ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !             En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
Konularına Göre Hadis-i Şerif Meali / veya Hadis Fihristi
"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29)
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir.
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32)
Hadis Fihristi veya Konularına Göre Hadis Meali HADİS FİHRİSTİ
  = ♦   A   ♦ =  
  • Hadis-i Şerifi inkar edenler için / Koltuğuna Kurulan Karnı Tok Bir Adamın
    “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
    (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir
    Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663


  • ALİ (R.A ) / Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir ** bu söz Ali (r.a)'ya aittir


    Ali (r.a.)’in hayat hikâyesi
    3712- Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir askeri kuvvet göndermiş Ali b. ebî Tâlib’i de bunun başına komutan tayin etmişti. Ali bu müfreze ile yoluna devam etti. Sonra savaştan elde ettiği bir cariye ile cinsel ilişkide bulundu. Beraberinde bulunan askerler Ali’nin yaptığı bu hareketi doğru bulmadılar ve dört kişi kendi aralarında anlaşarak, eğer Rasûlullah (s.a.v.) ile karşılaşırsak Ali’nin bu yaptığını haber vereceğiz dediler.

    Müslümanlar bir savaştan döndükleri zaman önce Peygamber (s.a.v)’in yanına gelip selam verirler sonra evlerine dağılırlardı. Bu müfreze de geri dönünce Peygamber (s.a.v)’e geldiler ve selam verdiler. O dört kişiden biri kalkıp: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ali b. ebî Talîb’e bakmaz mısın? O şöyle şöyle yaptı.” Peygamber (s.a.v), bu kimseden yüz çevirdi. Sonra ikinci kişi kalktı birinci kimsenin konuştuğu gibi konuştu. Rasûlullah (s.a.v.), ondan da yüz çevirdi. Üçüncü kişi kalktı ve onların söylediklerini aynen söyledi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan da yüz çevirdi. Nihayet dördüncü kişi kalkıp onların söylediklerini aynen söyledi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) yüzünde öfke belirtisi olduğu halde bu kişiye dönerek: “Ali’den Ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali, bendendir. Ben de ondanım. Benden sonra her mü’minin velisi O’dur” buyurdu. (Müsned: 19081)




    3713- Ebû Serîha veya Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den (tereddüt Şu’be’dendir) rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir.”
    (Müsned: 906)



    3714- Ali (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki:
    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
    “Allah, Ebû Bekire merhamet etsin kızını benimle evlendirdi. Beni hicret ettiğim Medîne’ye taşıdı.
    Kendi malından Bilâl’i hürriyetine kavuşturdu.
    Allah, Ömer’e de merhamet etsin acı da olsa hakkı söyler hakkı söylemesi sebebiyle arkadaşsız kalmıştır.
    Allah Osman’a da merhamet etsin.
    Melekler bile ondan haya ederler.
    Allah Ali’ye de merhamet etsin.
    Allah’ım, Ali nereye dönerse hakkı onunla beraber eyle.”
    (Tirmizî rivâyet etmiştir.)


    3715- Rıb’î b. Hıraş (r.a.)’tan rivâyete göre, Ali b. ebî Tâlib, Kûfedeki geniş bir meydanlık olan Rahbe’de bize anlattı ve şöyle dedi: Hudeybiye günü müşriklerden bazı kimseler yanımıza çıkıp gelmişlerdi. Aralarında Sühehl b. Amr ve Müşriklerin ileri gelenlerinden birkaç kişi vardı. Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle dediler: Ey Allah’ın Rasûlü! oğullarımız, kardeşlerimiz ve kölelerimizden bazı anlayışsız kimseler sana kaçıp gelmişlerdir. Onların din konusunda bilgileri yoktur. Mallarımız ve topraklarımızda çalışan işçiler olup işten kaçıp gelmişlerdir. Onları bize geri teslim et, onlar din konusunda bilgili değillerse biz onlara bilgi verir bilgilendiririz. Bu teklifleri karşısında Peygamber (s.a.v): “Ey Kureyş topluluğu, mutlaka kötü hallerinizden vazgeçmeli İslam’a geri dönmelisiniz. Aksi halde Allah din uğrunda boyunlarınızı vuracak bir kişi gönderecektir. O din konusunda bilgileri yoktur dediğiniz kimselerin kalblerini Allah iman üzere imtihan etmiştir” buyurdu. Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! o kimse kimdir?” diye sordular. Ebû Bekir: “Ey Allah’ın Rasûlü o kimse kimdir?” diye sordu. Ömer: “O kimse kimdir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): “O ayakkabı tamircisidir” buyurdu. Rasûlullah (s.a.v.), ayakkabısını tamir için Ali’ye vermişti. Sonra Ali bize döndü ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim bilerek benim adıma yalan söylerse Cehennem’deki yerine hazırlansın.” (Buhârî, İlim: 27; Müslim,i Mukaddime: 17)




