64) Katade’den gelen rivayetle, onun da Enes (r.a.)’dan yaptığı rivayete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Allahu Teâlâ kıyamet gününde insanları bir araya toplar. Onlar:
“Ey Rabbimiz! Senin katında birisini şefaatçi edinelim de, Rabbimiz bizleri bu yerimizde rahata kavuştursun” derler. Âdem (a.s.)’a gelirler:
“Sen, Allahu Teâlâ’nın kendi eliyle yaratmış olduğusun, Allahu Teâlâ kendi ruhundan sana üfledi ve sana secde etmeleri için de Meleklere emir buyurdu. Rabbimiz katında bize şefaatçi ol” derler. Âdem (a.s.):
“Ben sizin istediğiniz konumda değilim” der ve işlemiş olduğu hatayı hatırlatır. Onlara:
“Siz Nuh’a gidin” der. Nuh (a.s.) da:
“Ben sizin istediğiniz mevkide değilim” der ve işlediği hatayı hatırlatır ve:
“Siz Allah’ın kendisini halil (yakın dost) edindiği İbrahim’e gidin” der. Ona giderler, o da:
“Ben sizin istediğiniz konumda değilim” der, işlediği hatayı hatırlatır ve:
“Siz İsa’ya gidin” der. Ona giderler. O da:
“Ben sizin istediğiniz mevkide değilim” der ve (devamla):
“Siz Yüce Allah’ın önceki ve sonraki tüm günahlarını bağışlamış olduğu Muhammed’e gidin” der. Bana gelirler. Ben de, Rabbime nida edip yalvarmak için izin isterim. O’nu gördüğümde secde yaparım. Allah Azze ve Celle beni dilediği kadar belli bir vakte dek o hâl üzere bırakır. Sonra:
“Başını kaldır, istediğin verilecektir, söyle söylediğin dinlenecektir, şefaatte bulun şefaatin makbul olacaktır.” denilir.
Ben de bunun üzerine başımı kaldırırım, Rabbimin bana öğrettiği gibi hamd ederim sonra da şefaatte bulunurum. Rabbim Bana kimler için şefaatçi olacağımı bildirir. Sonra haklarında şefaatte bulunduklarımı cehennemden çıkarırım (Allah’ın izniyle) ve Cennete koyarım. Sonra yine Rabbimin huzuruna varırım ve yine aynı şekilde secdede bulunurum. Üçüncü, dördüncü kez böyle tekrar tekrar bu devam eder. Öyle ki Kur’ân’ın tuttukları haricinde cehennemde hiç kimse kalmaz.”
Râvî Katade bu sonuncu hakkında yani “Kur’ân’ın tutukları” hakkında, bunlar, kendi haklarında ebedi cehennemde kalmaları kesinkes belli olanlardır.” derdi.[1]
v Müslim’de (193) gelen başka bir rivayet lafzı da, Ebû Kâmil Fudayl bin Hüseyin El-Cühderi ve Muhammed bin Ubeyd el-Ğaberî’dendir. Hadisin lafzı Ebû Kamil’e aittir. Her ikisi de: “Bizlerin Ebû Avâne'den, onun da Katâde'den, onun da Enes bin Malik’ten (r.a.) rivayet ettikleri hadiste, Resûlullah’ın (s.a.s.) şöyle buyurduğunu söylemişlerdir” dediler (ve devamla):
“Allahu Teâlâ kıyamet gününde insanları toplar ve bu insanlar ihtimam gösterirler (Râvî İbn Ubeyd der ki: “İnsanlar bu olay karşısında dehşete girerler.”) ve:
“Ey Rabbimiz! Senin katında birisini şefaatçi edinelim de, Rabbimiz bizi bu yerimizden rahata kavuştursun” derler. Direkt Âdem (a.s)’a gelirler: “Sen Âdem (a.s)’sin, mahlukatın Babasısın. Allah (c.c.) seni kendi eliyle yarattı ve ruhundan sana üfledi, meleklere de emir buyurdu. Sana secde ettiler. Rabbin katında bizlere şefaatçi ol ki bizi buradan rahat bir yere kavuştursun” derler. Âdem:
“Ben sizin istediğiniz konuda değilim” der ve işlediği hatasını hatırlatır. Bu hatasından dolayı Rabbinden utanır ve:
“Ama Nuh’a gidin Allah’ın gönderdiği ilk resûle gidin” der. Onlar da Nuh’a gelirler. O da:
“Ben istediğiniz konumda birisi değilim” der ve işlediği hatayı hatırlatır, bu hatasından dolayı Rabbinden utanır ve:
“Ama, Allah’ın (c.c.) kendisini Halil (yakın dost) edindiği İbrahim’e gidin” der. Onlar da bunun üzerine İbrahim’e gelirler. O da (a.s.):
“Ben istediğiniz mevkide birisi değilim” der ve işlediği hatasını hatırlatır, bu hatasından dolayı da Rabbine karşı utanır ve:
“Ama Allah’ın kendisiyle konuştuğu, kendisine Tevrat verdiği Musa’ya gidin” der. Onlar da Musa’ya (a.s) gelirler ve o da:
“Ben sizin istediğiniz mevkide birisi değilim” der ve işlediği hatasını hatırlatır ve bundan dolayı Rabbine karşı utanır ve:
“Ama Allah’ın ruhu ve kelimesi olan İsa’ya gidin” der. O da:
“Ben sizin istediğiniz konumda birisi değilim” der (ve devamla):
“Ama gelmiş ve geçmiş günahları bağışlanmış olan Muhammed’e (s.a.s.) gidin” der. (Resûlullah (s.a.s.) der ki):
“Bana gelirler. Ben de: Rabbime münacatta bulunmak için izin isterim. Onu gördüğümde secde yaparım. Allahu Teâlâ beni dilediği kadar o hâl üzere bırakır. Sonra:
“Başını kaldır! Söyle, söylediklerin dinlenecek, istediğin verilecek, şefaatçi ol şefaatin kabul edilecek” diye buyurur. Ben de başımı kaldırırım. Allah’ın bana öğrettiği gibi Allah’ı hamd ederim. Sonra şefaatçi olurum ve Rabbim kimler hakkında şefaat edeceğimi bildirir. Sonra da haklarında şefaatte bulunduklarımı (Allah’ın izniyle) ateşten çıkarırım ve cennete sokarım.”
(Râvî) der ki: “Üçüncüsünde mi yoksa dördüncüsünde miydi hatırlamıyorum şöyle buyurur:
“Ey Rabbim! Öyle ki Kur’ân’ın tuttukları hariç cehennemde kimse kalmadı.” Yani cehenneme girmeleri ebedi hükme bağlananlar.”
İbn Ubeyd’den gelen rivayette ise, “Yani cehenneme girmeleri ebedi hükme bağlananlar” lafzını Katâde belirtmiştir” der.
***
[1] Müttefekun aleyh. Hadisin lafzı Buhârî'ye (6565) aittir. Geniş olarak ileride şefaat hadisinde (inşallah) gelecektir.
________________ oOo _________________