BORÇUNU ZAMANINDA ÖDEMEK
Konu Borç hakkında
Herhangi bir kişi geri vermemek niyetiyle bir borç alırsa kıyamet gününde hırsız olarak Allah(cc)'ın huzuruna çıkar.
İbn-i Mace Hadis No 51 [1]
Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"AIIahu Teala nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebirelerden sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir. "
Ebü Davud, Büyü 9, (3342).
Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim, ödemek arzusu iIe insanların malını alır ise, Allah (onun borcunu) ona bedel eda eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telefeder."
Buhâri, İstikrâz 2.
İmrân İbnu Huzeyfe (rahimehullah) anlatıyor:
"Meymüne (radıyallâhu anha) fazlaca borca giriyordu.
Ailesi bu meselede müdâhale edip ayıpladılar. Şu cevabı verdi:
"Borcu bırakmayacağım. Ben dostum ve can yoldaşım aleyhissalâtu vesselâm'ı şöyle söylerken dinledim: "Bir borçla borçlanan bir kimsenin ödeme niyetinde olduğunu Allah bilince, onun borcunu Allah mutlaka dünyada iken öder."
Nesâi, Büyü 99, (7, 315); İbnu Mâce, Sadakât 10, (2408).
eş-Şerrid (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah
(aleyhissalâtu vesselàm) buyurdular ki: "Zenginin borcunu savsaklaması,
haysiyetinin ihlal edilmesini ve cezalandırılmasını helal kılar."
İbnu'l-Mübàrek der ki: "Irzını helâl kılar", kendisine kaba
davranılır demektir. "Cezalandırılması" da, hapsedilmesidir."
Ebü Dâvud, Akdiye 29, (3628); Nesâi, Büyü 100, (7, 316); İbnu Mâce,Sadakât 18, (2427);
Buhâri de bâb başlığında kaydetmiştir. İstikrâz 13.1910 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah
(aleyhissalâtu vesselâm) kapıda yüksek sesle münâkaşa edenlerin görültülerini
işitti. Bunlardan biri, diğerinden borç indirmesini taleb ediyor, bir hususta da
merhametli olmasını istiyor. Öbürü de:
"Vallahi yapmam!" diyordu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
yanlarına gitti ve:
"Hanginiz, hayır yapmamak üzere Allah adına yemin etti?" dedi.
Birisi:
"Benim ey Allah'ın Resülü! (Borç indirimi ile, merhametli davranmadan)
hangisini dilerse onun olsun (teklifıni kâbul ettim)" dedi."
Buhâri, Sulh 10; Müslim, Müsakat 19, (1557).
Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar
vardı. Halka borç verirdi. BorçIuları arasında fakir görürse hizmetçilerine:
"Onun borcundan vazgeçiverin, böylece AIIah'ın da bizim günahIarımızdan
vazgeçeceğini umarız" derdi. Allah da onun günahlarından vazgeçti."
Buhâri, Sulh 10; Müslim, Müsâkaât 19, (1557); Nesâi, Büyü 104, (7,318).
1912 - Diğer bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Resülullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam hiç hayır amelde bulunmadı.
Ancak halka borç verir ve borcunu toplayan elçisine: "Kolay ödeyecekten
(zenginden) al, zor ödeyecekten (fakirden) alma, vazgeç Ola ki Allah da bizim
günahlarımızdan vazgeçer" derdi. Allahu Teâla hazretleri bunun üzerine:
"Haydi senin günahlarından vazgeçtim" buyurdu."
Buhâri, Büyü 18, Enbiyâ 50; Müslim, Müsakât 31, (1562); Nesâi, Büyü
104, (7, 318).
