6) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayetle, o dedi ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle dedi:
“Allahu Teâlâ buyurdu ki: “Âdemoğlu hiçbir hakkı olmadığı hâlde hem bana sövdü, hem de beni yalanladı. Bana sövmesi: “Benim oğul edindiğimi uydurması”; beni yalanlaması da: “Benim kendisini ilk kez yarattığım gibi tekrar diriltmeyeceğimi söylemesidir.”[1]
v Yine bir lafzında (4974) şöyle rivayet etmiştir.
“Allahu Teâlâ buyurdu ki: “Âdemoğlu beni yalanladı, halbuki onun beni yalanlaması asla kendisine yaraşmaz. Âdemoğlu, bana kötü konuştu (bana sövdü), oysa bana sövmesi ona yaraşmaz. Onun beni yalanlaması, “Benim kendisini ilk kez yarattığım gibi tekrar diriltmeyeceğimi söylemesidir.” Oysa ki benim için, bir şeyi sonradan diriltmek, ilk kez yaratmaktan daha zor değildir. Bana kötü konuşması ise, “Allah kendine oğul edindi” demesidir. Oysa ki ben, tek ve her şeyden müstağni olan (samed olan) Allah’ım. Doğurmadım, doğurulmadım ve hiçbir şey bana denk olmadı.”
v Buhârî’nin kendisine ait başka bir rivayet lafzı ise şöyledir:
“Âdemoğlu hakkı olmadan beni yalanladı ve hakkı olmadan bana kötü konuştu (sövdü). Beni yalanlaması, “Benim kendisini, ilk kez yarattığım gibi tekrar diriltemeyeceğimi söylemesidir.” Bana sövmesi ise, “Allah kendine oğul edindi” demesidir. Oysaki Ben tek ve her şeyden müstağni olan (samed) Allah’ım, doğurmadım, doğurulmadım ve hiçbir şey bana denk (küfüven) olmadı.”
Hadiste geçen “samed” kelimesinin anlamı; otoriterliğin ve efendiliğin en yüce, en üst mertebesidir ki, hiçbir şey O’nun üzerinde egemen olamaz.
Yüce Allah’ın (c.c.) “küfüven” kavlinin manası da ortağının, benzerinin, denginin olmamasıdır.
***
7) İbn Abbas (r.anhuma)’dan gelen rivayette, Nebî (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah (c.c.) dedi ki: “Âdemoğlu hakkı olmadan beni yalanladı ve (yine) bana hakkı olmadan bana kötü konuştu. Beni yalanlaması, “Benim kendisini, ilk kez yarattığım gibi tekrar diriltemeyeceğimi zannetmesidir.” Bana sövmesi de, “Benim bir oğul edindiğimi söylemesidir.” Şüphesiz bir eş ya da oğul edinmekten kendimi tenzih ederim.”[2]
8) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayetle, o dedi ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Âdemoğlu dehre (zamana) söverek bana eziyet eder. Dehr benim; iş benim elimdedir, gece ile gündüzü birbiri ardınca ben getiririm.”[3]
v Kendisine ait (6181) bir lafız da şöyledir:
“Allahu Teâlâ buyurdu ki: “Âdemoğulları dehre (zamana) söver. Zaman benim, gece ile gündüz benim elimdedir.”
v Müslim’de (2246) geçen lafız da şöyledir:
“Allahu Teâlâ buyurdu ki: “Âdemoğlu zamana söver. Zaman benim, gece ile gündüz benim elimdedir.”
v Yine kendisine ait bir lafız da (3/2246) şöyledir:
“Allahu Azze ve Celle buyurdu ki: “Âdemoğlu, “Yıkılası dehr! (zaman)” demekle bana eziyet ediyor. Dolayısıyla sizden birisi kesinlikle “Yıkılası dehr!” demesin! Çünkü dehr (zaman) benim. Gecesini de gündüzünü de birbiri ardınca ben getiririm ve dilersem onları kabzederim.”
Yüce Allah’ın: “Âdemoğlu bana eziyet ediyor...” kavline bakacak olursak; İmam Kurtûbî (rah.a) şöyle demektedir: “Hakkında eziyet edilmesi caiz olan ve mümkün bulunan eziyet verici sözlerle bana eziyet etmekte, bana eziyet vermektedir.” manasındadır. Yüce Allah, kendisine eziyet türü ifadelerin (sözlerin) vs. izafe edilmesinden münezzehtir. Aynı şekilde bu söz de alabildiğince genişletilebilmektedir. Öyleyse kast edilen “Her kim bu sözlerden birisini söyleyecek olursa Allah’ın (c.c.) gazabına müstahak olur.” anlamıdır.
Yüce Allah’ın: “Ben zamanım (dehrim)” kavlinin manasına gelecek olursak; bu konu hakkında da İmam Hattâbî (rah.a) şöyle demektedir: “Bunun manası şudur: “Ben zamanın sahibiyim, zamana nispet edilen işlerin evirip çevireniyim. Öyleyse her kim bu işlerin faili olduğu için zamana sövecek olursa, onun sövmesi, bu işlerin faili olan Rab Teâlâ’ya dönecektir.” (İmam Hattâbî’den muhtasar olarak.) Yüce Allah (c.c.) en iyisini bilicidir.
[1] Buhârî (3193).
[2] Buhârî (4482).
[3] Müttefekun aleyh. Lafız Buhârî'ye aittir (4826).