"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29) (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32) = ♦ D ♦ = “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663
Müstecâb Duâlar: “Dört yerde semânın kapıları açılır ve duâya icâbet olunur: 1- Allah yolunda saf bağlandığı zaman, 2- Yağmur yağarken, 3- Namaz kılınırken, 4- Kâ’be görüldüğü zaman.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 3337) “İki vakit vardır ki, semânın kapıları açıllır. Bu vakitlerde duânın reddolunduğu çok azdır. Biri namaza kalkıldığı zaman, diğeri Allah yolunda saff-ı cihâd bağlandığı zaman.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 4623) “Dört duâ vardır ki: reddolunmaz: 1- Dönünceye kadar hacının duâsı, 2- Evine gelinceye kadar gazinin duâsı, 3- İyileşinceye kadar hastanın duâsı, 4- Bir de kardeşin kardeşine gıyabında ettiği duâ. Bunlardan en çabuk kabul olunan duâ kardeşin kardeşine gıyabında etdiği duâdır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağir, no: 915) “Üç kişi vardır ki Allah onların duâlarını reddetmez: 1- İftar edinceye kadar oruçlunun duâsı, 2- Mazlumun duâsı, 3- Adaletli devlet reisinin duâsı.” (Tirmizî, Deavât, 48; İbn Mâce, Duâ, 11) “Üç duâ vardır ki kabul olunacağında hiç şübhe yoktur: 1- Babanın, evlâdına duâsı, 2- Misafirin duâsı, 3- Mazlumun duâsı,” (Ebû Dâvûd, Vitr 29/1536; Tirmizî, Birr 7/1905, Daavât 47; İbn-i Mâce, Duâ 11) “İki duâ vardır ki, Allah ile bu iki duâ arasında hicâb yoktur: Biri mazlumun duâsı, Diğeri kardeşin kardeşe gıyabında duâs.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 4207) Duâsı Kabul Olunmayanlar: “Üç kimse vardır ki duâ ederler de icâbet olunmaz: 1- Nikâhı altında kötü ahlâklı bir kadın bulunup da onu boşamayan erkek, 2- Bir başkası üzerinde emânet mal bulundurup da şâhidle onu tesbît etmeyen, 3- Malını sefih bir kimseye veren adam. Çünkü Allah Teâlâ “Mallarınızı sefih (beyinsiz) kimselere vermeyiniz” buyurmuştur.” (en-Nisâ, 5; Hâkim, II, 331/3181) Duânın efdali, kulun: «Ey Rabbim, Muhammed ümmetinin cümlesine umûmî bir rahmet ile rahmet eyle!» demesidir. (Ali el- Müttakî, II, 191/3702) Duânın efdali Dünyâ ve âhirette Rabbinden af ve afiyet istemendir. Çünkü bu ikisi dünyâda sana verilir, sonra âhirette de verilirse muhakkak felah bulursun.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 1251) Kulun «Ey Rabbim, Ümmet-i Muhammed’in cümlesine umûmî bir rahmetle merhamet et» diye duâ etmesinden daha sevimli bir duâ yoktur Allah katında.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 8026) Beni, bütün mü’minleri ve mü’mineleri mağfiret et ey Rabbim diyen kimseye her bir mü’minin hasenesinden nasîb verilir.” (Bkz. Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 8419; Ali el-Müttakkî, II, 228/3876) Kişinin, kardeşine onun gıyabında ettiği duâ müstecâbdır. Kulun başucunda vazifeli melek bekler ve duâsına âmin der. Kul kardeşine her bir hayır duâ ettiğinde: «Âmin, sana da aynısı olsun,» der. (İbn-i Mâce, Menâsik, 5) Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Aziz ve Celil Allah şöyle buyurur: Ben kulumun beni zannettiği gibiyim. Kulum beni anarken ben muhakkak onunla beraber bulunurum. Eğer o beni gönlünde gizlice zikrederse, ben de onu gönlümde zikrederim. Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse, ben de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. o bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4832 Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Allah'ın kendine has doksan dokuz ismi vardır. Her kim bunları ezberlerse Cennete girer. Şüphesiz Allah tektir, teki sever" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4835 Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz dua ettiği zaman azimli ve kararlı olsun. Ve sakın: Allahım, dilersen bana ver! demesin. Çünkü Allah'ı zorlayacak (hiç bir kuvvet) yoktur" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4837 Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz dua ettiği zaman sakın: Allahım, dilersen beni affet demesin. Kesin, kararlı ve azimli istesin, rağbeti büyültsün. Çünkü Allah'a, vereceği hiçbir