    ali (r.a.)’ın özellikleri nelerdir?


    3716- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre,
    Rasûlullah (s.a.v.), Ali b. ebî Tâlib için şöyle buyurmuştur: “Sen bendensin ben de sendenim” bu hadis biraz uzuncadır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.



    3717- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz Ensâr topluluğu münafıkları, Ali b. Ebî Tâlib’den nefret etmeleriyle tanırdık.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebû Harun’un rivâyetiyle bilmekteyiz. Şu’be, Ebû Harun hakkında ileri geri konuşmuştur. Bu hadis aynı zamanda A’meş’ten, Ebû Salih’ten, Ebû Said’ten rivâyet edilmiştir. Vasıl b. Abdül Â’la, Muhammed b. Fudeyl vasıtasıyla, Abdullah b. Abdurrahman b. Ebû’n Nadr’den, Musâvir el Hımyeri’nin annesinden rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Ümmü Seleme’nin yanına girmiştim onun şöyle dediğini işittim: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Münafıklar Ali’yi sevmez. Mü’min olan da Ali’den nefret etmez.”

    Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.
    Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Abdullah b. Abdurrahman, Ebû Nasr el Verrak’tır, kendisinden Sûfyân es Sevrî hadis rivâyet etmiştir.


    3718- Büreyde (r.a.)’rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah bana dört kişiyi sevmeyi emretti. Kendisinin de onları sevdiğini banma bildirdi. Bunun üzerine Ey Allah’ın Rasûlü denildi, bize onların isimlerini bildir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onlardan biri Ali’dir. bunu üç kere tekrarladı. Diğerleri ise Ebû Zerr, Mıkdad ve Selman.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Şüreyk’in rivâyetiyle bilmekteyiz.



    3719- Habeşî b. Cünade (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ali bendendir. Ben de Alidenim. Benim adıma verilen sözleri ben ve Ali yerine getiririz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

    3720- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), ashabı arasında kardeşlik kurmuştu. Ali gözleri yaşlı olarak geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! ashabın arasında kardeşlik kurdun fakat beni hiç kimse ile kardeş etmedin” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), ona şöyle dedi: “Sen benim dünya ve ahirette kardeşimsin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu konuda Zeyd b. ebî Evfâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

    3721- Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Peygamber (s.a.v)’in yanında kuş eti vardı. Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’ım! Kullarından bana en sevimli olanı gönder ki benimle beraber kuşun etinden yesin sonra Ali geldi ve beraberce yediler.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu şekliyle sadece Süddî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Enes’den daha değişik şekilde de rivâyet edilmiştir. İsa b. Ömer, Kûfelidir. Süddî, İsmail b. Abdurrahman’dır. Enes b. Mâlik’den hadis işitmiştir ve Hüseyin b. Ali’yi görmüştür. Bu kişiyi Şu’be, Sûfyân es Sevrî ve Zaide sağlam kabul etmişlerdir. Yahya b. Saîd el Kattan da sağlam sayanlardandır.



