşü geniş ve kapsamlıdır. Hülb’ün adı: “Yezîd b. Kunafe et Taî” dir. Ø RüKû’A GİDERKEN ELLERİ KALDIRMAK 253- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer namazda iniş ve kalkışlarda yani kıyam ve kuud’ta tekbîr alırlardı.” (Dârimî, Salat: 41; Ebû Dâvûd, Salat: 115) Bu konuda Ebû Hüreyre, Enes, İbn Ömer, Ebû Mâlik el Eş’arî, Ebû Musa, Imrân b. Husayn, Vâil b. Hucr ve İbn Abbâs’tan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Mes’ûd’un hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından pek çok kimse bu hadisle amel etmişlerdir. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve başkaları bunlardandır. Tabiin dönemi alimleriyle tüm fıkıhçılar ve alimler bu görüştedirler. Ø RÜKÛ’A GİDERKEN TEKBÎR ALMAK 254- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) kıyamdan rükû’a giderken tekbîr alırdı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 115; Dârimî, Salat: 40) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve onlardan sonra gelen tabiin döneminin ilim adamlarının görüşü budur. Yani kişi: “Rükû’a ve secdeye giderken mutlaka tekbîr almalıdır.” Ø RÜKÛ’A GİDERKEN ELLERİ KALDIRMAK 255- Sâlim (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i gördüm namaza başlarken, rükû’a giderken ve ruk’u’dan kalkarken ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. İbn ebî Ömer kendi rivâyetinde şu ilaveyi yaptı: “İki secde arasında ellerini kaldırmazdı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 115; Dârimî, Salat: 40) 256- Fadl b. es Sabbah el Bağdadî, Sûfyân b. Uyeyne ve Zührî’den aynı sened ile İbn ebî Ömer’in hadisinin benzerini rivâyet etmiştir. Bu konuda Ömer, Ali, Vâil b. Hucr, Mâlik b. Huveyris, Enes, Ebû Hüreyre, Ebû Humeyd, ebû Useyd, Sehl b. Sa’d, Muhammed b. Mesleme, Ebû Katâde, Ebû Musa el Eşarî, Câbir ve Umeyr el Leysî’den de birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bazı ilim adamlarının görüşü böyledir. İbn Ömer, Câbir b. Abdullah, Ebû Hüreyre, Enes, İbn Abbâs, Abdullah b. Zübeyr ve başkalarının görüşü böyledir. Tabiin döneminden de Hasan el Basrî, Atâ, Tavus, Mûcâhid, Nafi’, Sâlim b. Abdullah, Saîd b. Cübeyr ve daha başkaları aynı görüşü benimsemişlerdir. Mâlik, Ma’mer, Evzâî, İbn Uyeyne, Abdullah b. el Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk’da dönemlerinin aynı görüşü benimseyen alimlerindendir. Abdullah b. Mübarek: Zührî’nin, Sâlim’den, babasından rivâyet ettiği bir hadisi zikrederek şöyle demiştir: İbn Mes’ûd’un “Rasûlullah (s.a.v.) sadece namaza başlarken ellerini kaldırırdı” hadisi sabit olmayıp; “Her tekbîr anında ellerin kaldırılması” hadisi sabittir. Abdullah b. Mübarek’in bu sözünü, Ahmed b. Abde el Amulî, Vehb b. Zem’a’dan, Sûfyân b. Abdulmelik’den bize aktarmıştır. Yahya b. Musa, İsmail b. ebî Üveys’den naklederek dedi ki: “Mâlik b. Enes namazda tekbîr esnasında ellerin kaldırılması görüşünde” idi. Yine Yahya da Abdurrazzak’tan naklederek şöyle der: “Ma’mer de namazda tekbîr esnasında ellerin kaldırılması” görüşündeydi. Carud b. Muâz’dan şöyle dediğini işittim: Sûfyân b. Uyeyne, Ömer b. Harun ve Nadr b. Sümeyl namaza başlarken rükû’a giderken ve rükû’dan doğrulurken ellerini kaldırırlardı. Ø SADECE NAMAZA BAŞLARKEN ELLERİN KALDIRILMASI 257- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Size Rasûlullah (s.a.v.)’in namazı gibi bir namaz kıldırayım mı? dedi ve namaz kıldı sadece başlangıç tekbîrinde ellerini kaldırdı.” (Nesâî, İftitah: 1; Ebû Dâvûd, Salat: 116) Bu konuda Berâ b. Âzib’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd’un bu hadisi hasendir. Sahabe ve tabiin alimlerinden pek çoğunun görüşü bu hadis üzeredir. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler gibi. Ø RÜKÛ’ ANINDA ELLERİ DİZLER ÜZERİNE KOYMAK 258- Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ruku anında elleri dizlere tutmak sünnet kılınmıştır, sizde rükû’da ellerinizi dizlerinize tutunuz.” (Nesâî, Tatbik: 93; Ebû Dâvd, Salat: 145) Bu konuda Sa’d, Enes, Ebû Humeyd, Ebû Üseyd, Sehl b. Sa’d Muhammed b. Mesleme ve Ebû Mes’ûd’tan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ömer’in bu hadisi hasen sahihtir. Sahabe, Tabiin ve sonraki dönemlerin ilim sahibleri bu konuda hemfikirdirler. Sadece İbn Mes’ûd ve arkadaşlarından bir kısmı, “Tatbik” denilen rükû’da iki eli birbirine yapıştırarak dizler arasına koymayı rivâyet etmişlerdir ki, ilim adamlarının yanında bu tür yapmak şekli kaldırılmıştır. 259- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle diyor: Biz önceleri rükû’da değişik bir şekil yapardık sonra bize bu şekil yasaklandı ve ellerimizi dizlerimiz üzerine koymamız emredildi. (Nesâî, İftitah: 93; Buhârî, Sıfatıssalat: 37) Kuteybe bu hadisi bize Ebû Avâne, Ebû Ya’fûr, Musab b. Sad ve babası Sa’d b. ebî Vakkâs’tan bu şekilde rivâyet etmiştir. Ebû Humeyd es Saidî’nin ismi ise, Abdurrahman b. Sa’d b. el Münzir’dir. Ebû Useyd es Saidî’nin ismi ise, Mâlik b. Rabiâ’dır. Ebû Hasîn adı ise: Osman b. Âsım el Esedî’dir. Ebû Abdurrahman es Sülemî’nin adı ise Abdullah b. Habib’tir. Ebû Ya’fûr’un ismi, Abdurrahman b. Ubeyd b. Nistas’dır. Ebû Ya’fûr el Abdî’nin adı ise Vakîd olup Vakdan olduğuda söylenir. Abdullah b. ebî Evfâ’dan rivâyet eden budur. Her ikisi de Küfelidir. Ø RÜKÛ’DA KOLLARI KOLTUKTAN AYIRMAK 260- Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Humeyd, Ebû Üseyd, Sehl b. Saîd ve Muhammed b. Mesleme bir araya gelip Rasûlullah (s.a.v.)’in kıldığı namazından bahsettiler, Ebû Humeyd dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in kıldığı namazı en iyi bileniniz benim, “Rasûlullah (s.a.v.) rükû’a vardığında diz kapaklarını tutar gibi ellerini diz kapakları üzerine koydu ellerini gererek koltuklarından araladı.” (Buhârî, Sıfat-ıs Salat: 39; Nesâî, İftitah: 93) Bu konuda Enes (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hümeyd’in hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisteki şekli benimsemişler ve erkeğin rükû’da ve secdelerde ellerini yanlarından aralamasını kabul etmişlerdir. Ø RÜKÛ’ VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR 261- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz rükû’a varınca rükû’ halinde iken üç sefer; “Sübhane Rabbiyelazim” derse yaptığı rükû’ tamam olur, bu en azıdır. Secdeye varınca secdelerinde de üç kez “Sübhane Rabbiyel a’la derse secdeleri tamam olmuş olur, buda en az söylenmesi gereken miktarıdır.” (Buhârî, Sıfat-ıs Salat: 42; Nesâî, İftitah: 102) Bu konuda Huzeyfe ve Ukbe b. Âmir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd’un hadisinin senedinde kopukluk vardır. Çünkü Avn b. Abdullah b. Utbe, İbn Mes’ûd’a ulaşmamıştır. İlim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir. Namaz kılan kimsenin rükû’ ve secdelerinde üçten az tesbih yapılmamasını benimsemişlerdir. Abdullah b. Mübarek’den şöyle rivâyet ediliyor: “Ben imâmın namazında beş tesbih getirmesini severim ki böylece cemaat üç tesbihe yetişebilir. İshâk ve İbrahim de bu görüştedir.” 262- Huzeyfe (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte namaz kılmıştı. Rasûlullah (s.a.v.) rükû’da “Subhane Rabbiyelazim” secdelerinde ise; “Subhane Rabbiyel A’la” derdi. Okuması anında rahmet ayeti gelince duraklar ve Allah’tan rahmetini isterdi, azab ayetine gelince de duraklar ve Allah’a sığınırdı.” (Buhârî, Sıfat-ıs Salat: 42; Nesâî, İftitah: 102) 263- Şu’be’den de bunun bir benzeri hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø RÜKÛ’ VE SECDELERDE KUR’ÂN OKUNMAZ 264- Ali b. ebî Talib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ipekli ve sarıya boyanmış elbise giymekten, altın yüzük kullanmaktan ve rükû’da Kur’ân okumaktan yasakladı.” (Müslim, Salat: 41; Nesâî, İftitah: 97) Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali (r.a.)’in hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından tabiinden ve sonraki dönem alimlerinin görüşü böyle olup ruku ve secdelerde Kur’ân okumayı mekruh görmüşlerdir. Ø RÜKÛ’ VE SECDELERDEN SONRA BEL DOĞRULTULMALIDIR 265- Ebû Mes’ûd el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rükû’ ve secdelerden sonra belini doğrultmayanın namazı caiz olmaz.” (Buhârî, Sıfat-ıs Salat: 42; Nesâî, İftitah: 88) Bu konuda Ali b. Şeyban, Enes, Ebû Hüreyre ve Rifâa ez-Zürakî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Mes’ûd’un hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönem ilim adamları bu görüşte olup secde ve rükû’ dan sonra bel doğrultulmalıdır. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu hadisten dolayı, secdelerden ve rükû’ dan belini doğrultmayan kimsenin namazının fasid olduğuna kanaat getirmişlerdir. Ebû Ma’mer’in adı “Abdullah b. Sahbere” dir. Ebû Mes’ûd el Ensarî el Bedrî’nin adı ise Ukbe b. Amr’dır. Ø RÜKÛ’ DAN KALKINCA NE SÖYLENİR? 266- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) rükû’ dan başını kaldırdığında “Semiallahü limen hamideh, Rabbena ve lekel hamd milessemavati ve milel arzı ve mile ma beyne hüma ve mile ma şi’te min şey’in ba’du” derdi. (Buhârî, Sıfat-ıs Salat: 45; Müslim, Salat: 42) Bu konuda İbn Ömer, İbn Abbâs, İbn ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali (r.a.)’ın bu hadisi hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamının görüşü böyledir. Şâfii’de aynı kanaatte farz ve nafile tüm namazlarda böylece söylenmelidir der. Bazı Küfeliler bu şekilde farz namazlarda söylenmez nafilelerde söylenmelidir derler. Tirmîzî: Hadisin râvîlerinden Ebû Seleme’ye Macişunî denmesi macişun’un oğlu olmasındandır. Bölüm: 198 Ø RÜKÛ’ DAN KALKıncA BAŞKA NE SÖYLENİR? 267- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “imâm, Semiallahü limen hamideh dediğinde; siz, Rabbena ve lekel hamdü deyin, çünkü bu sözü meleklerin sözüne denk gelen kişinin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Sıfat-ıs Salat: 44; Müslim, Salat: 42) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönem ilim adamlarından bir kısmının görüşü budur. Ve, imâm: “Semiallahu limen hamideh” deyince arkasındaki cemaat “Rabbena lekel hamd” demelidir derler. Ahmed bunlardandır. İbn Sirîn ve başkaları imâmın arkasındaki cemaat aynen imâmın söylediği gibi “Semiallahu limen hamideh” ve “Rabbena lekel hamd” demelidir derler. Şâfii ve İshâk bu görüştedirler. Bölüm: 199 Ø SECDEYE GİDERKEN DİZLERİ ELLERDEN ÖNCE YERE KOYMAK 268- Vâil b. Hucr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i namaz kılarken gördüm secdeye giderken dizlerini ellerinden önce yere koyar ve ayağa kalkacağı zaman ellerini dizlerinden önce kaldırırdı.” (Müslim, Salat: 45; Nesâî, İftitah: 128) Tirmîzî: Hasan b. Ali’nin hadisinde şu fazlalık vardır, Yezîd b. Harun diyor ki: Şerik Âsım b. Kuleyb’den sadece bu hadisi rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Şerik’den başka bu hadisi rivâyet eden bilmiyoruz. İlim adamlarının çoğunluğu bu hadise göre amel ederler ve secdeye gider ken dizlerin ellerden önce konulması ayağa kalkarken de eller dizlerden önce kaldırılmalıdır demektedirler. Hemmâm b. Âsım bu hadisi rivâyet ederken sahabeyi atlıyarak yani Vâil b. Hucr’u söylemeksizin Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet etmiş gibi bize aktarmıştır. Bölüm: 200 Ø SECDEYE GİDERKEN DİZLERİ Mİ YOKSA ELLERİ Mİ ÖNCE KOYMALI? 269- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden herhangi biriniz namazda devenin çömelmesi gibi yani önce ellerini sonra dizlerini koyuyor.” (Nesâî, İftitah: 128; Dârimî, Salat: 74) Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen garibtir. Bu hadisi Ebû’z Zinad’ın bu rivâyetini sadece bu şekliyle biliyoruz. Bu hadis ayrıca Abdullah b. Saîd el Makburî ve babasından ve Ebû Hüreyre’den de rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Saîd el Makburî’yi hadisçilerden Yahya b. Saîd el Kattan ve başkaları zayıf sayarlar. Ø SECDE ANINDA ALIN VE BURUN NASIL OLMALIDIR? 270- Ebû Humeyd es Saidî (r.a.): “Rasûlullah (s.a.v.) namazda secdeye vardığında alnını ve burnunu yere koyar, kollarını yanlarına yapıştırmaz ellerini de omuz hizasına gelecek şekilde koyardı.” (Müslim, Salat: 46; Nesâî, İftitah: 143) Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Vâil b. Hucr ve Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Humeyd’in hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadise göre amel ederler ve secde esnasında alın ve burun yere konulmalıdır. Burun konulmaksızın sadece alın konulursa bazı ilim adamlarına göre caiz olurken kimileri de caiz olmaz demektedirler. Ø SECDEDE YÜZ NEREYE KONMALI? 271- Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Berâ b. Âzib’e; Rasûlullah (s.a.v.) secdeye vardığında yüzünü nereye koyardı diye sormuştum da o da iki ellerinin arasına diye cevap verdi.” (Nesâî, İftitah: 129) Tirmîzî: Bu konuda Vâil b. Hucr ve Ebû Hümeyd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Berâ hadisi hasen sahih garibtir. Bazı ilim adamları bu hadise göre amel etmekte olup ellerini kulakları hizasına yakın koyarlardı. Ø SECDE YEDİ ORGAN ÜZERİNDE YAPILMALIDIR 272- Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, O, Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle işitmiştir: “Kul secde ettiğinde yedi organı da secde etmiş olur yüzü, iki eli, iki ayağı.” (Müslim, Salat: 44; Nesâî, İftitah: 130) Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Câbir, Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir. 273- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), yedi organı üzerine secde etmesi emredildi saç ve elbisesini toplaması da yasaklandı.” (Müslim, Salat: 44; Nesâî, İftitah: 130) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø SECDEDE KOLLAR KOLTUKLARDAN ARALANMALI 274- Ubeydullah b. Abdullah b. Akram el Huzaî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Babamla birlikte Arafat’ta bulunan Nemîre ovasında bulunuyordum bir kafile oraya gelmişti bir de gördüm ki; Rasûlullah (s.a.v.) namaz kılıyor. Abdullah diyor ki: secde esnasında kollarını koltuklarına yapıştırmadığı için koltuk altının beyazlığını görüyor gibiyim.” (Müslim, Salat: 45; Nesâî, İftitah: 142) Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, İbn Buhayne, Câbir, Ahmer b. Cez’, Meymûne, Ebû Humeyd, Ebû Mes’ûd, Ebû Useyd, Sehl b. Sad, Muhammed b. Mesleme, Berâ b. Âzib, Adiyy b. Amîre ve Âişe (r.anha)’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ahber b. Cez’ Peygamber (s.a.v.)’in ashabından olup bir tek hadis rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Akram hadisi hasendir. Bu hadisi sadece Dâvûd b. Kays’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Abdullah b. Akram’ın Peygamber (s.a.v.) bundan başka hadis rivâyet ettiğini bilmiyoruz. Sahabeden pek çok ilim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir. Abdullah b. Erkâm ez-Zührî, Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olup Ebû Bekir (r.a.)’ın katibidir. Ø SECDEDE BAŞKA KİMSELERİ RAHATSIZ ETMEMEK 275- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz secdeye vardığı zaman köpeğin kollarını yayması gibi yaymak suretiyle başkalarını rahatsız etmesin, normal bir şekilde dursun.” (Nesâî, İftitah: 140; Müslim, Salat: 45) Tirmîzî: Bu konuda Abdurrahman b. Şibl, Enes, Berâ, Ebû Humeyd ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir’in hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadise göre amel etmekte olup secdede normal durulması gerektiğini yırtıcı hayvanların yayılması gibi yayılmayı hoş görmemişlerdir. 276- Katâde (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Enes (r.a.)’den işittiğime göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Secdede kollarınızı; köpeğin kollarını yayması gibi yayarak çevrenizdekileri rahatsız etmeyin, normal bir şekilde durun.” (Nesâî, İftitah: 140; Müslim, Salat: 45) Bu hadis hasen sahihtir. Ø SECDE ANINDA ELLERİ YERE KOYUP AYAKLARIN DİKİLMESİ 277- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) secde anında ellerin yere konulması, ayakların ise dikilmesini emretti.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) 278- Âmir b. Sa’d’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) secde anında ellerin yere konulmasını emretti diyerek hadisin aynısını aktarmış fakat “babasından” kaydını zikretmemiştir. Tirmîzî: Yahya b. Saîd el Kattan ve pek çok kimsenin Muhammed b. Aclan, Muhammed b. İbrahim, Âmir b. Sa’d’den rivâyet edilen; “Peygamber (s.a.v.)’in secde anında ellerini yere yayıp ayakların ise dikilmesini” emrettiği hadisi mürsel olup Vüheyb’in hadisinden daha sahihtir, ilim adamları bu konuda birleşmişler ve bu hadis-i şerifteki şekli tercih etmişlerdir. Ø SECDE VE RÜKÛ’ DAN DOĞRULUNCA BELİN DOĞRULTULMASI 279- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), rükû’ dan ve secdeden doğrulduğu anda dimdik duruma gelirdi.” (Müslim, Salat: 46; Nesâî, İftitah: 88) Tirmîzî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. 280- Muhammed b. Beşşâr bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Berâ hadisi hasen sahihtir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadis-i şerife göre yapmışlardır. Ø RÜKÛ’ VE SECDELERDE İMAMDAN ÖNCE DAVRANmaMAK 281- Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber namaz kıldığımızda, O rükû’ dan başını kaldırıp secdeye gidinceye kadar hiçbirimiz belimizi eğmezdik o secdeye varınca bizde secde ederdik.” (Müslim, Salat: 25; Dârimî, Salat: 72) Bu konuda Enes, Muaviye, Sahib-ül Cüyûş lakabıyla anılan, İbn Mes’ade ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Berâ’nın hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadise göre amel ederler ve derler ki: imâmın arkasındaki cemaat imâma her yönden uyacaklardır. imâm rükû’a gidince rükû’a varacaklar kalkınca onlarda kalkacaklardır. Bu konuda ayrı düşünen yokur. Ø İKİ SECDE ARASINDA TOPUKLARI YAYIP KALÇA ÜZERİNE OTURMAMAK 282- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: “Ya Ali kendim için sevdiğimi; senin için de severim, kendim için hoşlanmadığım bir şeyi; senin için de hoşlanmam öyleyse iki secde arasında topuklarını yayıp kalçanın üzerine oturma!” (İbn Mâce, İkame: 22) Tirmîzî: Bu hadisi sadece Ebû İshâk’ın, Hâris’den gelen bu şekliyle bilmekteyiz. Bazı ilim adamları hadisi rivâyet eden tek gözlü olan Hâris’in zayıf olduğunu kaydetmişlerdir. Pek çok ilim adamı da bu hadisle amel ederek topukları dikerek oturmayı hoş görmemişlerdir. Yine bu konuda Âişe, Enes ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ø NAMAZDA TOPUKLAR DİKİLEREK OTURULABİLİR Mİ? 283- Ebû’z Zübeyr (r.a.)’den rivâyete göre, o Tavûs’dan şöyle işitmiştir: İbn Abbâs (r.a.)’ya: “Topukları dikerek oturmanın hükmünü sorduk.” “Sünnettir” dedi. “Kişiye veya ayağına zahmet verir görüşündeyiz” dedik. “O, Peygamber (s.a.v.)’in sünnetidir” dedi. (İbn Mâce, İkame: 22; Müslim, Salat: 46) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yapmakta olup, ayakları dikerek oturmakta bir sakınca görmemektedirler. Mekkeli bazı alim ve fıkıhçılar da bu görüştedirler. İlim adamlarının çoğu ise iki secde arasında ayakları dikerek oturmayı hoş karşılamamışlardır. Ø İKİ SECDE ARASINDA NASIL DUA EDİLİR? 284- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.), iki secde arasında: “Allahümmâğfirli verhamnî vecburnî vehdinî verzuknî” (Ey Allah’ım beni bağışla bana acı bana afiyet ver beni doğru yoluna hidayet et ve beni dünyada ve ahirette hayırlı rızıklarla rızıklandır) derdi. (Müslim, Salat: 42; İbn Mâce: İkame: 23) 285- Hasan b. Ali el Hallâl (Hulvanî), Yezîd b. Harun, Zeyd b. Hubab, Kamil Ebûl A’lâ’dan da bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Aynı şekilde, Ali (r.a.)’den de böylece rivâyet edilmiştir. İmâm-ı Şâfii, Ahmed ve İshâk farz ve nafile tüm namazlarda bu duanın okunmasını caiz görmüşlerdir. Kimi ilim adamları ise bu hadisi Kamil ve Ebûl A’lâ’dan mürsel olarak rivâyet etmişlerdir. Ø SECDEYİ RAHAT BİR BİÇİMDE YAPMAK 286- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı secdede elleri yanlardan, karnı, dizlerden aralamanın zorluk vereceğinden şikayet ettiler de “Dirsekleri dizlere dayamakla rahatlayın” buyurdular. (Dârimî, Salat: 79; İbn Mâce: İkame: 21) Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebû Salih’in, Ebû Hüreyre’den rivâyetiyle bilmekteyiz Leys ve İbn Aclan da hadisin râvîlerindendir. Ø SECDELERDEN KALKIŞ NASIL OLMALI? 287- Mâlik b. Hüveyris el Leysî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Mâlik, Rasûlullah (s.a.v.)’i namaz kılarken gördü. Namazın tek rek’atlarında istirahat oturması denilen oturmayı yapmadan kıyama kalkmazdı.” (Nesâî, İftitah: 179) Tirmîzî: Mâlik b. Hüveyris’in hadisi hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamları bu hadisle amel ederler. İshâk ve bazı arkadaşlarımızın görüşü de böyledir. Mâlik’in künyesi Ebû Süleyman’dır. Ø SECDEDEN KIYAMA KALKIŞTA NASIL YAPILMALI? 288- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) secdelerden kalkarken ayaklarının sırtı yere değmeksizin kalkardı.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: İlim adamlarının ameli bu hadis üzere olup, birinci ve üçüncü rek’atlarda ayakların üstü yere değdirilmeksizin ayağa kalkmaya tercih etmişlerdir. Hâlid b. İyas, Muhaddisler tarafından zayıf kabul edilir. Kendisine Hâlid b. İyas’da denilir. Tev’eme’nin azatlısı Salih’e, Salih b. ebi Salih denilir. Ebû Salih’in ismi Nebhan olup Medînelidir. Ø NAMAZLARDA OTURUŞLARDA NE OKUNMALI? 289- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) çift rek’atlarda oturttuğumuzda şöyle okumayı bize öğretti: التَّحِيَّاتُ لِلَّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ السَّلامُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ السَّلامُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ “Dilimizle, vücudumuzla ve tüm mallarımızla yapılan ibadetlerin hepsi sadece Allah’a mahsustur. Tüm kulluk ve ibadetler ondan başkasına yapılamaz. Ey son Peygamber olan Muhammed (s.a.v.)! Allah’ın rahmeti, bereketi selam ve selameti senin üzerine olsun. Yine Allah’ın selam ve saadeti bizim üzerimize ve Allah’ın; hayırlı ve iyi işler işleyen kullarına olsun. Ben kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yine kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Muhammed (s.a.v.), Allah’ın kulu ve peygamberidir.” (Nesâî, İftitah: 193; İbn Mâce, İkame: 24) Bu konuda İbn Ömer, Câbir, Ebû Musa ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd’un hadisi başka yollarla da rivâyet edilmiştir. Teşehhüd hakkında Peygamber (s.a.v.)’den rivâyet edilen en sahih hadis budur. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden pek çok kişi bu hadisle amel ederler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Ahmed ve İshâk’ta bunlardandır. Ahmed b. Muhammed b. Musa bize bildirmiştir. Abdullah b. Mübarek, Ma’mer’den, Husayf’tan aktararak şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i rüyamda gördüm ve Ey Allah’ın Rasûlü! İnsanlar teşehhüd konusunda ayrılığa düştüler ne yapmalıyız dedim. “İbn Mes’ûd’un teşehhüdüne sarılın” buyurdular. Bölüm: 216 Ø NAMAZDA OTURUNCA NE OKUNUR? 290- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bize Kur’ân öğrettiği gibi teşehhedü öğretirdi ve derdi ki: التَّحِيَّاتُ الْمُبَارَكَاتُ الصَّلَوَاتُ الطَّيِّبَاتُ لِلَّهِ سَلامٌ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ سَلامٌ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ “Dilimizle, vücudumuzla ve tüm mallarımızla yapılan ibadetlerin hepsi sadece Allah’a mahsustur. Tüm kulluk ve ibadetler ondan başkasına yapılamaz. Ey son Peygamber olan Muhammed (s.a.v.)! Allah’ın rahmeti, bereketi selam ve selameti senin üzerine olsun. Yine Allah’ın selam ve saadeti bizim üzerimize ve Allah’ın; hayırlı ve iyi işler işleyen kullarına olsun. Ben kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Yine kabul eder ve şâhidlik yaparım ki Muhammed (s.a.v.), Allah’ın kulu ve peygamberidir.” (Nesâî, İftitah: 191; İbn Mâce, İkame: 24) Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen garib sahihtir. Abdurrahman b. Humeyd er Ruâsî bu hadisi Leys b. Sa’d’ın rivâyeti gibi Ebû’z Zübeyr’den rivâyet etmiştir. Eymen b. Nabil el Mekkî bu hadisi Ebû’z Zübeyr’den, Câbir’den rivâyet etmiş olup mahfuz değildir. İmâm-ı Şâfii: Teşehhüt konusunda bu İbn Abbâs hadisini yol tutmuştur. Ø NAMAZLARDA OTURUŞLARDA OKUMA SESSİZ OLUR 291- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Teşehhüdü gizli okumak sünnettendir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 179) Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen garibtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yapmışlardır. Ø NAMAZIN OTURUŞUNDA OTURMA ŞEKLİ NASIL OLMALIDIR? 292- Vâil b. Hucr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Medîne’ye geldim, Rasûlullah (s.a.v.)’in namazını nasıl kıldığını görmek istedim teşehhüt için oturunca sol ayağını yaydı sağ ayağını dikerek ellerini uylukları üzerine koydu.” (Nesâî, İftitah: 186; İbn Mâce, İkame: 22) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Pek çok ilim adamı bu hadisle amel ederler Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Küfeliler bu görüştedirler. Ø NAMAZLARDA OTURUŞ NASIL OLMALIDIR? 293- Sehl b. Sa’d es Saidî (r.a.)’in bize aktardığına göre, şöyle demiştir: Ebû Humeyd, Ebû Useyd, Sehl b. Sa’d ve Muhammed b. Mesleme bir araya gelerek Rasûlullah (s.a.v.)’in nasıl namaz kıldığını müzakere etmeye başladılar ve Ebû Humeyd dedi ki: “Peygamber (s.a.v.) namazda oturduğu zaman sol ayağını yayar sağ ayağının üst tarafını kıbleye doğru çevirir ellerini dizleri üzerine koyar şehâdet parmağı ile işaret ederdi.” (Nesâî, İftitah: 186; İbn Mâce, İkame: 22) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamlarının görüşü böyledir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup, “Ebû Humeyd’in hadisine dayanarak; ilk oturuşta sağ ayağını dikerek sol ayağının üzerine; ikinci oturuşta ise ayakları sağa çıkararak kalçalar üzerine oturulmalıdır” demektedirler. Ø NAMAZIN OTURUŞUNDA PARMAKLA NASIL İŞARET EDİLİR? 294- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Peygamber (s.a.v.) namazın teşehhüdünde oturduğunda ellerini dizleri üzerine koyar sağ elinin başparmağından sonra gelen parmağıyla işaret ederek dua ederdi.” (Dârimî, Salat: 83; Nesâî, İftitah: 189) Bu konuda Abdullah b. Zübeyr, Numeyr el Huzaî, Ebû Hüreyre, Ebû Hümeyd ve Vâil b. Hucr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer’in hadisi hasen garib olup bu şekliyle Ubeydullah b. Ömer rivâyetiyle biliyoruz. Sahabe ve tabiinden bir kısım ilim adamları bu hadise göre amel etmekte olup teşehhütte parmak kaldırmayı tercih etmişlerdir. Hadisçilerde aynı görüştedirler. Ø NAMAZIN BİTİRİLMESİNDE SELAM VERME ŞEKLİ 295- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namazın bitiminde sağına ve soluna Esselamü aleyküm ve Rahmetullah diyerek selam verirdi.” (Dârimî, Salat: 87; İbn Mâce, İkame: 28) Bu konuda Sa’d b. ebî Vakkâs, İbn Ömer, Câbir b. Semure, Berâ b. Âzib, Ebû Saîd, Ammâr, Vâil b. Hucr, Adiyy b. Amire ve Câbir b. Abdillah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin dönemi pek çok ilim adamları böylece uygulamışlar Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø NAMAZIN BİTİMİNDE SELAM ŞEKLİ 296- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) namazdan çıkacağında önüne doğru bir kere selam verirdi ve sağ tarafına biraz eğilirdi.” (İbn Mâce, İkame: 29) Bu konuda Sehl b. Sa’d’dan hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe (r.anha)’nın hadisini Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaştırılmış şekilde bu şekiliyle bilmekteyiz. Muhammed b. İsmail diyor ki: Züheyr b. Muhammed’den Şam’lılar hoş olmayan hadisler aktarıyorlar. Iraklıların rivâyeti ise daha sahihtir. Muhammed Ahmed b. Hanbel’den naklederek şöyle diyor: Züheyr b. Muhammed Irak’ta kendisinden rivâyet edilen kimse olmayıp ismini değiştirdikleri başka bir kimsedir. Tirmîzî: Bazı ilim adamları selam konusunda şöyle derler: Peygamber (s.a.v.)’den gelen rivâyetlerin en doğrusu iki sefer selam vermektir. Sahabe tabiin ve sonraki gelen ilim adamlarının görüşü budur. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından tabiin ve sonraki gelenlerden bir kısmı farz namazlarda selam tek olarak verilir görüşündedirler. Şâfii ise diyor ki dilerse kişi tek selam verir dilerse iki selam verir, ilk selam olmazsa namaz caiz olmaz ikinci selam ise sünnettir. Ø SELAMI UZATMAKSIZIN VERMEK 297- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Selamın kelime ve harflerini uzatmamak sünnettir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 183) Ali b. Hucr bu hadisi İbn’ül Mübarek’in şöyle yorumladığını söylüyor. Yani “Selamın harflerini uzatmadan” verir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları bu şekli müstehab görmüşlerdir. İbrahim Nehaî’nin şöyle dediği rivâyet olunur: Tekbîr ve selam uzatılmaksızın yapılmalıdır. Hıkl’ın, Evzâî’nin katibi olduğu söyleniyor. Ø NAMAZIN BİTİMİNDE HANGİ DUA OKUNUR? 298- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) selam verdikten sonra “Allahümme entesselam veminkes selam tebarekte zelcelali velikram” diyecek kadar otururdu. (Ey Allah’ım sen her türlü kötülük ve eksikliklerden uzaksın, hertürlü huzur rahat ve afiyetler de sendedir. Celal ve ikram sahibi olan sen ne mübareksin.)” (Müslim, Mesacid: 26; İbn Mâce, İkame: 32) 299- Hennâd (r.a.), aynı senedle bu hadisin benzerini bize aktardı ve “Tebarekte” kelimesinden sonra “Ya” yı ilave etti. (Müslim, Mesacid: 27) Bu konuda Sevbân, İbn Ömer, İbn Abbâs, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre ve Muğîre b. Şu’be’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe’nin (298) nolu hadisi hasen sahihtir. Hâlid el Hazza Âişe’nin hadisinin bir benzerini Abdullah b. Hâris ve Âsım yoluyla bize aktarmıştır. Yine Rasûlullah (s.a.v.)’den; selamdan sonra: لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ اللَّهُمَّ لا مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ وَلا مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ وَلا يَنْفَعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur sadece o vardır O’nun ortağı yoktur, her türlü otorite ve saltanat onundur, her türlü eksiksiz övgüler de ona aittir. Hayat veren ve ölümü de meydana getiren o’dur onun gücü her şeye yeter. Allah’ım senin verdiğine engel olabilecek kimse yoktur, vermediğini de verebilecek yoktur, senin yardımın olmadan hiçbir kuvvet sahibine kuvveti fayda vermez.) Yine Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet edildiğine göre namazın bitiminde o şöyle derdi. سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ وَسَلامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (Çok güçlü ve üstün olan Rabbin tüm kafirlerin vasfettiklerinden yücedir. Selam, gönderilen tüm Peygamberlere olsun, eksiksiz tüm övgüler alemleri yaratan Allah’a mahsustur.) (37 Saffat 180-182) 300- Rasûlullah (s.a.v.)’in azatlı kölesi Sevbân’dan aktarıldığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namazdan çıkmak istediğinde üç sefer estağfirullah der sonra Allahümme entesselamü veminkesselamü tebarekte yazelcelali velikrami” duasını okurdu. (Müslim, Mesacid: 26; İbn Mâce, İkame: 32) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Ammâr’ın ismi Şeddâd b. Abdullah’tır. Ø İMAM NAMAZINI BİTİRİNCE HANGİ TARAFA DÖNEREK YERİNDEN AYRILIR 301- Kabîsa b. Hülb (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bize imâm olur namazın bitiminde sağ ve sol her iki tarafında da dönerek yerinden ayrılırdı.” (İbn Mâce, İkame: 33) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Enes, Abdullah b. Amr ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Hülb’ün bu hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederek imâmın dilediği yönde dönerek yerinden ayrılabileceğini söylerler. Sağ ve sol taraftan dönme meselesi sahih olarak rivâyet edilmiştir. Ali b. Ebi Tâlib: İmamın ihtiyacı ne tarafta ise o taraftan kalkar demektedir. Ø NAMAZ NASIL KILINMALIDIR? 302- Rifâa b. Rafi’ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte mescidde otururken bedevi gibi biri geldi hafifçe bir namaz kılarak gelip Rasûlullah (s.a.v.)’e selam verdi Rasûlullah (s.a.v.) selamını aldı ve dön tekrar namaz kıl çünkü sen namaz kılmış olmadın. Adam dönerek namaz kıldı ve geri gelerek tekrar selam verdi Rasûlullah (s.a.v.) tekrar selamı alarak, dön tekrar namaz kıl çünkü sen namaz kılmış sayılmazsın buyurdu bu kimse iki yada üç sefer bu durumu tekrarladı, her seferinde de selam verdiğinde namazını hafifçe kılan bu kişiye dön ve tekrar namaz kıl demesi insanları tedirgin etti ve durum onlara ağır geldi. Son seferinde adam: Bana göster ve öğret çünkü ben insanım doğru da yapabilirim hata da edebilirim dedi. Rasûlullah (s.a.v.) evet öyledir diyerek şöyle buyurdular: Namaz kılacağında Allah’ın emrettiği gibi abdest al sonra şehâdet getir, kamet et, Kur’ân’dan bir şeyler bilirsen oku bilmezsen Allah’a hamdet tekbîr getir Lailahe illallah de sonra rükû’a git rükû’ü rahat bir biçimde yap sonra doğrul dimdik dur sonra uygun bir biçimde secdeyi yap sonra otur oturumu dimdik durarak yap sonra kalk ve tüm rek’atları bu şekilde tamamla. Böyle yaparsan namazın tamam olmuştur bunlardan herhangi birini eksik yaparsan namazın eksik olmuş olur.” Rifâa diyor ki: Bu hüküm önceki bildikleri hükümden daha kolay geldi böylece namazını eksik yapan kimsenin sevâbının azalacağı ve büsbütün namazının yok olmayacağını öğrenmiş oldular. (Dârimî, Salat: 78) Bu konuda Ebû Hüreyre ve Ammâr b. Yâsir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Rifâa hadisi hasendir. Bu hadisi Rifâa’dan başka şekillerde de rivâyet edilmiştir. 303- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) mescide girdi. Bir adamda mescide girdi ve namaz kıldı namazını bitirince gelip Rasûlullah (s.a.v.)’e selam verdi Rasûlullah (s.a.v.) o kimsenin selamını aldı ve dön tekrar namaz kıl çünkü sen namaz kılmış olmadın buyurdular. O adam döndü tekrar aynı şekilde namaz kıldı, gelip Peygamber (s.a.v.)’e selam verdi, Peygamber (s.a.v.) onun selamını aldı ve tekrar geri dön namazını tekrar kıl çünkü senin namazın olmadı buyurdular o kişi bu durumu üç sefer tekrar etti ve dedi ki: Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki bundan iyisini bilmiyorum bana doğrusunu öğret. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namaz kılacağında tekbîr al sonra Kur’ân’dan kolayına geleni oku sonra rükû’ü rahat bir biçimde yerine getir sonra kalk dimdik dur sonra secdeleri uygun biçimde yerine getir sonra kalk oturumu dimdik yap namazının tüm rek’atlarını böylece yap.” (Dârimî, Salat: 78 Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn Numeyr bu hadisi Ubeydullah b. Ömer’den, Saîd el Makburî’den ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmiş olup “Saîd’in babasından” bölümünü kaydetmemiştir. Yahya b. Saîd’in Ubeydullah b. Ömer’den rivâyeti daha sahihtir. Saîd el Makburî, Ebû Hüreyre’den bizzat işitmiş fakat babası yoluyla rivâyet etmiştir. Ebû Saîd el Makburî’nin ismi Keysân’dır. Keysân, Ebû Saîd diye künyelenir. Keysân bir kabilenin anlaşmalı kölesidir. Ø NAMAZ NASIL KILINMALIDIR? 304- Ebû Humeyd es Saidî (r.a.)’den aktardığına göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından on kişilik bir guruptan birisi olan Ebû Katâde er Rib’î’den işittim şöyle diyordu; Rasûlullah (s.a.v.)’in namazını en iyi bileniniz benim bunun üzerine dediler ki: “Müslüman olmada bizden eski değilsin Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına en çok gidip gelenlerimizden de değilsin” dedi ki: Evet o halde anlat bakalım dediler; O’da dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) namaza başladığında ayakta dosdoğru durur, ellerini omuz hizasına kadar kaldırarak tekbîr alırdı, sonra rükû’a varmak istediğinde yine ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır ve tekbîr getirerek rükû’a varırdı. Rükû’da düzgün vaziyette durur başını ne aşağı sarkıtır nede yukarıya doğru dikerdi ellerini de dizleri üzerine koyardı sonra “Semiallahü limen hamideh” diyerek ellerini kaldırır ve doğrulurdu vücudunu aynen ayakta durduğu şekle gelirdi. Sonra secdeye gitmek üzere eğilir Allahü ekber der kollarını koltuklarından aralar ayak parmaklarını serbest bırakır sol ayağını bükerek üzerine oturur ve dimdik dururdu sonra Allahü ekber diyerek ikinci secdeye iner sol ayağını bükerek üzerine oturur ve dimdik durur ve sonra ikinci rek’at için ayağa kalkardı ve ikinci rek’atta da aynen yapardı iki secdeden kalkınca tekbîr alır ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı ilk namaza başlarken aldığı tekbîr gibi tüm rek’atları bu şekilde kılar namazın biteceği son rek’atın oturumunda sol ayağını çıkararak kalçası üzerine oturur ve selam vererek namazdan çıkardı. (Dârimî, Salat: 92) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen “iki secdeden kalkınca” ifadesi iki rek’atı tamamlayınca anlamındadır.