şey büyük gelmez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4838 Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Sizden biriniz başına gelen herhangi bir zarardan dolayı sakın ölümü temenni etmesin. Mutlaka isteyecekse: Allahım, yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat. Benim için ölmek hayırlı ise beni öldür! desin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4840 Habbab (r.a.) rivayetinde Kays b. Ebu Hazım şöyle dedi: Habbab'ın (r.a.) yanına hasta ziyareti için girmiştik. Karnına yedi dağlama yapılmıştı. Habbab hastalığının şiddetli ızdırabını ifade ederek: Eğer Allah Resulü bizim ölümü istememizi yasaklamış olmasaydı muhakkak ölümü isterdim, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4842 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden hiç biriniz ölümü temenni etmesin ve ölüm kendisine gelmeden evvel ölümü dilemesin. Çünkü biriniz öldüğü zaman ameli kesilir. Ve muhakkak ki ömür, Müminin ancak hayrını artırır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4843 Ubade b. Samit'ten rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona kavuşmayı istemez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4844 Hz. Aişe (r.ah.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmayı hoş görmez," buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Peygamberi, bu, ölümden hoşlanmamak mıdır? Öyle ise bizler hepimiz ölümden hoşlanmayız dedim. Bunun üzerine Allah Resulü: "Öyle değil, lâkin Mümin Allah'ın rahmeti ile, rızası ile ve Cenneti ile müjdelendiği zaman, Allah'a kavuşmayı sever, Allah da o mümin kula kavuşmayı sever. Kâfir olan ise Allah'ın azabı ile, hoşnutsuzluğu ile müjdelendiği zaman Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4845 Ebu Musa (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.): "Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz" buyurduğunu bildirmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4848 Enes'in (r.a.) bildirdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) müslümanlardan zayıflıktan kuş yavrusu kadar kalmış hasta bir kimseyi ziyaret etti. Allah Resulü ona: "Sen Allah'a herhangi bir şeyle dua ediyor, yahut sadece Allah'tan bir şey istiyor muydun?" dedi. Evet, ben: Allahım! Bana Ahirette bir ceza verecek isen o cezayı bana dünyada ver diye dua ediyordum dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "Sübhanallah! Ona takat getiremezsin (yahut senin buna gücün yetmez) sen: Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, Ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru!diye dua etsen ya" buyurdu. Müteâkiben o hasta için Allah'a dua etti, Allah da şifasını verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4853 Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetinde Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah Teala'nın yeryüzünde seyahat eden bir takım fazla melekleri vardır. Bunlar zikir meclislerini araştırırlar. İçinde Allah'ın zikredildiği bir meclis bulduklarında onlarla beraber otururlar ve birbirlerini kanatları ile kuşatırlar. Ta ki onlarla sema arasındaki mesafeyi doldururlar. Cemaat dağıldığında, yükselip semaya çıktıkları zaman Aziz ve Celil olan Allah onları pek iyi bildiği halde meleklere: "Sizler nereden geldiniz?" diye sorar. Melekler: Biz yeryüzünde senin bir takım kullarının yanından geldik ki onlar seni tesbih ediyorlar, seni tekbir ediyorlar, tehlilde bulunuyorlar, sana hamd ediyorlar ve senden istiyorlar derler. Allah: Benden ne istiyorlar? buyurur. Melekler: Senden Cennetini istiyorlar derler. Allah: Onlar benim Cennetimi görmüşler mi? buyurur. Melekler: Hayır, Rabbimiz! Eğer onlar Cennetimi görmüş olsalardı nasıl olurdu? buyurur. Melekler: Senden eman dilerler, derler. Benden niçin eman diliyorlar? diye sorar. Senin Cehenneminden Ya Rabbi! diye cevap verirler. Onlar benim Cehennemimi görmüşler mi? der. Hayır, cevabını verirler. Acaba Cehennemimi görmüş olsalar ne yaparlar? der. Senin mağfiretini talep etmektedir derler. Bunun üzerine Allah: Ben onlara mağfiret eyledim. Onlara bütün istediklerini ihsan ettim ve eman istedikleri