    3722- Abdurrahman b. Abdullah b. Amr b. Hind el Hubelî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ali şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduğum zaman bana cevap verirdi. Sustuğum zaman da benimle söze başlardı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

    3723- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ben hikmet eviyim. Ali de bu evin kapısıdır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis garib münkerdir.
    Bazıları bu hadisi Şüreyk’den rivâyet ederek Sunabihî’yi senedde zikretmemektedir. Bazıları bu hadisi Şerik’den başka güvenilir bir kişiden rivâyet edildiğini bilmiyoruz. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

    3724- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.), babasından rivâyet ederek dedi ki: “Muaviye b. ebî Sûfyân Sa’d’a emretmiş ve Ebû Tûrab (Ali)’yi kötülemekten seni engelleyen şey nedir?” diye sormuştu. Sa’d şöyle karşılık verdi: “Rasûlullah (s.a.v.)’in şu üç sözünü hatırladığım sürece ona dil uzatamam o özelliklerden birinin bende olması kızıl develerden daha hayırlıdır.

    Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim, Ali’ye şöyle diyordu: Tebûk savaşında Ali’yi Medîne’de kendi yerine bırakmıştı da Ali: “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni çoçuk ve kadınlarla birlikte mi bırakıyorsun?” Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle demişti: “Bana karşı sen, Musa’ya karşı Harun’un yerinde olmaktan dolayı memnun olmaz mısın? Şu farkla ki benden sonra Peygamber yoktur. Hayber Vak’asında da ben şu sancağı Allah ve Peygamberini seven Allah ve Peygamber (s.a.v)’in de kendisini sevdiği bir kimseye vereceğim” buyurduğunu hepimiz sancak için istekli durumdayken bana Ali’yi çağırınız dediğini ve Ali’nin gözünden rahatsız olarak geldiğini ve Rasûlullah (s.a.v.)’in onun gözüne üfürdüğünü ve böylece iyileştiğini ve sancağı da ona verdiğini ve Hayber’in fethinin onun eliyle olduğunu… Birde Âl-i Imrân 61. ayeti nazil olduğunda Rasûlullah (s.a.v.)’in, Ali Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i yanına çağırarak Allah’ım bunlar benim ehli beytimdir, dediğini… (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17)
    Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.


    3725- Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), iki ordu göndererek bunlardan birine Ali b. ebî Tâlib’i diğerine de Hâlid b. Velid’i komutan tayin etti ve çarpışma olduğu takdirde başkomutan Ali’dir” buyurdu. Ali bir kale fethetti, kaleden bir cariye esir olarak ele geçirmişti. Bunun üzerine Hâlid benimle Peygamber (s.a.v)’e Ali’yi gammazlayan bir mektub yazdı. Peygamber (s.a.v)’e geldim mektubu okuyunca rengi birden değişti ve sonra şöyle buyurdu: “Allah ile Peygamberini Seven ve Allah ile Peygamberinin sevdiği bir kimse hakkında ne düşünüyorsun?” Ben de: “Allah’ın gazabından ve Peygamberin gazabından Allah’a sığınırım, ben ancak bir elçiyim” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), sustu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadishasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

    3726- Cabir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Taif vakasında Rasûlullah (s.a.v.), Ali’yi çağırdı. Onunla baş başa konuştu. Bubun üzerine Müslümanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in amcasının oğluyla baş başa konuşması uzadı dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Gizli konuşmayı ben istemedim. Allah emir buyurdu.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Eclah’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
    İbn Fudayl’dan başkası da aynı şekilde bu hadisi Eclah’tan rivâyet etmişlerdir. Hadiste geçen “Velakinnallahe intecahü” sözünün manası: Allah benim onunla gizlice konuşmamı emretti, demektir.

    3727- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Ali’ye: “Ya Ali! Bu mescidde senden ve benden başkasının cünüp olarak bulunması caiz değildir” buyurdu. Ali b. Münzir dedi ki: Dırar b. Sured’e, bu hadisin manası nedir diye sordum. Dırar şöyle tefsir etti: Bu mescidden cünüp olarak geçmek benden ve senden başka kimseye caiz değildir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
    Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
    Tirmizî: Muhammed b. İsmail bu hadisi benden işitti ve garib buldu.