1913 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre,
Ebü Katâde,
bir boçlusunu (para taleb etmek üzere) aramıştı. O, kendisinden gizlendi. Bilahare
adamı buldu. Ancak: "Dardayım" dedi. Bunun üzerine
"Allah'a yemin eder misin?" diye sordu. Borçlu:
"Vallahi" diye yemin etti. Ebü Katâde:
"Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, "Kim Allah'ın
kendisini kıyamet gününün sıkıntısından kurtarmasını isterse darda olana nefes
aldırsın veya tamamen bağışlayıversin" dediğini işittim" dedi."
Müslim, Kasame 32, (1563).
1914 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'da bir adamın (parası ödenmemiş) bir devesi vardı. Borcunu
istemeye geldi. Bu sırada kaba sözler sarfetti, hatta Ashab'tan bâzıları haddini
bildirmek istedi. Ancak Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buna meydan vermeyip:
"Bırakın onu! Hak sâhibinin konuşma hakkı vardır" buyurdu,
sonra da:
"Devesini verin!" diye emretti, (ilgililer) devesini aradılarsa da
bulamadılar. Fakat onunkinden daha değerli bir deve buldular. Aleyhissalâtu vesselâm
Efendimiz:
"Bunu verin" dedi. Adam: "Bana borcunu tam ödedin, Allah da
sana ödesin" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir!" buyurdu."
Buhâri, İstikrâz, 4, 6, 7,13, Vekâlet 5, 6, Hibe 23, 25; Müslim, Musâkât
118-122, (1600-1601), Timizi, Büyü 75, (1316, 1317 Nesâi Büyü 64, (7, 291)
1915 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah
(aleyhissalatu vesselam)'a namazını kıldırıvermesi için bir adam(ın cenâzesi)
getirildi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Onun üzerinde borç var, arkadaşınızın namazını siz kılın!"
buyurdu. Ben:
"(Borç) benim üzerime olsun, ey Allah'ın Resülü" dedim.
"Sadâkatle mi ?" dedi.
"Sadâkatle!" dedim. Bunun üzerine cenazenin namazını
kıldı."
Tirmizi, Cenâiz 69, (1069); Nesâi, Cenâiz 67, (4, 65).
HAVALE
6696 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Borcunu ödemeye muktedir olan kimsenin
özürsüz olarak ödemeyi geciktirmesi zulûmdür. Sen alacaklı durumda iken
(alacağın) varlıklı ve güvenilir bir kimseye havale edilirse, bu havaleyi
kabullen."
ÖDEME NİYETİYLE BORÇLANAN
6697 - Abdullah ibnu Ca'fer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Borç, Allah'ın hoşlanmadığı bir şeye
ait olmadığı müddetçe, Allah-u Zülcelal hazretleri, borcunu ödeyinceye kadar
borçlu ile birliktedir."
Ravi der ki: "Abdullah İbnu Ca'fer, vekil harcına derdi ki: "Git,
benim için borç al. Zira ben, Resûlullah'tan bu hadisi işittikten sonra Allah'ın
benimle olmadığı bir gece geçirmekten hoşlanmam."
ÖDEMEME NİYETİYLE BORÇLANAN
6698 - Süheyb el-Hayr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim ödememek kastıyla borca girerse
Allah'ın huzuruna hırsız olarak çıkar."
BORÇTA CİDDİYET
6699 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Üzerinde bir dinar veya bir dirhemlik
borçla ölen kimsenin borcu, onun hayır ve hasenatından ödenir. Orada (mahşer
yerinde) ne dinar ne de dirhem vardır."
BORÇLUYA MÜHLET
6700 - Büreyde el-Eslemî radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün
için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse,
tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır."
BORCUNU İSTEMEDE ANLAYIŞ
6701 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm, bir hak sahibine: "Sen hakkını (borçludan) imkân
nisbetinde günahlara girmeden al" buyurdular.
HAK SAHİBİ SÖZ SAHİBİDİR
6702 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam gelerek
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan bir alacağını veya bir hakkını talep etti.