305- Muhammed b. Amr b. Atâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû Humeyd es Saidî’yi Peygamber (s.a.v.)’in ashabından on kişinin arasında dinledim onların içinde Ebû Katâde b. Rıb’î’de vardı” diyerek önceki hadisin benzerini aktardı sadece şu ilaveyi yaptı: “Doğru söyledin. Rasûlullah (s.a.v.) namazını böyle kılardı.” (Dârimî, Salat: 92) Tirmîzî: Ebû Âsım Zahhak b. Mahled bu hadisi Abdulhamid b. Cafer’den rivâyet ederek: “Doğru söyledin. Rasûlullah (s.a.v.) aynen böyle kılardı” ilavesini yapmıştır. Bölüm: 228 Ø SABAH NAMAZINDA RASÛLULLAH (s.a.v.) NE OKURDU? 306- Kutbe b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i sabah namazının birinci rek’atında Kaf süresinin onuncu ayetini okurken dinledim.” (Nesâî, İftitah: 38; Dârimî, Salat: 66) Tirmîzî: Bu konuda Amr b. Hureys, Câbir b. Semure, Abdullah b. Sâib, Ebû Berze ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Kutbe b. Mâlik hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in sabah namazında vakıa sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine sabah namazında Rasûlullah (s.a.v.)’in 60’la 100 ayete kadar okurdu rivâyeti de vardır. Yine Tekvir sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Ebû Musa’ya sabah namazında uzun sûrelerden okumasını yazılı olarak bildirmiştir. Tirmîzî: İlim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Şâfii bu görüştedir. Ø ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARINDA RASÛLULLAH (s.a.v.) NE OKURDU? 307- Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) öğle ve ikindi namazlarında Bürüç, Tarık ve benzeri sûrelerden okurdu.” (Nesâî, İftitah: 55; Müslim, Salat: 34) Bu konuda Habbab, Ebû Saîd, Ebû Katâde, Zeyd b. Sabit ve Berâ b. Âzib’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir b. Semure’nin hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in öğle namazında secde sûresi kadar okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine öğle namazının ilk rek’atında otuz, ikinci rek’atta ise on beş ayet kadar okuduğuda rivâyet edilmiştir. Ömer’in, Ebû Musa’ya öğle namazında orta sûrelerden okumasını yazılı olarak bildirdiği de rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları ikindi namazında da akşam namazı gibi kısa sûreler okunacağı rivâyet edilmiştir. İbrahim Nehaî: İkindi namazının kıraatı akşam namazının kıraatine eşittir demektedir. İbrahim diyor ki: öğle namazının kıraati ikindi namazına göre dört kat fazladır. Ø RASÛLULLAH (s.a.v.) AKŞAM NAMAZINDA NE OKURDU? 308- Ümmül Fadl (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) son hastalığı anında başını sarmış olduğu halde bize akşam namazını kıldırdı ve Mürselat sûresini okumuştu ondan sonra bir daha akşam namazı kılmadan vefat etti.” (Müslim, Salat: 36; Nesâî, İftitah: 62) Tirmîzî: Bu konuda Cübeyr b. Mut’ım, İbn Ömer, Ebû Eyyûb, Zeyd b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ümmül Fadl hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in akşam namazının iki rek’atında Araf sûresini tamamen okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine Akşam namazında Tûr sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine Ömer (r.a.)’den Ebû Musa’ya akşam namazında kısa sûreler okumasını yazıyla bildirdiği de rivâyet edilmiştir. Ebû Bekir (r.a.)’in akşam namazında kısa sûrelerden okuduğu da rivâyetler arasındadır, ve ilim adamları böylece amel etmişlerdir. İbn’ül Mübarek Ahmed ve İshâk’da bunlardandır. Şâfii diyor ki: Akşam namazında Tur ve Mürselat gibi uzun sûreleri okumanın mekruh olduğu Mâlik’den rivâyet edilmiştir. Fakat ben bu ve benzeri sûrelerin akşam namazında okunmasını müstehab görürüm. Ø RASÛLULLAH (s.a.v.) YATSI NAMAZINDA NE OKURDU? 309- Abdullah b. Büreyde (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) yatsı namazında Şems ve benzeri sûreleri okurdu.” (Müslim, Salat: 36) Tirmîzî: Bu konuda Berâ b. Âzib ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Büreyde hadisi hasendir. Rasûlullah (s.a.v.)’in yatsı namazında Tîn sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Osman (r.a.)’den rivâyete göre, Yatsı namazında Münafıkûn ve benzeri sûreleri okurdu. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden gelen rivâyetlere göre yatsı namazında ne okunacağı konusunda genişlik vardır söylenenlerden daha uzun ve daha kısa sûreler de okunabilir denmektedir. Bu konuda en güzel rivâyet yatsı namazında Şems ve Tîn sûrelerinin okunmasıyla alakalı gelen rivâyettir. 310- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.) yatsı namazında “Tîn” sûresini okurdu.” (Müslim, Salat: 36; Nesâî, İftitah: 70) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø İMAMIN ARKASINDA CEMAAT NE OKUMALI? 311- Ubade b. es Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bir seferinde sabah namazını kıldırdı ve okumada zorlandı ve namazını bitirince dedi ki: “Gördüğüme göre imâmın arkasında sizlerde okuyorsunuz.” Bizde evet vallahi okuyoruz dedik. Bunun üzerine öyle yapmayın sadece Fatihayı okuyun yeterlidir, çünkü “Fatiha sûresini okumayanın namazı yoktur” buyurdular. (Müslim, Salat: 12; Nesâî, İftitah: 28) Bu konuda Ebû Hüreyre, Âişe, Enes, Ebû Katâde ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ubade hadisi hasendir. Zührî bu hadisi Mahmûd b. Rabi ve Ubade b. Samit yoluyla nakleder ve der ki: “Fatihayı okumayanın namazı yoktur.” bu rivâyet daha sahihtir. Sahabe ve tabiinden pek çok ilim adamı imâmın arkasında okumanın gerektiğini söylemişler ve uygulamalarını bu hadisle yapmışlardır. Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk imâmın arkasında okumanın gerekliliği görüşündedirler. Ø İMÂMIN SESLİ OKUDUĞU NAMAZLARDA CEMAATİN OKUMAMASI GEREKTİĞİ 312- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sesli okuduğu bir namazda namazını bitirince şöyle sordular: Ben namazda okurken sizden biriniz de benimle birlikte okudu mu? Bir adam, evet Ya Rasûlullah deyince; “Bende niçin benim okumama karışılıyor diyordum!” buyurdular. Bunu duyan sahabîler Rasûlullah (s.a.v.)’in sesli okuduğu namazlarda onunla beraber okumalarına son verdiler.” (Nesâî, İftitah: 29; Müslim, Salat: 12) Bu konuda İbn Mes’ûd, Imrân b. Husayn, Câbir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İbn-ü Ükeyme Elleysî’nin adı Umare’dir kendisine Amr b. Ükeyme de denilir. Zührî’nin arkadaşlarından bir kısmı aynı hadisi rivâyet ederek şu ilaveyi yapmışlardır: “İnsanlar bunu Rasûlullah (s.a.v.)’den işitince okumaya son verdiler.” Bu hadiste imâmın arkasında okumayı kabul edenlere ters düşen bir durum yoktur. Çünkü bu hadisi rivâyet eden Ebû Hüreyre’nin şöyle bir rivâyeti daha vardır “Bir kimse namaz kılar kıldığı namazda fatiha sûresini okumazsa namazı eksiktir; tamam değildir. Hadis râvîlerinden biri Ebû Hüreyre’ye şöyle dedi: “Bazen imâmın arkasında oluyorum ne yapmalıyım? Ebû Hüreyre de, “İçinden oku” buyurdular. Ebû Osman en Nehdî, Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiği bir hadiste şöyle diyor: “Fatiha sûresi okunmaksızın namaz olmadığı ilan etmemi Rasûlullah (s.a.v.) bana emretti.” Hadisçiler ise: imâmın sesli okuduğu namazlarda okumaksızın imâmı dinlemeleri gerektiği, imâmın okuma anındaki yaptığı durak yerlerini takip ederek o esnalarda okumalıdır” demektedirler. İlim adamları imâmın arkasında okuma konusunda ayrı görüşler ortaya koymuşlar, Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden pek çok kimse “imâmın arkasında okunması kanaatindedirler.” Mâlik b. Enes, Abdullah b. Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Abdullah b. Mübarek’in şöyle dediği rivâyet olunmuştur. “Ben imâmın arkasında okurum, herkes de okur, sadece Küfeli bazı kimseler okumazlar ben onların namazlarının da caiz olduğu görüşündeyim.” Bazı ilim adamları bu konuda şiddetli davranarak: “Gerek kendi başına gerek imâmın arkasında olsun fatiha okunmadan namaz olmaz” diyerek Ubade b. Sâmit’in hadisine dayanmışlardır. Ubade b. Sâmit Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra da imâmın arkasında fatiha sûresini okumuş olup “Fatiha sûresi okunmadan namaz olmaz” hadisiyle amel etmiştir. Şâfii, İshâk ve diğer bir kısım kimseler bu görüştedirler. Ahmed b. Hanbel diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in “Fatihayı okumayanın namazı yoktur.” hadisinin manası cemaat olmaksızın kendi başına namaz kılanlar içindir. Ahmed b. Hanbel 313 numaralı Câbir hadisini delil göstererek bu kanaate sahip olmuştur ve şöyle demektedir. Bu hadisi rivâyet eden kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından olup “Fatiha sûresi okunmadan namaz olmaz” sözünü tek başına namaz kılanlar için diyerek yorumlanmıştır. Tüm bunlara rağmen Ahmed b. Hanbel: imâmın arkasında veya kendi başına bile olsa kişinin fatihayı okuması gerektiğini tercih etmektedir. 313- Vehb b. Keysân, Câbir b. Abdillah (r.a.)’den şöyle işittiğini söylemiştir: “Her kim bir namaz kılar da o namazında Fatiha sûresini okumazsa namaz kılmamış sayılır. Ancak imâmla birlikte kılarsa o zaman Fatiha okumasa da namazı olur.” (Nesâî, İftitah: 24; Müslim, Salat: 11) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø MESCİDE GİRERKEN OKUNACAK DUA 314- Fatimatül-Kübrâ (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) mescide girdiği zaman salat ve selam getirir ve: Rabbim günahlarımı bağışla Rahmet kapılarını aç” derdi. Yine mescidden çıkarken salat ve selam getirir ve: Rabbim günahlarımı bağışla tüm nimet kapılarını aç” diye dua ederdi. (Nesâî, Mesacid: 16; İbn Mâce, Mesacid: 13) 315- İsmail b. İbrahim (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Hasan’la Mekke’de karşılaştım ve bu hadis hakkında sordum O’da şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) mescide girerken “Rabbim Rahmet kapılarını aç” derdi. Mescidden çıkarken ise: “Tüm nimet kapılarını aç” diyerek dua ederdi. (Nesâî, Mesacid: 16; İbn Mâce, Mesacid: 13) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Humeyd, Ebû Useyd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Fatıma hadisi hasen olup senedinde kopukluk vardır. Çünkü Hüseyin’in kızı Fatıma büyük annesi Fatıma-tül Kübra’ya yetişip ondan hadis rivâyet edememiş ve Fatıma-tül Kübra Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra ancak birkaç ay yaşamıştır. Ø MESCİDE GİREN KİMSENİN İKİ REK’AT NAMAZ KILMA GEREĞİ 316- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz mescide girdiği zaman oturmadan önce iki rek’at namaz kılsın.” (Nesâî, Mesacid, 37; Dârimî, Salat: 114) Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Ebû Ümâme, Ebû Hüreyre, Ebû Zerr ve Ka’b b. Mâlik’dende hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Katâde’nin hadisi hasen sahihtir. Bu hadis Muhammed b. Aclan ve değişik kimselerden Âmir b. Abdullah b. Zübeyr vasıtasıyla Mâlik b. Enes’in rivâyetine benzer şekilde hadis rivâyet edilmiştir. Yine Süheyl b. Ebû Salih bu hadisi Âmir b. Abdillah b. Zübeyr ve Amr b. Süleym ez-Zürakî ve Câbir yoluyla rivâyet etmiştir ki sahih değildir. Ebû Katâde hadisi sahihtir. Hadisçiler bu hadisle amel ederek “mescide giren kimsenin bir özrü olmadığı sürece oturmadan önce iki rek’at namaz kılmasını müstehab görmüşlerdir.” Ali b. el Medînî diyor ki: Süheyl b. Ebû Salih’in hadisi yanlıştır. İshâk b. İbrahim, Ali b. el Medînî vasıtasıyla bunu bana haber vermiştir. Ø MEZARLIK VE BANYOLAR DIŞINDA YERYÜZÜNÜN HER TARAFI MESCİDDİR 317- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mezarlıklar ve banyo (hamam)’lar dışında yeryüzünün tamamı mescidtir yani namaz kılınabilir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 24; Dârimî, Salat: 111) Tirmîzî: Bu konuda Ali, Abdullah b. Amr, Ebû Hüreyre, Câbir, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Ebû Ümâme, Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiş olup Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisini bize aktarmışlardır: “Bütün yeryüzü bana mescid ve temizleyici kılındı.” Tirmîzî: Ebû Saîd’in bu hadisi Abdulaziz b. Muhammed’den iki ayrı rivâyet olarak gelmiş olup, bazen Ebû Saîd rivâyet edenler arasında geçiyor bazısında ise geçmiyor dolayısıyla bu hadiste karışıklık vardır. Aynı hadisi Sûfyân es Sevrî, Amr b. Yahya ve babasından Mürsel olarak rivâyet etmiştir. Yine Hammad b. Seleme de Amr b. Yahya, babasından ve Ebû Saîd yoluyla bu hadisi bize aktarmıştır. Muhammed b. İshâk’da, Amr b. Yahya ve babasından rivâyet ederek şöyle diyor: Yahya’nın rivâyeti çoğunlukla Ebû Saîd yoluyladır bu rivâyette ise Ebû Saîd’i zikretmemiştir. Sevrî’nin Amr b. Yahya’dan ve babasından rivâyeti mürsel olarak daha sağlam ve daha sahih gibidir. Ø MESCİD YAPTIRMANIN DEĞER VE KIYMETİ 318- Osman b. Affân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’ den şöyle söylediğini işitmiştir: “Her kim Allah’ın rızasını kazanmak için bir mescid yaptırırsa Allah’ta onun için Cennet’te ona bir ev yapar.” (Ebû Dâvûd, Salat: 12; Dârimî, Salat: 113) Bu konuda Ebû Bekir, Ömer, Ali, Abdullah b. Amr, Enes, İbn Abbâs, Âişe, Ümmü Habibe, Ebû Zerr, Amr b. Abese, Vâsile b. Eskâ, Ebû Hüreyre, ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Osman’ın bu hadisi hasen sahihtir. Mahmûd b. Lebîd, Peygamber (s.a.v.)’i görmüş kimselerdendir. Mahmûd b. Rabi’ ise Rasûlullah (s.a.v.)’e yetişmiş kimselerden olup her ikisi de Medîneli küçük gençlerdendir. 319- Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rızasını kazanmak için küçük veya büyük kim bir mescid yaptırırsa Allah’ta ona Cennet’te bir ev yapar.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Bu hadis aynı şekilde Rasûlullah (s.a.v.)’den Kuteybe, Nuh b. Kays, Kays’ın azat edilmiş kölesi Abdurrahman, Ziyâd en Numeyrî ve Enes yoluyla da rivâyet edilmiştir. Ø MEZARLIKLAR ÜZERİNDE NAMAZ KILINMAYACAĞI 320- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) kabirleri ziyaret eden kadınlara, kabirler üzerinde namaz kılanlara ve kabirler üzerine kandil yakanlara lanet etmiş yani Allah’ın rahmetinden uzak kalmaları için beddua etmiştir.” (Nesâî, Cenaiz: 106; İbn Mâce, Cenaiz: 49) Bu konuda Ebû Hüreyre ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasendir. Burada geçen Ebû Salih, isimli kimse Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hanî’nin azat edilmiş kölesi olup ismi Bazan’dır. Bazam’da denilir. Ø MESCİD VE CAMİLERDE UYUNABİLİR Mİ? 321- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bizler genç olduğumuz halde Rasûlullah (s.a.v.) zamanında mescidde uyurduk.” (İbn Mâce, Mesacid: 6; Dârimî, Salat: 117) Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarından bir kısmı mescidde uyunabileceğini caiz görmüşlerdir. İbn Abbâs, mescid gece ve gündüz uykuları için yatma yeri haline getirilmemelidir der. İlim adamlarından bir kısmı da bu görüştedirler. Ø MESCİDLERDE alışveriş yapmak, şiir söylemek ve yitik aramanın yasaklılığı 322- Amr b. Şuayb (r.a.), babasından o da dedesinden rivâyet ettiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) mescidde karşılıklı şiirler okumaktan, alışveriş yapmaktan ve Cuma günü namazdan önce mescidde toplanıp halka olmayı yasakladı.” (Dârimî, Salat: 118; Nesâî, Mesacid: 23) Tirmîzî: Bu konuda Büreyde, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Amr b. As hadisi hasendir. Amr b. Şuayb, Amr b. As’ın oğludur. Muhammed b. İsmail diyor ki: Ahmed İshâk ve diğer bazı kimseler Amr b. Şuayb’ın hadisiyle hüküm vermişler ve amel etmişlerdir. Muhammed diyor ki: Şuayb b. Muhammed dedesi Abdullah b. Amr’dan işitmiştir. Tirmîzî: Amr b. Şuayb hadisi hakkında söz edenler dedesinin sayfasından hadis rivâyet ettiği için onu zayıf saymışlardır. Sanki onlar aktardığı hadisleri dedesinden işitmediği görüşündedirler. Ali b. Abdillah diyor ki: Yahya b. Saîd’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir. Amr b. Şuayb’ın hadisi bizce makbul sayılmaz. İlim adamlarından bir kısmı mescidde alışverişi hoş karşılamamışlar, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Tabiin alimlerinden bir kısmından da mescidde alışveriş yapılabileceğine cevaz verdikleri rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’den mescidde şiir söylenebileceğine ruhsat veren hadis rivâyet edilmiştir. Ø temelleri takva üzerine atılan mescid 323- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hudre oğullarından bir kimse ile Amr b. Avf oğullarından bir kimse temelleri takva üzerine atılan mescid konusunda münakaşa ettiler. El Hudrî O, Rasûlullah (s.a.v.)’in mescididir dedi diğeri de Kuba mescididir dedi. Bunun üzerine bu konuyu Rasûlullah (s.a.v.)’e getirip sordular O’da o mescid burasıdır. “Yani kendi mescidini kastediyor” ve burada çok hayırlar vardır” buyurdu. (Müslim, Hac: 96; Nesâî, Mesacid: 8) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Bekir, Ali b. Abdillah’tan naklen şöyle diyor: Yahya b. Saîd’e Muhammed b. Yahya el Eslemî’yi sordum dedi ki: O zararsız biridir fakat kardeşi Üneys b. ebî Yahya, ondan daha sağlam biridir. Ø kuba mescidinde kılınan namazın değer ve kıymeti 324- Useyd b. Zuhayr el Ensarî (r.a.)’den işitildiğine göre, ki bu kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabındandır ve hadis rivâyet ederdi dedi ki: “Kuba mescidinde namaz kılmak Umre sevâbı gibi sevap kazandırır.” (Müslim, Hac: 97; Nesâî, Mesacid: 9) Tirmîzî: Bu konuda Sehl b. Huneyf’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Üseyd’in hadisi hasen garibtir. Useyd b. Zuheyr’in, bu hadisi dışında sahih bir rivâyetini bilmiyoruz. Bunu da sadece Ebû Usame’nin Abdulhamid b. Cafer yoluyla yaptığı rivâyetten öğreniyoruz. Ebûl Ebred’in ismi Ziyâd Medenî’dir. Ø hangi mescidler fazilet bakımından daha hayırlıdır? 325- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim şu mescidimde kılınan namaz Mescid’i Haram dışındaki diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır.” (Müslim, Hac: 94; Nesâî, Mesacid: 10) Tirmîzî: Kuteybe bu hadisi “Ubeydullah’ı” atlayarak Zeyd b. Rebah ve Ebû Abdullah el Eğar diyerek hadisi aktarıyor. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Abdullah el Eğar’ın ismi Selman’dır. Bu hadis Ebû Hüreyre yoluyla değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu konuda; Ali, Meymûne, Ebû Saîd, Cübeyr b. Mut’ım, İbn Ömer, Abdullah b. Zübeyr ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir. 326- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ancak üç mescidi ziyaret için veya namaz kılmak için yolculuğa çıkılır; Mekke’deki Mescid’i Haram, Medîne’deki benim mescidim ve Kudüs’teki Mescid’i Aksa.” (İbn Mâce, İkame: 195; Müslim, Hac: 95) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø namaza yetişmek için yürüyerek rahat bir şekilde gelmek 327- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaz’a başlandığında namaza yetişebilmek için koşarak değil yürüyerek rahat bir şekilde cemaati rahatsız etmeksizin gelin yetişebildiğiniz rek’atları kılın yetişemediğiniz ve geçirdiğinizi sonradan tamamlayın.” (Müslim, Mesacid: 28; Nesâî, İmâme: 57) Bu konuda Ebû Katâde, Übey b. Ka’b, Ebû Saîd ve Zeyd b. Sabit, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu konuda ilim adamları değişik görüşlere sahip olmuşlardır, kimisi namaza ilk başlangıç tekbîrini kaçırmaktan korkan kimsenin hızlıca koşarak yetişmesi görüşündedirler, kimileri ise koşarak yetişmeyi hoş karşılamamış rahat bir şekilde yürüyerek namaza yetişilmesini tercih etmişlerdir. Ahmed ve İshâk aynen Ebû Hüreyre hadisine göre amel ederler İshâk der ki: İlk tekbîri kaçıracağından korkarsa hızlıca yürümesinde bir sakınca yoktur. 328- Hasan b. Ali el Hallâl yoluyla yukarıdaki hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiştir. Abdurrezak ta aynı şekilde Said b. Müseyyeb ve ebu Hüreyre yoluyla rivâyet etmiştir. Bu rivâyet Zürey’in hadisinden daha sahihtir. 329- Yine İbn ebî Ömer yoluyla bir önceki hadisin benzeri daha rivâyet edilmiştir. Ø mescidde oturup namazı beklemenin değer ve kıymeti 330- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz namaz için beklediği sürece namazdaymış gibi sevap kazanır. Mescidde bulunduğu sürede melekler hades yapıncaya kadar o kimseye Allah’ım onu bağışla ona merhamet et diye dua ederler dedi. Hadramevtli bir adam Hades nedir? Ey Ebû Hüreyre deyince; Ebû Hüreyre sesli veya sessiz bir şekilde yellenmek, yani abdestin bozulmasıdır” diye cevap verdi. (Nesâî, Sehv: 103; Müslim, Mesacid: 49) Bu konuda Ali, Ebû Saîd, Enes, Abdullah b. Mes’ûd ve Sehl b. Sa’d’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Ø secde edilecek yere serilen küçük seccade üzerinde namaz kılmak 331- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) küçük seccade üzerinde de namaz kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 63) Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Habibe, İbn Ömer, Ümmü Süleym, Âişe, Meymûne’den de hadis rivâyet edilmiş olup Ümmü Gülsüm binti ebî Seleme b. Abdil Esed, Ümmü Seleme’den ve Peygamber (s.a.v.)’den hadis işitmemiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu görüştedirler. Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Böylece Peygamber (s.a.v.)’in seccade üzerine namaz kıldığı sabit olmuştur. Tirmîzî: Hurma, küçük hasır parçasıdır. Ø hasır üzerinde namaz kılmak 332- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) hasır üzerinde namaz kılmıştır.” (İbn Mâce, İkame: 63) Tirmîzî: Bu konuda Enes ve Muğıre b. Şu’be’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Saîd hadisi hasendir. İlim adamlarının pek çoğu bu hadisle amel etmişlerdir. Bir kısım ilim adamları ise toprak üzerinde namaz kılmayı hoş görmüşlerdir. Ebû Sûfyân’ın ismi Talha b. Nafi’dir. Ø bir sergi üzerinde namaz kılmak 333- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) biz çocukların arasına katılırdı ve küçük kardeşime; Ey Ebû Umeyr, yavru kuş ne yapıyor derdi. Enes diyor ki: Bir yaygımız vardı üzerine su serpilerek temizlendi ve Peygamber (s.a.v), onun üzerinde namaz kıldı.” (Buhârî, Edeb: 64; Müslim, Mesacid, 54) Tirmîzî: Bu konuda İbni Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin dönemi ilim adamlarının çoğunluğu bu hadisle amel etmiş olup değişik sergiler (Halı, kilim, battaniye) üzerinde namaz kılmakta bir sakınca görmemektedirler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ebûtteyyah’ın ismi Yezîd b. Humeyd’dir. Ø açık yerlerde (bostanlarda) namaz kılmak 334- Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) açık yerlerde (bostanlarda) namaz kılmaktan hoşlanırdı.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Ebû Dâvûd diyor ki: Hıytan (Bostanlar) demektir. Tirmîzî: Muâz hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Hasen b. ebî Cafer rivâyetinden bilmekteyiz. Yahya b. Saîd ve başkaları Hasan b. ebî Caferî zayıf saymışlardır. Ebû’z Zübeyr’in ismi Muhammed b. Müslim b. Tedrüs’tür. Ebût-Tufeyl’in ismi ise Âmir b. Vâsile’dir. Ø namaz kılanın önüne koyacağı sütre (işaret) 335- Musa b. ebî Talha (r.a.), babasından rivâyetle şöyle demiştir: “Sizden biriniz namaz kılarken önüne hayvana binerken dayandığı tahta parçası büyüklüğünde bir şey koysun ve namazını kılsın ve onun arkasından geçenlere artık aldırmasın.” (Müslim, Salat: 50; Ebû Dâvûd, Salat: 110) Bu konuda Ebû Hüreyre, Sehl b. ebî Hamse, İbn Ömer, Sebre b. Mabed el Cühenî, Ebû Cuhayfe ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Talha hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederek imâmın sütresi cemaati için de geçerlidir, demişlerdir. Ø namaz kılanla sütresi arasından geçme yasağı 336- Büsr b. Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Zeyd b. Hâlid el Cühenî, Ebû Cüheym’e namaz kılanın önünden geçilmesi durumunda Rasûlullah (s.a.v.)’den ne işittiğini sordu da Ebû Cuheym dedi ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namaz kılan kimsenin önünden geçen kimse ne kadar günah işlediğini bilmiş olsaydı, onun önünden geçmek yerine kırk bu kadar zaman beklemesi daha hayırlı olurdu.” Ebûn Nadr diyor ki: Kırk gün mü? Kırk ay mı? Kırk yıl mı? dedi bilemiyorum. (Ebû Dâvûd, Salat: 108; Nesâî, Kıble: 8) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd el Hudrî, Ebû Hüreyre, İbn Ömer ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Cüheym hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Sizden birinizin yüz yıl durup beklemesi namaz kılan kardeşinin önünden geçmesinden daha hayırlıdır. İlim adamları bu hadise göre amel etmişler olup namaz kılanın önünden geçmeyi mekruh saymışlar, fakat namazını kesip bozmadığına kanaat getirmişlerdir. Ebûn Nadr’ın ismi Sâlim olup, Amr b. Abdullah el Medinî’nin azat edilmiş kölesidir. Ø namaz kılanın önünden geçen hiçbir şeyin namazı bozmayacağı 337- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir binit üzerinde Fazl’ın arkasında idim Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabı Minâ’da namaz kılarken onların yanına geldik binitten inerek saffa durduk merkeb safların önünden geçti ve namazlarına engel olmadı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 112) Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Fadl b. Abbâs ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve tabiin dönemi alimlerinden pek çoğu bu hadisle amel ederek şöyle demişlerdir: “Namazı hiçbir şey kesmez, yani engel olmaz.” Sûfyân es Sevrî ve Şâfii bu görüştedirler. Ø namaz kılanın önünden köpek, eşek ve kadın geçerse 338- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse önüne hayvan semerinin önündeki veya arkasındaki tahta kadar da olsa bir şeyi koymaksızın namaz kılarsa önünden geçen siyah köpek, kadın ve eşek onun namazını keserek bozar. Ebû Zerr’e sordum; Kara köpeğin kırmızı ve beyaz köpekten farkı nedir? Dedi ki: Ey kardeşimin oğlu benim Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduğum şeyi sende bana sordun, siyah köpek şeytandır” buyurdular. (Nesâî, Kıble: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 113) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, Hakem b. Amr el Gıfârî, Ebû Hüreyre ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Zerr hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederek, eşek, kadın ve siyah köpek namazı keser demişlerdir. Ahmed diyor ki: Siyah köpek namazı keser bunda şüphem yok fakat kadın ve eşek konusunda şüpheliyim. İshâk diyor ki: Namazı kara köpekten başka hiçbir şey kesmez. Ø tek kat elbiseyle namaz kılınabilir mi? 339- Amr b. ebî Seleme (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Amr: Rasûlullah (s.a.v.)’i Ümmü Seleme’nin evinde tek kat elbiseyle namaz kıldığını görmüştür. (Nesâî, Kıble: 15) Bu konuda Ebû Hüreyre, Câbir, Seleme b. el Ekva, Enes, Amr b. ebî Üseyd, Ubade b. Sâmit, Ebû Saîd, Keysân, İbn Abbâs, Âişe, Ümmü Hanî ve Ammâr b. Yâsir, Talk b. Ali, Şamil el Ensârî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Amr b. ebî Seleme hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerdeki ilim adamlarının pek çoğu bu hadise göre amel etmişler olup: “Tek elbiseyle namaz kılmakta bir sakınca yoktur” demektedirler. Bazı ilim adamları ise, kişinin iki kat elbiseyle namaz kılması daha güzeldir, demektedirler.
Ø kıblenin kudüs’den kÂbe’ye çevrilmesi 340- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) Medîne’ye geldikten sonra on altı ve on yedi ay kadar Kudüs’teki Beyti Makdis’e doğru namaz kılmıştı. Rasûlullah (s.a.v.) Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmayı çok arzu ederdi. Derken şu ayeti kerime nazil oldu; “Ey Peygamber! Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu, Allah ve Cibril’den haber beklediğini görüyoruz merak etme elbette seni hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. Bundan böyle yüzünü Mescidi Haram tarafına çevir, nerede olursanız yüzlerinizi o yöne çevirin.” (2 Bakara 144) Onun yönü böylece Kâbe’ye çevrilmiş oldu bunu çok istiyordu. Bir adam Peygamberle birlikte ikindi namazını Kâbe’ye doğru kıldıktan sonra Ensâr’dan bir topluma uğradı, onlar ikindi namazını Beyti Makdis’e doğru kılmakta ve rükû’ vaziyetinde idiler. Kendisinin Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber Kâbe’ye doğru namaz kıldığına şehâdet ederek Kâbeye dönülerek namaz kılınmaya başlandığını söyledi. Onlar da rükû’ da olmalarına rağmen yönlerini değiştirdiler. (Nesâî, Kıble: 1; Muvatta, Kıble: 4) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, İbn Abbâs, Umare b. Evs, Amr b. Avf el Müzenî ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Berâ hadisi hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî ve Ebû İshâk’tan da aynı şekilde rivâyet edilmiştir. 341- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Onlar sabah namazında ve rükû’ vaziyetinde idiler.” (Nesâî, Kıble: 34) Tirmîzî İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
Ø doğu ile batı arası kıble sayılır 342- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğu ile batı arası kıble sayılır.” (İbn Mâce, İkame: 60) 343- Ebû Ma’şer (r.a.)’den de benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları Ebû Ma’şer’i hafızası yönünden tenkit etmişlerdir. İsmi Necîh olup Haşim oğullarının azatlı kölesidir. Muhammed diyor ki: Ben ondan bir şey rivâyet etmem fakat insanlar rivâyet ediyorlar. Yine Muhammed diyor ki: Abdullah b. Cafer el Mahremî’nin Osman b. Muhammed el Ahnesî, Saîd el Makburî ve Ebû Hüreyre’den yaptığı rivâyet Ebû Ma’şer’in rivâyetinden daha kuvvetli ve sahihtir. 344- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğu ile batı arası kıble sayılır.” (İbn Mâce, İkame: 56) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Abdullah b. Cafer’e “Mahremî” denmesinin sebebi Misver b. Mahreme’nin oğlu olmasındandır. “Doğu ile batı arası kıble sayılır” hadisini Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından pek çok kişi rivâyet etmiş olup Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Talib ve İbn Abbâs bunlardandır. İbn Ömer şöyle derdi: Batıyı sağ tarafına doğuyu da sol tarafına alırsan bu ikisinin arası kıble sayılır. Kıbleyi araştırdığında böyle yapabilirsin İbn’ül Mübarek ise diyor ki: “Doğu ile batı arası kıble sayılır.” Hadisi doğulular içindir, Merv’liler için sola dönmek gerekir yani her bölgeye göre kıble yönü değişik olacaktır. Ø bulutlu havada kıble yönünden başka bir yöne doğru namaz kılmanın durumu 345- Abdullah b. Âmir b. Rabia babasından rivâyet ederek şöyle demiştir: Karanlık bir gecede Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber bir yolculukta idik. Kıblenin ne taraf olduğunu tespit edemedik, her birimiz değişik yönlere doğru namaz kıldı. Sabah olunca durumu Rasûlullah (s.a.v.)’e aktardık bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu: “Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün, Allah’a dönmüş olursunuz. Şüphesiz Allah’ın imkanları ve bilgisi sınırsızdır.” (2 Bakara 115) (İbn Mâce, İkame: 56) Tirmîzî: Bu hadisin senedi böyle değildir. Bu hadisi sadece Eş’as b. Semman’ın rivayetiyle bilmekteyiz. Bu kimsenin de hadis konusunda zayıf olduğu söylenmiştir. Yine de ilim adamlarının çoğunluğu bu hadise göre amel etmekte olup şöyle demektedirler: “Bulutlu havada kıbleyi şaşırarak namaz kılınsa sonra başka tarafa doğru kılındığı belli olsa kılınan namaz caizdir.” Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø namaz kılmanın yasak olduğu yerler 346- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) yedi yerde namaz kılmayı yasaklamıştır. Çöplükler, hayvan kesim yerleri, mezarlıklar, yol ortası, hamam ve banyolar, deve ahırları ve Kâbe’nin damında.” (Dârimî, Salat: 111; Nesâî, Cenaiz: 106) 347- İbn Ömer (r.a.)’den bu hadise yakın manada hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu konuda Ebû Mersed, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Mersed’in ismi Kennaz b. Husayn’dir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisinin senedi bu şekilde pek sağlam değildir. Hadisin râvilerinden Zeyd b. Cabir hafızası yönünden tenkid edilmiştir. Tirmîzî: Zeyd b. Cübeyr el Kûfî daha sağlam ve daha yaşlıdır ve İbn Ömer’den hadis işitmiştir. Leys b. Sa’d bu hadisi, Abdullah b. Ömer el Umerî’den, Nafi’den, İbn Ömer ve Ömer yoluyla benzeri şekilde rivâyet etmiştir. Dâvûd’un Nafi’ ve İbn Ömer yoluyla rivâyet ettiği hadis Leys b. Sa’d’ın hadisinden daha sahih ve sağlamdır. Abdullah b. Ömer el Umerî bazı hadisçiler tarafından hafızası yönüyle tenkit edilmiş olup Yahya b. Saîd el Kattan bunlardandır. Ø koyun ve deve ağıllarında namaz kılınırmı? 348- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Koyun ağıllarında namaz kılın fakat deve ağıllarında kılmayın.” (İbn Mâce, Mesacid: 12; Ebû Dâvûd, Salat: 25) 349- Ebû Hüreyre (r.a.)’den aynen ve yaklaşık olarak bir hadis daha rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu konuda Cabir b. Semure, Berâ, Sebre b. Mâbet el Cühenî, Abdullah b. Muğaffel, İbn Ömer ve Enes’ten de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Hadisçiler, uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ebû Husayn’ın, Ebû Salih, Ebû Hüreyre yoluyla aktardığı hadis garibtir. İsrail bu hadisi, Ebû Husayn, Ebû Salih, Ebû Hüreyre’den mevkuf olarak rivâyet etmekte ve Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaştırmamaktadır. Ebû Husayn’ın ismi Osman b. Asım el Esedî’dir. 350- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) “Koyun ağıllarında namaz kılardı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 25) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebûtteyyah Eddubaî’nin ismi Yezîd b. Humeyd’tir. Ø hareket halindeki binit üzerinde namaz kılınabilir mi? 351- Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bir iş için beni bir yere göndermişti. Oradan döndüğünde doğuya doğru gitmekte olan biniti üzerinde namaz kılmaktaydı secdesini rükû’ undan daha fazla eğilerek yapmaktaydı.” (Nesâî, Mesacid: 46; Dârimî, Salat: 181) Tirmîzî: Bu konuda Enes, İbn Ömer, Ebû Saîd, Âmir b. Rabia’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Bu hadis başka bir yolla yine Câbir tarafından rivâyet edilmiştir. Tüm ilim adamları bu hadisle amel etmişler olup ihtilaf edildiğini bilmiyoruz. Kişinin nafile namazlarını biniti üzerinde, ne tarafa yönelirse yönelsin kılmasında bir sakınca görmemişlerdir. Ø biniti, sütre yaparak namaz kılınabilir mi? 352- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) binitini ve devesini sütre yaparak namaz kılardı. Ayrıca binitinin üzerinde binit ne tarafa yönelirse yönelsin nafile namazlarını kılardı.” (Buhârî, Salat: 121; Ebû Dâvûd, Salat: 93) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamları deveyi sütre olarak kullanıp namaz kılmakta bir sakınca görmezler. Ø akşam yemeği ile yatsı namazı biraraya gelirse hangisinden başlanmalı 353- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demektedir: “Akşam yemeği hazır olur yatsı namazı vakti de girerse yemeğe öncelik verin.” (Buhârî, Ezan: 42; Dârimî, Salat: 58) Tirmîzî: Bu konuda Âişe, İbn Ömer, Seleme b. Ekva ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.) ashabından bir kısım ilim adamları bu görüşte olup Ebû Bekir, Ömer ve İbn Ömer bunlardandır. Ahmed ve İshâk’da aynı görüşte olup “Cemaatle namaz kaçırılsa yemeğe öncelik verilir” derler. Tirmîzî: Carud’tan işittim Veki’den şöyle söylediğini işitmiştir: “Yemeğin bozulmasından korkulursa yemeğe öncelik verilmelidir.” Kalbin yemekle meşgul olmaması için böyle bir görüşe giden Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki gelenlerin görüşlerine uymak daha uygundur. İbn Abbâs’dan şöyle rivâyet edilmiştir: “İçimizi meşgul eden bir şey varken namaza başlamayınız.” 354- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Akşam yemeği hazır olur namaz vakti de girerse siz akşam yemeğinden başlayın.” (Buhârî, Ezan: 42; Dârimî, Salat: 58) İbn Ömer, imâmın okuyuşunu işite işite akşam yemeğini yerdi. Tirmîzî: Hennâd yoluyla Abde, Ubeydullah Nafi’ ve İbn Ömer’den de bu konuda hadis rivâyet edilmiştir. Ø uykulu vaziyette namaz kılınabilir mi? 355- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaz kılacak kimse uykusu gelmişse uykusu gidinceye kadar yatıp uyusun çünkü uykulu kimse namaz kılarken istiğfar edeyim derken kendi kendine sövebilir.” (Dârimî, Salat: 107; Nesâî, Tahara: 117) Tirmîzî: Bu konuda Enes ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Ø her topluluğa kendilerinden biri imâm olmalı 356- İbn Atıyye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mâlik b. Huveyris bazen bizim bölgemize gelir sohbet ederdi. Bir gün namaz vakti girmişti ki öne geç bize imâmlık yap dedik. Biriniz öne geçsin namaz kıldırsın niçin kıldırdığıma gelince: “Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğime göre, şöyle buyurmuştu: Her kim bir topluluğu ziyaret ederse onlara imâm olmasın. Onlara kendilerinden biri imâmlık yapsın.” (Nesâî, İmâme: 6; Ebû Dâvûd, Salat: 60) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamları bu hadisle amel ederler ve şöyle derler: “İmamlık yapmak ziyaretçiden fazla ev sahibinin hakkıdır. Bir kısım ilim adamları ise: “Ev sahibi izin verirse imâmlık yapmasında bir sakınca yoktur” derler. İshâk; Mâlik b. Huveyris hadisi hakkında çok şiddetli davranarak, ev sahibi izin verse bile imâm olmaması gerektiğini söyleyerek evde böyle olduğu gibi mescidde de aynı olmalı oradaki kimselerden biri namaz kıldırmalıdır, demektedirler. Ø imâm olan kimsenin sadece kendisine dua etmemeli 357- Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İzinsiz olarak hiçbir kimsenin bir başkasının evinin içine bakması helal değildir. Eğer bakarsa eve girmiş gibi olacağından suç işlemiş olur. imâm olan kimse yaptığı duayı başkalarını dahil etmeksizin sadece kendisine yapmasın böyle yaparsa hainlik etmiş olur abdestine sıkışmış olarak kimse de namaz kılmaya kalkmasın.” (Nesâî, İmâme: 6) Tirmîzî: Sevbân hadisi hasendir. Bu hadis Muaviye b. Salih, Sefr b. Nuseyr, Yezîd b. Şüreyh ve Ebû Ümâme yoluyla da rivâyet edilmiştir. Ayrıca Yezîd b. Şüreyh ve Ebû Hüreyre yoluyla da rivâyet edilmiştir. Yezîd b. Şüreyh’in, Ebû Hayy’den aktardığı rivâyet sened yönünden daha sağlam ve meşhurdur. Ø bir kişi kendisini istemeyen kimselere imâm olmasın 358- Hasan (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Enes b. Mâlik’den işittiğime göre, şöyle diyordu: “Rasûlullah (s.a.v.) üç kişiye lanet ederek onların Allah’ın rahmetinden uzak olmalarını istemiştir. Kendisini istemeyen kimselere imâm olan kişiye, kocası kendisine kızgın olarak geceleyen kadına, Ezanı işitip de namazı kılmayan kimseye.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Talha, Abdullah b. Amr ve Ebû Umare’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes’in bu hadisi sahih değildir. Çünkü Hasan’dan mürsel olarak yani rivâyet zincirinden bir kişi atlanarak rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ahmed b. Hanbel hadisin râvîlerinden Muhammed b. Kâsım hakkında ileri geri konuşmuş olup, hafız olmadığını ve zayıf olduğunu söylemiştir. İlim adamlarından bir kısmı istenmeyen imâmın cemaate imâmlık yapmasını hoş görmemişler, bilgisiz, cahil ve zalim değilse, günah onu istemeyen kimseleredir, demişlerdir. Ahmed ve İshâk bu konuda şöyle derler: İstemeyen birkaç kişi olursa bir sakınca yoktur, çoğunluk istemezse o zaman bu durum geçerli olur. 359- Amr b. Hâris b. el Mustalık (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kıyamet günü azabı en şiddetli olan iki kişiden bahsedildi; Kocasına isyan eden kadınla, kendisini istemedikleri halde onlara imâmlık yapan kimse.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Hennâd ve Cerir’den aktarıldığına göre Mansur şöyle demiştir: imâmlar konusunda sormuştuk ta bize şöyle denildi; “Buradaki azab zalim haksızlık yapan ve cahil imâmlar içindir, sünnete göre yaşayan imâmlara gelince, günah o imâmı istemeyen kimselere aittir. 360- Ebû Gâlib (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ebû Ümâme’den işittim şöyle diyordu: Üç kişi vardır ki namazda kılsalar namazları kulaklarından öteye geçmez sahibinden kaçan köle dönüp gelinceye kadar, kocası kendisini öfkeli durumda geceyi geçiren kadın ve istenmediği halde cemaate imâm olan kişi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Ebû Gâlib’in, bu hadisi bu yönden hasen garibtir. Ebû Gâlib’in ismi ise Hazevver’dir. Ø imâm oturarak namaz kılarsa cemaatte oturarak kılmalı 361- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) attan düştü, biraz rahatsızlandı ve bize oturarak namaz kıldırdı bizde oturarak onunla birlikte namaz kılmıştık, namazdan sonra dönüp bize şöyle buyurdu: “imâm kendisine uyulmak için imâm olmuştur tekbîr aldığında sizde tekbîr alın rükû’ a vardığında sizde rükû’ edin rukudan doğrulunca sizde doğrulun “semiallahû limen hamideh” dediğinde siz de “Rabbena lekel hamd” deyin, secdeye gittiğinde sizde secdeye gidin, oturarak namaz kıldığında sizde hep birlikte oturarak namaz kılın.” (Buhârî, Ezan: 51; Muvatta, Salat-ül Cemaa: 5) Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ebû Hüreyre, Câbir İbn Ömer ve Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes’in “attan düşmeyi anlatan” hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir kısım kimseler bu hadise göre amel etmişler olup Câbir b. Abdillah, Useyd b. Hudayr, Ebû Hüreyre ve başkaları bunlardandır. Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedirler. Bazı ilim adamları ise: “imâm oturarak namaz kılarsa cemaat ayakta kılmalıdır, oturarak kılmaları caiz değildir” derler. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek ve Şâfii bunlardandır. Ø imâmın namaz kılmasına cemaat mutlaka uymalı 362- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) vefatıyla sonuçlanan hastalığında Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kılmıştı.” (Buhârî, Ezan: 51; Muvatta, Salat-ül Cemaa: 5) Tirmîzî: Âişe’nin bu hadisi hasen sahih garibtir. Âişe (r.anha)’dan ayrıca “İmâm oturarak namaz kılarsa siz de oturarak namaz kılın” şeklinde de hadis rivâyet edilmiştir. Yine Âişe (r.anha)’dan şöyle bir rivâyet daha vardır: “Rasûlullah (s.a.v.) hastalığında mescide çıkmıştı, Ebû Bekir namaz kıldırıyordu, Ebû Bekir’in yanında namazı kılmıştı cemaat Ebû Bekir’e uymuştu Ebû Bekir’de Rasûlullah (s.a.v.)’e uyarak namaz kılmıştı.” Yine Âişe (r.anha)’dan Rasûlullah (s.a.v.) Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kıldı şeklinde bir rivâyet daha vardır. Aynı şekilde Enes’den de Rasûlullah (s.a.v.)’in Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kıldığına dair bir rivâyeti de vardır. 363- Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hastalığı anında Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kılmıştı, elbisesi koltuk altından omuza dolanmış vaziyette idi.” (Buhârî, Ezan: 51; Muvatta, Salat-ül Cemaa: 5) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Tirmîzî: Aynı şekilde bu hadisi Yahya b. Eyyûb, Humeyd’den, Sabit ve Enes’den de rivâyet etmiştir. Enes ve Humeyd yoluyla gelen bu hadisi pek çok kimselerde rivâyet ettiler “Sabit”i zikretmemişlerdir. Sabit’in zikredildiği rivâyet daha sahihtir. Ø imâmın, ikinci rek’atta oturacağı yerde unutarak kalkması 364- Şa’bi (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Muğîre b. Şu’be bize namaz kıldırdı ve ikinci rek’atta oturması gerekirken kalktı cemaat ona hatırlatma yapmak üzere sübhanallah dedi o da cemaate sübhanallah dedi. Namazın kalan bölümünü bitirince oturduğu halde iki sehv secdesi yaptı ve Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisi gibi yaptığını haber verdi.” (Nesâî, Sehv: 22; Dârimî, Salat: 176) Tirmîzî: Bu konuda Ukbe b. Âmir, Sa’d ve Abdullah b. Buhayne’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bazı hadisçiler hafızası yönünden İbn ebî Leylâ’yı tenkit ederler. Ahmed diyor ki: “İbn ebî Leylâ’nın hadisi delil olarak kullanılamaz.” Muhammed b. İsmail ise şöyle diyor: “İbn ebî Leylâ doğru bir kimsedir fakat ben ondan hadis rivâyet etmem çünkü hadisin sağlamıyla sağlam olmayanı ayırt edemez dolayısıyla ben böyle olan hiçbir kimseden hadis rivâyet etmem.” Bu hadis Muğîre b. Şu’be’den değişik yollarla da rivâyet edilmiştir. Sûfyân; Câbir, Muğîre b. Şübeyl, Kays b. Hazım ve Muğîre b. Şu’be’den bu hadisi rivâyet etmiştir. Bazı ilim adamları Câbir el Cu’fî,nin zayıf olduğunu söylemekte olup, Yahya b. Saîd, Abdurrahman b. Mehdî ve başka kimseler onun rivâyetini terk etmişlerdir. İlim adamları bu hadisle amel etmekte ve şöyle demektedirler. Bir kimse namazın ikinci rek’atında ayağa kalkmış olsa namazına devam eder sonunda iki sehv secdesi yapar secdeleri selamdan önce de yapar sonra da yapabilir. Selamdan önce secdeler yapılır diyenlerin hadisi daha sahihtir. Bu hadisi Zührî, Yahya b. Saîd el Ensarî, Abdurrahman el A’rec ve Abdullah b. Buhayne’den rivâyet etmiştir. 365- Ziyâd b. İlaka (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Muğîre b. Şu’be bize namaz kıldırmıştı iki rek’at kılınca oturmaksızın ayağa kalkmıştı cemaat sübhanallah diyerek onu uyardılar fakat o kalkın ve namaza devam edin diye onlara işaret etti namazını tamamlayınca selam verdi iki sehv secdesi yaptı tekrar selam verdi ve Rasûlullah (s.a.v.)’de aynen bu şekilde yapmıştı” dedi. (Nesâî, Sehv: 22; Dârimî, Salat: 176) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis Muğîre b. Şu’be yoluyla değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. ilk oturuştaki oturma süresi ne kadardır? 366- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’in babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ilk oturuşta sanki kızgın taşlar üzerinde oturur gibi acele ederdi.” Şu’be diyor ki: Sa’d, bir şey söyler gibi dudaklarını hareket ettirirdi. Ben diyorum ki: “Üçüncü rek’ata kalkıncaya kadar” demek istiyordu o da aynı şekilde demişti. (Nesâî, İftitah: 179; Ebû Dâvûd, Salat: 175) Tirmîzî: Bu hadis hasendir, ne var ki Ebû Ubeyde babasından duymuştur. İlim adamları bu hadisle amel etmişler ve ilk oturuşta teşehhüde bir şey ilave edilmemesini tercih etmişler ve “eğer bir şeyler ilave ederse sehv secdesi yapması gerekir” demişlerdir. Şa’bî ve başkalarından böyle aktarılmıştır. Ø Rasûlullah (s.a.v.)’e namaz kılarken selam verilmiş miydi? 367- Suheyb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e uğramıştım namaz kılıyordu selam verdim işaretle selamımı aldı. Râvî diyor ki: “Parmağıyla işaret ederek dediğini biliyorum.” (Nesâî, Sehv: 6; Ebû Dâvûd, Salat: 165) Tirmîzî: Bu konuda Bilâl, Ebû Hüreyre, Enes ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. 368- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisine namazda iken selam verildiğinde selamı nasıl alırdı diye Bilâl (r.a.)’e sordum. Dedi ki: Eli ile işaret ederek alırdı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 92) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Suheyb’in hadisi (367) de hasen olup onu sadece Leys’in, Bükeyr’den yaptığı rivâyetle bilmekteyiz. Zeyd b. Eslem’in, İbn Ömer’den rivâyetine göre, şöyle demiştir: Bilâl’e sordum: “Rasûlullah (s.a.v.), Amr b. Avf oğullarının mescidinde namaz kıldırırken kendisine verilen selamı nasıl alırdı? Dedi ki: İşaret ederek alırdı. Tirmîzî: Bence her iki hadiste sahihtir. Bilâl’in hadisinin hikâyesiyle Suheyb’in hadisinin hikâyesi başka başkadır, İbn Ömer’in her iki râvîden de işitmiş olması muhtemeldir. Ø imâm yanılırsa erkekler sübhanallah der, kadınlar ise el çırpar 369- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İmâmın yanıldığını bildirmek üzere Sübhanallah demek erkekler için, el çırpmak ta kadınlar içindir.” (Nesâî, Sehv: 15; Ebû Dâvûd, Salat: 168) Tirmîzî: Bu konuda Ali, Sehl b. Sa’d, Câbir, Ebû Saîd ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ali diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den içeri girmek için izin istediğimde, namazda ise sübhanallah derdi. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø namazda esnemenin hoş olmadığı 370- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namazda esnemek şeytandandır sizden birinize esneme gelince gücü yettiği kadar önlemeye çalışsın.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 89; Buhârî, Bed’ül Halk: 11) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd el Hudrî ve dedesi Adıy b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarından bir gurup namazda esnemeyi hoş karşılamazlar. İbrahim diyor ki: Ben esnemeyi yapmacık öksürükle önlemeye çalışırım. Ø oturarak namaz kılmanın sevâbı ayakta kılmanın yarısı kadardır 371- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e oturarak namaz kılan kimsenin namazı hakkında sordum şöyle buyurdular. Ayakta kılmak daha kıymetli ve değerlidir. Oturarak namaz kılana ayakta kılanın yarısı kadar sevap vardır, yatarak kılana ise oturarak kılanın yarısı kadar sevap vardır.” (Nesâî, Kıyam-ül leyl: 20; İbn Mâce, İkame: 141) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr, Enes, Sâib ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Imrân b. Husayn hadisi hasen sahihtir. 372- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e hastanın nasıl namaz kılacağını sordum şöyle buyurdular: “Ayakta kıl gücün yetmezse oturarak kıl buna da gücün yetmezse yan üstü yatarak kıl.” (Nesâî, Kıyam-ül leyl: 20; İbn Mâce, İkame: 141) Bu hadisi bu şekilde Hennâd; Vekî, İbrahim b. Tahman, Hüseyin el Muallim’den rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Hüseyin b. Muallim’den İbrahim b. Tahman’ın rivâyetine benzer bir rivâyet eden kimseyi bilmiyoruz. Ebû Usame ve daha başka kimseler Hüseyin el Muallim’den, İsa b. Yunus’un rivâyetine benzer şekilde hadis rivâyet etmişlerdir. Bir kısım ilim adamlarına göre bu hadisten anlaşılması gereken farz namaz değil nafile namazlardır. Muhammed b. Beşşâr, İbn ebî Adiyy, Eş’as b. Abdülmelik ve Hasan’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: “Kişi isterse nafile namazlarını ayakta, oturarak ve yan üstü yatarak kılabilir.” İlim adamları hastanın namazı hakkında değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı gücü yetmezse oturarak kılabilir demekte diğer bir kısmı da yan üstü yatarak kılabilir derler. Diğer bir kısmı ise sırt üstü yatarak ayaklarını kıbleye çevirerek kılar demektedirler. Sûfyân es Sevrî (371. hadis hakkında) Bu hüküm özrü olmayan kimsenin nafile namazı içindir, hastalık ve başka bir özrü olan kimse oturarak namazını kılar ve ayakta kılan gibi sevap alır. Bazı hadislerde Sûfyân es Sevrî’nin sözü gibi rivâyetlerde vardır. Ø nafile namazlar oturarak kılınabilir 373- Peygamberimizin hanımlarından Hafsa (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in vefatından bir yıl öncesine kadar nafile namazlarını oturarak kıldığını görmedim. Fakat bu süreden sonra nafile namazlarını oturarak kılar okuduğu sûreyi tertil üzere okur bu şekilde o okuduğu sûre kendisinden daha uzun sûrelerden daha uzun olurdu.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 16; Nesâî, Kıyam-ül leyl: 19) Bu konuda Ümmü Seleme, Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Hafsa hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Geceleyin oturarak namaz kılar, okumasının bitmesine otuz kırk ayet kalınca ayağa kalkar kalan okumasını ayakta tamamlar sonra rükû’ a giderdi. İkinci rek’atta da aynı şekilde yapardı.” Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Oturarak namaz kıldığı zaman, kıraat, rükû’ ve secdeleri oturduğu halde yapar, ayakta namaz kıldığında ise rükû’ ve secdeleri ayakta iken yapardı.” Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Her iki hadisle de amel edilmiştir, iki hadiste sahih olup ikisiyle de amel edilmiştir. 374- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) oturarak namaz kılar oturarak okur okumasının bitmesine otuz kırk ayet kalınca ayağa kalkar, kalan okumasını ayakta tamamlar sonra rükû’ ve secdeleri yapar ikinci rek’atı da aynı şekilde kılardı.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 16; Nesâî, Kıyam-ül leyl: 19) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. 375- Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.)’in nafile namazından sormuştum. Dedi ki: “Bazen uzun gecelerde ayakta bazı uzun gecelerde ise oturarak kılardı ayakta kıldığı zaman rükû’ ve secdeleri ayakta olduğu halde yapar oturarak kıldığında ise oturduğu halde rükû’ ve secdelerini yapardı.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 16; Nesâî, Kıyam-ül leyl: 19) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Peygamber (s.a.v.) namaz kılarken çocuk ağlaması duyunca namazı kısaltırdı 376- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Vallahi ben namaz kıldırırken bir çocuğun ağlamasını işitirim de annesinin rahatsız olmaması için okumayı kısaltırım.” (Buhârî, Ezan: 65; Müslim, Salat: 37) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Katâde, Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Ø akıl baliğ olan kadının başörtüsüz namazı kabul olmaz 377- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Hayız görecek yaşa gelen kadının namazı ancak başörtüsü ile kabul edilir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 84, İbn Mâce, Tahara: 132) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Hadiste geçen “Haiz” kelimesi hayız görme yaşına gelmiş yani Akıl baliğ olmuş demektir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederek; “Kadın akıl baliğ olduktan sonra saçından bir parça görülebilecek şekilde namaz kılarsa namazı kabul edilmez” demektedirler. Şâfii diyor ki: Kadının vücudundan bir tarafı açık olursa namaz caiz olmaz. Şâfii yine diyor ki: Kadın el, yüz ve ayaklarının sırtı dışında hiçbir tarafı açık bırakılmaksızın namaz kılmalıdır. Ø namazda elbisenin uygunsuz dikkat çekecek şekilde baştan ayağa sarkıtarak giyilmesi hoş değildir 378- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namazda elbiseyi bağlamaksızın dikkat çekecek, avret yerlerini belirtecek şekilde bırakıvermeyi yasaklamıştır.” Ebû Dâvûd, Salat: 85) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Cuhayfe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadisi Atâ’nın, Ebû Hüreyre’den merfu olarak rivâyet ettiğini ancak Isl b. Sûfyân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Namazda sarkıtma konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlar olup, bir kısmı Yahudiler böyle yaparlar diyerek hoş karşılamamışlardır. Bir kısmı ise tek kat elbisesi olan kişinin yapmaması gerektiğini söylemişlerdir. Gömlek üzerinde ikinci bir elbisenin sarkıtılmasında bir sakınca yoktur diyerek Ahmed b. Hanbel görüşünü belirtmiştir. İbn’ül Mübarek ise namazda her türlü sarkıtmayı hoş karşılamamıştır. Ø namazda secdedeki çakıl taşlarının düzeltilmesinin hoş olmadığı 379- Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz namaza başladığında Allah’ın rahmeti ona yönelir. Bu nedenle secde yerindeki çakıllarla meşgul olmakla kendisini meşgul etmesin.” (İbn Mâce, İkame: 62; Nesâî, Sehv: 7) Tirmîzî: Bu konuda Muaykîb, Ali b. ebî Tâlib, Huzeyfe ve Câbir b. Abdillah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Zerr hadisi hasendir. Peygamber (s.a.v.)’den “Namazda çakıl taşlarını düzlemeyi hoş karşılamadığına ve “Mutlaka yapacaksan bir defa yap” şeklinde de hadis rivâyet edilmiştir. Böylece tek sefer yapmaya müsaade etmiş gibi görünüyor. İlim adamları da böylece amel ederler. 380- Muaykîb’den rivâyet edildiğinde göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den namazda iken çakıl taşlarının düzeltilebilmesi konusunu sordum şöyle buyurdular: “Mutlaka yapman gerekiyorsa bir defa yap.” (Nesâî, Sehv: 7) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø secde durumunda üflemenin hoş olmayışı 381- Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), Eflah denilen bir kimsenin secde anında üflediğini gördü ve dedi ki: “Ey Eflah yüzünü topraklandırdın veya hoş bir iş yapmadın.” (Müsned: 25360) Ahmed b. Menî’ diyor ki: Abbâd b. Avvam namazda üfürmeyi hoş karşılamayıp şöyle der: “Eğer namazda üfürürse bu yaptığı onun namazını iptal etmez biz böyle düşünürüz.” 382- Ebû Hamza (r.a.)’den bu senedle yaklaşık olarak geçen hadisin bir benzeri rivâyet edilmiş olup şu ilave vardır: “Rebah denilen bizden bir kişi.” (Müsned: 6878) Tirmîzî: Ümmü Seleme’nin bu hadisinin isnadı pek sağlam değildir. Bazı ilim adamları, Meymun ve Ebû Hamza’nın hadis rivâyeti yönünden zayıf olduğunu söylemişlerdir. Namazda üfleme konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı namazda üfüren kimse namazını yeniden kılar demektedirler ki Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır. Bir kısmı ise namazda üfürmeyi hoş karşılamazlar ve namazın bozulmadığına kanaat getirmişlerdir. Ahmed ve İshâk’ta bu görüşte olanlar arasındadır. Ø namazda elleri bel üzerine dayamak şeklinde durmanın yasak oluşu 383- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre “Rasûlullah (s.a.v.) elleri böğüre (bele) dayamak suretiyle namaz kılmayı yasakladı.” (Nesâî, İftitah: 12; Dârimî, Salat: 138) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları namazda namaz da elleri bele dayamanın hoş olmadığını söylemişlerdir. Bir kısım ilim adamı ise elleri bele dayamak suretiyle yürümeyi hoş görmemişlerdir. İhtisar: namazda eli bele dayamak suretiyle durmaktır. Şeytanın yürürken elini beline dayamak suretiyle yürüdüğü rivâyet edilmiştir. Ø namazda saçı arka tarafa topuz yapmanın yasaklılığı 384- Ebû Rafi’ (r.a.)’den rivâyete göre, Ebû Rafi’ bir gün Hasan b. Ali namaz kılarken onun yanına gelmişti saçını topuz yaparak ensesinde toplamıştı onları çözdü, Hasan buna öfkelendi, Ebû Rafi’ dedi ki: Kızma namazına devam et; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim “o şeytanın oturacağı yerdir” buyurmuştu. (Dârimî, Salat: 105) Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Seleme ve Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Rafi’ hadisi hasendir. İlim adamları namazda saçları topuz yapmanın hoş olmadığını söylemişlerdir. Tirmîzî: Imrân b. Musa Mekkeli ve Kureyşli olup Eyyûb b. Musa’nın kardeşidir. Ø namazda allah’a sevgi ve saygıdan dolayı gönül huzuru 385- Fadl b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaz ikişer rek’attır her iki rek’atta bir oturum vardır. Allah’a sevgi ve saygıdan dolayı gönül huzuru, tevazu, yalvarma, aciz ve zayıf görünme vardır. Ellerin içini yüzüne doğru çevirip kaldırarak Ya Rabbi! Ya rabbi! Diye dua edersin kim böyle yapmazsa onun namazı şöyle böyledir.” (Müsned: 16868) Tirmîzî: İbn’ül Mübarek’den başkası bu hadisin sonunda şöyle demişlerdir: “Her kim bu şekilde yapmazsa o namaz noksandır.” Tirmîzî: Muhammed b. İsmail’den işittim dedi ki: Şu’be bu hadisi Abdurabbih b. Saîd’den rivâyet eder ve bazı yerlerde hata etmiştir. Mesela Enes b. ebî Enes’den diyor halbuki o, Imrân b. Imrân b. ebî Enes’tir. Abdullah b. el Hâris’den diyor halbuki o Abdullah b. Nafi’ b. el Amya’nın Rabia b. Hâris’den rivâyetidir. Aynı şekilde Şu’be, Abdullah b. Hâris’den, Muttalib’den ve Peygamber (s.a.v.)’den diyor oysa o Rabia b. Hâris b. Abdulmuttalib, Fadl b. Abbâs ve Peygamber (s.a.v.)’den olacaktır. Muhammed diyor ki: Leys b. Sa’d’ın hadisi Şu’be’nin hadisinden daha sahihtir. Ø mescidde parmakları birbirine kenetlemek hoş değildir 386- Ka’b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz güzelce abdest alıp namaz kılmak için mescide çıkarsa parmaklarını birbirine kenetlemesin çünkü o namazda gibidir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 50) Tirmîzî: Ka’b b. Ucre’nin hadisini İbn Aclan’dan pek çok kimse Leys’in hadisi gibi rivâyet ettiler. Şerik, Muhammed b. Aclan’dan, babasından Ebû Hüreyre’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Şüreyk’in hadisi pek meşhur sayılmaz. Ø namazda ayakta duruşu uzatmanın değer ve kıymeti 387- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi namaz daha değerli ve kıymetlidir diye soruldu da “Kunutu uzun olanıdır” diye cevap verdi. (Kunut pek çok manalara gelmekle birlikte bu hadiste kıyam yani ayakta duruş anlamında kullanılmıştır.) (İbn Mâce, İkame: 200; Nesâî, İftitah: 61) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Hubşî ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Yine bu hadis değişik şekillerde Câbir’den tekrar rivâyet edilmiştir. Ø secde ve rükû’ ları çoğaltmanın değer ve kıymeti 388- Madan b. Talha el Yağmerî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in azatlısı Sevbân’ı gördüm ve ona dedim ki: “Beni Cennete koyacak ve onunla faydalanacağım bir amel göster.” Biraz sustu ve bana dönerek şöyle dedi: “Secdeleri artırmaya devam et Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim buyurdu ki; Herhangi bir kul Allah için bir secde yaparsa Allah onun makamını bir derece yükseltir, bir hatasını da silip affeder. (İbn Mâce, İkame: 201) 389- Ma’dan b. Talha (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Ebû’d Derdâ’yı gördüm Sevbân’a sorduğum şeyi ona da sordum dedi ki: “Secdelere devam et” Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim, “Herhangi bir kul Allah için bir secde yaparsa Allah onun makamını bir derece yükseltir, bir hata ve günahını da silip affeder.” (İbn Mâce, İkame: 201) Ma’dan b. Talha el Yağmeri’ye, İbn ebî Talha’da denilir. Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Ebû Ümâme ve Fatıma’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Rükû’ ve secdelerin fazlalaştırılmasıyla ilgili Sevbân ve Ebû’d Derdâ hadisleri hasen sahihtir. İlim adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlar. Bir kısmı: Namazda ayakta duruşu uzatmak rükû’ ve secdeleri uzatmaktan daha hayırlıdır derken, Bir kısmı da: Rükû’ ve secdelerin çokluğu ayakta durmanın uzunluğundan daha hayırlıdır. Ahmed b. Hanbel diyor ki: Bu konuda iki hadis rivâyet edilmiş olup hiçbir hüküm içermemektedir. İshâk şöyle diyor: Gündüz namazlarında rükû’ ve secdenin çokluğu gece namazlarında ise ayakta durmanın uzunluğu değerli ve kıymetlidir. Fakat bir kimse gece Kur’ân’dan bir miktar okumayı adet edinmiş ise bu durumda rükû’ ve secdeleri çoğaltmak bana daha sevimlidir, çünkü hem okuyacağı Kur’ân-ı bitirmiş hem de secde ve rûku’sunu çoğaltmış olur. Tirmîzî: İshâk’ın böyle söylemesinin sebebi Rasûlullah (s.a.v.)’in gece namazının uzunluğunu anlatmak istemesindendir. Rasûlullah (s.a.v.)’in gündüz namazlarına gelince; gece namazları gibi gündüz namazlarında da ayakta duruşu aynen gece namazı gibi uzun idi. Ø namazda yılan ve akrep öldürülebilir mi? 390- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namazda iki siyah şey (yılan ve akrep)’in öldürülmesini emretti.” (Nesâî, Sehv: 12; Dârimî, Salat: 178) Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Rafî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin dönemi ilim adamlarından bir kısmı bu hadisle amel ederler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise namazda yılan ve akrep öldürmeyi hoş karşılamazlar. İbrahim diyor ki: “Namaz başlı başına bir meşguliyettir.” Dolayısıyla böyle şeyler namazda yapılmaz, fakat birinci görüş daha doğrudur. Ø unutma secdelerinin selamdan önce yapılması 391- Abdullah ibn Buhayne (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gün öğle namazında ikinci rek’atta oturacağı yerde ayağa kalktı namazı bitirince, her bir secde için tekbîr getirerek selam vermezden önce iki secde yaptı, cemaat de aynı şekilde oturmanın unutulmasından dolayı iki secde yaptılar.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 135) Tirmîzî: Bu konuda Abdurrahman b. Avf’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Muhammed b. Beşşâr’dan aktarıldığına göre Abdû’l A’lâ ve Ebû Dâvûd şöyle demişlerdir. Hişâm, Yahya b. ebî Kesir ve Muhammed b. İbrahim’den bize bildirildiğine göre Ebû Hüreyre ve Abdullah ibn Sâib “Unutma secdelerini selamdan önce yaparlardı.” Tirmîzî: Buhayne hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadise göre uygulama yapmışlardır. Şâfii: Tüm unutma secdeleri selamdan önce yapılır. Bu hadis bu uygulamanın dışındaki hadislerin hükmünü kaldırmıştır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)’in son tatbikatı bu hadis üzeredir. Ahmed ve İshâk’da derler ki: Kişi ikinci rek’atta oturmaksızın kalkıverirse Buhayne hadisine göre selamdan önce iki secde yapması yeterlidir. Abdullah b. Buhayne, Abdullah b. Mâlik’tir ve Buhayne’nin oğludur, babasının ismi Mâlik annesinin ismi ise Buhaynedir. İshâk b. Mansur, Ali b. Abdullah el Medenî’den bize bu şekilde haber vermiştir. Tirmîzî: İlim adamları unutma secdelerinin selamdan önce mi? sonra mı? olduğu konusunda değişik görüşler ortaya koydular bir kısmı selamdan sonra yapılacağını söylerler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır. Bir kısmı ise selamdan önce yapılacağı görüşünde olup, pek çok fıkıhçılar ve Medîneliler bu görüşte olup Yahya b. Saîd, Rabia, Şâfii ve başka kimseler bunlardandır. Bir kısmı da unutma secdeleri namazda fazlalık yapılmışsa selamdan sonra, eksiklik yapılmışsa selamdan yapılmalıdır derler. Mâlik b. Enes gibi. Ahmed diyor ki: Unutma secdeleri konusunda bize gelen her hadis kendi yapılış şekliyle değer bulur. Buhayne hadisinde oturulması gereken yerde kalkıldığı için secdeler selamdan önce yapılır. Diğer rivâyette: Öğle namazını beş rek’at kılmış ve secdeleri selamdan sonra yapmıştı. Diğer rivâyette: Öğle ve ikindi namazlarında iki rek’atta selam vermişse yine secdeleri selamdan sonra yapmıştı. Dolayısıyla yapılan hata ve fazlalaştırma durumuna göre hepsi kendi konusunda yapıldığı şekliyle değerlendirilip uygulanır. Peygamber (s.a.v.) tarafından örneği gösterilmeyen her olayda secdeler selamdan önce yapılmalıdır. İshâk’da aynen Ahmed’in dediği gibi demekte ve şu ilaveyi yapmaktadır. “Rasûlullah (s.a.v.) tarafından örneği gösterilmeyen her yanılmada yanılmanın sebebi namazda fazlalık ise selamdan sonra, eksiklik ise selamdan önce iki secde yapılmalıdır.” Ø selamdan ve konuşmalardan sonra unutma secdesi 392- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre; “Rasûlullah (s.a.v.) bir sefer öğle namazını unutarak beş rek’at olarak kıldı da kendisine namaz mı artırıldı? Denildi, o da selam verilmiş durumda olduğu için selamdan sonra iki secde yaptı.” (Nesâî, Sehv: 75; İbn Mâce, İkame: 135) Bu hadis hasen sahihtir. 393- Yine Abdullah (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) konuştuktan ve selam verdikten sonra iki secde yapmıştı.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 135) Bu konuda Muaviye b. ebî Sûfyân, Abdullah b. Cafer ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. 394- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) selamdan sonra iki secde yapmıştı.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 135) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Eyyûb ve başkaları da İbn Sirin’den bu hadisi rivâyet etmişlerdir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederek şöyle derler: Kişi öğle namazını dördüncü rek’atta oturmaksızın beş rek’at olarak kılsa namazı caizdir, iki secde yapar namazı tamam olmuş olur. Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşü de böyledir. Bir kısım ilim adamları ise: Öğle namazını dördüncü rek’atta tahiyyat okuyacak kadar oturmaksızın beş rek’at olarak kılsa namazı bozulmuş sayılır. Sûfyân es Sevrî ve bazı Küfeliler bu görüştedirler. Ø unutma secdelerinden sonra oturup tekrar selam vermek 395- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) cemaate namaz kıldırdı ve yanıldı sonra iki secde yaparak oturdu ve tekrar selam verdi.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 136) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih ve garibtir. Bu konuda Muhammed b. Sirin, Ebû Kılâbe’nin amcası olan Ebû Mühelleb’den bu hadisten başka hadiste rivâyet etmiştir. Muhammed bu hadisi Hâlid el Hazza’dan Ebû Kılâbe’den ve Ebû Mühelleb’den rivâyet etmiştir. Ebû Mühelleb’in adı Abdurrahman b. Amr’dır. Muaviye b. Amr da denilir. Abdulvehhab es Sekafî, Hüşeym ve başkaları bu hadisi Hâlid el Hazza’dan ve Ebû Kılâbe’den uzunca rivâyet etmektedirler ki, bu Imrân b. Husayn’ın hadisidir. “Rasûlullah (s.a.v.) bir seferinde ikindi namazında üçüncü rek’atta selam verdi. Hırbak isimli biri dördüncü rek’ata kalktı.” Unutma secdesinde oturma var mıdır yok mudur konusunda alimler ayrı görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı iki secdeden sonra oturur ve selam verir demişlerdir. Bir kısmı da oturma ve selam yoktur selamdan önce secdeleri yaptığı için derler. Ahmed ve İshâk bunlardandır ve şöyle derler: “Selamdan önce iki secdeyi yaparsa oturmak gerekmez.” Ø fazla ve eksik kıldığında şüphe eden iki secde yapar 396- Iyâd b. Hilâl (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Saîd’e sordum: “Kiminiz namaz kılıyor nasıl kıldığını bilmiyor” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini bize haber verdi: “Biriniz namaz kılar ve nasıl kıldığını bilmezse oturduğu yerde iki secde yapsın.” (Nesâî, Sehv: 27) Tirmîzî: Bu konuda Osman, İbn Mes’ûd, Âişe ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Saîd hadisi hasendir. Bu hadis Ebû Saîd vasıtasıyla değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’den şu şekilde de rivâyet edilmiştir: “Bir mi? iki mi? diye şüpheye düşerseniz bir kabul edin, iki mi? üç mü? diye şüpheye düşerseniz iki kabul edin ve selam vermeden önce iki secde yapıverin.” Hadisçiler bu hadise göre amel ederler. Bazı ilim adamları da “Namazın da şüpheye düşen kaç rek’at kıldığını bilemeyen namazını yeniden kılsın.” Demektedirler. 397- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şeytan namaz kılarken size gelir ve ne kadar kıldığını bilmeyesiniz diye kafanızı karıştırır ve siz de ne kadar kıldığınızı bilmezsiniz. Kim böyle bir şey hissederse oturduğu halde iki secde yapsın.” (Nesâî, Sehv: 27) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. 398- Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu; “Sizden biriniz namazda yanılır veya unutursa iki rek’at mı? Tek rek’at mı? Kıldığını bilemezse bir rek’at kabul ederek namazına devam etsin. İki mi? Üç mü? Kıldığını bilemez ise iki kabul ederek namazına devam etsin. Üç mü? Dört mü? Kıldığını bilemez ise üç kabul ederek namazına devam etsin ve selam vermeden önce iki secde yapsın.” (Nesâî, Sehv: 25) Tirmîzî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Yine bu hadis Abdurrahman b. Avf yoluyla değişik bir biçimde de rivâyet edilmiştir. Zührî bu hadisi Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den, İbn Abbâs’tan, Abdurrahman b. Avf’tan da rivâyet etmiştir. Ø dört rek’atlı namazların iki rek’atında selam verilirse ne yapılır? 399- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir gün dört rek’atlı namazı iki rek’at kılarak namazdan ayrıldı. Zülyedeyn isimli bir kimse: “Namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Zülyedeyn doğru mu söylüyor” dedi. Cemaatte: “Evet” dediler. “Rasûlullah (s.a.v.)’de kalktı ve son iki rek’atı kıldırdı ve selam verdi, sonra tekbîr alarak normal secdeleri gibi veya daha uzun bir secde daha yaptı. Sonra tekbir alarak doğruldu tekrar normal secdesi gibi veya uzun bir secde daha yaptı.” (Nesâî, Sehv: 22; İbn Mâce, İkame: 134) Tirmîzî: Bu konuda Imrân b. Husayn, İbn Ömer, Zülyedeyn’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Bu hadis hakkında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Küfelilerden bir kısmı: “Unutarak, bilmeyerek veya hangi şekilde olursa olsun konuşan kimse namazını tekrar eder.” Bu hadisin namazda konuşmanın haram kılınışından önce olduğunu ileri sürerler. Şâfii, bu hadisi sahih olarak kabul eder ve der ki: Bu hadis Rasûlullah (s.a.v.)’den; “Unutarak yiyen içen oruçlunun orucunu kaza etmeyeceği yiyip içtiği şeylerin Allah’ın bir rızkı olduğunu açıklayan hadisten daha sahihtir.” Yine Şâfii diyor ki: Ebû Hüreyre hadisiyle oruçlunun bilerek ve unutarak yeme ve içmesi arasında ayırım yapmışlardır. imâm Ahmed: Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hakkında: imâm namazının tamam olduğunu tahmin ederek namazı ile ilgili bir konuda konuşur ve namazının eksik olduğunu öğrenirse namazını tamamlar. Her kim namazının noksan olduğunu bildiği halde imâma arkasından konuşursa o kimsenin namazını yeniden kılması gerekir diyor ve şöyle delil getiriyor. Rasûlullah (s.a.v.) zamanında farzlar artırılır ve eksiltilebilirdi. Zülyedeyn de bundan dolayı konuşmuştur. Bugün ise böyle değildir, Zülyedeyn’in konuştuğu gibi kimse o anlamda konuşmaz çünkü farzlar ne artırılır nede eksiltilir. İmâm-ı Ahmed’de yaklaşık olarak böyle demiştir. İshâk’ta bu konuda Ahmed’in dediği gibi demektedir. Ø ayakkabılarla namaz kılınabilir mi? 400- Ebû Mesleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e sordum; “Rasûlullah (s.a.v.) ayakkabıları ile namaz kılarmıydı?” “Evet” cevabını verdiler. (Nesâî, Kıble: 24; Dârimî, Salat: 103) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Abdullah b. ebî Habibe, Abdullah b. Amr, Amr b. Hureys, Şeddâd b. Evs, Evs es Sekafî, Ebû Hüreyre ve Şeybe oğullarından A’ta’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler. Ø kunut (kafir ve zalimlere beddua) namazlarda nasıl yapılır? 401- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazlarında kunut yapardı.” (Müslim, Mesacid: 54; Dârimî, Salat: 216) Tirmîzî: Bu konuda Ali, Enes, Ebû Hüreyre, İbn Abbâs, Hufaf b. İyma b. Rahdete el Gıfârî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Berâ hadisi hasen sahihtir. Sabah namazında kunut hakkında ilim adamları ayrı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı sabah namazında kunut yapılması gereğini kabul etmişlerdir. Mâlik ve Şâfii bunlardandır. Ahmed ve İshâk şöyle diyorlar: Sabah namazında ancak Müslümanların başına gelen bir felaket anında kunut yapılabilir. Bir sıkıntı ve felaket anında imâm İslam ordularına dua edebilir. Bölüm: 295 Ø kunutun yapılmadığı zamanlarda olur mu? 402- Ebû Mâlik el Eşcaî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Babama “Ey babacığım” dedim. “Sen Rasûlullah (s.a.v.)’in, Ebû Bekir’in, Ömer’in, Osman’ın ve Küfe’de beş yıl kadar Ali’nin arkasında namaz kıldın onlar namazlarında kunut yaparlar mıydı? Dedi ki: “Ey oğulcağızım bu iş sonradan çıkmadır.” (İbn Mâce, İkame: 145: Nesâî, İftitah 120) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Pek çok ilim adamları bu hadisle amel ederler. Sûfyân es Sevrî der ki: Sabah namazında kunut yapılsa da yapılmasa da hoştur. Ben yapılmamasını tercih ederim. İbn’ül Mübarek: Sabah namazında kunut yapılmaması taraftarıdır. Tirmîzî: Ebû Mâlik el Eşcaî’nin ismi Sa’d b. Tarık b. Eşyem’dir. 403- Ebû Avâne (r.a.)’yoluyla Ebû Mâlik el Eşcaî bu hadisi bize bu manada rivâyet etmiştir. Ø namazda aksıran kimseye dua edilir mi? 404- Muâz b. Rıfaa (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in arkasında namaz kıldım, aksırdım arkasından da: “Elhamdü lillahi hamden kesîran tayyiben mübareken fihi mübareken aleyhî kema yuhibbû rabbuna ve yerza (Rabbimizin razı olduğu ve sevdiği şekilde tüm bereketleriyle eksiksiz övgüler Allah’adır)” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) namazı kılıp bitirince: “Namazda konuşan kimdi?” Buyurdu, kimse ses çıkarmadı, ikinci seferde aynı şekilde sordu, yine kimseden ses çıkmadı, üçüncü sefer sorunca; Rifâa b. Rafî b. Afrâ: “Benim Ya Rasûlullah!” dedi. “Nasıl demiştin?” buyurdu, bende dediğimi aynen tekrar ettim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki otuzdan fazla melek o söylediğin sözü Allah’ın huzuruna çıkarabilmek için harekete geçtiler.” (Nesâî, İftitah: 36; Ebû Dâvûd, Salat: 166) Bu konuda Enes, Vâil b. Hucr, Âmir b. Rabia’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Rifâa hadisi hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamlarına göre bu hadisteki hüküm nafile namazlar hakkındadır. Tabiinden pek çok kişi şöyle demektedirler: “Bir kimse farz namazda aksırsa içinden sadece hamdeder, bundan fazla söylenecek sözlere cevaz vermemişlerdir.” Ø namazda konuşulabilir mi? 405- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Namazda Rasûlullah (s.a.v.)’in arkasında konuşurduk. Bir kimse yanındaki kimseyle konuşurdu. “Allah’ın huzurunda içten bir bağlılıkla durun.” Bakara 238. ayet inince konuşma yasaklandı, susmakla emrolunduk. (Ebû Dâvûd, Salat: 123; Nesâî, Sehv: 20) Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd ve Muaviye b. Hakem’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Zeyd b. Erkâm’ın hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğu bu hadisle amel ederler ve şöyle derler: “Bir kimse namazda bile bile veya unutarak konuşursa namazını tekrar kılar.” Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Küfeliler bunlardandır. Kimi alimlerde şöyle derler. “Namazda bile bile konuşursa namazını tekrar kılar unutarak konuşursa namazı caizdir.” Şâfii bunlardandır. Ø tevbe edildikten sonra namaz kılınır mı? 406- Esmâ b. Hakem el Fezarî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.)’den şöyle dediğini işittim: “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’den bir hadis işittiğimde Allah o hadisten beni dilediği şekilde faydalandırırdı. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir kişi bana hadis aktarınca ona yemin verdirirdim. Şayet yemin ederse o hadisi kabul ederdim. Bir seferinde Ebû Bekir bana bir hadis aktardı Ebû Bekir doğru insandı, şöyle demişti. Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştur. Bir kimse bir günah işler sonra kalkar abdest alır namaz kılar sonra Allah’tan bağışlanmasını isterse Allah onu mutlaka affeder sonra Rasûlullah (s.a.v.), 3 Âl-i İmrân 135. ayetini sonuna kadar okudu şöyle ki: “…Ve onlar utanç verici bir iş yaptıklarında veya varlık sebeplerine aykırı bir davranışta bulunduklarında Allah’ı hatırlar ve günahlarının affı için yalvarırlar. Zaten Allah’tan başka kim günahları affedebilir. Onlar işledikleri günah ve hatalı işlerde de bilerek ısrar etmezler.” (İbn Mâce, İkame: 138) Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Ebû’d Derdâ, Enes, Ebû Ümâme, Muâz, Vâsile, Ka’b b. Amr ismi verilen Ebûl Yeser’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali hadisi hasen sahihtir. Bu hadisi bu şekliyle sadece Osman b. Muğîre’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Şu’be ve diğerleri bu hadisi Ebû Avâne yoluyla benzer şekilde rivâyet etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî ve Mıs’ar da bu hadisi mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Yine Mıs’ar’dan merfu olarak bir rivâyet şekli de vardır. Esmâ b. Hakem’in bu hadisten başka merfu olarak rivâyet ettiği bir hadis bilmiyoruz. Ø çocuğa hangi yaşta namaz kılması emredilir? 407- Rabi’ b. Sebre (r.a.), babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namazı öğretin, on yaşlarına geldiklerinde kılmazlar ise dövmek suretiyle namaz kılmalarını sağlayın.” (Dârimî, Salat: 141) Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Sebre hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler Ahmed ve İshâk gibi; ve şöyle derler: “On yaşından sonra geçirdiği namazları yeniden kılması gerekir.” Tirmîzî: Sebre; Ma’bed el Cühenî’nin oğludur. Kendisine Avsece’nin oğludur da denilir. Ø namazın son oturuşunda abdesti bozulanın durumu 408- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namazın son oturuşunda selam vermeden önce kişinin abdesti bozulursa namazı geçerlidir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 187) Tirmîzî: Bu hadisin isnadı pek sağlam değildir. Hadisçiler karışıklığa düşmüşlerdir. Bir kısım ilim adamları: “Tahiyyatı okuyacak kadar oturan kimsenin abdesti bozulursa namazı tamam olur” demektedirler. Bir kısmı da: “Tahiyyat okumadan ve selam vermeden abdesti bozulursa namazını yeniden kılması gerekir.” demektedirler ki, Şâfii, bunlardandır. Ahmed diyor ki: Tahiyyat okumadan selam verirse namazı caizdir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) “namazın bitmesi selamdır” demektedir. Tahiyyat okumak selam vermekten daha hafiftir çünkü Rasûlullah (s.a.v.) iki rek’atta kalkmış tahiyyat okumaksızın namazına devam etmiştir. İshâk b. İbrahim: “Tahiyyat okursa selam vermese bile namazı caizdir” demekte ve Rasûlullah (s.a.v.)’in İbn Mes’ûd’a, teşehhüdü öğrettiği şu hadisini delil getirmektedir; “Tahiyyatı okuyup bitirdiğinde gerekeni yapmış olursun” Tirmîzî: Abdurrahman b. Ziyâd b. En’um, İfrikî’dir. Bazı hadisçiler bu kimseyi zayıf kabul ederler. Yahya b. Saîd el Kattan ve Ahmed b. Hanbel bunlardandır. Ø çok yağışlı günlerde namazın konutlarda kılınması 409- Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdik yağmura tutulduk, Rasûlullah (s.a.v.) “Dileyen namazını kendi konutunda kılsın.” (cemaate geleceğim diye ıslanmasın) (Ebû Dâvûd, Salat: 206; Dârimî, Salat: 55) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Semure, Ebûl Melih’in babasından ve Abdurrahman b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. İlim adamları yağmur ve çamur gibi sıkıntılı anlarda cuma ve cemaate gidilmemesine ruhsat vermişler olup; Ahmed ve İshâk bunlardandır. Tirmîzî: Ebû Züra’dan şöyle dediğini işittim: Affân b. Müslim, Amr b. Ali’den sadece bir hadis rivâyet etmiştir. Ebû Züra’ diyor ki: Basra’da şu üç kişiden hafızası daha kuvvetli olan kimseyi görmedik: Ali el Medînî, İbn Şazekûnî ve Amr b. Ali. Ebû Melih’in adı Âmir’dir. Kendisine Zeyd b. Üsâme b. Umeyr el Hüzelî’de denir. Ø namazlardan sonra tesbih çekmek 410- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fakir kimseler, Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek; Ya Rasûlullah! Dediler. “Zenginler de bizim gibi namaz kılıyorlar bizim gibi oruç tutuyorlar, imkanları olduğu için köleleri hürriyetlerine kavuşturuyorlar bol bol sadaka veriyorlar.” Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Her namazı kıldığınızda otuz üç kere sübhanallah, Otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere Allahûekber, on kere de lailahe illallah derseniz sizi sevapta geçen zenginlere yetişmiş olursunuz ve sizden sonrakiler de bunları yapmadıkları sürece sizi geçemezler.” (Nesâî, Sehv: 91) Tirmîzî: Bu konuda Ka’b b. Ucre, Enes, Abdullah b. Amr, Zeyd b. Sabit, Ebû’d Derdâ, İbn Ömer ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen garibtir. Yine bu konuda Ebû Hüreyre ve Muğîre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediği de rivâyet edilmiştir. İki özellik vardır ki onları yapan mutlaka Cennete girecektir. “Her namazın arkasında on sefer sübhanallah, on sefer elhamdülillah, on sefer Allahüekber, diyen kimse ile uyuyacağı zaman otuz üç kere sübhanallah, otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere de Allahuekber diyen kimse.” Ø yağmur ve çamurlu zamanlarda binit üzerinde namaz kılınır mI? 411- Ya’la b. Mürre (r.a.)’in babasından ve dedesinden aktardığına göre: “Bir yolculukta Peygamber (s.a.v.) ile beraber idiler. Dar bir geçide geldiklerinde namaz vakti girmişti, üstlerinden yağmur durmaksızın yağıyor altlarında da su yükseliyordu, Rasûlullah (s.a.v.) devesinin üzerinde ezan okudu kamet getirdi, devesiyle öne geçerek onlara namaz kıldırdı. Namazı imâ (hareketle) kıldırıyordu secdeleri rükû’ dan biraz daha eğilerek yapıyordu.” (İbn Mâce, İkame: 35) Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Ömer b. Rimah el Belhî tek başına rivâyet etmiştir. Bu hadisinden başka rivâyeti olmadığı için tanınmaz, ilim adamlarından pek çok kimse bu hadisi ondan aktarmışlardır. Aynı şekilde Enes b. Mâlik’den de yağmurlu ve çamurlu zamanlarda binit üzerinde namaz kıldığı da rivâyet edilmiştir. İlim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø vücuda zarar verecek şekilde namaz kılmak 412- Muğîre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Kendisine şöyle denildi: “Geçmiş ve gelecek günahlarınız bağışlandığı halde niçin kendini zorlayarak böyle namaz kılıyorsun?” Buyurdular ki: “Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?” (İbn Mâce, İkame: 184) Bu konuda Ebû Hüreyre ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Muğîre b. Şu’be’nin hadisi hasen sahihtir. Ø kıyamette ilk hesap namazla başlayacaktır 413- Hureys b. Kabîsa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne’ye geldiğimde şöyle dua etmiştim: “Allah’ım oturup sohbet edebileceğim bir arkadaş nasib et.” Ebû Hüreyre’nin yanına sokulup Allah’tan hayırlı, sohbet edebileceğim bir kimse nasib etmesini dilemiştim. Şimdi senden Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğin bir hadisi bana aktar ki Allah onunla beni faydalandırsın dedim. Bunun üzerine Ebû Hüreyre şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işitmiştim şöyle buyurmuştu: “Kıyamet gününde kulun işlediği amellerinden ilk olarak hesap vereceği şey namazdır, namazı tam ve düzgün olursa başardı ve kurtuldu gitti, namazı bozuk olursa tamamen zarardadır. Eğer hesabı görülen kimsenin farz namazlarında eksiği varsa Allah şöyle diyecek: “Kulumun nafile namazlarına bakın ve farzdan eksiğini nafilerle tamamlayın. Böylece diğer amellerin hesabı da bu şekilde görülür.” (Nesâî, Salat: 9; İbn Mâce, İkame: 202) Bu konuda Temim ed Dârî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Yine bu hadis Ebû Hüreyre’den başka şekilde de rivâyet edilmiştir. Hasan’ın arkadaşlarından bazıları Hasan’dan Kabîsa b. Hureys’den başka bir hadis daha rivâyet edilmiştir ki meşhur olan rivâyet Kabîsa b. Hureys b. Kabise değil “Kabîsa b. Hureys” rivâyetidir. Enes b. Hakîm’den de Ebû Hüreyre yoluyla benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir. Ø bir gün ve gecede farzların dışında on iki rek’at sünnet kılınır 414- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Her kim bir günde kılınması gereken on iki rek’at sünnet namaza devam ederse Allah o kimseye Cennet’te bir köşk yapar. Öğleden önce dört rek’at, sonra iki rek’at, akşamnamazından sonra iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at, sabah namazından önce iki rek’at.” (İbn Mâce, İkame: 100; Dârimî, Salat: 144) Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Habibe, Ebû Hüreyre, Ebû Musa ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Aişenin hadisi bu şekliyle garibtir. Muğıre b. Ziyâd’ın hafızası yönünde bazı hadisçiler söz etmişlerdir. 415- Ümmü Habibe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim bir gün ve gecede farzların dışında kılınması gereken on iki rek’at sünneti kılarsa Allah’ta o kimseye Cennet’te bir köşk yapar. Dört rek’at öğleden önce, iki rek’at öğleden sonra, akşamdan önce iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at, sabah namazından önce iki rek’at.” (İbn Mâce, İkame: 100) Tirmîzî: Bu konuda Anbese’nin, Ümmü Habibe’den rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Bu hadis Anbese’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Ø iki rek’atlık sabah namazının değeri ve kıymeti 416- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazının iki rek’atından elde edilecek sevap dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” (Dârimî, Salat: 136) Bu konuda Ali, İbn Ömer, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Ahmed b. Hanbel, Salih b. Abdullah et Tirmîzî’den, Âişe’nin bu hadisini rivâyet etmiştir. Ø sabah namazının sünnetinin hafif kılınması ve ne okunduğu 417- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i bir ay boyunca gözetledim sabah namazının sünnetinde Kafirun ve İhlas sûrelerini okuyordu.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 14; Ebû Dâvûd, Salat-ı Tatavvu: 2) Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Enes, Ebû Hüreyre, İbn Abbâs, Hafsa ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasendir. Ebû İshâk’tan, Sevrî’nin rivâyet ettiği hadisi ancak halk arasında İsrail hadisi diye bilinen Ebû Ahmed’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Ahmed aynı şekilde İsrail’den bu hadisi rivâyet etmiştir. Ebû Ahmed ez-Zübeyrî güvenilir bir kimse olup hafızdır. Bündar’dan şöyle dediğini işittim: “Ebû Ahmed ez-Zübeyrî’den hafızası daha güzel bir kimseyi görmedim.” Ebû Ahmed’in adı: Muhammed b. Abdullah b. Zübeyr el Kûfî el Esedî’dir. Ø sabah namazının farzıyla sünneti arasında konuşulur mu? 418- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazının iki rek’at sünnetini kıldıktan sonra bir ihtiyacı olursa benimle konuşurdu, ihtiyacı yoksa farz namazı kılmak üzere mescide çıkardı.” (Dârimî, Salat: 147) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerin ilim adamlarından bir kısmı sabah namazının vaktinin girişinden farzı kılıncaya kadarki zaman içerisinde zaruri olan konuşma ve Allah’ı zikirden başka lüzumsuz konuşmaları hoş karşılamazlardı. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø sabah namazının vakti girdikten sonra sadece iki rek’at sünnet kılınır 419- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazının vakti girdikten sonra sadece iki rek’at sünnet kılınır.” (Dârimî, Salat: 146; İbn Mâce, İkame: 101) Bu hadisten anlaşılması gereken şudur: Sabah namazının vakti girdikten sonra sadece sabah namazının iki rek’at sünneti kılınabilir. Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr ve Hafsa’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer (r.a.)’in bu hadisi garibtir. Bu hadis sadece Kudame b. Musa’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Kendisinden, bazı kimseler hadis rivâyet etmişlerdir. İlim adamları bu konuda ittifak ederek şöyle demişlerdir: “Sabah namazının vakti girdikten sonra sabahın ilk sünnetinden başka namaz kılmak hoş değildir.” Ø sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra biraz uzanmak 420- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz sabah namazının sünnetini kılınca sağ yanı üzerine yatarak istirahat etsin.” (Ebû Dâvûd, Salat-ı Tatavvu: 3; Dârimî, Salat: 148) Tirmîzî: Bu konuda Âişe (r.anha)’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. Yine Âişe (r.anha)’dan şöyle de rivâyet edilmiştir. “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra sağ yanı üzerine uzanırdı.” Bazı ilim adamları böyle yapmayı müstehab görürler. Ø namaz için kamet getirilince farzdan başka namaz kılınmaz 421- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir vaktin namazı için kamet getirildiğinde o vaktin farzından başka namaz kılınmaz.” (Dârimî, Salat: 149; İbn Mâce, İkame: 103) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Buhayne, Abdullah b. Amr, Abdullah b. Sercis, İbn Abbâs, ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasendir. Yine aynı şekilde Eyyûb, Verka b. Ömer, Ziyâd b. Sa’d, İsmail b. Müslim, Muhammed b. Cuhade, Amr b. Dinar, Atâ b. Yesâr ve Ebû Hüreyre yoluyla da hadis rivâyet edilmiştir. Hammad b. Zeyd, Sûfyân b. Uyeyne, Amr b. Dinar’dan da bir hadis rivâyet edilmiş olup merfu derecesine çıkmamıştır. Merfu olan rivâyet bizce daha sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğer ilim adamlarından bir kısmı bu hadisle amel edip “Kamet getirildiğinde o vaktin farzından başka namaz kılınmaz” demektedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bu görüştedirler. Bu hadis yine Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. Ayyaş b. Abbâs el Kıtbanî el Mısrî’de, Ebû Seleme ve Ebû Hüreyre’den de benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir. Ø SABAH NAMAZININ SÜNNETİ GEÇMİŞSE FARZINDAN SONRA KILINMALIDIR 422- Muhammed b. İbrahim’in dedesi Kays (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaz için mescide çıktı, hemen kamet getirildi ben onunla sabah namazını cemaatle kıldım. Rasûlullah (s.a.v.) namazını bitirip mescidden çıkacağında beni namaz kılar vaziyette gördü ve “Ey Kays dur bakalım bir namaz vaktinde iki namaz mı? kılıyorsun buyurdular.” Ben de, Ey Allah’ın Rasûlü sabah namazının iki rek’at sünnetini kılamamış idim dedim. “O halde bir sakıncası yok” buyurdular. (İbn Mâce, İkame: 104; Buhârî, Mevakît: 27) Tirmîzî: Muhammed b. İbrahim’in rivâyetinin bu şekilde olduğunu sadece Sa’d b. Saîd’in rivâyetinden bilmekteyiz. Sûfyân b. Uyeyne der ki: Atâ b. ebî Rebah bu hadisi Sa’d b. ebî Saîd’den rivâyet etmiştir. Bu hadis sadece mürsel olarak rivâyet edilmiştir. Mekke’lilerden bir kısmı bu hadisle amel etmekte olup: “Güneş doğmadan önce farz namazdan sonra namaz kılmakta bir sakınca görmemektedirler.” Tirmîzî: Sa’d b. Saîd, Yahya b. Saîd el Ensarî’nin kardeşidir. Kays ise Yahya b. Saîd’in dedesidir. Kays b. Amr ve Kays b. Kaht olduğu da söylenmektedir. Bu hadisin senedi kopuktur. Çünkü Muhammed b. İbrahim et Teymî, Kays’tan işitmemiştir. Kimisi de bu hadisi Sa’d b. Saîd’den ve Muhammed b. İbrahim’den “Rasûlullah (s.a.v.) çıktı ve Kays’ı gördü…” diyerek rivâyet etmektedirler. Bu hadis Abdulaziz’in, Sa’d b. Saîd’den rivâyetinden daha sahihtir. Ø sabah namazı kaçırılırsa güneş doğduktan sonra bile kılınır 423- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim sabah namazının iki rek’atını kılamaz ise güneş doğduktan sonra bile olsa mutlaka kılsın.” (İbn Mâce, İkame: 104; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 6) Tirmîzî: Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz, İbn Ömer’den böyle yaptığı da rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Amr b. Âsım el Kilabî’den başka bu hadisi Hemmâm’dan bu şekliyle rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz. Katâde’nin Nadr b. Enes, Beşîr b. Nehik ve Ebû Hüreyre’den bilinen meşhur rivâyeti şöyledir. “Her kim güneş doğmadan önce sabah namazının bir rek’atına yetişirse sabah namazına yetişmiş sayılır.” Ø öğleden önce kılınan dört rek’at sünnet 424- Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) öğlenin farzından önce dört rek’at sonra da iki rek’at sünnet kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 105; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7) Tirmîzî: Bu konuda Âişe ve Ümmü Habibe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali’nin hadisi hasendir. Ebû Bekir el Attar der ki: Ali b. Abdullah’tan Yahya b. Saîd’den, Sûfyân’dan şöyle dediği bize aktarılmıştır. “Hâris’in rivâyetine karşı Âsım b. Damre’nin rivâyetinin üstünlüğünü ve değerini biliriz.” Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve diğer dönemlerden pekçok ilim adamlarının görüşü bu şekilde olup “Öğle namazının farzından önce dört rek’at sünnet kılınmasını” tercih etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, İshâk ve Küfeliler böyle yaparlar. Kimi ilim adamları da “Gece ve gündüz namazları ikişer ikişerdir” diyerek bu kılınan dört rek’atın arasını bölerek, iki iki kılmanın uygun olduğunu söylemişlerdir. Ahmed ve Şâfii bunlardandır. Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ø öğle namazından sonra kılınan iki rek’at sünnet 425- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) ile beraber öğleden önce iki öğleden sonra da iki rek’at sünnet namaz kıldım.” (İbn Mâce, İkame: 425; Nesâî, İmame: 64) Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi sahihtir. Ø öğle namazının farzından önceki sünnet mutlaka kılınmalıdır 426- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Peygamber (s.a.v.) öğle namazının farzından önce kılması gereken sünneti kılamaz ise farzdan sonra kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 105; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7) Tirmîzî: Bu hadis hasen garib olup sadece İbn’ül Mübarek’in bu rivâyetinden bilmekteyiz. Kays b. er Rabî’, Şu’be’den ve Hâlid el Hazza’dan buna benzer bir şekilde rivâyet etmiştir. Kays b. er Rabî’den başka, Şu’be’den bu hadisi rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz. Yine Abdurrahman b. ebî Leylâ’da Peygamber (s.a.v.)’den buna benzer bir hadis rivâyet etmiştir. 427- Ümmü Habibe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Kim öğle namazının farzından önce dört farzından sonra da dört rek’at namaz kılarsa Cehennem’i o kimseye haram kılar.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7; İbn Mâce, İkame: 108) Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Buradakinin dışında da başka bir yolla rivâyet edilmiştir. 428- Anbese b. ebî Sûfyân (r.a.)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.)’in hanımı ve kız kardeşim Ümmü Habibe’den işittim diyor ki: Peygamber (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: “Her kim öğlenin farzından önce dört rek’at, sonra dört rek’at kılmaya devam ederse Allah o kimseye Cehennem ateşini haram kılar.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7; İbn Mâce, İkame: 108) Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Râvîlerden Kâsım Abdurrahman’ın oğludur. Künyesi, Ebû Abdurrahman’dır. Kendisi Abdurrahman b. Hâlid b. Yezîd b. Muaviye’nin azat edilmiş kölesidir, Şamlı olup güvenilir bir kimsedir ve Ebû Ümâme’nin de arkadaşıdır. Ø ikindi farzından önceki dört rek’at sünnet 429- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ikindi namazının farzından önce dört rek’at sünnet kılar bu dört rek’at sünnetin arasını bir selamla ayırırdı ki o selamda; “Allah’a yakın meleklere, peygamberlere ve onlara uyan mü’min ve Müslümanlara selam olsun” dedi. (İbn Mâce, İkame: 109; Nesâî, İmame: 65) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali hadisi hasendir. İshâk b. İbrahim bu hadisle yola çıkarak, ikindiden önce kılınan dört rek’atın bir selam ile kılınmasını tercih etmiştir. İshâk diyor ki: “Arasını bir selam ile ayırırdı” demek, oturarak teşehhüdü okurdu demektedir. Şâfii ve Ahmed’in görüşü ise: Gece ve gündüz namazları ikişer ikişer rek’attır hadisine göre ikindiden önceki dört rek’atın iki selamla ayrılması yönündedir. 430- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İkindi namazının farzından önce dört rek’at kılan kimseye Allah rahmet etsin.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 8) Bu hadis hasen garibtir. Bölüm: 319 Ø akşamın farzından sonraki sünnette ne okunur? 431- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) akşam namazının farzından sonraki iki rek’atla, sabah namazından önceki iki rek’atta okuduğu “Kafirûn” ve “İhlas” sûrelerini kaç kere işittiğimi sayamam.” (İbn Mâce, İkame: 111) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd’un hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Abdulmelik b. Ma’dan’ın, Asımdan rivâyetiyle bilmekteyiz. Ø akşamın son iki rek’at sünnetinin evde kılınması 432- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) ile birlikte, evinde akşam namazının farzından sonra iki rek’at namaz kıldım.” (İbn Mâce, İkame: 110; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 15) Tirmîzî: Bu konuda Rafî’ b. Hadîç ve Ka’b b. Ucre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadis hasen sahihtir. 433- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in gece ve gündüzde kıldığı on rek’at namazı çok iyi öğrendim şöyle ki: Öğleden önce iki öğleden sonra iki rek’at, ikindiden önce iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at ve Hafsa’nın bana bildirdiğine göre; sabahtan önce iki rek’at.” (İbn Mâce, İkame: 100) Bu hadis hasen sahihtir. 434- Zührî, Sâlim ve İbn Ömer (r.anhüma), yoluyla Rasûlullah (s.a.v.)’den bu hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø akşamın farzından sonra kılınacak altı rek’at nafile namazın değer ve kıymeti 435- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim akşam namazından sonra altı rek’at nafile namaz kılar ve aralarında da kötü söz söylemezse on iki yıllık ibadet sevâbına denk sevap kazanmış olur.” (İbn Mâce, İkame: 113; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 15) Tirmîzî: Âişe (r.anha)’dan şöyle de rivâyet edilmiştir: “Kim akşam namazından sonra yirmi rek’at nafile kılarsa Allah’ta ona Cennet’te bir ev yapar.” Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Ömer b. Abdullah b. ebî Has’am’dan, Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Tirmîzî: Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Ömer b. ebî Has’am bilinmeyen ve hoş karşılanmayan bir kimsedir. Gerçekten o zayıf sayılmaktadır. Ø yatsıdan sonra kılınan iki rek’at sünnet 436- Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.)’in namazından sordum. Buyurdular ki: “Öğleden önce iki rek’at, öğleden sonra iki rek’at, akşamdan sonra iki, yatsıdan sonra iki rek’at, sabahtan önce iki rek’at sünnet kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 16) Tirmîzî: Abdullah b. Şakîk ve Âişe hadisi hasen sahihtir. Ø gece namazlarının ikişer ikişer olduğu 437- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gece namazları ikişer ikişer rek’attır. Sabah namazının vaktinin girmesinden endişe edersen vitr namazını bir rek’at olarak kıl gece kıldığın son namaz, vitr namazı olsun.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 24; Dârimî, Salat: 165) Tirmîzî: Bu konuda Amr b. Abese’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler ve gece namazlarının ikişer ikişer rek’at olduğunu söylerler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ø gece namazının değer ve kıymeti 438- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ramazan orucundan sonra en değerli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en değerli namaz gece kılınan namazdır.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.) Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Bilâl ve Ebû Ümâme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Tirmîzî: Ebû Bişr’in adı Cafer b. Ebû Vahşiyye’dir. Ebû Vahşiyye’nin adı ise İyas’tır. Ø Peygamber (s.a.v.)’in gece namazı nasıldı? 439- Ebû Seleme (r.a.)’dan rivâyet edilmiştir. Ebû Seleme (r.anha), Âişe (r.anha)’ya “Rasûlullah (s.a.v.)’in Ramazan’daki kıldığı gece namazından sormuştu da; Âişe (r.anha) şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ne Ramazan’da ne de Ramazan ayı haricinde gece kıldığı namazlar on bir rek’atı geçmezdi. Dört rek’at kılardı ki onun güzelliğinden ve uzunluğundan sorma! Sonra yine dört rek’at daha kılardı ki bununda güzelliğinden ve uzunluğundan hiç sorma! Sonra üç rek’at kılardı. Âişe diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü vitr namazını kılmadan mı uyuyorsunuz? Buyurdular ki: “Benim gözlerim uyur fakat kalbim uyumaz.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26; Dârimî, Salat: 165) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. 440- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri on bir rek’at namaz kılar bunun birini vitr olarak kılmış olurdu. Namazını bitirdiğinde sağ yanı üzerine uzanırdı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26) 441- Kuteybe, Mâlik ve İbn Şihâb’tan bu hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ø Rasûlullah (s.a.v.) geceleri on üç rek’atta namaz kılardı 442- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri nafile namaz olarak on üç rek’at namaz kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26; Dârimî, Salat: 165) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Cemre ed Dubaî’nin ismi Nasr b. Imrân ed Dubaî’dir. Ø Rasûlullah (s.a.v.) geceleri dokuz rek’at namaz kılardı 443- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri dokuz rek’at nafile namaz kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26; İbn Mâce, İkame: 123) Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Fadl b. Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. 444- Sûfyân es Sevrî (r.a.), A’meş’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Bu hadisi bize Mahmûd b. Gaylân, Yahya b. Adem’den, Sûfyân’dan ve Ameş’den bize aktarmıştır. Tirmîzî: Rasûlullah (s.a.v.)’den gece namazı hakkındaki rivâyetlerin en çoğu vitr ile beraber on üç rek’at en azı ise dokuz rek’attır. Ø gece namazını kılamayan gündüz kılabilir 445- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) gece namazını uykudan dolayı kılamaz ise, gündüz on iki rek’at olarak kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 20; Dârimî, Salat: 162) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Tirmîzî: Sa’d b. Hişâm, Âmir el Ensarî’nin oğludur. Hişâm b. Âmir ise Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabındandır. Abbâs el Anberî, Attâb b. Müsenna, Behz b. Hakîm’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zürare b. Evfâ, Basra’da kadılık görevi yapıyordu. Kuşeyr oğullarına imâmlık yapıyordu. Bir gün sabah namazında Müddessir sûresi 8. ve 9. ayetleri olan “Yeniden diriliş için Sur’a üfürüldüğü zaman işte o gün çok zorlu ve sıkıntılı bir gündür.” Ayetini okudu ve ölü vaziyette yere düştü. Bende, onu evine taşıyanlar arasında idim. Ø allahın her gece kullarını bağışlama müjdesi 446- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Gecenin ilk üçte biri geçince Allah dünya semasına inerek şöyle buyurur. Mülkün sahibi, otorite benimdir, kim bana dua ederse karşılığını veririm, kim benden isterse ona veririm. Kim benden bağışlanma isterse onu bağışlarım bu durum sabaha kadar böylece devam eder.” (Dârimî, Salat: 168; Müslim, Salat-ül Müsafirîn: 24) Tirmîzî: Bu konuda Ali b. ebî Tâlib ve Ebû Saîd el Hudrî, Rifâa el Cühenî, Cübeyr b. Mut’im, İbn Mes’ûd, Ebû’d Derdâ, Osman b. ebil As’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Bu hadis Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Yine Ebû Hüreyre’den “Gecenin üçte biri kalınca…” şeklindeki rivâyeti de vardır ki rivayetlerin en sahihi budur. Ø gece namazlarında ne okunur? 447- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gece Ebû Bekir’e uğradı gece namazında alçak sesle okuyorsun” dedi. Ebû Bekir ise: “Yalvardığım kimseye duyuruyorum dedi. Rasûlullah (s.a.v.) ise biraz sesini yükselt” dedi. “Ömer’e uğradı, gece namazında sesini çok yükselterek okuyorsun” dedi. Ömer ise: “Uyuklayanları uyandırıyor, şeytanı da kovalıyorum” dedi. “Peygamber (s.a.v.) ise sesini biraz alçalt buyurdular.” (Müslim, Salat-ül Müsafirîn: 27) Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ümmü Hanî, Enes, Ümmü Seleme ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Hammad b. Seleme’den, Yahya b. İshâk aktarmıştır. Pek çok kimseler bu hadisi Sabit ve Abdullah b. Rebah’tan mürsel olarak aktarmışlardır. 448- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Kur’ân’dan bir ayet ile gece namazının tümünü kılmıştı.” (İbn Mâce rivâyetine göre bu ayet; 5 Maide: 118. ayetidir.)(Tirmîzî rivâyet etmiştir) Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. 449- Abdullah b. ebî Kays (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Âişe (r.anha)’ya sordum, Rasûlullah (s.a.v.)’in gece namazlarındaki okuyuşu açıktan mı yoksa gizli miydi? Âişe şöyle dedi: Her iki şekilde de yapmıştır, bazen gizli okur, bazen de sesli okurdu. Bunun üzerine ben de: Her türlü ibadet ve işlerimizde genişlik vererek kolaylık sağlayan Allah’a hamdolsun.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 11; Müslim, Müsafirîn: 29) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ø nafile namazların evde kılınması daha değerlidir 450- Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Farz namaz dışında kişinin en hayırlı namazı evinde kıldığı namazdır.” (Müslim, Müsafirin: 29; Ebû Dâvûd, Vitr: 11) Tirmîzî: Bu konuda Ömer b. Hattâb, Câbir b. Abdillah, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, Âişe, Abdullah b. Sa’d ve Zeyd b. Hâlid el Cühenî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Zeyd b. Sabit hadisi hasendir. Bu hadisin rivâyeti konusunda ihtilaf vardır. Musa b. Ukbe ve İbrahim b. ebûn Nadr, merfu olarak rivâyet etmişlerdir. Mâlik b. Enes ise Ebû’n Nadr’den rivâyet etmiş mevkuf olarak aktarmıştır. Merfu olarak aktarılan daha sahihtir. 451- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Evlerinizde de sünnet namazlarını kılın ki evlerinizi namaz kılınmayan kabirlere çevirmeyin.” (Müslim, Müsafirîn: 29) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.*[1]
Kaynak: En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Eraykitap ilmin kisa yolu İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ... |