    3728- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v), Pazartesi günü Peygamber olarak gönderildi. Salı günü Ali ile beraber namaz kıldı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.Bu hadis garib olup sadece Müslim b. Aver’in rivâyeti olarak bilmekteyiz. Müslim b. A’ver ise hadisçiler yanında pek sağlam sayılmaz. Bu hadis ayrıca Müslim’den Hıbbe’den ve Ali’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

    3729- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den bir şey istediğim de mutlaka verirdi. Sustuğumda ise bana sorarak söze başlardı.” (Müsned: 14111)
    Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Câbir, Zeyd b. Eslem ve Ebû Hüreyre’den ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

    3730- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Peygamber (s.a.v), Ali’ye: “Bana karşı sen, Musa’ya karşı Harun’un durumundasın fakat benden sonra Peygamber yoktur.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
    Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Sa’d, Zeyd b. Erkâm, Ebû Hüreyre ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

    3731- Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ali’ye: “Bana karşı sen Musa’ya karşı Harun’un durumundasın fakat benden sonra Peygamber gelmeyecektir.” (Buhârî, Menakîb: 27; Müslim, Fedail: 17)
    Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Sa’d’tan değişik şekilde de rivâyet edilmiş olan bu hadis Yahya b. Saîd el Ensarî’nin rivâyeti olarak garibtir.

    3732- İbn Abbâs (r.a.)’tan rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v), Ali’nin kapısından başka mescide açılan kapıların kapatılmasını emretti.” (Müsned: 2902)
    Tirmizî: Bu hadis garib olup bu senedle Şu’be’den bu şekliyle bilmekteyiz.

    3733- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Hasan ve Hüseyin’in elinden tuttu ve şöyle buyurdu: “Kim beni sever bu iki çocuğu, bunların babalarını ve annelerini severse kıyamet günü yüksek derecelerle benimle birlikte olacaktır.” (Müsned: 543) Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup Cafer b. Muhammed’in rivâyeti olarak ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

    3734- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İlk namaz kılan Ali’dir.” (Müsned: 3361) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu hadisin Şu’be’nin, Ebû Belc’den rivâyeti olduğunu sadece Muhammed b. Humeyd’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Belc’in adı, Yahya b. Süleym’dir. Bu konuda ilim adamları değişik görüşler ileri sürmüşler. Bazıları şöyle demişlerdir. İlk Müslüman olan Ebû Bekir’dir. Bazıları ise, Ali’dir. Diğer bazılarına göre ise erkeklerden Ebû Bekir, çocuklardan da Ali’dir ki: Sekiz yaşında Müslüman olmuştur. İlk İslam’a giren Hatice’dir.

    3735- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İlk Müslüman olan kişi Ali’dir.” Amr b. Mürre diyor ki: Bunu İbrahim Nehai’ye aktardım; O da: “İlk Müslüman olan Ebû Bekir es Sıddîk’tır” dedi. (Müsned: 18478) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hamza’nın ismi Talha b. Zeyd’tir.

    3736- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmi olan Peygamber, bana: “Seni mü’minler sever, münafıklar senden nefret eder” buyurmuştur. Adiyy b. Sabit şöyle dedi: Ben Peygamber (s.a.v)’in kendilerine duâ ettiği asrın insanlarındanım. (Müslim, İman: 27; Nesâî, İman: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

    3737- Ümmü Atıyye (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Peygamber (s.a.v), içersinde Ali’nin de olduğu bir orduyu savaş için göndermişti ve ellerini kaldırarak şöyle duâ ettiğini işittim: “Allah’ım Ali’yi bana göstermeden canımı alma.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.[1]

    2063 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Evimden soğuk bir günde çıktım. Çok açtım, (yiyecek) bir şey arıyordum. Bir yahudiye rastladım, bahçesinde çıkrıkla sulama yapıyordu. Duvardaki bir açıklıktan adama baktım. "Ne istiyorsun ey bedevi, kovasını bir hurmaya bana su çeker misin?" dedi. Ben de: "Evet! ama kapıyı aç da gireyim!" dedim. Adam kapıyı açtı, ben girdim, bir kova verdi. Su çekmeye başladım. Her kovada bir hurma verdi. İki avucum hurma ile dolunca kovayı bıraktım ve bu bana yeter deyip hurmaları yedim, sudan içip sonra mescide geldim." Tirmizi, Kıyâmet 35, (2475).[2]