Bunu yaparken nezâkete uymayan bazı yakışıksız söz sarfetti. Resûlullah'ın
ashabı adama dersini vermek istediler. Ama Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm müsaade
etmeyip: "Bırakın! Zira alacaklı kimsenin, hakkını alıncaya kadar borçlu
üzerinde söz hakkı vardır" buyurdular."
6703 - Ebu Sa'îdi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Bir bedevi
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek, Efendimizin uhdesinde bulunan alacağını
istedi ve bunu yaparken sert davrandı. Hatta: "Borcunu ödeyinceye kadar seni tâciz
edeceğim" dedi. Ashab-ı Kiram hazretleri bedeviyi azarlayıp: "Yazık sana!
Kiminle konuştuğunu bilmiyorsun galiba!" dediler. Adam: "Ben hakkımı talep
ediyorum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm, ashabına: "Sizler niçin hak
sahibinden yana değilsiniz?" buyurdu ve Havle Bintu Kays radıyallahu anhâ'ya adam
göndererek: "Sende kuru hurma varsa benim borcumu ödeyiver. Hurmamız gelince
borcumuzu sana öderiz" dedi. Havle: "Hay hay! Babam sana kurban olsun Ey
Allah'ın Resûlü!" dedi. Kadın, Resûlullah'a borç verdi, O'da bedeviye olan
borcunu kapadı ve ayrıca yemek ikram etti. (Bu tavırdan memnun kalan) bedevi:
"Borcunu güzelce ödedin. Allah da sana mükafaatını tam versin" diye
memnuniyetini ifade etti: Aleyhissalâtu vesselâm da: "İşte bunlar (borcunu
hakkıyla ödeyenler) insanların hayırlılarıdır. İçindeki zayıfların,
incitilmeden haklarını alamadıkları bir cemiyet iflah olmaz" buyurdular."
ÖDÜNÇ VERME
6704 - Kays İbnu Rûmi merhum anlatıyor: "Süleyman İbnu Üzünâ,
Alkame'ye, ödeneği gelme zamanına kadar bin dinar borç vermişti. Ödeneği
çıkınca, borcunu ondan istedi ve sert davrandı. O da hemen ödedi, ancak Alkame
Süleyman'a kızmıştı. Birkaç ay durup yanına geldi: "Ödeneğim gelinceye kadar
bana bin dirhem ver!" dedi. Süleyman yine: "Pekala! Memnuniyetle!" dedi
(ve ailesine yönelerek:) "Ey Ümmü Utbe! Şu yanındaki mühürlü keseyi
getir!" diye seslendi. Kadın keseyi getirdi. Süleyman, Alkame'ye:
"Vallahi işte ödediğin dirhemler! Ben bunlardan tek dirhemi yerinden
kımıldatmadım!" dedi. Bunun üzerine Alkame:
"Allah babandan razı olsun. O halde alacağını tahsil için bana olan o
kaba davranışın sebebi neydi?" dedi. Süleyman:
"Senden işittiğim hadisler!" cevabını verdi.
"Benden ne işitmiştin?"
"Sen İbnu Mes'ud radıyallahu anh'dan naklen Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'ın: "Bir müslümana bir şeyi iki kere borç olarak veren hiçbir
müslüman yoktur ki, onun bu davranışı, o şeyi bir kere sadaka etmiş gibi sevap
olmasın!" buyurmuştur.
Bunun üzerine Alkame: "Evet, İbnu Mes'ud bana böyle haber
vermişti!" diye te'yid etti."