şeyden de kendilerine eman verdim buyurur. Melekler: Ya Rabbi! O zikredenlerin içinde günahı çok olan filan kimse de vardı. Sadece oradan geçiyordu da onlarla beraber oturuvermiştir derler. Allah: Ben onu da mağfiret ettim. O cemaat öyle kemal sahibi kimselerdir ki onlarla beraber oturan kimseler şaki olamaz! buyurur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4854 Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim günde yüz kere Bir ve ortaksız olarak Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Mülk onundur, hamd onundur, o herşeye kadirdir! derse bu dua o kimse için on köle azat etme sevabına denk olur. Ve kendisine yüz hasene yazılır, yüz günah da silinir. O gün akşamlayana kadar şeytandan korunmuş olur. Ve hiç bir kimse onun yaptığından daha faziletli bir iş yapamaz. Meğer ki ondan daha çok okuyan bir kimse olsun. Ve her kim günde yüz kere: Subhanallah ve bi-hamdihi (Allah'ı, ona hamd ederek tesbih ederim) derse o kimsenin günahları deniz köpüğü kadar bile çok olsa dökülür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4857 Ebu Eyyûb Ensari (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Her kim on kere "Tek ve ortaksız olan Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Mülk onundur, hamd onundur. O, her şeye kadirdir!" derse İsmail Peygamber'in neslinden dört kişi azat etmiş gibi olur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4859 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu, demiştir: "Dile hafif, mizanda ağır, Allah'a sevgili olan iki kelime (iki cümlecik) vardır. Bunlar: Subhanallahi ve bi-hamdihi, subhanallahi'l-azim (Allah'ı, ona hamd ederek tesbih ederim, büyük Allah'ı tesbih, ederim)'dir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4860 Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi: Biz bir seferde Peygamber'in maiyetinde bulunduk. İnsanlar tekbir getirirken seslerini yükseltmeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Ey insanlar, kendinize acıyınız! Çünkü siz ne sağıra dua ediyorsunuz, ne de gaibe. Muhakkak ki siz, en iyi işiten ve size çok yakın olana dua ediyorsunuz. Ve O her zaman sizinle beraberdir" buyurdu. Ebu Musa dedi ki: Bu sırada ben Peygamber'in arkasında idim ve: Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur! sözlerini söylüyordum. Allah Resulü: "Ey Abdullah b. Kays! Ben sana Cennet hazinelerinden bir hazineyi göstereyim mi?" buyurdu. Ben de: Evet, Ya Resulüllah! dedim. Resulüllah: "La havle ve la kuvvete illa bi'llah de" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4873 Ebu Bekr (r.a.) Bir defa Allah Resulü'ne: Bana bir dua öğret de namazımda okuyayım demiş. Allah Resulü (a.s.) da: "Şüphesiz ben kendime büyük (Kuteybe: çok) zulmettim. Günahları mağfiret edecek de ancak sensin. Öyle ise makamından bana mağfiret ve bana merhamet eyle. Şüphesiz ki Ğafur ve Rahim sensin! de" cevabını vermiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4876 Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü (a.s.): "Allahım! Ben acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, bunaklık derecesine varan ihtiyarlıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnelerinden de sana sığınırım!" buyururdu, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4878 Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.), kötü hükümden, bedbahtlık erişmesinden, düşmanların gülmesinden ve belanın çetinliğinden Allah'a sığınırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4880 Bera b. Azib'in (r.a.) bildirdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yatağına vardığın zaman evvela namaz abdesti gibi bir abdest al. Sonra sağ tarafına yat. Sonra da: Allahım! Kendimi sana teslim ettim. İşimi sana ısmarladım. Arkamı sana dayadım. Çünkü ümidim de sendedir, korkum da sendendir. Senden sığınacak ve Senden kurtulacak yer varsa yine sensin. İndirdiğin Kitabına ve gönderdiğin Peygamber'ine iman ettim, de. Bunlar son sözün olsun. Şayet o gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun." Bera: Bu sözleri iyice ezberlemek için onları Peygamber'in huzurunda tekrar ettim de: "Gönderdiğin Resulüne iman ettim" dedim. Allah Resulü (duadaki resul ve nebi kelimelerinin değiştirilerek söylenmesine razı olmayıp): "Gönderdiğin Peygamberine iman de" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4884 Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yatağına girdiği zaman izarının kenarıyla yatağını tutup silksin ve besmele çeksin. Çünkü kendisinden sonra (yani dünden beri) yatağında ne kaldığını bilemez. Yatmak istediği zaman, sağ yanı üzerine yatsın da şöyle dua etsin: Allahım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih eylerim. Ya Rabbim! Ancak seninle yan tarafımı yatağıma koydum. Ve onu ancak seninle kaldırırım. Eğer canımı alacaksan sen ona mağfiret eyle. Ve eğer bırakacak isen, sen onu, salih kullarını muhafaza ettiğin himayenle muhafaza eyle!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4889 İbn Abbas'tan (r.a.) nakledildiğine göre: Resulüllah (a.s.) şöyle der idi: "Allahım! Kendimi yalnız sana verdim, yalnız sana iman ettim. Yalnız sana güvendim. Yalnız sana yöneldim. Ancak senin uğrunda düşmanla mücadele ettim. Allahım! Beni dalalete düşürmenden senin izzetine sığınırım. Senden başka hiçbir mabud yoktur. Sen hiç ölmeyecek olan ebedi dirisin. Halbuki cinler ve insanlar öleceklerdir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4894 Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle dua ederdi: "Allahım! Günahımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı mağfiret eyle. Allahım! Ciddi hâlimi, şakamı, hatamı ve bilerek işlediğimi affeyle. Bunların hepsi bende vardır. Allahım! evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı mağfiret eyle. Öne geçiren ancak sensin. Geriye bırakan da sensin ve sen her şeye kadirsin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4896 Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) her zaman şöyle der idi: "Bir Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah, ordusunu aziz kıldı, kuluna da yardım etti. Tek başına da kavimlere galebe çaldı. Allah'tan başka hiç bir şey yoktur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4903 Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: Fatıma, değirmen taşı çevirmekten dolayı elinde meydana gelen rahatsızlıktan şikâyet etmişti. O sırada Peygamber'e de bir çok esirler gelmişti. Fatıma gittiyse de babasını bulamadı. Aişe'ye rastladı ve derdini ona haber verdi. Peygamber (a.s.) geldiğinde Aişe, Fatıma'nın geldiğini ona haber verdi. (Ali dedi ki:) Bunun üzerine Peygamber bize geldi. Biz de yataklarımıza girmiştik. Hemen kalkmaya davrandık. Peygamber: "Yerlerinizde durun!" buyurdu ve ikimizin arasına oturdu. Hatta ben göğsümün üzerine ayağının soğukluğunu hissettim. Sonra Allah Resulü: "İyi dinleyiniz! Ben size, benden istediğinizden daha hayırlı olan bir şey öğreteyim mi? Siz yatağınıza girdiğiniz zaman otuz dört defa "Allah'ü ekber" dersiniz. Otuz üç defa "sübhanallah" dersiniz. Otuz üç defa da "elhamdülillah" dersiniz. Bunları söylemeniz sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4906 Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sizler horozun ötmesini işittiğiniz zaman Allah'ın fazlından isteyiniz. Çünkü o melek görmüştür. Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytandan Allah'a sığınınız. Çünkü o şeytan görmüştür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4908 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Allah'ın Peygamber'i (a.s.) sıkıntı esnasında şöyle buyururdu: "Azamet ve vakar sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve kıymetli Arş'ın Rabbi Allah'tan başka mabud yoktur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4909 Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Biriniz acele ederek: Ben dua ettim fakat kabul olunmadı demedikçe duası kabul edilir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4916 Usame b. Zeyd'ten (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Cennet kapısının önünde durdum. Bir de gördüm ki Cennete girenlerin çoğu fakirlerdir. Mevki sahipleri ise hapsolunmuşlardır. Yalnız Cehennemlikler müstesna. Onların Cehenneme konulmaları daha önce emrolunmuştu. Cehennem kapısı önünde de durdum. Bir de baktım ki Cehenneme girenlerin çoğu kadınlardır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4919 Imran b. Husayn (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Cennet sakinlerinin en azı kadınlardır" buyurduğunu rivayet etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4921 Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü: "Benden sonra erkeklere, kadınlardan daha zararlı bir fitne ve imtihan sebebi bırakmadım" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4923 İbn Ömer'den (r.ahm.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken yağmura tutulmuşlar. Bunlar hemen dağdaki bir mağaraya sığınmışlar. Derken mağaranın ağzı, dağdan kopup düşen büyük bir kaya ile kapanmış. Bunun üzerine birbirlerine: Bakın, hayatınızda sırf Allah için işlediğiniz bir takım iyi ameller varsa onlar vasıtasıyla Allah'a dua ediniz. Belki Allah bu kayayı açar! dediler. Bunlardan birisi: Allahım! Bilirsin ki benim, yaşlı ihtiyar anamla babam, bir karım ve bir kaç küçük çocuğum vardı. Ben her gün onlar için koyunları otlatırdım. Koyunları onların yanına sürüp getirdiğim zaman sütlerini sağar, evvela ana babamdan başlayarak çocuklarımdan önce onlara süt içirirdim. Şu var ki bir gün ağaçlık beni uzağa götürmüştü de akşama kadar gelememiştim. Geldiğimde de anam ile babamı uyumuş halde bulmuştum. Her gün sağmakta olduğum gibi sütleri sağdım ve süt bakracını getirdim. Baş uçlarında durdum. Onları uykularından uyandırmaya kıyamıyor, anam ve babamdan önce çocuklara içirmeyi de istemiyordum. Halbuki çocuklar ayağımın dibinde ağlaşıyorlardı. Ta fecr doğuncaya kadar benim ve çocukların hâli devam etmişti. Hiç şüphe yok sen pek iyi bilmektesin ki ben ana babama yaptığım bu derin hizmeti yalnız senin rızan için yapmıştım. Şu kayayı bir parça arala da oradan gök yüzünü görelim! diye dua etti. Bunun üzerine Allah kayayı araladı ve o delikten gökyüzünü gördüler. Onlardan bir diğeri: Allahım! Şu muhakkak ki benim amcamın bir kızı vardı. Ben onu, erkeklerin kadınları sevmekte oldukları sevginin en şiddetlisi ile sevmiştim. Ben kendisiyle evlenmek istedim. O, ben kendisine yüz dinar getirmedikçe kabul etmedi. Ben bu parayı kazanmak için yoruldum. Nihayet yüz dinarı toplayıp amcamın kızına getirdim. Bacaklarının önüne oturduğum zaman kız bana: Ey Allah'ın kulu! Allah'tan kork. Mührü haksız yere açma! dedi. Bunun üzerine ben de kalktım. Sen pek iyi bilmektesin ki bu işi sırf senin rızan için yapmadığımı biliyorsun. Bu kayadan bir delik aç dedi. Bunun üzerine Allah onlar için biraz daha açtı. Öteki de: -Allahım! Ben bir ölçek pirinç mukabilinde bir işçi tutmuştum. İşçi işini bitirdiği zaman: Bana hakkımı ver dedi. Ben de ona ölçeğini verdim. Fakat o adam bunu istemedi, bırakıp gitti. Ben onu ekmeye devam ettim. Nihayet ondan çobanlarıyla birlikte bir sürü sığır elde ettim. Bir müddet sonra o işçi geldi ve: Allah'tan kork, benim hakkıma zulmetme dedi. Ben: Şu sığırların ve çobanların yanına git ve onları al, dedim. Bunun üzerine işçi: Allah'tan kork, benimle alay etme dedi. Ben: Hayır seninle alay etmiyorum. Şu sığırları ve çobanlarını al, dedim. Bunun üzerine alıp götürdü. Şüphesiz sen biliyorsun ki ben bunu senin rızanı talep için yaptım. Bizim için deliğin kalanını da aç diye dua etti. Allah onlar için mağaranın kalan deliğini de açtı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4926[1] DUANIN FAZİLETİ VE VAKTİ Nu'man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): "Rabbiniz: ''Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." ((İnsan Suresi) Gâfır 60). Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358, (1479). Metin Tirmizî'ye aittir. İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir. " Tirmizî, Daavât 112, (3542). Ubâde İbn's-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin. " Tirmizî, Daavât 126, (3568). Ebû'd-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) sordu: "En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melîkinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi ?" "Evet! Ey Allah'ın Resûlü!" dediler. "Allah'ın zikridir!" buyurdu. Tirmizî, Daavat 6, (3374); Muvatta, Kur'ân 24. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâlâ şöyle seslenir: "Beni bir gün zikreden veya bir makamda benden korkan kimseyi ateşten çıkarın!" Tirmizî, Cehennem 9, (2597). Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve âhiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin." Ebû Dâvud, Edeb 105, (5042). Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir kimse evine veya yatağına gir'ince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler. Melek: "Hayırla aç!" der. Şeytan da: "Şerle aç!" der. Adam, şayet (o sırada) Allah'ı zikrederse melek Şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şayet: "Nefsimi, ölümden sonra bana geri iade eden ve uykusunda öldürmeyen Allah hamdolsun. İzniyle yedi semayı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah'a hamdolsun"dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur." Rezîn ilâvesidir. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana İsmâil'in oğullarından dört tanesini âzad etmemden daha sevgili gelir. Allah'ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi âzad etmemden daha sevgili gelir." Ebû Dâvud, İlm 13, (3667). Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; "Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım" der. " Rivayetin Müslim'deki bir vechi şöyle: "Allahu Teâla gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semâya inerek şöyle der: "Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek?" Buhârî, Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavât 13, Müslim,Salâtu'1-Müsâfırin 166, (758); Muvatta, Kur'ân 30, (1,214); Tirmizî, Daavât 80, (3493); Ebû Dâvud, Salât 311, (1315). Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Derdi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?" "Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi." Tirmizî, Daavât 80. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezanla kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)" "Öyleyse, dendi, "ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?" "Allah'tan, dedi, dünya ve âhiret için âfıyet isteyin!" Ebû Dâvud, Salât 35, (521); Tirmizî, Salât 46, (216), Daavât 138, (3588, 3589). Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua." Muvatta, Nidâ 7, (1, 70); Ebû Dâvud, Cihâd 41, (2540). Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın." Müslim, Salât 215, (482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875). Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor: "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, müsâfirin duası, babanın evladına duası." Tirmizî, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavât 139, (3592); Ebû Dâvud, Salât 364, (1536); İbnu Mâce, Dua 11, (3862). Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür'atli olanı yoktur." Tirmizî, Birr 50, (1981), Ebû Dâvud, Salât 364, (1535); Müslim, Zikr 88, (2733); Buhârî, Mezâlim 9. DUA EDENİN HEY'ETİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ) İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Duvaları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarımızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün." Ebû Dâvud, Salât 358, (1489,1490,1491). Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua ederken ellerini öyle kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm." Buhârî, İstiska 21. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ellerini dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı." Tirmizî, Daavât 11, (3383). Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Adamın biri iki parmağı ile dua ediyordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Birle! Birle!" diye müdâhale etti." Tirmizî, Daavât 117, (3552); Nesâî, Sehv 37, (3, 38). Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde dua yaparken ellerini uzattığını görmedim. Bilakis şöyle gördüm" dedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehâdet parmağını açmış vaziyette işaret etti." Ebû Dâvud, Salât 230, (1105). Selmân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder." Tirmizî, Daavât 118, (3551); Ebû Dâvud, Salât 358, (1488). Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulla: (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'a duayı, size icabet edeceğinden emin olarak yapın. Şunu bilin ki Allah celle şânuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (başka meşguliyetlerle) oyalanan kalbin duasını kabul etmez." Tirmizî, Daavât 66.(3474.) DUANIN KEYFİYETİ Fadâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz dua ederken, Allahu Teâlâ'ya hamd u senâ ederek başlasın, sonra Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salât okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu." Tirmizî, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Dâvud, Salât 358, (1481); Nesâî, Sehv 48, (3, 44). Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Dua sema ile arz arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun.)" Tirmizî, Salât 352, (486). Tirmizî, bunu Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e mevkuf olarak rivayet etmiştir. Rezîn ise merfu olarak rivayet etmiştir. İbnu. Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ebû Bekir,Ömer (radıyallâhu anhümâ) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a salât okuyarak devam ettim. Sonra kendim. için duada bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Peyganber (aleyhissalâtu vesselâm); "İşte!.İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor'' dedi." Tirmizî, Cum'a 64, (593). Übeyy İbnu Ka'b (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birisine dua edeceği vakit önce kendisine dua ederek başlardı." Tirmizî, Daavât, 10, (3382). Ebû Müsabbih el-Makrâî, Ebû Züheyr en-Nümeyrî (radıyallahu anh)'den naklen anlatıyor: "Bir gece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber çıktık. Derken bir adama rastlatdık. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda çok ısrarlı idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu dinlemek üzere durakladı. Ve: "Eğer (duayı) sonlandırırsa vâcib oldu!" buyurdu. Kendisine: "Ne ile sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!" denildi. "Amin ile" dedi, uzaklaştı. Adama: "Ey fülan! duanı âminle tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi." Ebû Dâvud, Salât 172, (938). Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri dua edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilâkis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teâlâ kimse icbâr edemez. " Buhârî, Daavât 21, Tevhîd 31; Müslim, Zikr 7, (2678-79); Muvatta, Kur'an 28 (1, 213); Tirmizî, Daavât 79 (3492); Ebû Dâvud, Salât 358, (1483); İbnu Mâce, Dua 8, (3854). Ebû Musâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) (müdahele ederek): "Nefislerinize karşı merhametli olun. Zîra sizler, sağır birisine hitàb etmiyorsunuz, muhâtabınız gâib de değil. Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zât'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zât, her birirıize, bineğinin boynundan daha yakındır" dedi." Buhârî, Daavât 50, 67, Cihâd 131, Meğâzî 38, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikr 44, (2704); Tirmizî, Daavât 3, 59, (3371, 3457); Ebû Dâvud, Salât 361. (1526,1527.1528). Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir kimsenin: "Ya Rabbi, senden nimetin kemâlini taleb ediyorum" dediğini işitmişti. Sordu: "Nimetin kemâli nedir?" "Bu bir duadır, onunla dua edip, onunla hayır (çok mal) ümîd ettim" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Sordum, zîra, nimetin kemâli cennete girmektir, ateşten kurtulmaktır" dedi. Bir başkasının da şöyle dediğini işitti: "Ey celâl ve ikrâb sâhibi Rabbim!" hemen şunu söyledi: "Duana icâbet edilmiştir, (ne arzu ediyorsan) durma iste" Derken, bir başkasının: "Ya Rabbi senden sabır istiyorum!" dediğini işitmişti, ona da: "Allah'tan bela istedin, afiyet de iste!" dedi. Tirmizî, Daavât 99, (3524). Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) özlü duaları tercih eder, diğerlerini bırakırdı." Ebû Dâvud, Salât 358, (1482). İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı üç kere yapmaktan hoşlanırdı." Ebû Dâvud, Salât 361, (1524). MÜTEFERRİK HADİSLER Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyudular ki: "Acele etmediği müddetçe herbirinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: "Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi." Buhârî, Daavât 22; Mislim, Zikr 92, (2735); Muvatta, Kur'an 29 (1, 213); Tirmizî, Daavât 145, (3602, 3603); Ebû Dâvud, Salât 358, (1484). Müslim'in diğer bir rivâyeti şöyledir: "Kul, günah taleb etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası icâbet görmeye (kabul edilmeye) devam eder." Tirmizî'nin bir diğer rivâyetinde şöyledir: "Allah'a dua eden herkese Allah icâbet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun." Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah'ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de,istediğiniz kabul ediliverir." Ebû Dâvud, Salât 362.(1532). Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin." Tirmizî, Daavât 149, (3607, 3608). Ebû Hüreyre hazretleri (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla kendisinden istemeyene gadap eder." Tirmizî, Daavât 3, (3370); İbnu Mâce, Dua 1, (3827). İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâlanin fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. İbadetin en efdali de (dua edip) kurtuluşu beklemektir." Tirmizî, Daavât 126 (3566). Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir kadın: "Ey Allah'ın Resûlü, bana ve kocama dud ediver!" diye ricada bulunmuştu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz: "Allah sana da, kocana da rahmet etsin!" diye dua buyurdu." Ebû Dâvud, Salât 363, (1533). Ebû'd-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kardeşinin gıyabında dua eden hiçbir mü'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana olsun" demesin." Ebû Dâvud'un rivâyetinde şu ziyâde vardır: "Melekler: "Âmin, bir misli de sana olsun!" derler." Müslim, Zikr 86, 88, (2732, 2783); Ebû Dâvud, Salât 364, (1534). Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olur." Tirmizî, Daavât 115, (3547). İSM-İ ÂZAM VE ESMÂ-İ HÜSNA DUALARI Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah'ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur." Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular: "Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i Âzàmı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Âzamla dua ederse Allah ona icâbet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. " Tirmizî, Daavât 65, (3471); Ebû Dâvud, Salât 358, (1493). Mihcen İbnu'l-Edra' (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamın: "Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıy-la senden istiyorum. Günahlarımı mağfıret et, sen Gafürsun, Râhimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: "O mağfiret edildi. O mağfıret edildi. O mağfiret edildi!" Ebû Dâvud, Salât 184, (985); Nesâî, Sehv 57, (3, 52). Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam şöyle dua etmişti: "Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semâvat ve arzın celâl ve ikrâm sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!" (Bu duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resûlü daha iyi bilir`?" "Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Âzam'ı ile dua etti. O İsm-i Âzam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir." Tirmizî, Daavât 109 (3538); Ebû Dâvud, Salât 358, (1495); Nesâî, Sehv 57, (3, 52). Esmâ Bintu Yezîd (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın İsm-i Âzam'ı şu iki âyettedir: 1- "İlahınız, tek olan ilahdır, ondan başka ilah yoktur. O Rahmân ve Rahîm'dir." (Bakara 163). 2- Âl-i İmrân süresinin baş kısmı: Elif Lâm-Mim. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyümdur" (Âl-i İmrân 1-3). Ebû Dâvud, Salât 358, (1496); Tirmizî Daavât 65, (3472). ----------------------- ESAMA UL HUSNA
[1]: el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki ZİKİR, DUA, TEVBE VE İSTİĞFAR : En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Eraykitap ilmin kisa yolu İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ... |