    1107- Sa'd bin Ebi Vakkas (Radıyallahu Anh) der ki
    Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Tebük gazasına çıktığı zaman,
    Ali'yi Medine'de halef bırakmıştı.
    Ali ise:
    — Ya Resûlallah! Beni birtakım çocuklarla kadınlar arasında mı bırakıyorsunuz? diyerek üzüntüsünü belirtti.
    Bunun üzerine Hazreti Peygamber ona şöyle buyurdu:
    «Sen bana karşı, Harun'un Mûsa'a karşı olan mertebesinde olmak istemez misin? Şu farkla ki, benden sonra peygamber yoktur.»[3]

    Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) anlattığına göre:
    Allah Resulü (a.s.) Ali'ye hitaben: "Senin bana yakınlığın, Harun'un Musa'ya yakınlığı gibidir. Ancak benden sonra Peygamber yoktur" buyurdu.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4418**


    **Mütercim:Açıklamas...
    Musa Aleyhisselâm Allah'dan vahy almak için Sina dağına giderken kardeşi Harun Aleyhisselâm'ı îsraîl oğullan kavmine halef bıraktığı gibi, ben de seni (ey Ali) Medine'de halef bırakıyorum, demektir. Rafizî ve Şiî'ler, bu hadis-i şerife dayanarak,Peygamberden sonra Ali'nin halife olması gerekir, Hilâfet onun hak-Kıdır. Çünkü bu hadîs, bir vasiyyet hükmündedir, demektedirler. Hatta Ali'ye başkalarını tercih etmeyi de küfür saymışlardır. Bu sapık fırkalardan bir kısmı da, Ali kendi hakkı olan hilâfeti arayıp dava etmediğinden Ali'yi de islâm dışı görecek kadar sapıtmışlardir.
    Ali'nin Medine'de halef bırakılması, sadece Tebük sefe­rine çıkılacağı zaman olmuştur. Ayrıca Harun (Aleyhisse­lâm) Musa'dan (Aleyhisselâm) kırk yıl önce Tîh sahrasında vefat etmiştir. Bu itibarla Harun Aleyhisselâm, Musa Aleyhisselâm'-dan sonra halife olmadığı hususu da herkes tarafından bilinmektedir. Bunun için ehli sünnet alimleri, bu hadîsi- şerifin hilafet ve nübüvvetin Ali'ye ait olacağına herhangi bir delâleti yoktur, diyorlar.



    Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) bildirdiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.) Hayber günü: "Ben şüphesiz bu sancağı öyle birine vereceğim ki Allah fethi onun eliyle müyesser kılacaktır. O Allah'ı ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever" buyurdu. Bunun üzerine insanlar geceyi sancağın kime verileceğini konuşarak geçirdiler. Ertesi gün sabah olunca Allah Resulü'nün huzuruna vardılar. Hepsi de sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Allah Resulü:" Ali b. Ebu Talib nerededir?" diye sordu. Sahabeler: Ey Allah'ın Resulü! O gözlerinden rahatsızdır dediler. "Ona haber gönderin" buyurdu. Akabinde Ali getirildi. Allah Resulü Ali'nin gözlerine tükrüğünü sürdü ve ona dua etti. Ali hemen iyileşti; sanki hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Allah Resulü sancağı ona teslim etti. Bunun üzerine Ali Ey Allah'ın Resulü! Onlarla bizim gibi (müslüman) oluncaya kadar savaşırım! dedi. Allah Resulü de: Onların topraklarına gizlice gir. Sonra onları İslâm'a davet et ve İslâm'da üzerlerine vacip olan Allah haklarını onlara haber ver. Allah'a yemin ederim ki Allah'ın senin sayende bir tek kişiye hidayet vermesi sana, senin bir çok kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır, buyurdu.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4423