6705 - Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Miraç gecesinde cennetin kapısı üzerinde
şu ibarenin yazılı olduğunu gördüm: "Sadaka on misliyle
mükafaatlandırılacaktır. Ödünç para onsekiz misliyle
mllükafaatlandırılacaktır." Ben: "Ey Cibril! Ödünç verilen şey ne
sebeple sadakadan daha üstün oluyor?" diye sordum." "Çünkü dedi,
dilenci (çoğu kere) yanında para olduğu halde sadaka ister. Borç isteyen ise,
ihtiyacı sebebiyle talepte bulunur."<
6706 - Yahya İbnu Ebi İshak el-Hünâi anlatıyor: "Hz. Enes
radıyallahu anh'a: "Bizden bir adam, (din) kardeşine borç olarak mal verir. Sonra
malı alan kimse borç verene bir hediyede bulunur (bu hususta ne dersin?)" diye
sordum. Enes bana şu cevabı verdi: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: "Biriniz bir malı borç verse, sonra alan da veren kimseye bir hediye vermek
veya bineğine bindirmek istese, sakın o hediyeyi almasın, bineğine de binmesin. Eğer
aralarında borç alıp-vermezden önce böyle (dostane) muameleler olmuşsa o
başka."
ÖLÜNÜN BORCUNU ÖDEME
6707 - Said İbnu'l-Atval radıyallahu anh'ın anlattığına göre:
"Kerdeşi ölmüş ve üçyüz dirhem mal ve geride bakıma muhtaç horanta
bırakmıştır. Der ki: "Ben bu parayı ailesine harcamayı arzu ettim.
Aleyhissalâtu vesselâm: "Kardeşin borcundan dolayı hapsedilmiştir. Borcunu sen
ödeyiver" buyurdu. Sa'd da: "Ya Resûlullah! Ben onun yerine borcunu ödedim.
Yalnız bir kadının iddia edip şahitlendiremediği iki dinarı ödemedim" dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâm Sa'd'a: "Sen kadına iddia
ettiğini ver. Çünkü kadın gerçeği söylemektedir" buyurdu."
ÜÇ BORCU ALLAH ÖDER<
6708 - Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şüphesiz, borç sahibi (ödemeden)
ölünce, borcu Kıyamet günü ondan alınır. Fakat şu üç sebeple borçlanan kimse bu
hükmün dışındadır:
1. Adamın gücü Allah yolunda (savaşta) zayıflar, o da Allah düşmanına
ve kendi düşmanına karşı kuvvetlenmek için borçlanır.
2. Bir adamın yanında bir müslüman ölür, onu kefenleyip gömecek parası
olmaz, bu maksatla borçlanır.
3. Bir adam, bekarlık sebebiyle nefsinden Allah'a karşı korku hisseder.
Dinine zarar gelir endişesiyle (borçlanarak) evlenir. Allah Teâla hazretleri, Kıyamet
günü, bunların borçlarını kendisi öder."
DAMÂN (KEFİL OLMAK)
3466 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, kendisine
on dinar borcu olan kimsenin peşini bırakmadı. Ve hatta dedi ki:
"Sen bunu bana ödeyinceye veya bir kefil gösterinceye kadar peşini
bırakmıyacağım." Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm o borcu üzerine aldı.
Bunun üzerine adam, münasip olmayan bir tarzda Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a
parayı getirdi. Resûlullah, borcu adam adına ödeyiverdi ve şunu söyledi:
"Kefil, borçludur."
Rezin tahric etmiştir. Ebu Davud, Büyü' 2, (3328); İbnu Mace, Sadakat 9,(2406).[2]
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Malı olan kişinin, borcunu ödemeyi geciktirmesi bir zulümdür. Sizin biriniz alacağı malı olan birine havale edildiğinde (havaleyi kabul ile ona) müracaat etsin."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2924
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Bir kimsenin Hz. Peygamber'den (a.s.) alacağı vardı. O kimse gelip kaba bir üslupla bunu Hz. Peygamber'den istedi. Ashap bu bedeviye haddini bildirmek istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Hak sahibinin söz hakkı vardır" buyurdu ve onlara: "Bir deve satın alın da bu adama verin" diye emretti. Sahabeler: "Biz onun devesi gibi bir deve bulamıyoruz. Bulduklarımız onunkinden daha değerli" dediler. Peygamber: "O halde o daha iyi olanı satın alın da onu kendisine verin. Çünkü sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde geriye vereninizdir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3003[3]