    Seleme b. Ekva'nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Ali, Hayber'de bir ara gözünden hasta olduğu için Peygamber'den geride kalmıştı. Ben Allah Resulü'nden geride mi kalacağım! dedi ve Ali hemen yola çıkarak Peygamber'e yetişti. Nihayet sabahında Allah'ın Hayber'in fethini müyesser kıldığı gecenin akşamı olunca, Allah Resulü (a.s.): "Muhakkak yarın sancağı öyle bir kimseye vereceğim yahut, yarın sancağı öyle bir kimse eline alacak ki onu Allah da, Resulü de sever. Yahut da: O, Allah'ı ve Resulünü sever. Allah fethi ona nasip edecektir" buyurdu. Hiç ummadığımız halde bir de gördük ki bu zat Ali imiş. Sahabeler. İşte Ali! dediler. Allah Resulü sancağı ona verdi ve neticede Allah fethi ona müyesser kıldı.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4424

    Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) anlattığına göre:
    Allah Resulü (a.s.) bir gün kızı Fatıma'nın evine geldi. Ali'yi evde bulamadı. "Amcanın oğlu nerde?" diye sordu. Fatıma: Aramızda bir şey geçti, beni kızdırdı. Bu yüzden gündüz uykusunu yanımda uyumadı; çıkıp gitti, dedi. Allah Resulü bir adama. "Bak, o nerede?" buyurdu. O zat (gidip) geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! O mescitte uyuyor dedi. Bunun üzerine Allah Resulü mescide Ali'nin yanına geldi. Ali uzanmış, ridası bir yanından sıyrılmış, vücudu toprağa bulanmıştı! Allah Resulü: "Ebu Turab! Kalk, Ebu Turab! Kalk" diye diye bedeninden toprağı silkmeğe başladı.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4426

    Misver b. Mahreme (r.a.)
    Allah Resulü'nü (a.s.), minberde şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
    "Hişam b. Muğira oğulları kendi kızlarını Ebu Talib'in oğlu Ali'ye nikâhlamak için benden izin istediler. Ben onlara izin vermiyorum. Sonra yine izin vermem, sonra yine izin vermem. Ancak Ebu Talib'in oğlu benim kızımı boşayıp onların kızı ile evlenmek isterse (olur). Çünkü kızım Fatıma ancak benden bir parçadır. Ona şüphe veren şey beni de şüphelendirir, ona eziyet veren şey bana da eziyet verir."
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4482[4]

    Ebu Zerr'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Kays b. Ubad,
    Ebu Zerr'i "Şu ikisi, Rableri hakkında mücadele eden iki hasımdırlar..." ayeti, Bedr savaşında teke tek dövüşe çıkan Hamza, Ali Ubeyde b. Haris ile Rebia'nın iki oğlu Utbe ile Şeybe ve Velid b. Utbe hakkında nazil olmuştur, diye yemin ederken işittim, demiştir.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5362[4]




       Kaynak:
    [1]:Sunneni Tirmizi Tercume Abdullah Palıyan: menâkıb bölümleri:Ali (r.a.)’in hayat hikâyesi
    [2]:Kütübüsitte7300:Zühd ve fakir bölümü:
    [3]: Zubdet'ul Buhari Veda Haccı Bölümü..:Çeviren:Ömer Ziyaeddin Dağistâni:Sadeleştiren: A. Fikri YAVUZ:Tedkik: Osman Zeki Soyyiğit:Hisar Yayınevi internet yayını İz Yayıncılık İstanbuk 2003 Baskısı...:
    [4]:el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki ..:SAHABELERİN FAZİLETLERİ








  • Konularına Göre Hadis Meali veya Konularına Göre Hadis Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir ("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve değiştirmemek koşuluyla site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Download / İndirdikten Sonra Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..

    En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir   Eraykitap ilmin kisa yolu

  • سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  • Tirmizî’nin bir rivayeti şöyledir: 2663- Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir: “Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.

    İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ...